YEREL HABERLER - 23 Ocak 2017 Pazartesi 11:07

Sağlık yöneticilerinden Rektör Gündoğan’a ziyaret

A
A
A
Sağlık yöneticilerinden Rektör Gündoğan’a ziyaret

Eskişehir’deki sağlık yöneticileri Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Gündoğan’ı ziyaret etti.
İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Mumcu, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Uzm. Dr. Tunga Barçın ve İl Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kadir Demirel, Anadolu Üniversitesi Rektörü Gündoğan’ın makamında bir araya geldi.
İl Sağlık Müdürü Mumcu, “İlimiz sağlık camiası ile Anadolu Üniversitesi arasında yakın işbirliğinden dolayı çok memnunuz. Vatandaşlarımıza daha kaliteli sağlık hizmeti vermek için arayışlarımız devam ediyor. Bu kapsamda ilimiz kamu kurum ve kuruluşları ile yapıcı işbirliği içerisinde çözüm üretmeye çalışıyoruz. Üniversiteniz ile oluşturduğumuz gönül köprüsü sayesinde oldukça mesafe kaydettik ve kaydetmeye devam ediyoruz” diye ifade etti.
Genel Sekreter Barçın, “Anadolu Üniversitesi içerisinde bulunan Eski Mavi Hastane olan binayı imzalanan sözleşme ile Yunus Emre Devlet Hastanemiz’in ek binası olarak değerlendiriyoruz. Bu bakımdan şahsınızda üniversite yönetimine teşekkür ederiz. Bizler bu binanın tarafımızdan kullanılmasının oldukça yararlı olacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
İl Halk Sağlığı Müdürü Demirel ise, Rektör Gündoğan’a yapıcı işbirliği ve çabası nedeniyle teşekkür etti ve üniversite içerisinde aile sağlığı merkezi açılmasının sağlık hizmetine erişimini kolaylaştıracağını, bunun için bina yada bir alana ihtiyaç duyduklarını söyledi.
Rektör Gündoğan ise, ”Üniversitemiz içerisinde bulunan hastaneyi Kamu Hastaneleri Birliği’ne devretmiştik. Hasta potansiyeli bakımından mevcut sayının çok üzerine çıkıldığını gördük. Kamu Hastaneleri Birliği’ne bu binaya ihtiyacı varsa daha verimli kullanılacaksa biz bu durumdan memnun oluruz. Tabii ki anlaşmanın devamından yanayız.
Biz her zaman sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine katkı verdik ve vermeye imkanlarımız ölçüsünde devam edeceğiz” diyerek memnuniyeti dile getirdi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar:" Sera ürünlerinde fiyatlar düşüyor" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Sebze seracılığının yoğun olarak yapıldığı Antalya ve Mersin illerinde bulunan Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilere göre, bayram sonrasında örtü altı sebze ürünlerinde önemli fiyat düşüşleri görülüyor" dedi. TZOB Başkanı Bayraktar, Türkiye’de örtü altı üretimini, sera ürünlerindeki fiyat düşüşlerini ve çiftçilerin belediyelerden beklentileri ile ilgili bir açıklama yaptı. Seracılık dünyada önemli bir sektör hâline geldiğini belirten Bayraktar şunları dedi: “Seracılık ülkemizde de son yıllarda hızla atılım ve gelişme göstermiş olup, dünyada dördüncü, Avrupa’da ise İspanya’nın ardından ikinci sırada yerini aldı. Ülkemizde 73 ilde, toplam 764 bin 207 dekar alanda örtü altı üretim yapılıyor. Örtü altı üretim alanlarının yüzde 40,7’si Antalya’da, yüzde 24,6’sı Mersin’de, yüzde 15,6’sı Adana’da ve yüzde 4,3’ü Muğla’da bulunuyor. 2023 yılında seralarda yapılan toplam üretim 8 milyon 956 bin 951 ton olup bu üretimin yüzde 89’unu sebzeler oluşturuyor. Sebze seracılığının yoğun olarak yapıldığı Antalya ve Mersin illerinde bulunan Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilere göre, bayram sonrasında örtü altı sebze ürünlerinde önemli fiyat düşüşleri görülüyor. Bu illerde son 15 günde biber ortalama 45 liradan 15 liraya, salatalık ortalama 17 liradan 3 liraya, domates 21 liradan 15 liraya, patlıcan 27 liradan 6 liralara kadar düştü. Bu fiyatlarla çiftçilerimiz zarar ediyor. Mevsim normalleri üzerinde gerçekleşen hava sıcaklığıyla sera üretiminde artan verim ve ürünlerin erken hasat olgunluğuna gelmesiyle arzda artış görülüyor. Arzda yaşanan artışın yanı sıra, bu günlerde ihracata giden ürünün azalması ve özellikle Ramazan Bayramı nedeniyle zincir marketlerin alımlarında görülen azalmayla fiyat düşüşleri yaşanıyor.” “Çiftçinin ürettiği yok pahasına satılmaması için pazarlama sorunu çözülmelidir” “Çiftçimiz her zaman olduğu gibi üreterek ülkemizin gıda ihtiyacını karşılamak adına gereğini yapıyor. Ancak, zaman zaman ürettiği ürün çiftçilerimize sorun oluyor. Özellikle yaş sebze ve meyve çabuk bozulduğu için pazarlama sorunu daha fazla yaşanıyor" diyen Bayraktar şöyle devam etti: "Bu nedenle yaş sebze ve meyve pazarlamasının ayrı bir önemi bulunuyor. Örtü altı üretimin yaygın olduğu illerde yaş sebze ve meyve pazarlanmasına yönelik üretici birlikleri ve kooperatifler mevcut olsa da, bu birliklerin piyasayı etkileyecek ve düzenleyecek gücü bulunmuyor. Hatta kurulan bazı birlikler ne yazık ki varlığını sürdüremeyerek, kapandı. Ürün pazarlamaya yönelik örgütlerin mali ve idari yönden güçlenmesi ve tarımsal pazarlamada etkin olması için mevzuatlarda gereken düzenlemeler yapılmalıdır.” “Semt pazarlarında üreticilere daha fazla yer ayrılmalı, üretici pazarları her ilçede kurulmalıdır” Çabuk bozulabilen sebze ve meyvelerde arzda dönemsel yaşanan yoğunluklarda çiftçilerin zarar etmemesi ve yetiştirilen ürünlerin heba olmaması için, belediye adına alımlar yapılması gerektiğini vurgulayan Bayraktar şu değerlendirmeyi yaptı: "Pazar Yerleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinde pazar yerlerinin en az yüzde 20’sinin özel satış yeri olarak üreticilere ayrılması hükmü bulunuyor. Ürettiği ürünü doğrudan semt pazarında satmak isteyen üreticimize tüm belediyeler yer ayırmalı ve ayrılan alan yüzde 20 ile sınırlandırılmamalıdır. Bu sınırlama özellikle ürün arzındaki artış nedeniyle kendi ürününü pazarda satmak isteyen üreticilerimize engel teşkil ediyor. Yine belediyelerce belirlenecek günlerde sadece üreticilerimizin ürettiği ürünü halka doğrudan sunabileceği üretici pazarlarının her il ve ilçede kurulması sağlanmalıdır. Gıda fiyatları üzerinden haksız kazanç elde etmeye yönelik hareketler konusunda belediyelerde denetimlerini artırmalı, piyasa üzerinde bozucu etkisi olanlara ceza uygulamalıdır.” “Belediyeler ilinde ilçesinde üretim yapan çiftçisine destek vermelidir” Yerel seçimler öncesi 6360 Sayılı Kanunla Büyükşehir belediyelerinin tarım sektörüne yönelik sorumluluklarının arttığını, çiftçilerin belediyelerden beklentileri olduğunu dile getirdiklerine dikkat çeken Bayraktar, "Bugün tekrar ifade etmek istiyorum ki Belediyeler ilinde ilçesinde üretim yapan çiftçisine her türlü desteğini yapmalıdır” diye konuştu. Bayraktar, çiftçilerin ana başlıklar halinde belediyelerden beklentileri ise şöyle sıraladı: "-Tarım arazileri ve mera alanları korunmalı, her ne gerekçeyle olursa olsun bu alanların imara açılmasına izin verilmemelidir. -Kırsalda genç nüfusu tutabilmek için sosyal alanlar artırılmalıdır. -Belediyeler ve Ziraat Odaları birlikte hareket etmelidir. -Pazarlama kooperatiflerinin kurulmasına destek olmalıdır. -Girdi, tarım alet, fide, fidan vb. destelerini düzenli olarak vermelidir. -Kırsal Alanlara altyapı hizmetleri artırılmalıdır. - Belediyeler, DSİ ile birlikte hareket ederek tarımsal sulama kanallarının bakım ve temizliği konusunda destekte bulunmalıdır. -Tarımsal ürün işleme tesisleri kurulmalıdır. -Yenilenebilir Enerji kaynaklarının kurulmasına destek olmalıdır. -Kırsal Turizm ile kırsalda gelirin artırılması sağlanmalıdır.”
Hakkari Yüksekova’da sürü halindeki yılanlar, Brezilya’nın ’Yılan Adası’nı andırıyor Hakkari’nin Yüksekova ilçe merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunan ’Yılan Pınarı’ bölgesinde sürü halinde güneşlenen yılanlar, Brezilya’nın Yılan Adası’nı andırıyor. Yüksekova’nın Yürekli ve Karabağ köyleri arasındaki ’Yılan Pınarı’ bölgesinde yılanların sürü halinde görünmesi, görenleri hem korkutuyor hem de şaşırtıyor. Yol boyu sürü halinde bulunan yılanlar, Brezilya’nın ’Yılan Adası’nı andırıyor. Sıcak havayla birlikte ortaya çıkmaya başlayan yılan sürüleri, hem korkutuyor hem de görenlerin ilgisini çekiyor. Özellikle insanların olmadığı zamanlarda açık alanlara çıkan ve zehirsiz olduğu bilinen yılanlara zarar verilmemesi noktasında çağrıda bulunan Yüksekova Ziraat Odası Başkanı Perviz Geçirgen, “Yüksekova`ya bağlı Yürekli köyünde bulunan `Yılan Pınar`ındayız. Her sene nisan ayının ortalarında mayıs ayının başlarında bu zararsız yılanlar ortaya çıkıyor. Burası Brezilya’nın Yılan Adası’na da benziyor. Bu zararsız yılanlar özellikle saat 13.00 ve 14.00 gibi ortaya çıkıp güneşliyorlar. İnsanlar olmadığı zaman hem taşların üzerine hem de yol üzerine geliyorlar. Her sene olduğu gibi onları görmek için tekrar buraya geldik. Aslında burada muazzam bir manzara var. Buraya resim video çekmeye gelenler oluyor. Bu gelenler arasında bazı şahıslar yılanlara zarar veriyorlar. Lütfen fotoğraflarınızı çektiğinizde, yılanlara zarar vermeden yeniden bölgeden ayrılın" dedi.
Denizli Vali Coşkun, üniversiteli gençlere kamu sektörünü anlattı Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen ‘Sektör Günleri’ adlı etkinliğin kamu sektörünü tanıtan oturumuna konuk oldu. PAÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kutluhan tarafından karşılanan Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun daha sonra programın düzenlendiği Şehit Piyade Teğmen Bekir Can Kerek Konferans Salonu’nda öğrencilerle buluştu. Etkinlik, İİBF Öğretim Üyesi Maliye Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Fatih Akçay’ın kamu sektörü üzerine yaptığı sunum ile başladı. Maliyeci perspektifinden kamu sektörünün yapılanmasını anlatmak üzere bütçe yapısı itibariyle 5018 sayılı Kanun hakkında bilgiler veren bir sunum gerçekleştiren Dr. Öğr. Üyesi Akçay, sunumunda ayrıca kaymakamlık sınavları, İçişleri Bakanlığı ve bakanlığın birimleri hakkında bilgiler de verdi. Öğrencilere kamu sektörü hakkında bilgiler veren Vali Ömer Faruk Coşkun, konuşmasında kendi kariyerinden de örnekler verdi. Vali Çoşkun, “Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden mezun olduktan sonra İçişleri Bakanlığımızın açmış olduğu Kaymakam Adaylığı sınavına girerek ve o sınavın sonucunda kaymakam adayı olarak ilk defa mesleğe atandım. Mülki İdare Amirliği mesleği olarak adlandırılıyor. Kaymakamlık mesleği bu meslek sınıfının içerisinde kaymakam adaylarımızdan başlayarak kaymakamlarımız, vali yardımcılarımız, mülkiye müfettişlerimiz ve valilerimiz bulunmakta. Bu dediğimiz pozisyonların hepsi Mülkiye İdare Amirliği mesleği sınıfını oluşturmakta ama bizim mesleğimizin esası kaymakamlıktır. Bunun da başlangıcı az önce ifade edildiği gibi İçişleri Bakanlığımızın açmış olduğu sınavlardan sonra başarı göstererek kaymakamlık adaylığına atanması ve yaklaşık 3 yıllık bir süre içerisinde değişik aşamaları olan bir adaylık sürecinden sonra tekrar bakanlığımızın yapmış olduğu yeterlilik sınavında başarı gösterdikten sonra ilçelerimize atama yapılmaktadır. Ülkemizin değişik bölgelerinde sınıflarla adlandırılan ilçelerimiz var. Bu ilçelerde kaymakam olarak görev yapan arkadaşlarımız kendi kıdemlerine ve ilçelerin sınıflarına göre ataması gerçekleştirilmektedir. Belirli süre buralarda görev yaptıktan sonra başka bir ilçeye atanabilmekte veya yine kaymakamlıkla Mülki İdare Mesleği sınıfı içerisinde eş değer görev olarak kabul edilen Vali Yardımcılığı pozisyonuna atanabilmekte veya yine Bakanlığımızın merkez teşkilatında değişik pozisyonlar var mülki idare sınıfından olup orda daire başkanlığı, genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı gibi pozisyonlar var. Buralara da atama yapılabilmekte. Kısaca söyleyecek olursak, kaymakam adaylığı olarak başlanan bir süreç, bu süreçte yaklaşık 3 yıllık bir zaman aşımı tabi ki geçen süre ve geçirilen aşamalar içerisinde durumlar söz konusu. Bu bir vilayetimizde, valiliğimizde bir stajla başlıyor. Sonrasında bu kaymakamlık adaylığı sürecinde bir yurt dışı ayağı var. Daha çok dil öğrenmek ve bilgi görgüsünü arttırmak üzere yurt dışına gidiliyor. Yine belli bir aşamasında mülki müfettişlerimizin refakatinde görev yapılıyor. Yabancı dil kursu olabiliyor, başka kurslar oluyor. Bunlar tamamlandıktan sonra en sonunda kaymakamlık kursu dediğimiz bir kurs var. Bu kursa devam ediyorsunuz, akabinde yeterlilik sınavı var. Bu yeterlilik sınavından sonra da asil kaymakam olarak ilçelere atanılıyor. Biz kendi üzerimizden yola çıkacak olursak, yaklaşık 10 yıl kaymakamlık yaptım. Yine bizim meslek sınıfının başka bölümü olan Mülkiye Müfettişliğine atandım. Mülkiye Müfettişliği, İçişleri Bakanlığı’nın teftiş kurulunun bir üyesidir. Diğer Bakanlıklarda olduğu gibi kariyer olarak başlanan bir pozisyon değildir. Daha çok 6 yıl ve üzerinde kaymakam olarak görev yapmış olan meslektaşlarımızdan bu pozisyonlara atama yapılmaktadır. Mülkiye Müfettişlerimiz de daha çok valilikler, kaymakamlıklar, emniyet müdürlükleri, nüfus müdürlükleri ve içişlerini bilgilendiren İçişleri Bakanlığı’na bağlı yerlerin denetimini gerçekleştirmekte. Buralarla ilgili inceleme soruşturma gibi durumlar söz konusu olduğunda bunları icra etmekte. Mülkiye Müfettişiyken diğer bölümlere tekrar geçiş yapılabilmektedir. Türkiye’de yönetim sistemi, merkezi yönetim, sizlerin de derslerde daha çok gördüğünüz gibi ve merkezi yönetim yerel yönetimler olarak ana planda ayrılmakta. Merkezi yönetim ve taşra yönetimi var, taşra yönetimi idaresi var. Valilerimiz ve kaymakamlarımızdan daha çok merkezi yönetimin taşra idaresini temsil etmekte bu da yetki genişliği isimli esasla gerçekleşmekte. Anayasanın 126. maddesinde yetki genişliği esasına dayanan düzenleme var. Buradan yola çıkarak yine 5442 sayılı 1942 tarihli İl İdaresi Kanunu’muz var. Daha çok mesleğimizin temelini teşkil eden yetki görevleriyle ilgili ana düzenlemeleri ele alıyor. 5442 bizim hepimizin kanunu, bunun yanında ikinci mevzuatlar var tabi ki daha çok mülki idare sınıfından atanmakta. Ama istisnai görev olduğu için valilerimiz de atanabilmekte” dedi. Etkinlik, öğrencilerin kamu sektörü kariyer basamakları, Mülki İdare Amirliği hakkında yönelttiği soruların Vali Coşkun tarafından cevaplanması ile devam etti. Öğrencilerin yoğun katılım sağladığı etkinlik, Vali Ömer Faruk Coşkun’a İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Coşkun tarafından teşekkür plaketi takdim edilmesi ve hatıra fotoğrafı çekimi ile sona erdi.