POLİTİKA - 20 Eylül 2018 Perşembe 15:05

Bakan Soylu: "FETÖ’nün en çok yuvalandığı kurumlar bilişim kurumlarıydı"

A
A
A
Bakan Soylu: "FETÖ’nün en çok yuvalandığı kurumlar bilişim kurumlarıydı"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Darbeye kalkışan FETÖ’nün en çok yuvalandığı kurumlar bilişim teknolojileri üzerinde çalışan kurumlarımızdı" dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Darbeye kalkışan FETÖ’nün en çok yuvalandığı kurumlar bilişim teknolojileri üzerinde çalışan kurumlarımızdı" dedi.


Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da düzenlenen "Bilişim Suçları ve Bilgi Güvenliği" konulu Bakanlar Konferansı’na katılan Bakan Soylu, burada bir konuşma yaptı. Sosyal medya ve siber dünyanın iyi yönetilmesi gerektiğine vurgu yapan Bakan Soylu, bu doğrultuda ortak ilkelerin ve uluslararası iş birliğinin iyi oluşturulamaması halinde yeni bir Soğuk Savaş döneminin kapısının açılacağını söyledi. Sosyal medya ve siber dünyanın günümüzdeki en önemli tehditlerinden birinin "suçun meşruiyetini oluşturma tehlikesi" olduğuna dikkati çeken Soylu, "Twitter, Facebook ve bunun gibi birçok mecranın, hepimizin belki de ortak dil olarak kullandığımız bu mecraların menşei ülkeleri yoktur. Bu şirketlerin sahipleri yoktur. Bu şirketler dünyanın şirketleridir ve eğer bu şirketler menşei ülkeleri üzerinden değerlendirilirse Soğuk Savaş’a ev sahipliği yaparlar" ifadelerini kullandı.


Bakan Soylu, birtakım terör olaylarında söz konusu şirketlerin manipüle edilmesinin ülke ilişkilerini bir krizin eşiğine getirebileceğini, şirketlerin manipülasyon aracı olarak kullanılmasından kaynaklanan Türkiye’nin bu durumu bizzat yaşadığını belirtti. Türkiye’nin sadece siber dünyayla değil, PKK, PYD, DEAŞ, FETÖ gibi terör örgütleri, düzensiz göç ve uyuşturucuyla da mücadele ettiğini kaydeden Soylu, Türkiye’nin halkın huzurunu bozacak her türlü olayla mücadele ettiğini söyledi.



"Ortam sanal, suç gerçektir"


Bakan Soylu, 81 milyon nüfuslu bir ülkenin bakanı olduğunu ifade ederek, "Aynı zamanda 57 milyon akıllı telefonlardan olmak üzere 70 milyon kayıtlı internet abonesi, 32 milyondan fazla aktif dijital bankacılık kullanıcısı, 51 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunan bir ülkenin de içişleri bakanı olarak buradayım" dedi.


Türkiye’de 2 bin 500-3 bin metre yükseklikteki dağlarda teröristlere ait sığınaklar ele geçirildiğini belirten Soylu, söz konusu yerlerde silahla beraber dizüstü bilgisayar, CD, kablosuz internet ekipmanı ve akıllı telefon yakalandığını aktardı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası verilen mücadeleyi anlatan Bakan Soylu, şu ifadeleri kullandı:


"İki yıl önce ülkemizde darbe girişimi yaşandı. Darbeye kalkışan FETÖ’nün en çok yuvalandığı kurumlar bilişim teknolojileri üzerinde çalışan kurumlarımızdı. Darbe girişimi sonrasında dünyada sanırım en kısa sürede en çok dijital materyal inceleme yapmış bir ülkeyiz. Rakam 1 milyon. Cep telefonu, laptop, bilgisayar ve buna benzer cihazlar üzerinden. Bu bize bir gerçeği daha ortaya koydu. Dijital ve konvansiyonel dünya ile iletişimi kurduğumuz zaman suçu yakalayabilme imkanımız çok daha üst bir seviyeye çıkmaktadır. Ortam sanal, suç gerçektir."


Bakan Soylu, Türkiye’nin sanal ortamda da güçlü bir şekilde teröre karşı mücadele verdiğini vurgulayarak, PKK ve FETÖ’nün kırmızı bültenle aranan suçlularının Twitter üzerinden üstelik kendi kimlikleriyle propaganda faaliyetlerini sürdürdüklerine işaret etti.



"Kırmızı bülten çıkartılan 133 kişinin bültenleri iptal edildi"


Türkiye’nin mücadelesini dakikada 150 ila 200 milyon elektronik posta atılan bir dünyada yaptığına dikkati çeken Soylu, konuşmasına şöyle devam etti:


"Dünyada benimkiler de dahil dakikada 250 bin tweet atılıyor. Facebook’a 243 bin fotoğraf yükleniyor ve bu her 60 saniyede bir tekrar ediyor. Sadece tercihlerimiz yüzünden hacklenmeden, hesabımız çalınmadan da zarar görebiliyoruz. Bunun en son örneğini 87 milyon Facebook kullanıcısının yaşadığı mahremiyet ihlalinde gördük. Esas itibariyle ’öneri algoritmaları’ ile eğilimlerimiz, tercihlerimiz, ilişki kurduğumuz insanlar izleniyor ve analiz ediliyor. Bize özel kampanyalar, reklamlar hazırlanıyor. Zamanımız ve paramız yönetiliyor. Hatta terör örgütleri canlı bomba olarak kullanacakları insanları belirlerken, bu eğilim analizlerinizi kullanıyor."


Asıl sorulması gereken sorunun "Bu bilgiyi kim yönetiyor?" olduğunun altını çizen Bakan Soylu, "Biz günlerce bir DEAŞ’lıyı izledik, Ankara’da, merkezde. Kendisi izlendiğinin farkında değildi ama kendisini nasıl motive ettiğini, sanal alemi kullandığını, nasıl trans haline geçtiğini ve esas itibariyle suçu zihninde nasıl kabul ettiğini, eğitselleştirdiğini gördük. Böyle bir tehditle karşı karşıyayız. Buna doğruymuş gibi davranmak bizi yanlış bir noktaya getirir" dedi.


Dijital dünyanın suç kavramını sınır ötesi haline getirdiğini vurgulayan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Devlet yapısını aşan bir iş birliği sağlamak zorunlu hale geldi. Gerek Türkiye’de gerekse uluslararası anlamda yapılan toplantıların sonuç bildirgelerinde ’uluslararası iş birliği’ ifadesi mutlaka geçiyor. Interpol veri tabanına erişim hakkının askıya alındığı Türkiye’nin içişleri bakanı olarak konuşuyorum. Terörle ilgili haklarında kırmızı bülten çıkartılan 133 kişinin kırmızı bültenleri iptal edildi. Bu da uluslararası iş birliği kavramına şüpheyle bakmamıza sebep teşkil ediyor."


Soylu, tanımlarda bile küresel ayrışmanın yaşandığına dikkati çekerek, "Siber saldırılar, henüz Birleşmiş Milletler (BM) yasasının güç tanımına dahil edilmedi. Bu yüzden de milletlerarası rekabette gri bir alan oluşuyor. Dijital teknoloji üreten ülkeler, kullanıcı olan ülkelerin ulusal siber güvenlikleri üzerinde her zaman bir hakimiyet alanı kurabilme potansiyelini barındırıyorlar. Buradan kendi adlarına önemli bir güç elde ediyor ve bu gücü kaybetmek istemiyorlar" diye konuştu.



Son bir yılda 12 bin sosyal medya hesabına tedbir


Dijital suçların bir bölümünün bireyleri de hedef aldığını belirten Soylu, "Siyaset, devlet, kişisel verilerimiz, hepsi bunun etkisi altındadır. Kredi kartı, kişisel bilgilerimiz ve sosyal medya hesaplarımız çalınabilmekte. Türkiye, özelikle ödeme sistemlerine yönelik saldırı, ATM ve iş yerlerinden kart kopyalama, sahte kart ve sosyal medya hesaplarının ele geçirilmesiyle ortaya çıkan suçlarla yoğun bir mücadele veriyor" değerlendirmesinde bulundu.


Türkiye’de 2016-2017’de bilişim suçlarının yüzde 10 arttığını anımsatan Soylu, sadece terör ve uyuşturucuya yönelik son bir yıl içerisinde 12 bin sosyal medya hesabında tedbir alındığını bildirdi. Soylu, Türkiye’de dijital platformda çocukların cinsel istismarının önüne geçmek için yasal düzenleme ve adli takip yapıldığını da ifade ederek, "Türkiye, uluslararası bağlamda BM, Avrupa Birliği (AB), Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD), G20 ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) gibi uluslararası örgütlerdeki çalışmaları yakında takip etmekte ve katılım göstermektedir" diye konuştu.


Türkiye’nin 2015’den bu yana NATO Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi’ne sponsor ülke olarak destek verdiğini söyleyen Soylu, ulusal ve uluslararası alanda gerçekleştirilen siber savunma tatbikatlarının yanı sıra Türkiye’nin siber güvenlik konusunda birçok çalışma yaptığını belirtti. Soylu, Türkiye’nin 2013-2014 yıllarını kapsayan Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı’nı başarıyla uygulandığını, 2016-2019’da geçerli olacak yeni planın da devreye girdiğini vurguladı. Avrupa’da 47 ülke tarafından imzalanan Sanal Ortamda İşlenen Siber Suçlar Sözleşmesi’nin 2015’de yürürlüğe girdiğini anımsatan Soylu, "Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi, üyesi olduğu küresel organizasyonlar ve bilgi paylaşımları da gerçekleştirmektedir. Türkiye, yazılım üretim konusunda da önemli bir üretici konuma gelmiştir. Gerek savunma sistemleri, gerekse sadece İçişleri Bakanlığı bünyesinde geliştirdiğimiz Güvenlik ve Acil Durum Merkezi, 112 Acil Çağrı hattı, ’Muhatap’ adlı kriptolu iletişim yazılımımız projelerimizden birkaçıdır. Bütün güvenlik birimlerimizin dijital altyapılarını birbirini görebilmesini, birbirinden veri alıp verebilmesini temin eden büyük bir dijital dönüşümü başarıyla gerçekleştirmiş bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.


Bakan Soylu, Türkiye’nin terörle yoğun bir mücadele verdiğinin altını çizerek, "Bu yoğun mücadelenin en önemli ayaklarından birisi kurumlar arası entegrasyondur. Ülkemizin doğusunda bir plaka tanıma sistemine düşen bir alarm ülkemizin batısındaki bir polis veya jandarma birimimizde analiz edilebilmektedir. Bütün elektronik sistemlerimiz, bütün güvenlik birimlerinde birbirlerini rahatlıkla görebilmektedir. Bu bizim suçla mücadelemizde en başarılı adımlarımızdan birisidir" dedi.


Bakan Soylu, konferanstaki konuşmasını şu sözlerle tamamladı:


"Eğer bizim terör örgütüyle ilgisi dolayısıyla iptal ettiğimiz ve sisteme eklediğimiz pasaportlar, veri tabanından kaldırılarak bir anlamda akredite edilirse, bizim tecrübemizden dünya nasıl istifade edebilir? Suriye, Irak, İran, Libya, Yemen, Fas, Afganistan ve Pakistan. Bütün bunların Avrupa’ya ait barajını Türkiye’de kuruyoruz. Bütün bunları yaşayan Türkiye’nin tecrübesinden istifade etmemek nasıl bir anlayıştır bilemiyorum. DEAŞ bombacısıyla ilgili bir uyarıyı nasıl yapabilir? Bizim kırmızı bültenle aradığımız bir PKK’lının kırmızı bülteni sistemden iptal edilir, bir de üstüne iltica hakkı verilirse, dünya terörle nasıl mücadele edebilir? Suçluların iadesinde sorun yaşadığımız bir dünyada terörle, darknet üzerinden satılan uyuşturucuyla, terörün kara para akladığı sistemlerle mücadele edebilmek için sağlıklı bir iş birliği nasıl gelişebilir? Bence bu soruları kendisini dünya vatandaşı olarak hisseden her insan kendisine sormalı ve ülkesinin yöneticilerinden tutarlı bir cevap istemelidir."


Belgrad’daki konferansa Sırbistan Başbakanı Ana Brnabic ve İçişleri Bakanı Nebojsa Stefanovic’in yanı sıra bölge ülkeleri Bosna Hersek, Arnavutluk, Hırvatistan, Karadağ, Slovenya Bulgaristan, Macaristan ve Romanya’nın temsilcileri katıldı. Bakan Soylu, Belgrad’daki resmi temasları kapsamında Sırbistan Başbakanı Ana Brnabic ile de görüştü.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Sığacık’ta İsmail Yetişkin coşkusu Yerel seçim öncesi halk buluşmalarını sürdüren CHP’li Seferihisar Belediye Başkanı ve Başkan Adayı İsmail Yetişkin, Sığacık’ta miting yaptı. Binlerce kişi tarafından karşılanan Yetişkin, vatandaşlardan destek istedi. Yeni dönemde tekrar aday gösterilen CHP’li Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin, seçime günler kala çalışmalarını sürdürüyor. Mahallelerde miting düzenleyerek vatandaşlara seslenen İsmail Yetişkin’in son durağı Sığacık oldu. CHP Seferihisar İlçe Başkanı Rahmi Tezel Çınar ve CHP’li belediye meclis üyesi adaylarında hazır bulunduğu miting öncesi binlerce kişi, ellerinde Türk bayrakları ve meşalelerle destek yürüyüşü düzenledi. Sığacık’ta düzenlenen mitingde ise binlerce kişi alanı doldurdu. Yetişkin’in sözleri sık sık sloganlarla kesilirken, “Seferihisar goca başkanla emin ellerde”, “Sen, ben yok, biz varız" dövizleri dikkat çekti. Adaylığını geri çeken ve Yetişkin’e desteğini açıklayan Gelecek Partili Halil Budak da, mitinge katılanlar arasında yer aldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki dönem Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da, İsmail Yetişkin’e destek vererek vatandaşlardan oy istedi. Vatandaşlara seslenen İsmail Yetişkin, Sığacık ile ilgili diğer adayların söylemlerine tepki gösterdi. Yetişkin, "2009’dan sonra Sığacık nereden nereye geldi? 15 yılda Avrupa’dan Amerika’dan turistlerin geldiği bir turizm merkezi oldu. Kimin döneminde yapıldı bunlar? Tabi ki Cumhuriyet Halk Partisi döneminde. Hiç merak etmeyin. Sığacık bundan sonra da Cumhuriyet Halk Partisi ile cennet gibi olmaya devam edecek" diye konuştu. Yetişkin, “Şimdi benim karşımda iki AK Parti adayı var; biri asil, biri yedek. Asil AK Parti adayı ’Sığacık’ı turizm cenneti yapacağız’ diyor. Siz cenneti bırakın, önce elimizden aldığınız Girlen’i yapın. Ben size söyleyeyim; Girlen’e bir çivi çakmadılar, bundan sonra da çakmayacaklar" dedi. Memleket Partisi adayını eleştiren Yetişkin, "Bu dördüncü adaylığı. Artık bir kendine parti kurup aday olmadığı kaldı. Onu da gelecek dönem yapar herhalde. Şimdi bu aday biliyorsunuz 1999’dan 2009’a kadar belediye başkanlığı yaptı burada. O günden beri de her seçimde aday. 2014 ve 2019’da AK Parti’den aday oldu" diye aktardı. Yetişkin, şöyle devam etti: "Biz 5 yıl boyunca yine işimiz gücümüz Seferihisar diyeceğiz. Sen ben yok, biz varız. Sen olmazsan bir eksiğiz. Sen varsan tamamız. Şundan emin olun; biz kazanacağız, önümüz aydınlık, önümüz zafer."
Rize Mahkemeden deterjana dayanıklı olmayan mutfak tezgahına ‘ayıplı mal değil’ kararı Rize’de yaşayan bir vatandaşın deterjana dayanaklı olmayan mutfak tezgahı nedeniyle açtığı davada mahkeme, mutfak tezgahı için "Ayıplı mal değil" kararı verdi. Rize’de yaşayan Alaattin G., satın aldığı mutfak tezgahının yemeğe ve bulaşık deterjanına maruz kaldığında aşınma yaptığını ve kendisine ayıplı mal satıldığını öne sürerek tezgahı yaptırdığı kişiye dava açtı. Mahkeme, tezgahta kullanılan mermerin sıradan deterjanlarda dahi yüzeyinin bozulabilecek taşlardan olduğunu ancak kullanım hatasından kaynaklı bu duruma geldiği tespiti gerekçesiyle davanın reddine hükmetti. Alaattin G.’nin avukatı ise ‘’Suya ve deterjana dayanıklı olmayan mutfak tezgahının ayıplı olmadığına karar verildi. Mahkeme, fıkra gibi bir karar vermiştir’’ dedi. Rize’de yaşayan Alaattin G., 2022 yılında mutfağı için Halil İbrahim O.’ya tezgah yaptırdı. İddiaya göre, Alaattin G.’nin yaptırdığı yeni tezgahında en ufak bir yemek dökülme sonucu iz kaldı ve kısa bir süre içinde tezgahta aşınma meydana geldi. Bunun üzerine Alaattin G., avukatı Emrullah Gözcü aracılığıyla Pazar Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak tezgahı satın aldığı Halil İbrahim O.’ya dava açtı. ‘’Tezgahın ayıplı olduğu üzerine yoğurt döküldüğünde dahi leke tutmasından anlaşılır niteliktedir’’ Mahkemeye sunulan dava dilekçesinde, ‘’Mutfak için olağan kullanıma uygun, her evde kullanılan temizlik ürünleri dışında herhangi bir kimyasal madde kullanmıyorum. Tezgahımı alanında uzman bir ustaya gösterdim. Aldığım yazıda, kullanılan mermerin mutfak tezgahı olma niteliğinde ve materyalinde olmadığı ifade edildi. Tüketici olarak bu ürünü satın alırken herhangi bir leke tutmayacağı, aşınma yaşanmayacağı tarafımıza söylenmiş, kısa bir süre sonra da fotoğraflardan görüleceği üzere tezgahta aşınmalar meydana gelmiştir. Tezgahın ayıplı olduğu üzerine yoğurt döküldüğünde dahi leke tutmasından anlaşılır niteliktedir. Mahkemece uzman mühendis bilirkişi olarak görevlendirilerek tezgahın ayıplı olup olmadığının tespitini istiyorum’’ ifadelerine yer verildi. Bilirkişi tezgahta kullanılan mermerin suya ve güneşe dayanıklı olmadığını ancak kişisel kullanıma bağlı bozulmalar olduğuna karar verdi Tezgahın ayıplı olup olmadığının tespiti için dava dosyası bilirkişiye gönderildi. Hazırlanan bilirkişi raporunda, “Yapılan incelemede mutfak tezgahında kullanılan mermerin ‘verde guatemala’ adıyla bilinen Hindistan menşeli yeşil renkli bir mermer olduğu ve bu malzemenin yüzeyinin çok hassas olduğu, suya ve güneşe karşı dayanıklı olmadığı görülmüştür. Tezgahın kimyasal birleşimli malzeme değil sıradan kullanımı olan deterjanlarda dahi yüzeyinin bozulabilecek taşlardan olduğu, keşif sırasında da mermerin kenarında ve yüzeyinde matlaşma ve bozulma olduğu, bu kısımlarında kimyasal birleşimli bir maddeye maruz kaldığı gözlemlenmiştir. Mutfak tezgah mermerinin üretimden kaynaklı bir hatasının olmadığı, kişisel kullanıma bağlı olarak temizlik ürünlerinden ve malzemenin yapısından kaynaklı yüzeyinde bozulmalar meydana gelmiştir” denildi. Dava reddedildi: ‘’Kullanım hatasından dolayı bu duruma geldiği tespit edilmiştir’’ Kararını açıklayan Pazar (Rize) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, ürünün ayıplı mal olmadığı gerekçesiyle Alaattin G.’nin davasını reddetti. Mahkeme gerekçeli kararında, ‘’Bilirkişi, tezgah için kullanılan mermerin suya ve güneşe karşı dayanıklı olmadığı, sıradan deterjanlarda dahi yüzeyinin bozulabilecek taşlardan olduğu ancak bazı kısımların kimyasal birleşimli bir maddeye maruz kaldığı ve üretimden kaynaklı bir hata olmadığı yönünde görüş vermiştir. Mutfak, tezgah mermerinin kişisel kullanıma bağlı temizlik ürünlerinden ve malzemenin yapısından kaynaklı yüzeyinde bozulmalar meydana gelmiştir. Mahkemece yapılan inceleme sonucunda ürünün ayıplı mal niteliğinde olmadığı, cinsi gereği kullanım hatasından dolayı bu duruma geldiği tespit edildiğinden davanın reddine karar verilmiştir’’ ifadelerine yer verdi. ‘’Fıkra gibi bir karar’’ Karara itiraz eden Alaattin G.’nin avukatı Emrullah Gözcü, “Suya ve deterjana dayanıklı olmayan mutfak tezgahının ayıplı olmadığına karar verildi. Devletimiz reform üstüne reform yapsın, kanunu uygulayanlar düzelmedikçe sonuç adaletsizlik. Mahkeme, fıkra gibi bir karar vermiştir” dedi.