SAĞLIK - 14 Haziran 2017 Çarşamba 15:00

Bebek ölümlerinin yüzde 33’ü akraba evliliğinden

A
A
A
Bebek ölümlerinin yüzde 33’ü akraba evliliğinden

Bingöl Halk Sağlığı Müdürü Vedat Söyiler, ölen bebeklerinin yüzde 33’ünün ailelerinde akraba evliliği olduğunu söyledi.

Bingöl Halk Sağlığı Müdürü Vedat Söyiler, ölen bebeklerinin yüzde 33’ünün ailelerinde akraba evliliği olduğunu söyledi.


Bingöl Halk Sağlığı Müdürü Söyiler, gazetecilere yaptığı açıklamada, 2016 yılında 99 bebeğin yaşamını yitirdiğini belirtti.


Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan bebek ölümleri istatistik bilgilerinde Bingöl’ün binde 18,2 ile ilk sırada yer aldığını anımsatan Söyiler, “2016 yılında TÜİK tarafından açıklanan veriler ışığında bizimde istemediğimiz bebek ölümleri gerçekleşmişti. Ölen bebeklerimizin annelerin yaş ortalamaları 28, annelerin yüzde 15’i gebelik açısından risk yaş grubunu taşımaktadır. Yani ya 18 yaşının altında ve yahut 35 yaşın üzerinde gebe kalmıştır. Yüzde 20’si de iki doğum arasında beklenen süre risk grubundadır. Yani bir anne adayı bir bebeği doğurmuşsa, ikinci bebeği doğurmak için iki yıl geçmesi gerekiyor ama bu gruptakiler genelde bir yıl sonra gebe kalmıştır. En önemli husus ölen bebeklerimizin yüzde 33’ünün ailelerinde akraba evliliği vardır. Bu çok büyük bir rakam ve bizdeki realite maalesef. Ölen bebeklerin yüzde 10’unda anne-baba kan uyuşmazlığı görüldü. Annelerimizin yüzde 56’sı ya ilkokul mezunu veyahut okuryazar değil" dedi.


Bebeklerin tanılarına göre ölüm sebebiyetleri hakkında bilgi veren Söyiler, “2016 yılında yaşanan 99 ölümden 33’ü İmmatürite’ye bağlı olmuştur. Genetik-metabolik-konjenital ve kalformasyona bağlı 42 iki ölüm gerçekleşti. Burada akraba evliliği çok önemli bir faktördür. Hipoksik iskemik ensefalopatiye bağlı 5, nedeni bilinmeyen 7 olmak üzere toplamda 99 bebek ölümü gerçekleşmiştir. İmmatürite ve genetik-konjenital malformasyon-metabolik hastalıkların bebeklerde en sık görülen ölüm nedenleri oldukları görülmektedir. Bu ölümlerimizin yüzde 90’ı hastanelerde yüzde 10 ise evde gerçekleşmiştir. Bebeklerimizin yüzde 45’i ilk bir hafta içerisinde yüzde 57’si de ilk bir ay içerisinde kaybedilmiştir” ifadelerini kullandı.


2017 yılının ilk 6 ayına ait veriler incelendiğinde iyi durumda olduklarını kaydeden Söyiler, 2017 yılında bebek ölümlerinin binde 10 ile 13 arasında beklediklerini kaydetti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.