POLİTİKA - 24 Mayıs 2018 Perşembe 12:10

Bahçeli: "Aynı 2001 senaryosu sadece hedef farklı"

A
A
A
Bahçeli: "Aynı 2001 senaryosu sadece hedef farklı"

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2001’de hedef Bülent Ecevit iken şu an Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirterek, "Bir şekliyle mevcut iktidarı, onun genel başkanı ve cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a husumeti geliştirme noktasında bir çaba var.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2001’de hedef Bülent Ecevit iken şu an Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirterek, "Bir şekliyle mevcut iktidarı, onun genel başkanı ve cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a husumeti geliştirme noktasında bir çaba var. Bu çabanın değişik unsurları falan da olabilir ama netice itibariyle gele gele ekonomik duruma geldiler. Özellikle kamuoyu araştırmacılarının yorumlarını dinleyin, ’Ekonomi dibe battı, şöyle oldu böyle oldu’" dedi.


MHP lideri Bahçeli, iftarda gazetecilerle bir araya gelerek sorularını cevaplandırdı. Bahçeli, ekonomideki dalgalanmaların arkasında dış güçlerin olup olmadığına ilişkin soruya, "Siyaseti karmakarışık hale getirmişseniz, ekonomiyi çok sağlıklı tuttuğunuz taktirde, o siyasi amaçlarda netice alamazsınız. Ekonomik yönden de bir dar boğaza ülkeyi sokmak gayreti içerisinde olursunuz. 2000 yılında bir takım olaylar yavaş yavaş gelişti. 21 Nisan’da bu ülke neden bir ekonomik krize girdi? Bu ekonomik kriz çok süratle nasıl tırmandı? Faizler nasıl birden yükseldi? Gecelik faiz 4 bin ile 7 bin arasında oynadı. Ama arkasından siyasi hedeflerin ne şekilde hayata geçirildiği de hep beraber görüldü. Bazı yorumcular var; bir tarafta Türkiye’de yüzde 7 kalkınmayı görüyor ve kabul ediyor ama diğer taraftan ‘Ekonomi felaketin içerisine girdi’ diyor. Yüzde 70, yüzde 80 yüksek faizlerle hayatını devam ettiren bir Türkiye ekonomisinin yüzde 13 ile yüzde 7 ile batacağı iddia ediliyor. Bunların hepsiyle de bir güvensizlik, istikrarsız yaratılmak isteniyor" cevabını verdi.


Bahçeli, şöyle konuştu:


"Piyasa dediğin İstanbul’da yüz büyük işletme veya holding. Hepsinin Menkul Kıymetler Borsası’ndaki hisse senedi hareketliliği çok cüzi. Bunu satın alsa ne olur, almasa ne olur? Şimdi yine böyle bir küresel olgu Türkiye’de ekonomik yönden de sıkıntı yaratmayı amaçlamış görünüyor bana göre. Türkiye’de madem ki siyasi yönden bir istikrara ihtiyaç var, temel hak ve özgürlüklerin yeniden güçlendirilmesini istiyorsunuz, o zaman ekonomik krizi büyük bir oranda aşabilecek birlikteliği sağlayıp Türkiye’yi bu yönüyle bir çöküntüden kurtarmamız lazım. Bu çok önemlidir. Türkiye’de ekonomik kriz sadece iktidarı, iktidara destek verenleri, bazı STK’ları boğacak, diğerleri yaşayacak. Böyle şey olur mu? Çöküntü çöküntüdür. Çöküntünün altında kalan da çok zor durumlara düşer. Yurt dışına jurnallerseniz; bir takım çevreler hala Türkiye üzerinde oyunlar oynar, bozgunculuk yapmaya çalışır. Türkiye’ye gelecek olan bir takım sermaye hareketlerini durdurup, geciktirmek gibi oyunlarla bir siyaseti neticelendireceklerini zannediyorlarsa o kimseye yar olmuyor. 2001 yılındaki siyasi olayları o zaman hükümette olmamız sebebiyle yaşadık."



“Mevcut iktidarı, onun genel başkanı ve cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a husumeti geliştirme noktasında bir çaba var”


Yaşananların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yok edilmesi amacıyla mı yapıldığı sorusu üzerine Bahçeli, "Durup dururken Ecevit gibi çok değerli bir siyasi şahsiyeti Türkiye‘de ne hale getirdiler 2001 yılında. Bunu anlamak lazım. 136 milletvekili ile temsil edilen Ecevit’i desteklemek, güçlendirmek gerekirken 62-60 oranında bölüp üç de bağımsız bırakmanın anlamı var mıydı? Nerede bunu yapanlar? Bütün bunların hepsini birlikte düşündüğümüz zaman sonuç alabiliriz. Birbirlerine anayasa attıkları için denildi. Anayasayı kim kime, ne kadar atarsa atsın kriz yaşanmadı da ille 2001 yılında atılan bir anayasa yüzünden mi yaşandı? Çok büyük değil küçük bir anayasa. Atsa ne olur atmasa ne olur. Fırtınalar koptu. Bunları yaşadık, biliyoruz. Dikkat etmek lazım. Bir şekliyle mevcut iktidarı, onun genel başkanı ve cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a husumeti geliştirme noktasında bir çaba var. Bu çabanın değişik unsurları falan da olabilir ama netice itibariyle gele gele ekonomik duruma geldiler. Bu akşam özellikle kamuoyu araştırmacılarının yorumlarını dinleyin artık. ’Ekonomi dibe battı, şöyle oldu böyle oldu.’ Ama batarsak hep beraber batarız. Siyaseti hemen ikame ediyorsunuz, 87 parti kurma noktasına kadar geliyorsunuz da, ekonomi çöktükten sonra ona ne yapacağız. Dükkanlar yavaş yavaş bazı yerlerde kapanıyor. Bunlar işarettir, bu işareti fark etmek lazım" karşılığını verdi.



“Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamakla görevli”


Merkez Bankası’nın görevlerini hatırlatan Bahçeli, "Faizleri kontrol altına alıp fiyat istikrarını sağlamakla görevli. İkinci bir görevi yok Merkez Bankası’nın. Ama Merkez Bankası bağımsız mı olacak, olmayacak mı bunlar tartışılıyor. Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamakla görevli. Sağlamadığı taktirde diğer unsurların hepsi bütün sektörler itibariyle sallanır. Bunun bağımsızlığı olur mu? Türkiye’de fiyat istikrarını sağlamayacaksın ama adı bağımsız olacak. Böyle şey olmaz. Merkez Bankası bağımsız bir kurum olarak çalışır, öncelikli tedbirlerini alır ve Türkiye’de fiyat istikrarını sağlayarak enflasyonun tırmanışını önler, istikrarlı bir yapı ortaya koyarsa bu onun görevidir. Buna da siyasiler kendi çıkarları için aşırı derece müdahale ederlerse yazık ederler. Bazı kavramları yerli yerine oturtmak lazım" şeklinde konuştu.



“Af ile ilgili olarak da bir tasarı, çok yönlü bir tasarı verebiliriz”


Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:


"26 Ağustos seçimleri derken o günkü grup toplantımızda 8 paragraf halinde erken seçime gitmenin şartlarını saymıştık. İşte o şartlardan biri de buydu. 2001 yılı ile senaryo aynı, hedef farklı. Birisinde Ecevit idi, şimdi Recep Tayyip Erdoğan. Eğer Deniz Baykal Allah sağlık versin görevde olsaydı hedef o olurdu. Olayları yan yana getirip analiz yapmak lazım. Bunun için bazı konulara dikkat çektim. Girmek istemiyordum ama bir tahlil yapabilmek açısından söyledim. 2000 yılının Aralık, 2001 yılının Ocak ayında ‘F tipi cezaevine gitmeyiz’ gerekçesine dayalı bir cezaevi ayaklanması oldu ve çok sayıda insan hayatını kaybetti. Çok sayıda cezaevi yandı, yıkıldı. Bazı konularda biz de bunlardan ders çıkararak erken uyarı yapıyoruz. ‘Dikkatli olun yarın ne olacağı belli olmaz’ diyoruz."


Hayata Dönüş Operasyonu’na işaret eden Bahçeli, "Çok korkunç rakamlar var bunların içinde. 2001 yılındaki olaylarda operasyon düzenlenen cezaevi sayısı 20. Ölen tutuklu hükümlü sayısı 30. Az insan hayatını kaybetmedi. Böyle bir ortam içinde nelerin olup bittiğini görmek lazım. Bu ve buna benzer konular üzerinde düşündüğünüz zaman bir uyarıda bulunmak vatani bir görevdir. Kabul edilir, edilmez. İngiltere’ye giderken Sayın Cumhurbaşkanı ‘Bizim gündemimizde yok’ dedi. Olabilir. AKP’nin gündeminde böyle bir konu olmayabilir ama ben ayrı bir tüzel kişiliğim. Bir siyasi kimlik taşıyan parti olarak ülkenin sorunlarını dikkate alarak bazı konuları düşünmek ve kamuoyu ile paylaşmak benim görevimdir. Bununla ilgili olarak çok değişik rakamlar var. 265 bin tutuklu var. Bunların içinde 38 bini terör, diğerleri beş altı suç unsurunda yoğunlaşmış kitleler. Biz tedbir alın diyoruz. Bu insanlar yarın birilerinin tahriki ile bir takım olaylara sebebiyet verirlerse, birçok olay da birbirlerini tamamlayarak zincirleme gelişirse Türkiye ne hale gelir. Türkiye’nin batmasını isteyen insanlar bu yangından, bu felaketten memnun kalır. Türkiye’de istikrar olsun, evlatlarımız paramparça olmasın düşüncesinde olan insanlar da bu tedbirlerin alınmasını ister. Bu tedbirleri almak hangi yönde olacaksa onu yapsınlar ama biz bir konuda dikkat çekiyoruz. Biz parti olarak Mecliste temsil edildiğimiz vakit yapabileceklerimizi açıklıyoruz beyannameden çok. Sanıyorum af ile ilgili olarak da bir tasarı, çok yönlü bir tasarı verebiliriz. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hayatı hayata geçtiğinde bunu yapacak unsurlar daha farklı olabilir" diye konuştu.



"Selahattin Demirtaş kadar suçlu değil canım”


Çakıcı’yı ziyaretiyle ilgili olarak ise Bahçeli şöyle konuştu:


"Ben hastaneyi ziyaret ettim. Uzun yıllardır cezaevinde bulunan bir arkadaşımız hastalandığı için Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesine alınmış. Duyar duymaz ziyaretine gittim. Değişik cezaevlerinde ağır şartlarda mahkumiyet hayatı olan bir şahsiyet. Hastalığını ciddiye almak ve gerekli tedbirleri geliştirmek lazım. Orada doktor arkadaşlardan aldığım bilgiye göre elden gelen gayret gösteriliyor ama hastalığın ciddi olduğu ifade ediliyor. Dikkate almak lazım."


Çakıcı’yı ziyaret ettiği için yapılan eleştirilere ise Bahçeli, "Selahattin Demirtaş kadar suçlu değil canım. Beş tane siyasi parti kuyruk oldu, dışarı çıkarmak için gayret gösteriyorlar. Yani onlar tartışılmıyor da Alaaddin Bey niye tartışılıyor? Biz Alaaddin Bey ile beraber kader kurbanlarını da gündeme getiriyoruz. Alaaddin Bey’in bir yönüyle vatan millet için verdiği mücadeleler var. Bilen bilir. Devleti yönetenler de bilir, başkaları da bilir. Şimdi devlete ihanet edenleri adaylık için cezaevinden alacaksın, rahatsızlığı nedeniyle önemli sıkıntılar çekmeye başlamış bir şahsı cezaevinde mahkum tutacaksın" cevabını verdi.



“Recep Tayyip Erdoğan birinci turda seçilir”


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın A, B, C planlarına yönelik soruya Bahçeli, "MHP’nin bugüne kadarki çalışmaları, bunlardan elde ettiği bilgiler, siyasi iklimi kamuoyu araştırmalarının dışında halkla yüz yüze yapılan temaslarla edindiğimiz bilgiler ışığında ifade ediyorum; Recep Tayyip Erdoğan birinci turda seçilir. MHP olarak TBMM’de güçlü bir yapının oluşması açısından zannediyorum başkalarının yüzde 3, yüzde 4’ünü çok çok aşan ama seçim sonrasında karşı karşıya gelmemeye hassasiyet gösteren insanlara selamım olsun. Bugüne kadar ben rakam söylemedim. Az önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın seçileceğini söyledim ama başkaları gibi 52, 55, 60 falan demedim. Birinci turda alır ve alması da gerekir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi önemli bir sistem olarak kamuoyuna mal edilmiş, anayasal zemine oturtulmuş, halkoylaması ile halkın desteğini almış ve şimdi de uygulama aşamasına gelmiştir. Bu sistemi geri vitese takmak doğru değildir. Yani bizim Adana tabiriyle ‘anarya’ya takmak doğru değil. Derhal parlamenter sisteme geçeriz diye düşünürseniz bunun olacak tarafı yok. Arabası olan arkadaşlarımız nereye gideceklerse anaryaya, yani geri vitese taksınlar yan oturup arkaya baka baka gitsinler. Zannetmem ki 8 kilometrenin 2’sini tamamlayabilirler. Tamamlayamazlar. Geri dönüşü olmayan bir yoldur burası. Bu işin bizim Adana tabiriyle anaryası yok" şeklinde konuştu.



“Meşru zeminde partiler görüşerek ittifak yapar duruma geldi”


Gazetecilere oy pusulalarını gösteren Bahçeli, "Oy pusulasında Cumhur İttifakı var, diğer partiler var, Millet İttifakı var. Burada ittifak kavramı ilk defa bir anlam kazandı. Yani yasal hak haline geldi. Meşru zeminde partiler görüşerek ittifak yapar duruma geldi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin önemli bir dönemi oldu. Böyle bir uygulamayı hep beraber düşüneceğiz. Burada Cumhur İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin, TBMM 600 milletvekilinden oluşacağı için denetim ve dengeyi sağlayabilmek açısından güçlü bir yapı ile gelmelerinde fayda var. Güçlü bir Meclis ifadesini şimdi kullananlar var ama ilk söyleyen benim" diye konuştu.



“Bağımsız yargı al zemin, hilal yasama, yıldız da cumhurbaşkanlığıdır, dolayısıyla Türk bayrağını oluşturur"


Elindeki Türk bayrağını gösteren Bahçeli, "Bu Türk bayrağı. Bu bayrağın kırmızı zemini sistemdeki kuvvetler ayrımının bağımsız yargısını temsil eder. Kırmızı zemin bağımsız yargıdır. Bu zeminin üzerindeki hilal yasamayı temsil eden bir kuvvetler ayrımıdır. Dolayısıyla hilal yasamayı temsil eden denetim ve dengeyi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni ifade eder. Yıldız ise cumhurbaşkanı ve hükümetidir. Üçünü bir araya getirdiğiniz zaman bu olur; Türk bayrağı. Buna ben ’al bayrak sistemi’ diyorum. Yani bağımsız yargı kırmızı zemin, denge, denetim, yasama beyaz ile temsil edilen Meclis, diğeri de yıldız. Peki burada yasamayı kaldırırsanız ne olur. Şu olur; yıldız ile al biraraya geldiği zaman birçok ülkenin bayrağıdır veya siyasilerin bir dönem kullandığı bayraktır. Kızıl yıldız bilmem ne. Bu ise hilaldir, bu sadece Müslüman ülkelerde kullanılır. Bunu birbirinden ayırt edemezsiniz? Bağımsız yargı al zemin, hilal yasama, yıldız da cumhurbaşkanlığıdır. Dolayısıyla Türk bayrağını oluşturur" dedi.



Bahçeli’den Eren Erdem değerledirmesi


Eren Erdem’in savcılığa başvurarak itirafçı olmasına ilişkin soruya Bahçeli, "Biz aynı partinin mensupları arasındaki beklenmedik bir tartışmaya ancak şahit oluyoruz. Mahiyetinin ne olduğunu bilemiyoruz. CHP’li siyasiler ve parti yöneticileri bunu çok yönlü ele almak ve gereğini yapmak durumundalar. Dediğiniz milletvekili arkadaşımız listeler belli olduğu an Almanya’ya gitmek için hazırlanması, yani bir karışıklık var. Bu hemen hemen bütün siyasi partilerde var. Onun için siyasi ayağın çok net belirlenmesi ve gereğinin yapılması lazım. Ondan sonra da bu ayağın aktörlerini siyasetten arındırmak lazım. (FETÖ mü?) En büyük o ayak" diye cevap verdi.



“FETÖ’nün ben bizde temizlediğim kanaatindeyim”


FETÖ’nün siyasi ayağının temizlenip temizlenmediği sorusuna ise Bahçeli şu cevabı verdi:


"Ben bizde temizlediğim kanaatindeyim. Diğer partilerde durum nedir onu bilemiyorum. Fakat son gelişmelerde bir kavram daha ortaya attım ve ‘FETÖ’nün seçim ayağını da düşünün’ dedim. 6 tane bağımsız aday var. Topladıkları imzalar ortada. CHP tarihinin en büyük desteğini ve yardımını bu İYİ Parti’ye verdi, ipe un serdi. Siz ‘Ben adayım’ deyip grubu olan bir partinin başkanı gibi talip olmak dururken ille de yüz bin imza topluyorum diyorsunuz. Bu yüz bin imzayı nerede ve nasıl topladığını kamuoyu bir gün öğrenecek. Şimdi böyle bir durumda da CHP 15 elemanı oraya kiralarken bir de seçmen kiralaması ve devir teslimi yapıyor. Diyor ki ‘Eksiğiniz varsa biz vereceğiz. İl ve ilçelere talimat verdim’. Bakıyor ki büyük bir kargaşa var; ‘Saadet Partisi’ne de veriyorum, Doğu Perinçek’e de veriyorum’ diyor. Bunların hep üstünü örtüyor yani. Ama esas maksadın başka olduğu anlaşılıyor. İşte bu sistem değişikliği Türkiye’de zihniyet değişikliği ile beraber hakikaten Türk siyasetini de arındıran bir sonucu elde edecektir. Bu gidişat onu gösteriyor. Ne kadar saklarsanız saklayın yine bir yerden bir şey patlıyor. Çünkü siz kamuoyu ile her şeyi açık konuşurken birileri çok sinsi bir çalışma yapıyor. Sinsi karanlıktaki is gibi göremiyorsun, tanıyamıyorsun, bilemiyorsun. Türkiye’de bundan sonra siyasi partiler artık ne yapacaksa anlaşacaklar. Efendim ‘Demokrasi ve hürriyet var, bizim partiye herkes üye olur’. Hayır kardeşim, olamaz. Devletin yetkililerine müracaat et, üyeliklerin alayını gör, temizle ondan sonra gel. Getirdiğin insana da başının üzerinde yer ver. Ama herkesi alacağım deyip Türkiye’de siyaseti katletmenin de bir faydası yok. Bu bize bunu öğretti. Başka bir şey de olabilirdi ama 15 Temmuz’dan sonra FETÖ olarak gündeme geldi. 8 alanda çok önemli bir örgütlenme içerisine girdikleri görülüyor."


FETÖ’den gözaltına alınan veya tutuklanan 5 bin hakim ve savcının kararlarına işaret eden Bahçeli, "TSK hala temizlenmedi, emniyet öyle, yargı öyle. Bir konu daha var; 5 bin hakim ve savcı FETÖ üyesi olduğu için ayıklanmış. Peki bu 5 bin hakim ve savcının görevdeyken haksız yere yargıladığı ve cezalandırdığı insanlar nerede? Onları kim koruyacak, onlara kim sahip çıkacak. 5 bini görevden aldın da kime bu adamlar ceza vermişse onların hepsinin mahkemesinin yeniden görülmesi lazım. Yazık günah bu insanlara. En son Eskişehir’de yakaladılar. Bunların hepsinin hesabının sorulması lazım. FETÖ’den 5 bin tane ayıkladığınız insandan hesabı soruyorsunuz, peki bunların hakim ve savcı iken FETÖ’nün amaçları doğrultusunda yapmış olduğu hizmetlerde mağdur olan insanlara kim sahip çıkacak? Benim kanaatim bu insanların hepsinin mahkemesinin yeniden görülmesidir. Zekeriya Öz’ü, bir başkası bunlar kime bir ceza vermişse onların hepsinin mahkemesinin gözden geçirilmesi lazım. 5 bin insan 50 bin davaya bakmışsa 50 bin insana ceza vermişse, aileleriyle birlikte al sana 250 bin mağdur" değerlendirmesini yaptı.


“Siyaset ayağının temizlendiğine inanıyor musunuz?” sorusuna Bahçeli, "Hayır. Daha var. Adamı dışarı bırakıyorsun, mağduriyet diyorsun. Siyasi ayak kolay kolay temizlenmiyor" yanıtını verdi.



“Muharrem İnce Bey toplumsal desteği sağlamak açısından değişik kavramlarla bir takım yanlış yorumlanacak şeylerden uzak kalmalı”


Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi nasıl bulduğu sorusu üzerine ise Bahçeli, "Yanlış anlamayın ama Cem Yılmaz ile yarışılmaz. Sanatının erbabı Cem Yılmaz’dır. Böyle para gönder, velespite bin. Velespit pedal gücü ile çalışır. Öbürü aya gidiyor. Ne yapacağız? Muharrem İnce Bey toplumsal desteği sağlamak açısından değişik kavramlarla bir takım yanlış yorumlanacak şeylerden uzak kalmalı. Çünkü talip olduğu görev devleti yönetme görevidir, cumhurbaşkanlığı görevidir. Yani velespit ile gezecekmiş. Kime hevesleniyorsun? Danimarka’da biri yapmış. Bizde de çok velespit var, panayırlara gittin mi önünde bin tane duruyor. Elli kuruş veriyorsun iki tur attırıyorlar. Velespit ile bir tur atmasın. Şaka yapıyorum çok değerli bir siyasetçidir ama velespite heveslenmesin" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kırıkkale Kırıkkale’de ortaya çıktı: Kızıl tuygun çiftçilerin dostu oldu Kırıkkale’de, nesli tükenme tehlikesi altında olan saz delicesi olarak bilinen yırtıcı kuş "kızıl tuygun", dron ile görüntülendi. Saz delicesinin görüldüğü bölgede çiftçilik yapan Emre Doğan, "Bize keyifli çalışma ortamı sunuyorlar, bize arkadaşlık ediyorlar. Bize burada moral motivasyon sağlıyorlar. Fareleri avlıyorlar. O yüzden bizim en büyük dostumuz" dedi. Kırıkkale’de ’saz delicesi’ olarak da bilinen yırtıcı kuş kızıl tuygun, Kızılırmak nehrinin beslediği Kapulukaya Barajı kıyısındaki tarım arazileri üzerinde dron ile görüntülendi. Nesli tükenme tehlikesi altında olan saz delicesi, genellikle sazlık ve sulak alanlarda görülüyor. Saz delicesi, tarım arazilerindeki sürüngen, böcek, fare ve küçük memeliler ve kuşlar dahil olmak diğer birçok etçil hayvan gibi leşle de beslenebiliyor. Tarım arazilerinde bulunan ve mahsullere zarar veren farelerle de beslenen saz delicesi, çiftçilerin dostu durumuna geldi. Karakeçili ilçesinde çiftçilik yapan Emre Doğan (30), İHA muhabirine yaptığı açıklamada, tarım arazisinde çalışırken kendilerine moral ve motivasyon sağladığını belirterek, keyifli çalışma ortamı oluşturduklarını söyledi. Doğan, "Burası onların evi bizim de ekmek kapımız. Burada avlanıyorlar, besleniyorlar. Biz de burada çalışıyoruz, çalışırken de arkadaşlık ediyorlar. Biz de kendileri hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz. Bize keyifli çalışma ortamı sunuyorlar, bize arkadaşlık ediyorlar. Bize burada moral motivasyon sağlıyorlar. Fareleri avlıyorlar. O yüzden bizim en büyük dostumuz. Fareler mahsullerimize zarar veriyor, onlarda bize yardımcı oluyor. Doğanın dengesi gereği" dedi. Kırıkkale Valiliğinin teklifi ve Tarım ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün oluruyla, sulak alanların korunması yönetmeliği çerçevesinde 30 Ocak 2024 tarihinde mahalli öneme haiz Çeşnigir sulak alan olarak ilan edildiği bildirildi. Bin 213 hektar büyüklüğünde olan Çeşnigir sulak alanı, göçmen su kuşlarına da ev sahipliği yapıyor.
Muş Malazgirtli vatandaşlar şifalı bitkileri satarak geçimlerini sağlıyor Muş’un Malazgirt ilçesinde yaşayan vatandaşlar, dağlardan topladıkları şifalı bitkileri satarak geçimlerini sağlıyor. Baharın gelişiyle birlikte dağlarda yeşeren şifalı bitkileri toplayarak tezgahlarda satan vatandaşlar, ailelerinin geçimini sağlamaya çalışıyor. Dağların yüksek kesimlerinde yetişen mantar, uçkun, çiriş, kenger, sirmo, soryaz, cağ, kaniberg gibi bitkileri toplayarak çarşı merkezinde kurdukları tezgahlarda satışa sunan vatandaşlar, müşterilerinin ilgisinden oldukça memnun. Topladıkları şifalı bitkileri satarak ailesini geçimini sağladığını ifade eden Serhat Karataş, “Memleketimizde yapacak başka bir iş yok. Bu işi yaparak ekmeğimizi kazanıyoruz. Bahar aylarında şifalı bitkiler, kış aylarında ise balık, sebze ve meyve satarak aile bütçeme katkı sağlamaya çalışıyorum” dedi. Doğal yetişme alanı bulunan şifalı bitkilerin ömrünün az olduğunu dile getiren Ramazan Yıldırım ise “Karların erimesi ile birlikte dağlarda şifalı bitkiler çıkmaya başlar. Bizler de bu bitkileri toplayarak şehirde satıyoruz. Uçkunun destesini 50 TL, mantar 350 TL, çirişin 3 kilosu 100 TL, kengerin kilogramını 20 TL’den satıyoruz. Bitki satışı bizim için oldukça güzel bir iş. Ama zaman kısa olduğu için kötü. Tüm işimiz bir ay içerisinde bitiyor. Bir ay içerisinde ne kadar çok çalışırsak, o kadar fazla kazanıyoruz. Genelde guruplar halinde çalışıyoruz. Bir ayda olsa iş bulup çalışmak güzel” ifadelerini kullandı.
Kayseri Uzmanından ‘excimer lazer’ tavsiyesi: “Kendi gözlerinizle görmeniz hiç de uzak değil” Kayseri Doktoröz Göz ve Cerrahi Lazer Merkezi Başhekimi ve Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Abdullah Özkırış, excimer lazer tedavisinin hipermetrop, miyop ve astigmat tedavisinde kullanılan en yaygın tedavi olduğunu ve özellikle asker, polis adaylarının bu tedaviden yararlanarak meslek sahibi olabileceklerini söyledi. 18 yaşından büyük, son 6 ayda gözlük numaraları 0.50 dioptriden fazla değişmemiş, -9.0 dioptriye kadar miyop ve 6 numaraya kadar hipermetrop ya da astigmatı olan bireylere excimer lazer tedavisinin uygulanabileceğini dile getiren Kayseri Doktoröz Göz ve Cerrahi Lazer Merkezi Başhekimi ve Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Abdullah Özkırış, “Hastaların yapılan ölçümleri sonucunda yeterli kornea kalınlığı olmalı, şeker romatizma gibi sistemik hastalığı bulunmamalı ve gözlerinde başka herhangi bir hastalık olmamalıdır. Keratokonus, katarakt, göz tansiyonu, göziçi iltihabı ve ciddi göz kuruluğu olan hastalara uygulanmaz. Excimer lazer tedavisinde önemli olan ameliyat öncesi muayenede gözün ameliyata uygun olup olmadığına karar vermektir. Bu yüzden ameliyat öncesi yapılan muayene ve tetkikler önemlidir. Muayenede hastanın göz numaraları belirlenir, kornea kalınlıkları ölçülür, kornea haritası çıkartılır ve kapsamlı bir göz muayenesi yapılır. Göz tansiyonu ölçülür, gözyaşı testi yapılır göz bebeği genişletilerek, biyomikroskobik muayene ile ön segment ve retina tabakası kontrol edilir. Bu muayeneler sonucunda herhangi bir patolojik bulguya rastlanılmaz ise ameliyat kararı alınır” ifadelerini kullandı. “İğnesiz ve dikişsiz tedavi” Excimer lazerin damla anestezi ile yapıldığını ve ağrısız olduğunu dile getiren Özkırış, “Doğru göze, doğru zamanda ve doğru yöntemle laser yapılmış ise tekrarlama imkanı çok düşüktür. Nadiren de olsa tekrarlayan vakalarda göze uygunsa 2. kez lazer yapılabilir. Lasik yöntemi en sık uygulanan yöntemdir. Bu yöntemde korneanın üst yüzeyinde ince bir tabaka kesilir, kapak şeklinde kaldırılır ve altta kalan kornea yüzeyine excimer lazer uygulanarak, gözdeki kırma kusuru düzeltilir. Bu yöntem damla anestezisi ile yapılır ve ağrılı değildir. Bu ameliyatta iğne yapılmaz ve dikiş atılmaz. Lasik yöntemi dışında PRK ve LASEK yöntemleri de vardır. Laser tedavisi herhangi bir göz rahatsızlığını tedavisine engel değildir. Kornea kalınlığınıza bağlı olarak 4-6 D’ye kadar astigmatizma laser ile düzelebilir. Laser sonrası gözler açık kalıyor ve görerek gidiyorsunuz. Ancak 2-3 saat yanma batma ve sulanma ve ağrı olabiliyor. Laser göz ile ilgili herhangi bir ameliyatın yapılmasına engel değildir. Laserden 3 gün sonra yüzünüzü yıkayabilirsiniz. Ancak deniz, havuz ve kaplıca gibi genel kullanıma açık sulara ise 20-30 gün girmemeniz gereklidir” dedi. Özkırış son olarak, gözü uygun olan hastaların excimer lazer konusunda uzman kişilere ameliyat olduklarında kendi gözleri ile görmenin hiç de uzak bir hayal olmadığının altını çizdi.