SAĞLIK - 06 Ekim 2015 Salı 09:57

Sağlıkta Akredite Olmayan Konuşmalar Bilgi Kirliliğini Artırıyor

A
A
A
Sağlıkta Akredite Olmayan Konuşmalar Bilgi Kirliliğini Artırıyor

Sağlık-Sen tarafından düzenlenen Sağlık Okuryazarlığı Sempozyumu’nun Sağlıkta Bilgi Kirliliği başlıklı oturumunda, sağlık okuryazarlığının önemi, bilgi kirliliği ve çıkar sağlamak amaçlı bazı kişilerin magazin ve medya figürü haline getirilmesi konuları ele alındı.
Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hacı Ömer Tontuş, oturum başkanlığı da yaptığı panelde yaptığı konuşmada, bilgi kirliliğini önlemede, akredite olmayan konuşma metinlerinin yapılmamasının önemini vurguladı. Bir kişinin kendi veya bir başkasının çıkarları için bilgisini kullanmasının bir yanıltma olduğunu belirten Tontuş, çıkarın sadece maddi çıkar olmadığını, beğeni, alkış, daha çok yere çağrılma gibi çıkarların da varlığına dikkat çekti. Sağlık okuryazarlığının gelişmesinin zaman içinde çözülecek bir konu olduğunu ifade eden Tontuş, “Tıp fakültesinde sağlık iletişimini okutmak sorumluluğu yerine getirmektir. Bunun hayata geçmesi 8 ile 10 yıllık bir süreçtir. Sivil toplum örgütleri pozisyon aldığı müddetçe bunu başarabiliriz. Bu toplantı çok önemlidir” dedi.
ÇOBANOĞLU: "SAĞLIĞIN EKONOMİK BOYUTU ÇEKİCİ FAKTÖR OLUŞTURUYOR"
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Etiği ve Tıp Tarihi ABD Başkanı Prof. Dr. Nesrin Çobanoğlu da, sağlıkta bilgi kirliliğinin doğrudan hasta haklarını etkileyen sonuçlar doğurduğunu söyledi. Hastaların doğru bilgilenme hakkına sahip olduğunu söyleyen Prof. Çobanoğlu ayrıca hastaların saygı görme hakkına da sahip olduğunu hatırlatarak, sağlıkla ilgili doğru bilgilendirilmenin önemine dikkat çekti. Sağlığın ekonomi olarak da önem taşıdığını ifade eden Nesrin Çobanoğlu, “Sağlığın ekonomik boyutu bazı insanlar için de çekici bir faktör oluşturuyor. Belirli çıkar gruplarına hizmet edenler ya da kendisine çıkar sağlamak isteyen bazı gruplar, şarlatanlar sağlıkta doğru bilgi yerine yalan yanlış bilgilerle yönlendirerek kendilerine çıkar sağlamak için bunu kullanıyor. Bilgi kirliliği tedavi sürecini olumsuz etkileyen sonuçlar ortaya çıkarır.” Dedi. Bilimsel bilginin daha güvenilir bilgi olduğunu ifade eden Çobanoğlu, bunun bir parçasını çekerek vermek ya da bu bilgiyi kendi çıkarları doğrultusunda ekonomik çıkar için kullanmanın etik dışı olduğunu vurguladı.
ELGİZ YILMAZ: "HEKİMLER MEDYA FİGÜRÜ HALİNE GETİRİLMEMELİ"
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Elgiz Yılmaz da ‘Sağlık Enformasyonunun Önemi’ konulu sunumunda, bazı hekimlerin medya figürü haline getirilmesini eleştirdi. Sağlıkla ilgili yanlış bilgilerin yanı sıra tıbbi temeller ya da kanıta dayalı olmayan bilgiler sunan bazı figürlerin bulunduğuna dikkat çeken Yılmaz, sağlık okuryazarlığının amacının; bilgiyi doğru anlamlandırma yetisi kazandırmak olduğunu söyledi.
YEŞİM SERT KARAASLAN: "MEDYA SAĞLIK HABER DİLİNİ İYİ SEÇMELİ"
Anadolu Ajansı Sağlık Muhabiri Yeşim Sert Karaaslan ise konuşmasında, medyanın sağlık haberciliğinde kullanacağı dili iyi seçmesi gerektiğini söyledi. Aynı konuda birbirine zıt haberleri görmek mümkün olduğunu belirten Karaaslan, haber yazılırken ve tv’lerde işlenirken dikkat edilmesi gerektiğini dile getirdi. Haberlerde toplumsal fayda gözetilmesi gerektiğini de vurgulayan Karaaslan, “Bir uyuşturucu kullanıcısı ile konuşurken, uyuşturucuyu nasıl temin ettiklerine haberde yer verilmemelidir. Haberde kullanılan görseller, yol gösterici olmamalıdır. Bilimsel geçerliliği olmayan haberlere, medyada yer verilmemesi gerekir” ifadesini kullandı.
SERHAT ÖZEREN: "İNTERNETTE ULAŞILAN BİR BİLGİ BAŞKA KAYNAKLARDAN DA TEYİT EDİLMELİ"
İnternet Geliştirme Kurulu Başkanı Serhat Özeren de ‘Sağlıkta Bilgi Kirliliği ve Güvenilirliği’ sunumunda, internet yoluyla elde edilen bilgilerin mutlaka başka kaynaklardan da teyit edilmesi gerektiğini ifade etti. Teknoloji ve internet dünyasının sel gibi üstümüze geldiğine işaret eden Özeren, bundan kurtulmak yerine doğru kullanmayı öğrenmemiz gerektiğini söyledi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi’nin ilk etabı yıl sonunda açılacak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 50 bin metrekarelik kapalı alanda hizmet verecek Hıfzıssıhha-Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi’nin ilk etabının inşaatının tamamlanarak, yıl sonuna kadar açılmasının planlandığını açıkladı. Türkiye’nin "aşı üretim üssü" için çalışmalar devam ediyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Sağlık Bakanlığı öncülüğünde 50 bin metrekarelik kapalı alanla hizmet verecek olan Hıfzıssıhha-Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi’nin ilk etap inşaatı yakında tamamlanıyor" ifadesini kullandı. İnşa çalışmaları hızla devam eden merkezde Türkiye’nin aşı alanında söz sahibi bir ülke olmasının planladığını belirten Bakan Koca, "Ankara Esenboğa Havalimanı yakınlarında 50 bin metrekarelik kapalı alana sahip olacak merkez, aşının yanı sıra bazı genetik ürünlerin AR-GE ve üretim çalışmalarını da yürütecek" dedi. İlk etabın yıl sonuna kadar açılması hedefleniyor Merkezin inşa çalışmalarının üç etapta ilerlediğini vurgulayan Bakan Koca, "İlk etabın inşaatı tamamlanma noktasına gelirken, bazı araştırma, üretim laboratuvarlarını içerisine alan bölümün yıl sonuna kadar hizmete alınması hedefleniyor. Merkez inşaatının ikinci etabında ise aşı üretim tesisleri yer alacak. Üçüncü etapta cihazların montajı ve ruhsatlandırılması işlemleri yapılacak" dedi. Aşıların "yerli ve milli" olacağına dikkati çeken Bakan Koca, şunları kaydetti: "Sağlık Bakanlığı, yeni Hıfzıssıhha Merkezi ve Türkiye’de aşı üretim süreçleriyle ilgili bilgi birikimine sahip bilim insanlarıyla bilgiyi ürüne dönüştürmeyi, yerli üretim imkanlarını geliştirerek dışa bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor. Öncelikli olarak çocukluk çağı bağışıklama programındaki kuduz, Hepatit A ve suçiçeği gibi üç aşının teknoloji transferiyle Türkiye’de üretimi planlanıyor." Bakan Koca, merkezin faaliyete geçmesiyle birlikte 2028’den itibaren bağışıklama programındaki aşıların yüzde 86’sının Türkiye’de üretilmesinin planlandığını ifade etti.
Konya Liseli genç kondisyon bisikletinde harcadığı enerjiyi elektriğe çevirdi Konya’da meslek lisesinde eğitim gören 11. sınıf öğrencisi spor salonunda kondisyon bisikletinde harcadığı enerjinin boşa gitmemesi için fikrini paylaştığı öğretmeni ve sınıf arkadaşlarıyla geri dönüşüm malzemelerini kullanarak yaptığı kondisyon bisikletinde elektrik üretti. Konya’da yaşayan ve Mehmet Tuza Pakpen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde öğrenim gören 11. sınıf öğrencisi Abdullah Arda Efe, okul çıkışında spor salonuna gitti. Burada kondisyon bisikletine binen Abdullah Arda Efe, okuldaki öğretmenlerinden edindiği bilgi ile enerjisini boşa harcadığını düşünmeye başladı. Yahya, hareket enerjisini elektrik enerjisine çevirmek için spor salonundan çıkıp gittiği evinde proje hazırlamak için kolları sıvadı ve uzun süren bir çalışmanın ardından kondisyon bisikleti pedalına bağlayacağı çamaşır makinası motorundan elde edeceği elektriği aküye aktaracağı bir çalışma hazırladı. Öğretmenlerine sunduğu bu çalışmayla yapım aşamasına geçen Abdullah Arda Efe, arkadaşlarının da desteği ile kondisyon bisikletinden elektrik üretmeyi başardı. “Spor salonunda hareket enerjisinin boşa gittiğini fark ettim” Kondisyon bisikletinden elektrik üreten 11. sınıf öğrencisi Abdullah Arda Efe, “Spor salonuna günlük sporumu yapmaya gitmiştim. O sırada hareket enerjisinin boşa gittiğini fark ettim. Okulda derslerde gördüğümüz üzere hareket enerjisini elektrik enerjisine çevirebileceğimizi öğrenmiştik. Ben de böyle bir şey yapabileceğimi düşündüm. Hocalarıma sundum ve hocalarımızla böyle bir şey yapabileceğimize karar verdik. Çalışmalarımızla bu bisikletimizi ortaya çıkardık. Gayet de güzel çalışıyor. Hareket enerjisini elektrik enerjisine çevirerek günlük hayatta kullanılabilmemize imkan sağlıyor. Mesela, en basit telefonumuzu şarj ederken, televizyonumuzu çalıştırırken veya başka bir işte hiç fark etmez elektrik enerjisini kullanabiliyoruz” dedi. “Hedefim bu alandan ilerlemeyi düşünüyorum” Bisiklet ile ürettikleri elektrik enerjisini depoladıklarını anlatan lise öğrencisi Abdullah Arda Efe, "Ürettiğimiz elektriği istediğimiz gibi kullanabiliyoruz. İstersek ampul yakmakta, istersek makineleri çalıştırmak ve istersek telefonu şarj etmekte birçok şey de kullanabiliyoruz. En basit bir projemiz. Ülkemizde birçok spor salonunda böyle bisiklet var. Sadece spor salonlarında değil evlerde de var. Böyle bir şey hem insanlar için hem iş yeri sahipleri için hem de dünyamız için, çevre kirliliği açısından çok güzel sonuçlar elde edebileceğimize inanıyorum. Çalışmalarımıza gelecek olursak, ilerideki hedeflerim bu alandan ilerlemeyi düşünüyorum. Böyle makinelerle, insanlık yararına makineler yaparak hem ülkemize hem dünyaya hem kendime katkı sağlayacağımı düşünüyorum” şeklinde konuştu. “Telefonumuzu tam 30 kez şarj edebilmekte, 22 inç, 25 watt gücündeki bir led televizyonu 12 saat çalıştırabilmekte” Hazırladıkları projede birçok geri dönüşüm malzemesi kullandıklarını anlatan Abdullah Arda Efe’ye çalışmalarında destek veren sınıf arkadaşı Baki Yıldırım ise, “Çamaşır makinesinin motorunu kullandık. Normal 6 vitesli bisikletin vitesini kullandık. Onun dışında bisiklet kasasını onları söktük bu şekle getirdik. Böyle geri dönüşümü kullandık. Normal evlerde de bulabileceğimiz şeyleri aslında kullanmış olduk. 3 bin miliamper batarya kapasitesi olan bir telefonumuzu tam 30 kez şarj edebilmekte ve 22 inç, 25 watt gücündeki bir led televizyonu 12 saat çalıştırabilmektedir. Bununla beraber 1 saat hiç aralıksız pedal çevirirsek 640 kalori yakabiliriz. Tam dolu bataryamız ise 10 saat pedal çevirince tam dolu olmaktadır” ifadelerini kullandı. “Bu projenin başından sonuna kadar öğrenciler büyük ilgi gösterdiler” Öğrencilerin üretime katılması, özgüvenine kavuşmuş olmasının eğitim anlamında önemli olduğuna dikkat çeken Endüstriyel Otomasyon Teknik Alanı Öğretmeni Atölye Şefi Mehmet Ali Yılmaz, “Gerçekleştirebilir miyiz diye biraz bir literatür taraması yaptık. Fikrin güzelliği şöyleydi insanlar spor yaparken aynı zamanda açığa çıkan enerjinin değerlendirilmesi şeklindeydi. Biz bunun tabanını zaten derslerimizde işliyoruz. Çocuklara anlatıyoruz. Burada açığa çıkan hareket enerjisiyle elektrik üretilebileceğini, bunun depolanabileceğini, depolandıktan sonra da faydalı yerlerde kullanılabileceğini öngörerek bu projeye başladık. Bu projenin başından sonuna kadar öğrenciler büyük ilgi gösterdi. Öğrencilerin katılması, öğrencilerin oradaki parametreleri bilmesi, oradaki elemanlar hakkında bilgi sahibi olması tabii ki bizi sevindiriyor. Çocukların bu konuda biraz üretime iştahlı olmaları veya üretim için bir fikir yürütmeleri bizler için sevindirici bir durum. En azından öğrencinin üretime katılması veya bir şeyler yapabileceği özgüvenine kavuşmuş olması bile eğitim anlamında bizim bir yerlere geldiğimizi gösteriyor. Bu da bizler açısından en azından öğrencilerimiz için bir geri dönüş olarak faydalı olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.