YEREL HABERLER - 27 Mart 2017 Pazartesi 10:38

Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki:

A
A
A
Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki:

Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, Altındağ’ı hak ettiği değere kavuşturmak ve turizmde bir dünya markası haline getirmek için mücadele verdiklerini belirterek, “Ankara denince akla ‘Altındağ’ gelsin istiyoruz.

Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, Altındağ’ı hak ettiği değere kavuşturmak ve turizmde bir dünya markası haline getirmek için mücadele verdiklerini belirterek, “Ankara denince akla ‘Altındağ’ gelsin istiyoruz. Çocuklarımızı AVM yerine müzelere götürmeliyiz” dedi.


Kültür Sanat Muhabirleri Derneği’nin düzenlediği “Kültür Sanat Buluşmaları” kapsamında gazetecilerle bir araya gelen Tiryaki, Altındağ bölgesinde kültür ve sanat alanlarında yaptıkları hizmetleri anlattı. Eskiden sokaklarına girilmeyen, kaderine terk edilmiş bir Altındağ olduğunu belirten Tiryakı, “Şimdi ise, başkentin kalbinde büyük bir dönüşüm gerçekleştirdik. Tarihi ve kültürel değerlerimize de sahip çıktık. Hedefimiz, Altındağ’ı sadece Türkiye’nin değil dünyanın da dikkatini çeken bir cazibe merkezi haline getirmek” dedi.


Hedeflerinin Ankara deyince akla ‘Altındağ’ gelsin istediklerini kaydeden Tiryaki, “Ankara’nın en eski yerleşim merkezi burası. Tarihi geçmişine, taşıdığı değerlere yakışan bir yer haline getirmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Son yıllarda kültürel ve sanatsal faaliyetlerle de öne çıkan bir yer haline gelmiştir. Altındağ’ın tarihi dokusuna sahip çıkarak, koruyarak, kollayarak eski ihtişamlı günlerine kavuşturmak istedik. 2008 yılından itibaren tarihi koruma projelerimizi hayata geçirdik. Ankara’da kent içinde kalmış kültürel ve tarihi değerleri olan yapılarda restorasyon çalışmasının ilkini Hamamönü’nde gerçekleştirdik. Ardından Hamamarkası’nı da turizme kazandırdık. Ulucanlar Cezaevi’nin olduğu bölgeye kadar çalışmalarımızı genişlettik. Bölgenin kültür ve sanat aktivitelerinin yapılacağı bir merkez olması için çabaladık. Bugün Hamamönü ve Hamamarkası Ankara kültürünün ve tarihinin yansıtıldığı, sanat galerilerinin olduğu, önemli akademik toplantılara ev sahipliği yapıldığı, sanatın her türlüsünün icra edildiği bir yere dönüştü. Ankara’da tarihin, kültürün ve sanatın merkezi artık Altındağ’dır” dedi.


Kentlerde fiziksel dönüşümle zihinsel dönüşümün birlikte gerçekleşmesi gerektiğini ifade eden Tiryaki, şunları söyledi;


“Kent kültürünün oluşturulmasında belediyelere de büyük görevler düşüyor. Ekonomik gelişme ile birlikte toplumun zihinsel alt yapısının da güçlendirilmesi kalkınmada çok önemli rol oynamaktadır. Türkiye’nin daha güçlü bir ülke olması için eğitimin, kültürün ve sanatın önemi çok büyük. Çocuklarımızı kültürel ve sanatsal faaliyetlere yönlendirmeliyiz. Zihinsel dünyalarını geliştirmeliyiz. 10 yıldır çocuklar, gençler, kadınlar ve aileler için kültürel ve sosyal dönüşüm projelerine imza atıyoruz. Kadın kültür merkezleri ve gençlik merkezlerinde kadınları ve gençleri kültürle, sanatla buluşturuyoruz. Aynı zamanda yeteneklerini ortaya çıkarmaları için de fırsat sunuyoruz. Altındağlıları sinema ve tiyatro başta olmak üzere farklı kültürel ve sanatsal faaliyetlerle buluşturuyoruz. Ankara’daki tüm müzeleri gezdiriyoruz. Sadece bina yaparak sorunlarımıza çare bulamayız. Eğitim ve kültür seviyemizi arttırmazsak problemleri yaşamaya devam ederiz. Altındağ’da 50 tane kültür merkezi yaptık. Buralarda çok farklı aktivitelere imza atılıyor. Daha yapacak çok işimiz var. 3 tane Kına Konağımız var ve 365 gün tamamen dolu. Hamamönü söyleşilerinin yapıldığı Kabakçı Konağı’na benzer bir yer daha yapıyoruz. Adı da Mevlevihane olacak. Yakında açacağız. Sanatçılara vereceğimiz yerler var ve inşaatı devam ediyor. Rusya’dan St. Petersburg’dan bir sanatçı gurubunun Mevlevilikle ilgili çok güzel eserleri var. Onlar da burada olacak. Bütün sanat dallarıyla toplumu buluşturmak gerekiyor.”


“Sanatla ilgilenen çocuk suç işlemeyi düşünmez”


Kentsel dönüşümle kültürel dönüşümü birlikte gerçekleştirmek için çaba harcadıklarını ifade eden Veysel Tiryaki, “Bu memleket bizim, gelecek nesillere doğru şeyler aktarmamız lazım. 10 yıldır çocuklarla ve aileleriyle mesai harcıyoruz. Popüler şarkıcılardan konserler ayarlamak belediyeciliğin en kolay işi ama sürdürülebilir kültür sanat çalışmaları yapmak, halka sanat bilinci aşılamak gerçekten çok zor işler. Ancak biz Altındağ’da yıllardır bunun mücadelesini veriyoruz. Özellikle kadınlarımızı ve gençlerimizi sanatla, kültürle, tarihle buluşturuyoruz. Bu çalışmayı, Altındağ’daki eğitim seferberliğimizin bir parçası olarak görüyoruz. Artık okulları harabeye çeviren, duvarlara çirkin yazılar yazan değil, resim dersinde ödül alan çocuklar vardı. Beni gitar çalan çocuklar karşıladı. Çinçin’de çocuklar, gitar çalıyor, resim yapıyor. 10 yıl önce bu sadece bir hayaldi. O yüzden siz bu topluma bir maya atın, toplum bunun karşılığını mutlaka verir. Sanatla ilgilenen insanlar suç işlemeyi düşünmez. Bu memlekette huzurlu bir toplum arzu ediyorsak, çocukların kültür ve sanat ortamında büyümesi gerekiyor” dedi.


Tiryaki, Altındağ’ın ‘müze merkezi’ olduğunu, özellikle genç nesilde müze kültürünü geliştirmek için çalışma yaptıklarını belirterek, şunları söyledi;


“Çocuklarınızı, öğrencilerinizi alışveriş merkezi (AVM) yerine müzelere götürün. Çocuklarımızın kendi kültürel miraslarımızı tanıması, kimliğimize, değerlerimize sahip çıkması geleceğimiz için önemli. Öğretmenlerimizin de öğrencilerini doğru yönlendirmesi gerekiyor. Örneğin yeni açacağımız “Şair ve Yazarlar Müzesi’ni her öğrenci görmeli. Bugün tıp fakültesinde okuyan bir genç Ahmet Yesevi’yi tanımıyorsa şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor. Çocuklarımıza örnek olmalıyız. Onlara müzeyi sevdirmeli, bu kültürü aşılamalıyız. Ailecek yapılacak kültür ve tarih keşifleri için en güzel rotalardır müzeler. Herkes bu hazinelerden yararlanmalı. 2009 yılında büyük mücadelelerle devraldığımız ve yıkılmaktan kurtardığımız Ulucanlar Cezaevi’ni 2 yılda restore ettik. Aslına uygun olarak, 2011 yılında Cezaevinin kapalı kısmını “Ulucanlar Cezaevi Müzesi” olarak dünya turizmine kazandırdık. Bir yıl sonra da yarı açık cezaevi bölümünü kültür, sanat ve kongre merkezine dönüştürdük. Yarı Açık Cezaevine sanat sokağı da ekleyerek, Ulucanlar’ın özellikle kaybolmaya yüz tutmuş sanatlarının tekrar hayat bulduğu bir merkez olmasını sağladık. Bugün bu müzemizin ziyaretçisi 1 milyonu geçti. Altınköy Açık Hava Müzesi ile Ankara’nın ortasında doğal, samimi, nefes alınan bir köy ortamı oluşturduk. Avrupa’dan ve Türkiye’nin her tarafından çok sayıda yerli ve yabancı misafir ağırlıyoruz. Gelecek nesillerimize geleneklerimizi, doğal, sade yaşamı aktarmak, köy hayatı hakkında bilgilendirmek için de önemli bir merkez oldu. Altınköy Açık Hava Müzesi’nin içinde 4 tane daha müze var. Altınköy’de yaz boyunca Anadolu’nun farklı yörelerinden geleneksel sanatları yaşatan sanatçılarımızı ağırlayarak destek oluyoruz. Sanatçılar konaklamalı olarak kalıyorlar ve yemeni, çarıkçı, kaşık ustası, dokuma, sepet ustası, demirci, kalaycı gibi farklı zanaatkarlar ziyaretçilere bu sanat dallarını tanıtıyorlar.”


Hamamarkası’nda yakın bir zamanda ‘Şairler ve Yazarlar Müzesi’ni açacaklarını kaydeden Tiryaki, “Sadece bizim açtığımız müzelere değil, bölgemizdeki özel müzelere de belediye olarak destek veriyoruz. Gazi Üniversitesi işbirliği ile Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’ni bölgemize kazandırdık. Tematik müzeler arasından dünyanın en önemli örneklerinden olan Gökyay Vakfı Satranç Müzesi ile işbirliğimiz devam ediyor. Erimtan Müzesi ve Koç Müzesi de bölgemizin en önemli değerleri arasında yer alıyor. Kültür Bakanlığı’na bağlı çok önemli müzelerimiz var bölgemizde. Anadolu Medeniyetleri Müzesi örneğin. Mutlaka gezilmesi gerekiyor. 1. ve 2. Meclis müzeleri çok çok önemli. Ankara’da yaşayan herkesin bu müzeleri mutlaka ziyaret etmesi gerekir. Ulucanlar ve Hamamönü’nde iki sanat sokağımız var. Buralarda ise çok sayıda atölyemiz var. Pek çok farklı sanatçı, kaybolmaya yüz tutmuş sanatlara yeniden hayat veriyor. Bu atölyelerde sanatçılar hem eğitim veriyor, hem de satış yapabiliyor. Ülkemize yeni sanatkarlar, zanaatkarlar kazandırıyoruz. Usta-çırak geleneğini de canlandırıyoruz. Türkiye’de sanat para kazanmıyor ve bunun desteklenmesi gerekiyor. Old city denilen Ankara’nın tarihi alanlarının sanatçılarla, kitapçılarla dolu olması gerekiyor. Başkente katkı sağlamak için herkesin çaba harcaması lazım” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Hobi olarak başladığı heykel pasta yapımı ile uluslararası yarışmada altın madalya aldı Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde yaşayan sağlık personeli Berna Çetintaş, Hırvatistan’daki Biser Mora adlı gastronomi festivalinde altın madalya ile ödüllendirildi. Tavşanlı’da Doç. Dr. Mustafa Kalemli Devlet Hastanesi sağlık personeli evli ve 2 çocuk annesi Berna Çetintaş, Hırvatistan’nın Braç adasında 19.’su düzenlenen Biser Mora adlı gastronomi festivalinde Pastry Art kategorisinde ’Cadı atölyesi’ adını verdiği yenilebilir heykel pasta ile altın madalya ile ödüllendirildi. "Ülkem adına güzel bir başarı elde ettiğimi düşünüyorum" diyen Berna Çetintaş, "Büyük oğlum doğduğunda ’acaba nasıl yapılır pastalar ?’ diye merak etmeye başlamıştım. Araştırdım ve pandemi döneminde online eğitimler almaya başladım. Bu eğitimler sonrasında farklı pastaların yapımına ilgimin olduğunu düşündüm ve bunun üzerine biraz daha çalışmalarımı arttırdım. En sonunda da böyle güzel bir başarı elde ettim. Eserimi, yaklaşık iki ay gibi süre zarfında oluşturdum. İki ay sonrasında da , İzmir’de Gastronomi Derneği adı altında bir dernek üyesiyim aynı zamanda. Dernekle birlikte Braç adasında yolculuk yaptık ve orada ödülümü aldım. Sağlık personeliyim, mesleğim bu değil ancak, ben bu işi bırakmayı düşünmüyorum. Kendime ne katabilirim ? Bunlarla ilgili çalışmalarıma devam edeceğim. Hobi olarak başladığım bu işi profesyonel olarak devam ettirmeyi düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Kütahya Hobi olarak başladığı heykel pasta yapımı ile uluslararası yarışmada altın madalya aldı Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinden katıldığı Hırvatistan’daki Biser Mora adlı gastronomi festivalinde altın madalya ile ödüllendirildi. Tavşanlı’da Doç. Dr. Mustafa Kalemli Devlet Hastanesi sağlık personeli evli ve 2 çocuk annesi Berna Çetintaş, Hırvatistan’nın Braç adasında 19.’su düzenlenen Biser mora adlı gastronomi festivalinde Pastry Art kategorisinde "Cadı atölyesi" adını verdiği yenilebilir heykel pasta ile altın madalya ile ödüllendirildi. "Ülkem adına güzel bir başarı elde ettiğimi düşünüyorum" diyen Berna Çetintaş, "Büyük oğlum doğduğunda ’acaba nasıl yapılır pastalar?’ diye merak etmeye başlamıştım. Araştırdım ve pandemi döneminde online eğitimler almaya başladım. Bu eğitimler sonrasında farklı pastaların yapımına ilgimin olduğunu düşündüm ve bunun üzerine biraz daha çalışmalarımı arttırdım. En sonunda da böyle güzel bir başarı elde ettim. Eserimi, yaklaşık iki ay gibi süre zarfında oluşturdum. İki ay sonrasında da, İzmir’de Gastronomi Derneği adı altında bir dernek üyesiyim aynı zamanda. Dernekle birlikte Braç adasında yolculuk yaptık ve orada ödülümü aldım. Sağlık personeliyim, mesleğim bu değil ancak, ben bu işi bırakmayı düşünmüyorum. Kendime ne katabilirim? Bunlarla ilgili çalışmalarıma devam edeceğim. Hobi olarak başladığım bu işi profesyonel olarak devam ettirmeyi düşünüyorum" ifadelerini kullandı.