POLİTİKA - 17 Ekim 2017 Salı 12:26

Bahçeli’den Davutoğlu’na: “Durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın?”

A
A
A
Bahçeli’den Davutoğlu’na: “Durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın?”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük için yayımladığı 10 maddelik öneriye ilişkin, “Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, Dışişleri Bakanlığı ve TSK güçlü bir iradeyle ağız birliği içindeyken, bir eski Başbakanın durumdan vazife çıkararak devletin politikalarına aykırı beyanat vermesi, Türkmenlerin haklarına kara çalması gafillik ve garabettir” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük için yayımladığı 10 maddelik öneriye ilişkin, “Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, Dışişleri Bakanlığı ve TSK güçlü bir iradeyle ağız birliği içindeyken, bir eski Başbakanın durumdan vazife çıkararak devletin politikalarına aykırı beyanat vermesi, Türkmenlerin haklarına kara çalması gafillik ve garabettir” dedi.


MHP Genel Başkanı Bahçeli, TBMM grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Lise ve üniversiteye geçişteki yeni sisteme değinen Devlet Bahçeli, milli eğitim sistemindeki arayışlara son verilmesi gerektiğini belirterek, “Başka seçeneğimiz de görülmemektedir. Yaşadığımız onca kriz, maruz kaldığımız onca sıkıntı ve açmaz aslında milli eğitim sistemindeki zafiyetlerden türemiş, zayıflıklardan üremiştir. Bir defa bunu kabullenmemiz şarttır. Sürekli sistemle oynamak mahsurludur. Sürekli politika değişikliklerine tevessül etmek yanlıştır. Elbette her hükümetin, her siyasi iktidarın bir eğitim politikası, bu çerçevede hedefleri vardır. Bunu herkes anlayış ve saygıyla karşılamalıdır. Ancak her bakan değişikliği yeni bir politikaya kapı aralıyor, farklı bir uygulamaya ortam açıyorsa, durup düşünmemiz de kaçınılmazdır. Milli eğitim alanında, görevdeki bakanın değil, hükümetin politikası vardır ve önemli olan da budur. Davul başkasının omuzunda, tokmak bir başkasının elinde olursa muhatap kalınan sorunların içinden çıkmak takdir edersiniz ki zorlaşacaktır. Artık milli eğitim sistemindeki ağırlaşan meseleleri istikrarlı, kalıcı, kapsayıcı bir şekilde ele alıp, uzlaşmanın imkanlarından faydalanarak gidermek asıldır, acildir, elzemdir. TEOG’un kaldırılmasından sonra üniversite sınav sisteminde de değişikliğe gidilmiştir. 2018-2019 Eğitim ve Öğretim Yılı’nda, yükseköğretime giriş sınavının yeni ismi Yükseköğretim Kurumları Sınavı olarak belirlenmiştir. Böylelikle YGS ve LYS kaldırılmıştır. Değişiklik yalnızca isim bazında kalmamıştır. Yeni sistemde evlatlarımız iki ayrı oturuma katılacaklardır. İlk oturumda Türkçe ve matematik sorularından oluşan Temel Yeterlilik Testinden sorumlu olacaklardır. Öğleden sonraki ikinci oturumda ise lise müfredatına dair bilgiler kontrol edilecektir. Getirilen sistemin ayrıntılarına girmeden şunu söylemek isterim ki, üniversite sınav sistemindeki gelgitler, kafa karışıklıkları, yaşanan tartışmalar maalesef son bulmuş değildir. Bilakis yeni sınav sistemi ilave sorunların doğmasına neden olmuştur. Öğrencilerimiz huzursuzdur. Tabiatıyla anneler, babalar kaygılıdır. Kaldı ki mezkur yeni sistemin oturması zaman alacak, hatta kaynak ve emek israfına yol açacaktır” diye konuştu.



“Gelin üniversite sınavını tümden kaldıralım”


Üniversite sınavının tamamen kaldırılması yönünde hükümete bir teklifte bulunan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“Gelin lisans, yüksek lisans, doktora eğitimlerinin önündeki bariyerleri birer birer yıkalım. Anadolu’nun mazlum çocuklarına tüm imkanları sunalım. 15 Temmuz FETÖ işgal teşebbüsü bize öğretmiştir ki; liyakat tamam, ehliyet tamam; ama hepsinden önemlisi adam gibi adam nesillerin yetişmesi ve yetiştirilmesidir. Altın nesil diyorlardı, ne oldu, tepemizden bomba yağdırdılar. Yurt dışına önüne gelen maklubeci münafık ve melaneti gönderip en parlak üniversitelerde okuttular, fırsat bu fırsat deyip Pensilvanya’yı hain çiftliğine dönüştürdüler. Okul dediler, Türkçe olimpiyatları düzenlediler, kolejler ve üniversiteler açtılar, sınav yolsuzlukları yaptılar; aynı zamanda da Türkiye’nin yıkımına şerefsizce hizmet ettiler. Kalite, önce vicdanda olacak. Eğitim önce, ahlak ve imanda yeşerecek. Evlatlarımızı bir güne sığdırılan testlerle değil, bir ömre sığmayan muazzam duruş ve asaletleriyle övmeli, takdir etmeli, analarının ak sütü gibi helalleri olan haklarını da vermeliyiz. Hep birlikte, milli ve manevi değerlerine sımsıkı sarılmış; vatanı için şehadete kucak açmış, bayrağı için her çileye, her külfete razı gelmiş kahraman Türk gençliğini bir sınavdan çıkarıp öbürüne sokmaktan vazgeçelim. Onlar için ne yaptık da karşılığını alamadık? Onlardan ne istedik de olumsuz cevap aldık? Türk gençliğinin nelere kadir olduğunu, hangi meziyet ve seviyede bulunduğunu sınavla ölçecek, sınavla görecek durumda değiliz. Türk gençliği akıllıdır, ahlaklıdır, çalışkandır, imanlıdır, inançlıdır; fırsat verilsin dünyayı yerinden oynatacak irfan ve iradeye sahip olduğunu gösterecektir. İhanete karşı mızrak arıyorsak, Türk gençliği yanımızdadır. Rezalete karşı yürek istiyorsak, Türk gençliği hazır beklemektedir. İşgale karşı, istilaya karşı çelik gibi bir kuvvet, yiğit bir fişek istiyorsak Türk gençliğine bakmamız kafidir. Bizim için sadakat ve cesaret sahibi olmak, liyakat sahibi olmaktan, masaya koyulan testlere doğru cevap vermekten bin kat daha değerli, bin kat daha geçerlidir. Kimse alınmasın, kimse saptırmasın; biz önce irfana, sınavdan önce zalimlere kafa tutan, meydan okuyan tertemiz kalplere bakarız. İmkansızlıklara direnen Türk gençliğinin önündeki engelleri kaldıralım. Gencecik yaşta girdikleri ağır baskı ve dayatma ortamından, kaygı ve korku dolu senelerden hepsini çekip alalım. Türk gençliğine inanıyorum, hepsine güveniyorum. Hükümete çağrıda bulunuyorum: bir el verin, bir ses verin, bir irade gösterin. Soruyorum, üniversite sınavını kaldırmaya var mısınız? Beka mücadelesinde sonuna kadar omuz omuzayız. Bunda en küçük tereddüt yoktur. Zalimlere karşı aynı noktadayız, aynı çizgideyiz. Bunda da şüphe yoktur. Hadi gelin, Türk gençliğinin ümüğünü sıkan, soluğunu kesen üniversite sınavını tümden ve hepten kaldırma konusunda da el birliği, güç birliği yapalım. Hadi buyurun, gayretimizle solgun yüzler gülsün, belirsizliğin karanlığı birlik ve dayanışmamızla kaybolsun. Türk gençliği için varız, onlar için kararlıyız, geleceğin parlak, bağımsız, kalkınmış, büyümüş Türkiye’si için her mücadeleyi vermeye de her zaman hazırız, ihtiyaç duyulan her an buradayız.”


Somali’nin başkenti Mogadişu’da yaşanan terör saldırısına da değinen Bahçeli, “Bomba yüklü bir aracın patlatılması sonucunda 200’e yakın insan hayatını kaybetmiş, yüzlercesi de yaralanmıştır. Bu menfur saldırıdan sonra ülkede 3 günlük yas ilan edilmiştir. Somalilere başsağlığı dileklerimi iletirken, terörizmi elbette ve güçlü bir şekilde bir kez daha lanetliyorum” dedi.



“PKK’nın hain hedefleriyle Kürdistan nöbetine giren Barzani tam bir düşman, tam bir rezildir”


Suriye ve Irak’ın, parçalanma ve dağılmanın eşiğinde olduğunu belirten Bahçeli, bölgede yaşanan son gelişmeler hakkında şunları söyledi:


“Irak ve Suriye’de adeta kıyamet kopmuştur. Nerede bir istikrarsızlık varsa terör örgütleri oradadır. Nerede kanayan bir yara, kaynayan bir ülke varsa teröristler oraya akmaktadır. Barzani’nin 25 Eylül korsan referandumundan sonra bölgesel tansiyon daha da yükselmiş, tehditler daha da yoğunlaşmıştır. Peşmerge başı yanlış üstüne yanlışa imza atmış, eceline susamış bir canlı gibi denetimsiz ve kontrolsüzlüğün seline kapılmıştır. Düne kadar Kerkük’te tam bir restleşme hakimdi. Bu Türkmen kentinin batı ve güney kısmında Irak ordusu ve Haşdi Şabi kuvvet yığmış, operasyona hazırlanmıştı. Peşmerge yanına PKK’yı da alarak Irak ordusunun karşısında mevzilenmişti. Irak hükümeti, peşmergenin Kerkük’e PKK’lı teröristleri getirdiğini açıklayarak, bunun bir savaş ilanı olduğunu duyurmuştu. Buna karşılık Barzani çetesi ise bu iddiayı yalanlamış, suçlamaların asılsız olduğunu ifade etmişti. Ne var ki tüm bulgu, bilgi ve kanıtlar peşmergenin PKK’lı canileri Kerkük’e taşıdığını göstermiştir. Biz Barzani’ye Mehmetçik katili derken boş konuşmuyorduk. Biz ha peşmerge ha PKK derken de abartmıyor, gerçekleri saptırmıyorduk. Kerkük’te PKK’nın ne işi vardır? Bu neyin mesajı, hangi alçak senaryonun hazırlığıdır? PKK’nın Kerkük’e intikalinin önünü kimler açmış, buna hangi güçler çanak tutmuştur? Oynanan oyun şiddetlidir ve büyüktür. Kandil ve Sincar’dan sonra PKK’nın Kerkük’e yuvalanması yalnızca Irak, yalnızca bölge için değil, Türkiye için de milli güvenlik meselesidir. Şu andaki durum ne olursa olsun, Barzani-PKK cinayet ittifakında hedef Türkmen yurtlarıdır. 25 Eylül referandumunun gayesi daha da netleşmiş, taraf ve emelleri daha da gün yüzüne çıkmıştır. Suriye’nin kuzeyindeki sözde üç kantona eklemlenmek isteyen, 25 Eylül’ü bu kapsamda ara durak gören ve PKK’nın hain hedefleriyle Kürdistan nöbetine giren Barzani tam bir düşman, tam bir rezildir. Elinizi vicdanınıza koyup lütfen sorgulayınız; PKK’lılar peşmergeyle birlikte Türkmenelinde eğer kan döker, Türkmenleri topluca katlederse buna nasıl sessiz kalır, nasıl ilgisiz dururuz? ‘Yedi düvelle karşı karşıya gelmenin anlamı yok’ diye akıl veren devşirme ve satılık kalemler, söyleyiniz bana, sizin gibi korkakça, haysiyetsizce yaşamaya tamam mı diyelim? ‘Kerkük ve Musul’un vilayetlerimiz olabileceği söyleminin ne askeri, ne siyasi bir dayanağı var’ diyerek düşman güldüren, hain sevindiren kalem artıkları, Kürdistan kuruluyor, Türkiye tehdit ediliyor, zulüm tuzağı kuruluyor hala anlamıyor, hala görmüyor musunuz? Nasıl olsa işleriniz tıkırında, bir eliniz yağda, diğer eliniz balda. Nasıl olsa tuzunuz kuru, kapmışsınız bir gazete köşesi, kurulmuşsunuz bir televizyon ekranına, öğüttüğünüz yalan, övdüğünüz talan. Dahası her devrin adamı, her hatırlı adamın da uşağı olmaya çoktan alıştığınız her halinizden belli. Teslimiyetçilik bu tiplerin ruhunda vardır. Tavizkarlık, tüfeylilik, köksüzlük bunların kimliğidir. Barzani’ye çıt çıkarmazlar. PKK’ya zeytin dalı uzatırlar. Türkmenler oldu mu konu, Kerkük konuşuldu mu, üç maymunu oynarlar. Bu kadar omurgasız, bu kadar şahsiyetsiz, bu kadar da kalpleri taş kesilmiştir. Kötü görüp, kötü gösterirler. Milli mukavemeti tırmalamak, terörle mücadeleyi tırpanlamak için her utanmazlıktan medet umarlar. Çünkü bunlar içimize kadar sızmış kamuflajlı, makyajlı, maskeli Türk ve Türkiye hasımlarıdır. 82 Kerkük deriz, kızarırlar, bozarırlar, betleri, benizleri atar. 83 Musul deriz, nöbet geçiren şizofreni hastasına dönerler.”



“Türk hava sahasının Barzani’ye kapatılmasıyla ilgili karar derinleştirilmelidir”


Bahçeli, Kerkük’te, PKK’nın konuşlanma teşebbüsünün Türkiye için alarm olduğuna dikkat çekerek, “Bu durum en üst düzeyde beka sorunudur. Muhtemel her gelişmeye karşılık, Irak Merkezi yönetimiyle ortak operasyon yapılması, mütecaviz emellere karşı keskin bir şekilde müdahale edilmesi hususunda her tedbir, her ihtimal planlanmalıdır. Türk hava sahasının Barzani’ye kapatılmasıyla ilgili karar derinleştirilmelidir. Dışişleri Bakanlığıyla MGK’nın dünkü açıklamaları isabetli, yerinde ve bizim nezdimizde olumludur. Irak ordusu, bayrak asıp Kerkük valiliğini kontrol altına almışsa da şu anda kadim Türkmen şehri her tehlikeye açıktır. Taşkın belirsizlikler had safhadadır. Irak ordusu, peşmergeye verilen geri çekilme süresinin dolmasından sonra, Pazar gece yarısı Kerkük’teki askeri üs ve petrol kuyularını ele geçirmek için operasyon başlatmıştı. Çatışmalar Tazehurmatu ve Tuzhurmatu çevresinde yoğunlaşmıştı. Peşmerge bir yanda yandaşlarını sokağa çağırırken, diğer yanda korkakça geri çekilmişti. Sonunda Kerkük musibetten kurtarılmıştır. Şunu hiç kimse aklından çıkarmasın ki; Kerkük, hiçbir zaman, PKK ve peşmergeye yar edilmeyecek, terörizmin tetikçilerine ucunda ölüm bile olsa asla bırakılmayacaktır. Türkiye meşru ve tarihsel haklarını, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yetkilerini sonuna kadar kullanmak için atik, çevik ve tavizsiz bir duruş sergilemelidir. Kerkük terk edilirse, Kerkük kandan nemalanan vampirlere verilirse, bunun vebali, bunun sorumluluğu herkesin üzerine olacak, hiç kimse de bu devasa yükün altından kalkamayacaktır. Kerkük yanarsa, Irak çökecek, Ortadoğu çürüyecek, Türkiye sendeleyecektir. PKK’lı canilerle silahlı peşmergeler kaçtıkları yere kadar kovalanmalı yakalandıkları yerlerde de imha edilmelidir. Türkiye sınır ötesindeki düşmanca gelişmeleri, milli varlığına kast edecek hareketliliği teyakkuzla takip etmelidir. Kerkük candır, kandır, emanettir, tarihtir, elbette ve her şart altında Türk’tür, Türk kalacaktır. Gerekirse Barzani yakalanıp getirilmeli, gerekirse de PKK’nın Türkmeneli’nde alan hâkimiyeti kurma mücadelesine engel olunacak askeri girişim havadan ve karadan korkusuzca başlatılmalıdır” açıklamasında bulundu.



Davutoğlu’na: “Sen hangi yüzle konuşuyorsun?”


Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kerkük için yayınladığı 10 maddelik öneriye yönelik de bir değerlendirmede bulunan Bahçeli, “Barzani’ye ‘Kak Mesut’ diyen eski Başbakan sosyal medya hesabı üzerinden geçtiğimiz Pazar günü 10 maddelik bir açıklama yaparak kendini hatırlatma gereği duymuştur. Bu şahıs Kerkük’ün asırlardır bütün etnik ve mezhebi renkleri, aidiyetleri bünyesinde barındırdığını açıklamıştır. Anlaşıldığı üzere Kerkük’ün Türkmen ruhunu inkar etmiş, Türkmen yurdu olduğunu yok saymıştır. Yani kendisinden bekleneni bir kez daha yerine getirmiştir. Stratejik derinlikte az kalsın Türkiye’yi boğmak üzere iken görevden el çektirilen bu zihniyet, şimdi kalkmış, sanki fikrin nedir diye sorulmuş gibi mesajlar verme gereği duymuştur. Türkiye Cumhuriyeti Barzani’ye referandumu iptal et diyor, Irak’ın siyasi birliğine, toprak bütünlüğüne tartışmasız önem veriyor, ne var ki eski Başbakan çıkıp müzakere tavsiyesinde bulunarak referandumun dondurulmasını öneriyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, Dışişleri Bakanlığı, TSK güçlü bir iradeyle ağız birliği içindeyken, bir eski Başbakan’ın durumdan vazife çıkararak devletin politikalarına aykırı beyanat vermesi, Türkmenlerin haklarına kara çalması gafillik ve garabettir. Hükümetin politikalarını sabote etmektir. Sorarım sana, durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın? Sıfır sorun enkazı daha kaldırılmamışken, sana ne oluyor, sen hangi yüzle konuşuyorsun? Barzani lobisinin değirmenine deyim yerindeyse su taşıyor. Kerkük’ün acıları büyürken, kayıpları artarken; hala zalimlerin sözcülüğüne cüret edenlerin varlığı kabul edilemez işbirlikçilik ve ilkesizlik örneğidir” dedi.



“Gereğini yapma sırası ABD’dedir”


Bahçeli, ABD ile yaşanan vize krizi ve sonrasında yaşanan gelişmeler ile ilgili, “ABD’yle yaşanan vize geriliminin düşmesi başından beri talep ve tavsiyemizdir. Ancak ABD yönetiminin sorumsuz açıklamaları, özellikle büyükelçinin talihsiz ve müessif sözleri gerilimin şiddetini düşürmek şöyle dursun, devamlı körüklemiştir. Söz konusu elçi 11 Ekim’de diyor ki; ‘9,5 aydır Türkiye’de terör saldırısı yaşanmıyor. Bu IŞİD’in vazgeçtiği için değil, işbirliğimizin sonucudur.’ Bu ifadeler özür değil, tam bir hezeyan ve itirafnamedir. ABD’li büyükelçi ne demeye çalışmaktadır? Bize ne anlatmaktadır? Bu nasıl bir suçüstü halidir? IŞİD’e dur, PKK’ya vur diyen; YPG’ye bombala, Barzani’ye harekete geç talimatı veren bizim nazarımızda bellidir. ABD, suçlu görmek istiyorsa kendisini yoklamalı, aynadaki akislerine dikkat kesilmelidir. ABD’ye soruyorum, hele bir söyleyin, FETÖ’nün imam kılıklı hain başı ne geziyor sizin ülkenizde? Hele bir deyin bana, Pensilvanya’da kurulan ihanet ve işgal üssü varlığını nasıl idame ve idare ediyor sizin memlekette? Hala mı tepkisizsiniz? Hala mı ceset gibi duracaksınız? Türkiye düşmanlarıyla görüşe görüşe, terör örgütleriyle düşe kalka nereye varacağınızı, neyi yapacağınızı sanıyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti hiçbir ülkeye el avuç açmayacak, hiçbir tehdidin karşısında dizlerinin bağı çözülmeyecektir. Dosta dost, düşmana düşman olacağımızı herkesin bilmesinde fayda vardır. Sabrımızı sınamak, sağduyumuzu yanlışa yormak açık bir gaflettir ki, muhataplarının yüzünü kara çıkaracak, hayal kırıklığına uğratacaktır. Dileğim gerilen ve soğuyan ilişkilerin eski havasına kavuşması, eski tavına gelmesidir. Türkiye üstüne düşeni zaten yapmaktadır. Gereğini yapma sırası ABD’dedir. Karşılıklı heyetler arası görüşme trafiğinin aklıselime hizmet etmesi, sabır ve akılla sorunların çözümü umut ve temennimizdir. Türkiye ayaklarının üstünde duracak, kendi kaderine kendi yön verecek bağımsız, bağlantısız, dirayetli, ilkeli ve kutlu varlığına son ferdine kadar sahip çıkacak büyük bir ülkedir. Büyüklüğümüzü gölgelemek isteyenlerin hesabı ayaklarına dolaşacak, hevesleri de muhakkak kursaklarında kalacaktır” ifadelerini kullandı.


Süresi 19 Ekim’de dolacak OHAL’in yeniden 3 ay süresince uzatılma kararını destekleyeceklerini vurgulayan Bahçeli, dün Çukurca’da şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyerek konuşmasını sonlandırdı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun 5 bin yıl önce ameliyat edilen kafatası ilgi çekiyor Samsun’da 5 bin yıl öncesine ait kafatasındaki ameliyat izleri vatandaşların ilgisini çekiyor. 1981 yılında Samsun’un Bafra ilçesi İkiztepe Höyüğü arkeolojik kazılarında bulunan 5 bin yıllık kafatası, baş delgisi tekniğinin ilk Tunç Çağı’nda kullanıldığını belgelemişti. Samsun Müzesi’nde sergilenen kafatası, vatandaşlar tarafından da ilgiyle incelenirken, aynı bölümde trepanasyon (Baş delgi) tekniğiyle kafatası ameliyatı yapılmış 1900 yıllık kafatası da sergileniyor. Ameliyat edilen kafataslarından 5 bin yıllık olanı ilk Tunç Çağı’na, 1900 yıllık olanının ise antik Amisos Kenti Geç Hellenistik ve Erken Roma İmparatorluk dönemine ait olduğu tespit edildi. Söz konusu kafatasları hakkında müzede bulunan bilgilendirmede, “Trepanasyon, Yunanca delik, delgill, burgu anlamına ‘trypanon’ kelimesinden türemiştir. Antropologların ‘kafatası delgi operasyonu’ olarak adlandırdıkları bu işlemi, belirli bir bölgede, kafa derisi cerrahi bir alet ile sıyrıldıktan sonra, belli bir parçanın, bir amaç ve teknik ile çıkarılıp alınması şeklinde tanımlayabiliriz. Bu ameliyatlarda kafatasından bir kemik parçası çıkarılmakta ve beyin doğrudan dış çevreyle karşı karşıya kalmaktadır. Geleneksel topluluklarda uygulamalar ile arkeolojik verilerden hareketle, trepanasyonların kafa yaralanmaları, kafada yer aldığı düşünülen kötü ruhun çıkarılması, büyü veya iyileştirme gibi birçok amaçla yapıldığı kabul edilmektedir. Bu tür ameliyatların törensel arka planı da olmalıdır. Dolayısıyla ameliyatların gerçek amacını belirlemek her zaman kolay değildir. Anadolu’da bugüne dek yaklaşık 50 adet trepanasyon örneği tespit edilmiştir” ifadeleri yer alıyor. Beyin tümörü, cerrahi müdahale ile tedavi edilmeye çalışılmış 5 bin ve 1900 yıllık beyin ameliyatı ile ilgili yapılan bilgilendirmede ise “İkiztepe Erken Tunç Çağı’na ait önemli buluntu gruplarından biri, trepanasyonlardır. İkiztepe iskeletlerinin bazı kafataslarında, ameliyatlarla bilinçli açılmış farklı biçimlerde boşluklar görülmüştür. Bu nedenle İkiztepe, Anadolu’nun yaygın ve gelişmiş en eski trepanasyon merkezi olarak değerlendirilmektedir. İkiztepe’de kafataslarında trepanasyon izleri tespit edilen bir adeti genç erişkin kadın, diğerleri ise erkeklere ait olan beş adet erişkin iskelet bulunmuştur. Biri hariç diğer trepanasyonların İkiztepe’de Erken Tunç Çağı’nda yaşanan savaş nedeniyle meydana gelen; birçok kişinin ölümüyle sonuçlanan kafataslarında kesici, delici ve küt uçlu silâh yaralanmalarından kaynaklandığı söylenebilir. Yaşlı bir erkeğe ait tek örnekte ise iskeletteki tümoral oluşumla birlikte görülmesi, İkiztepelilerin travmalar dışında bazı sağlık sorunlarını da cerrahî müdahalelerle tedavi etmeye çalıştıklarına işaret eder” ifadelerine yer verildi.
Adana Karnaval coşkusu konserlerle devam etti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamına alınan Adana Portakal Çiçeği Karnavalı’nın altıncı akşamında Merkez Park’ta Ferhat Göçer, Atatürk Parkı’nda ise Gece Yolcuları sahne aldı. “TÜRKİYE’NİN HİÇBİR YERİNDE YOK BÖYLE GÜZELLİK” Ferhat Göçer, Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin altıncı gecesinde Adana’nın en büyük alanına sahip Adana Merkez Park’taydı. Konser öncesinde başlayan DJ performansı ve görsel şölenin ardından, Göçer’in sahneye çıkmasıyla büyük bir coşku seli yaşandı. Ferhat Göçer hayranlarıyla birlikte şarkılarını hep bir ağızdan seslendirdi. Gördüğü ilgiden çok memnun olan Göçer, “Muhteşemsin Adana, Türkiye’nin hiçbir yerinde yok böyle güzellik” dedi. Sahne sonrası verdiği mini söyleşide, Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin sadece eğlendirme ve konser mantığının ötesinde, gerçek anlamda kültür, sanat festivali kavramının içini dolduran bir festival olduğunu söyledi. “Tiyatrolar, sergiler, söyleşiler ve konserlerle birlikte tam olması gerektiği gibi bir festival” diye ekledi. REFİK ANADOL “MERCAN RÜYALARI” ADANA’DA Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında Adana’da sergilenen dünyaca ünlü sanatçı Refik Anadol’un sergisi Kuruköprü Anıt Müze’de ziyaretçilerin en uğrak noktası oldu. Refik Anadol’un "Makine Halüsinasyonları: Mercan Rüyaları" adlı eseri, iklim değişikliğinin aciliyetini vurgulayan bir yapay gerçeklik simülasyonu. Sanatçı, Dünya Ekonomik Forumu’nda 2023 yılında sergilenen bu Veri Heykeli’ni, okyanus ekosistemlerinin ve mercan resiflerinin tehlikeli durumundan ilham alarak ortaya çıkardı. Anadol, eseri oluşturmak için yaklaşık 100 milyon mercan görüntüsünden oluşan kapsamlı bir veri kümesini kullandı. UZAYA GÖNDERİLEN İLK ATATÜRK FOTOĞRAFI Adana Müze Kompleksi Arkeoloji Müzesi Geçici Sergi Salonu’nda 21 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek NFT, festivalin çağdaş sanat bakış açısının bir yansıması olarak sanatseverlerle buluşuyor. NFT, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında 38 bin metre yüksekliğe gönderilen "Gökyüzüne Bakan Atatürk" fotoğrafı ve bitki tohumlarını içeriyor. HOLOFLUX GÖRENLERİ BÜYÜLEDİ Türkiye Kültür Yolu Festivali Adana Portakal Çiçeği Karnavalı kapsamında sergilenen, Türk mimar ve sanatçı Güvenç Özel‘in Holoflux eseri, hem konser hem de park alanındaki etkinlik ziyaretçilerinin fotoğraf çekim alanı haline geldi.
Hakkari Hakkarili öğrenciler yemek yarışmasında birinci oldu Van’da düzenlenen “Gastronomi Festivali ve Yemek Yarışması”nda Hakkari Mehmet Akif Ersoy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri, bölge birincisi olarak İstanbul’da yapılacak Türkiye finaline katılmaya hak kazandı. Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü koordinesinde, 15-19 Nisan’da Van’da düzenlenen “Gastronomi Festivali ve Yemek Yarışması”nda, Hakkari Mehmet Akif Ersoy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bölge birincisi olarak İstanbul’da yapılacak Türkiye finaline katılmaya hak kazandı. Türk mutfağının mirasını koruma ve gelecek nesillere aktarma, yiyecek ve içecek hizmetleri alanındaki öğretmen ve öğrencilerin yetkinliklerini ortaya koymaları amacıyla düzenlenen yarışmaya, Hakkari’den ve birçok ilden katılım sağlayan öğrenciler, festival havasında bir yarışma gerçekleştirdi. Yarışma boyunca, protokol ve davetliler öğrencilerin heyecanına eşlik etti. Usta ve şeflerin yer aldığı jüri tarafından yapılan değerlendirme sonrası dereceye giren ekiplere ödülleri verildi. Okulların kıyasıya mücadele ettikleri yarışmada, Hakkari Mehmet Akif Ersoy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Hakkari’yi başarıyla temsil ederek birinci oldu. İl Milli Eğitim Müdürü Nurettin Yılmaz; gastronominin kültürlerin birbirlerine aktarılması ve nesilden nesile aktarılması gereken zenginliklerin başında geldiğini belirterek, “Gastronomi anlamında, Hakkari’miz gibi ülkemizin her bir yöresi ayrı bir çeşitlilik ve zenginlikle dolu. Ülkemizin gastronomi alanında dünyaya tanıtılmasında meslek liselerimizin de büyük rolü var. Öğrencilerimizin bu alanda yetişmeleri ve dünyanın dört bir yanında ülkemizin yemeklerini insanlara sunması büyük önem arz ediyor. Bakanlığımızca gerçekleştirilen bu tür yarışmaların, ülkemiz gastronomisine büyük katkıları olduğuna inanıyorum. Ellerinin lezzetlerini tabaklarına yansıtmak için yarışma öncesinde ve süresince hummalı bir çalışma içerisinde olan Hakkari Mehmet Akif Ersoy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisemizin yöneticilerini, danışman öğretmenlerini ve bilhassa öğrencilerini tebrik ediyor, okulumuza Türkiye finalinde başarılar diliyorum” dedi.