ÇEVRE - 07 Kasım 2017 Salı 12:42

Doğu Karadeniz’de geleneksel arıcılık tükenmek üzere

A
A
A
Doğu Karadeniz’de geleneksel arıcılık tükenmek üzere

Buğday Derneği tarafından Arıları Yaşatalım Projesi kapsamında Karadeniz Bölgesi’nde saha araştırması yapılırken, yapılan araştırma bölgede geçmişten kalan arıcılık yöntemleri ve uygulamalarının tarihe karışmak üzere olduğunu ortaya koydu.

Buğday Derneği tarafından Arıları Yaşatalım Projesi kapsamında Karadeniz Bölgesi’nde saha araştırması yapılırken, yapılan araştırma bölgede geçmişten kalan arıcılık yöntemleri ve uygulamalarının tarihe karışmak üzere olduğunu ortaya koydu.


Yaptıkları çalışma ile ilgili bilgiler veren Buğday Derneği İletişim Sorumlusu Turgay Özçelik, AB Erasmus + Programı kapsamında geçtiğimiz aylarda Arıları Yaşatalım projesi için Karadeniz Bölgesi’nde saha araştırması yaptıklarını belirtti. Bölgede kaybolmakta olan geleneksel arıcılık yöntemlerimizin izini sürdüklerini ve nesillerdir süregelen yöntemlerdeki değişimleri gözlemlediklerini kaydeden Özçelik “Kaybolmakta olan geleneksel arıcılık yöntemlerinin izini sürmek üzere Karadeniz bölgesinde, Kabaca Köyü (Murgul/Artvin), Esenkıyı (Hopa/Artvin), Dereüstü Köyü (Kemalpaşa/Artvin) ve Kamilet Vadisi’nde yapmış olduğumuz ziyaretlerde, bölgede çoğunlukla fenni yani modern kovanlara geçilmiş olduğunu, az da olsa ağaç ve kayalara monte edilmiş kara kovan bulunduğunu tespit ettik. Bu az sayıdaki geleneksel kovanlar, artık bal yapımı yerine, oğul zamanı kılavuz takibi ve oğul yakalamak için kullanılıyor. Bölgedeki arıcılık yöntemleri ve arıcılığa dair bilgiler aile üzerinden aktarılıyor ancak yeni nesil, arıcılıkla çok ilgilenmiyor. Kadim bilgi, yeni nesillere aktarılamadan kayboluyor. Her arıcının ortalama 200 kovanı var ve bal üretimini fenni kovanlarda yapıyorlar. Aslında kütük kovanların (kara kovan) ’varroa’ gibi hastalıkları barındırmayacağını düşünüyorlar ancak kontrol ve kullanım kolaylığı nedeniyle tamamı fenni kovanlara geçmiş durumda” dedi.



Hastalıklarla mücadelede kadim bilgi yerini kimyasal ilaçlara bırakıyor


Bölgedeki arıcıların yaşadıkları en önemli sorunların varroa paraziti ve Amerikan yavru çürüklüğü hastalıkları olduğuna dikkat çeken Özçelik “Varroa ile mücadelede oldukça etkin olan kendir bitkisi daha önce kullanılsa da, kendir yetiştiriciliği yasaklandığı için, arıcılar artık ticari ilaçları kullanmayı tercih ediyor. Kendir, sadece varroa hastalığına karşı değil, ona benzer virütik ve bakteriyel hastalıklara karşı da kullanılıyordu; hem kovanların etrafına ekiliyor, hem de dumanı kovana verilerek arılar dezenfekte ediliyor ve arıların direnci yükseltiliyordu. Amerikan yavru çürüklüğü hastalığı da, varroa kadar olmasa da, sıklıkla görülüyor ve çözüm olarak antibiyotik tercih ediliyor. Arıcıların en büyük problemlerinden biri de ayılar. Balı çok seven ayılar, ciddi şekilde kovanlara ve arılara zarar veriyor. Arıcılar ayıları uzak tutmak için korkuluk yerleştiriyor, su ile çalışan ve periyodik sesler çıkaran aletler kullanıyorlar. Bununla birlikte kovanlarını yüksek dallara yerleştiriyor ve ayıların tırmanmasını engellemek için ağaçların gövdelerini varillerle kaplıyorlar” diye konuştu.



Balı arılarla paylaşıyorlar, kovanları gezdirmiyorlar


Özçelik, bölgedeki arıcıların tamamının ülkemizdeki yaygın ve yanlış uygulamanın aksine, balın hepsini almak yerine arıların payını onlara bıraktuğuna da vurgu yaparak “Böylece arılar doğal yöntemlerle, kendi ürettikleri balla besleniyorlar. Az da olsa, yetmediği durumlarda besleme de yapılıyor. Arıcılar, kolonilerinin oğul vermesini çok önemsiyor. Bu şekilde koloninin gençleşeceğine inanıyorlar. Oğullarını sıkı şekilde takip ediyor ve bunun için kütük kovanları kullanıyorlar. Arıcılar, hastalıklara karşı önlem olarak bölgeye dışarıdan arı sokmamayı ve kendi arılarını gezdirmemeyi tercih ediyorlar. Bu yöntemle bölgeye hastalıkların girmesini engellemeye çalışıyorlar. Arıları bal üreten işçiler olarak görmek yerine, arı odaklı, arılara ve çevreye zarar vermeyen geleneksel ve ekolojik arıcılık yöntemlerini yaşatmalı ve yaygınlaştırmalıyız. Arıları Yaşatalım projemizin en önemli hedeflerinden biri ülkemizdeki arı dostu, geleneksel ve ekolojik arıcılığa dair bilgi eksikliğini ortadan kaldırmak” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Teknoloji ve Yetkinlik Buluşmaları’nın ikincisi gerçekleştirildi Savunma Sanayii Akademi koordinasyonunda ve ASELSAN’ın destekleriyle gerçekleşen Teknoloji ve Yetkinlik Buluşmaları’nın ikincisi, savunma sanayiinde çevik dönüşüm teması ile gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) koordinasyonunda kurulan Savunma Sanayii Akademi tarafından düzenlenen etkinlik, Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, Savunma Sanayii Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Hakan Karataş, Prof. Dr. İhsan Kaya, Mustafa Murat Şeker, Hüseyin Avşar, SSB Daire Başkanları ve sektör temsilcilerinin katılımları ile Bilkent Otel’de gerçekleştirildi. SSB Başkanı Görgün, etkinlik kapsamında gerçekleştirdiği konuşmasında şunları kaydetti: “Savunma sanayiimizdeki insan kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından başlattığımız olduğumuz ‘Millî Yetkinlik Hamlesi’ ile sektörümüzün yeni dönemdeki gelişiminde salt rekabetten ziyade ekosistemimizdeki tüm paydaşlarımızın yetenek, yetkinlik, performans, potansiyel ve kapasite olarak birbirlerini tamamlamalarını hedefliyoruz." Bu yeni yaklaşımla; verimsizlik, mükerrerlik, yanlış önceliklendirme, yetenek birikmesi, odak kayması, uzmanlık açığı gibi temel problemleri de en aza indirmeyi hedeflediklerini belirten Görgün, "Bu yetkinlik hamlesi ile birlikte; savunma sanayii ekosistemindeki çalışanların, aday çalışanların ve üniversite öğrencilerinin yetenek mimarisi, yetkinlik inşası, uzmanlaşma, kritik deneyim ve beceri transferi konularında geliştirilmesini önemsiyoruz" ifadesini kullandı. ‘Milli Yetkinlik Hamlesi’ kapsamında tüm firmalarımızın; stratejik planında beslenen, teknoloji yol haritası ile hizalanan, yetenek yönetimini inşa eden, performans yönetimini kurgulayan, yetkinlik geliştiren ve değişimi yöneten insan kıymetleri fonksiyonlarının oluşturulmasını amaçladıklarını aktaran Görgün, "Bugün tüm yönleriyle ele alacağımız çevik proje yönetim yaklaşımı ve insan kaynakları süreçlerinde çevik yaklaşımlar, bu alanda etkin bir network (iletişim ağı) oluşumunu tetikleyecektir" diye konuştu. Görgün çalıştay sonrası ortaya konacak olan fikirleri ve saptamaları yakından takip edeceklerini de ifade etti.
Antalya Çöl tozu 30 Nisan’a kadar temizlenecek Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, Antalya, Burdur ve Isparta’da etkisini gösteren Çöl tozu taşınımı konusunda uyarıda bulundu. Çöl tozu taşınımının bölgede olan yoğunluğuna dikkat çekilen açıklamada, “Çöl tozunun solunum yolu, kalp ve akciğer hastalıkları olan bireyler başta olmak üzere hassas ve alerjik tepki veren vatandaşlarımızda olumsuz etkiler gösterebilir. Ayrıca, görüş mesafesinde düşmeye sebep olabilir. 25 Nisan 2024 tarihinden itibaren çöl tozu etkisinin azalması beklenirken, yere çöken tozun tekrar havalanarak olumsuz etki oluşturması muhtemeldir” denildi. Bugün, Antalya, Isparta ve Burdur çevrelerinde yoğun bir şekilde gözlenen çöl tozu taşınımı ile ilgili Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, yazılı bir açıklama yayınlayarak uyarıda bulundu. Çöl tozu taşınımının çeşitli sağlık, çevre ve ekonomik etkilere neden olabileceğine dikkat çekilen açıklamada, oda olarak kamuoyunu bilgilendirme ve önlemlerin alınması gerekliliği konusunda uyarı yaptıkları belirtildi. Çöl tozunun solunum yolu, kalp ve akciğer hastalıkları olan bireyler başta olmak üzere hassas ve alerjik tepki veren vatandaşlarda olumsuz etkiler gösterebileceği aktarılan açıklamanın devamında, “Ayrıca, görüş mesafesinde düşmeye sebep olabilir. 25 Nisan 2024 tarihinden itibaren çöl tozu etkisinin azalması beklenirken, yere çöken tozun tekrar havalanarak olumsuz etki oluşturması muhtemeldir. Genellikle çöl tozu geçtikten en geç 2 gün içerisinde yağış ile birlikte atmosferden temizlenirken, bu sefer 30 Nisan 2024’e kadar bölgemizde yağış beklenmemektedir” denildi. Bu süreçte çöl tozu taşınımının etkilerini en aza indirmek için vatandaşlara önlem olarak önerilerin de belirtildiği açıklamanın sonunda, şu ifadelere yer verildi: "Çocuklar ve kronik sağlık sorunları olan bireyler dış ortamda uzun süre vakit geçirmemelidir. Göz yanması gibi rahatsızlıkların yanı sıra mevcut hastalıkların tetiklenme riski bulunmaktadır. Görüş mesafesinin aniden azalabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Karayolunda seyahat ederken çöken toz sebebiyle takip mesafeleri uzatılmalıdır. Vatandaşlarımızın T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından işletilen hava kalitesi izleme istasyonları verilerini takip ederek gerekli önlemleri almalarını rica ederiz (https://sim.csb.gov.tr/Services/AirQuality). Çevre Mühendisleri Odası olarak, çöl tozu taşınımının etkilerini azaltmak ve halkın sağlığını korumak için tüm ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği içinde hareket etmesi gerektiğini vurgulamaktayız.”