SAĞLIK - 08 Kasım 2018 Perşembe 09:59

Korku ve fobiyi birbirine karıştırmayın

A
A
A
Korku ve fobiyi birbirine karıştırmayın

Yrd.

Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, korku ve fobinin birbirinden farklı olduğunu söyledi.


Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, "Korku; bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan aşırı kaygı ve üzüntü hali olarak tanımlanabilir. Korku yaşamımızın bir parçasıdır. Örneğin karanlık bir sokakta yalnız yürürken birçoğumuz korkarız. Bunun nedeni; karanlıkta karşımızda nasıl bir tehlike olduğunu göremeyiz. Tehlikeyi göremediğimiz için, tedbir de alamayız. Bu tehlike; düşmemize neden olabilecek bir çukur da olabilir, bir insanın bize zarar verme ihtimali de olabilir. Korku, bizim tehlikelere karşı uyanık olmamızı sağlar. Yani hayatımızı korur. Korkmak insanı tehlikeli durumlara karşı tedbirli kılar ve yaşamımızın devamını sağlar. Bu yönden bakıldığında hayatta kalmamızı sağlayan sağlıklı bir tepkidir. Fobi (Özgül Fobi) ise belirli bir nesneden, durumdan ya da olaydan aşırı şekilde bir korkma halidir. Yani aşırı bir korku halidir. Bir psikiyatrik sorundur" dedi.


Her on insandan birinde Fobi olduğunu ifade eden Dr. Üney, "Kadınlarda erkeklere göre iki kat fazla görülür. Birçok kişi bu durumdan uzak kalarak yaşamını sürdürür. Ancak fobisi; sık karşılaştığı bir durumsa, çoğunlukla o zaman tedaviye gelir. Örneğin kapalı alan korkusu olan bir memurun; odası değiştirilip penceresi olmayan bir odaya taşınsa, işe gidemez ya da işe gitse de odasında çalışamaz. Yani iş yaşamı etkilenir. Bu kişi asansöre ya da metroya binmese de önemli olmayabilir ancak işe gitmese sorun olur. Bu nedenle daha önceden beri olan korkusu yaşamını etkilediğinde psikiyatriste gider" diye konuştu.


“150’den fazla fobi var”


Yüz elliden fazla fobinin olduğunu kaydeden Üney, "Bizlerin en çok karşılaştığı fobiler; yükseklik korkusu, toplum içinde konuşma fobisi(sosyal fobi), kan görme fobisi, iğne olma fobisi, kapalı yer fobisi, örümcek fobisi, köpek fobisi, yılan fobisi, uçak fobisi, gök gürültüsü fobisi, kanser olma fobisi, ölümden korkma fobisi, açık yer ve kalabalık fobisi, karanlık fobisi, diş hekimi fobisidir" ifadelerini kullandı.


Dr. Üney, korku ve fobi arasında ki farkları şöyle sıraladı:


“1. Fobiler sadece bir nesneye ya da duruma karşı olur; Örneğin kişide örümcek fobisi varken diğer hayvanlardan korkmaz.


2. Fobide; aynı durumda, hep aynı düzeyde korku oluşur; Kapalı yer fobisi olan bir kişi her asansöre bindiğinde hep aynı düzeyde kaygı ve korku yaşar. Sık binmek durumunda kalması, korku düzeyini azaltmaz.


3. Fobisi olan kişi, durumdan aşırı bir biçimde kaçınır; Köpek fobisi olan bir kişi; arkadaşına ziyarete giderken mahallede bir köpek görse, arkadaşına bir daha gitmez.


4. Fobisi olan birey duruma katlansa da yoğun bir korku ya da kaygı düzeyi olur; Yükseklik korkusu olan bir kişi mecbur kalıp balkona çıktığında, duvara yapışık bir şekilde durur. Eğer balkon kendi evinin balkonu olsa bile, her çıktığında aynı davranışı sergiler.


5. Diğer insanların aynı durumda korkmaları da mümkündür. Ancak fobisi olan kişi diğer insanlara göre aşırı bir korku tepkisi verir; Birçoğumuz, gök gürültüsünde irkilir ve hatta korkabiliriz. Ancak gök gürültüsü fobisi olan bir kişi; gök gürültüsü duyduğunda bağırır, ağlar, yanındaki kişiye yapışır.


6. Fobiler süreklidir; Hepimiz zaman zaman bazı durumlardan korkarız. Örneğin elektrikler kesildiğinde karanlık bizi korkutabilir. Ancak sık elektrik kesintisi yaşadığımızda buna alışırız. Ancak karanlık fobisi olan bir kişi, bu durumu sık olarak yaşasa da fark etmez. Fobi diyebilmemiz için korkunun altı aydan daha uzun sürmesi gerekir.


7. Fobiler kişinin işini yapmasını engeller; Ölümden korkma fobisi olan bir kişi, trafik kazası geçiririm korkusu ile işe gidemez.


8. Kişinin insan ilişkilerini etkiler; İnsanlar arasında konuşma fobisi olan bir kişi, bu korkusu nedeniyle arkadaşlarından uzaklaşır. İnsanların olduğu ortamlardan uzak durur."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Bahçesini çapalayan çiftçinin pulluğuna takılan küpten Bizans dönemi sikkeleri çıktı Hatay’da bir çiftçi, bahçesini çapalarken traktörünün pulluğuna takılan küpten çıkan Bizans dönemine ait 22 altın sikkeyi yetkililere teslim etti. Antakya ilçesi Saçaklı Mahallesi’nde traktörle zeytin bahçesini çapalamak isteyen çiftçi İsmet Kaya’nın pulluğuna içi altın sikke dolu küp takıldı. Pulluğun temasıyla parçalanan küpü kontrol eden Kaya, altınların çevreye yayıldığını fark etti. Kaya, durumu jandarma ekiplerine bildirdi ve bölgeye kolluk kuvvetleri ile müze müdürlüğü görevlileri intikal etti. Kontrollerde; altınların 22 adet olduğu ve Bizans dönemine ait sikkeler oldukları ortaya çıktı. Sikkeler, müze müdürlüğü ekipleri tarafından teslim alınarak koruma altına alındı. “Bütün akrabalarımız bizleri aradı, bütün akşam telefonlarımız susmadı” İçinden altın çıkan küp karşısında şaşırdığını ifade eden çiftçi İsmet Kaya, 22 adet altın sikkeyi ekiplere teslim etmenin memnuniyeti yaşadığını belirterek, “Zeytinlerimiz daha iyi olsun diye traktörümüzle bahçeyi sürüyordum. O esnada çapaya bir tane kırık testi denk geldi, inip baktığımda içinde altın vardı. İçinde altın sikke vardı, onları aldım ve devletimize teslim ettim. İçerisinden 22 tane Bizans dönemine altın sikke çıktı. Biz zeytin hasadının iyi olmasını beklerken topraktan altın sikke hasat ettik bu yıl. Memnunuz, devletimiz memnun. Bizler çok şaşırdık, mahallede yaşayanlar olarak. Bütün akrabalarımız bizleri aradı, bütün akşam telefonlarımız susmadı. Devlete teslim etmekle en iyisini yaptın diyenler de oldu, farklı şeyler söyleyenler de oldu. Niye teslim ettin, niye kuyumcuya satmadın, daha iyi para ederdi diyenler oldu. Biz tarihimizin ortaya çıkması için bunları devletimize teslim ettik. Antakya ilçesindeki Saçaklı Mahallemiz tarihi açıdan zengin" dedi.
Edirne Edirne’de Tunca Nehri kuruma noktasına geldi Edirne’de kuraklık nedeniyle dibi gören Tunca Nehri’nde su içerisinde yaşayan canlılar olumsuz etkilenirken, vatandaşlar ise son bir yıla göre 4 kat su seviyesi azalan ve yaşanan kuraklık sebebiyle tedirgin oluyor. Küresel ısınmayla birlikte bu kez kuraklık alarmının verildiği il Edirne oldu. Geçtiğimiz yıllarda ve bu yıl boyunca hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği ve yağışların yetersiz olduğu Edirne’de önemli su kaynaklarından biri olan Tunca Nehri’nin debisi en dip seviyeye kadar düştü. Tunca Nehri’nin Suakacağı istasyonundaki son ölçümde saniyede 4 metreküp olarak kaydedilen nehrin debisi, geçen yıl aynı tarihte 16 metreküp saniye olarak ölçülmüştü. Hem hayvanlara hem tarıma can suyu olan nehrin debisi bir önceki yıla göre tam 4 kat azaldı. Kuraklığın vurduğu Tunca Nehri’nde debinin düşmesiyle birlikte adacıklar oluştu. Araç lastiklerinin ve atıkların yüzeye çıktığı nehrin bazı bölgelerinde vatandaşlar da rahatça yürüyebiliyor. Nehrin ortasındaki adacığa yürüyerek gelen bir vatandaşın oltayla balık tuttuğu görüldü. Edirne’de kuruma noktasına gelen Tunca Nehri kentte turistik gezi yapanları ve vatandaşları ise tedirgin ediyor. “Canlıların çok zor durumda olduğunu görüyorum” Edirneli üniversite öğrencisi Cennet Cemre Aydın, “Tunca Nehri kenarı yazın ve kışın sürekli geldiğimiz bir yer olduğundan dolayı buradaki suyun hemen hemen her seviyesine hakimiz aslında. Şu an baharın ilk dönemi olmasına rağmen suyun bu kadar çekilmesi bize 3 ay sonra yeni sorunlar doğuracaktır. Nehirde kano etkinliklerine de katılan birisi olarak suyun hem kirliliği hem de suyun içerisinde yaşayan canlıların çok zor durumda olduğunu görüyorum. Bu nedenle 3 ay sonraki halimizi düşünemiyorum. Umarım su yükselir ve bu seviyede kalmaz” dedi. “Nehirdeki canlılar kuraklık nedeniyle yüzmekte zorlanıyor” Edirne’de arkadaşıyla Tunca Nehri’ni ziyaret eden ve Edirne’de eğitim gören lise öğrencisi Ayşenur Milet, Tunca Nehri’nin çok kurak olduğuna değinerek, “Bulgaristan’dan doğan Tunca Nehrinin daha baharın başında olmamıza rağmen kuraklıktan çok etkilendiğini görüyoruz. Nehrin içindeki canlılar kuraklık nedeniyle oluşan yosunlardan dolayı yüzmekte zorlanıyor. Kuraklık nedeniyle nehrin dibindeki çöplerde yüzeye çıkmış. Baharın daha başında olmamıza rağmen kuraklığın bu kadar etkisini göstermesi beni oldukça şaşırttı. Şu anda derslerimize konu olan bu kuraklığın ileriki dönemlerde daha da fazla ciddiyetini koruyacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu. “Su seviyesinin düşüklüğünden dolayı balıklar son yaşam savaşını veriyor” Nisan ayında yağmur yağışlarını beklediklerini ifade eden Edirneli vatandaşlardan Memduh Sidim, “Türkiye’mizin ve serhat şehrimizin incileri olan Arda, Meriç ve Tunca nehirleri Edirne’de akmaktadır. Mevsim itibari ile kuraklık yaşıyoruz. Bu nehir yatağının içerisinde çok sayıda canlı yaşamaktadır. Su seviyesi çok düştüğünden dolayı balıklar, kunduzlar, su maymunları ve diğer canlılar oksijen alamadıkları için çok zor durumda kalmışlardır. Nisan yağmurlarını bekliyoruz. Şu anda görünen bu su kirlilik ile beraber geçtiğimiz yıl kar ve yağmur yağışlarının az oluşu nedeniyle büyük bir kuraklık oluşturmaktadır. Su seviyesinin düşüklüğünden dolayı balıklar son yaşam savaşını veriyor. Nehirde kuraklıkla beraber çok kirlilik görünüyor. Nisan ayında yağacak olan yağmurlar ile su seviyesinin normale dönmesini ümit ediyoruz” ifadelerine kullandı.