GENEL - 17 Nisan 2018 Salı 12:41

Sağlık-Sen Genel Başkanı Memiş: "Daha hijyenik çalışma ortamlarının oluşturulması gerekiyor"

A
A
A
Sağlık-Sen Genel Başkanı Memiş: "Daha hijyenik çalışma ortamlarının oluşturulması gerekiyor"

İş Sağlığı Kongresinde konuşan Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, "Güvende değiliz.

İş Sağlığı Kongresinde konuşan Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, "Güvende değiliz. Mobbing, tükenmişlik sendromu, psikolojik travmalar. Bunların hepsi, bizim hiç de yabancısı olmadığımız gerçekler. Daha hijyenik çalışma ortamlarının oluşturulması gerekiyor" dedi.


Sağlık-Sen ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının birlikte düzenlediği 1. Ulusal Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Sağlığı ve Güvenliği Kongresi, Ankara’da bir otelde yapıldı. Programın açılışına Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Memur-Sen Genel Başkan Vekili ve Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Serhat Ayrım ve çok sayıda davetli ve bürokrat katıldı. Programın açılışında konuşan Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, sağlık hizmetlerinin karışık bir yapıya sahip olduğunu, gerek hizmet edilen alandaki çeşitlilik, belirsizlik, tehlike ve risklerin yoğunluğu, gerekse hizmet alanlarında olağan dışı tutum ve davranışları sergilemeye açık olmasının görmezden gelinemeyeceğini söyledi. Sağlık çalışanlarının çalışma şartlarından dolayı büyük mağduriyetler yaşadığını hatırlatan Memiş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ise, ‘Önce İş Güvenliği’ diyerek çalışan güvenliğine dikkat çektiğini vurguladı.


Hasta güvenliği ve daha iyi bir sağlık hizmeti isteniyorsa, vatandaşa bu hizmeti sunan sağlık çalışanlarının güvenliğinin sağlanması gerektiğini söyleyen Memiş, "Sağlık çalışanları hem mesleki risklerden hem de meslek hastalıklarından korunmalıdır. Olay yerine yetişmek için zamanla yarışan gencecik paramediklerimizin trafik kazalarında aramızdan ayrılmasını yok mu sayalım? Hastasından kan almaya çalışırken eline batan iğne ile Kırım Kongo kanamalı ateşinden hayatını kaybeden Nazlı Hemşire için üzülmeyelim mi? Hastası tarafından öldürülen Dr. Ali Menekşe’yi, hasta yakını tarafından öldürülen Dr. Ersin Aslan’ı nasıl unutabiliriz?" şeklinde konuştu.



"Sağlık çalışanları risk altında"


Çalışma şartlarındaki olumsuzluktan dolayı hemşirelerin anksiyete bozukluğu yaşadıklarını, anestezi çalışanlarının dermatit, ebelerin bel fıtığı, laborantların hepatite, radyoloji çalışanlarının ise kansere yakalandığını ileri süren Memiş, hekimlerin ise bu hastalıkların hepsine yakalandığını kaydetti. Bu hastalıkların yanı sıra sağlık çalışanlarının karşılaştığı başka sorunlar da olduğuna dikkat çeken Memiş, bunların başında ise şiddetin geldiğini ifade etti. Sağlık çalışanlarının ruhen de bir saldırı yaşadığını ve güvende olmadıklarının altını çizen Memiş, "Güvende değiliz. Mobbing, tükenmişlik sendromu, psikolojik travmalar. Bunların hepsi, bizim hiç de yabancısı olmadığımız gerçekler. Daha hijyenik çalışma ortamlarının oluşturulması gerekiyor" dedi.


Sağlık Bakanlığının, Sağlık Kalite Standartları üzerinden hastaneleri puanlaması gibi, kaliteli ve nitelikli çalışma ortamlarında sağlık çalışanlarının memnuniyetinin de önemsenmesi ve bu konuda elde edilecek başarının, sağlık tesisleri için de pozitif bir gösterge olması gerektiğini belirten Memiş, "Yani, çalışanlar olarak biz de memnun edildiğimiz kadarıyla sağlık tesisine bir averaj sağlıyoruz, bu sayede sağlık tesisleri bir değer kazanıyor. Sağlık sistemi sadece hasta merkezli olmaz, yalnızca hastanın güvenliği, rahatı, memnuniyeti, beklentisi karşılanarak olmaz. Sürdürülebilir ve başarılı bir sağlık sistemi için sağlık çalışanlarımızın da mesleki saygınlığını gözetmek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli tedbirleri almak, iş tatminini sağlamak ve çalışma koşullarını daha da ileriye götürmek zorundasınız. Yoksa bu sistem sürdürülebilir değildir. Sağlık çalışanlarımızı ezerek, üzerek, örseleyerek, yetersiz istihdam, ağır çalışma koşulları, şiddet, mobbing ve tükenmişlik içerisinde hastaları daha fazla memnun edemezsiniz" ifadesini kullandı.



"İş sağlığı ve güvenliğinde kamu öncü olmalı"


Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın ise konuşmasında, sendikacılığın sadece muhalefet etmek olmadığının, hayatın kalitesini artırmak için önemli bir oluşum olduğunun Sağlık-Sen’in bu çalışması ile bir kez daha ortaya konulduğunu söyledi. Yalçın, iş sağlığı güvenliği konusunun, insanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesinin hayat bulmuş hali olduğunu kaydetti.


Çalışanların en fazla şikayet ettikleri konunun iş kazaları olduğuna dikkat çeken Yalçın, "İş kazaları ve bu kazalarda hayatını kaybedenlerin sayısı ürkütücüdür. İş sağlığı güvenliği öncelikli konudur. Önemsenmesi ve ciddiyetle adım atılması son derece önemlidir. Kamu, bu konuda özel sektöre de öncülük etmelidir. Mevzuat düzenlemelerinin kamuda daha hızlı hayata geçmesi gerekir. Kamuda düzenlemelerin hayata geçmesi, yenileme dönemlerinde öteleniyor" diye konuştu.


İş stresi ve iş sağlığı güvenliğinin sağlık çalışanlarında diğer çalışma alanlarına göre daha fazla önem arz ettiğini ve risk oluşturduğunu söyleyen Yalçın, sağlık çalışanlarının iş gereği riske en açık kamu görevlileri arasında yer aldığını belirtti.


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ayrım ise, Sağlık-Sen ile böyle bir programı gerçekleştirmekten memnun olduklarını söyledi. Sağlık hizmetlerinin tehlikeli sınıfta yer aldığını hatırlatan Ayrım, bu sebeple sağlık çalışanlarının iş güvenliğine ayrı bir önem verdiklerini ifade etti.


SASAM Sağlık Politikaları Direktörü İlhan ise SASAM’ın çalışmaları hakkında bilgi verdi. İlhan, çalışan sağlığı genelinde, sağlık çalışanlarının iş güvenliğinin ele alınacağı kongrede, geliştirilecek çözüm önerilerinin sorunların çözümüne katkı sunacağına inandığını kaydetti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep GİBTÜ’de “Teknoloji ve Toplumun Dönüşümü" paneli GİBTÜ Rektörü Prof. Dr. Şehmus Demir, son yıllarda toplumun yarası haline dönüşen sosyal medya bağımlığının madde bağımlığı kadar tehlikeli olduğuna vurgu yaptı. Rektör Demir, “Dijital dönüşüm, internet kullanımı, gençleri sosyal izolasyona sokabiliyor. Gençleri sosyal medya bağımlısı haline getirip, toplumdan soyutluyorlar. Bu sorunla mücadele etmek gerekiyor. Sosyal medya bağımlılığı, madde bağımlığı kadar tehlikeli” dedi. Türkiye’de İnternetin 31. Yıldönümü kapsamında Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde İnternet Haftası paneli düzenlendi. Panelin bu yıl konusu "Teknoloji ve Toplumun Dönüşümü" oldu. Panelde Hasan Kalyoncu Üniversitesi OSB Teknokent Genel Müdürü Ekrem Tekin “Yeni İnternet Devrimi” başlıklı sunum, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Cemal Aktürk “Türkiye’ de İnternet Kullanımı ve Siber Zorbalık” temalı sunum, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Personeli Velişan Kılınç “Güvenli İnternet Kullanımı” temalı sunum, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Umut Salur “Web 3.0’da Yapay Zekanın İşlevi” konulu sunum Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Yasin Pak ise “Eğitimde İnternetin Rolü ve Geleceği” başlıklı sunum yaptı. “GİBTÜ yapay zeka alanında çalışıyor” Teknoloji ve Toplumun Dönüşümü Panelinin açılış konuşmasını yapan GİBTÜ Rektörü Prof. Dr. Şehmus Demir, yapay zeka ve sosyal medya kullanımı konusunu ele aldı. Rektör Demir, yapay zekanın son yıllarda bütün dünyayı peşinden sürükleyen bir alan olduğunu vurguladı. Demir, “Yapay zeka konusunda Türkiye’nin çok ciddi manda inisiyatif alması gerekiyor. Biz de Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak bu konuda elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Yapay zeka yepyeni sorunları da beraberinde getiriyor. Bu sorunlarla da baş etmek gerekir. Etik sorunlar, sosyal sorunlar, ekonomik sorunlar, psikolojik sorunlar. Bunların hepsiyle yüzleşeceğiz. Yapay zeka konusunda bir ülke, bir üniversite, bir kurum ne kadar bütçe ayırıyorsa, ne kadar proje yapıyorsa o kadar çok ön plana çıkacaktır. Yapay zekadan uzak durmamak gerekiyor. Öğrencilerimiz gençlerimiz yapay zeka konusunda kendilerini çok iyi yetiştirmeleri gerekiyor. Yapay zekanın gelişmesiyle beraber belki de yazılım mühendisliği yok olacaktır. Yazılımı yapay zeka yapacak konuma geleceğiz. Geleceği görerek çok iyi hazırlık yapmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Sosyal medya bağımlılığı, madde bağımlığı kadar tehlikeli” Son yıllarda toplumun yarası haline dönüşen sosyal medya kullanımı konusuna da dikkat çeken Rektör Demir, “Dijital dönüşüm, internet kullanımı, gençleri sosyal izolasyona sokabiliyor. Bu çok önemlidir. Gençleri sosyal medya bağımlısı haline getirip, toplumdan soyutluyorlar. Bu sorunla da mücadele etmek gerekiyor. Sosyal medya bağımlılığı, madde bağımlığı kadar tehlikeli. Benim gözünde eş değerler. İnternet kullanımı sosyal bölünmeye de yol açıyor. Neden derseniz? Bir gurup insan internete dijital ortama çok hızlı erişebiliyorken, bazı guruplar ise bunun tamamen uzağında kalıyor. Böyle olunca toplumda bölünmüşlüğe gidiliyor. Artık bilgiye erişmek çok kolay ama bilgiyi dönüştürmek gerekir. Dijital dünyayı nasıl kullanmamız gerektiğini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Dijital medyayı kullanmak sadece sosyal medyayı kullanmak değil” diye konuştu. “Yapay zekayı öğrenenler gelecekte dünyayı yönetecek” Panelistlerden Hasan Kalyoncu Üniversitesi OSB Teknokent Genel Müdürü Ekrem Tekin “Yeni İnternet Devrimi” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Tekin, “90’larda interneti öğrenenler; bugün dünyayı yönetiyor. Bugün yapay zekâyı öğrenenler gelecekte dünyayı yönetecek” dedi. Tekin’den sonra Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Cemal Aktürk “Türkiye’ de İnternet Kullanımı ve Siber Zorbalık” temalı sunumunu gerçekleştirdi. Gaziantep Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Personeli Velişan Kılınç “Güvenli İnternet Kullanımı” temalı sunumuyla bilgilendirmede bulundu. Sunumların ardından GİBTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Bedir tarafından Konuşmacılara “Teşekkür Belgesi” verildi. GİBTÜ Rektörlük Konferans Salonu’nda gerçekleşen Panele; öğrenciler, akademisyenler ve idari kadro yoğun ilgi gösterdi.
Trabzon Lipton Türkiye, çay hasadı için kolları sıvadı Dünyadaki çay uzmanlığını Doğu Karadeniz’de yetişen Türk çayı ile buluşturan Lipton Türkiye, 2024 yaş çay sezonu için kollarını sıvadı. Türkiye’de de çayseverlerin en çok tercih ettiği markalardan biri olan Lipton, yüzde 100 sürdürülebilir çay tarımı ve yerel ekonomiyi kalkındırma odaklı yaklaşımıyla, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde başlayacak olan çay hasadı için gün sayıyor. Şirket, ayrıca Sakarya’daki fabrika projesiyle de Türkiye’deki yatırımlarına devam edeceğini belirtiyor. Lipton Türkiye ile yüzde 100 sürdürülebilir çay tarımı Yapılan açıklamaya göre, Türk çayının geleceğe ulaşmasını ve Karadeniz doğasının korunmasını amaçlayan Lipton Türkiye, Türkiye’de Yağmur Ormanları Birliği (Rainforest Alliance) Sürdürülebilirlik Sertifikası ile tarım yapan ilk çay markalarından biri. Şirket; insana, doğaya ve çevreye duyduğu saygıyla, ekolojik ömrünü tamamlamak üzere olan Türk çayının ve çay kültürünün temsil ettiği değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması için çalışıyor. Bu yolculukta çiftçisiyle el ele yürürken, bölge insanının hayatına da değer katıyor. Doğayla ve toprakla olduğu kadar üreticiyle de sürdürülebilir ilişkiler kuran şirket, çiftçilerin sağlıklı, güvenli, etik koşullarda üretim yapması için projeler yürütüyor ve eğitimler veriyor. Yatırımlarla yerel kalkınmaya katkı Pazar ve Fındıklı’da bulunan fabrikalarına ek olarak şirket, Sakarya Arifiye’de de yaklaşık 650 milyon liralık bir yatırım gerçekleştiriyor. Temel atma töreni geçen yıl gerçekleştirilen çay paketleme fabrikasının bu yıl içinde üretime başlaması öngörülüyor. Fabrika projesinin, Sakarya ve çevresinde yaklaşık 300 kişiye istihdam sunması hedefleniyor. Konu hakkında değerlendirmede bulunan Lipton Türkiye Genel Müdürü Fatih Atay, “Şirket olarak Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ekonomik, sosyal ve doğal hayatı için değer oluşturmak önceliğimiz. Çay uzmanı kimliğimizle bitkilerin iyiliğini sadece tüketicilerimize değil, çayın yolculuğu boyunca dokunduğu tüm paydaşlarımıza ulaştırmak istiyoruz. Üreticilerimiz de bu paydaşlarımızın başında geliyor. Onları dinlemeye, ihtiyaçları doğrultusunda adımlar atmaya ve Türk çayını ve temsil ettiği değerleri birlikte geleceğe taşımaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Manisa İl Müdürü Öztürk; “Gelişen teknolojinin tüm imkânları ile sahadayız” Manisa’da Tarım ve Orman Müdürlüğü olarak teknolojinin imkanlarını kullanarak çiftçilere her konuda destek olduklarını söyleyen Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk “Üreticilerimiz sosyal medya ve SMS sisteminden gelen mesajlara dikkat etmeli, önerilen tavsiyelere uymaya özen göstermelidirler” dedi. Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk bitkisel üretim sezonun başlamasıyla birlikte üreticilerin dikkat etmesi gereken hususlara yönelik açıklamalarda bulundu. Tecrübeli teknik personel kadrosu ve gelişen teknolojinin tüm imkânları ile sahada olduklarını belirten İl Müdürü Öztürk; “İl ve İlçe Müdürlüklerimizde görev yapan teknik personellerimiz sahadaki hastalık ve zararlı takibine yönelik olarak düzenli olarak kontroller gerçekleştirmektedir. Teknik personellerimiz gerek fenolojik gözlemler gerekse monitör tuzak kontrolleri ile hastalık ve zararlı tespitini yapmakta sosyal medya, SMS sistemi ve sahadaki çiftçi görüşmeleri ile mücadelenin doğru zamanda doğru yöntemle gerçekleşmesini sağlamaktadırlar. Üreticilerimiz sosyal medya ve SMS sisteminden gelen mesajlara dikkat etmeli, önerilen tavsiyelere uymaya özen göstermelidirler. Henüz SMS sistemine kaydını yaptırmamış olan üreticilerimiz ilgili İlçe Müdürlüklerine başvurarak sisteme kayıtlarını yaptırmaları önem arz etmektedir” dedi. İl genelinde 50 adet Tahmin ve Erken Uyarı İstasyonu, 48 adet Dijital Kameralı Feromon Tuzak bulunduğuna vurgu yapan Metin Öztürk; “Tahmin ve Erken Uyarı İstasyonları ile bölgedeki hava sıcaklığı, ortam nemi, yağış miktarı, toprak sıcaklığı ve yaprak ıslaklığı gibi verilerin saatlik ortalamaları kaydedilmektedir. Dijital Kameralı Feromon Tuzaklar ile de tarım ürünlerindeki zararlı popülasyonun takibi gerçekleştirilmektedir. Elde edilen veriler ile mücadelenin en doğru zamanda tespiti sağlanmaktadır. Bu sayede gereksiz ilaçlamalardan kaçınılmakta, ürün kayıpları önlenerek maddi kayıpların da önüne geçilmektedir. Dün olduğu gibi bugün de üreticilerimizin yanında yer almaya, onlara teknik destek vermeye devam ediyoruz. Yeni sezonun tüm üreticilerimiz için hayırlı, bereketli ve bol kazançlı olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.