KÜLTÜR SANAT - 01 Ekim 2018 Pazartesi 11:11

Trakya Üniversitesi’nin müzelerinden Edirne’ye büyük katkı

A
A
A
Trakya Üniversitesi’nin müzelerinden Edirne’ye büyük katkı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2017 yılı verilerine göre Edirne; İstanbul ve Ankara’nın ardından, Trakya Üniversitesi Sultan 2.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2017 yılı verilerine göre Edirne; İstanbul ve Ankara’nın ardından, Trakya Üniversitesi Sultan 2. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi başta olmak üzere, özel müzeleri en çok ziyaret edilen üçüncü il oldu.


Türkiye İstatistik Kurumu’nun “İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması Özel Müzeler, Eser ve Ziyaretçi Sayıları” 2017 yılı verisine göre, İstanbul’daki 56 müze 3.902.978 ve Ankara’daki 41 müze 1.068.876 kişi tarafından ziyaret edilirken Edirne’deki, 3’ü Trakya Üniversitesi’ne ait olan 7 özel müze, 640.052 kişi tarafından ziyaret edildi.


Açıklanan istatistiklerde Edirne’nin 3. sıraya yerleşmesinde çok önemli bir payı olan Trakya Üniversitesi; ziyaretçi rekorları kıran, Osmanlı dönemi hastane hayatının ve tıp eğitiminin canlandırıldığı Sultan 2. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, geniş resim koleksiyonu ve heykelleriyle dikkat çeken İlhan Koman Heykel ve Resim Müzesi ve Kurutuluş Savaşı ve sonrasının anlatıldığı Milli Mücadele ve Lozan Müzesi olmak üzere bünyesindeki 3 müzeyle Edirne’nin kültür-sanat yaşamına ve turizmine önemli katkılar sağlıyor.


2018 yılında, bir günde 7 bin 500 ziyaretçi sayısına ulaşarak önemli bir rekora imza atan Trakya Üniversitesi Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, Edirne’nin önemli ziyaret noktalarından bir olarak, her geçen gün geliştirilen müze sunum teknikleriyle hem yurt dışından hem de yurt içinden birçok ziyaretçiyi Edirne’ye çekerken, dünya genelinde ilgi ve takdir görüyor.


Konuyla ilgili bilgi veren Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, “Osmanlı’ya 92 yıl başkentlik yapan, Edirne Sarayı, Selimiye Camii, Sultan II. Bayezid Külliyesi ve Tarihi Edirne Gar Binası gibi Osmanlı’nın erken, klasik ve geç dönem olmak üzere her dönemden Osmanlı sanatına damga vurmuş eserlerin yer aldığı Edirne, tarihi ve kültürel değerleriyle adeta bir açık hava müzesi niteliği taşıyor. Trakya Üniversitesi olarak biz de bu kültür şehrine elimizden gelen her türlü desteği vermeye gayret ediyoruz” dedi.


Rektör Tabakoğlu, TÜİK’in 2017 verilerine göre özel müzeler arasında, Edirne’nin İstanbul ve Ankara’nın ardında 3. sırada gelmesi hem üniversite hem de şehir için memnuniyet verici olduğunu ifade ederek, “İstatistiklerden de gördüğümüz gibi İstanbul 56, Ankara 41 müzeyle bu rakamlara ulaşırken, Edirne, 3’ü üniversitemize ait olan sadece 7 müzesiyle oldukça önemli bir başarıya imza atarak, 640 bin 52 ziyaretçiyi ağırlamış. Kuşkusuz bu ziyaretçi rakamlarına üniversitemiz önemli katkılar sağlıyor. Bu anlamda Sultan 2. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, İlhan Koman Heykel ve Resim Müzesi ve Milli Mücadele ve Lozan Müzesi, hem üniversitemizin hem de Edirne’nin gururu olmaya devam ediyor. Trakya Üniversitesi olarak Edirne’nin kültür-sanat yaşamına ve turizmine katkı sağlamak konusunda elimizi taşın altına koymaktan hiçbir zaman çekinmedik. Üzerinde çalıştığımız, en kısa sürede hizmete sunacağımız yeni müzelerimizle Edirne’nin ve Türkiye’nin kültür ve turizmine katkı sunmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Dağlarda çiriş otu bereketi Doğu Anadolu Bölgesinde ve Erzincan’da bu günlerde çarşı pazarda sıkça görülen çiriş otu dağlarda yaban hayvanlarının da ilgisini çekiyor. Bahar ayları ile birlikte Erzincan’ın yüksek kesimlerinde ortaya çıkan çiriş otu vatandaşlar tarafından toplanmaya başlandı. Munzur Dağlarında yerli ve yabancı birçok kişiye rehberlik yapan Murat Aydemir, yaptığı gözlemlerde dağ keçilerinin de çirişi yediğini ifade etti. Dağlarda doğal olarak yetişen çirişten birçok yemek yapıldığını anlatan Aydemir, çirişten yapılan turşunun ayrı bir lezzet olduğunu söyledi. İnsanlar yüzyıllardır yaşamın neredeyse her alanında bitkilerden faydalanıyor. Bazı bitkiler tıbbi faydaları sebebiyle sağlık alanında kullanılırken bazı bitkiler besin bazıları ise boya ya da süs bitkileri olarak kullanılıyor. Çiriş otu da bu bitkilerden bir tanesi. Latincede Asphodelus aestivus L. olarak bilinen ve Zambakgiller familyasına ait olan çiriş otu, çoğu bölgede güllük, dağ pırasası, kirkiş otu, sarı zambak, yabani pırasa ve yeling otu olarak biliniyor. Toplumun büyük bir kısmı bazı hastalıkların tedavisinde tıbbi bitkilere başvuruyor. Bitkisel tedavi yöntemlerinin yan etkilerinin olmadığı ya da daha az olduğu düşünülmesi buna büyük bir etken olarak gösteriliyor. Çiriş otu da bölgede halkın tercih edilen bitkilerin başında yer alır. Çirişten birçok yemek yapılıyor Meryem Badayman, Ekin Dinçel ve Ayla Ünver Alçay tarafından yapılan bir araştırmada çirişin; yabani bir ot olup yenilebilmesinin yanında vitamin, antioksidan, lif ve mineral içerikleri ile vücudu besleyen özelliğe sahip olması sebebiyle yaygın olarak tüketildiği belirtildi. Çiriş otu, Afrika, Arap ülkeleri, Türkiye, Mısır ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde görülen bir bitki türü. Türkiye’de Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişiyor. Çiriş otu genel olarak zararsız ve faydaları ile ön planda olan bir bitki olarak biliniyor. Bunun yanında çirişin yaprakları henüz tazeyken de yenilebiliyor. Ayrıca çirişten çorba ve birçok yemek de yapılıyor. Haşlandıktan sonra yumurta ile kavrulması ya da peynirle de karıştırılarak yufka ekmek içinde yeniliyor. Ayrıca kaşila diye adlandırılan bir yemeği de yapılıyor. Sevilen yemeklerden biri olan kaşila, çirişin kaynatılıp, içerisine bulgur katılarak, katılaşıncaya kadar pişirilmesiyle yapılıyor. Katılaştıktan sonra içi çukurlaştırılarak yağ dökülüp ve servis edilip yeniliyor.