GENEL - 27 Aralık 2011 Salı 14:45

YEME BOZUKLUKLARI 30 YILDA İKİ KAT ARTTI, GÖRÜLME YAŞI 5`E KADAR DÜŞTÜ

A
A
A
YEME BOZUKLUKLARI 30 YILDA İKİ KAT ARTTI, GÖRÜLME YAŞI 5`E KADAR DÜŞTÜ

Yeme bozuklukları bir çok faktörün tetikleyici rol oynamasıyla ortaya çıkıyor. Özellikle zayıf olmayı güzelliğin olmazsa olmazı olarak yansıtan medya ve magazin programları, yanlış diyet uygulamalarıyla yaşanan başarısız zayıflama öyküleri ve bunlara eşlik eden psikolojik problemler yeme bozukluğu oluşum riskini artırıyor.
Yeme bozuklukları, yediğinden büyük bir pişmanlık ve suçluluk duyarak laksatif kullanıp tuvalete çıkma ve zorla kusma, tiksinerek çok az yeme veya bir daha yiyemeyecekmiş gibi durdurulamadan aşırı yeme nedeniyle açığa çıkıyor. Daha çok kadınlarda, özellikle genç kızlarda görülmekle birlikte kadınlarda erkeklere oranla 1.5 kat daha fazla görülüyor.
Yeme davranış bozukluklarının çok yönlü değerlendirilmesi gerektiğini, bu davranışların altında yatan gerek fizyolojik gerekse psikolojik nedenlerin detaylı bir şekilde incelenmesi gerektiğini ve tedavinin hekim, diyetisyen, hemşire ve ruh sağlığı uzmanından oluşan ekip ile sağlanması gerektiğinin altını çizen Samsun Sağlık Müdürlüğü Diyetisyeni Sinem Şahin, "Son yıllara kadar sadece üst ve orta sınıftaki ergen ve genç kadınlarda görüldüğü düşünülse de günümüzde oldukça yaygın olarak görülen yeme
bozuklukları, aslında toplumun daha geniş bir kesimini tehdit ediyor. Yapılan araştırmalarda yeme bozukluklarının son 30 yılda iki kat daha arttığı ve görülme yaşının 5’e kadar düştüğü tespit edilmiştir" dedi.
Anoreksiye nevroza hastalığının özellikle genç kadınlarda görülebilen yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir sorun olduğunu belirten Diyetisyen Sinem Şahin, "Bu hastalık genellikle ergenlik döneminde, nadiren de erişkin çağında başlar. Anoreksiyalı bir kişi kilo almaktan korkar, şişmanlık adeta kabus gibidir. Aşırı zayıf olmasına rağmen bu durumu kabullenemeyen ve kaşektik (aşırı zayıf) denilen görüntüdedirler. Bu kişiler gün içinde farklı zamanlarda tekrar
tekrar tartılırlar. Toplum içerisinde ufak porsiyonlar tüketirler. Kısa sürede çok fazla kilo kaybederler. Yağ ve yeterli besin tüketmedikleri için kabızlık ve düzensiz menstürasyon sorunları vardır, ayrıca tüylenme ve saç dökülmesi sorunları yaşarlar. Normal miktarda besin tükettikten sonra mide bulantısı ya da şişlik hissederler. Sürekli aşırı spor veya çok yoğun egzersizler yaparlar. Giderek sosyal çevrelerini kısıtlarlar, içine kapanık ve asosyaldirler. Bu tip kişilerde mutlaka doktor, diyetisyen,
psikolog işbirliği ile multidisipliner bir yaklaşım içinde tedavi uygulanmalıdır" diye konuştu.
Bulimia nevrozanın anoreksiya gibi psikolojik kökenli bir hastalık olduğunu açıklayan Sinem Şahin, "Kişiler, kiloları normal hatta zayıf olsalar bile, kendilerini aşırı kilolu hissederler. Anormal tüketimler yapar ve sonrasında pişman olarak yediklerini kusar, laksatif, diüretik kullanıp veya lavman yaparak bunları çıkartır. Büyük oranda psikolojik kökenli olduğu için kişi aldığı besinleri üzülüp kilo almaktan korksa da kontrolsüz yer ve pişmanlıkla onlardan kurtulmaya çalışır. Aç kalabilir ya da aşırı
egzersiz yapabilirler. Genellikle ergenliğin son ve erişkinliğin ilk dönemlerinde görülür. Kendini iyi hissetmediği, karmaşa vestres içerisinde olduğu zamanlarda veya aşırı az yeme sürecinden sonra aşırı açlık duygusuyla tıkınmaya başlamakta, rahatlama hissinden sonra suçluluk duygusuyla yenilen yiyecekleri çıkartırlar. Bu tip kişilerde kendini kusturmaya bağlı yemek borusunda aşınmalar oluşabilir, diş ve dişeti hastalıkları da görülebilmektedir. Bu tip kişilere yaklaşım çok önemlidir, çünkü bir anda belli
bir kiloyu vermek isteyebilirler. Doğru beslenme düzeninin anlatılması ve gözetim altında tutulmaları gerekmektedir" şeklinde konuştu.
Tıkanırcasına yemek yeme sendromunun çok sık görülen yeme davranış bozukluğu olduğunu ifade eden Şahin, ağzını aşırı doldururcasına abartılı bir şekilde yemek yeme alışkanlığı ile ilgili şu bilgileri verdi: "Bu kişilerde diğer kişilere oranla çok kısa bir süre içerisinde çok büyük miktarlarda abartılı bir yemek yeme söz konusundur. Bu olay sırasında kişi kendisini kontrol edemez. Fiziksel olarak aç hissetmemesine rağmen yemek yemeye devam eder. Diğer kişilerin yanında utanç duydukları için tek başına
yemek yer ve yedikten sonra pişmanlık duyarlar ve kendilerini depresif hissederler. Kişi bulimia nervozada olduğu gibi aşırı yemek yemekte ancak herhangi bir yöntemle aldığı besinlerden vücudunu arındırma ihtiyacı duymaz. Genellikle ağırlık tedavisi gören obez bireylerin yüzde 30’unda görülmektedir. Tanı konulan bir çok hasta normal vücut ağırlığının üzerindedir ve diyabet, yüksek kan kolesterol düzeyi, kalp hastalığı ve bazı kanser tipleriyle karşı karşıyadır. Tıkanırcasına yemek yeme sendromunda öncelikle
stres, depresyon ve mutsuzluğu yemekle giderme duygusu altındaki ana nedenlerin saptanması önemlidir."
Gece yemek yeme alışkanlığının obezitenin başlıca sebeplerinden olabileceğini söyleyen Samsun Sağlık Müdürlüğü Diyetisyeni Sinem Şahin, gece yemek yeme sendromu ile ilgili şunları söyledi: "Bu sendromun en karakteristik özelliği gece düzenli uyku olmaması ve günlük enerjin yüzde 25 ile 50 gibi oldukça önemli kısmının gece tüketilmesidir. Gece uyumama ve çok yeme sonrası bu kişiler gündüz çok uykulu ve çok tok hissederler. Bu nedenle kahvaltı etmezler ve gün içinde çok dengeli yemek yiyemezler. Bu
obezitenin sebeplerinden birisidir."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa (Özel) Toz taşınımında solunum rahatsızlığı olanlar risk altında Meteoroloji Genel Müdürlüğü; Kuzey Afrika’dan beklenen toz taşınımı uyarısı yaptı. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem Cengiz, solunum ve kronik rahatsızlığı bulunanların yanı sıra yaşlı hamile ve çocukların da toz taşınımı sırasında risk altında olduğunu ifade etti. Mecbur kalınmadığı taktirde dışarıya çıkılmaması gerektiğini söyleyen Cengiz, zorunlu durumlarda maske takılması gerektiğini kaydetti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan değerlendirmelerde Marmara’nın güneyi, İç Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu ile Batı Karadeniz’in iç kesimlerinde yer yer toz taşınımı beklenildiği açıklandı. Kuzey Afrika’dan beklenen çöl tozlarının hava kirliliği ve görüş mesafesini düşürmesine karşı yerel yönetimler vatandaşlara tedbirli olmaları konusunda uyarılarda bulundu. Ayrıca uzmanlar toz taşınımına uzun süreli maruz kalınması durumunda solunum yetmezliğine varabilecek rahatsızlıklar nedeniyle en yakın sağlık kuruluşuna gidilmesi gerektiğini dile getirdi. Solunum ve kronik rahatsızlığı bulunanların yanı sıra yaşlılar, hamileler ve çocukların risk altında bulunduğunu ifade eden uzmanlar, mümkün olduğunca toz taşınımı geçene kadar dışarı çıkılmaması, mecburi durumlarda ise maske takılması gerektiğini kaydetti. Uzmanlardan maske uyarısı Mecbur kalınmadığı taktirde dışarıya çıkılmaması gerektiğini ifade eden Acıbadem Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Ertem Cengiz, “Toz taşınımı dediğimiz dönem 3 gün boyunca ülkemizde çöl tozlarının yoğun olarak görülmesi demek. Hava kirliliğine neden olarak görüş mesafesini bozabildiği gibi özellikle solunum rahatsızlığı bulunan hastalarımızda, solunum sıkıntısına neden olabilir. Özellikle astım ve alerjisi olan kişilerde astım atağı gibi solunum sıkıntılarının yoğun olduğu dönemlere neden olabilir. KOAH’lı (kronik obstrüktif akciğer) ve kronik hastalığı olan kişilerde de solunum sıkıntısı ataklara neden olabilir. Bu dönemde en önemlisi toza maruz kalmamaktır. Kronik ve ciddi hastalığı olan kişilerin bu dönemde mümkünse dışarıya çıkmamasını tavsiye ediyoruz. Dışarıya çıkmaları gerekiyorsa özellikle toza karşı koruyu N95 gibi kullanmaları, bulamıyorlarsa bile normal maske faydalı olabilir. Maske kullanmak bu dönemde çok önemli. Astım hastalıklarında özellikle atağı tetikleyebilir, astım krizine neden olabilir. Böyle bir durum oluştuğunda hastaların bir sağlık kuruluşuna başvurarak etkili bir astım tedavisi almaları gerekebilir” şeklinde konuştu. Solunum rahatsızlığı bulunanlar kadar yaşlı, hamile ve çocuklar da risk altında Kronik rahatsızlığı bulunanların yanı sıra çeşitli grupların da risk taşıdığını belirten Cengiz, “Yaşlılarda ek hastalıklar, kronik rahatsızlıklar daha fazla olduğu için onlar daha hassas. Hamileler ve çocuklar etkilenebilir. Solunum hastalığı olanlar ekstra risk altında. Çünkü bu tozlar çok küçük partiküller halinde olup solunum yollarını etkileyebilmekte, hastalarda atakları tetikleyebilmektedir. Uzun süreli maruz kalma durumunda solunum yetmezliğine görülebilir Toz taşınımına uzun süreli maruz kalınmaları durumunda solunum yetmezliğine varan ciddi rahatsızlıklar görülebileceğine dikkat çeken Cengiz, “Kriz atak dediğimiz kriz tablosuna neden olabilir. Ciddi solunum sıkıntısı, hatta çok fazla maruz kalınırsa solunum yetmezliğine bile neden olabilir. Bizim en çok beklediğimiz tablo, öksürük ile birlikte nefes darlığı ve atak tablosudur” ifadelerini kullandı.