POLİTİKA - 08 Aralık 2016 Perşembe 14:51

Başbakan Yıldırım "siber güvenliğin önemine" dikkat çekti

A
A
A
Başbakan Yıldırım "siber güvenliğin önemine" dikkat çekti

Başbakan Binali Yıldırım, siber güvenliğin önemine işaret ederek, "8-14 Temmuz arası sadece 183 saldırı, ciddi saldırı gerçekleştiriyor. 5-11 Ağustos arasına bakıyoruz, bu sayı 407’ye çıkmış. 12-18 Ağustos’ta 753 sayısına ulaşmış. Saldırılar önce 2.25 katken, 4 kat seviyesine yükselmiş" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, Sheraton Otel’de Türkiye Bilişim Derneğinin düzenlediği 33. Ulusal Bilişim Kurultayı’na katıldı. Yıldırım, burada yaptığı konuşmada, "Dün Fırat Kalkanı Harekatı’nda şehit olan askerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralı askerlerimize de şifalar diliyorum. Hiç şüpheniz olmasın ki Allah’ın izniyle, bu terör belasını ortadan kaldıracağız, buna kararlıyız. Terör yolunu seçenler hangi güçlerin, hangi istihbarat örgütlerinin, hangi emperyalist odakların maşası olursa olsun onlara asla eleman verdirmeyeceğiz. Adı ne olursa olsun bütün terör örgütleriyle mücadele de aynı kararlılıkla sürüyor. Teröristlerin insanı bir davası yok, onların tetikçi olarak kullanma, onları ölüme hazırlayan, onları canlı bomba olmaya azmettiren güçlerin de hiçbir insani kaygısı yok. Türkiye bütün gücüyle bir yandan demokrasi yolunda bir yandan yürüyerek, ekonomik refah ve huzuru sağlamayı da sürdürmektedir" ifadelerini kullandı.
Her yıl programı müsait olduğu sürece geleneksel hale gelen bu kurultaya katıldığını hatırlatan Yıldırım, "Bugün de hemen Rusya ziyaretimizin ardından buradayız. Kurultayın arkasından da Ekonomi Koordinasyon Kurulumuzun aldığı kararları paylaşmış olacağız. Bilişimin gücünü biz 15 Temmuz gecesi gördük. Hain darbeciler aslında herşeyi yaptıklarını düşünüyorlardı. Silahlı kuvvetlerin, askerin elbisesinin içine girmişler, şanlı şerefli ordumuzun mensubu gibi kendisini göstererek, tankları, uçakları gaspetmişler. Artık her şey elimizde, önümüzde kim durabilir dercesine alçak bir şekilde meydanlara inmişlerdi. Ancak her şey hesap edilmişti de hesap edemedikleri şey bu milletin istiklal ve özgürlük aşkıydı. O gün başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere milletin geleceğine sahip çıkması yönünde ortaya koyduğu irade, hükümetimizin kararlı duruşu, doğrusu MHP Genel Başkanının, Sayın Kılıçdaroğlu’nun o gün tercihini milletten yana, milletin geleceğinden yana ortaya koyması ve her türlü desteği açık bir şekilde bize göstermeleri Türkiye demokrasi tarihinde altın harflerle yazılacak bir konudur. Bu işini bana göre gizli kahramanları medya mensuplarıdır, basındır. Çünkü basın ve medya, burada tarihi bir görev üstlenmiştir. Telkin ve talimatla değil, bu çağrıyı durumdan vazife çıkartma suretiyle özel kamu, bütün kuruluşlar vatandaşı zamanlı bir şekilde bilgilendirmeyi sürdürmüşlerdir" şeklinde konuştu.

"11 saat boyunca 600’ün üzerinde görüşme yapmışım"
Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti:
"Bizim yaptığımız açıklamalar, aslında darbecilerin bütün kimyasını değiştiren önemli bir başlangıç olmuştur. 11 saat boyunca 600’ün üzerinde görüşme yapmışım. Bütün işler iletişimle oldu. Gecenin karanlığında yoldasınız ve siz her türlü işinizi rahatlıkla yapabiliyor, istediğiniz insanla temas kurabiliyor, mesajlarınızı verebiliyorsunuz ve gelişen durumlara göre neler yapılabileceğine karar veriyorsunuz. Adeta ofisinizden, makamınızdan bağımsız olarak işleri tıkır tıkır yürütüyorsunuz. Bunu bizde parti liderleri de yaptı. Bunların yapılmasının arkasındaki gerçek güç iletişim gücüdür. Eskiden darbeleri insanlar bir iki gün sonra öğreniyordu, bilemezdi, yukarıda neler oluyordu, kim kiminle karşı karşıya geliyor öğrenme şansı yoktu. Bunlar TRT’ye kısmen girmeyi başardılar ama orada hemen sonra Türksat şehit verdi ama bir şeyi vermedi, Türksat’ın ele geçirilmesine, yayınların susturulmasına izin vermediler. Orada kahramanlarımız analog sistemden kalma, çok büyük bir çanak onu bombaladılar. O orada sadece semboldü, 1990’lı yıllardan kalan bir şey ama hiçbir şey ifa etmiyordu. Arkadaşlarımız ölüm tehdidi altında onları saatlerce meşgul etmeyi başardılar. Hiçbir zaman onların dediğini yapmadılar, yedek sistemi devreye soktular."
"Bilişimin bu darbenin bastırılmasındaki gücünü, hakkını teslim etmemiz lazım" diyen Yıldırım, "Basın yayın kuruluşlarımız, medya kuruluşlarımızın vatanseverlik anlayışıyla ortaya koydukları yayınlarıyla katkılarını teslim etmemiz lazım. Darbeden sonra siyasi duruşta birtakım sapma gösterenler oldu ama biz olduğumuz yerdeyiz, konu memleket olursa gerisi teferruattır. Memleketin konularında asla ve asla siyaset olmaz. Bu konuda MHP’ye ilkeli tutumu dolayısıyla teşekkür ediyorum. Ana muhalefet partisinden de başlangıçtaki duruşunu muhafaza etmesi toplumun beklentisiydi. Darbecilerin mağduriyetinden söz etmek şehitlerimizin ruhunu incitiyor, onların yakınlarını incitiyor. Darbeciler elbette ki hesabını sonuna kadar verecek. Hükümetle probleminiz olabilir ama bir şeyi birbirinden ayırt etmemiz lazım, konu beka meselesi olunca orada siyaset biter. Bizim milletimiz bunu görmek istiyor" ifadelerini kullandı.

"Bugün Türkiye’de üretilen verilerin yüzde 80’i dışarıda depolanıyor"
Artık savaşların tankla, tüfekle olmadığını, bilgiyle olduğunu anlatan Yıldırım, "İkinci Irak harekatı bir tek kurşun atılmadan tamamlandı, çünkü bilişimi kullandılar. Bütün noktaları tespit ettiler, oradaki komutanlara mesaj verdiler. ’Araçları, tankları bir kenara bırakın şöyle bir kenara dizilin size bir şey yapmayacağız’ dediler. Arap Baharı dediğimiz hareketlerde de bilişimin önemli rolünü gördük. Gezi olaylarında bilişimin nasıl aymazca, nasıl terörü teşvik eder şekilde kullanıldığına şahit olduk. Bilişimi hem iyi amaçlı kullanabilir hem de bir ülkeyi yok etmek için kullanabilirsiniz aynen ilaç gibi, bazen tedavi bazen zehir olabiliyor. Bilişimde sorumluluk anlayışını geliştirebilecek bir yapıyı getirmemiz lazım. Sanal dünya yalan dünya değil, sorumsuz dünya değil, sosyal medya sorumsuz medya değil. Bunların etiğinin zaman içinde oluşması lazım. Bugün Türkiye’de üretilen verilerin yüzde 80’i dışarıda depolanıyor. Bir sorunumuz olduğunda bunlara ulaşımda zorluk çekiyoruz. Tahribat dönülmez noktaya gelmiş oluyor. Çok kısa bir süre içinde veri merkezlerinin kurulması ve teşvik edilmesi dahil, KHK, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin geliştirilmesine yönelik aldığımız kararlar içinde bunu da dahil ettik. Veri merkezi kurabilmek için olabilecek her türlü desteği verdik, yer temini, enerji, çalışanlar her ne varsa, parasal destek, geriye ne kalıyor, babayiğitler kalıyor. Gelip kuracak, çalıştıracaklar ve verilerimizi içeride tutacağız. Bunları yaptığımız zaman içerik sağlayıcıları da oraya gelecekler" diye konuştu.

"2017 yılını bilişimde gelişim yılı olarak buradan ilan ediyorum"
Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti:
"Bunların ideolojik bir problemi yok, bunları kullananların ideolojik problemi var. Bilişim yoluyla ülkemizi tehditlerde olsun inisiyatif bizde olacak. 2017 yılını, bilişimde gelişim yılı olarak buradan ilan ediyorum. Çünkü biz hep şunu söyledik, gelecek bilişimle gelecek, gençlerle gelecek. Gençlerle, bilişimle Türkiye’yi geliştirecek. Genç nüfus internet kullanımında, geçtiğimiz süreyi iyi kullandık, dünya ortalamasının üzerine çıktık. Bilişimin, internetin kullanabildiği alanları düşünün, bunlar çok yetersiz. Ben hep şöyle tarif ediyorum,matematikçi olarak, diyorum ki bilişimde kullanabileceğiniz alan, düşünebileceğiniz kadar büyük bir küre kadar düşünün, gideceğiniz yer o kürenin dışındaki nokta kadardır. Bilişimde bir ucu açık çok geniş bir kullanım alanımız var. Bu, sektör falan değil. Bu bir yaşam tarzı."
Bugün siber güvenlik meselesinin ülke güvenliği meselesi haline dönüştüğüne dikkati çeken Yıldırım, "Milli güvenliğe dönüşmüştür. Bunun da adımlarını attık, mesafe almamız lazım. İlk adım atıldı, kamunet kuruldu. Türk Telekom bu konuda öncü rol oynadı. Bundan sonrası veri merkezleri, internet değişim noktaları ve hepsinden önemlisi bilişimde yerlilik ve millilik. Bunun için her şeyimiz var, yeterli insan kaynağımız da var, yeterli tecrübemiz de var. Burada bir politika eksiğimiz var. Stratejik bir bakışa ihtiyacımız var, bu da nedir? Bunu yapacak yetkin firmalarımızı tespit etmek. Bir de hedeflerimizi net belirlemek. Herkes program yazdırıyor, yazılım, donanım alıyor. Bunların ne kadarı yerli? Bizim için ne kadarı tehdit oluşturuyor? Yazılımlarımızın yüzde 95’inin kaynağı dışarıdan, tarla başkasının, ürün bizim. Tarlanın sahibi biz olmazsak, buradan elde edeceğimiz hasılat geçici olur. İşin sonunda tarlanın sahibi istediği gibi tasarrufta bulunur. O yüzden 2017 yılında da yerlilik ve millilik konusunda çok daha önemli adımları atmamız lazım. Bununla ilgili tedbirleri alıyoruz" dedi.
Yıldırım, "Siber güvenlik boyutuyla olayı düşünmemiz doğru değil, siber caydırıcılığı da ilave etmemiz lazım. Kimseye durup dururken bulaşıp dalaşacak halimiz yok ama bizim üzerimize gelen olursa onlara da verecek cevabımız olması lazım. Bazı ülkelerle diplomatik ilişkilerimiz zora girdiğinde bunları gördük. 15 Temmuz’dan sonra bir bakıyoruz, siber saldırılarda ciddi artışlar olmuş, bu tesadüf mü? Değil. 15 Temmuz’da sonuç alamayanlar, bu sefer başladılar, başka alanlardan altyapılarımıza saldırdılar. 8-14 Temmuz arası sadece 183 saldırı, ciddi saldırı gerçekleştiriyor. 5-11 Ağustos arasına bakıyoruz, bu sayı 407’ye çıkmış. 12-18 Ağustos’ta 753 sayısına ulaşmış. Saldırılar önce 2.25 katken, 4 kat seviyesine yükselmiş. Bugün siber saldırıların sayılarında nispeten azalma mevcut olmakla beraber hala 15 Temmuz seviyesinin üzerinde devam ediyor. Üst düzey tedbir alıyoruz ama bunun sürdürülebilir hale gelmesi lazım. Kurumsallaştırılmasının daha da artırılması lazım. Saldırının boyutu o kadar büyük ki bu organizasyon yeterli olmuyor ama her şeyden önemlisi kurumların zihinsel dönüşümünün gerçekleşmesidir" şeklinde konuştu.
Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bilgisayar iletişim dediğimizde bilişim daire başkanlığımız var, onlar bilgisayarın tozunu almak, çalışmayınca resetlemek bunlar ayrı şeyler, mekanik işler ama biz, bundan daha fazlasını yapmak zorundayız. Bir saldırı olduğunda, BTK’dan alarm verildiğinde herkesin ne yapacağını biliyor olması lazım, sistemin açıklarının mutlaka kapatılması lazım. Binlerce bilgisayar, başkasının emrinde, haberiniz bile yok. Sizin telefonunuzdan alıyor konuşuyor, adam terör faaliyeti yapıyor, polis, savcı gelince şaşırıyorsunuz. Bunların önüne geçecek güç, siber güvenlik altyapısının geliştirilmesidir. Bilindiği gibi Siber Güvenlik Kurulu oluşturuldu, yasal altyapısı yapıldı, 2006- 2019 eylem planı hazırlandı. Şu anda 528 kurumda siber olaylara müdahale ekibi var. Yasal düzenlemeler icap ettiğinde yapılmaya devam edilecek."
Siber saldılar gerçekleşmeden önce önlem alınması gerektiğine işaret eden Yıldırım, "Burada çünkü olay olduktan sonra saniyelerde oluyor, telafisi mümkün değil. Birkaç saniye içerisinde yüz binlere ulaşıyor. Siz tedbir alsanız ne olacak. Tahribat oluyor, ondan sonra tedbir alıyorsunuz. Mesele o değil, mesele izlemek ve önlem almak. Bunları yapmadığımız müddetçe 7 gün 24 saat güven içerisinde olamayız. Bunun yollarından biri veri merkezlerinin topraklarımızda olmasıdır ve bilginin elimizin altında olmasıdır. Bilgiye sahip olur, üretebilir, gerektiğinde güç olarak kullanabilirsek o zaman biz başkalarının önünde daha dik dururuz. Menfaatlerimizi, ülkemizin konularını daha güçlü dile getirebiliriz" açıklamasında bulundu.
Bilişim ve demokrasinin bugünkü konunun ana teması olduğunu anlatan Yıldırım, "Hesap verilebilirlik için, ekonomimizin gelişmesi için de buna ihtiyaç var. Bilişimde bir birim yatırımınızın getirisi 25, bire 25. Pamuk ekiyoruz, tütün var, buğday, tahıl var, herkes yapıyor. Akıl terini kattığımız her ürün, fark yarattığımız her ürün bize avantaj sağlıyor, bir adım öne geçmemizi sağlıyor. Onun için bundan sonra mutlaka araştırma geliştirme, yeni ürünler, milli ve yerli ürünler. Milli güvenlik açığımızın da kapatılması için buna ihtiyaç var. Başkasının aklıyla ürettiğimiz ürünler bizim değil, onların ürünledir. Onlarla aramızdaki ilişkiler bozulduğu zaman geçmiş olsun, biz bunu Kıbrıs harekatında yaşadık. Şimdilerde de terörle mücadelede, DEAŞ, PKK, PYD ile mücadelede önemli bir avantaj yakaladığımız bu sürede ambargo sesleri geliyor değişik ülkelerden. Türkiye’yi sıkıştıralım, biraz ambargo yapalım. Bunları görmemiz lazım. Onun için bundan sonraki hedefimiz her bakımdan kendi kendimize yeterli adımları atmaktır" dedi.
Yıldırım, 2017’de iki şeye yoğunlaşılması gerektiğine dikkati çekerek, "Bir; akıl yollarının kapasitesini artırmamız lazım. Burada hızı artırabildiğimiz kadar artıralım. Hiçbir zararı yok, çok faydası var. Çünkü internet üzerinden daha fazla iş yapacağız, sağlık, eğitim, sanayi, sanat, kültürde, tarımda, hiçbir alan yok ki internet olmasın. Yaşamın bir parçası. 2004’te internet öyle bir şey ki çaya çorbaya limon nasılsa öyle bir şey derdim. O artık geride kaldı. Şimdi daha farklı şeyler, yapay zeka. İnternetin bir sonraki adımı, insanlar kafalarında ne planlıyorlar? Bir konuya erişmek istiyorsunuz, hemen ilgili kelimeleri yazıyorsunuz, arama motorundan pat diye geliyor özetinde. Yani, bütün evveliyatını önünüze getiriyor. İnsan hafızasının bu kadar bilgiyi aynı anda tutması mümkün değil. Tutsa da verimliliği düşer, asıl yoğunlaşması gereken konuları unutur. O yüzden arşivi bilişime bırakalım, günceli kafamızda tutalım. Bu da zihinsel dönüşümle olur. Bilişime, bilgiye erişimde gerekli aşinalığı sağlamakla olur. Yurdun 278 bin kilometre, internet bilişim ağımız var, bununla övünemeyiz. Bu fevkalade mütevazıdır" dedi.

Başbakan Yıldırım operatörlere seslendi
Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Burada, operatörlere çok açık bir şey söylüyorum, burada kıskançlığı bırakın, geç kalıyoruz, çok zaman kaybettik. Kardeşim, yollar hepinizin. Yol altyapıdır. Üstünde istediğiniz işi yapın. İstediğiniz kadar rekabet oluşturun ama yol için kavga etmeyin, bırakın yol ortak değer, ihtiyaçtır. Yolu beraber yapalım, herkes burada üzerine düşen görevi yapsın. Bu yönde ciddi bir anlayış birliğinize geldiğinizi gördüm. İkincisi de yerlileşme, yazılım başta olmak üzere donanım. Yerlileşme ve millileşme hamlesine hız vermemiz gerekiyor. Bilişimle ilgili ciromuz çok fazla değil, 80 milyar para değil. Türkiye’nin kaynağı bunun çok üzerinde."
Bilgi işleme harcanan paranın önemli bölümünün lisanslara, yabancı yazılım platformları, yazılım veya donanımlara gittiğini belirten Yıldırım, "Bu konuda büyük yatırımlarımız var, fakat bu paranın büyük bir kısmı yerel sektöre, yerli işletmecilere kalmıyor. Kısacası katma değerli yatırım gerçekleştiremeyiz. Yerel sektörümüz değil daha çok yabancılar kazanıyor. Aklı olan parayı alıyor. Biz de akıl daha fazla var ama o aklı önemli olan doğru yere kanalize etmek, artık bunu değiştirelim bunun zamanı geldi. Bırakın bireysel rekabeti, bırakın küçük hesapları. Ülkemizin milli güvenliği, refahı, kalkınması için gücümüzü birleştirmemiz lazım. Destek bizden. Her türlü bilişimle ilgili desteği verecek araçlarımız var ama siz aranızda rekabetten vazgeçin, paylaşım, işbirliği yapın. Ben bu projeyi çalışıyorum, sen de bu projeyi çalış. Burada bir centilmenlik anlaşması yapın. Bir iş çıkacak, herkes oraya saldırıyor. Sen bunu yap, o da onu yapsın. Bunun bir de güvenlik yanı var. Her firma ile iş yapamayız, emin olmamız lazım. Bu konuda Türksat her türlü koordinasyonu yapabilir, elinde imkan var. Burayı oturun çalışın, bir esasa bağlayın. Çözemediğiniz iş varsa biz de buradayız. Her türlü desteği vereceğiz, yeter ki bu işte zaman kaybetmeyelim. Artık daha az konuşup daha çok sonuç alma zamanı" ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Tortum ekşi pestili artık coğrafi işaretli Ülkemizde coğrafi işaretli ürün çeşitliliğinde Gaziantep ve Konya’dan sonra en çok ürüne sahip olan Erzurum’da Tortum ekşi pestili de TÜRKPATENT tarafından tescillendi. Tortum Belediyesi tarafından 2022 yılında mahreç işareti almak için TÜRKPANET kurumuna başvurusu yapılan Tortum ekşi pestili, Erzurum’un 55’inci coğrafi işaretli ürünü oldu. Erzurum’un Tortum ilçesine ait kızılcıklar özenle seçilerek marmelat haline getiriliyor. Daha sonra bu marmelat pestil şeklinde serilerek kurutuluyor ve ekşi kızılcık pestili elde ediliyor. Geleneksel üretim şekli bozulmadan üretilen ve tamamen doğal yöntemlerle hazırlanıyor. Tortum ekşi pestilinde şeker ve renklendirici bulunmuyor. Sadece su ve kızılcık kullanılıyor Tortum ekşi pestili, doğal olarak yetişen kızılcık meyvesi ve içme suyu kullanılarak Tortum ilçesinde üretiliyor. Tadı ekşi, rengi parlak kırmızı olan Tortum ekşi pestili endüstriyel ve geleneksel olmak üzere iki şekilde üretiliyor. Tortum ekşi pestilinin üretiminde, genel pestil üretimlerinden farklı olarak, nişasta, un, şeker, fındık veya ceviz kullanılmıyor. Şeker ilavesi yapılmadığı için de kızılcık meyvesinin verdiği ekşi tada sahip olup coğrafi sınırda “ekşi pestili” olarak adlandırılıyor. Tortum ekşi pestilinin geçmişi eskiye dayanıyor. Tortum ilçesinin mutfak kültüründe önemli bir yere sahip ve ilave bileşen içermeyen, sadece kızılcık meyvesi kullanılarak üretilmesi coğrafi sınıra özgü olmasını sağlıyor.
İstanbul Taksim’de test sürüşüne çıkan akülü nostaljik tramvaya vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi Taksim ve İstiklal Caddesi’nin simgelerinden biri olan tramvayın yerine yapılan akülü nostaljik tramvay test sürüşüne çıktı. Vatandaşlar akülü tramvaya yoğun ilgi gösterdi. Beyoğlu’nda 1990 yılından beri Taksim - Tünel arasında hizmet veren nostaljik tramvaylar yerine kullanılacak akülü nostaljik tramvay test sürüşüne çıktı. Sabah saatlerinde başlayan test sürüşü sefer saati bitene kadar devam etti. Yeni akülü tramvayın, elektrik telleriyle teması bulunan eski tramvayların yerini alacağı öğrenildi. Akülü nostaljik tramvay test sürüşünde vatandaşlar tarafından yoğun ilgi gördü. Yenilenen nostaljik tramvayın ilk yolcularından olan Hayri Taş, “Güzel olmuş, eskisi güzeldi ama bu daha güzel, orijinal olmuş. Etrafı kapalı olmuş, gerçekten güzel. Değişime uymak zorundayız, değişiklik her zaman iyidir. Gerçekten çok güzel olmuş, Beyoğlu’na yakışmış” dedi. Akülü nostaljik tramvayı beğenmediğini belirten Mahmut Genç, “Nostaljik tramvayı birçok sefer kullandım. Bu şekilde akülüye geçmesi belki eski formundan birazcık değişiklik, inovatif olmuş olabilir. Ama bazı şeylerin orijinal formunda kalması gerekiyor. Çevreci falan ama üstten o tellerin gidiyor olmasını takip etmek de garip bir heyecan katıyordu. Biraz da böyle binelim bakalım nasıl olacak. Trenin yeni formunda ön tarafta insanların ayaklarını koyup asılabilecekleri yerleri kaldırmışlar. Keza kapıların oradaki merdivenleri de kapatmışlar. Bu bence hoş bir şey değil. Çünkü bu birazcık aslında bu tramvayın kültürüne ait olan bir şeydi. Ben defalarca kez burada sallanarak Şişhane’ye inmişimdir, Şişhane’den Taksim tarafına çıkmışlığım var. Aslında akbil kullanan birisiyim ama bunun keyfi bambaşka oluyordu. Bunu kaldırıyor olmaları bence tamamıyla kültürü yok etti. Çünkü insanlar burada sadece tramvayın fotoğrafını çekmiyorlardı, buraya asılan insanların da fotoğraflarını çekiyordu. Bu belki birazcık tehlikeli tarafları kesinlikle var bunun ama bazı şeyler simgeseldir. Bu simgesel şeylere dokunmak birazcık orijinalliği yine bozan şeylerden birisi. Ben bunu kesinlikle hiç beğenmedim, hiç hoşlanmadım buraya insanların tutunabilecekleri yerlerin yapılmasını yeniden istiyorum” diye konuştu. (YEÇ-RU
İstanbul Başakşehir’de "Yemin Olsun" sergisi ziyarete açıldı Başakşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği Başakşehir Sanat Galerisi, sanatseverleri bir araya getirmeye devam ediyor. Şehrin yeni sanat merkezi dikkat çeken bir işe imza atarak Kur’an-ı Kerim’deki yemin ayetlerinden oluşan serginin kapılarını ziyaretçilerine açtı. Başakşehir Belediyesi’ne bağlı Başakşehir Sanat Galerisi, bugüne kadar gerçekleştirdiği etkileyici sergilerine bir yenisini daha ekledi. 16 farklı sanatçının Kur’an-ı Kerim’deki 19 surenin başındaki yeminlere yer verdiği eserlerle bir araya gelen “Yemin Olsun” Sergisi, düzenlenen programla kapılarını ziyaretçilerine açtı. Küratörlüğünü kaligrafi sanatçısı Emrah Yücel’in yaptığı ve Kur’an-ı Kerim’in derinliklerine yolculuk yapmak isteyenleri buluşturan sergi, Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de yemin ettiği kavramları ve varlıkları ele alıyor. Şehir Sanat’ta düzenlenen serginin açılış törenine Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu da katıldı. Başkan Kartoğlu, “Sergideki eserler, yaratılan her şeyin Rabbimizin ismini hatırlamak ve bulmak için bir vesile olduğunu vurguluyor” dedi. “Bu özel sergi yaratılışın ve varoluşun sırlarını anlamlandırıyor” Şehir Sanat’taki 8’inci sergilerini açtıklarını dile getiren Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu, “ Bugün burada siz değerli sanatseverlerin de katılımıyla 8’inci sergimizi açıyoruz. İstanbul’un yeni sanat merkezi olan Şehir Sanatta ’Yemin Olsun’ adlı serginin açılışında sizlerle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu özel sergi, Kur’an-ı Kerim’in yemin ayetlerini ele alıyor. Yaratılışın ve varoluşun sırlarını anlamlandırıyor ve farklı bir bakış açısı sunuyor. Arz, sema, yıldızlar, gece, gündüz, şafak, kuşluk vakti, ay, güneş, melek, rüzgar, zeytin ve incir gibi kavramlara edilen yeminler, kainatın derinliklerindeki hikmete ve derinliğe yolculuk etmemizi sağlıyor. Bu sergi, sadece sanatı değil, aynı zamanda düşünceyi ve bilinci de bir araya getirerek, manevi bir keşfe davet ediyor. Sergideki eserler, yaratılan her şeyin Rabbimizin ismini hatırlamak ve bulmak için bir vesile olduğunu vurguluyor “ diye konuştu. “Yemin birbirimizi inandırmak için kullandığımız önemli bir done” Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de yemin ettiği surelerdeki imgesel formların sergilenmeye değer olduğunu belirten Yemin Olsun Sergisi’nin Küratörü Emrah Yücel, “ Başakşehir Belediyesi Şehir Sanat Galeri’de Yemin Olsun isimli sergiyi açıyoruz. Yemin Olsun Kur’an-ı Kerim’deki yemin ayetlerinden ilham alınarak, çağdaş ve geleneksel sanatlarımızın farklı disiplinlerinden 16 sanatçı ve 19 eserden ortaya çıkan bir sergi. Yemin birbirimizi inandırmak için kullandığımız önemli bir done. ‘Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de neyin üzerine yemin etmiştir?’, ’Acaba bunların imgesel formu nasıl olur?’ diye düşündüğümüzde, bunun sergilemeye değer unsurlar barındırdığını gördük. Sonucu da çok güzel oldu. Biz çok beğendik. Şehir Sanat Galerisi daha önce de çok güzel sergilere imza attı. Bu sergide buraya yakışır bir sergi oldu. Böyle güzel bir mekanı kültür sanat camiasına kazandırdıkları için Başakşehir Belediye Başkanımız Yasin Kartoğlu’na çok teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu. Sergi, 18 Nisan-28 Mayıs 2024 tarihleri arasında Başakşehir Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilecek.
Hatay Depremzede vatandaşlar TOKİ konutlarına taşındılar Depremin vurduğu Hatay’ın Payas ilçesinde yapımı tamamlanan TOKİ konutlarına taşınan afetzede Abik ailesi, yeni yuvalarında yaşamanın heyecanını hissediyorlar. Asrın felaketinde Hatay’da 25 bine yakın insan vefat etmiş, on binlerce konut yerle bir olmuştu. Deprem sonrası bölgenin yeniden ayağa kalkması için çalışmalara kısa sürede başlanmıştı. TOKİ tarafından yapımına geçtiğimiz yıl depremin hemen ardından başlanan afet konutları, hak sahiplerine teslim edilmeye başlanmıştı. Payas ilçesinde çevre düzenlemeleri tamamlanan konutlarda vatandaşlar yaşamaya başladı. Afet konutlarının ilk sakinlerinden olan Abik ailesi, yeni evlerinin heyecanını yaşıyorlar. Depremzede Hatice Abik, "Yeni evime yerleşerek ilk gün kurban kestim ve ailemi ağırladım. Devletimizden, milletimizden Allah razı olsun" dedi. “Allah’a çok şükür hamdolsun yapanlardan emeği geçenlerden” 83 yaşındaki Mustafa Abik, yeni yuvasında emeği olanlara teşekkürlerini dile getirerek "Allah o günleri göstermesin gerçekten çok büyük bir, felaket oldu. Evlerimiz böyle gitti geldi. Merdivenin bütün şeyleri yere düştü. Kontrole gelip ağır hasarlı bu binanın yıkılması lazım sonra geldiler yıktılar. Allah’a çok şükür hamdolsun yapanlardan emeği geçenlerden. Devletimizden Allah razı olsun gerçekten. Büyük bir mükafat bu bizim için Allah razı olsun” dedi. “Yerleşince hemen gittim bayramın birinci günü, kurban aldım geldim kestirdim” Evine bayramın birinci günü yerleştiğini ve ardından kurban kestiğini dile getiren 70 yaşındaki Hatice Abik ,”Gece sahura kalktık oğlum işte yemeğimizi yedik, oturduk anca biz gürültüyle mübarek geldi. Kapıya zor kalkıp gittim, kapıdan tutundum. Kapıdan tutundum böyle elimi vura vura elim kırılmış başka yerde bitmiş, sabahtan kalktım elim böyle şişmiş. Takside kaldık 2-3 gece, takside kaldık sonra oğlan geldi bizi Ankara’dan aldı gitti. Ankara’ya götürdü, 1 ay orda kaldık. Hamdolsun Allah’a binlerce şükürler olsun yüce Mevla’ma. Devletimizden, milletimizden ya Rabbim yapanlardan Allah razı olsun. Yerleşince hemen gittim bayramın birinci günü, kurban aldım geldim kestirdim. Yemek yaptım çoluğu çocuk hepsini çağırdım, bayramın 1. günü hepsine burada yedirdim. Belki de 50 kişi erkek vardı, belki de 25 kişi kadın vardı. Memnun oldum Allah razı olsun oğlum, yapanlardan edenlerden, emeğe geçenlerden Allah razı olsun hepsinden de” ifadelerini kullandı. (OA-VK-