EĞİTİM - 07 Nisan 2018 Cumartesi 14:11

‘Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nde ‘Mefhum’ anlatıldı

A
A
A
‘Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nde ‘Mefhum’ anlatıldı

Bartın Üniversitesi geleneksel ‘Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin dördüncüsü Prof.

Bartın Üniversitesi geleneksel ‘Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin dördüncüsü Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu’nun verdiği “Mefhumu Görmek, Mefhum ile Görmek” adlı konferansla gerçekleştirildi.


Bartın Üniversitesi ‘Çeşm-i Cihan Sohbetleri’ kapsamında “Mefhumu Görmek, Mefhum ile Görmek, İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihi Üzerine Değiniler” adlı konferans gerçekleştirildi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, Çem-i Cihan Sohbetleri ile bilimsel, sosyal ve kültürel zenginliğimiz konusunda farkındalığı artırmayı amaçladıklarını belirterek, “Üniversite olarak başlattığımız etkinlik serileriyle bir yandan öğrencilerimizin akademik anlamda gelişimlerine katkı sağlarken, diğer yandan şehrimizi bir bilim ve kültür şehri olmasına katkı sunmak gayretindeyiz” dedi.



“Ülkemizin geldiği nokta Batı merkezli bir gelişim seyrinin sonucu değildir”


Gerçekleştirilen etkinliklerde geçmişi yâd etmenin yanında geleceğe dair sözlerin de söylenmesinin önemli olduğuna değinen Rektör Uzun, “Medeniyet dairemizde süreç boyunca yaşanan zihni ve ameli faaliyetlerin evrensel anlamda bilimsel ilkelerin oluşmasına yaptığı katkıları bilirsek entelektüel bağlamda yerlilik anlayışını da yakalamış oluruz. İtikadi anlamda gücü ve değişmezliği temsil eden “sabitlikle”, tarihsel bağlam, coğrafya gibi “değişken” etkenlerin sentezi olan süreçte bugün geldiğimiz noktayı anlayabilmek için bilim tarihini de iyi bilmek gerekir. Unutulmamalıdır ki bilimsel anlamda bugün geldiğimiz nokta, yalnızca Batı merkezli bir gelişim seyrinin sonucu değildir. Nesnel bilginin ortaya çıkma, yayılma ve kullanılma koşullarını, Rönesans milatlı bir odakla açıklamaya çalışmak kökleri çok eskilere dayanan zihinsel işleyiş sürecini ihmal etmek, bilimin evrenselliğini kesintiye uğratmak demektir” dedi.



“Türk-İslam medeniyeti felsefemize ve bilimimize yaptığı katkıları unutmamalıyız”


Konuşmasında Türk-İslam medeniyetlerinin bilim ve felsefe dünyamıza yaptığı katkılarından da bahseden Rektör Uzun, “Bir medeniyet dairesinde üretilmiş felsefi ve bilimsel değerlerin bütün dünyayı ilgilendiren bir yanı olduğu, bilimsel tekâmül sürecine katkılar sunduğu unutulmamalıdır. Her medeniyetin, toplumun hatta bireyin yürüttüğü entelektüel faaliyet, insanlık tarihinin bir parçasıdır. Tam da bu noktada değerlerimizin kıymetini, Türk-İslam medeniyetinin bilimsel ve felsefi anlamda insanlık tarihine yaptığı katkılar bağlamında düşünerek yeniden hatırlayabiliriz. Bugün Fizik, matematik, kimya, felsefe gibi disiplinlerin ortaya çıkardığı dünya tasavvuruna Türk-İslam medeniyetinin yaptığı katkıları unutmamak gerekir” diye konuştu.



“Ağzımızdan çıkan ve kulağımızdan gelen sözcükleri doğru anlamlandırmalıyız”


Ardından geçilen konferansta İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu “Mefhumu Görmek, Mefhum ile Görmek” başlıklı konuşmasını yaptı.


Fazlıoğlu, ‘anlam’ ile ilgili örnekler üzerinden verdiği bilgilerde “Biz ses ile konuşuyoruz. Bu ses kulaktan girdikten sonra anlama dönüşüyor. Ağzımızdan çıkan sözcüklerin bize neyi getirdiğini iyi tespit etmek gerekiyor. Bunun yanında bize gelen sözcüklerin bizim için önemini de iyi tespit etmek lazım. Günümüzde insanların yaşadığı düşünce ayrılıkları ve çatışmalar işte bu sözcüklerin tasavvur edilişinden kaynaklanıyor. Yani taş sözcüğüyle bütünleşik olarak zihnimizde canlanan resim başka biri tarafından farklı tasavvur ediliyorsa, o zaman kavga ediyoruz. Bu doğrultuda anlamak ve bunu doğru anlamlandırmak çok önemlidir.” şeklinde konuştu.



“Anlamak için ‘anı’ olması gerekiyor”


İnsanların tasavvurlarında ‘anı’ların önemli olduğu vurgusunu yapan Fazlıoğlu, “Türkçe’de anlamak kelimesi ‘anı’dan geliyor. Anlamak kelimesi geçmişe yönelik bir durumdur. Bir insanın bir şeyi anlayabilmesi için anılarının olması gerekiyor. Hafızanız yoksa anlayamazsanız. Hafızanız ne kadar derinse o kadar daha iyi anlıyoruz. Türkçe’de maalesef ‘hafıza’ kelimesini ‘bellek’ kelimesinin karşılığı olarak kullanıyoruz. Bilişsel Psikolojide bellek için ‘hayal hane’ ve ‘hafıza’ tanımları kullanılıyor. Hayal hane, resim olarak tabir edeceğimiz bir durumdur. Hafıza dediğimiz şey ise anı/anlam depolayan bir bellektir. Bizim sorunumuz işte bu hafıza dediğimiz bellekle ilgilidir. Mehmet Genç hocamızın değimiyle ‘Bu konuda bir bunama durumundayız” ifadelerini kullandı.



“Mustafa Kemal Atatürk’ün medeniyet perspektifi İslam Medeniyetidir”


Fazlıoğlu, 1774 yılındaki Küçük Kaynarca’dan itibaren Kurtuluş Savaşı’na kadar geçen döneme de atıfta bulunarak “O zamanlar başımıza gelenler, gündüzün başına gelse gece olurdu.” dedi.


İstiklal Harbi ve sonraki dönemden örnekler veren Fazlıoğlu, şu şekilde devam etti:


“Özellikle İstiklal Harbinde çok büyük sıkıntılar yaşadık, bunların hepsini biliyorum. O dönemde Mustafa Kemal Atatürk çok ilginç bir şey yapıyor. Liseleri geziyor ve lisenin birinde bir gençle karşılaşıyor. Ona sorular soruyor en son ‘Ne olacaksın diyor’ gence. O da su mühendisi olacağım deyince, ‘hayır diyor sen bilim tarihçisi olacaksın.’ Ülke 7 düvelle savaşmış, büyük bir yıkımdan çıkmış, ancak böyle bir talep var. Daha sonra ailesiyle konuşularak, ikna ediliyor ve Harvard’a gidiyor. Burada doktorasını yapıyor ve şu anda 5 liraların üzerinde resmi var. Bu kişi, Aydın Sayılı, Mustafa Kemal Atatürk’ün istediği bir konuyu ‘İslam Medeniyetini çalışıyor.’ Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün medeniyet perspektifi İslam Medeniyetidir. Çünkü Türk Milleti’nin medeniyet kimliğini İslam Medeniyetiyle kazandığını çok iyi biliyor. O dönemde aydınlanma düşüncesi hakim bir konumdaydı ve Mustafa Kemal Atatürk bunu çok iyi biliyordu. Medeni milletlerin bulunduğu masada oturabilmek için bilime ve teknolojiye katkının olması talep ediliyordu.”



“Mensubiyeti olmayanın, mesuliyeti olmaz”


Fazlıoğlu, insanların mesuliyetinin olması için mensubiyetinin de olması gerektiğini kaydederek “Ülkemiz topraklarında heykeli dikilecek ve baş üstünde taşınacak birçok insan vardır. Ancak bunları kimse bilmiyor. İşte hafıza dediğim şey budur. Biz bunları hatırlamadığımız zaman bunamış oluyoruz. Ben otursam sabaha kadar burada size bu isimleri sayabilirim. Başka kültürlerde olsa bu adamları el üstünde, baş üstünde tutarlar. Biz de ise sadece siyasi kahramanlar var. Ama gerçekten Türkiye’de uluslararası alanda bizleri çok iyi temsil edecek, çok iyi bilim adamları var. Biz bu insanları çocuklarımıza bir kültür olarak ilkokuldan başlayarak öğretmemiz lazım. Bu örnekleri gençlerimize sunmamız lazım. Yoksa iyi futbol oynayan birine ‘Sen Maradona gibi oynuyorsun’ demekle bu işler yürümez. Sonra bu gençler değerlerine hiç bağlı değil deyip, dövünürüz. Ama bir şey vermeden bu dövünmenin bir anlamı yok. Senin bütün örneklerin başka kültürlere aitse, sen bu mesuliyeti ve mensubiyeti nasıl beklersin. Mensubiyeti olmayanın, mesuliyeti olmaz” diye konuştu.



“Ortak mirası kullanarak ilerleme göstermeliyiz”


Ayrım göstermeden dünyadaki ortak mirastan yararlanması gerektiğinin de altını çizen Fazlıoğlu, “Düşünce tarihi, bilim tarihi, felsefe tarihi ve diğerleri insanların ortak bir mirasıdır. Bizim atalarımız bunları yaparken, nasıl ki bu ortak mirastan yararlanmışsa biz de aynı şekilde yapabiliriz. Sadece bize rakip olacak insanları ya da konuları ele alarak ve diğerlerini görmezden gelerek bir ilerleme sağlayamazsınız. İlerleme gösteren kültürlere baktığımızda hiçbir milletin ilmini ve bilimini görmezden gelmeden ele aldıklarını görürüz. Bunu yapmazsak tarih, tarih olmaz. Düşünce tarihi ve bilim tarihi bir yarış değildir. Biz de bunların hepsini dikkate almalıyız” şeklinde konuştu.


Konferans, karşılıklı soru ve cevapların almasının ardından son buldu.


Etkinliğe Bartın Cumhuriyet Başsavcısı Adnan Tosun, İl Emniyet Müdürü Ogün Vural, il müdürleri, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Kütahya Şehir Hastanesi hasta kabulüne başladı Kütahya, modern ve nitelikli sağlık hizmetlerinde yeni bir döneme girdi. Tam donanımlı Kütahya Şehir Hastanesi, tıbbi cihazların test süreçlerinin başarıyla tamamlanmasının ardından hastaları kabul etmeye başladı. Hastanenin ilk kabul gününde ziyaret ve incelemelerde bulunan Vali Musa Işın, hastanenin Kütahya’ya kazandırılmasından duyduğu mutluluğu dile getirerek hayırlı olmasını diledi. İlk kabul gününde öğle saatlerine kadar 500 hastanın işlemlerinin tamamlandığını belirten Vali Musa Işın, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Modern bir tesis inşa edildi. Cihazların test süreci tamamlandı ve bugün itibarıyla hasta kabulüne başladık. Şimdiye kadar 500 hastayı kabul ettik. Polikliniklerimizin çoğu artık faal durumda. Kütahya halkı büyük sabır gösterdi. Sabırları için teşekkür ederiz. Kütahya’mıza ve hemşehrilerimize hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Allah’ın izniyle Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitemiz bünyesinde 600 yataklı ikinci bir hastane daha inşa edeceğiz.” Hastanenin teknik özellikleri ve kapasitesi halkında bilgiler veren İl Sağlık Müdürü Ertuğrul Ünkoç, “Tesisimiz 510 yatak kapasitesine sahip olup Yoncalı’da fizik tedavi için ayrıca 100 yatağımız mevcut. 180 bin m2 kapalı alana sahibiz. 122 poliklinik, müştemilatıyla birlikte 180 odamız bulunmakta. 510 yatak içerisinde 79’u yoğun bakım yatağıdır. 20 ameliyathanemiz ile hizmet vermekteyiz” diye konuştu. Başhekim Dr. Hasan Emre Aydın ise hastanenin cerrahi ve dahili branşlarda hizmet vereceğini, planlanan ameliyatların gün içinde gerçekleştirileceğini belirtti. Vali Işın, hastanedeki vatandaşlarla da görüşerek sağlık durumları hakkında bilgi aldı ve geçmiş olsun dileklerini iletti.
Antalya Alanya Üniversitesi’nin öğrencilerine TÜBİTAK desteği TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEB) tarafından yürütülen “2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı” 2023/2 dönemi bilimsel değerlendirme sonuçları açıklandı. Sonuçlara göre, Alanya Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öğrencilerinin başvurduğu iki projenin ikisi de destek almaya hak kazandı. Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya danışmanlığında, bölüm öğrencileri Emine Aydın ve Esra Bamyacı’nın geliştirdiği "Ejder meyvesinden farklı tatlarda tropikal meyve sosu ürünleri geliştirme ve mutfakta çeşitli uygulamaları” başlıklı proje ile Erolcan Beypazarlı ve Şelale Beyza Topan’ın geliştirdiği “Spirulina ve Stevia (Stevia rebaudiana Bertoni) ile Besin içerigi ve Fonksiyonel Bilesenlerce Zengin, Düsük Kalorili Alternatif Türk Lokumu Ürünü Gelistirme ve Bazı Kalite Özelliklerinin Değerlendirilmesi” başlıklı proje TÜBİTAK tarafından desteklenecek. “Hedefimiz besin değeri yüksek gıdalar üretmek” Projelerin danışmanı olan Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya şunları söyledi: “Akademisyen olarak öğrencilerimize çalışmalarında tam destek vermemizin yanında, TÜBİTAK gibi önemli bir kurumdan fikirlerine destek görmeleri onları ayrıca teşvik ediyor. Çalışmalarında motive oluyorlar ve bilime katkıda bulunmak istiyorlar. Öğrencilerimize çalışmalarında ilerlemeleri adına her zaman yol gösterip, danışmanları olarak destek vermeye hazırım. Bunun gibi proje desteklerinin gelecekte diğer fikir sahibi olan öğrencilerimiz için de ilham verici olmasını isterim”. “Projelerimizde son zamanlardaki gıda ve gastronomi sektörünün popüler alanlarından olan yerel üretimin değerlendirilmesi, sağlıklı ve besleyici fonksiyonel gıda gibi konuları ön plana çıkartmak istedik. Bu çalışmalarla hem bilime hem de ülke ekonomisine katkıda bulunacak alternatif ve besin değeri yüksek gıdalar üretmek hedefimiz. Öğrencilerimizi tekrar tebrik ediyor, başarı ile projelerini tamamlamalarını diliyorum.” “Tarımsal faaliyetleri desteklemek istedik” Projelerden biri olan "Ejder meyvesinden farklı tatlarda tropikal meyve sosu ürünleri geliştirme ve mutfakta çeşitli uygulamaları” başlıklı projenin yürütücüsü Emine Aydın ve proje ortağı araştırmacı Esra Bamyacı düşüncelerini paylaştılar. Öğrencilerden Emine Aydın: “Alanya’da uygun hava şartlarından dolayı tropikal meyve yetiştiriciliği yaygındır ve ekonomik kaynak konumuna gelmiştir. Hem sağlık açısından hem de görüntülerinden dolayı ilgi odağı haline gelen ejder meyvesi de bunlardan birisidir. Bu çalışma ile, yerel ürün yetiştiriciliğini teşvik etmek ve Alanya’nın zengin tarımsal faaliyetlerini tanıtmak istedik. Bildiğimiz üzere Türkiye mutfağı çok zengin bir geçmişe sahiptir. Gastronomi ve mutfak sanatları öğrencisi olarak bunlara sahip çıkmak bizim en önemli görevimizdir. Bu düşünceler ile yola çıktığımız bu çalışmada hem gastronomi dünyasına ejder meyvesinden farklı soslar yaparak katkıda bulunmak istedik hem de Alanya’nın tarımsal faaliyetlerini küçük bir adımla desteklemek istedik.” “Sağlığa yararlı besinler” Esra Bamyacı ise, “Türkiye’de iklim ve verimli topraklarıyla bilinen Akdeniz bölgesinin tropik meyve yetiştiriciliğine elverişli olduğu gözlemlenmiş tropik tarım bölgesi olarak belirlenmiştir. Yapacağımız çalışma ile, ülkemizde son yıllarda oldukça popüler hale gelen tropik ejder meyvesinin hem sağlığa yararlarını araştırmayı hem de mutfaklara farklı reçeteler kazandırmayı hedefliyoruz. Ejder meyvesinin besin değeri, tat ve renk zenginliği ile ülkemizin zengin mutfağındaki ürünlerimizde gözlerimize ve damaklarımıza hitap etmesini gastronomi mutfak sanatları öğrencisi olarak görmek isterim. Bu düşüncelerimizle başladığımız araştırmamızda, bölgemizin verimli topraklarında yetişen ejder meyvesinden farklı soslar yaparak gastronomi dünyasına kazandırmayı istiyoruz. Bu süreçte bizi her zaman destekleyen projedeki danışmanımız Zehra hocamıza teşekkür ediyoruz” dedi. “Amacımız fonksiyonel Türk lokumu üretmek” Desteğe hak kazanan “Spirulina ve Stevia (Stevia rebaudiana Bertoni) ile Besin içeriği ve Fonksiyonel Bilesenlerce Zengin, Düsük Kalorili Alternatif Türk Lokumu Ürünü Geliştirme ve Bazı Kalite Özelliklerinin Değerlendirilmesi” başlıklı diğer bir projenin yürütücüsü Erolcan Beypazarlı ve proje ortağı araştırmacı Şelale Beyza Topan ise düşüncelerini ifade ettiler. Erolcan Beypazarlı “Projemizde ülkemizin en geleneksel ve dünyaca tanınan şekerleme ürünü olan Türk lokumuna alternatif bir seçenek geliştirmek istedik. Bunun için ise şeker alternatifi olarak tercih edilen Stevia bitkisinden yararlanarak düşük kalorili, diyabetik Türk lokumu üretmek ve bu tarifi mutfaklara kazandırmak istiyoruz. Böylece ülkemizde en sık karşılaşılan hastalıklarından biri olan diyabete sahip insanların da tüketebileceği bir şekerleme alternatifi üretmiş olacağız. Bu projede yer aldığım için çok mutluyum. Ekip arkadaşıma ve fikirlerimize daima destek olup bize yön veren Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya hocama teşekkür ederim” diye konuşurken, Şelale Beyza Topan ise “Projemizde diyabetik olmasının yanında, protein kaynağı aynı zamanda süper gıda olarak bilinen spirulina ile aynı zamanda besin değeri yüksek, fonksiyonel bir Türk lokumu üretmek amaçlarımızdan biridir. Kültürümüzde sıkça tüketilen lokum üzerinde çalışmalar yapmak benim için çok değerlidir. Tüm çalışmalarımızın sonucunu görmeyi hevesle bekliyorum” ifadelerini kullandı.
İstanbul CHP’de Şükrü Genç endişesi Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, 31 Mart yerel seçimlerinde ilçede yeniden aday gösterilmemesi sonrası bağımsız aday olarak katılma kararı alırken CHP’nin Sarıyer Belediye Başkan Adayı Mustafa Oktay Aksu’nun ilçede bir ziyaret sırasındaki sözleri dikkat çekti. Öte yandan önceki gün ilçede halkla buluşan CHP Lideri Özel, “Bugün, yarın açıklamanı yapar, çekilirsin, yok şimdi çekilmedin. Pazara getirdin, ondan sonra döneyim deme, affedemeyiz" şeklinde konuştu. Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in 31 Mart yerel seçimleri için ilçede yeniden aday gösterilmemesi sonrası Genç, bağımsız aday olarak katılma kararı almıştı. CHP’nin Sarıyer Belediye Başkan Adayı olarak gösterilen Mustafa Oktay Aksu ise seçim çalışmaları çerçevesinde İstinye Dereiçi Semt Pazarı’nı ziyaret etti. Pazar ziyaretinde Aksu’ya eşi Demet Aksu, Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu ve CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek’in eşi Çiğdem Zeybek eşlik etti. Aksu, pazarda dolaşırken bir vatandaşın “Oktay Bey, Şükrü Genç’in Sarıyer’de emeği çok fazla, seviliyor, tüm CHP’lilerin oyunu alabilecek misiniz?” sorusu geldiği öğrenildi. Aksu’nun ise “CHP seçmenlerimiz partilerine sadıktır. Seve seve olmasa da” şeklinde bir yanıt verdiği iddia edilirken vatandaşların tepki gösterdiği belirtildi. Bu açıklama ise 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dönemin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP seçmeninden tepki aldığı “Tıpış tıpış sandığa gideceksiniz, oyunuzu kullanacaksınız” sözlerini akıllara getirdi. Öte yandan CHP Genel Başkanı Özgür Özel dün Sarıyer’de CHP’lilerle buluşurken CHP’den istifa ederek bağımsız aday olan Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’e seslenerek, "Son çağrımdır, eğer gerçekten bu partiye gönül verdiysen bugün yarın açıklamanı yaparsın, çekilirsin. Yok, şimdi çekilmedin, pazara getirdin, ondan sonra döneyim deme. Vallahi kusura bakma affedemeyiz, affedemeyiz" diye konuştu. Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ise katıldığı bir televizyon programında Oktay Aksu’nun adaylığına yönelik, “Yaklaşık 15-16 tane aday adayı vardı. Yaptığımız çalışmalarda hiçbirinin değerlendirilmeye bile alınmadığı ortaya çıktı. Demek ki bir arkadaş konusunda karar kılındı ve şu anki aday Oktay Aksu, Sarıyer halkına dikte ettirildi" sözlerini kullanmıştı.
Denizli Ertemur: “Emeklilerimizin destekçisi olacağız” Emeklilere yönelik açıklamalarda bulunan CHP Pamukkale Belediye Başkan Adayı Ali Rıza Ertemur, “Emeklilerimizin alamadığı haklarını bir nebze telafi edebilmek adına Pamukkale Belediyesi’ni aldığımızda sosyal ve ekonomik desteklerimizle yanlarında olacağız” dedi. Ülkedeki ekonomik krizlerin dayanılmaz boyutlara geldiğini ifade eden CHP Pamukkale Belediye Başkan Adayı Ali Rıza Ertemur, “Vatandaşımız çaresiz kalmış durumda. Mevcut hükümetin yanlış ekonomi politikaları, aynı zihniyette yönetilen yerel yönetimler insanlarımızı yok sayıyor. Vatandaşlarımız açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ediliyor. 50 gündür Pamukkale sokaklarında vatandaşlarımızın arasındayım. Yardım isteyen annelerimiz, yardım isteyen emeklilerimiz yüreklerimizi dağlıyor. İnsan odağından şaşmış belediyecilik anlayışı vatandaşlarımıza hiçbir destek vermiyor. Bu durum kabul edilemez. Biz Pamukkale’de bu anlayışı değiştirmek istiyoruz. Hükümetin yanlış ekonomi politikalarından doğan vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermek için elimizden geleni yapacağız. Vatandaşına hizmet götürmekten aciz belediyecilik Pamukkale’mizden gidecek” dedi. “Sosyal ve ekonomik desteklerimizle yanlarında olacağız” Seçimin ardından vatandaşları sosyal ve ekonomik açıdan destekleyeceklerini belirten Ertemur, “Seçimin ardından Pamukkale Belediyesi’ni aldığımızda unutulan, yok sayılan vatandaşlarımızın, emeklilerimizin sosyal ve ekonomik desteklerimizle yanlarında olacağız. Emeklilerimizin alamadığı haklarını bir nebze telafi edebilmek adına halk ekmek, halk süt, halk kart gibi desteklerimiz olacak. Pamukkale’de yüzü gülmeyen insanımız kalmayacak. Pamukkale’mizi karanlıktan, aydınlığa çıkaracağız. Önce Pamukkale, önce Pamukkaleli diyoruz” şeklinde konuştu.