POLİTİKA - 23 Kasım 2017 Perşembe 12:46

Adliyelerdeki adli duruşma odaları arttırılacak

A
A
A
Adliyelerdeki adli duruşma odaları arttırılacak

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “2012-2014 yılları arasında yürütülen Çocuklar İçin Adalet Projesi kapsamında yargı reform stratejisi ve stratejik plan hedeflerimizle birlikte 23 il 26 adliyede toplam 30 adli duruşma odası kurulmuştur.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “2012-2014 yılları arasında yürütülen Çocuklar İçin Adalet Projesi kapsamında yargı reform stratejisi ve stratejik plan hedeflerimizle birlikte 23 il 26 adliyede toplam 30 adli duruşma odası kurulmuştur. 10 Ekim tarihine kadar yaklaşık 6 aylık sürede bu odalarda 792 işlem gerçekleştirilmiştir. Bu görüşme odalarının arttırılmasına yönelik çalışmalarımız devam etmekte" dedi.


Adalet Bakanlığı Mağdur Hakları Daire Başkanlığınca düzenlenen "Çocuk Adaletinde Yeni Arayışlar: Etkin Politika Geliştirme Çalıştayı"nın açılışı Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın katılımıyla Holiday Inn Otel’de gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Adalet Bakanı Gül, “Bizim millet olarak inanç ve kültürümüzde yaratılmışların en şereflisinin insan olduğu inancı vardır. İnsanların da en masumu ve günahsızı çocuklardır. Dili ve rengi ne olursa olsun tüm dünya çocukları bizim çocuklarımızdır, kendi evlatlarımızdır. Bu düşünceyle onlara değer veren bir anlayışa sahibiz. Dünyanın herhangi bir yerinde bir insana, hele bir çocuğa yapılan zulüm insanı kalbinden yaralıyor. Dünyada bir şeyleri düzeltmek sanıyorum ilk önce çocukların maruz kaldığı kötülükleri, şiddeti, zulmü ve diğer olumsuzlukları ortadan kaldırmaktan geçiyor. O yüzden geleceğimizi çocuklarımızla inşa ediyorsak çocuklarımız barış, huzur, güvenlik ve adalet içerisinde büyümelidirler. Suriye’de savaşın ruhlarını paramparça ettiği çocukları nasıl unutabiliriz. Umran bebeğin bütün insanlığa ‘yok mu bu dünyada adalet’ diye bakışını nasıl unutabiliriz. Aylan bebeğin sahile vuran cesedini nasıl unutabiliriz. Aslında orada sahile vuran insanlığın kaybedilmiş ruhudur. Bütün insanlığın aradığı o ruhu hep birlikte ve bir an evvel o adaleti ortak bir şekilde dünya insanları, insanlık alemi olarak bulmak, korumak zorundayız” diye konuştu.



"Adalet kavramının zihinlere nakşedildiği en önemli kurum da ana kucağı, baba ocağı, aile kurumudur”


Afrika’da her gün kıtlık ve açlıktan çocukların hayatını kaybettiğini kaydeden Gül, “Onlara daha fazla el uzatılmıyorsa dünyadaki sözde barış, adalet anlamında savunuculuk yapan kurumlar, devletlerin bu konuda ne kadar çifte standartlı, ikiyüzlü olduğunu ya da bu konuda hiçbir gayretin olmadığını bütün dünyanın gözleri önüne serdiği bir gerçektir. Bugün Türkiye olarak 3 milyonun üzerinde Suriyeli mülteciyi misafir etmekteyiz. Yaklaşık 610 bin mülteci hem barınma, hem eğitim hem de sosyal ortam bulmaktadır. Bunları biz külfet olarak görmüyoruz. Ama bu konuda dünyadaki adaleti, demokrasiyi, çocuk haklarını savunduğunu iddia edenlerin de bu konuda duyarlı olmasını istemek en doğal hakkımız. Asıl olan savaş şartlarının bir an önce bitirilmesi, bu insanların, çocukların yurtlarına, evlerine dönmeleri daha büyük önem taşımaktadır. Biz burada hangi imkanı verirsek verelim insanın kendi vatanı, kendi aile yuvası gibi yok. Bu konuda da dua ediyoruz, umuyoruz ki bir an önce herkes kendi vatanlarına, yurtlarına salimen dönerler” ifadelerini kullandı.


“Adalet kavramının zihinlere nakşedildiği en önemli kurum da ana kucağı, baba ocağı, aile kurumudur” diyen Bakan Gül, “Şefkati, merhameti, adaleti, hakka riayeti anadan babadan öğrenen çocuk için alınacak basit tedbirler bile güzel bir sonuç verebilir. Eğitim aileden başlar. Aile kurumunun güçlenmesi çocukların suça itilmesine, çocukların mağdur edilmemesine yönelik en önemli tedbirlerden biridir ve hükümetimiz de bunu 15 yıldır geliştirerek sürdürmek için her türlü çabayı göstermektedir” dedi.



“Konu icra mahkemelerinin değil, aile mahkemelerinin konusu olacak şekilde bir düzenleme hususunda çalışmalarımız tamamlanma aşamasındadır”


Bakan Gül, konuşmasına şöyle devam etti:


“Günümüz ceza hukuku sisteminde cezalandırıcı adalet anlayışından onarıcı adalet anlayışına geçiş sağlamış ve bu doğrultuda da mağdurun maddi ve manevi zararının telafi edilmesi anlayışı ön plana çıkmıştır. Bu bağlamda mağdur hakları alanında gerekli çalışmaların yapılması amacıyla Ceza İşleri Genel Müdürlüğümüz bünyesinde de Mağdur Hakları Daire Başkanlığı ihdas edilmiştir. Bu dairenin temel amacı da mağdur hakları kanunu hazırlanmasına katkı sunmak, bu kanunun uygulanmasını etkin bir şekilde takip ederek mağdurların adalette gelişimini güçlendirmektir. Bu konuda Mağdur Hakları Kanun Tasarısı üzerinde çalışmalar tamamlanmış ve ilgili kurullardan da görüş almak üzere görüşe sunulmuştur. Bu kanun tasarısıyla mağdurlara yönelik yepyeni bir anlayış benimsenmiştir. Sanık haklarına zarar vermeden mağdura tanınan hakları güçlendirmek, sanık mağdur dengesini kurmak ve onarıcı adalet uygulamalarını geliştirmek amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda yine mağdurlara yönelik psikososyal destek, maddi yardım, istihdam ve tedavi gibi temel hizmetlerin verilmesine ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır. Boşanma dava süreci ve sonrasında ebeveynler ve özellikle çocuklar açısından zorlu bir süreç olarak karşımıza çıkan çocukla görüşmeye dair kararların yerine getirilmesi konusunda yeni düzenlemeler içermektedir. Böylelikle çocuklar bir meta gibi icraya konu olmayacaktır. Tamamen yeni bir model gibi psikolog ve pedagoglar gibi uzmanlar aracılığıyla yıpratılmadan ve yara almadan ebeveynleriyle görüşmesi sağlanacaktır. Sisteme insani bir dokunuş yapıyoruz. Konu icra mahkemelerinin değil, aile mahkemelerinin konusu olacak şekilde bir düzenleme hususunda çalışmalarımız tamamlanma aşamasındadır.”



"Ülkemiz genelinde 85 ağır ceza mahkemesi merkezinde toplam 261 aile mahkemesi de faal olarak çalışmaya devam etmektedir"


Türkiye’de Çocuk Koruma Kanunu’nun 2005 yılında yürürlüğe girdiğini söyleyen Gül, “Bu kanun suça sürüklenen ve korunma ihtiyacı olan çocuklara yönelik her türlü tedbirin alınmasına dair hükümler içermekte, ayrıca çocuk mahkemelerinin kuruluş yetkilerini düzenlemektedir. Onarıcı adalet anlayışı doğrultusunda yapılan reformlarla ceza hukukun sosyal boyutuna el atılmış, çocuklara özgü yargılama sistemi ve adli sürece ilişkin destek modeli geliştirilmiştir. Bu kapsamda 32 ağır ceza merkezinde toplam 66 çocuk mahkemesi, 6 ağır ceza mahkemesinde toplam 8 ağır ceza mahkemesi faaliyet göstermektedir. Bunun yanında ülkemiz genelinde 85 ağır ceza mahkemesi merkezinde toplam 261 aile mahkemesi de faal olarak çalışmaya devam etmektedir. Bu mahkemelerde psikolog pedagog ve sosyal çalışmacı unvanlarıyla 656 uzmanda görev yapmaktadır. Çocuk mahkemelerinde aile mahkemelerinde fedakarca görev yapan hakim, yargı mensubu ve pedagog, psikolog adliye çalışanı fedakar cefakar tüm çalışanları emeği geçenlere de şükranlarımı sunuyorum. Çocuklara yapılan her türlü hizmet gerçekten adalet sistemini ayakta tutan en temel işlerden biridir” değerlendirmesinde bulundu.



“10 Ekim tarihine kadar yaklaşık 6 aylık sürede bu odalarda 792 işlem gerçekleştirilmiştir"


Bakan Gül, konuşmasına şöyle devam etti:


“2012-2014 yılları arasında yürütülen Çocuklar İçin Adalet Projesi kapsamında yargı reform stratejisi ve stratejik plan hedeflerimizle birlikte 23 il 26 adliyede toplam 30 adli duruşma odası kurulmuştur. 24 Şubat 2017 tarihinde bu yönetmelik de çıkartılarak, UYAP ekranlarına da açılmıştır. Fiilen de 3 Nisan tarihinde yürürlüğe girmiştir. 10 Ekim tarihine kadar yaklaşık 6 aylık sürede bu odalarda 792 işlem gerçekleştirilmiştir. Bu görüşme odalarının arttırılmasına yönelik çalışmalarımız devam etmekte. 31 adliyede yeni adli görüşme odası kurulmasına yönelik faaliyetlerimiz devam etmektedir. 2015-2019 yıllarını kapsayan iki önemli çalışmalarda devam etmektedir. Birincisi Bakanlar Kurulu yargı reform stratejisi, ikincisi de bakanlığımızın stratejik planı. Bu ikinci çalışmada çocukların adalete erişimini kolaylaştırıcı bir takım düzenlemeler ve reformlar yer almaktadır. Çocuklar, kadınlar, engelliler gibi dezavantajlı gruplara yönelik uygulamaları geliştirmek ve çocuk adalet sisteminin de güçlendirilmesi temel hedeflerimiz arasındadır. Bu hedefler kapsamında yapılan tüm çalışmaların ve uluslararası uygulamaların bu çalıştayda da bütüncül bir şekilde ele alınarak değerlendirileceği ve bu sayede ülkemizin çocuk adaletine yönelik etkin ve sürdürülebilir politikalar geliştirmesine vesile olmasını diliyorum.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde evleri teslim ediyoruz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.