EKONOMİ - 02 Aralık 2022 Cuma 15:59

Otomotiv sektörü kademeli ÖTV indirimine çalışıyor

A
A
A
Otomotiv sektörü kademeli ÖTV indirimine çalışıyor

Türkiye’de Ocak-Kasım dönemindeki otomobil satışları yıllık bazda yüzde 2,4 oranında azalarak 505 bin 886 adet olarak gerçekleşti. ODMD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Haydar Bozkurt yaptığı değerlendirmede, ÖTV’nin uzun vadede kademeli olarak kaldıracak senaryo ile 2 milyon adedin üstünde bir iç pazarın mümkün olduğunu kaydetti.

Otomotiv sektöründe Özel Tüketim Vergisi’nin (ÖTV) yıldan yıla kademeli şekilde azaltılması yönünde çalışma yapılıyor. ÖTV indirimi ve yatırım teşvikleriyle artacak satış adetlerin sektöre istihdam, yatırım ve üretim açısından yüksek ivme kazandıracağı tahmin ediliyor.

Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği’nin (ODMD), isim değişikliğini duyurduğu toplantıda sektöre ilişkin rakamlar ve gelecek döneme yönelik yapılan çalışmalar paylaşıldı. Otomotiv sektörüne dair on bir aylık değerlendirmenin ve beklentilerin açıklandığı basın toplantısında ODMD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce Ocak-Kasım dönemi otomobil ve hafif ticari araç satışlarına dair detaylı bir sunum gerçekleştirirken, ODMD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Haydar Bozkurt konuşmasında sektörün kısa, orta ve uzun vadeli beklentilerini paylaştı.

Otomobil satışları Ocak-Kasım döneminde azaldı

ODMD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce, otomotiv sektöründe Ocak-Kasım dönemi satış adetlerini ve detaylı analizlerini kamuoyu ile paylaştı. Erce, yılın on bir ayına ilişkin otomobil ve hafif ticari araç pazarını değerlendirdiği sunumunda ‘‘Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2022 yılı Ocak-Kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1 oranında azalarak 668 bin 63 adet olarak gerçekleşti. Otomobil satışları, 2022 yılı Ocak-Kasım döneminde geçen yıla göre yüzde 2,4 oranında azalarak 505 bin 886 adet, hafif ticari araç pazarı yüzde 3,4 artarak 162 bin 177 adet oldu.

2021 yılında otomotiv toplam pazarı 772 bin 722 adetle tamamlanmıştı. Bu verilere otomobil, hafif ticari ve ağır ticari araç satışları dahildir. Küresel arenada rekabet üstünlüğümüzü korumak ve daha da geliştirmek, yeni yatırımların yeni teknolojilerle beraber ülkemize gelmesi bakımından iç pazarın büyüklüğü, ileriye dönük sağlıklı kararlar alabilmek için güven ve istikrar ortamı önem taşıyor. Bu bakımdan yeni teknolojileri dikkate alarak, yakın geleceğe gerek altyapı gerekse bir yandan mevzuat düzenlemeleri ile hazırlıklı olmamız ve küresel arenadaki rekabetçi gücümüzü mutlaka korumamız gerekiyor.’’

“Türkiye’nin otomotiv üretim üssü olmasının tam zamanı”

2022 yılındaki gelişmeleri ve Türkiye otomotiv sektöründe kısa, orta ve uzun vadeli bakış açısını değerlendiren Bozkurt, “Kısa vadeli duruma baktığımızda, 24 Kasım tarihi itibariyle matrah tutarlarının güncellenmesi ile ilgili olarak sektörde uzun zamandır dile getirdiğimiz düzenleme yapıldı. Ancak matrah tutarlarındaki artışların etkisi sınırlı oldu” diye konuştu.

ODMD olarak orta vadeli beklentilerini de açıklayan Bozkurt, “Dünyada gelişen teknolojiler ile beraber bizim şu anda kullandığımız ‘1.6 litre motor hacminin üstü lükstür, altı değildir’ noktasının dışına çıktı. Orta vade beklentimiz, bu konuda temiz bir sayfa açıp kriterlerin gözden geçirilmesini sağlamak olacak. Gelişen teknolojilere uygun araçların ülkemizde de kullanılmasını istiyoruz. Tüketici yeni bir teknolojiye sahip aracı olduğu zaman daha çevreci ürünler kullanmış olacak. Hatta yakıt tüketimi konusunda da daha verimli araçlara kavuşmuş olacağız. Orta vade beklentimiz öncelikle sistemin gözden geçirilmesi yönünde" şeklinde beklentilerini paylaştı.

Bozkurt, dernek tarafından hazırlanan Türkiye Otomotiv Ekosistemi Gelişim Senaryoları ile ülkemizin üretimde öne çıkacağı noktaları tespit ettiklerini belirterek; “2023-2034 arası yılların modellendiği senaryoda Türkiye’de otomotiv ekosistemine uzun vadeli olarak baktığımızda, herkesin en başta ÖTV’nin kaldırılmasını talep ettiğini görüyoruz. Ancak bunun sadece bir günde yapılamayacağı bir gerçek. Aynı zamanda mevcut araç envanterinin değeri düşer ve başta filo şirketleri gibi envanter yöneten şirketlerin yönetemeyeceği durumlar yaşanır. Bu noktada otomotiv ekosistemini gözeten, sorumluluk sahibi bir yaklaşım göstermeliyiz. Biz de ODMD olarak uzun vadede ÖTV konusunu nasıl kaldırabiliriz diye kapsamlı bir çalışma gerçekleştirdik. Bu sayede ülkemiz artık ‘otomobil üzerinden yüksek vergiler alan bir ülke’ şeklinde anılmaktan çıkar, ‘yeni teknolojiler için bir üretim üssü haline gelebilir’. Kısacası, Türkiye’nin otomotiv üretim üssü olmasının tam zamanı” dedi.

“ÖTV’yi uzun vadede kaldıracak senaryo ile 2 milyon adedin üstünde bir iç pazar mümkün”

Gerçekleştirdikleri simülasyona göre kademeli olarak ÖTV oranlarının düşmesiyle birlikte bu rakamı sıfırlayacak bir senaryo çalışıldığını anlatan Bozkurt, “Bu 10-15 yıllık süreçte üretim yatırımı almak gibi teşviklerin hazırlanması üzerine detaylar da devreye girmeli. Böyle bir adım atmak için tam olarak doğru zamandayız ve bu geçişi doğru yönetmeliyiz. Bu adımlarla birlikte otomobil ve hafif ticari araç pazarının 2034’e kadar 2 milyonun üstünde bir adede ulaşma potansiyeli var. Pazarın gelişimi, Türkiye Otomotiv Sektörü’nü Dünya Otomotiv Ekosistemi’ndeki yerini daha üst sıralara taşıyacaktır. Biz ülke olarak mevcut konjonktürde, yatırım ve üretim anlamında en avantajlı konumdayız. Böyle bir stratejik hamle ile bir yol haritası belirlememiz ve bu yol haritasına sadık kalmamız önem taşıyor. 2010 yılından itibaren ortalama iç pazar adetleri 800 bin adetlerde ve aslında 2 milyonu geçecek, 3 milyon adedi ise zorlayacak bir iç pazar potansiyelimiz var. Ortaya koyduğumuz senaryo ile otomotiv yol haritası oluşturularak, 2034’e kadar 1000 kişiye düşen otomobil sayısı, 219 adetten Doğu Avrupa ortalaması olan 365 adedin üzerine çıkarken, daha fazla marka/model üretimi mümkün olacak, otomotiv ihracatı 2 milyon adede ve 30 milyar dolar seviyelerinden 50 milyar doların üzerine çıkarma imkânı olacaktır. Tedarik sanayinin de ekonomik ölçeklere ulaşması ve yatırımlarını artırabilmesi mümkün. Bu gelişmeler yeni yan sanayi firmalarının da ülkemizde yatırımlar yapmasına ve mevcut yan sanayi firmalarının kapasite artırmasına fırsat oluşturacak” diye konuştu.

“Türkiye Çinli otomobil üreticileri için üretim üssü olabilir”

Özellikle son dönemde Çinli elektrikli araç üreticilerinin Avrupa pazarına giriş yapmakla ilgili önlerindeki en büyük zorlukların başında gümrük tarifeleri ve lojistik yönden uzaklık konularının geldiğini belirten Bozkurt, Türkiye’nin, Çinli otomobil üreticileri için en uygun üretim üssü olarak öne çıkabilecek fırsatları barındırdığına dikkat çekti.

“Otomotivde istihdam toplamı yüzde 50 artabilir”

Bozkurt, ÖTV’nin kademeli olarak azaltılması sayesinde, Türkiye’de sektörün her açıdan gelişeceğini ifade ederek, “Dönüşen otomotiv sektörü çevresinde, pazar/ihracat/üretimin artması, paydaş sektörlerle beraber katma değeri yüksek iş imkanlarının gelişimine fırsat tanıyacaktır. Otomotiv ve paydaş sektörlere ait istihdam toplamı yüzde 50 seviyelerinde artarak 750 bin kişiye ulaşabilecektir. Türkiye'deki araç parkının yaş ortalamasının düşmesinde, ÖTV’nin azalan bir takvimde indirilmesinin de olumlu etkileri olacaktır. İç pazar adetlerini olması gereken seviyelere taşıyacak uygulamalar ayrıca araç parkımızın gençleşmesi bakımından da gerekli. Tüm bu önemli faktörler göz önüne alındığında kademeli bir özel tüketim vergisi indirimi ile otomotive uygulanan özel tüketim vergilerinin sıfırlanması hem tüketiciler hem ekonomimiz hem de sektörün büyümesi ve gelişmesi için çok sayıda fırsatlar doğuracağına inanıyoruz” dedi.

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
Hatay Kızılay Başkanı Hatay’da depremzedelerle iftar sofrasında buluştu Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Hatay Güzelburç’taki Kızılay Yaşam Merkezi’nde depremzedelerle iftar sofrasında bir araya geldi. Ramazan ayının yardımlaşma ruhunu öne çıkaran Yılmaz, son depremzede yuvasına kavuşana kadar desteklerinin süreceğini belirtti. Deprem bölgesinde ilk günden itibaren varlığını hissettiren Türk Kızılay’ı Ramazan ayında da afetzede vatandaşları unutmuyor. Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Hatay’ın Güzelburç bölgesinde bulunan Kızılay Yaşam Merkezi konteyner kentinde vatandaşlarla iftar sofrasında bir araya geldi. "Hatay’da son depremzede yuvasına kavuşup, yastığa başını huzurla koyana kadar biz buradaki vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ellerini bırakmayacağız" Ramazan ayının; rahmet, bereket, yardımlaşma ve iyilik ayı olduğunu belirten Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, "Biz bugün burada zor günleri birlikte atlatmaya çalışıyoruz. Türk Kızılay’ı olarak her zaman söylediğimiz bir konu var; son depremzede yuvasına kavuşup, yastığa başını huzurla koyana kadar biz buradaki vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ellerini bırakmayacağız. Ramazan ayındayız, Ramazan ayı; rahmet, bereket, yardımlaşma ve iyilik ayı ama aynı zamanda Ramazan ayı sevdiklerimizle bir araya gelme ve bir sofranın etrafında buluşma ayı. O nedenle biz bugün burada Hatay’da kardeşlerimizle bir ekmeği bölüşeceğiz, beraber iftarımızı açacağız. Birbirimizi dinleyerek bu zor günleri atlatmak adına bir aşama daha ilerlemiş olacağız. Ben zor günlerin geçeceğine inanıyorum. Son 1 sene de gördüğümüz şu ki herkes tünelin ucundaki ışığı görmüş durumda bu da zor günlerin geçeceğine inancı pekiştiriyor. Bu günlerde biz halkımızla bir arada olmaya devam edeceğiz. Tekrar herkesin Ramazanı hayırlı olsun" şeklinde konuştu.