POLİTİKA - 24 Ocak 2018 Çarşamba 13:43

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriyelileri tekrar topraklarına göndereceğiz"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriyelileri tekrar topraklarına göndereceğiz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, "Önce teröristlerin kökünü kurutacağız, sonra da oraya yaşanabilir hale getireceğiz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, "Önce teröristlerin kökünü kurutacağız, sonra da oraya yaşanabilir hale getireceğiz. 3,5 milyon benim ülkemde misafir ettiğimiz Suriyeliler için. Tekrar onları topraklarına geri göndereceğiz" dedi.


Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 44. Muhtarlar Buluşması’na Adıyaman, Amasya, Aydın, Burdur, Çanakkale, Denizli, Düzce, Elazığ, Erzurum, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Malatya, Mersin, Nevşehir’den gelen muhtarlar katıldı. Zeytin Dalı Harekatı’na ilişkin konuşan Erdoğan, Almanya’da teröristlerin havaalanında Türk yolculara saldırmasından dolayı Almanya’ya tepki gösterdi.



"Önce teröristlerin kökünü kurutacağız, sonra da oraya yaşanabilir hale getireceğiz"


Muhtarlara hitaben yaptığı konuşmada, Zeytin Dalı Harekatına ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son birkaç yolda 5 bin tır ve 2 bin uçak dolusu silahla donatılan terör örgütünün son mensubu da etkisiz hale getirilene kadar bu operasyon devam edecektir. Bin yıllık komşuluk ve kardeşlik hukukumuzun gereği olarak bölgeyi tüm terör örgütlerinden arındırmayı boynumuzun borcu olarak görüyoruz. Sınır güvenliğimiz elbette önemlidir, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğine kast eden sınır ötesi tehditler elbette önemlidir. Ama biz Suriye’deki Arap, Kürt ve Türkmen kardeşlerimizin huzurunu ve geleceğini kendimizinki kadar önemli görüyoruz" diye konuştu.


"Milletimizin ne dediğine bakarak bu operasyonu başlattık" açıklamasında bulunan Erdoğan, birilerinin hemen fitne kazanını kaynatmaya başladığını belirtti. Erdoğan, "Bizim sınır güvenliğimizi sağlama ve Suriye’yi yıllardır ülkemizde misafir ettiğimiz kardeşlerimizin geri dönebilecekleri emin bir yer haline getirme gayretlerimizi çarpıtmaya çalışanlar dört bir koldan saldırıyor. Kimi, terör örgütlerine yönelik olduğu gün açık ve net ortadayken bu operasyonu Afrin’deki Kürt kardeşlerimize gibi göstermeye, kimi bizi Suriye’yi işgalle suçlamaya çalışıyor" dedi.


Fırat Kalkanı Harekatı ile bölgenin teröristlerden arındırıldığını ve 2 bin kilometrekarelik alanda yapılan normalleşme çalışmalarını anlatan Erdoğan, "Afrin’de de aynısı olacak. Önce teröristlerin kökünü kurutacağız, sonra da oraya yaşanabilir hale getireceğiz. 3,5 milyon benim ülkemde misafir ettiğimiz Suriyeliler için. Tekrar onları topraklarına geri göndereceğiz. Sürekli olarak çadırda, konteynerlarda herhalde iskan edecek halimiz yok" ifadelerini kullandı.



"Al PYD’yi, vur DEAŞ’a, DHKP-C’ye, hepsi birbirinin aynı"


DEAŞ bahanesiyle Afrin’i terör koridoruna dahil etmek isteyenlerin Türkiye’ye karşı DEAŞ ile birlikte savaştığını belirten Erdoğan, "Bölücü örgüt güya hapishanelerde tuttuğu DEAŞ’lıları bize karşı beraberce savaşmak üzere salıvermiş. Bunların birbirinden farkı yok. Al PYD’yi, vur DEAŞ’a, DHKP-C’ye, hepsi birbirinin aynı. O da terörist, o da terörist. DEAŞ ile YPG-PYD aynı senaryoda farklı roller üstlenmiş, aynı amaca hizmet eden terör öğütleridir. Her iki örgütün de iplerini elinde tutanlar işlerine geldiğini birini, işlerine geldiğinde ötekini öne sürüyor. Nitekim Rakka’da kuşatılıp kolayca imha edilebilecek olan DEAŞ’lılar kamyonlarla oradan çıkartılarak çeşitli bölgelere dağıtıldı. Bunların bir kısmının da ülkemize yönelik eylemler için rezervde tutulduğunu biliyoruz. Afrin’e yaptığımız operasyon aynı zamanda bu rezervin bir kısmını da ortadan kaldırmaya yönelik. Allah’ın izni, milletimizin feraseti, güvenlik güçlerimizin becerisi ile biz bu DEAŞ belasını kendimizden uzak tutarız. Ama aynı şeyi yıllardır bizim mücadelemizi engellemek için adeta ellerinden gelen her şeyi yapan diğer ülkeler yapabilir mi, işte onu bilmiyoruz. Bu ülkeler daha düne kadar bizim kimlik bilgilerini verdiğimiz teröristleri bile kontrol altında tutmayı beceremeyip, kanlı eylemlere maruz kaldılar. Şimdi çok daha profesyonel, çok daha vahşi teröristlerle muhatap olduklarında neler yapacaklarını hep birlikte göreceğiz" dedi.



"Oradaki yolcunun güvenliği yoksa sen nasıl devletsin?"


Almanya’da teröristlerin havaalanında Türk vatandaşlarına saldırmasını hatırlatan Erodğan, "Dost Almanya, bakınız yolcularımız Almanya’dan Türkiye’ye dönüş yapıyorlar, orada PKK terör örgütü oradaki kardeşlerimizi havalimanında tekme tokat, ellerindeki sopalarla dövmeye yöneliyorlar ve Alman polisi izliyor. Böyle güvenlik olabilir mi? Senin en güvenli olduğun yer havalimanı, böyle yapılıyor, müdahale yok. Nereye kadar, nasıl olacak bu? Söylediğimiz zaman da ‘doğru değil, olmuyor.’ Biz bu gördüklerimize sessiz mi kalalım. Bugüne kadar bunları hep yuttuk, hep söylenen ‘yargı var, hukuk var’ bu nasıl yargı, bu nasıl hukuk? Oradaki yolcunun güvenliği yoksa sen nasıl devletsin sormazlar mı? Bizde böyle bir şey olduğu zaman hemen ayağa kalkıyorsunuz" diye konuştu.



"Garipleri haraca bağlayan bir örgütü tepelemeye çalışıyoruz"


Ayn El-Arab’dan kaçarak Türkiye’ye sığınanların DEAŞ’ın o bölgeden temizlenmesine rağmen Türkiye’de yaşamayı sürdürdüklerini belirten Erdoğan, "Niçin biliyor musunuz? Çünkü, belki görünüşte DEAŞ gitti ama oraya başka bir terör örgütü çöreklendi. Yüz binlerce insan canından, malından, namusundan, geleceğinden emin olmadığı için evlerine geri dönmüyor. Birilerinin göstermeye çalıştığı gibi güya haklarını savunduğu insanlara dahi güven vermeyen bu örgütün gerçek yüzünü görmek için daha başka neye ihtiyaç vardır? Bunlar barbar, bunlar katil, bunlar hırsız, bunlar ırz düşmanı, bunlar bölgemizin maruz kaldığı postmodern haçlı seferlerinin yeni işbirlikçileri. Bölücü terör örgütünün Suriye’de ele geçirdiği yerlerde hakimiyet kurmak için Arap’ından Kürt ve Türkmen’ine kadar on binlerce kişiyi bizzat öldürdüğünü veya beraber çalıştığı güçlere bombalatarak katlettiğini bilmeyen mi var? Kendilerine karşı çıkan herkesi DEAŞ’lı gibi gösterip yaşadıkları yerlerin koordinatlarını verdikleri güçlere öldürtenlerin Suriye için, bölgemiz için hayırlı niyetleri olması mümkün mü? Elinde on binlerce masum kanı olan bu örgütü destekleyip Türkiye’yi işgalci diye itham edenlerin bırakın Kürtçülüğünü, bırakın sosyalistliğini insanlığından şüphe ederim. Aslında biz Afrin’de tüm insanlığın düşmanı bir zihniyetle mücadele ediyoruz. Bunun ispatı olacak. Ateş altındaki sivillerin tahliyesini engelleyen, çocukları, kadınları, yaşlıları canlı kalkan olarak kullanan bu zihniyet çukur eylemlerinde ve Fırat kalkanı Harekatı’nda karşımıza çıkmıştır. Biz 13-15 yaşındaki çocukların, dünyadan haberi olmayan yaşlı kadınların ellerine silah tutuşturarak fotoğraflar yayınlayan, kendisi lokmaya muhtaç garipleri haraca bağlayan bir örgütü tepelemeye çalışıyoruz. Dünyada insan hakları adına, özgürlükler adına, çocukları ve kadınları müdafaa adına çalışan ne kadar STK, ne kadar devlet varsa hepsini Türkiye’yi desteklemeye davet ediyoruz" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.