POLİTİKA - 07 Mart 2018 Çarşamba 15:56

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Bunlardan kadın hakları savunucusu olur mu? Bunlar sadece şovmen"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Bunlardan kadın hakları savunucusu olur mu? Bunlar sadece şovmen"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Akdeniz’in karanlık sularında kaybolup giden on binlerce kadın ve çocuğun arkasından timsahın gözyaşlarının döküldüğünü gördük.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Akdeniz’in karanlık sularında kaybolup giden on binlerce kadın ve çocuğun arkasından timsahın gözyaşlarının döküldüğünü gördük. Samimi ortamda gözyaşı dökmeyenlerin gerçek birer kadın hakları savunucusu olduğuna nasıl inanabiliriz. Bunlardan kadın hakları savunucusu olur mu? Bunlar sadece şovmen. Asla kadın hakları savunucusu değil" dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlenen "HAK-İŞ Dünya Kadın Günü" programına katıldı. Türkiye’deki ve dünyadaki tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tebrik ederek konuşmasına başlayan Erdoğan, “8 Mart sizin gününüz olduğu gibi yılın geriye kalan 364 günü de sizindir. Bizim kadınlarımızın hikayeleri sadece bir tek güne sığdırılamayacak kadar çok ve zengindir. Cennetin ayakları altına serildiği tüm annelerimizin ellerinden öpüyorum. Kendi validem başta olmak üzere ahirete irtihal etmiş tüm annelere Rabbimden rahmet diliyorum. Kendi eşim başta olmak üzere hayatımıza anlam katan, iyi ve kötü her günümüzde yanımızda yer alan eşlerimize saygılarımı sunuyorum. Kendi kızlarım, torunlarım başta olmak üzere gözümüzün nuru kız evlatlarımıza sevgilerimizi iletiyorum. Tüm kız kardeşleri, ablaları hürmetle selamlıyorum. Tüm kadınlarımıza hayat mücadelelerinde başarılar diliyorum. Şehitlerimizin anneleri var. Evlatlarıyla birlikte canlarından bir parçayı da toprağa veren şehit annelerine özellikle şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.



“Bizim kadınlarımızın, annelerimizin, eşlerimizin tarihe altın harflerle kazınacak hikayeleri var"


Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:


“Bizim annelerimiz dünyanın en fedakar anneleridir. Bizim kadınlarımız dünyanın en fedakar kadınlarıdır. Yeri gelir Erzurum’da Kara Fatma olur. Balkanlar’dan Kafkaslar’a kadar cephe cephe dolaşır. Yeri gelir Hafız Selman olur. Kadınlarla birlikte tüm şehri organize eder, cepheye lojistik destek sağlar. Yeri gelir Şerife Bacı olur. Bu yolda kendisi de şehadete yürür. Yeri gelir Nene Hatun olur. Yıldız Gürsoy olur, 15 Temmuz’da hain darbecilerin karşısına yiğitçe dikilerek şehadete ulaşır. Yeri gelir Şenay Aybüke Yalçın öğretmen olur. Öğrenciler için çırpınırken teröristlerin kurşunlarıyla son nefesini verir. Bizim kadınlarımızın, annelerimizin, eşlerimizin, kız evlatlarımızın, kız kardeşlerimizin böylesine tarihe altın harflerle kazınacak hikayeleri var. Tarihimizin ve bugünümüzün tüm fedakar kadınlarını tazimle yadediyorum.”



“Biz önce kadınlar arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldırdık"


Kadınla erkeğin fiziksel özelliklerinin ve fıtratlarının farklı olduğunu ama aynı bütünün parçaları olduğunu kaydeden Erdoğan, “Unutulmamalıdır ki erkek Hazreti Adem ise kadın da Hazreti Havva’dır. Erkeğin sıfatı her ne olursa olsun yanı başında kadını vardır. Kadının sıfatı ne olursa olsun yanı başında erkeği vardır. Kadınlara yönelik ayrımcı davranışlar hiç eksik olmamıştır. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda dahi kadınlara yönelik yüz kızartıcı adaletsizliklere şahit oluyoruz. Ülkemizde daha düne kadar eğitim kurumlarından dahi zorla uzaklaştırılan kızlarımız vardı. Evlatlarının en mutlu günlerini uzaktan seyretmek zorunda bırakılan annelerin gözyaşlarını unutmadık, unutmayacağız. Onlar bizim azmimi, kararlılığımızı artırmıştır ve artıracaktır. Okulunda olduğu gibi iş yerinde ve hatta sokakta taciz edilen kadınımızın yürek acısını unutmadık. Ülkesinde ailesinin dizinin dibinde eğitim öğretim imkanı, çalışma imkanı bulamadığı için yurt dışına gitmek zorunda olan kadınlarımızın hikayelerini unutmadık. Yaşanan bir takım hadiseler sebebiyle bugünlerde kadına şiddeti konuşuyoruz. Okulunun kapısı önünde, sınıfında, mezuniyet töreninde, hak aramak için çıktığı yollarda, meydanlarda şiddete maruz kalan kadınları hatırlıyor muyuz? Kadın meselesini tüm boyutlarıyla konuşacaksak önce samimi olmamız gerekir. Kadın ve erkek arasındaki ayrımcılıktan daha tehlikelisi kadınlar arasında ayrımcılık yapmaktır. Erkeklerle birlikte kadınların bir kısmının rahatça girip okulunu okuduğu, çalıştığı, dilediği gibi hareket ettiği bir yerde diğer bir kısmı kadınları dışarıda bırakamazsınız. Bir anneyi evladının yemin törenine dahi almamaya kalkarsınız milletin vicdanında yaralar açarsınız. Türkiye bu sıkıntıları yaşamıştır. Dünyanın başka yerlerinde de özellikle son yıllarda benzer sıkıntılara, utanç manzaralarına rastlıyoruz. Biz önce kadınlar arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldırdık. Kadını hayatın her alanında hak ettiği konuma çıkartacak tedbirleri aldık, imkanları sağladık. Bunun için bize çok saldırdılar. Akla hayale gelmeyecek ithamlarla, provokasyonlarla, iftiralarla uğraşmak zorunda kaldık. Sırf bu sebepten partimizi kapatmaya dahi kalktılar. Allah’ın yardımı, milletimizin desteğiyle tüm bu zorlukların üstesinden gelmeyi başardık” diye konuştu.



"Bunlardan kadın hakları savunucusu olur mu? Bunlar sadece şovmen"


“Bugün Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar kadın hakları bakımından da ileri düzeydedir” ifadesini kullanan Erdoğan, “Milletimize o zulümleri yaşatanların hiçbirinin artık bu ülkede esamesi dahi okunmuyor. Ama kadınlarımız burada olduğu gibi hayatın her alanında dimdik ayaktalar. Erkek ve kadın arasındaki üstünlük tartışması beyhude bir tartışmadır. İnsanları bölmeye yönelik her tartışma yeni bir zulüm kapısının aralanması anlamına gelir. Afrikalı kardeşlerimizi yaşadıkları yerlerden kopartıp uzak diyarlara taşıyarak kendilerine köle yapanların geride sadece zulüm bıraktığını görüyoruz. Sanayi devriminde adeta bir eşya muamelesi gören kadınlardan, çocuklardan artık geriye sadece acılar, utançlar kalmıştır. Şu anda dahi Asya’nın izbe köşelerinde daha çok ve daha ucuz üretim için en kötü şartlarda çalıştırılan kadınların varlığını biliyoruz. Kadınları tüm kötülüklerin kaynağı olarak şeytan, iblis olarak gören, onları çarmıha geren, işkence eden, yakan güya dini anlayışlar asırlarca bu dünyada hüküm sürmüştür. Dün çarmıha gerdikleri kadınları bugün farklı yöntemlerle aşağılamaya devam edenlerin cilalarını kazıdığımızda altından yine aynı zihniyet çıkıyor” dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“Bugün dünyada kadın hakları diye ortalığı inletenlerin Suriye’deki, Doğu Guta’da son birkaç ayda katledilen binlerce kadın için tek bir söz ettiklerini duydunuz mu? Suriye’de çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 1 milyon insanın alçakça katledilmesi karşısında kıllarını kıpırdatmayanların kadın hakları konusunda söyledikleri sözlerin ne anlamı olabilir. Ben bunların hepsiyle konuşuyorum, hepsine bu soruyu soruyorum. Buyurun bu konuda da konuşun. Siz Afrin’e Türk ordusunun girmesini konuşamazsınız. Biz Afrin’e işgal gücü olarak girmedik. Afrin’deki teröristleri temizlemek için girdik. Bizim durumumuz budur. Afrin’i o teröristlerden temizleyip, ardından sahiplerine teslim etmek için oradayız. Biz 3.5 milyon Suriyeli kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz ey dünya. Siz acaba ne kadar Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyorsunuz? Sizin konuşmaya hakkınız yok ama bizim konuşacağımız çok şey var. Akdeniz’in karanlık sularında kaybolup giden on binlerce kadın ve çocuğun arkasından timsahın gözyaşlarının döküldüğünü gördük. Samimi ortamda gözyaşı dökmeyenlerin gerçek birer kadın hakları savunucusu olduğuna nasıl inanabiliriz. Bunlardan kadın hakları savunucusu olur mu? Bunlar sadece şovmen. Asla kadın hakları savunucusu değil. Myanmar’da yaşadıkları yerde zulümlere uğrayan, kamplarda hayatlarını sürdüren kadınlara el uzatmayanlar nasıl kadın haklarından söz edebilir? Srebrenitsa’daki o katliam sırasında şuraya bakın, ’Çocukları küçük mermilerle öldürürler değil mi anne?’ diyen o sabiyi ve annesini duymayanların kalplerinde bırakınız kadınları, insana dair hiçbir sevgi filizleniyor olamaz. Birkaç asır öncesi Avrupa’sında kadınların toplum piramidinin en altında yer almasıyla bugünün kadınları aşağılayan o zihniyeti arasında hiçbir fark yok. Her iki tutum da kadının nisa, yani insan sıfatını kavrayamamış veya kabul edememiş anlayışların ürünüdür.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Gökyüzünden denize pedal çevirecekler Kemer’de bu yıl ikincisi düzenlenecek olan Sky To Sea (Gökyüzünden Denize) Dağ Bisikleti Yarışı için hazırlıklar tamamlandı. Kemer Kaymakamlığı’nın destekleriyle Kemer Belediyesi ana sponsorluğunda 20-21 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek yarışlara Türkiye, Rusya, Norveç, Romanya ve Gürcistan’dan 85 sporcu katılacak. Dünya’da kar üzerinde başlayıp denizde biten tek yarış olma özelliğine sahip Sky To Sea, Kemer bölgesinin bisiklet turizmi alt yapısını ve benzersiz coğrafyasını ön plana çıkarmak amacıyla düzenleniyor. 21 Nisan Pazar günü Tahtalı Dağı’nın 2 bin 365 metrelik zirvesinden yarışa başlayacak sporcular, 34 kilometrelik etapta patikaları ve köy yollarını geçerek Kemer sahilinde bulunan denize atlama rampasındaki bitiş çizgisine ulaşmaya çalışacaklar. Yarışlar ile ilgili açıklama yapan Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, Kemer’de turizm sezonunun uzatılması amacıyla hayata geçirdikleri Bisiklet Rotaları Projesi ile Kemer bölgesini bisiklet turizmi ile tanıştırdıklarını söyledi. Başkan Topaloğlu, Sky To Sea Dağ Bisikleti Yarışı’nın Kemer turizmine büyük katkısı olduğunun altını çizerek, “Bisiklet potansiyelini çok iyi tanıtacak ve anlatacak bir yarış etkinliği. Bu yarıştan sonra gelecek hafta da Akra Gran Fondo yol bisikleti yarışlarına ev sahipliği yapacağız. Ayrıca şu anda Kemer Belediyesi Göynük Atatürk Spor Salonu’nda yapılan Bekir Özer Türkiye Gençler, U23 ve Elite Büyükler Bay-Bayanlar Muaythai Şampiyonası’na katılan bin 100 sporcu Kemer’de. Geçen gün Uluslararası TEN PRO -Turkish Bowl Tenis Turnuvası ile açılan Corendon Tennis Club Kemer’de 44 ülkeden 8 -16 yaş arasında 200 üst düzey sporcu ağırlanıyor. Kemer’de öncelikli hedefimiz, nisan ve mayıs aylarını bu tip spor etkinlikleri ile doldurmak ve turizm hareketliliğini bu aylara spor turizmi sayesinde yaymak istiyoruz. Kemer’i spor turizminin zirvesine taşımak için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
Samsun Mevsim geçişlerinde çocuklarda ishale dikkat Çocuklarda ishalin en sık nedeninin virüsler olduğunu belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nazlı Karakullukçu Çebi, “İshal, daha çok mevsim geçişi dönemlerinde gözlenir. Sulu kakaya; ateş, kusma, karın ağrısı ve iştahsızlık da eşlik edebilir. Bakteri ve parazitlerin sebep olduğu ishaller mikrobun bulaştığı yiyecek-içecek veya temas etmiş ellerin ağıza götürülmesi ile bulaşır. İshal sık karşılaşılan ve nadiren ciddi seyreden bir hastalık olmakla birlikte küçük bebeklerde ateş ve kusmanın eşlik ettiği durumlarda çocuk doktoruna başvurmak oldukça önemlidir” dedi. Liv Hospital Samsun Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nazlı Karakullukçu Çebi, mevsim geçişlerinde çocuklarda sıklıkla görülen ishal konusunda açıklamalarda bulundu. Çocuklarda ishalin en sık nedeninin virüsler olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Çebi, “İshal, daha çok mevsim geçişi dönemlerinde gözlenir. Sulu kakaya; ateş, kusma, karın ağrısı ve iştahsızlık da eşlik edebilir. Bakteri ve parazitlerin sebep olduğu ishaller mikrobun bulaştığı yiyecek-içecek veya temas etmiş ellerin ağıza götürülmesi ile bulaşır. Virüslerin sebep olduğu ishaller temas ile kolayca bulaşabilmektedir. İshal sık karşılaşılan ve nadiren ciddi seyreden bir hastalık olmakla birlikte küçük bebeklerde ateş ve kusmanın eşlik ettiği durumlarda çocuk doktoruna başvurmak oldukça önemlidir” diye konuştu. "Belirtiler bir veya iki gün sürebilir” Çocuklarda ishalin genellikle 24-48 saat içinde düzelen kusma atağı ile başladığını belirten Uzm. Dr. Çebi, “Belirtiler bir veya iki gün süren hafif ishal ve bulantıdan, birkaç gün süren şiddetli ve bol sulu dışkılamaya kadar değişkendir. İshal, genellikle 24 saat içinde en az üç kez gözlenen yumuşak kıvamlı veya sulu dışkılama olarak ifade edilmektedir” şeklinde konuştu. "Yüksek ateş görülebilir" Uzm. Dr. Çebi, çocuklarda ani başlangıçlı ishalin yaygın belirtileri ile ilgili şunları söyledi: " Yumuşak kıvamlı veya sulu dışkılama, dışkılama ile rahatlayan ve kramplar halinde gelen karın ağrısı atakları, bulantı ve kusma, yüksek ateş, kas veya baş ağrısı. Yumuşak kıvamlı dışkılama, bağırsaklar normal düzenine dönmeden bir hafta kadar daha sürebilir. Bazı çocuklar, akut ishalden sonra zaman içinde düzelen geçici bir laktoz intoleransı geliştirirler; bu durumda süt içtikten veya süt ürünleri tükettikten sonra yumuşak kıvamlı dışkılarlar. İdrar çıkışında azalma, ağız kuruluğu, gözyaşında azalma, göz kürelerinde çöküklük, halsizlik ve huzursuzluk sıklıkla gözlenebilen dehidratasyon belirtileridir. Ancak, acil tıbbi yardım alma gereksinimi ifade eden uykuya meyilllilik, soluk veya alacalı bir cilt, soğuk el ve ayaklar, ıslak bez sayısında ciddi azalma, hızlı ve yüzeysel soluma gibi belirtiler dehidratasyonun şiddetli olduğunu göstermektedir” ifadelerini kullandı. "Bol su tüketimi önemli" Bol su tüketiminin öneminden bahseden Uzm. Dr. Çebi, “Çok sulu sümüksü ve kanlı dışkı, siyah-katran rengi dışkı, idrar yapamama ya da idrar renginde kırmızılık önemlidir. Bu durumu çocuk doktorunuzla mutlaka görüşmelisiniz. Evde bol su ve anne sütü ile sık besleme uygulanmaktadır. Şekerli, yağlı salçalı gıdalar verilmemelidir. Yağlı gıdalar, meyve suları ve çok şekerli içecekler ishali arttırabilir. İshale yönelik ilaç tedavisi doktorunuz önermedikçe gerekli değildir. Destek için doğal ya da ilaç formunda probiyotikler kullanılabilir. 1 yaşından küçük bebekler, kanlı ishal, kusma ağızdan beslenememe, uyuklama hali, halsizlik, ağız kuruluğu, idrarda azalma ve yüksek ateş durumunda hemen çocuk doktoruna başvurulmalıdır, gözetim altında tutulmalıdır" açıklamasında bulundu.