GENEL - 17 Haziran 2017 Cumartesi 14:08

Gazi babanın, babalık mücadelesi

A
A
A
Gazi babanın, babalık mücadelesi

Batman’ın Sason ilçesi Taşyuva köyünde ikamet eden 10 çocuk babası, aynı zamanda 1995 yılında güvenlik korucusu olarak görevdeyken terör örgütünün tuzakladığı mayınla gazi olan görme engelli 46 yaşındaki Servet Çiftçi hayata sımsıkı sarılarak yılmadan mücadele ediyor.

Batman’ın Sason ilçesi Taşyuva köyünde ikamet eden 10 çocuk babası, aynı zamanda 1995 yılında güvenlik korucusu olarak görevdeyken terör örgütünün tuzakladığı mayınla gazi olan görme engelli 46 yaşındaki Servet Çiftçi hayata sımsıkı sarılarak yılmadan mücadele ediyor.


1995 yılında gazilik mertebesine nail olan baba iki gözü görmediği halde hayata umut dolu, neşe dolu ve yaşam dolu bakmaya çalışıyor. Babalığın sadece maddiyatla, güçle sağlanmayacağını, baba olmanın gereğini aile bağlarını korumaktan geçtiğini belirten Servet Çiftçi, “Baba olmak emek ve şefkat gerektirir ve hayata sımsıkı tutunmaktan geçer” dedi.



"Sırtımızda eşyaları onurla taşıdık evladımız aç kalmasın diye"


Gazi Servet Çiftçi yaşamından söz ederken yüreğinin derinliklerindeki heyacanını dudaklarından döktü. Çiftçi, "Bir baba olarak bende hayata başlarken korkularım vardı. İlk köyde yuvamı kurup evlendim. Bahçe ekip, hayvancılık yaptık. Ekmeğimizi çalışarak, çabalayarak kazanmaya çalıştık. Bizler zamanında açlık ve yokluk gördük ama aynısını evlatlarımız görmesin diye çok mücadele ettik. Köyde yol yoktu. Sırtımıza aldığımız yükleri eve taşıyorduk. Çocuklarım aç kalmasın diye sırtımdaki çuvalı onurumla taşıdım. Çalışmak ayıp değil, ama çocuklarımı kimseye muhtaç etmedim" diye konuştu.



"Herkesin gördüğü güzellikleri ben camların ardından dahi göremiyorum"


Güvenlik korucusu iken gazi olduğunu belirten Çitfçi, "1993 yılında bende bu vatanın evladı olarak yurdumu korumak için köy koruyuculuğuna başvurdum. Ve alındım bu haberi duyduğumda çok sevinmiştim. Birkaç yıl görev yaptıktan sonra 1995 yılında Çılkas Dağları’nda patika yolda, yola döşenmiş mayına bastım ve yaralandım. Ben ve 4 arkadaşım orada yaralandık. Herkes mayının etkisiyle bir tarafa savruldu. Helikopter ve yardımlar sonucunda Diyarbakır’da hastaneye kaldırıldık. Orada tedavimi yaptılar. Fakat iki gözümü de kaybettim. Doktorlar ancak göz nakli olursa tekrar görebileceğimi söyledi. Bu vatan bu memleket için can bile verilir. Fakat şuan gözlerim görmüyor. Herkesin baktığı ve gördüğü güzellikleri ben sadece gözlük camekanlarla görüyorum. 22 yıldır her şey karanlık ve zifiridir. Ama bundan 22 yıl önce her şeyi yaşadım şuan sadece bunları hissediyorum" ifadelerini kullandı.



"Tüm babalar çocuklarına doğruyu öğretsin"


Çiftçi babalar günü dolayısıyla bütün babalara da mesaj verdi. Servet Çiftçi, "Hayatta her şey sağlıkla başlar. Çocuklarımız sağlıklı huzurlu olsun. Ben de bir babayım ve isterim ki çocuklarım toplumda ezilmeyen, cesur ve onuruyla yaşayan topluma yararlı bireyler olsun. Ben şu halimde bile elimden gelen desteği şuana kadar verdim, bundan sonra son nefesime kadar da desteğimi vereceğim. Yeri geldi çobanlık yaptım, sırtımızda taş taşıdık bu saatten sonra büyük görev çocuklarıma düşüyor. Ben çalıştım güzeli doğruyu onlara kazandırdım. Onlarda torunlara ve nesillere bunu aktarsınlar. Bende bir babayım 22 yıldır bu hayatta mücadele veriyorum. Ama hala endişelerim ve korkularım var. Çocuklarımı okuttum boğazımızdan kısıp onları okuttum. Devlette millete hayırlı olsun istedim. Ama şuan çocuklarım eğitimini bitirdi, fakat atanamadı. Tek dileğim ve isteğim çocuklarıma bir kapı açılsın. Güzel yerlere gelsinler. Devletimizden dileğim çocuklarıma destek çıksınlar ve geleceğimizin evlatlarına umut olsunlar. İlk önce evlatlarım daha sonra kendimi düşünürüm. Göz naklim olursa bende hayata kaldığım yıllardan bakabilirsem güzel olur. Ama ben ailemle dostlarımla bu şekilde de mutluyum. Her şey geçmiş bir film şeridi gibi gözümün önünde canlanıyor. Hislerim çok kuvvetli. Babalara mesajım çocuklarınıza sahip çıkın. Onlara doğruyu aşılarsanız, güzel yarınlara onlarla kavuşacağımız yakındır. Hayatta her şey kısmet, bizler elimizdekinin kıymetini bilmeliyiz. Buradan hem kendi babamın ve tüm babaların babalar gününü kutluyorum. Böyle bir aileye sahip olmaktan da çok mutluyum" dedi.



"Onun gölgesi ocağımıza huzur veriyor"


Servet Çitfçi’nin eşi Ayşe Çitfçi ve gelinleri ondan bahsederken göz yaşlarını tutamadı. Ayşe Çiftçi, "Eşim çok anlayışlı iyi biridir. Çocukları için çok emek verdi. Halada vermeye devam ediyor. Eşim ve tabiki erim onun yemeğini hazırlayıp önüne bırakıyorum. Ütüsü ve her ihtiyacını karşılamaya çalışıyorum. Onun gölgesi dahi evimize ocağımıza huzur veriyor. Çocukların her ihtiyacını karşılıyor. Onları kimseye muhtaç ve mağdur bırakmıyor. Ama gözleri görmediğinden her işine gidemiyor. Çocuklarımda her daim yanında bulunamayabiliyor. Bu durumda çok üzülüyor ve sinirleniyor. Ama günlük hayatta herkes gibi namazını kılmak için camiye gider ve her zaman evlatlarına şefkatle bakar" diye konuştu.



"Babam her daim yanımızda oldu"


Servet Çiftçi’nin oğlu Recep Çitfçi, babasının her zaman yanlarında olduğunu söyledi. Recep Çiftçi, "Biz evlatları olarak babamızla onur ve gurur duyuyoruz. Bizi bugüne kadar kimseye muhtaç bırakmadı. Bir babanın yapabileceğinden çok daha fazlasını yaptı. Babalık sadece maddi güçle eline poşet alıp evin yolunu tutmakla olmuyormuş. Babam her zaman hem maddi hem manevi her desteği sağladı. Ona ne kadar teşekkür etsek az kalır. Babamın ve tüm babaların babalar gününü kutlarım" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Van’da kış lastiği değiştirme yoğunluğu geç başladı Van’da havanın geç ısınması nedeniyle kış lastiği değiştirme yoğunluğu geç başladı. Şehirlerarası yük ve yolcu taşıyan ticari araçlar için 1 Aralık’ta başlayan kış lastiği takma zorunluluğu, 1 Nisan itibariyle sona erdi. Van’da ise nisan ayında havaların geç ısınması ve yağışların yüksek kesimlerde kar şeklinde düşmesi nedeniyle lastik değişimi yeni yapılmaya başlandı. Yakıttan tasarruf etmek ve muhtemel olumsuzluklara karşı araçlarını korumak isteyen sürücüler, lastiklerini değiştirmek için gittiği oto lastikçilerde yoğunluk oluşturdu. Konuya ilişkin konuşan oto lastik ustası Yusuf Sancak, 1 Nisan itibariyle kış lastiği takma zorunluluğunun sona erdiğini hatırlattı. Çalışmalarının yoğun tempoyla devam ettiğini ifade eden Sancak, “Van’da 4 mevsim birlikte yaşanıyor. Daha önce kar yağardı sonra yağmur yağardı. Ancak son zamanlarda iklim değişikliği yaşanıyor. Halkımız da o yüzden lastik değişiminde biraz tedirgin oluyorlar. Ancak kışlık lastikleri erken değiştirilmeleri daha iyi olur. Bizler de lastik değişimi sırasında sensörlü supaplara çok dikkat ediyoruz. Robotik makinalarda itinayla söküyoruz. Önemli olan iş emniyetidir. Onlara çok dikkat ediyoruz” dedi. “Sıcak havada kışlık lastik araca zarar verir” Sıcak havalarda kışlık lastiklerin aracın performansını düşürdüğünü dile getiren Sancak, “Bu mevsimde kışlık lastik kullanmak araca zarar verir. Araçta ses çıkarır, yakıt tüketimini arttırır ve araçta titreme yapar. Araçlarına yazlık lastik takmalarını öneriyoruz. Lastik değişimlerini de güvenilir ve bilindik ustalardan yaptırmaları çok önemlidir” şeklinde konuştu.
İstanbul Prof. Dr. Adaş’tan ‘kök hücre’ açıklaması: “Türkiye’nin başarısı çok daha artacak” Bu yıl 5’ncisi gerçekleştirilen Ulusal Kök Hücre ve Hücresel Tedaviler Kongresi’nin Başkanlığını yapan Prof. Dr. Gökhan Tolga Adaş, “Covid’de kullandık, kök hücre ve hücresel tedavilerle yaklaşık 7 tane uluslararası yayın çıktı. Viral akciğer hastalıklarda etkisi ve başarısı büyük oldu. En son, daha önce yapılmamış bir çalışma; DNA tamir genleri üzerine de olumlu etkisi var, onu da gösterdik. Türkiye tedavide ilk 10’da diyebiliriz, daha planlı giderse Türkiye’nin başarısı da çok daha artacaktır. Birçok konuda kullanılıyor, 5-10 yıl içinde her alanımıza girecek” dedi. Kişinin kendisinden veya başka bir vericiden (donör) alınan kök hücrelerin hasta kişiye nakledilerek hastanın hasarlanan hücre, doku ve organlarının yenilenmesi için kullanılan bir tedavi olarak belirtilen kök hücre tedavisine yönelik birçok çalışma sürüyor. Kök hücre ve hücresel tedaviler alanındaki son gelişmeler, klinik uygulamalar gibi konular da 19-20 Nisan tarihleri arasında 5’incisi düzenlenen Ulusal Kök Hücre ve Hücresel Tedaviler Kongresi’nde masaya yatırıldı. Kongre Başkanlığını, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kök Hücre ve Gen Tedavileri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gökhan Tolga Adaş’ın, Kongre Sekreterliğini Prof. Dr. Erdinç Civelek’in yaptığı kongreye Kök Hücre ve Hücresel Tedaviler Derneği Başkanı Prof. Dr. Serdar Kabataş ile Türkiye ve dünyadan çok sayıda uzman isim katıldı. Osmanlı Arşivi Külliyesi’nde gerçekleştirilen kongrede farklı disiplinlerden araştırmacılar bir araya gelirken iş birliğinin önemine dikkat çekildi. “DNA tamir genleri üzerine de olumlu etkisi var” Kök hücreye yönelik çalışmaların sürdüğü ilerleyen süreçte çok daha fazla alanda kullanılacağını söyleyen Kongre Başkanı Prof. Dr. Gökhan Tolga Adaş, “Türkiye ve yurt dışından birçok kişi bu kongremize katılıyor. Birçok bilim adamı da aramızda, kök hücrenin dünyada geldiği yeri ve bugüne kadar yapılmış, bizim yaptığımız ya da yapacağımız çalışmaları ve deneyimleri paylaşacağız. Kök hücrenin onarıcı, tamir edici, yenileyici bütün özelliklerini kozmetik alan bizden daha hızlı alıp kullanıyor, genel cerrahisinden tutun, göğüs hastalıkları, beyin, plastik cerrahi, ortopedi de çalışıyor, kadın doğum bölümü ve üroloji onlar da başladı. Bütün klinikler çalışmalara başlamış durumda ama bunlar süreç alacaktır. Covid’de hastanede kullandık, Kök hücre ve hücresel tedavilerle yaklaşık 7 tane uluslararası yayın çıktı. Biz hem kullandık, faydasını gösterdik hem de kullanırken kök hücrenin hangi alanlara etki ettiğini gösterdik. En son yaptığımız bir çalışmada, daha önce yapılmamış bir çalışma; DNA tamir genleri üzerine de olumlu etkisi var, onu da gösterdik. Covid insan vücuduna girdikten sonra birçok organı yetmezliğe sokuyor; başta akciğer sonra kalp, karaciğer, pankreas hepsini, bu organları yenileyen, tedavisini düzenleyen ya da immün sistemi düzenleyen bir tedavi sistemi yoktu, kök hücre bunları yapıyor. Virüslere karşı kök hücreler çok dayanıklı, hem interferon üretiyorlar ve ayrıca da verilen kök hücreleri akciğer çok sıkı bir şekilde kapıyor. Bu yüzden viral akciğer hastalıklarda etkisi ve başarısı büyük oldu ve bunlar da yayınlandı” dedi. “Birçok konuda kullanılıyor, 5-10 yıl içinde her alanımıza girecek" Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketi sonrası hastanelerine getirilen hastalarda kök hücre tedavisini kullandıklarını anlatan Prof. Dr. Adaş, enkaz altında uzun süre kalmaya bağlı birçok problemin meydana gelebildiğini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Crush sendromu dediğimiz hastalık oluyor, enkaz altından kurtarma uzadığı zaman travmanın etkisi daha da artıyor. Nekroz, damarların tıkanması, bütün bu problemler, dokuların ölmeye başlaması yaşanıyor. Bize de hem kol hem bacaktan bu tip ağır hastalar geldi, Bakanlığa başvurduk. Kök hücre tedavisiyle ilgili izin de aldık, hastalara bu tedavileri yaptık. Cerrahi olarak kesilmeye gitmeden hepsini sapasağlam taburcu ettik. Yanlış anlaşılmasın; kök hücrenin dışında diğer tedavilerin hepsi de yapıldı. Türkiye’ kök hücre tedavisinde ilk 10’da diyebiliriz, eskiden biraz daha konumumuz iyi pozisyondaydı. Bazı ülkeler şu anda çok hızlı bir gelişim içindeler, dünya hücresel tedavilerle ilgili planlamalara çok önem vermeye başladı. Güney Kore ve Çin, komşumuz İran çok hızlı bir şekilde geliyor. ABD’de, Avrupa’da geleceğe yönelik çok büyük yatırımlar yapılıyor. Türkiye daha planlı ve organize giderse kendi coğrafyamızda çok etkin bir konuma gelebilir. Balkanlardan, Orta Doğu’dan gelen hastalar var, savaş öncesi Ukrayna’dan da gelen hasta oluyordu. Planlamaların hepsi düzgün bir şekilde yapılıp devamlılığı gelirse Türkiye’nin başarısı da çok daha fazla artacaktır. Birçok konuda kullanılıyor, 5-10 yıl içinde her alanımıza girecek” “ABD’den, Avrupa’dan da hastaları tedavi ediyoruz" Kongre farklı disiplinlerden birçok uzmanın bir araya gelerek gelişmeleri birlikte değerlendirmesinin çok önemli olduğunu söyleyen dernek başkanı, Beyin Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Kabataş, “2007-2008 yılları arasında Harvad’da omurilik yaralanması konusunda çalıştım. Tedavisi zor olan hastalıklar, ALS, MS bunlarda şu anda Faz-2 çalışma dediğimiz kontrollü çalışma durumundayız. 3-5 sene sonra Faz-3,4 çalışmaları olacaktır. Hepsini de yayınladık, en son serebral palsi konusunda yayın yaptık, Türkiye’de bu noktadaki klinik anlamda, çalışma olarak ilk yayın. O anlamda değerli, literatürde de 8 veya 10’uncu yayın olması gerekiyor. Belli bir zaman sonra zaten bunların standart tedavi olabileceğini düşünüyoruz. Başından beri hep hedeflediğim nokta; nasıl şu an antibiyotik kullanıyorsunuz aynı şekilde yarın öbür gün şu kadar kök hücre verelim veya egzozom (hücrelerin salgıladığı kesecikler) verelim, şu anda revaçta olan şeyler bunlar. ABD’den de Avrupa’dan da bu hastalar tedavi olmak üzere bizleri buluyorlar, onları tedavi ediyoruz. Portakal kök hücreyse bunun suyu egzozom. Sadece tek başına kök hücre vermek sorunu çözmez, altta yatan nedeni araştırmak gerekiyor. Kanser de insandaki kök hücreden kaynaklanıyor, bu sorunun temeline inip çözüldükten sonra da kanser noktasında da hızlıca bir ilerleme olacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Muğla Muğla BİLSEM’in 13 araştırma projesi Denizli’de görücüye çıktı Ortaokul Öğrencileri Arası Proje Yarışması Bölge Finali ilk kez İzmir dışında bir kentin ev sahipliğinde Denizli EGS Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşiyor. Ege Bölgesi kentlerinden İzmir, Aydın, Muğla, Manisa, Uşak ve Denizli’den yarışmaya katılan okullardan toplam 100 proje yarı finale katıldı. Bu yıl 18.’si Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu tarafından düzenlenen Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışmasında Ege Bölgesindeki okullarda hazırlanan 887 projeden 100’ü jüriler tarafından sergilenmeye değer görülerek, bölge finaline davet edildi. Bölge finalinde başarılı olan projeler ise Türkiye finalinde yarışmaya hak kazanacak. Muğla’dan başvurdukları 90 proje arasından 13’ü ile yarışmaya katılan Muğla Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü Bekir Cevizci, “Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Ortaokul Öğrencileri Arası Proje yarışması bölge finali heyecanını yaşıyoruz. Öğrenciler yıl boyunca hazırladıkları projelerini sundular ve bunlar bir ön elemeden geçti. Davet edilen projeler ise burada 3 gün boyunca sergilenecek. Perşembe günü gerçekleşecek ödül töreninde dereceye giren öğrenciler Türkiye Finallerine gidecek. Biz bugün 13 proje ile buradayız. Şu an burada 100 proje var. Bunun 13’ü bize ait. Ege Bölgesi’ndeki projelerin yüzde 13’ü Muğla Bilim ve Sanat Merkezi’ne ait. Bilim ve teknoloji kuruluna bu yıl 90 proje ile başvuruda bulunduk. Türkiye bazında en çok proje başvurusu yapan ikinci okuluz. Ege Bölgesi’nde birinci sıradayız. Ege bölgesinde böyle bir başarı yok. Okullardan öğrenciler buraya gelerek geziyorlar. Buradaki projeler günlük hayat problemlerinde çıkardığımız tahlillerdir. Patent ve inovasyon değerine sahip projeler yaptılar” dedi.
Diyarbakır Havalar birden ısındı, uzmanından şeker hastalarına ’böbrek yetmezliği’ uyarısı Diyarbakır’da İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Aydın, sıcak havaların artmasıyla birlikte şeker hastalarına sıvı kaybının direkt böbrekleri etkileyeceğini ve böbrek yetmezliğine çok daha hızlı ilerleyebileceği uyarısında bulundu. Sıcak havaların birden artmasıyla birlikte Memorial Hastanesi’nde İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Emre Aydın, uyarılarda bulundu. Şeker hastalığının, vücutta insülin eksikliği ve insüline karşı dirençten oluşan basitçe kandaki şekerin yükseldiği bir hastalık olduğunu söyleyen Dr. Aydın, ’gizli şeker’ denilenin ise gizli olan bir şeyin değil, halk arasında diyabetin başlangıcına veya tıp literatüründe prediyabet denilen diyabet öncesini kapsayan, vücutta henüz bir şeker hastalığı oluşmamış, hastanın şeker hastalığı bulgularının başladığı, gitgide şeker hastalığına doğru ilerlediği durum olduğunu ifade etti. Bundan korunabileceğini veya gizli şeker varsa bunun ilerlemesinin durdurulabileceğini aktaran Dr. Aydın, “Hatta tamamen ortadan kaldırabiliriz. Şeker hastalığı başlangıcı olan hastalar, özellikle diyetlerine, egzersizlerine dikkat ederlerse bu hastalığı önler, durdurur, hatta tamamen yok edebilirler. Evde margarin, iç yağ, kuyruk yağı yerine zeytinyağı kullanırsalar veya günlük en az yarım saat yürüyüş yapsalar, obeziteye yatkın hastalar diyet yapıp kilo verirlerse ve Akdeniz tipi dediğimiz yemekleri, salatayı artırırsalar bunu durdurup önleyebilirler, hatta hastalığı tamamen ortadan kaldırabilirler” dedi. “Yaz aylarında, şu anda hava sıcaklıkları artıyor vücudumuzda kaybettiğimizden çok daha fazla sıvı kaybediyoruz” diyen Dr. Aydın, “Hem şeker hastaları, hem de gizli şeker hastaları normal hastalardan daha fazla su kaybedebilir, böbrekleri normal hastalardan daha hassas olacağından bu sıvıyı yerine koymaları gerekiyor. İçtikleri su miktarlarını artırmaları lazım. Ayrıca protein, yağdan fakir, daha salata ve sebze meyveden zengin bir diyet öneriyoruz. Havalar sıcak olduğu için özelikle 50 yaşın üzerindeki insanlara gündüz güneşin en tepede olduğu saatler 12.00 ile 16.00 arasında dışarıda çok fazla olmamalarını öneriyoruz. Çünkü onların kaybedeceği sıvı direkt böbreklerini etkileyecektir ve böbrek yetmezliğine çok daha hızlı ilerleyeceklerdir” ifadelerine yer verdi.
Zonguldak Rektör Özölçer Koltuğunu çocuklara devretti ZBEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla makamında ağırladığı çocuklara rektörlük koltuğunu devretti. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle Hacı Mevlüt ve Hacı Sabahat Hamzaoğlu Anaokulu 5 Yaş Minik Kalpler Sınıfı öğrencilerinden Bulut Belen ve Azra Egemen’i makamında ağırladı. Ziyarette çocukların velileri, birim sorumlusu Öğr. Gör. Yasemin Cengiz Demir ve miniklerin öğretmeni Ebru Balçık yer aldı. Ziyarete ellerinde çiçeklerle gelen miniklere sırasıyla makam koltuğunu devreden Rektör Özölçer, onlarla bir süre sohbet etti. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla çocukları makamında ağırlamaktan ve kendilerini dinlemekten büyük keyif aldığını dile getiren Rektör Özölçer, çocukların büyüdüklerinde bu makamlarda oturacak kişiler olduğunu, onları özveriyle ulus ve millet bilinciyle, dayanışma ve yardımseverlik duygularıyla yetiştirmenin büyük önem taşıdığını ifade etti. Rektör Özölçer ayrıca çocuklara kendi kültür ve manevi değerlerinin aktarılması hususunda herkese büyük sorumluluk düştüğünü belirterek çocukların hızlı dönüşen, dijitalleşen dünya karşısında kendi kültür ve manevi değerleriyle bu sürece katılıp çalışmaları, ülkeyi ileri götürme konusunda kararlılık göstermeleri için erken yaşta bu bilincin onlara aktarılması gerektiğine dikkat çekti. Ziyaret toplu fotoğraf çekimiyle son buldu.