GENEL - 07 Eylül 2018 Cuma 16:00

Diyarbakır’da ‘İdlib’ protestosu

A
A
A
Diyarbakır’da ‘İdlib’ protestosu

Diyarbakır’da, Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) öncülüğünde bir araya gelen grup, Rusya, İran ve Esad rejimi tarafından, Suriye’nin İdlib bölgesine gerçekleştirilen saldırıları kınadı.

Diyarbakır’da, Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) öncülüğünde bir araya gelen grup, Rusya, İran ve Esad rejimi tarafından, Suriye’nin İdlib bölgesine gerçekleştirilen saldırıları kınadı.


Diyarbakır’da Özgür-Der tarafından, Suriye’nin İdlib bölgesine gerçekleştirilen saldırılara ilişkin basın açıklaması yapıldı. Dernek öncülüğünde, Cuma Namazı çıkışı, merkez Yenişehir ilçesi Ofis semtinde toplanan grup, Rusya, İran ve Esad rejimine tepki gösterdi. Grup adına açıklamayı yapan Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Nazlıcan, Suriye’de 8 yıldır devam eden savaşın acı bilançosu artmaya devam ettiğini belirtti. Rusya, İran ve Esad’ın işledikleri cinayetlerin, ülkeyi adeta bir mezbahaneye dönüştürdüğünü ifade eden Nazlıcan, “Geçen süre zarfında bütün dünya gözü önünde yüz binlerce insan vahşice katledildi, milyonlarcası da ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Sivil ve savunmasız insanları katledilmesine kör, sağır ve dilsiz kalan bölgesel ve küresel güçler ahlaksız, vicdansız ve umursamaz tavrı Suriye’deki trajediyi bugün daha da ileriye taşıyor. Bu umursamaz tavırdan cesaret alan Suriye’deki şer güçleri ise yeni katliamlar peşinde. Malum olduğu üzere bu süreçte emperyalist güçler ikiyüzlü politikalarının bu savaşı derinleştirdiğini ve yaşanan acıların devam etmesine neden olduğunu biliyoruz” dedi.



“Türkiye BM nezdinde harekete geçmeli”


Özellikle Rusya’nın Ortadoğu’da nüfuzunu artırarak bu sürece dahil olması ile ABD ve AB’nin ikircikli tutumlarının bölgeyi tamamen kaosa sürüklediğini anlatan Nazlıcan, şunları kaydetti:


“Şimdi ise bu kaosu tekrardan fırsata çevirmenin hesaplarını yapıyorlar. Onların çıkarı için insanları ölmesi, acı çekmesi ve zayıf düşmesi hiç önemli değildir. Yeter ki devletlerinin çıkarı tehlikeye girmesin. Burada özellikle ifade etmek istiyoruz ki Esad zalim ve onun kollayıcısı İran şimdiye kadar yapılan toplantı, müzakere ve anlaşma prensiplerine hiçbir zaman sadık kalmadı ve çatışmasızlık bölgelerinde dahil sivil katliamlara devam etti. Bu süreci takip eden bizler şuan şahit olduk ki gerek Cenevre’de gerek Astana’da yapılan görüşmelerden de mazlumlar adına bir sonuç çıkmayacaktır. Sırf adaleti talep ettikleri için kendi halkını terörist gören zalim merhamete gelmesini beklemek nafiledir ve bugün için de Tahran görüşmeleri sonuç vermeyecektir. Çünkü iktidarı için milyonların katledilmesini göze alan gözü dönmüş bir diktatör ve reel politikaya tapınan ve bunu kendi devletinin siyasal itikadı haline getiren İran gibi devletler merhamete namına vicdan namına bir kırıntıyı bile bundan sonra zihinlerimizde zalim, katil ve hain olarak kalacaktır. Bununla birlikte savaşın başından beri Suriye’deki mazlumlara sahip Türkiye’nin düne kadar izlemiş olduğu olumlu politikalar ehli vicdan sahibi olan herkes tarafından görüldü ve desteklendi. Türkiye’nin bu tavrı devam ettiği müddetçe bizler tarafından da desteklenmeye devam edecektir. Umarız Türkiye mazlum kardeşlerine sırtını dönmez ve onları sahipsiz bırakmaz ve uluslararası arenada gücünü ortaya koyarak bu katliamlara engel olur. Çünkü bu Türkiye derhal BM nezdinde harekete geçmeli ve bu katliamların son bulması için bütün gücünü ortaya koymalıdır. Bugün yanı başımızdaki kardeşlerimize sahip çıkma günüdür. İdlib’de şu anda 4 milyona yakın insan yaşamaktadır. Zalim Esad’a teslim olmayı kabul etmeyen bu mazlum halk şuanda ağır bombardıman ve kitle imha silahlarıyla yok edilmek istenmektedir. Eğer gerekli tepkiler verilmezse maalesef İdlib de diğer bölgeler gibi yıkıma uğrayacak ve ağır bir bilançoyla karşı kalacağız. Suriye’nin diğer bölgelerinde yaşanan katliamların İdlib’de de yaşanmaması için bütün Müslümanlar topyekun dayanışma sergilemeli ve zalimlere karşı sesini yükselmelidir. Aksi taktirde mazlum bir halkın ölümüne seyirci kalmanın vebalini hiçbirimiz yüklenemeyiz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Çarşamba’nın tarihi lezzeti denetimi geçti Samsun’un Çarşamba ilçesinin tescilli tarihi lezzeti pide, 2024 denetimini denetimi geçti. Samsun’da, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında 22 Aralık 2016 tarihinden itibaren korunmak üzere 21 Mart 2018 tarihinde Çarşamba Ticaret Borsası tarafından tescili yaptırılan “Çarşamba pidesi”nin 2024 yılı coğrafi işaret denetimi tamamlandı. Denetim kapsamında, coğrafi işaretli Çarşamba pidesi üreticileri yerinde ziyaret edilerek, üreticilere coğrafi işaretin önemi ve kapsamı anlatıldı. İşletmelerin şartnameye uygunlukları açısından denetimi gerçekleştirildi. Denetime Çarşamba Ticaret Borsası Tescil Takip Memuru Oğuzhan Kılınç, Çarşamba Ticaret ve Sanayi Odası Proje Ofisi Müdürü Reyhan Arslan, Çarşambalılar Lokantacılar Odası Başkanı Hasan Gümüş ve Genel Sekreter Serpil Yılmaz, Çarşamba Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü İbrahim Fethi Sel, Çarşamba Belediyesi görevlisi Onur Öztürk ve İlçe Tarım ve Ormancılık Müdürlüğü yetkilisi Uğur Gencer ile Veteriner Hekim Ali Kemal Altuntaş katıldı. Çarşamba’nın tarihi lezzeti Denetimlerin yer yıl olduğu gibi bu yılda usulüne uygun yapıldığını ifade eden Çarşamba Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Yılmaz, “Coğrafi işarete sahip Çarşamba Pidesi Çarşamba’nın tarihi bir lezzetidir. Yıllardır süregelmiş bu yöresel ürüne özellikle kamunun öncülüğünde sahip çıkılmalı ve marka değeri artırılmalıdır. İlçemiz için büyük değere sahip Çarşamba pidesinin korunması ve üretimi hususunda görev alan öncü kurum olmaktan gurur duyuyoruz” dedi. ÇTB tarafından Çarşamba’da coğrafi işaretli Çarşamba pidesi üretimi yapan 6 (altı) firmaya coğrafi işaret denetimi yapıldı. Pide üretimi yapan işletmelerinin, coğrafi işaretli Çarşamba pidesinin usullerine uygun bir biçimde yapıldığını ve yörenin doğal ürünlerinin kullanıldığını kaydetti. Pideler denetime gelen yetkililer tarafından tadıldı.
Erzurum Atatürk Üniversitesi ikinci kez akredite edildi Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından yükseköğretim kurumlarındaki niteliğin yükseltilmesi ve kalite güvencesine katkı sağlanması amacıyla uygulanan Kurumsal Akreditasyon Programı kapsamında 2021 yılında akredite olan Atatürk Üniversitesi, 2 yıl süreyle yeniden akredite edildi. Bu kapsamda; Başkent Ankara’da düzenlenen törende Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı Akreditasyon Belgesini, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ile YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak’ın elinden aldı. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Itri Kongre ve Kültür Merkezinde, Uluslararası Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Konferansı öncesinde düzenlenen törenle Kurumsal Akreditasyon Belgesini alan Rektör Çomaklı’ya Atatürk Üniversitesi Kalite Koordinatörü Prof. Dr. Bilal Yılmaz ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vedat Kaya eşlik etti. Rektör Çomaklı: “Bu Başarı Tüm Üniversite Mensuplarımıza Aittir” Konuyla ilgili bir değerlendirmede bulunan Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı; Yeni Nesil Tasarım ve Dönüşüm Projesi kapsamında kurulan Kalite Koordinatörlüğü öncülüğünde, akademik ve idari birimleri ile geçirilen yoğun çalışma döneminin ardından YÖKAK tarafından yürütülen değerlendirmenin ardından 2 yıl süreyle yeniden Kurumsal Akreditasyon onayı almaya hak kazandıklarını ifade ederek bu başarının tüm üniversite mensupları ait olduğunu dile getirdi. Atatürk Üniversitesinin farklı birimlerindeki kurumsal bilgiler, kalite güvence, eğitim-öğretim, araştırma, toplumsal katkı ve yönetim kategorilerinde göstergelerin incelenmesi neticesinde 2 yıl süreyle akredite edildiklerini belirten Rektör Çomaklı, Atatürk Üniversitesinin yetkin bilim insanları ve gelişmiş araştırma alt yapısıyla hiçbir zaman iyiyle yetinmeyerek, daima daha iyiye ulaşma gayreti içerisinde olduğunu söyledi. “Atmış Olduğumuz Adımların Doğruluğu Bir Kez Daha Tescillenmiş Oldu” “Üniversitemiz hem kalite iyileştirme çalışmalarında hem de Araştırma Üniversitesi Performans Göstergelerinde sürekli iyileştirmeyi sağlamak ve bunları sürdürülebilir kılmak amacıyla gerekli faaliyetleri planlamakta, uygulamakta, izlemekte, değerlendirmekte ve daha iyiye ulaşmak için sürekli iyileştirme çalışmalarına devam etmektedir” diyerek değerlendirmesini sürdüren Rektör Çomaklı ayrıca şunları aktardı: “Üniversitemiz, kalite iyileştirme çalışmalarını ve Araştırma Üniversitesi Performans Göstergelerini iyileştirmeyi, ülkesine ve milletine daha iyi hizmet etmenin bir yolu olarak görmektedir. Sürekli iyileştirme çalışmalarını aralıksız olarak sürdüren üniversitemiz, 2021 yılında YÖKAK Kurumsal Akreditasyon Programına dahil olmuştur. Bağımsız değerlendirme takımları tarafından kurumların iç değerlendirme raporu temel alınarak yürütülen değerlendirme programı sonrasında 2. kez akredite edildi. Araştırma Üniversitesi statüsü kazanan üniversitemizin verdiği kaliteli eğitimin yeniden akredite edilmesiyle birlikte atmış olduğu adımların doğruluğu da tescillenmiş oldu. Bu düşüncelerle; akreditasyon belgesini bizlere tevdi eden YÖK Başkanımız Prof. Dr. Erol Özvar ile YÖKAK Başkanımız Prof. Dr. Ümit Kocabıçak ile tüm değerlendirme heyetine ve üniversitemizin kıymetli mensuplarının tamamına teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum” dedi. YÖK Başkanı Özvar: “Üniversiteler, 14 Ölçüt ve 46 Alt Ölçüt Dikkate Alınarak Değerlendiriliyor” Üniversitelerin kalite güvencesi sistemi, eğitim ve öğretim, araştırma ve geliştirme, toplumsal katkı ve idari süreçlerde değerlendirilmesini sağlayan Kurumsal Akreditasyon Programı ile Türkiye’deki üniversitelerin ulusal/uluslararası düzeydeki katkılarının ve dünyadaki görünürlüklerinin artırılmasını amaçladıklarını ifade ederek konuşmasına başlayan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar: “Dış değerlendirme süreçlerimiz kapsamında; üniversitelerimiz, öncelikle Kalite Güvence Sistemi, Eğitim ve Öğretim, Araştırma ve Geliştirme, Toplumsal Katkı ve Yönetim Sistemi alanlarında 14 ölçüt ve 46 alt ölçüt açısından hangi aşamada olduğunu kanıtlarıyla ortaya koyan kapsamlı bir rapor hazırlamaktadır. Böylece kurumun kendi kendini tanıması ve değerlendirmesi bu sürecin en önemli aşamasıdır. Daha sonra, YÖKAK tarafından oluşturulan ve aralarında öğrenci, yabancı değerlendiricinin de bulunduğu 8 kişiden oluşan değerlendirme takımları tarafından bu raporlar okunarak ve kendi aralarında yoğun toplantılar yapılarak ön değerlendirme yapılmaktadır. Sonrasında takımlar, uzaktan veya yüz yüze şekilde ön ziyaret ve saha ziyareti yaparak üniversitenin tüm birimlerini ziyaret etmekte, öğrenciler başta olmak üzere iç ve dış paydaşları ile bir araya gelmekte, kurumun durumunu sahada değerlendirmekte ve sonucunda Geri Bildirim Raporu veya Akreditasyon Raporu hazırlamaktadır. Kurumsal Akreditasyon Programında son olarak YÖKAK’ın ilgili komisyonları ve kurulu bu raporu dikkate alarak ve değerlendirme takımı ile bir araya gelerek üniversitelere “tam akreditasyon” ya da “koşullu akreditasyon” kararını vermektedir. Bu aşamalarda çok dinamik bir süreç yaşayan ve yoğun şekilde çalışan kurul üyelerimize, öğrencilerimiz ve yabancı değerlendiricilerimiz başta olmak üzere, tüm değerlendiricilerimize teşekkür ederim” dedi. YÖKAK Başkanı Kocabıçak, Kurumsal Akreditasyonun Avantajlarını Anlattı YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak ise konuşmasında Kurumsal Akreditasyona sahip bir üniversitelerin diğer üniversitelere göre öne çıkan yönlerine ilişkin bilgi verdi. Kocabıçak: “Kurumsal Akreditasyon belgesi almış bir yükseköğretim kurumu, temel faaliyet alanlarında kamuoyuna vadettiği hedeflere ulaşmayı güvence altına almak için ilgili mekanizmaları oluşturuyor. Üniversiteler, bunların önemli bir bölümünü iyi biçimde çalıştırıyor, izliyor ve iyileştiriyor. Tüm iç ve dış paydaşlarının katılımı önemseniyor. Öğrenci geri bildirimleri özellikle dikkate alınıyor ve karar alma süreçlerine yansıtılıyor. Öğretim programları bilgi çağının gerekleri, değişen öğrenci özellikleri ve öğrenci merkezli öğrenme anlayışı temelinde sistemli biçimde güncelleniyor. Öğrenme kaynakları ve öğretim üyesi yeterliklerinin sürekli biçimde geliştirilmesi için çalışılıyor. Kurumun araştırma yetkinlikleri geliştiriliyor ve toplumsal katkı faaliyetleri sistematik biçimde ele alınıyor” diye konuştu. Program, akredite olan kurum rektörlerinin belgelerini almaları ve hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.
Yalova Çiftlikköy Belediyesi’nin borçları belediye binasına asıldı Çiftlikköy Belediye Başkanı Adil Yele, belediyeyi 322 milyon 449 bin liralık borçla aldıklarını açıkladı. Yele, borçların kalem kalem nerelere olduğuna yönelik de hazırlanan pankartı da belediye hizmet binasına astırdı. CHP’den Çiftlikköy Belediye Başkanlığı’na seçilen Adil Yele, Belediye Meclis Toplantı Salonu’nda basın mensuplarıyla bir araya geldi. Yele’ye CHP İl Başkanı Erdem Doğancı ve İlçe Başkanı Savaş Kaşıkçı da eşlik etti. 10 yıllık yapıdan sonra Çiftlikköy Belediyesi’ni teslim aldıklarını anlatan Başkan Yele, işleyişi devam ettirdiklerini söyledi. Belediye başkanlığı makamı kapısını vatandaşa açtıklarını anlatan Yele, “Vatandaşımızın belediye başkanıyla her türlü konuda temas edip istişare edebiliyor, konuşup, danışıp tartışabiliyor” dedi. Güzel bir saha çalışması sonucunda vatandaşın teveccühüyle çok iyi bir oy oranıyla seçimleri kazandıklarını hatırlatan Yele, şöyle konuştu: “5 yıllık süre içinde vatandaşın bize emanet ettiği o koltuğu en iyi biçimde Çiftlikköy halkına hizmet edecek şekilde kullanacağız. Seçim kampanyası süresince vatandaşlarımıza eşit, adil, şeffaf bir yönetim anlayışı içinde Çiftlikköy’ümüzü yöneteceğimizi söylemiştik. Bununla ilgili gerekli adımları hızlı ve ivedi bir şekilde atıyoruz. Gelirimizi, giderimiz net şekilde tespit etmek istedik. 5 Nisan 2024 itibariyle ben gerekli müdürlüklere başkanlık makamı olarak yazdığım yazılarda bir borç tespiti yaptık. Tabi bu borç devam ediyor, müteahhitlerden ve dışarıdaki kesimlerden hala gelen faturalarımız var. Önümüzdeki süreçte bunları belirli periyotlar halinde gelir gider tablosu halinde zaten sizle buluşacağız, tekrar anlatacağım. Görevi teslim aldıktan sonra ilk hamlem belediyede çalışan personel, mesai arkadaşlarımın maaşlarıyla alakalı oldu. Geldiğimizde bununla alakalı bir kaynak yoktu. Hızlı bir hareketle ilk maaşlarımızı eksiksiz, kesintisiz bir şekilde ödedim. Tabi bundan sonraki süreçte belediyenin borç yükü tahmin ettiğimden biraz daha fazla çıktı. Çünkü ticari olarak da işleyen bir birim burası. Bürokrat arkadaşlarım yaptığım çalışmada, ivedi bir şekilde çıkardı. Bunu belediye binasına da astık, sosyal medyadan da paylaşacağız. Herkes dilediği takdirde görecek ve önümüzdeki süreçlerde bu borç yükünün azaldığını ya da arttığını şeffaf bir şekilde vatandaşımıza anlatacağız. Vatandaşın parasını nereye harcadığımızı, nerelerde tasarruf yaptığımızı teker teker anlatacağız.” 4 nisan itibariyle 322 milyon civarı bir borçlarının olduğunu anlatan Yele, bunun önemli bir kısmının kamu kurumlarına olduğunu ifade ederek, “Daha sonra müteahhitlere ciddi bir borcumuz var. Günü gelmiş, ödemesi gelmiş borçlar bunlar. Göreve geldiğimizde 5 milyon civarı bir paramız vardı. İller Bankası’ndan gelen kaynakla ben ilk maaşları ödedim. Maaşları ödedikten sonra bu 322 milyonun karşılığında kasamızda da 1 milyon para var. Dönemeyen bir sistem var. Hızlı bir şekilde belediyenin gelirlerini artıracak hamlelerle alakalı başlangıcı verdik. Kısa bir zamana ihtiyacımız var. 3-5 aylık bir süre içinde çalışan bir mekanizma, belediye başkanının sadece maaş ödemeyi düşünmediği bir sistem, yatırımla alakalı bir sistem anlayışını ortaya koyacağız. Hiçbir zaman ben hayatım boyunca da hiçbir şekilde enkaz edebiyatı yapmadım, burada da yapmayacağım. Borcumuz var, ağır bir borç. Bunun bilincindeyiz ekip arkadaşlarımla beraber. Hızlı ve ivedi bir şekilde belediyenin kaynaklarını artmak istiyoruz” diye konuştu. En önemli projemiz tasarruf Başkan Yele, Çiftlikköy Belediyesi’nde önceliklerinin tasarrufa gidilmesi olduğunu sözlerine ekleyerek şunları kaydetti: “En önemli projemiz aslında tasarruf, tasarruf, tasarruf. Tasarrufla ilgili hamleleri başlattık. Bu 10-15 günlük süre içinde bile bunun farkına varmaya başladım. Nasıl aile ekonomisinde tasarruf yapıyorsunuz, ayağınızı yorganınıza göre uzatıyorsunuz, burada da ilk etapta ayağımızı yorganımıza göre uzatacağımız bir sistem anlayışı içinde olacağız. Tasarruf yapacağız, yapmaya başladık. Mali ve kurumsal yapıyı güçlendireceğiz. Burada kişiye dayalı değil, sisteme dayalı kurumsal bir yapı anlayışı ortaya koyacağız. Biz burada bir bayrak teslimi aldık. Bayrağı aldığımızdaki durumu biz şeffaf bir şekilde gösteriyoruz." Yele, Çiftlikköy’de icraat ve hizmet zamanı olduğuna da vurgu yaptı. İl Başkanı Erdem Doğancı ise Yalova’da CHP’li belediyelerin birbirinden kopuk olmayacağını ve birlikte çalışacağını kaydetti.