YEREL HABERLER - 10 Aralık 2016 Cumartesi 07:24

Tevfik Aksoy; “Bu Aralık’ta insan hakları yine rafta”

A
A
A
Tevfik Aksoy; “Bu Aralık’ta insan hakları yine rafta”

Eğitim-Bir-Sen Aydın Şube Başkanı Tevfik Aksoy, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde Suriye’de devam eden katliamlara dikkat çekerek; Bu Aralık’ta insan hakları yine rafta” dedi.

Eğitim-Bir-Sen Aydın Şube Başkanı Tevfik Aksoy, yaptığı açıklamada; “10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün kabulünün 68. yıl dönümünde, insan ve hak kavramının alabildiğine ayrı düştüğüne tanıklık ediyoruz. İnsanla doğrudan ilgili olması sebebiyle önemsenmesi gereken bugünler, anlamını yitirmiş, mazlumdan yana olması, masumu koruması gereken uluslararası yapıların, emperyalist güçlerin tehdidi ve tahakkümü altında, hakkın haykırıldığı değil, haksızlıkların perdelendiği ekran koruyuculara dönüşmüştür. Hemen hemen bütün insani değerlerin tahrip edildiği bu çağda, sözel güzellemeler önemini kaybetmiş; daha düne kadar medeniyetlerin beşiği olmuş, başkentlik yapmış, insanların tüm farklılıklarına rağmen bir arada yaşadığı bölgeler açık can pazarı haline getirilmiştir. Acı ve zulümler, dün Felluce’de, bugün Halep’te olduğu gibi, hep Müslümanların meskeni olan coğrafyalarda yaşanmaktadır. Dünyanın öteki yüzü bugünler için hazırladığı nümayişçi müsamereler eşliğinde maskesini takarak riyakâr cümleler kurmakta, her riyakâr cümle kurulduğunda masum bir insan daha maalesef can vermektedir. Dünya sürekli sıcak veya soğuk savaş atmosferini solumakta, buna ilaveten icat edilen taşeron terör örgütleriyle milletlerin geleceği çalınmakta, kardeş görünümlü kalleşlerle toplumlara derin nifak tohumları atılmakta, ülkelerin sınırları değiştirilmektedir. Dünyanın bir tarafı diğer tarafını sömürebilmek için hayaller ihraç edip güçsüz ülkelerin hazinelerini kendi envanterine gelir olarak kaydetmenin yarışına girmektedir. Baskı ve şiddete dayalı ideolojik, ırkçı yaklaşımlar, insan haklarını ve özgürlükleri her geçen gün daha fazla tehdit etmektedir. Emperyalist güçlerin siyasi ihtirasları, enerji kaynaklarına hâkim olmak, egemenlik plan ve operasyonları, terörün kanlı bir yöntem olarak kullanılması gibi sebeplerle, yeryüzü, tarihte eşine az rastlanır boyutta ve yaygınlıkta hak ihlallerine sahne olmaya devam etmektedir” dedi.

“En büyük insan hakkı ihlali olan terör en çok ülkemizi vurmakta, 30 yılı aşkın süredir boğuştuğumuz bu bela yüzünden binlerce ocağa ateş düşmüş, canlar yanmış ve yanmaktadır” diyen Aksoy, sözlerine şöyle devam etti: “PKK terörü nedeniyle binlerce insanımız hayatını kaybederken; kurulan tuzaklar, kazılan hendekler nedeniyle, ülkemiz ve milletimiz vaktini ve enerjisini söz konusu belayı bertaraf etmek için harcamaktadır. Terör yüzünden, sağlık ve eğitim başta olmak üzere, birçok hak ihlalinin vuku bulduğu ülkemiz, son olarak, yıllarca milletimizin gönül dünyasını istismar ederek paralel bir devlet oluşturan, arkasında emperyalist güçlerin olduğu ihanet şebekesi Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişimine maruz kalmış ve 243 insanımızın şehadetiyle son bulan ciddi bir tehlike atlatmıştır.
Böylece, hak ve özgürlükleri koruma yükümlülüğündeki bazı devletler, bilinçli politikalarla hak ihlallerinin bizzat faili olmuştur. Ülkeler işgal edilmiş, insanlar kitlesel işkencelere, ölümlere, sürgünlere maruz bırakılmış, milyonlarca çocuk yetim ve öksüz kalmıştır. Günümüzde bu amaçla izlenen emperyal politikalar sonucu, çoğu etnik ve dini sebeplere bağlı olarak yapılan işgaller, çatışmalar, savaşlar ve terör olayları, insanlığa tarifsiz acılar yaşatmış ve yaşatmaktadır. Şehirler yaşanamayacak ölçüde yıkılıp tahrip edilmekte, milyonlarca insan ölmekte, milyonlarcası sakat kalmakta, bir o kadarı da mülteci ve sığınmacı konumuna düşerek, kimisi açık denizlerde bir damla hayat arayışına girerken, kimisi de tel örgülerin arkasında soğuk yüzlerden merhamet dilenmektedir.
Hümanist kaygı ve amaçlarla bile olsa, daha iyi bir aşamada, insan haklarının evrensel değer ve ilke olarak egemen olması beklenirken, insana yönelik haksızlıklar evrensel bir boyut kazanmıştır. Birleşmiş Milletler (BM), hakları gasbeden, ötekileştirdiği insanları her türlü zulme maruz bırakan, toplu sürgün ve iltica hareketlerine yol açan, insanları bu trajediye mahkûm olmaya zorlayan, onları çıkışsız, çözümsüz bırakan devletlerin evrensel cürümlerini engellemekte aciz ve yetersiz kalmıştır. Daha da kötüsü, BM, doğrudan hak gasbetmenin yasal mekanizmasına dönüşmüş durumdadır. Özellikle İslâm coğrafyasındaki işgal ve soykırımlara zemin hazırlamış, çoğu katliam ve soykırım bizzat bu örgütün gözetiminde yapılmıştır. 1995 Temmuzu’nda Srebrenitsa’da gördüğümüz vahşete benzer soykırımların bugün Suriye’de, Irak’ta ve Myanmar’da yapılıyor olması, BM ve bu konuda sorumluluğunun gereğini yapmayan diğer devletler, sivil toplum kuruluşları adına utanç vericidir.
Gelinen noktada atılması gereken iki adım bulunmaktadır. Yaşanan acıların bir daha tekrar etmemesi, huzurlu, saygılı, hoşgörüye dayalı bir hayat kurma adına Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217A sayılı kararı ile kabul edilen ‘İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin yayımlanmasıyla kutlanmaya başlanan ‘10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, ya mağdurların mahrumiyetinin giderildiği, mazlumların çığlığının duyulduğu aracı günler haline getirilmeli ya da bu anlamsız müsamereye son verilmelidir. Eğitim-Bir-Sen olarak, ırk, dil, din, sınıf gibi, hiçbir ayrım gözetmeksizin, devredilmez, vazgeçilmez temel insan haklarını, korunması ve yaşatılması zorunlu medeniyet değerleri olarak telakki ediyor, bütün haklarıyla insana saygılı bir medeniyet ikliminde insanlığın tekrar soluklanmasını diliyoruz. Halep başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde, tahammül ve dayanma sınırlarını aşacak ölçüde ve sistemli olarak sürdürülen mezalimi, terörün her çeşidini, onları destekleyip cesaretlendirenleri lanetliyor; sorumlu herkesin, her kurumun, her devletin etkin çözümleri ivedilikle hayata geçirmesini bekliyoruz. Kimden gelirse gelsin, haksızlıklara karşı sesimizi yükseltmeye, dün olduğu gibi, bugün de, yarın da hakkın ve haklının yanında olmaya devam edeceğiz”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep’te esrarengiz patlama sesi korku ve paniğe neden oldu Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde şiddetli bir patlama sesi duyuldu. Bölgede yaşayan vatandaşları tedirgin eden patlama sesi ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatılırken boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durulduğu öğrenildi. Olay, Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde meydana geldi. İddiaya göre, özellikle bölgedeki kırsal Gökçeli Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlar bir anda çok yüksek bir patlama sesi duydu. Duydukları sesle korku ve panik yaşayan vatandaşlar 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarda bulundu. İhbar üzerine sesin duyulduğu bölgelere jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Ölen ya da yaralanan kimsenin olmadığı olay sonrası patlama sesinin kaynağı ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatıldı. Olayla ilgili çalışma yapan ekiplerin boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durduğu öğrenildi. Korku ve panik yaşayan vatandaşlar o anları anlattı Yaşadıkları korku ve paniği anlatan Çapan Köse ve Adil Yılmaz isimli vatandaşlar, önce kısa süreli keskin bir ışık gördüklerini sonrasında ise şiddetli bir patlama sesiyle irkildiklerini söyledi. Vatandaşlar, Suriye’ye yakın olduklarını ve oradan bir şey düşme ihtimalinin akıllarına geldiğini de ifade etti. Konu ile ilgili geniş çaplı soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
Ankara Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" sergisi Kültür Bakanlığı desteğiyle açıldı Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" isimli resim ve heykel sergisi Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ile Cumhuriyet Müzesi bünyesinde yer alan Sığınak Kültür Sanat’ta açıldı. Gazeteci Hande Fırat’ın “Devriamber” isimli sergisinin açılışı Ankara’da gerçekleştirildi. Sergiye, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, eski TBMM Başkanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, Dışişleri Bakanı Başdanışmanı Nuh Yılmaz, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören Oktay ve çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise serginin açılışı için mesaj gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajını serginin açılışında gazeteci Hande Fırat okudu. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında, "Basın ve sanat dünyamızın değerli temsilcileri, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Basınımızın önemli isimlerinden Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sayın Hande Fırat’ın kendi ifadesiyle ’çınarlarını kaybedip kendileri çınara dönen kadınların hikayesini’ anlattığı resim ve heykel sergisinin başarılı geçmesini temenni ediyorum. Başarılı gazeteci kimliğinin yanı sıra, bu sergi vesilesiyle sanatçı yönünü de öğrenme fırsatı bulduğumuz Sayın Hande Fırat’ı tebrik ediyor, kendisine hem meslek hem de sanat hayatında muvaffakiyetler diliyorum. Sizlerin şahsında basın ve sanat camiamızın tüm mensuplarını, sergiye ilgi gösteren tüm sanatseverleri bir kez daha yürekten selamlıyorum” ifadelerine yer verildi. "Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" Fırat, serginin açılışı için Kültür ve Turizm Bakanlığının tüm personeline ve sergiyi açarken kendisine destek olan arkadaşlarına teşekkür etti. Hande Fırat, "Bu sergi, babalarını kaybeden tüm kız çocukları, tüm erkek çocukları ama özellikle kız çocuklarına atfen yapılmıştır. Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" dedi. Devrialem sergisinin farklı bir anlamı olduğunu belirten Bakan Ersoy, "Bir toplumun zenginliği, kültür ve sanatının derinliği ile ölçülüyor. Kültür ve sanat toplumda ne kadar yerleştiyse, toplumda ne kadar kabul gördüyse, o toplumda kültür ve sanat ne kadar iyi üretilebiliyorsa aslında toplum o derece zengin algılanıyor. O açıdan da biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kültür ve sanatı her yönüyle desteklemeyi görev addediyoruz. Sadece sanat üretimi değil, vatandaşlarımızın kültür ve sanata rahat erişimi de çok çok önemli" şeklinde konuştu. Kültür Yolu Festivalleri ile vatandaşların kültür ve sanata rahat ve kolay erişmesini amaçladıklarını belirten Ersoy, "Vatandaşın sanata erişimi yeterli değil. O yüzden kültür ve sanat üretimini artırmak istiyoruz. Kültür sanatın toplumun sadece bir kesiminin ilgilendiği bir etkinlik olmasının dışına çıkmasını, toplumun her kesimlerinin eriştiği bir alan olması için çabalıyoruz. Bu sergide anlamlı bulduğumuz, toplumda bilinirliği yüksek, toplumda yer etmiş kişilerin kültür sanat üretimindeki katkıları, kültür ve sanat üretiminde pay sahibi olmaları aslında sanatın popülaritesini artırıyor" ifadelerini kullandı. Serginin anlamının önemli olduğunu belirten Bakan Ersoy, “Serginizin anlamı da çok önemli. Ben de babamı kaybettim ama sizin gibi genç yaşta kaybetmedim. Genç kızlarımızın 18 yaşına girmeden önce babalarını kaybetmesinin nasıl bir duygu olduğunu, nasıl omuzlara yük getirdiğini kısmen de olsa anlayabiliyorum” diye konuştu. Sergide, tuval üzerine çeşitli malzemeler kullanılarak yapılan tablo ve heykellerden oluşan 40 eser sergileniyor. Sergi 25 Mayıs’a kadar açık olacak.