GENEL - 21 Ekim 2018 Pazar 09:33

Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları devam ediyor

A
A
A
Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları devam ediyor

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan anlaşmalar çerçevesinde “Türkiye’deki Irak ve Suriye Krizinden Etkilenen Sığınmacılar için Geliştirilmiş Destek” projesi kapsamında gerçekleştirilen “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları” toplantıları devam ediyor.

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan anlaşmalar çerçevesinde “Türkiye’deki Irak ve Suriye Krizinden Etkilenen Sığınmacılar için Geliştirilmiş Destek” projesi kapsamında gerçekleştirilen “Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları” toplantıları devam ediyor.


Basın buluşmalarının ikinci günü, Mülteci Destek Derneği (MUDEM) Genel Koordinatörü Safa Karataş’ın dernek ve proje hakkında bilgilendirmesiyle başladı. Karataş, “Doğrudan insanlara anadilinde ulaşabilmek adına hukuki danışmanlık, psiko-sosyal destek faaliyetleri ve bununla beraber en önemli faaliyetlerden bir tanesi belki genel halkla uyum ve bütünleşme faaliyetleri gibi faaliyetler yürütüyoruz. Sosyal barışa katkı sunduğumuz düşünüyoruz. En azından böyle bir çabamız var. Bu anlamda mültecilerin Türkiye’deki entegrasyonu ve uyumu da bizim için hayli önemli bir konu” şeklinde konuştu.



“Mültecilerle ilgili medyada yer alan her haber algıyı yönlendirmektedir”


MUDEM Genel Koordinatörü Safa Karataş’ın ardından söz alan SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak ise dernek hakkında verdiği kısa bilgilerin ardından mültecilerle ilgili doğru terminoloji ve kavramların kullanımı hakkında bir sunum yaptı. Göçmen, mülteci, sığınmacı ve geçici koruma ile ilgili tanımları anlatarak, medyadaki yanlış kullanımların en aza indirilmesi gerektiğini belirten Kavlak, basında yer alan her haberin insanların bakış açısını doğrudan değiştirdiğine de dikkat çekerek, “Mültecilerle ilgili medyada yer alan her haber algıyı yönlendirmektedir. Bu konuda gerçekten hassasiyet gösterilmesi gerekiyor” diye konuştu.



Ülkeler, göç konusunda üç kalıcı çözüm ürettiler


2. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle Avrupa’da çok ciddi bir nüfus hareketliliğinin oluştuğunu ve bu nüfus hareketleri evresinde ülkelerin sınırlarının değiştiğini ifade eden İbrahim Vurgun Kavlak, “İnsanlar yer değiştirdi ve işte bu yer değiştirmelerden kaynaklı sıkıntıları çözebilmek amacıyla ülkelerde konuya uluslararası çözüm getirme arayışı içerisine girdiler. Ardından 3 kalıcı çözüm tespit etmiş oldular. Bunlardan birincisi gönüllü geri dönüş, ikincisi yerel bütünleşme, üçüncüsü de üçüncü bir ülkeye yerleştirme. Gönüllü geri dönüş dünyada en fazla uygulanan çözüm olmakta. Yani kişilerin ülkelerindeki mültecilik yaratan sebepler ortadan kalktığında gönüllü olarak ülkelerine geri dönmesi. İkincisi yerel bütünleşme dediğimiz konu. Yerel bütünleşme, kişilerin sığındıkları ülkelerin kültürlerine, sosyal yapısına uyum sağlama süreçlerinin sonunda mültecilik statüsü de alarak ve devamında da belki vatandaşlığa geçmeleriyle son bulacak bir bütünleşme durumudur. Bu henüz Türkiye’de çok mümkün olmayabiliyor. Bunun da sebebi Türkiye’nin yine 1951 Cenevre sözleşmesine coğrafi bir kısıtlama ile imza atmış olması. Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye olan ülkelerin dışından gelen kişilere mülteci demiyor. Üçüncü olarak, üçüncü bir ülkeye yerleştirme konusunda ise her yıl ülkeler Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne belli kotalar belirlerler ve belirlenmiş olan bu kotalar çerçevesinde mülteci statüsü tanınmış olan kişiler Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği aracılığıyla bu ülkelere yerleştirip üçüncü bir ülkede hayatlarına devam ederler. Bu aslında dünyada en az uygulanan çözüm. Toplam mülteci nüfusunun sadece yüzde biri üçüncü ülkeye yerleştiriliyor” dedi.



“Ayrımcılık algısı oluşturulmasını doğru bulmuyorum”


Kavlak’ın ardından yerel medya mensuplarıyla bir araya gelen Kanal D Ankara Temsilcisi Ercan Gürses de ‘Medya ve Etik’ konusunda bir konuşma yaptı. Etikle objektivite kavramının doğrudan ilgisi olduğunu düşünmediğini dile getiren Gürses, “Aslında herkesin objektif olmadan subjektif bakış açısıyla bir haberi verdiğini düşünüyorum. Ama bu süreç zarfı içerisinde en azından bazı etik değerlere uyarsak mesela haberi oluştururken en azından iki tarafın da sesini duyurmak adına toplumsal sorumluluk içerisinde hareket edersek, bütün taraflarla istişare ederek bu haberi değerlendirirsek, bu bizi daha etik davranmaya itebilir. İçinde bulunduğumuz toplumda, ‘Bana ne? Neden ilgilenmeliyim?’ dediğimiz birçok şey de olabilir. Ama habercilik yaparken bunu söyleyemeyiz. Çünkü topluma zarar verebilecek bazı konular vardır. Mesela devletin çok önemli sırlarını sorgulamadan açığa çıkarmanın etik habercilik olmadığını düşünüyorum. Aklıma gelen ilk örnek olduğu için söylemek istedim. Bunun dışında etik bazı değerler var. Toplumun bazı değerleri var. Suriyeli sığınmacılar gündeme geldiğinde mesela onları toplumda düşmanlaştıracak, ayrımcılık yapılmasına yol açacak haberlere özellikle yer vermemek gerekir. Algıları bu şekilde işlemeyi de doğru bulmuyorum” şeklinde konuştu.



“Medya’da çocuğun yanlış temsili duyarsızlaşmaya sebep olabilir”


Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) olarak çocukların medyada nasıl temsil edildiği konusunda çok dikkat edilmesi gerektiğini dile getiren UNICEF Türkiye İletişim Uzmanı Tülay Güler, “Sadece biraz daha fazla izlenecek diye çocuk üzerinden duygu sömürüsü yapılmaması ya da çocukların onur kırıcı faaliyetler içinde görüntülerine yer verilmesi doğru değil. Sosyal medyada çocuğun kullanımı konusunda da çok fazla kontrolsüzlük söz konusu. Bununla ilgili biz UNICEF olarak çocukların medyada bu şekilde yer almasına izin verilmesini çok uygun bulmuyoruz. Ama bu aslında kişisel bir tercih. Çünkü örneğin Aylan bebek fotoğrafını kullanmak çok daha fazla insanın canını yakmakla beraber, çok daha fazla insanın harekete geçmesine sebep olacak. Ama bir süre sonra bu fotoğrafları görmek insanlarda bir alışma sürecini de yaratabilir ve duyarsızlaşmaya da neden olabilir. O yüzden bu tarz görüntülerin yer alması gerçekten biraz da kişisel görüşlerle, vicdani hesaplaşmalar sonucunda yapılmasına karar verilmesi gereken bir konu. Ama dediğim gibi biz UNICEF olarak genel anlamda çocukların bu şekilde medyada yer almasının olumsuz sonuçlarını daha fazla düşünüyoruz” diye konuştu.


Basın buluşmalarının ikinci gününde Global Haber Ankara Temsilcisi Faruk Demirel, TRT Dış Haberler Müdürü Ahmet Görmez ve gazeteci ve fotoğraf sanatçısı Mürsel Acay da medya mensuplarıyla kısa bir sohbet gerçekleştirerek, mülteciler konusunda görüşlerini ve yapılan haberlerin içeriklerinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı.



Sosyal medya ciddi bir silah olabilir


Sohbette sosyal medya konusuna değinilirken, sosyal medyanın etkili kullanıldığı zaman insanları etkileme potansiyeli olan ciddi bir silah olduğunu ifade eden Faruk Demirel, “Sosyal medyaya yansıyan haberler konusunda dikkatli olmak lazım. Sosyal medyanın kışkırtmalarıyla büyüyen olaylar konusunda bizlerin bu haberleri ekrana taşımayarak bir otokontrol vazifesi gördüğünü düşünüyorum. Çünkü çok lokal bir olay, bir ilin bir ilçesinin belki bir kasabadan daha küçük bir beldesinde meydana gelen bir olay, eğer bizim aracılığımızla Türkiye’nin gündemine getirilirse bütün Türkiye genelini etkileyebilecek bir potansiyel taşımaktadır” şeklinde konuştu.


Aynı konuyla ilgili olarak Ahmet Görmez ise, “Sosyal medyayı dinamit gibi bir maden açmak için de kullanabilirsiniz. Birilerine saldırıp, onun hayatını sona erdirmek için de kullanabilirsiniz. İyi ya da kötü kullanmak sizin elinizde. Nasıl ki bir elinde dinamit olan herkes iyi niyetle değilse, sosyal medyada da herkes iyi niyetli değil. Birkaç gün önce uluslararası bir araştırma vardı, ‘Sosyal medyada yalan bir haberin yayılma hızı doğru bir haberin yayılmasından 6 kat daha fazla’ diye. Çünkü yalan haber, sansasyon üzerinden gidiyor ve sansasyon çok daha hızlı bir şekilde ilerliyor” dedi.



“İnsanlar için bir sorumluluğumuz var”


2012 yılında Suriye’de başından geçen ve kendisini çok etkileyen bir olayı paylaşan TRT Dış Haberler Müdürü Görmez, savaş anında bir yerden kaçmanın ne demek olduğunu şu sözlerle anlattı:


“Hatay’la Suriye sınırında Azmarin Köyü’nün orada sığınmacılar Asi Nehri’nden Türkiye’ye kaçmaya başlamıştı. Bir anne, elinde bebeği. Herhalde bebek en fazla 40 günlük ufacık bir şeydi. Kadın kayığın içinden bebeğini bana uzattı. Biz kıyı tarafındayız ve kayık ufak ufak sürükleniyor. Şimdi düşünüyorum, kadın beni tanımıyor. Ben ruh hastası olabilirim, çocuğu alıp suya atabilirim. Çocuğu öldürebilirim, kaçırabilirim. Belki suya düşecek çocuk bilemiyorsunuz yani. Annenin kıyıya çıkıp çıkmayacağı da belli değil. Çünkü orası sıkıntılı bir kayalıktı. Bebeği aldım sonra anne de geldi, bebeği teslim ettik. O zaman çocuğum yoktu. Şimdi olsa muhtemelen atlar da alırım çocuğu. Ben ne zaman yolda bir Suriyeli görsem, aklıma o insanlar geliyor. İnsanlar için bir sorumluluğumuz var. Hangi dili konuştuğu, hangi dine mensup olduğu, ne yaptığı hiç önemli değil. Eviniz var. Mahalleniz var. Komşularınız, arkadaşlarınız, aileniz var. Hayatınızda bunların hepsinin bir anda elinizden gittiğini düşünsenize. Şimdi kim bunların tamamını bırakıp gidebilir? Ben bunu Gazze’de gördüm. Ben bunu Kuzey Irak’ta gördüm. Ben bunu Suriye’de gördüm. Afganistan’da gördüm. Şimdi ‘Suriyeliler Suriye’ye dönsün’ diyorlar. Nereye dönecekler? Hangi eve dönecek? Evi yok, apartman yok, o mahalle yok ortada. Basın mensupları olarak bunu göz ardı etmememiz gerekiyor.”



“Onlar için elimizden geleni yapmak zorundayız”


Görmez’in konuşmasına ek olarak Mürsel Acay da yaşadıklarını şöyle anlattı: “‘Suriyeliler dönsün’ diyoruz. 1992 yılında güvenli bölge oluşturulduktan sonra dönebildiler. Ben Kuzey Irak’a göreve gittiğim zaman o dönemde çocuk olanlar büyümüş orada idareci olmuşlar, polis müdürü olmuşlar, iş adamı olmuşlar. 2000’li yıllarda Suriye’de gazetecilik yaptığım dönemde Suriye’ye Türk malı çok giderdi. Türk haftaları düzenlenir, bizim mallarımız orada satılırdı. İthalatların büyük çoğunluğunu bizden yaparlardı. Niye? Türkiye’yi dost olarak gördükleri için… Ancak şimdi ölümün kol gezdiği o yerlere geri dönmelerini istiyoruz. Suriyeli dostlarımıza elimizden geleni yapmak zorundayız. Biz aynı durumda olsaydık ve oraya gitseydik eminim ki Suriyeliler de bize aynı muameleyi gösterilerdi.”



“Ülkenize olan sevginize hayranız”


Günün son oturumunda ise Suriyeli gazeteciler Ali Mohammed Shereef, Elham Esmail Hakkı ve Subhi Dusouki, “Suriyeli Gazetecilerin Gözünden Mülteciler” başlığı altında konuşmalar yaptılar.


Konuşmasında yaşadıkları ve içinde bulundukları durumu anlatan Ali Mohammed Shereef, “Medya çalışanları olarak çok önemli ve çok büyük bir görev yerine getirmekteyiz. Medya her zaman geleceğin şekillenmesinde büyük bir söz sahibi. Gerçeğin insanlara aktarılması büyük bir sorumluluktur. Biz her zaman sizin sevginize, bize karşı davranış biçiminize ve sizin kendi ülkenize olan sevginize hayranız. Keşke biz de kendi ülkemizde işlerimizi yapabilseydik, keşke bizim de böyle bir hükümetimiz olsaydı. Ama ne yazık ki böyle oldu” şeklinde konuştu.


Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nın üçüncü hafta programı yarın gerçekleşecek bir oturum ve değerlendirme konuşmasıyla devam edecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Yumurta tavuğu dağıtımında uzun kuyruklar oluştu Ziraat Odası tarafından Düzceli çiftçilere tavuk dağıtımı yapıldı. Yumurta tavuğu dağıtımında uzun kuyruklar oluştu. Düzce Ziraat Odası tarafından çiftçilere destek olmak amacıyla yapılan çalışmada 5 bin adet Ataks cinsi yumurta tavuğu dağıtıldı. Sabah saatlerinde başlayan tavuk dağıtımında tavuklarını almak isteyen Düzceli çiftçiler Ziraat odası önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Vatandaşlar, 170 TL’ye tavuk almak için bekledi. 3 Yıl yumurta veriyor Türkiye’de üretimi yapılan yerli Ataks tavuğu Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü tarafından yetiştirilirken 3 yıl kadar yumurta veriyor. Hastalıklara karşı dirençli, iklim şartlarını karşı dayanıklı olduğu bilinen Atkas tavuklarının yumurta rengi ise beyaz-kremsi renk şeklinde görülüyor. Yıllık yumurta verme ortalaması ise 240 ile 270 civarında oluyor. Çiftçimizin ihtiyacını karşılıyoruz Tavuk dağıtımı ile ilgili konuşan Düzce Ziraat Odası Başkanı Ramazan Öztürk, alışkanlık haline gelen civciv dağıtımını bu yıl tavuğa çevirdiklerini belirterek şunları söyledi; “Çiftçilerimize her yıl civciv dağıtıyorduk, bu yıl 3 aylık olarak 5 bin civarı tavuk dağıtımı yapacağız. Buda Düzce’ye 5 bin tavuğun girmesi demektir. Bu bir projedir. Çiftçilerimize katkımız olsun diye böyle bir çalışma yaptık. Talep olduğu sürece de dağıtıma devam edeceğiz. Bizim tahminlerimizde de fazla talep oldu. Bu talep çiftçilerimizin ihtiyacı olduğunu gösterdi. İhtiyaçları karşılamaya çalışıyoruz. Bu tavuklar yumurta tavuğudur. Düzce’mize her gün 5 bin yumurta girişi bu tavuklarla mümkün olacak. Karadeniz bölgesinde uygun olan Ataks cinsi tavuklar 170 TL’den çiftçimize veriyoruz." Tavuk almak için bekleyen Sinan Korkmaz ise; “Yeğenim ile birlikte tavuk alamaya geldik. Yumurtası ile doğal beslenmek için. Market yumurtası yerine kendi ürünlerimizi yetiştirmeyi tercih ediyoruz. 10-12 Tavuk almayı düşünüyorum”dedi. (SA-ALI-
Aydın Aydın inciri için zorlu mesai başladı Dünyanın en kaliteli incirinin yetiştiği Aydın’da sarılop incirinin üretimi için çiftçilerin zorlu mesaisi başladı. Küresel iklim krizi nedeniyle toprağın tavının kaçmaması için adeta zamanla yarışan Aydınlı çiftçiler, Aydın dağlarını ilmek ilmek işliyor. Traktör işlemediği için atlarla sürülen arazilerde eli kolu tutan herkes toprağı en iyi şekilde işlemek için çalışıyor. Türkiye’nin en verimli topraklarına sahip illerin başında gelen Aydın’ın incir üretimi yapılan sarp arazilerinde motorlu taşıtlar iş görmediği için halen toprak karasabanla işleniyor. Her türlü teknolojik imkana ve ekonomik güce sahip olmasına rağmen köylüler yamaç olan arazilerini sadece atlarla sürüp işleyebilirken, bir çift at ile çalışanlar aylık 75 bin TL ile 90 bin TL arasında kazanıyor. Çalışan herkese adeta mühendis maaşından fazla ücret ödenen Aydın dağlarında çalışan da çalıştıran da durumdan memnun iken çiftçilerin en büyük sorunu dolgun ücrete rağmen çalışacak kişi bulunmaması. Büyük Menderes Nehri’nin kuzey ve güney yamacında bulundan verimli Aydın dağlarında motorlu araçların iş görmemesi nedeniyle halen atlarla toprağı işlemek zorunda olduklarını belirten çiftçi Hayati Kuruş, bu işe hevesli olan kardeşi ile mesai yaptıklarını belirtti. Küresel iklim krizi nedeniyle son yıllarda mevsimlerin değişerek iklim şartlarının kıştan direkt yaz mevsimine döndüğü için toprağı işleme süresinin azaldığını belirterek adeta zamanla yarıştıklarını söyledi. Boyundan büyük sabanla toprağı işliyor Son yıllarda incir ve zeytinyağı fiyatlarının adeta altınla yarışması nedeniyle tarım sektöründe çalışmanın daha cazip hale geldiğini belirten ve küçük yaşına rağmen mahareti ile görenleri şaşırtan 14 yaşındaki Tunahan Kuruş, boyundan büyük işi başarıyor. Çocukluğundan beri tarla bahçe işlerinin içinde olduğunu belirten Küçük Tunahan, babasının kendisine hediye ettiği atlarla boyundan büyük sabanı atlara koşup çift sürüyor. Aylık 75-90 bin TL arasında para kazandığını ve halinden memnun olduğunu belirten Tunahan, görenlerin şaşırdığını söyledi. Kendisinin çift süreceğine inanmadığı için çalışırken izlemeye gelenlerin bile olduğunu belirten Tunahan Kuruş, çalışıp kazanmanın mutluluk verici olduğunu söyledi. Kardeşi ile birlikte dağlarda çift süren 24 yaşındaki Hayati Kuruş ise, mesleği babasından öğrendiğini çok meraklı ve istekli olduğu için kardeşine de öğrettiğini belirterek, “Aydın dağlarında üretim yapmak arazi yapısı nedeniyle zor. Yamaç olduğu için traktörün işlemediği bu incir bahçelerini atlarla sürüyoruz. Kardeşim Tunahan, bu işe çok meraklı ve oldukça da becerikli. Israrla kendisine at alınmasını istedi. Bizler gibi o da atlarla çift sürüyor” diye konuştu.
Düzce Düzceli atıcılardan tam isabet Atıcılar, hedefi 12’den vurarak, Türkiye şampiyonasına gitme hakkı kazandı Türkiye Atıcılık federasyonu tarafından organize edilen Havalı Silahlar Bölgesel Atıcılık Bölgesel Egemenlik Kupası’nda Düzceli sporcu gençler hedefini tam vurarak Türkiye Şampiyona’na gitme hakkı kazandı. Düzce Atıcılık ve Avcılık Federasyonu İl Temsilcisi Ali Süler, atıcılıkta Türkiye’nin en iyisi olacak sporcuları yetiştirmek için çalışmalarına devam edeceklerini söyledi. Düzce, avcılık ve atıcılık alanında genç yeteneklerin gelişimine tanık oluyor. İl Temsilcisi Ali Süler’in rehberliğinde, Düzce’nin genç erkek ve kız atıcıları, Sakarya’da düzenlenen Bölgesel Egemenlik Kupası’nda önemli başarılar elde etti. Genç kızlar kategorisinde Hayrunisa Gözütok bölge şampiyonu oldu. Ayrıca şampiyona sonunda genç erkekler kategorisinde Bülent Eryakalı, genç kızlar kategorisinde ise Şeymanur Koyuncu, Hayrunnisa Gözütok ve Tuğçe Nurşar Trabzon’da yapılacak olan Türkiye Şampiyonasına gitmeye hak kazandı. Derece yaparak başarı kazanan genç sporcular Haziran Ayı’nda Trabzon’da yapılacak olan Türkiye Havalı Silahlar Şampiyonası’nda Düzce’yi temsil edecek. Atıcılık ve Avcılık Federasyonu İl Temsilcisi Ali Süler yaptığı açıklamada; “Bu başarı, sadece bireysel yeteneklerin bir göstergesi değil, aynı zamanda Düzce’nin sporcuları destekleme ve onları ulusal düzeyde rekabet edebilecek seviyeye getirme konusundaki kararlılığının da bir kanıtıdır. Ben ve ekibimin özverili çalışmaları, genç sporcuların yeteneklerini keşfederek potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarına imkan tanımaya çalışıyoruz. Düzce’nin genç atıcıları, disiplin, odaklanma ve tutkuyla donatılmış olarak, gelecekteki yarışmalarda daha da büyük başarılar elde etmeye hazır görünüyor. Onların bu başarısı, diğer genç sporcular için de ilham kaynağı olacak ve Düzce’nin avcılık ve atıcılıkta bir merkez olarak ününü artıracaktır. Emeği geçen herkese yürekten teşekkür ederim” dedi.
Trabzon Batista Mendy, Trabzonspor’un savunma ve orta sahadaki jokeri oldu Trabzonspor’un sezon başında Fransa’nın Angres takımında transfer ettiği Batista Mendy, hem savunmada hem de orta sahada forma giyerek bordo-mavili takımın jokeri oldu. Trabzonspor, sezon başında Fransa’nın Angers SCO takımında 4 milyon 400 bin Euro bedelle transfer ettiği Batista Mendy’le, 4+1 yıllık sözleşme imzalamıştı. Mendy, hem savunmada hem de orta sahada görev alarak Ranz Beckenbauer, Philipp Lahm, Carles Puyol gibi defans, orta saha ve kanatlarda oynadıkları maçlarla takımlarında ’elmas’ olarak tabir edilen yıldız futbolcuların izinden gidiyor. Trabzonspor’un eski teknik direktörü Nenad Bjelica döneminde ön libero bölgesinde değerlendirilen Batista Mendy, Abdullah Avcı’nın takımın başına gelmesiyle defans, ön libero ve merkez orta sahada forma giydi. Son haftalarda stoper bölgesinde oynayan Fransız oyuncu, Trendyol Süper Lig’de ve Ziraat Türkiye Kupası’nda toplam 32 müsabakanın 11’inde ön libero, 11’inde stoper ve 10’unda ise merkez orta sahada görev yaptı. Mendy için bölgenin bir önemi yok Trabzonspor’un Fransız oyuncusu Batista Mendy için adeta saha içerisinde bölgenin bir önemi yok. Bordo-mavililer, Mendy’nin bu sezon ön libero olarak sahaya çıktığı 11 karşılaşmada 6 galibiyet, 2 beraberlik ve 3 mağlubiyet aldı. Fransız oyuncunun stoper bölgesinde top koşturduğu 11 mücadelede 8 galibiyet, 1 mağlubiyet ve 2 beraberlikle sahadan ayrılan Karadeniz temsilcisi, Mendy merkez orta sahadayken de 10 maçta 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 3 mağlubiyet elde etti. Trabzonspor Teknik Direktörü Abdullah Avcı, ihtiyaç doğması halinde Batista Mendy’nin bek oynatabileceğinin sinyalini de verdi. Ziraat Türkiye Kupası yarı final ilk maçında Fatih Karagümrük ile oynanan ve 3-2 bordo-mavililerin üstünlüğüyle sona eren maçın ardından Avcı, "Mendy’nin bana gelen raporunda 8, 6, 4 ve 2 numarada oynayabildiği açıkça görünüyor. Dünya futbolunda stoper topa artık en fazla dokunan oyuncudur. Orta sahada da faydalanacağız. Önümüzdeki sezonla alakalı da çalışmalarımızı sürdürüyoruz" ifadelerini kullanmıştı.