SPOR - 07 Temmuz 2015 Salı 11:07

Sanayiden Ve Pazardan Minderin Zirvesine Giden Yol

A
A
A
Sanayiden Ve Pazardan Minderin Zirvesine Giden Yol

Küçük yaşta babalarının yanında tamirhanede ve pazarda çalışarak harçlıklarını çıkaran ve bu paralarla gıda giderlerini sağlayarak ağır sıklet olan milli güreşçilerimiz Yunus Emre Dede ile Osman Yıldırım, “Hedefimiz bir gün olimpiyatlarda Türk Bayrağı’nı dalgalandırmak” dedi.
Genç yaşlarına rağmen sayısız başarının altına imza atan ve dünya şampiyonu milli güreşçiler Taha Akgül ile Rıza Kayaalp’in veliahtı olarak gösterilen genç sporcular Dede ve Yıldırım, önümüzdeki yıllarda milli mayoyu onlardan almak istediklerini belirtti.
DEDE: “ŞAMPİYON OLDUĞUM GÜN, BABAM TAMİRHANEYE SOKMADI”
Ata sporu güreşe küçük yaşlarda gönül verdiğini ama bir yandan da maddi koşulların kendisini frenlediğini belirten Avrupa şampiyonu milli güreşçi Yunus Emre Dede, ASKİ Spor Kulübü bünyesinde antrenmanlarını sürdürerek serbest stil 120 kiloda ülkemizi temsil ettiğini hatırlatarak, “Okullar tatile girdiğinde her sabah sanayiye giderdik. Bir yandan babama yardım ederdim, bir yandan da cep harçlıklarımı çıkarırdım. Kazandığım paralarla sürekli yemek yerdim çünkü güreşçi olmak istiyordum. Yıldızlar kategorisinde Avrupa şampiyonu olduğum gün, babam, tamirhanenin kapılarını bana kapattı. Daha sonra yıldızlar dünya üçüncülüğü ve gençler kategorisinde Avrupa ikinciliği elde ettim. Sıradaki hedefim, dünya şampiyonumuz Taha Akgül’den milli mayoyu alarak olimpiyatlarda İstiklal Marşı’nı okutmak” ifadelerini kullandı.
YILDIRIM: “1 KİLO ELMA SATINCA 1 TANE DE BEN YERDİM”
İlkokul yıllarında sahip olduğu fiziki yapı ile dikkatleri üzerine çeken ve ailesinin yönlendirmesiyle güreşe başlayan “Minik Dev” lakaplı Osman Yıldırım, hafta sonları babasının yanında çalışarak pazarda meyve sattığını söyledi.
Sattığı meyvenin her kilosu için bir tane de kendisinin yediğini dile getiren Yıldırım, “Müşterilerin ilgisini çekerdim ve daha fazla satış yapardım. Babam da gün sonunda bana hak ettiğim kadar para verirdi. Bu paralarla yemek yerdim çünkü ağır sıklet olmam için bol miktarda besin almam gerekiyordu. Türkiye Şampiyonaları’nda kazandığım altın madalyalarla yoluma emin adımlarla devam ettim. Ama hala babamın yanında yardım amacıyla çalışıyorum. Ekmeğin nasıl kazanıldığı değil, helal olup olmadığı önemlidir. Geldiğimiz yeri asla unutmayız. Şu anda Ankara MTA Spor Kulübü’nde çalışmalarımı sürdürüyorum. Avrupa ve dünya üçüncülüğü elde ederek bronz madalya kazandım. Örnek aldığım Dünya Şampiyonu Rıza Kayaalp’ten ay-yıldızlı formayı devralmak istiyorum” diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.