EĞİTİM - 14 Ağustos 2017 Pazartesi 10:24

Anadolu Üniversitesinden TÜBİTAK’a Maya Hücre Fabrikaları İle Taksol Öncülerin Üretimi Projesi

A
A
A
Anadolu Üniversitesinden TÜBİTAK’a Maya Hücre Fabrikaları İle Taksol Öncülerin Üretimi Projesi

Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Elemanı Yrd.

Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Elemanı Yrd. Doç. Dr. Hülya Karaca Gençer’in “Maya Hücre Fabrikaları ile Taksol Öncülerinin Üretimi” projesi, 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında TÜBİTAK’ta kabul edilen 3 proje arasında yer aldı.


Yrd. Doç. Dr. Gençer, ekibinde yer alan Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Arş. Gör. Handan Açelya Kapkaç ile birlikte projesini anlattı. Projeye nasıl başladıkları hakkında bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Hülya Karaca Gençer, “TUBİTAK 2219 Doktora sonrası araştırma burs programı kapsamında İsveç Chalmers Teknoloji Üniversitesi Sistem ve Sentetik Biyoloji laboratuvarlarında gerçekleştirdiğim çalışmaları Türkiye’ye taşımak niyeti ile bu proje çağrısına başvurduk. Türkiye’ ye döndüğüm döneme denk gelmesi nedeni ile projeyi Arş. Gör. Handan Açelya Kapkaç ile birlikte çok kısa sürede hazırladık. İlk aşamada amacımız proje kabul edilmese dahi eleştirileri görmekti. Hedefimiz her zaman TÜBİTAK’ın 1001 projeleriydi. 5 ay sonunda gelen rapor ile birlikte Doç. Dr. Erol Şener ile yapılan fikir alış-verişi sonucu kendisinin projenin analitik kısmına vereceği desteğinin bizim için önemli olduğunu gördük ve böylece ekibimiz daha da güçlendi. Yaptığımız revizyonlar neticesinde projemiz çok iyi bir puanla kabul edildi” dedi.



“Mikroorganizmalara ticari olarak değeri olan ilaç etken maddelerini ürettirmek”


Çalışma alanını anlatarak konuşmasına devam eden Yrd. Doç. Dr. Gençer, “Çalışma alanımız Metabolizma mühendisliği. Metabolizma mühendisliği, Genetik mühendisliği yöntemleri kullanılarak hücresel metabolizmanın, ilgili endüstriyel ürünün üretilmesi için biyolojik bilgi dâhilinde geliştirilmesi ve değiştirilmesi temeline dayanır. Yani doğada canlılardan çok az miktarlarda elde edilen ve gıda, kozmetik, ilaç, yakıt sanayinde kullanılabilecek etken maddelerin doğadaki canlılara zarar vermeden, çevre dostu bir teknoloji ile maliyeti oldukça düşürerek laboratuvar koşullarında yüksek miktarda ürettirilmesi mümkün. Bunu yapmak için mikroorganizmaların var olan metabolizmalarını genetik mühendisliği teknikleri ile değiştiriyoruz. Böylece mikroorganizmaların hiç üretemedikleri ya da çok az miktarda üretebildikleri bu etken maddeleri ürettirerek onları tıpkı bir hücre fabrikasıymışçasına kullanıyoruz. Bizim bu projede öncülerini üretmeye çalıştığımız kanser ilacı Paklitaksel; günümüzde çok çeşitli kanser tedavilerinde kullanılan oldukça etkili bir ilaç” ifadelerini kullandı.



“Hedef kendi ilacını kendin üret, hammaddeler yurt dışından gelmesin”


Projenin hedef boyutuna ve genel konusuna da değinen Yrd. Doç. Dr. Hülya Karaca Gençer şunları aktardı:


“Çalışmadaki hedefimiz kendi ilacını kendin üret, yurt dışına bağımlılığı azaltalım oldu. Böylece yurt dışından ihraç edilen hammaddelerin bu yolla Türkiye’de üretilmesi mümkün. Mikroorganizmaların tüm metabolizmasını onların yaşamsal faaliyetlerini bloklamadan aynı zamanda istediğiniz ürünü ticari boyutlarda üretebilecek kadar değiştirip kullanabiliyorsunuz. BAP iş birliğiyle Anadolu Üniversitesi’ne bizim üniversitemiz için ilk olacak Sentetik Biyoloji ve Metabolizma Mühendisliği laboratuvarı kuruyoruz. İki ay içerisinde faaliyete geçecek olan bu araştırma laboratuvarı metabolizma mühendisliği projelerinin yürütülebileceği, öğrencilerin bu alanda eğitileceği bir laboratuvar olacak.”



“Bu projeyle hammadde bazında birçok ürünü ürettirebilirsiniz”


Projelerinin gelecekteki konumu hakkında da bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Gençer, “Bu proje Türkiye’de ‘kendi hammaddeni kendi üret’e bir katkısı olacak. Dolayısıyla bu çalışma iç pazarda, dışarıdan ihraç etmeden ilaç, kozmetik, gıda sanayinde kendi hammaddemizi ucuz, bol, güvenilir bir şekilde üretmemizi sağlayacak ve her alanda yeni projelere ön ayak olacak ve hammadde bazında birçok ürün üretilebilecek.”



Projenin ticarileştirme sektörlerinden bahseden Arş. Gör. Handan Açelya Kapkaç ise şu şekilde konuştu: “BAP’ı almaktaki amacımız projenin alt yapısını destekleyip, laboratuvarı kurmak ve sonrasında bu projeyle şimdilik taksol öncülerini üretmekti. İleride gercekleştirmeyi hedeflediğimiz projelerde altyapısı tamamlanmış olan Sentetik Biyoloji laboratuvarında ülkemizde halihazırda kurulmuş olan ilaç firmalarının biyoteknoloji ve Ar-GE merkezleriyle iş birliğine gitmeyi hedefliyoruz. Bu konuda üniversitemizde Arinkom aracılığıyla sanayi iş birliğinde görüşmelerimiz başlayacaktır.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Enerjisa Atatürk İlkokulu Hatay’da açıldı Sabancı Vakfı, "Hatay’a 3 Ayda 3 Okul" projesi kapsamında, Enerjisa Enerji ve E.ON’un desteğiyle Hassa’da yeni bir ilkokulun açılışını gerçekleştirdi. Sabancı Vakfı ve Enerjisa Enerji, depremden zarar gören Hatay bölgesinde eğitimi desteklemek amacıyla çalışmalarına devam ediyor. Hassa ilçesinde E.ON’un da desteklediği yeni Enerjisa Atatürk İlkokulu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında açılışı gerçekleşti. Açılış törenine Hassa Kaymakamı Osman Acar, Hassa İlçe Milli Eğitim Müdürü Sait Sancaktar, Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan, Enerjisa Dağıtım Şirketleri Genel Müdürü Oğuzhan Özsürekci, Enerjisa Enerji CFO’su Dr. Philipp Ulbrich, E.ON Vakfı Genel Müdürü Dr. Stephan Muschick ile öğrenci ve öğretmenler katıldı. Deprem bölgesinde eğitim-öğretimin aksamaması için imkanlarını seferber ettiklerini ifade eden Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan, "Toplumsal sorunların çözümünde eğitimin öncelikli alan olduğunu biliyoruz ve 50. yaşına giren Vakfımızın kuruluşundan bu yana çalışmalarımızı bu kapsamda gerçekleştiriyoruz. Ülkemizi derinden sarsan büyük depremlerin ardından, öğrencilerin ve öğretmenlerin okul ortamında bir arada olması, güvenli bir şekilde eğitim-öğretim faaliyetlerinin sürdürülmesi önceliklerimiz arasında yer alıyordu. Bu amaç doğrultusunda, depremin ilk şokunu atlattıktan sonra kesintisiz eğitim için ‘Hatay’a 3 Ayda 3 Okul’ sözüyle yola çıktık. Ne mutlu ki Enerjisa Hatay Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Sabancı Lassa Ortaokulu ve Sabancı Arsuz Ortaokulu’nu rekor bir sürede tamamladık. Geçtiğimiz yıl, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gibi bizim için anlamı büyük olan bu tarihte birinci okulumuzun açılışı için heyecan duyarken, aradan geçen bir yılda dördüncü okulumuzu öğrenci ve öğretmenlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Enerjisa Atatürk İlkokulu’nu Enerjisa Enerji ve yabancı hissedarı E.ON’un bağışlarıyla hayata geçirdik. İş birliği yapmanın etkisini tecrübe etmiş bir kurum olarak nitelikli eğitim için farklı paydaşlarla güçlerimizi birleştirmeye ve var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz" dedi. Enerjisa Enerji CFO’su Dr. Philipp Ulbrich, "Bugün temsil etmekten onur duyduğum E.ON grubu ve 70.000 çalışanı adına buradayım. Deprem sonrası sadece birkaç gün içinde çalışanlarımızın ve şirketimiz tarafından 1 milyon Euro’dan fazla para toplandı ve bu okulun Hassa’da inşa edilmesine karar verildi. Bağışların burada bu kadar etkilenen insanlara gerçekten yardım edecek bir şeye dönüştürüldüğünü görmenin ne kadar güzel bir his olduğunu hayal edebilirsiniz. Dolayısıyla benim bugün burada bulunmam, hem E.ON hem de Enerjisa olarak deprem sonrasını iyileştirme ve yerel halkla dayanışma içinde olma konusundaki kararlılığımızı ifade ediyor. Enerjisa Enerji ve E.ON’un Türkiye’deki işbirliği, sürdürülebilir ekonomik refah için hayati bir planın örneğini teşkil ediyor ve bugün önümüzde duran yapı, ortak çabalarımızın ve omuzladığımız sorumlulukların bir kanıtı olarak duruyor. Son olarak, Sabancı ve E.ON ile birlikte, gelecek nesillere daha müreffeh bir dünya bırakılmasında ve sürdürülebilir bir geleceğin yeşermesinde önemli bir rol oynamaya olan sarsılmaz kararlılığımızı yinelemek istiyorum" şeklinde konuştu. Enerjisa Dağıtım Şirketleri Genel Müdürü Oğuzhan Özsürekci,"6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerden etkilenen 11 ilin başta Hatay olmak üzere 5’i, Enerjisa Dağıtım Şirketlerimizden Toroslar EDAŞ’ın sorumluluk bölgesinde. Biz de hem kaybettiğimiz çalışma arkadaşlarımız hem de hasar gören şebeke unsurlarımızla depremzede bir şirketiz. Depremin akut dönemlerinden itibaren büyük bir mücadele vererek hem kendi yaralarımızı sardık hem de ana iş kolumuz olan elektrik dağıtım altyapısını depremin 1’inci yıldönümü itibariyle 1,9 milyar lira yatırımla deprem öncesi şebeke kapasitesine getirdik. Bu kapsamda çalışmalarımızı da tüm hızıyla sürdürüyoruz. Kaliteli ve kesintisiz elektrik dağıtım hizmeti için çalışmalarımız sürerken, bölgenin kalkınması için elektrik altyapısı kadar önemli olan eğitim ihtiyacının giderilmesine de katkı sağlıyoruz. ‘Hatay’da 3 ayda 3 okul’ sözünü hayata geçirdikten sonra hissedarımız E.ON’un bağışlarıyla bölgedeki 4. okulumuz olan Enerjisa Atatürk İlkokulu’nu açmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz. Daha iyi bir gelecek için elektrik dağıtım sektörüne örnek olmaya devam ederken, deprem bölgesinin ihtiyaçlarını karşılamayı da sürdürüyoruz” dedi.
Eskişehir Yıllık geliri 120 bin 920 dolar olan Dijital Göçebeler Eskişehir’i tercih ediyor Türkiye Genç İş İnsanları Derneği (TÜGİAD) Eskişehir Şube Başkanı Serkan Can Zengin, dünya genelinde 35 milyon kişinin çalışma şekli olan ve yıllık yaklaşık 120 bin 920 dolar geliri olan dijital göçebelerin aradığı şehir kriterlerine Türkiye’de en uygun kentin Eskişehir’in olduğunu ve bu konuda çalışma yapılası gerektiğini belirtti. Türkiye Genç İş İnsanları Derneği Eskişehir Şube Başkanı Serkan Can Zengin, Global Dijital Göçebe kavramı hakkında bilgi verdi. Uzaktan çalışabildikleri için Dijital Göçebe adını alan çalışanların dünya genelinde 35 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor. Dijital Göçebelerin sayılarının 2030 yılında 1 milyara dayanabileceğini belirten Serkan Can Zengin, bu şekilde çalışan insanların aradıkları kent özellikleri hakkında bilgi veridi. Gittikleri şehirlerde 6 ile 9 ay arasında kalan bir dijital göçebenin yıllık gelirinin yaklaşık 120 bin 920 dolar olduğu biliniyor. Konaklama, sağlık ve sosyal imkânların teminin kolaylığına göre kent seçen Dijital Göçebeler için Eskişehir’in ülkedeki en uygun şehirlerden biri olduğunu söyleyen Türkiye Genç İş İnsanları Derneği Eskişehir Şube Başkanı Serkan Can Zengin, bu konuda gerekli çalışmaların yapılması gerektiğinin altını çizdi. Yerel yöneticilere, kurum ve kuruluşlara çağrıda bulunan Zengin, Anadolu Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Semra Günay bu konuyla alakalı birlikte proje ortağı olduğunu ifade etti. “Yıllık gelirinin 120 bin 920 dolar olduğu tespit edilmiş durumda” Dijital göçebelerin tanımı ve yıllık ortalama geliri hakkında Türkiye Genç İş İnsanları Derneği Eskişehir Şube Başkanı Serkan Can Zengin, Dijital göçebe şu anda dünyada artık dijital göçebe kavramı çok yaygınlaşmaya başladı. Aslında bu ülkeler için çok ciddi bir ihracat kalemi haline gelmeye başladı. Dünyada şu anda 35 milyon dijital göçebe olduğu söyleniyor. 2030 yılı itibariyle bunun 1 milyar kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. Şu anda her dijital göçebenin yıllık gelirinin 120 bin 920 dolar olduğu tespit edilmiş durumda. Bu çok büyük bir rakam. Dijital göçebe şu demek; uzaktan çalışabilen, işini bilgisayarıyla ofisten yapmak zorunda olmayan kişilere deniyor. Bu kişiler genelde gittikleri şehirlerde veya ülkelerde 6 ile 9 ay arasında kalıyorlar. Düşünsenize mesela 120 bin dolar yıllık geliri olan birinin, Eskişehir’e gelip 6 ya da 9 ay boyunca yaşayacak. Eskişehir’de para harcayacak. Burada zaman geçirecek. Dijital göçebelerin dikkat ettiği en önemli unsurların başında o şehirdeki emlak ve konaklama kolaylığı ve ucuzluğu, aynı zamanda sosyal yaşam imkanları, kültür sanat etkinlikleri ve şehir içinde yaşarken sağlıkla alakalı hizmet alabilmeleri, dijital göçebelerin şehir tercihinde önemli rol oynuyor ”dedi. “Uzaktan çalışıyorum deyip Eskişehir’de yaşayan çok insanla tanışıyoruz” Eskişehir’in dijital göçebeler tarafından sıkça tercih edildiğine değinen Zengin, “Eskişehir’e gelen, uzaktan çalışıyorum deyip Eskişehir’de hayatını geçirmeye devam eden çok insanla tanışıyoruz. Dijital göçebelerin Eskişehir’i tercih etmesi mümkün olabilir. Eskişehir buna uygun. Eskişehir çünkü kültür sanatın belki Türkiye’deki başkentlerinden bir tanesi. Sosyal yaşam olarak Türkiye’deki en insanların rahat dışarıda hayatını geçirebildiği, sosyalleşebildiği şehirlerin başında geliyor. Ve Eskişehir aynı zamanda emlak ve konut anlamında da imkanları yüksek olan bir şehir. Sadece burada dijital göçebelerin Eskişehir’e gelmesinin sağlanması, bu diyalogların kurulması ve şehrin bununla ilgili pazarlanması gerekiyor. Tabii bunun için belediyelere, turizmle ilgili tüm kurum ve kuruluşlara, aynı zamanda Eskişehir’deki tüm yerel yöneticilere bu konuya değinme gerekiyor. Özellikle bununla ilgili odalara ve çeşitli derneklere çok iş düşüyor. Bu bir çağrıdır. Eskişehir’in dijital göçebeleri ev sahipliği yapması için ve bununla ilgili şehrin hazırlıklarını artık başlatması için tüm kurum, kuruluş, kamu ve özel olmak üzere herkese yaptığımız bir çağrıdır” ifadelerini kullandı. “Turizm fakültesinin liderliğinde tüm bunların hepsi planlanabilir” Eskişehir’de dijital göçebelere yönelik çalışmaların olduğunu belirten çalışmalar Serkan Can Zengin, şöyle devam etti; “Bununla ilgili aslında çok ciddi çalışma yapan Turizm Fakültemiz var. Biz aynı zamanda Türkiye’deki bir dijital göçebe kavramını yürüten Anadolu Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Semra Günay’ın yürüttüğü TÜBİTAK projesinin ortağıyız. Bu hep beraber oturulup turizm fakültesinin başkanlığında veya önderliğinde kavramların üzerinde çalışıldığı ve hangi kurum ve kuruluşun neler yapılacağını ortaya çıkartılabileceği bir süreç. Çünkü dijital göçebeler kendilerini ofis arayacaklardır ama bu ofis anlık ofis. İnternet altyapısı arayacaklardır şehrin her yerinde. Buraya geldiğinde onlara şehir içindeki ilk başlangıçtaki oryantasyonu sağlayacak belki ekip veya bununla ilgili hizmet arayacaklardır. Eskişehir bununla ilgili bence Türkiye’deki en uygun şehirlerden bir tanesi. Tek dezavantajı havalimanının olmaması. Eskişehir’i transferlerin garanti edileceği, bu şehre geldikten sonraki tüm o danışmanlık veya yol göstericiliğin belediyeler veya odalar tarafından yapılması gereken bir kavram haline geliyor. Turizm fakültesinin liderliğinde tüm bunların hepsi planlanabilir.”