GENEL - 19 Ocak 2017 Perşembe 15:59

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Selvi:

A
A
A
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili  Selvi:

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi, “2016-2017 eğitim-öğretim yılı birinci kanaat dönemi, eğitim çalışanlarımızın birçok olumsuzluğa rağmen özveriyle çalıştıkları, darbe girişimi sonrası yaşanan kritik bir sürecin ardından sona ermiş bulunmaktadır” dedi.
Selvi, 2016-2017 eğitim-öğretim yılının birinci kanaat dönemimi sonunda yazılı bir açıklama yaparak şu ifadelere yer verdi:
“Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) hain planlarının icra edildiği bir zaman diliminde ve bunun artçı sarsıntılarının gölgesinde açılan eğitim-öğretim yılında, ihanet şebekesine mensup kişilerin kamudan tasfiye edilmesine yönelik tedbirlerin alınması nedeniyle, bazı olumsuzlar yaşanmıştır. İhraçlar, açığa almalar, özellikle valilikler ve kaymakamlıklar tarafından açığa alınanların durumlarının netleştirilmesinin gecikmesi eğitim-öğretimi etkilemiştir. Masum ve hainlerin ayrıştırılması noktasında illere göre farklılıkların olması art niyetlilere kapı aralamış, hainlerin gizlenmesine, masumların ise itibarsızlaştırılmasına zemin hazırlamıştır. Öğretmen açığı, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, ek ders esaslarındaki eşitsizlikler, ders ücretlerindeki adaletsizlikler, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik, performans, rotasyon, müfredat, alan değişikliği, kariyer basamakları gibi birçok sorun çözüme kavuşturulmayı beklemektedir.”
“Eğitim gündeminin olağan hâle gelmesi için herkes üzerine düşeni yapmalıdır”
Öncelikle eğitim gündeminin olağan hâle gelmesi için herkes üzerine düşeni bir an evvel yapmalıdır. Terör örgütlerinin bertaraf edilmesine, elemanlarının ve uzantılarının siyasal zeminden kamu düzenine, kamu personel sisteminden ekonomik sisteme bütün alanlardan tasfiye edilmesine yönelik faaliyetler, demokratik işleyişin, hukuk düzeninin ve insan haklarına dayanan toplumsal hayatın korunması amacıyla hukuk kurallarına bağlılık ve adaletin tesis edilmesi ekseninde hassasiyetle ve hızla yürütülmelidir.
Çok sayıda öğretmenin halen açıkta bekletilmesinin, birçoğu hakkında hâlâ bir inceleme, soruşturma yapılmamış olmasının mesleki ve sosyal yansımaları göz önüne alınarak, suçu tespit edilenlerin cezalandırılması, masum olanların ise bir an önce görevlerine iade edilmesi gerekmektedir. Özellikle iller arasında veya kurumlar arasında farklı usullerin uygulanması, gereksiz yere ve uzun süreli görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanması, haklarında herhangi bir adli ve idari işlem yapılmayanların görevlerine döndürülmemesi, eğitim çalışanlarını huzursuz etmekte, eğitim-öğretimi de olumsuz etkilemektedir.
Yoğun bir değişimin yaşandığı bugünün dünyasında meraklı, öğrenmeye istekli, üretken, öz güvenli, kendini iyi ifade edebilen, sürekli yeni şeyler öğrenebilecek ve yeni fikirler bulup bunları uygulayabilecek insan kaynağına ihtiyaç vardır. Eğitim sistemimiz, Anayasa’dan başlanarak kanunlar, yönetmelikler ve diğer mevzuat çerçevesinde çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek, milletin beklentilerini karşılayacak şekilde yeniden ele alınmalıdır.
Temel hak ve özgürlükleri yeterince gözetmeyen, öğrencilere ileri düzeyde düşünme becerileri kazandırmayan, mevcut kazanımları öğrenci seviyesine uygun olmayan, hayatla bağlantısı bulunmayan, öğrencileri kendi yetenekleri ve yeterlilikleri çerçevesinde geliştiremeyen; insanlığı seven, değerlerine sahip çıkan, temiz karakterli nesiller yetiştiremeyen; ezberden, taklitten ziyade analitik düşünebilen gençleri heyecanlandıramayan, sorgulayıcı ve eleştirel bakışı fertlere kazandıramayan, öğretmenlere ve okullara müfredat oluşturma ve uygulama konusunda anlamlı bir rol vermeyen, Türkiye’yi uluslararası öğrenci değerlendirme sınavlarında dereceye sokamayan mevcut eğitim programlarıyla yerimizde saymaya hatta daha da geriye gitmeye mahkûm olmaya devam ederiz.
Ülkemizin, gençlerimizin uluslararası rekabete daha dayanıklı hale gelmesi, uluslararası alanda bilimsel başarılar elde etmesi bugünkü ihtiyaçların tümüne cevap verebilecek bir eğitim programıyla mümkündür. Bu bağlamda yeni müfredat talebimizin tartışıldığı bugünlerde, tartışmaların, demokratik şartlarda olgunlaşarak yeni bir eğitim felsefesine evrilmesini ümit ediyoruz. Tamamen özgürlükçü, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayan, eleştirel ve evrensel değerleri esas alan, zamanın ruhuna uygun bir eğitim modelini inşa etme vaktinin geldiğini düşünüyoruz.
İhtiyaç kadrolu öğretmenlerle karşılanmalı, mülakatlı, sözleşmeli istihdamdan vazgeçilmelidir
Son yıllarda derslik yapımında kayda değer bir artış olmasına ve çok sayıda öğretmen ataması yapılmasına rağmen hâlâ 100 bine yakın öğretmen açığı bulunmaktadır. Eğitime ilişkin reformların kalıcı hâle gelmesi, okullarda boş ders kalmamasına ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır. Bu nedenle, hem yeni öğretmen kadroları ihdas edecek hem de sözleşmeli öğretmen alımındaki hatayı telafi ederek sözleşmeli öğretmenleri kadroya geçirecek yasal bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır. Kadrolu istihdam konusunda gereken adım atılmalı; öğretmen ihtiyacı tamamen karşılanmalı ve alımlar kadrolu olarak yapılmalıdır.
İstihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan eğitimcilere ek tazminat verilmelidir
Kalkınmada öncelikli bölgelerde kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamaması önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Söz konusu yerlerde, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde bir öğretmenin görevde kalma süresi ortalama 1,5 yıldır. Bu durum, eğitim ve öğretimde istikrar sorununa neden olmaktadır. Zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapan eğitimcilere bölgenin mahrumiyet durumuna göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, istikrarlı bir istihdam sağlayacaktır. Bu nedenle, hükûmet cebri yöntemleri dayatarak değil, teşviki yöntemleri özendirerek istikrarlı, kalıcı ve verimli bir istihdam politikasını benimsemelidir.
Ek ders ücretlerindeki çarpıklıklar giderilmeli, hakkaniyete uygun bir iyileştirme yapılmalıdır
11 yıldır uygulanmakta olan ek ders esaslarında bazı adaletsizlikler yaşanmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı, sendikalardan da görüş alarak ek ders esaslarında yapmayı planladığı değişikliği aradan üç yıl geçmesine rağmen bir türlü hayata geçirememiştir. Öğretmenlerin branşlarına göre ek ders ücretlerindeki adaletsizliğe son verilmeli, okul türlerine göre yöneticilere verilen ek ders ücreti farklılıkları sorunu artık çözüme kavuşturulmalıdır. Maaş karşılığı ödenen ders saati sayısındaki eşitsizlik, düzenleme yapılarak giderilmeli, öğretmenlerin girebilecekleri ek ders saati üst limiti yeniden gözden geçirilmeli ve mevcut ek ders birim ücreti artırılmalıdır.
“ Okullara bütçe verilmesi kararı hayata geçirilmelidir “
Eğitim-Bir-Sen’in Milli Eğitim Şûrası’nda sunduğu tekliflerden olan ve şûra genel kurulunda da kabul edilen okullara bütçe verilmesi kararı bir an önce uygulanmalıdır. Okul yöneticilerinin asli görevlerini yerine getirmelerinin önündeki en büyük engel olan bütçe sorunu; öğretmeni, yöneticiyi ve veliyi karşı karşıya getirmekte, bundan en fazla zararı yine okul yönetimleri görmektedir. Bunun önüne geçmek için merkezi bütçeden, öğrenci başına ödenek uygulamasına geçilmeli, okullarda tahsildarlığa son verilmelidir.
“Kamu görevlilerine kılık ve kıyafet dayatması yapılmamalı, darbe ürünü yönetmelik derhal kaldırılmalıdır “
Kamu görevlilerini ilgilendiren çerçeve yönetmelikte acilen değişikliğe gidilerek, öğretmene ne giyeceğini bilemeyen kişi muamelesi yapılmamalı; mülki idare amirleri ile eğitimciler arasında tartışma konusu yapılan, eğitimcilerin moralini bozan, eğitimin niteliğini düşüren çağ dışı kılık ve kıyafet yönetmeliği derhal kaldırılmalı; insan hak ve hürriyetlerine uygun, özgürlükçü bir anlayış doğrultusunda yeni bir düzenleme yapılmalıdır.
“ Kariyer basamakları sorununa çözüm bulunmalıdır “
13 yıl önce kariyer basamaklarında yapılan düzenleme, hedeflenen sonuca ulaşmayı sağlamadığı gibi, yeni bir soruna yol açmış ve mağduriyetlere neden olmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararının gereğinin yapılmaması, kariyer basamakları uygulamasındaki belirsizliği günümüze kadar devam ettirmiştir. Tezli yüksek lisans yapanların açtıkları on binlerce dava yerel mahkemelerde öğretmenlerin lehine sonuçlanmış, daha sonra ise Danıştay, kararı öğretmenlerin aleyhine olacak şekilde reddetmiştir. Bunun sonucunda yüz binlerce öğretmen mağdur olmuştur. Bakanlık, kariyer basamakları sorununu gündemine almalı ve mağduriyetleri giderecek bir çözüm yolu bulmalıdır.
“Öğretmenlere alan değişikliği hakkı tanınmalıdır “
Alan değişikliği konusunda verilen sözlerin tutulmaması, alan değişikliği yapmak isteyen ve alan değişikliği yapamadığı için mağdur olan çok sayıda öğretmenin kariyer planlaması yapmasına engel teşkil etmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda ivedi olarak adım atmalı ve alan değişikliği hakkı tanımalıdır.
“ Karma eğitim dayatmasından vazgeçilmeli, öğrencilere seçme hakkı verilmelidir “
Öğrencilere ve velilere seçme hakkı tanımayan karma eğitim uygulaması terk edilmelidir. 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu’nda yer alan, “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır’ ibaresi değiştirilerek, demokratik, veliye ve öğrenciye seçme hakkı tanıyan bir düzenleme yapılmalıdır.
“Rotasyon ve performans değerlendirmesi gibi iş barışını ve çalışma motivasyonunu bozacak girişimlerden uzak durulmalıdır “
Millî Eğitim Bakanlığı’nın sürdürülebilir ve yönetilebilir bir istihdam politikası oluşturamamasının ceremesini eğitim çalışanları çekmemelidir. Eğitim sistemimizin karma eğitim dayatması, müfredat, sosyo-ekonomik açıdan az gelişmiş yörelerdeki öğretmenlerin görev süresi, kariyer basamakları, altyapı ve donanım eksiklikleri, okul bütçesi gibi çözüm bekleyen sorunları ortada dururken, eğitim çalışanlarını huzursuz edecek, işlerine ve mesleki gelişimlerine odaklanmalarını engelleyecek, çalışma barışını ve kurumsal iş birliğini bozacak rotasyon, performans değerlendirmesi gibi zorlama tedbirlerin Bakanlığın gündeminden çıkarılması ve cebri değil teşviki alternatiflerin öne çıkarıldığı bir politikanın tesisi gereklidir.
Kanuni bir dayanağı olmayan; sağlıklı, güvenilir ve nesnel bir değerlendirme için gerekli ortak bir zeminin öğretmenler ve eğitim hizmeti sunumu özelinde bulunmadığı, amacı ve içeriği belirlenmemiş performans değerlendirmesi sürecine karşı duruşumuz açık ve nettir. Karar alıcılar eğitimin konusunun sayılar değil, insanlar olduğu gerçeğini idrak etmeli, saik bu olmadığı müddetçe sayısal gelişmeyle kalkınma sağlanamayacağından hareketle performans değerlendirmesi türünden çalışma barışını ve iş huzurunu bozacak tasarılardan uzak durmalıdır.
Yine aile birliği, sağlık, engellilik durumu, lisansüstü eğitim gibi temel ve anayasal hakları gözetmeyen, eğitim hizmetiyle bağlantısız, eğitimin yönetiminden ve eğitim hizmeti sunucusu asli özne olan öğretmenin hizmet sunumunu iyileştirmekten uzak olan rotasyon gibi uygulamalardan da derhal vazgeçilmelidir. Bakanlık tarafından gerekçesinin ne olduğu, eğitimin kalitesi ve öğretmen motivasyonu gibi hususlarla nasıl bir ilişkisinin olduğu izah edilemeyen, dolayısıyla eğitim hizmetinin sunumuna ve eğitim çalışanlarına hiçbir katkı sunmayacağı gibi iş barışını ve çalışma motivasyonunu da ortadan kaldıracak olan rotasyonu kabul etmeyeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
“15 günlük dönem iyi değerlendirilmeli “
Öğrencilerimiz 15 günlük ara tatili iyi değerlendirmeli, hem dinlenmeli hem de başarısız oldukları alanlarda çalışmalı, en önemlisi de fırsat buldukça bol bol kitap okumalıdır. Velilerimiz, karne dolayısıyla öğrencilere hiçbir şekilde baskı yapmamalıdır.
Eğitim-Bir-Sen olarak, başta öğretmenlerimiz olmak üzere, bütün eğitim çalışanlarımızı emeklerinden dolayı tebrik ediyor; 2016-2017 eğitim-öğretim yılı ikinci kanaat dönemine sorunlarından arınmış olarak girmelerini diliyoruz.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Çocuklar bayramı bilim şovlarıyla kutluyor Avrupa’nın en büyük doğal yaşam parkı Ormanya’da çocuk bayramı dolayısıyla minikler bilim şovlarıyla eğlenirken 35 atölyede de renkli etkinliklere katılıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında Ormanya’da düzenlediği "Bi Dünya Eğlence" ilk gününde birbirinden renkli anlara sahne oldu. Gün boyu 35 atölyede etkinlikler devam ederken, ilk sahne etkinliği saat 14.00’de küçük sahnedeki bilim şov ile başladı. Bilim Merkezi’nin düzenlediği etkinlik kapsamında basınç deneyleri gibi interaktif deneyler gerçekleştirildi. Çocuklar bu sayede eğlenerek bilimin keyifli dünyasını keşfetmeyi yaşadı. Aynı saatler arasında Orman Kütüphanesi ilk yazar konuğunu ağırlamaya başladı. Sevilen yazar Ayşegül Dede kendisinin kaleme aldığı masalları anlattı. Saatler 15.00’i gösterdiğinde alanın en renkli mekânlarından biri olan büyük sahnede Kaptan Pengu Müzikali başladı. Çocuklar TV’den severek izledikleri Kaptan Pengu’yu keyifle ve canlı performansla izleme olanağı buldu. Orman Kütüphanesi’nin ilk gün etkinlikleri kapsamındaki ikinci konuğu çocukların çok sevdiği Sertaç Abi oldu. Çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayan Sertaç Güngör, söyleşisinde özellikle dijital medyanın olumsuzlukları konusunda önemli uyarılarda bulundu. 35 atölyede gün boyu etkinlikler devam etti 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerinde Türk Halk Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi işbirliğinde kurulan Somut Olmayan Kültür Mirası’nda (SOKÜM) eğitim alan kültür aktarıcıları da alanda çocuklarla buluştu. SOKÜM atölyesinde bilmeceler ve tekerlemeler eşliğinde birbirinden farklı çocuk oyunları oynandı. Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan gibi Türk dünyasına ait oyunlardan örneklerle tanışan minikler, eğlenerek öğrenmenin mutluluğunu yaşadı. Halk bilimciler; düyme düyme oyunu, “yaglıga tovusmak” (yazmaya zıplamak), aşık oyunu gibi Türk kültürünün geçmişten günümüze gelen mirasın izlerini Kocaeli’ye getirdi.
Denizli PAÜ Ziraat Fakültesi ilk fidan tüpleme işlemini gerçekleştirdi Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Rektör Yardımcısı ve Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, Ziraat Fakültesi öğretim üyeleri eşliğinde Bahçe Bitkileri ve Tarla Bitkileri Bölümü öğrencileri ile birlikte Çal’da ilk fidan tüpleme işlemini gerçekleştirdi. Fidan tüpleme işlemi ile ilgili kısaca bilgi veren Rektör Yardımcısı ve Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, şunları aktardı: “Fidan tüpleme işlemi, genellikle tarım ve orman sektöründe kullanılmaktadır. Çıplak köklü fidanlar Kasım ayı başından (yaprak dökümü) Mart ayı sonuna kadar dikilirken yaz ayalarında ancak tüplü fidanlardan yararlanılmaktadır. Bunun için torf, vermikulit, toprak gibi özel karışımlar hazırlanarak fidanlar tüplenmekte ve bu fidN-anlar gerek yaz dikimlerinde gerekse kış dikimlerinde olmak üzere 12 ay boyunca dikilebilmektedir. Ziraat Fakültesi’nin öğretin üyeleriyle Bahçe Bitkileri ve Tarla Bitkileri Bölümü öğrencileri Kasım 2023- Şubat 2024 arasında; incir (Bursa siyahı, Bardacık ve Sarılop), aronya, Gemlik zeytini, Hicaz narı, iki farklı karaduttan olmak üzere kırk beş bin çelik köklendirme ortamlarına alındı. Bunlardan yaklaşık otuz beş bin adet fidan elde ettik. Bu ürettiğimiz fidanlar ile fındık, ceviz, kestane, erik, şeftali, kayısı, badem, elma, armut, kiraz, Trabzon hurmasından oluşan 100 dekar meyve koleksiyon bahçesi ile Çalkarası ve Sultani üzümlerinin de içinde yer aldığı ve çoğu yabancı menşeili on yedi çeşit sofraık üzüm çeşitinden oluşan yirmi dekarın üzerinde bağ alanı tesis ettik. Koleksiyon amacıyla oluşturulan bu meyve ve bağ alanları Fakültemizin alt yapısını kurmak adına tesis edilmiştir. Fakültemiz öğrencileri teorik derslerin uygulamalarını öğretim elemanlarının eşliğinde sahada gerçekleştirmektedirler. Öğretim üyeleri ve öğrencilerimiz ile tüplediğimiz fidanlar, yaz boyunca koleksiyon bahçemizin genişletilmesine yönelik olarak değerlendirilecektir. Bu koleksiyon bahçesi hem öğrencilerimizin uygulama alanı hem de akademisyenlerimizin Ar-Ge yapabilecekleri uygulama alanı olarak tasarlanmıştır. Öğrencilerimizin birinci sınıfta uygulama eğitimine başlamaları onların yetişmesi adına önemli bir kazanım olacaktır. Ülkemizin farklı bölgelerinden gelen öğrencilerimizin oldukça gayretli oldukları ve ziraat mesleğini sevdiklerini gözlemliyoruz. Bu da ileride mesleklerinde başarılı olacaklarına işaret etmektedir.”
Adana Güvenlik kamerasını polise neden verdin’ deyip, yöneticiyi 9 yerinden bıçakladı Adana’da hırsızlık yaptığı iddia edilen bir kişi, apartman yöneticisinin güvenlik kamerası görüntülerini polise vermesine sinirlenip yöneticiyi 9 yerinden bıçakladı. Yönetici ölümden dönerken aile cezaevine giren zanlının en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi. İddiaya göre, geçen ay bölgede hırsızlık girişiminin olması üzerine polis ekipleri sokakta bulunan Halil Yatsı Kaya apartmanına gelip yönetici Mahmut Gümüş’ten (40) güvenlik kamerası görüntülerini istedi. Görüntüleri inceleyen polis ekipleri hırsızın aynı apartmanda oturan özel güvenlik Selami C. olduğunu tespit etti. Gözaltına alınan Selami C., daha sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Apartmana gelen Selami C., bunun üzerine yöneticiye ‘Neden güvenlik kamerası görüntülerini polise verdin’ diyerek tepki gösterdi. Geçen 17 Nisan Çarşamba günü akşam 20.30 sıralarında ise apartmandan çöp atmak için dışarı çıkan Mahmut Gümüş ile Selami C. tekrar karşılaşıp tartıştı. 9 yerinden bıçakladı Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine çantasından bıçağı çıkartan Selami C., Gümüş’ü sırtının 9 yerinden bıçakladı. Gümüş, kanlar içerisinde yere yığılırken Selami C. ise kaçarak uzaklaştı. Çevredekilerin ihbarı üzerine bölgeye gelen sağlık ekipleri Mahmut Gümüş’ü Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırdı. Tutuklandı Polis ekipleri ise kaçan Selami C.’yi yakaladı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Selami C., çıkartıldığı nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Durumu ağır 5 gün yoğun bakımda tedavi gören Mahmut Gümüş ise dün yataklı servise alındı ancak durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi. “En ağır şekilde cezalandırılsın” İhlas Haber Ajansı’na konuşan Mahmut Gümüş’ün annesi Perişan Gümüş (77), “Oğlum kanı içine aktı. Onun da kanı içine aksın. Benim oğlum ölümden döndü. Durumu halen kritik. Polis güvenlik kamerası istedi diye insana bu yapılmaz. Evladımın yeni bebeği dünyaya gelmişti. Az kalsın babasız büyüyeceklerdi. O şahsın en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı. “9 yerimden bıçakladı" Mahmut Gümüş ise ölümden döndüğünü anlatarak, “Polisler yönetici olduğumdan dolayı kamerayı kayıtlarını istedi. Bunun üzerine Selami C. bana kin güdüp 9 yerimden bıçakladı. Yoğun bakımda yatıp ölümden döndüm” dedi.
Adana Adana’da üniversite öğrencileri biniciliği eski yarış atlarıyla öğreniyor Adana’da yaşlılık ve sakatlık gibi çeşitli nedenlerle hipodromda yarışma dışında kalan yarış atları, öğrencilerin at binmesine yönelik değerlendiriliyor. Çukurova Üniversitesi’nde bulunan at çiftliğinde öğrenciler eski yarış atları ile biniciliği deneyimleme fırsatı yakalıyor. İngiliz cinsi 4 atın yer aldığı çiftlikte atlar, geçmişte hipodromda yakaladıkları başarı ile de dikkat çekiyor. Hafta içi her gün açık olan at çiftliğinde öğrenciler at binmenin keyfini doyasıya yaşarken, Seyis ve Eğitmen Tahir Mert ise at binmeyi stres atmak için en iyi seçeneklerden biri olarak tanımlıyor. "Atların stres atmak için insanlardan daha iyi olduğunu düşünüyorum" 18 yıldır at çiftliğinde çalıştığını belirten Seyis ve Eğitmen Tahir Mert, "4 atımız var. Zaman zaman 5 atımız olduğu oldu. Hipodromda yarışma durumu bitmiş, ufak tefek problemleri olup da yarışmaya devam edemeyecek olan atları binek olarak hibe olarak aldık. Burada da atlar ile Çukurova Üniversitesi öğrencilerine biniciliği sevdirip, at binmeyi öğretiyoruz. dedi. Stres atmak için atların insanlara göre daha iyi bir tercih olduğunu düşündüğünü ifade eden Mert, "Atların stres atmak için insanlardan daha iyi olduğunu düşünüyorum. Stres attırıyor. Çok güzel bir duygu, yaşamak lazım. Hem bakımı olsun, hem de öğrenci arkadaşları bindirme olsun her şeyleri ile ilgileniyoruz" diye konuştu. Atlardan en yaşlısının 2006 doğumlu Sarsılmaz, en gençlerinin ise 2017 doğumlu Storm Falcon olduğunu aktaran Tahir Mert, Sarsılmaz, Storm Falcon, Alaz ve Yağız olmak üzere İngiliz cinsi 4 atın at çitliği bünyesinde öğrencilere yönelik hizmet verdiğinin altını çizdi. Mert ayrıca, geçmişte yarış hayatları bulunan atlardan en başarılısının Yağız olduğunu kaydetti. Yağız isimli atın ilk 8’de 5 birinciliği bulunurken, Alaz isimli atın ise katıldığı 3 yarışta kazandığı bir birincilik ve bir ikincilik ile dikkat çektiğini ancak üçüncü yarışında sakatlanarak yarış dışı kaldığını söyledi. "İlk başlarda tedirgin edebilir ancak sonrasında çok daha iyi yerlere geliyorsunuz" Yaklaşık 3 senedir binicilik ile ilgilendiğini kaydeden Hukuk Fakültesi 4.sınıf öğrencisi Ayşenur Sarı, "Yaklaşık 3 senedir binicilik ile ilgileniyorum. Buraya başlamadan önce atlara çok yoğun bir ilgim vardı. Çok özgür ve asil hayvanlar olduklarını düşünüyordum. Başladıktan sonra hislerim hiç değişmedi, sadece katlandı diyebilirim. İlk başlarda binicilik sporu biraz tedirgin edici olabilir, sonuçta 500 kilo bir canlıdan bahsediyoruz ve heybetinden etkileniyor insan. Ama sonrasında aradaki bağ geliştikçe çok daha iyi yerlere gelebildiğinizi söyleyebilirim" şeklinde konuştu. "Deneme fırsatı olan herkese tavsiye ediyorum, özgürlüğü saçlarınızda hissediyorsunuz" Derslerinden arta kalan zamanlarda at çiftliğine geldiklerini belirten Sarı, "Başladıktan sonra bırakılmadığını çok net ifade etmek isterim. Ben yaklaşık 1 sene boyunca her gün geldim. Derslerimi ekip de geldim. O kadar bağlanıyorsunuz. Sadece binmenize de gerek yok, gelip burada tımar yaptığınızda ya da üzgün bir gün geçirdiğinizde onlarla sohbet ederken bile rahatlıyorsunuz. Üzgün bir gününüzde size eşlik etmeyebilir ya da koşmayı reddedebilir. Ya da tedirginseniz size itaat etmez. Binicilik sporuna yeni başlayan insanlar çok hızlı yol katediyor çünkü özgüvenleri çok fazla ve korkuları yok o an ata karşı. Bu durumda at itaat etmeyi tercih ediyor. Daha ileri seviyede bir insan o an tedirginse yeni başlayan bir insana göre çok daha geride kalabilir. Atlarla aradaki o bağı kurmak gerçekten muazzam bir his. Deneme fırsatı olan herkese tavsiye ediyorum. Gerçekten özgürlüğü saçlarınızda hissediyorsunuz" sözlerine yer verdi. "Binicilik, empati yönünüzü geliştirerek takım ruhunuzu canlandıran bir spor dalı" 13 yıldır binicilik ile ilgilendiğini belirten Ziraat Mühendisliği 1. sınıf öğrencisi Ali Rıza Denizoğlu ise biniciliğin karşılıklı güvene dayalı bir spor dalı olduğunu söyledi. Denizoğlu, "Binicilik sayesinde binicilik federasyonundan lisans aldım. Aynı zamanda antrenörlük belgesi de aldım. Üniversitemiz sayesinde atlar geldi, sonrasında da Tahir Mert hocamız geldi. Binicilik aslında karşılıklı güvene dayalı bir spor dalı. Atla birlikte o ritmi yakalayarak ata istediklerini iletebilme sanatıdır diyebilirim. Çünkü sonuç olarak canlı ile yapılan bir spor. Ve bu canlı da sizden fazlasıyla güçlü bir hayvan olduğu için uyum içerisinde ve ona hükmedebilme, aynı zamanda iş birliği yaparak hareket edebilme, empati yönünüzü daha da geliştirip bir nevi takım ruhunuzu canlandıran bir spor dalıdır diyebilirim" ifadelerini kullandı.