GENEL - 23 Temmuz 2018 Pazartesi 16:45

Azerbaycan milletvekilinden Antalya Gazeteciler Cemiyeti’ne ziyaret

A
A
A
Azerbaycan milletvekilinden Antalya Gazeteciler Cemiyeti’ne ziyaret

Azerbaycan Milletvekili Ganire Pashayeva, Antalya Gazeteciler Cemiyeti’ne ziyarette bulundu.

Azerbaycan Milletvekili Ganire Pashayeva, Antalya Gazeteciler Cemiyeti’ne ziyarette bulundu. Ziyarette ilk sözü Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni aldı. Konuşmasının başında gazetecilerin sorunlarından bahseden Yeni, Türkiye’de basın basının sorunlarının birlik ve beraberlikle çözüleceğine vurgu yaptı.


Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yen, Türkiye’de basın günlerinin yanlış kutlandığına dikkat çekti. “Bizim bayramlarımız tam ve doğru olarak bilinmiyor. 24 Temmuz bir basın bayramı olarak kutlayanlar var, 3 Mayıs’ı Türkiye’de bayram olarak kutlayanlar var. 3 tane Türk basını ve dünya basını için, bizim için 3 tane önemli günümüz var” diyen Yeni, bu önemli günlerin ortaya çıkış öyküleri hakkında tarihi bilgiler aktardı. Yeni, “Bize mal olmuş günlerden bir tanesi 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’dür. Türk gazeteci çalışanlar için önemli bir gün. 10 Ocak 1961’de 212 sayılı basın kanunun meclise gelişiyle 9 patron olayı olarak da bilinen bu yasanın, çıkmaması için meclisten 10 Ocak’ta Babıâli’deki 9 gazete patronu yayınlarını durdurdu. O günün cesur gazetecileri, ertesi gün örgütlendi, basın adı altında kendi gazetelerini çıkardılar. Patronlar bunu görünce pes edip gazetecilerin haklarını düzenleyen 212 sayılı, yasayı meclisten çıkardı. O günün cesur gazetecileri bugün azaldı diyebiliriz. Çünkü bütün haklarımız, 212 yasa ile 1961’de verilen, meslektaşlarımızın direnişiyle hak ettiğimiz bu yasaların birçoğunu geldiğimiz noktada kaybettik. Sarı basın kartı dediğimiz, gazetelerin haklarını düzenleyen yıpranma payı, sendikalaşma haklarını kaybettik. Biz artık 10 Ocak’ı bayram olarak kutlamıyoruz. 24 Temmuz’a gelince, basında sansürünün devlet eliyle kontrollü denetlemesinin kaldırılışının yılıdır. II. Meşrutiyet’in ilanıyla, devlet eliyle basının denetlenmesi kaldırılıyor 110 yıl önce. Bunu da önce bir bayram havasında kutlanırken 108 yıl içerisinde Türk basını için son derece kritik, son derece vahim diyebileceğimiz askeri darbelerle darbe yenmiş haklarımız var. Muhtıralarla, devlet eliyle basın kontrol edilmiş, ihtilal öncesinde de kontrol edilmiş. Dolayısıyla 24 Temmuz’u da bir bayram olarak kutlamıyoruz. Bir dayanışma günü olarak değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.



"Birlik olursak sorunları aşarız"


Basına karşı baskı ve sansürün sadece Türkiye’de değil, dünyada da yaşandığına vurgu yapan Mevlüt Yeni, tüm gazetecilere birlik ve beraberlik çağrısında bulundu. Yeni, “Örtülü veya açık sade Türkiye’de değil, sansürün olanca hızıyla devam ettiği bir dünyada kendimizi kandırmaya gerek yok. Bunu oturup da bayram gibi kutlamanın bir anlamı yok. Her şey birlik ve beraberlikten geçiyor. En çok didişenler gazetecilerdir. Birbiriyle uğraşanlar, gazetecilerdir. Biz ne kadar birbirimize çok sarılır, ne kadar çok birbirimize kenetlenirsek basının sorunlarını o zaman daha çabuk çözeriz. Biz kendi söküğümüzü dikmeden, başkalarının çorabının söküğünü dikemeyiz. Bizim bu medya ve medya sektöründeki dağınıklık, adının önünde Türkiye olup da Türkiye ile hiç ilgisi olmayan medya örgütleri var. Hepsi kendilerine birer makam oluşturmuş. O makamlarda biz olalım da, basın nasıl olursa olsun. Yiyelim içelim, dünyayı dolaşalım diye düşünüyorlar. Bu değil. Onun için biz Antalya gazeteciler cemiyeti olarak her daim neticeye ulaşabiliriz ya da olamayız; yayıncılarımızın, çalışanlarımızın sorunlarına hâkimiz. Dilimiz döndüğünce de bunu her platformda anlatmaya devam edeceğiz” diye konuştu.



"Basının misyonu önemli"


Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni’den sonra cemiyetin onur konuğu Azerbaycan Milletvekili Ganire Pashayeva söz aldı. “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyerek konuşmasına başlayan Pashayeva, Türkiye Azerbaycan ilişkilerinin köklü bir tarihe ve geçmişe dayandığını aktardı. Azerbaycan ve Türkiye toprakları için hayatını kaybeden tüm şehitlere Allah’tan rahmet dileyen Pashayeva, Azerbaycan ile Türkiye’nin tek millet iki devlet olduğunun altını çizdi. Antalya Gazeteciler Cemiyeti’ne yaptığı ziyaretten büyük memnuniyet duyduğunu aktaran Pashayeva, basının önemine vurgu yaptı.


24 Temmuz’un basında sansürün kaldırılışının yıldönümü olduğunu dile getiren Pashayeva, “Dün de Azerbaycan’ın basın günüydü. Bütün Müslüman doğusunda ilk gazete Azerbaycan’da çıktı. O zaman çıkan gazetenin adı Ekinci adlı bir gazeteydi. Türk dünyasının en usta kalemleri bu gazeteyi çıkardı ve ayrım yapmadan, vatan sevgisi ile milletimizin haklarının mücadelesini sürdürdüler. Basının toplumu aydınlatma, bu misyonu dünyaya yayma görevi çok önemlidir” diye konuştu.


Antalya Gazeteciler Cemiyeti ile birlikte pek çok projede bir araya gelme fırsatını bulduklarını aktaran Pashayeva, Ermenistan’ın işgal ettiği Agdam kentinin fotoğraf sergisi hakkında da bilgilendirmelerde bulundu.



"Türkiye’nin kardeşleriyle bağlantılarını kestiler"


Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nde Agdam işgalinin belgeleyen fotoğraflardan da bahseden Pashayeva, “Agdam sadece Azerbaycan’ın değil, Türkiye’nin de en önemli kentidir. Çok büyük bir yeri Ermenistan tarafından işgal edildi. Ermenistan sadece Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini değil, Dağlık Karabağ’ın çevresindeki yedi büyük ilimizi işgal etmiş, 1 milyon insanımızı göçe zorlamış, orada Türk milletine ait tarihi kültürel bütün anıtları, kabristanları mahvetmiştir. Türk milletinin o bölgedeki izlerini yok etme düşüncesiyle, insanlık dışı bir cinayet yapmıştır. Afganistan’da Taliban’ın yaptıklarını görenler, işgalci Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında dünya kültürünün parçalarını mahvetmesine neden ses çıkarmadı? O zaman işgal altındaki Agdam’ın fotoğraflarını buraya getirdik. Bu farklı dönemlerde farklı şekilde çekilmiş resimlerdir. Bu fotoğrafların bazıları uydudan, bazıları da Rusya’da yaşayan göçmen kardeşlerimizin para ile çektirdiği fotoğraflardır. Fark etmez, Azerbaycan’da doğmuşuz; Türkiye’de, Kerkük’te, Telafer’de ve bu coğrafyanın her tarafında insanımızın üzüntüsü olması gerekir. Çünkü dağıtılan bizim anıtlarımızdır. Türk milletinin tarihi, kültürel mirasının önemli parçalarıdır. Agdam ve Dağlık Karabağ işgalinin köklerine bakalım. O işgali savunan güçler neden Ermenistan’a yardım etti? Bu işgal sadece Azerbaycan’ı zayıflatma için değil, Türkiye’yi ve Türk dünyasını zayıflatmak için de yapılmıştır. İşgalci devletler, Türkiye’nin Türk devletleriyle karada olan sınırlarını yok ettiler. Bunun nasıl bir strateji olduğunu düşünün. Türkiye Azerbaycan’a hiçbir ülkeden geçmeden karayoluyla ulaşabilseydi nasıl güç olurdu bunu bir düşünün” diye konuştu.



"Gençlere gerçekleri anlatmalıyız"


Azerbaycan’ın işgal altındaki kenti Agdam’da camilerin yıkılıp ahıra çevrildiğini anlatan Ganire Pashayeva, dünyadaki tüm Türk gazetecilerin de birlik olması gerektiğini söyledi. Dünyadaki tüm Türklerin sorunlarının bir olduğunu vurgulayan Pashayeva, “Sorunlar sadece Azerbaycan’ın sorunu değil, bütün Türk milletinin sorunlarıdır. Türkiye’nin sorunu hepimizin sorunudur. Kerkük’ü, Telafer’i, Ahıska’nın, Türkmeneli’nin, sorunu varsa bir araya gelmeli, sesimizi dünyaya daha gür duyurmalıyız. İlk önce kendi insanımıza, bilmeyen insanlarımıza, büyüyen gençlerimize duyursunlar. Dostta düşmanda görsün, Agdam’ın işgaline Türkiye’de üzüntülü desin. İşgalci Ermenistan’ın neler yaptıklarını, dünyaya duyurmamız gerekiyor. Batının büyük devletleri ne kadar görmek istemeseler de, bizler bu yaşananları dünyaya bir şekilde duyurmalıyız. Yapılmayan, sözde soykırım kararlarını kabul edenler, bu gerçekleri neden görmek istemiyor? Onların derdi başka Amerika, Rusya ve Fransa’nın birlikte hareket ettiği AGİT, soykırıma karşı hiçbir şey yapmadı. Ermenistan’a küçük bir baskı yap deseler ne olur? Biz başka bir şey istemiyoruz. Birleşmiş Milletler’in aldığı kararların uygulanması için Ermenistan’a baskı uygulanmalı. Biz her yerde Amerika, Fransa ve Rusya’ya birebir görüşmelerde söylüyoruz. Ama değişen bir şey yok. Azerbaycan bölgesinde bir Türk devletinin güçlenmesi kimseye yaramıyor. Azerbaycan’ın güçlenmesi demek, Türkiye’nin gücü demektir. O yüzden bu gerçekleri dünyanın her yerindeki Türk gençlerimize anlatmalıyız” diye konuştu.



AGC’ye teşekkür


Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin Azerbaycan hassasiyetine teşekkür eden Azerbaycan Milletvekili Ganire Pashayeva, “Karabağ’ı, Hocalı’yı, Agdam’ı, Türkiye’nin terörle mücadelesini sosyal medya üzerinden anlatmalıyız. Bu gerçeklikleri sizlere ulaştıracağız. Bu konuda basınımıza çok teşekkür ediyorum. Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni her zaman bu konuya duyarlı yaklaştı. Türk ocaklarımız bu konulara her zaman çalışmalar yürütüyor. Onlara çok teşekkür ediyorum. Çocuk Mercanlı’yı işgalden çıkardıktan sonra ilk Antalyalı gazeteciler ziyaret etti. Orada yaşanılanları yerinde gördü ve çok üzüldüler. Çok şükür Çocuk Mercanlı işgalden kurtuldu. Şimdi orayı yeniden kurduk. Camiden kütüphanelere kadar yeniden kurduk. Agdam’ın işgalden kurtuluşuna şahit oluruz” diye konuştu.



Sergiye davet


“Vatan kavramını bize en güzel anlatan, Çanakkale şehitlerimiz, dedelerimiz ve ninelerimizdir. Azerbaycan’da Türk şehitliğinde yatan dedelerimiz ve ninelerimiz bize vatan kavramını en güzel şekilde anlatıyorlar. Antalya’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Kerkük’e vatanlarını korumak için şehit oldular. Azerbaycan’da şehit olan Antalyalılar var. Gençlerimizin bunu bilmesi lazım. 100 yıl önce Antalyalılar Azerbaycan’da şehit olmuş. Ama bunu bilirse, Azerbaycan’ın onlar için de vatan olduğunun farkına varacaklar” diyen Azerbaycan Milletvekili Ganire Pashayeva, 4 Temmuz Salı günü saat 14.00’te düzenlenecek ‘1918 Azerbaycan Şehitlerimizi Anma’ etkinliğine tüm Antalyalıları davet etti. Kepez Belediyesi, Antalya Gazeteciler Cemiyeti ve Türk Ocağı Antalya ev sahipliğinde yapılacak olan anma etkinliğin Agora Alışveriş Merkezi’nde gerçekleştirilecek resim sergisine tüm Antalyalıları davet etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kolay morarma hemofili habercisi olabilir Hemofilinin ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Hemofili kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliğidir. Kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızıntı şeklinde uzun süren kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir” dedi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Işık Odaman Al, 17 Nisan Dünya Hemofili Günü kapsamında önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Işık Odaman Al, hemofilinin kanda pıhtılaşma proteini olarak görev yapan faktör VIII ve faktör IX’un eksikliği olduğunu belirterek “Hemofili A ve hemofili B olarak iki tipi vardır. Hemofili A’da eksik olan, faktör VIII’dir. Tüm hemofili hastalarının yüzde 85’ini oluşturur. Hemofili B’de ise faktör IX eksikliği mevcuttur ve hastaların yüzde 15’ini oluşturur. Hemofili kalıtsal (doğumsal) bir hastalıktır. X’e bağlı çekinik olarak kalıtılır. Yani kızlar taşıyıcı, erkekler ise hastadır. Öte yandan sonradan kazanılmış mutasyonlar da hemofili hastalığına neden olabilmektedir. Toplumdaki sıklığı hemofili A için 5 bin erkek çocukta 1 iken hemofili B için 30 bin erkek çocukta 1’dir” şeklinde konuştu. Sünnet sonrası uzayan kanamaya dikkat Hemofili A ve B’de klinik bulguların benzer olduğuna işaret eden Doç. Dr. Işık Odaman Al, şöyle devam etti: “Eklem ve kas içi kanamalar en sık görülen bulgulardır. Hastaların üçte biri sünnet sonrası uzamış kanama şikayeti ile başvurup tanı alır. Hastalık faktör düzeyinin kandaki seviyesine göre ağır (faktör düzeyi < yüzde 1), orta (yüzde 1-5) ve hafif (yüzde 5-40) olarak sınıflandırılır. Klinik bulgular ise hastanın yaşına, faktör düzeyine göre değişir. Ağır hemofilide bulgular daha ciddi olup yenidoğan döneminde ve erken çocukluk döneminde ortaya çıkar. Hastalar emeklemeye ve yürümeye başlama döneminde eklem içi kanamalar ile başvurur. Hafif hemofilide ise bulgular daha ileri yaşlarda, ağır bir travma ya da cerrahi işlem sonrası kanama şeklinde ortaya çıkar. Hastalığın tanısı şüphelenilen kişilerde kan faktör seviyesine bakılarak konulur. Vücutta kolay morarma, kas içi ve eklem içi kanamalar, kan alınan yerden sızma şeklinde uzun süren kanama, sünnet sonrası beklenmedik kanama, uzamış adet kanamaları, kafa içi kanaması olan hastalarda hemofili akla gelmelidir. Tanı konulmasında aile öyküsü mutlaka sorgulanmalıdır. Erken tanı konulması özellikle ağır hemofili hastalarında hayat kurtarıcıdır.” Ciddi kanama olmadan koruyucu tedavi şart Doç. Dr. Işık Odaman Al, tedavinin esasını eksik olan faktörlerin yerine konulması olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Günümüzde plazma kaynaklı ve rekombinant olarak üretilen faktör konsantreleri mevcuttur. Ağır hemofili hastalarında ciddi kanamalar gelişmeden koruyucu tedaviye başlanmalıdır. Koruyucu tedavi hemofilinin tipine, hastanın kilosuna, kanama sıklığına ve şiddetine ve faktör düzeyine göre bireyselleştirilir. Genellikle haftada 1 olarak başlanıp, haftada 3’e kadar arttırılır. Bu tedavide amaç hastanın kan faktör seviyesini yüzde 1’in üzerinde tutmak ve ciddi kanamaların önüne geçmektir. Diğer tedavi şekli ise ‘kanadıkça’ olarak isimlendirilen hastanın kanaması olması durumunda uygulanan faktör yerine koyma tedavisidir. Faktör konsantreleri hastalara damar içi infüzyon yolu ile uygulanmaktadır. Hemofili ömür boyu takip edilmesi gereken kronik bir hastalıktır. Bu süreçte hasta ve ailesinin bilgilendirilmesi ve tedaviye uyumu çok önemlidir. Hastalar hematoloji, fizik tedavi, ortopedi hekimi, fizyoterapist, psikolog gibi bir çok disiplinden profesyonel uzmanlarca takip edilmelidir. Hastalar hastalığın ismi, ağırlık derecesi, kullandığı faktör konsantresi, takip eden merkez ve hekimin bilgilerini içeren kimlik kartları taşımalıdır. Tedavide amaç hayatı tehdit eden, ani gelişen kas içi, beyin içi kanamaların önüne geçmek olduğu kadar, uzun vadede hastaların bebeklikten, erken çocukluk, okul dönemi, ergenlik ve erişkin dönemlerine geçişte karşılaşabileceği kronik sorunları da tespit edip çözmektir. Tekrarlayan eklem içi kanamalar kısa ve uzun vadede hastaların hayat kalitesini önemli düzeyde etkilemektedir.” Uzun dönemde sakatlığa ve psikolojik sorunlara yol açabilir Tekrarlayan kanamalarda uzun dönemde sakatlığa yol açabileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Işık Odaman Al, “Tekrarlayan kanamalar sonucu eklem içinde inflamasyon (yangı) oluşmakta ve kısa dönemde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığına; uzun dönemde ise eklem hareket yeteneğinin kaybına yani sakatlığa neden olmaktadır. Bu tür sakatlıklar ise hastalarda fiziksel aktivitede azalmaya ve osteoporoz, obezite, sosyolojik ve psikolojik sorunlara da neden olur. Fiziksel aktivite her yaş grubunda oldukça önemlidir ve desteklenmelidir. Böylece sinir ve kas gelişimi desteklenir ve eklem hareket açıklığı artar. En çok önerilen sportif aktiviteler yürüyüş ve yüzmedir. Erken çocukluk döneminde hastaların aşıları aşı takvimine uygun olarak yapılır. Ancak kas içi yerine cilt altı uygulama tercih edilmelidir. Eğer kas içi uygulama zorunlu ise koruyucu olarak uygulanan faktör tedavisi ile aynı güne denk getirilmeli ve aşı sonrası aşı uygulanan bölgeye baskı uygulanmalıdır. Okul dönemindeki hastalar için ise okul yönetimi ve öğretmenleri hastalığın tedavisi ve acil durumlar hakkında bilgilendirilmelidir. Aile ve öğretmen iş birliği içinde olmalı ve çocuk bu dönemde psikososyal olarak desteklenmelidir. Ergenlik dönemi ise tedaviye uyumun en çok bozulduğu dönemdir. Hastalar kronik sürecin vermiş olduğu bıkkınlık, kanama ataklarının eskisi kadar sık olmaması, bağımsız olma arzusu gibi nedenler ile tedavilerini aksatabilmektedir. Son yıllarda klasik faktör uygulamalarının yanı sıra uzun yarı ömürlü faktörler, faktör VIII’ e benzer etki gösteren bisipesifik antikor (Emicizumab) ve faktör dışı tedaviler geliştirilmiştir. Emicizumab henüz ülkemizde kullanım onayı almamıştır. Gen tedavisi çalışmaları ise devam etmektedir” değerlendirmesi yaptı.
Mersin Mersin’in ilk kadın muhtarları mazbatalarını alıp göreve başladı Mersin’in Mut ilçesinde iki kadın muhtar adayı ilk defa seçimleri kazanarak muhtar seçildi ve mazbatalarını alıp göreve başladı. 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde muhtar adayı olan Fatma Ayan (59), 120 oydan 63’ünü alarak erkek rakibini geride bırakıp Tuğrul Mahallesi’ne muhtar seçildi. Fatma Dorla ise (49) erkek muhtar adayı karşısında 244 oyun 125’ini alarak Çömelek Mahallesi’nde muhtar seçildi. Muhtar seçildiği için çok mutlu olduğunu ifade eden Tuğrul Mahalle Muhtarı Fatma Ayan, “İlk defa Mut ilçemizde 2 kadın aday muhtar olarak seçildik. Atatürk’ün biz kadınlara vermiş olduğu seçme ve seçilme hakkından yola çıkarak biz de aday olduk. Mut’a bir kadın eli değsin istedik ve çalışmalarımız sonucunda gece gündüz çalışarak bu hedefimize ulaştık. Mahallemizi bir üst seviyeye getirmek için elimizden gelen çabayı göstereceğiz” dedi. Çömelek Mahalle Muhtarı seçilen Fatma Dorla ise, “Önceki seçimde adaylığımı koymuştum. Bir kadın olarak köye kadın eli değmesini istiyordum önceki seçimde kaybettim. 6 adayın içinde ikinci sıraya yerleştim. Benim için avantaj olacağını düşündüm. İkinci sıraya gelmek benim için büyük bir başarıydı. Tekrarını denemek istedim tekrarında da 31 Mart 2024 tarihinde bir seçime girdik. Karşımdaki rakibim eski muhtardı. Bir tane aday vardı eski muhtar. 119 oy o aldı 125 oy ben aldım. Ben birinci geldim. Köyüm için en iyi hizmeti güzel bir şekilde yapacağıma eminim kendime güveniyorum. İstiyorum ki her yerde bir kadının eli değsin istiyorum. Çömelek için de benim elim inşallah uğurlu gelecek her şey güzel olacak” diye konuştu. Çömelek Mahallesi’nin eksiklerine değinen Dorla, “Yollarda şu anda gerçekten ciddi anlamda sıkıntı var. Sularımız yazın yetersiz. Ulaşımımız yok. Gögden yaylasının yolu şu anda çok berbat durumda oranın asfalt yapılması için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz inşallah. Daha çok sorunlar var ama ileriye dönük yavaş yavaş tek tek inşallah bunları çözeceğime eminim bir kadın olarak” diyerek sözlerini bitirdi.