GENEL - 25 Eylül 2017 Pazartesi 14:42

Başkan Altınok: "Kepez’in ilçe olması için tarihi sorumluluktan kaçamayız"

A
A
A
Başkan Altınok: "Kepez’in ilçe olması için tarihi sorumluluktan kaçamayız"

AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, “Kepez isterse Türkiye’nin en büyük beldesini ilçe yaparız” sözünün ardından belde de ilçe olma heyecanı başladı.

AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, “Kepez isterse Türkiye’nin en büyük beldesini ilçe yaparız” sözünün ardından belde de ilçe olma heyecanı başladı. Konuyla ilgili açıklama yapan AK Parti Kepez Belde Başkanı Alper Altınok, halktaki beklentilerinin yüksek olduğunu ifade etti.


Halktaki beklentilerin yüksek olduğunu belirten AK Parti Kepez Belde Başkanı Alper Altınok “Sayın Grup Başkanvekilimiz Bülent Turan’ın ‘Kepez isterse İlçe yaparız’ şeklindeki açıklaması hem bizde hem de halkımızda memnuniyet oluşturdu. Tartışmaların pozitif yönde geliştiğini görüyoruz. Azınlıkta kalan negatif düşüncelere de saygı gösteriyoruz fakat bunun biraz da bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Kendilerine gidip İlçe olarak Kepez’in kazanımlarının ne olacağını anlatmaya çalışıyoruz. Ama genel manada beldemizin ilçe olma yönünde halkımızda yüksek bir beklenti oluştu” dedi.


Kepez’in İlçe’ye dönüşmesiyle birlikte Kepez’de yaşayan insanların bankacılık işlemleri dahil genel asayişe dayalı bir çok şikayetlerinin de ortadan kalkacağını belirten Altınok, “Kepez her geçen gün gelişen bir yerleşim yeri. Nüfus bakımından, konutlaşmaya bağlı bir takım ihtiyaçlardan dolayı halk işlem yapmak için Çanakkale’ye gitmek zorunda kalıyor. Çanakkale hem merkez ilçe olarak hem de köyleriyle birlikte oluşan ağır yükü kaldıramıyor ve vatandaşımız aynı günde işini göremiyor. Mesela bir konut alacak ama kredi için bankalarda günlerce beklemek zorunda kalıyor. Kredi çıkıyor bu defa da tapu devir işlemleri için beklemek zorunda kalıyor. Nüfus kağıdını değiştirmek daha Kepez’li için zahmet oluyor. Kepez İlçe olunca Nüfus Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü gibi kurumlar gelecek ve her vatandaşımız işlerini buralarda rahatlıkla görebilecek. Mesela, karakol yok deniyor. Tek bir asayiş merkezi yerine İlçe Emniyet Müdürlüğü gelecek Kepez’e. Ruhsat işleminden birçok asayiş konusu İlçe Emniyet Müdürlüğünde olacak. Keza, finans kurumları bankamatik yerine bankacılık işlemlerinin yapılabileceği şubeler açabilecek. Devlet Hastanesi zaten Kepez’de, bu anlamda bir sıkıntı yok ama İlce Aile Sağlığı Merkezleri, poliklinik hizmetleri İlçe Sağlık Müdürlüğü eliyle yürütülebilecek. Bunun gibi diğer kamu kurumlarının Kepez’de İlçe müdürlüğü oluşturmasıyla Kepez’de hayat kolaylaşacak” dedi.


İlçe olmanın Kepez köylerine de büyük faydası olacağını vurgulayan AK Parti Belde Başkanı Altınok, “Kepez, meyvecilik anlamında önemli bir üretim merkezi. Tarım faaliyetleri yapılıyor. İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile hem daha bilinçli üretim yapılabilecek hem de rekolte artırımına yönelik teknik destekler İlçe müdürlüğümüzden alınmış olacak. Balıkçılık konusunda da aynı durum geçerli. Ayrıca Kepez’de turizmi geliştirme olanağı da bulacağız İlçe olmakla birlikte. Kültür faaliyetleri daha da hız kazanacak çünkü İlçe müdürlüğü kurulacak. Eko turizmi geliştirme, köy pansiyonculuğu ,antik alanların turizme açılması gibi Kepez, gizli kalmış değerlerine öne çıkarma fırsatı yakalamış olacak" diye konuştu.


Kepez’e yürüme mesafesinde olan Dardanos ve Güzelyalı’nın da Kepez mücavir alanına girip daha kaliteli ve yerinde hizmet alabileceğini kaydeden Altınok, “Yıllardır olarak burnumuzun dibindeki Dardanos ve Güzelyalı, Çanakkale’ye bağlı olarak yaşatılmaya çalışılıyor. Doğal olarak hizmetler de yeterli şekilde gelmiyor. Kepez’i atlayarak hizmet götürmek zor olunca bu iki yerleşim yeri yıllardır üvey evlat muamelesi görüyor. Kepez’in İlçe imkanlarıyla oralardaki sorunlar da kalkmış olacak. Çevre ve Şehircilik İlçe Müdürlüğünün Kepez’e gelmesiyle daha kontrollü yaşam merkezleri, daha temiz kıyı şeridine sahip olacak. Bütün bunlar istihdam demektir. Kurumlarda istihdam edilecek personelin esnafımıza da katkısı olacak”dedi.


Kepez’in otomotiv sektörü bakımından Çanakkale bölgesinde en büyük showroom merkezlerine sahip olduğunu belirten Altınok, “Çanakkale’nin en büyük sağlık kurumları Kepez’de. Sağlık alanında bir merkez olduğumuz kadar otomotiv sektörü de Kepez’de hayat buluyor. Liman merkezi olmamız da artı değer katıyor. Keza Çanakkale’nin ilk 5 yıldızlı turistik öteli de burada. Turizm konaklamada niye iddialı olmayalım? İlçe merkezi olmamız bu sektörlere ilave olarak tarımda da Kepez’i iddialı hale getirecek. Bacasız sanayi olarak adlandırılan ticari hayat burada gelişecek. Çanakkale Gıda İhtisas OSB ihracatını Kepez’den yaparken burada Kepezli iş, aş bulacak. On sekiz Mart Üniversitesine yakınlığımız ile Kepez bir üniversite kendi niye olmasın? Üniversite öğrencileri Kepez’de kalıp buranın ekonomik hayatına daha fazla katkı sağlamasına olanak tanıyacak imkanların İlçe olmakla birlikte gelişeceğini hiç birimiz yadsıyamayız. Şehir hayatında, kırsal hayattı, eko sistemde Kepez Türkiye’nin göz bebeği ve ençok tercih edilen İlçesi olacaktır ve bu tarihi sorumluluğu almaktan hiç birimiz kaçamayız. Bizler İlçe olması için çaba harcarken her türlü siyasi kaygılardan uzak, sadece insan odaklı, vatandaşımızın daha rahat edeceği, girişimcilik ruhunun gelişeceği, gelecek nesillere bırakacağımız belki de en önemli miras olacaktır” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye’de artış hızı Avrupa’nın 3 katından fazla Ülkemizde 12 milyon diyabetli var. Üstelik artış hızı dünya ortalamasının 2 katı, Avrupa ortalamasının da 3 katından fazla. İyi tedavi edilmediğinde ciddi organ hasarlarına da yol açan diyabet, yaşamı tehdit edebiliyor. Günümüzde teknoloji ve tıptaki hızlı gelişmeler sayesinde ise hastaların etkin tedavisini yapmak ve yaşam kalitelerini artırmak mümkün. Bugün açılışı gerçekleştirilen Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi’nde yüksek teknoloji ile diyabetlilerin yaşam kalitesinin artırılması ve Türkiye’den farklı ülkelerdeki diyabetlilere özel hizmet verilmesi hedefleniyor. Koordinatörlüğünü Endokrinoloji ve İç hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz’ın yaptığı Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi’nin açılışında, ilgili tüm branşlarda hizmet verecek olan uzman medikal ekip basın mensupları ile bir araya geldi. Dünyada 600 milyon, ülkemizde 12 milyon diyabetli bulunuyor. Yapılan araştırmalar; ülkemizde diyabetin görülme sıklığının her 10 yılda bir yüzde 100 oranında arttığını gösteriyor. Üstelik bu artış hızı dünya ortalamasının 2 katı, Avrupa ortalamasının da 3 katından fazla. Yaşamı tehdit edebilen ciddi bir hastalık olan diyabet; iyi tedavi edilmediğinde koroner kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, görme kaybı ve nöropati gibi ciddi organ hasarlarına yol açabiliyor. Acıbadem, diyabetin tanı ve tedavisinde bütünsel bir yaklaşım anlayışıyla tek merkezden hızlı çözümler sunan, ülkemizdeki ve farklı ülkelerdeki diyabetlileri takip edebilen Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi’ni hizmete sundu. Koordinatörlüğünü Prof. Dr. M. Temel Yılmaz’ın yaptığı Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi’nde; Endokrinolog, İç Hastalıkları Uzmanları, Diyabet Diyetisyenleri, Diyabet Hemşireleri ve Psikolog gibi ilgili tüm branşlardan oluşan uzman bir medikal ekip multidisipliner yapıda hizmet verecek. Açılışta merkezin öne çıkan ve fark oluşturan özelliklerini anlatan Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, “Kuruluş amacımız olarak ülkemizde uluslararası standartlarda bir diyabet yönetimini ve diyabetlilere komplikasyonsuz ve kaliteli yaşam sağlayacak bir merkez olmayı hedefledik. Bu amaçla öncelikle klasik bir diyabet tedavi merkezi yerine proaktif bir diyabet yüksek teknoloji merkezi kurmayı planladık. Başarılı bir diyabet tedavisi ancak multidisipliner bir yaklaşım ve ekip çalışması ile mümkündür. Temel felsefemiz diyabet ve diyabete bağlı sağlık sorunlarının tek merkezde en kısa zamanda ve doğru çözümüdür” dedi. ‘Yapay pankreas’tan, ‘24 saat evden takip’e yüksek teknoloji çözümler Diyabetin takip ve tedavisinde güncel teknolojilerin yaşamımıza girmesiyle hastalık yönetiminde birçok kuralın değiştiğini belirten Prof. Dr. M. Temel Yılmaz şöyle konuştu: “Diyabetle ilgili tüm sorunları aynı merkezde çözümleyecek multidisipliner yaklaşım ve organizasyonla 24 saat evden takipten dünyanın her tarafında kan şekerini izlemeye, kapalı döngü yapay pankreastan diyabetik giyilebilir teknolojilere ve kızıl ötesi ışınlarla 360 derece vücut analizi tekniklerine kadar en gelişmiş teknolojileri biraraya getirdik. Ayrıca tedaviye dirençli yüksek kilolu obezite kliniğinden gebelik diyabetine, farklı diyabetlilere özel ilk ihtisas polikliniklerinden diyabette Teletıp uygulamalarına dek birçok yeniliği hayata geçirdik. Diyabette teknoloji kullanımı çok zayıf; halen kan şekeri ölçümü klasik parmak delme yöntemiyle, insülin enjeksiyonu da insülin kalemiyle yapılıyor. Oysa glikoz ölçüm aletlerinin zorluklarını ortadan kaldıran ve her iki üç dakikada bir kan şekerini ölçebilen (Sürekli Glikoz Ölçüm Sistemleri-CGM) sistemlerle, hasta, izni olduğu takdirde diyabet ekibi tarafından 24 saat takip altında olabiliyor. Bu cihazlar ani kan şekeri düşüklüğünde (hipoglisemi) veya ani kan şekeri yüksekliğinde size ya da sağlık ekibine ve sizi izleyen yakınlarınıza alarm ile uyarı gönderebiliyor. Sağlıklı insan pankreasının insülin salgı dinamiğine en yakın olan sistem de sürekli insülin infüzyon pompa sistemleridir. İnsülin pompaları, kablolu insülin pompaları ve yeni kuşak cilde yapışan patch pumplar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Bu sistemlerle insan pankreası gibi en az 3 gün enjeksiyon yapmadan bazal ve bolus insülini uzaktan kumanda ile vermek mümkün." Yapay pankreasla yaşayan hastaların çarpıcı öyküsü Diyabeti üç yıl önce fark edilen Yahya Tan halen yapay kalp ve yapay pankreas ile yaşamını sürdürüyor. 7 yıl önce motor kullandığı esnada aşırı terleme ve göğüs ağrısı şikayetiyle kendini hastaneye zor atan Tan, “Doktor kalp krizi geçirdiğimi söyledi. Yapılan tetkiklerde nakil hastası olduğum ortaya çıktı ve 2017’den bu yana yapay kalp destek cihazı ile yaşıyorum. Yoğun bakımda tedavi gördükten sonra bu kez de diyabetli olduğum ortaya çıktı. Hastanede şekerim 500’lerdeymiş ama haberim yoktu. İnsülin kullanmaya başladım ama Temel hocamızla tanıştıktan sonra Şeker Ölçüm Cihazı (CGM) ve İnsülin Pompası kullanmaya başladım. İnsülin kullanırken çok zorlanıyordum; her zaman ölçüm alamıyor, saatlerini kaçırıyor ve ölçmede sorunlar yaşıyordum ama şimdi yapay pankreas ile bu sorunlar ortadan kalktı ve diyabetin hiçbir sıkıntısını yaşamıyorum. Şimdi şekerim 90-100’den yukarı çıkmıyor” dedi. Yapay pankreasla anne oldu Halen 3,5 aylık bebeği olan Şükran Usta ise diyabet ile pandemi sürecinde karşılaştı. Bir anda çok zayıfladığını ve halsizlikten yürüyemez hale geldiğini, aşırı su içme isteği olduğunu belirten Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Usta, sık idrara çıkma şikayetiyle doktora başvurduğunda Tip-1 diyabet tanısı aldı. Şekerinin 400-500’lerde seyrettiğini öğrenen Usta, insülin tedavisi başlandığını ama o dönem insülin kullanmakta çok zorlandığını, psikolojisinin alt üst olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Yapay pankreasla tanıştıktan sonra psikolojim düzeldi. Hamileliğimin 4. ayında insülin pompası kullandım. Hamilelik sürecinde bebeğime bir şey olacak diye çok korkuyordum ama CGM cihazı ve insülin pompası hayatımı kolaylaştırdı. CGM cihazı sayesinde sürekli parmak ölçümü yapmak zorunda kalmadım, ayrıca anlık şeker değerini gösterdiği için ani çıkış ve inişlere hemen müdahale ediyordum. Hamileliğimi çok rahat geçirdim, şekerim dengesine kavuştu. Bu cihazlar çok pahalı olduğu için sürdürülebilirliği mümkün olamayabiliyor; devlet eliyle ücretsiz verilse diyabetliler için son derece iyi olur." “Kızım her şeyim” 2,5 yaşında kızı olan Janset Burcu Kubat Kırmızıgül de toplantıda yaptığı konuşmada; 20 yaşında diyabet tanısı aldığını belirterek, “O dönem çok kilo vermeye başlamıştım. Aşırı abur cubur yiyordum, 2 günde 1 sebil su bitiriyordum. Tip 1 diyabetim olduğu ortaya çıktı. Şekerim çok yüksek seyrediyordu, hamileliğimin başından itibaren insülin pompası ve CGM cihazı takmaya başladım, şekerimi ideal seviyeye indirdik. Şimdi artık şeker seviyeme göre ara ara cihazı kullanıyorum; benim diyabet hastalığım sayesinde kızım ve eşimle sağlıklı besleniyoruz ve hastalığın dezavantajlarını avantaja çevirdik. Yapay pankreas kesinlikle ülkemizde herkesin alıp kullanabileceği fiyatlarda olmalı çünkü gerçekten lüks değil hayati bir ihtiyaç. Ayrıca çocuklar için de olmazsa olmaz olduğunu düşünüyorum” dedi. “Ülkemiz için önemli bir sorun” Acıbadem Uluslararası Diyabet Yüksek Teknoloji Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, “Ülkemizde yapılan çalışmalarda 12 milyon civarı diyabetli olduğu gözüküyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise 9 milyon kişi diyabet nedeniyle ilaç kullanıyor. Yaklaşık 1.7 milyon insanda insülin kullanıyor. Diyabet, dünya ortalamasının 2 katı, Avrupa ortalamasının ise 3 katından fazla. Ülkemiz için önemli bir sorun. Gerek kalp damar hastalıklarının bir numaralı sorunu, hipertansiyonun ve obezitenin altındaki bir numaralı ana neden” ifadelerini kullandı. “Bu sistemler olunca 24 saat boyunda hastayı izlemek mümkün oluyor” Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, “Diyabetin iyi tedavisi önemli. Diyabet tedavisinde aşağı yukarı son 10 yıldan bu yana çok şey değişti. Bu klasik uygulamalar, kan şeker ölçümleri, enjektörden veya insülin kalemiyle insülin yapmak bunlar artık kullanılmıyor. Yapay pankreas modelleri dünyada hızlı bir şekilde yayılıyor. Diyabette en önemli sorunlardan bir tanesi farkındalık. Hasta, genel olarak şekerinin yükseldiğini bilmediği için buna uygun olarak da diyetini ve ilacını da aksatıyor. Bu sistemler sayesinde 24 saat boyunda hastayı izlemek mümkün oluyor. Hasta kendi kendini izleyebiliyor. Kan şekerini yükselten yiyecekleri ve gıdaları görerek uzak duruyor. Yeni teknolojiler hakikaten diyabet tedavisinde yeni bir çığır açtı” dedi.
İstanbul Sarıyer’de taksiciyi öldüren şüphelinin ifadesi ortaya çıktı: "Taksiciden para çalmak için araca binmiştim" Sarıyer’de aracına bindiği taksiciyi 5 yerinden bıçakladıktan sonra yol kenarına atarak ölümüne neden olan şüphelinin savcılıkta verdiği ifade ortaya çıktı. Şüphelinin ifadesinde, "Taksici ile aramda her ne kadar taksimetre ücreti ile ilgili tartışma çıkmış ise de ben paraya ihtiyacım olduğu için ve taksiciden para çalmak için araca binmiştim" dediği öğrenildi. Sarıyer Tarabya Mahallesi Pamuk Sokak’ta dün meydana gelen olayda iddiaya göre İran uyruklu şüpheli Yoosef Bagherian Gharehtapeh (43), taksici Yaşar Yanıkyürek’in (58) kullandığı ticari taksiye binmiş, ücret konusunda yaşanan tartışma sonucu ise şüpheli, Yanıkyürek’i 5 yerinden bıçakladıktan sonra araçtan atarak araçla birlikte kaçmıştı. Olayın hemen ardından şüpheli Yoosef Bagherian Gharehtapeh, olay yerinden 300 metre ileride yakalanarak gözaltına alınmıştı. Şüpheli Yoosef Bagherian Gharehtapeh emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edilmiş, burada Savcılığa ifade veren şüpheli, daha sonra ‘canavarca hisle kasten öldürme’ ve ‘yağma’ suçlarından tutuklama talebiyle nöbetçi hakimliğe çıkarıldı. "Taksimetre açık değildi ama yaklaşık 1, 1 buçuk saat kadar gezmiştik" Şüphelinin Savcılıkta verdiği ifade ortaya çıktı. Kimlik tespitinde sabit ikametgahı olmadığını belirten ve muhasebecilik yaptığını ifade ettiği öğrenilen şüpheli tercüman eşliğinde verdiği ifadesinde, "Ben Türkiye’ye 11 Şubat 2024’de yasal yollarla 3 aylık vizeyle giriş yaparak geldim. Amacım çalışmak için iş araştırmaktı. Burada iş bulamazsam kaçak olarak Almanya’ya gidecektim. İran’da muhasebecilik yapardım. İstanbul’a buradan Almanya’ya kaçak gidebilmek için geldim. İstiklal Caddesi’nde ismen tanımadığım ve bilmediğim bir Türk ile tanıştım, ondan Almanya için haber bekliyordum. 17 Nisan tarihinde öğlen 12.00 gibi kaldığım otelden çıktım. Yaya olarak yarım saat gezdikten sonra orada gördüğüm ticari taksiye bindim. Taksi şoförüne beni gezdirmesini ve otele geri getirmesini söyledim. Niyetim bir müddet gezip geri dönmekti. Taksici Şişli taraflarını gezdirdi, deniz kenarından sahili gezdirdi. Birkaç yere daha götürdü. Bana 17.00’ye kadar gezdirebileceğini söyledi. Sarıyer’e geldiğimizde benden taksi ücreti olarak 200 dolar istedi. Taksimetre açık değildi ama yaklaşık 1-1 buçuk saat kadar gezmiştik’’ dedi. "Ben paraya ihtiyacım olduğu için ve taksiciden para çalmak için araca binmiştim" Şüpheli ifadesinin devamında, "Ben kendisine ‘dolarla anlaşmamıştık, benden neden dolar istiyorsun’ dedim. Bu esnada aracı durdurmuştu. Taksiye ilk binerken ben kendisine ‘500 lira param var beni o kadar ücretle gezdir’ demiştim. Bunu hatırlatıp 200 dolar vermeyeceğimi söyleyince tartışmaya başladık. Kendisi bana küfür etti, küfür etmeye devam edince de kendisini Taksiciler Odası’na şikayet edeceğimi söyledim. Küfürlere devam edince sinirlendim ve cebimde taşıdığım çakı bıçağını çıkardım ve çok kez kendisini bıçakladım. Ben onu bıçaklarken o da beni engellemeye çalışıyordu. Kendisini yaraladıktan sonra taksiden yere attım ve şoför koltuğuna geçtim. Taksinin kapı kolu içinde paralar vardı, onları da üzerime aldım. Oradan kaçmaya çalışırken bir müddet araçla devam ettim. Sonra polisler beni durdurup yakaladılar. Taksici ile aramda her ne kadar taksimetre ücreti ile ilgili tartışma çıkmış ise de ben paraya ihtiyacım olduğu için ve taksiciden para çalmak için araca binmiştim. Olay nedeniyle pişmanım. Suçlamaları da haliyle kabul ediyorum’’ dediği öğrenildi.