EKONOMİ - 30 Kasım 2021 Salı 23:24

Üç İşçi Konfederasyonu’nun ortak açıklama: “Asgari ücret insanca yaşamaya yetecek ücret olmalıdır”

A
A
A
Üç İşçi Konfederasyonu’nun ortak açıklama: “Asgari ücret insanca yaşamaya yetecek ücret olmalıdır”

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu'nun imzasıyla yapılan ortak açıklamada, “Asgari ücret insanca yaşamaya yetecek ücret olmalıdır” denildi.

Üç İşçi Konfederasyonu tarafından TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu'nun imzasıyla ortak bir açıklama yapıldı. Açıklamada, 2022 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere ilk toplantının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının çağrısıyla 1 Aralık 2021 Çarşamba günü (yarın) sosyal tarafların katılımıyla yapılacağına dikkat çekilerek şöyle denildi:

"Asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir ücrettir. Bu yönüyle asgari ücret, insanın yaşaması ve varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan asgari gelir kaynağıdır.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası’nın girişinde, ‘işçinin ve ailesinin yalnızca geçimini temin eden ücret, insanca yaşamaya yeterli bir ücret değildir. Hâlbuki işçinin insanca yaşaması için yeterli ücrete sahip olması gerekir’ ifadesine yer verilmiştir.

Üç İşçi Konfederasyonu ‘insan onuruna yaraşır bir asgari ücret’ belirlenmesi taleplerini bir araya gelerek ortaklaştırmıştır. Özellikle sendikasız işçilerin önemli bir bölümünün temel sorunu olan asgari ücretin, belirlediğimiz ve savunduğumuz ilkeler doğrultusunda karara bağlanması büyük önem taşımaktadır.
Ücretli çalışanların yarıya yakını asgari ücret ve civarında bir gelir elde etmektedir. Sosyal güvenlik primine esas ortalama kazanç da asgari ücretin biraz üzerindedir. Asgari ücret belirleme çalışmaları sadece ücretli kesimi değil toplumun tümünü yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir. Sadece asgari ücret alanlar değil; asgari geçim indirimi, işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği, engelli ve yaşlılık aylığı ile bakım yardımı, genel sağlık sigortası, bireysel emeklilik, sosyal güvenlik borçlanması, sosyal güvenlik alt ve üst primlerinin belirlenmesi gibi çok geniş bir alanı kapsamaktadır.

Ekonomide özellikle son dönemde döviz kurlarında yaşanan olağanüstü dalgalanma ve başta gıda ve kira olmak üzere temel mal ve hizmet fiyatlarında görülen artışlar, emeğinden başka hiçbir geliri olmayan ücretli çalışanların satın alma gücünü geriletmiştir.

Bu nedenle, 2022 yılında geçerli olacak asgari ücretin, ekonomide yaşanan gelişmeler de dikkate alınarak, insana yakışır bir yaşam düzeyini sağlayacak şekilde tespit edilmesi gereği ortak düşüncemizdir.

‘Asgari ücret, emeğe gösterilen saygının bir ölçüsüdür’

Asgari ücret, emeğe gösterilen saygının bir ölçüsüdür. Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, gelir dağılımında adaleti ve iyileştirmeyi temel alan, refahın geniş kitlelere yayılmasını amaçlayan bir yaklaşımla tespit edilmesi toplumsal huzur ve iş barışının sağlanması için gereklidir. Üç İşçi Konfederasyonu ‘aileleri ile birlikte insan onuruna yaraşır bir asgari ücret’ belirlenmesi taleplerini yineleyerek bir kez daha bir araya gelmiştir.

Anayasamız devlete “çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma” görevi vermektedir. Ayrıca, asgari ücretin tespitinde “çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur” denilmektedir.
Asgari ücret bir pazarlık ücreti değildir. İşçinin ailesiyle birlikte insanca yaşamasını sağlayacak gelirdir. Asgari ücretin belirlenmesi müzakerelerinde göz önünde tutulması gereken öncelikli husus, çalışanların karşı karşıya bulundukları geçim koşullarıdır. Çalışanlar, yaşanılan ekonomik sıkıntıların nedeni değil mağdurudur ve “ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum” gerekçesiyle asgari ücretin düşük belirlenmesi kabul edilemez.
Ülkemizdeki asgari ücret düzeyi AB üyesi tüm ülkelerin gerisine düşmüştür. Küresel pazarlar ile rekabet edebilmek adına emek kesiminin talepleri görmezden gelinmemelidir. Türkiye’nin rekabet şartlarını düşük ücret politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı olmamalıdır.

Bugün ücretliler üzerinde dayanılmaz boyutlarda vergi yükleri bulunmaktadır. Türkiye’de gelir vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu ücret geliri elde edenlerdir. Kaldı ki, hem doğrudan gelir ve kazanç üzerinden hem dolaylı olarak mal ve hizmet alımında yapılan zorunlu ihtiyaç harcamalarından dolayı günlük yaşantısının her aşamasında vergiye maruz kalınmaktadır.

Ücretli çalışanların net ücreti, vergi dilimlerindeki artışlar nedeniyle ilerleyen aylarda düşmektedir. Asgari ücret alan işçiler bile yılın son dört ayında eksik ücret almak durumunda kalmaktadır. Asgari ücrette gelir vergisi nedeniyle meydana gelen gerilemenin telafi edilmesi uygulaması, sadece asgari ücretle çalışan bekâr işçiler için geçerlidir. Evli, üç çocuklu ve eşi çalışmayan bir işçi yılbaşında elde ettiği ücret düzeyini yılsonunda alamamaktadır. Bu işçinin yılın toplamı itibariyle kaybı devam etmektedir. Mevcut bu uygulamayla aile korunmamaktadır.

Ücretli çalışanlar için vergi matrahı farklılaştırılmalıdır. 2002 yılında gelir vergisi tarifesi brüt asgari ücretin 17,1 katı iken, günümüzde 6,7 katına gerilemiştir. Tüm ücret gelirlerinde, asgari ücrete denk gelen kısmına kadar olan tutarın vergi dışı bırakılması yönünde sosyal taraflar arasında görüş birliği oluşmasına rağmen -şimdiye kadar- herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
İşverenin sosyal güvenlik primi düşürülmüş ve buradan doğan milyarlarca liralık gelir kaybı Hazine tarafından karşılanmaktadır. Ancak işçilerin sosyal güvenlik priminde bir indirim yapılmamıştır. Sosyal devletin koruyucu vasfı öncelikle düşük gelirli olan ücretli çalışanlar için olmalıdır" denildi.

"Asgari ücret net olarak açıklanmalıdır"

Bu çerçevede; işçi temsilcilerinin, “insan onuruna yakışır” bir düzeyde asgari ücret belirlenebilmesi için, Komisyon çalışmaları sırasında temel alınması gereken ilkeler ise şöyle açıklandı:

"Asgari ücretin saptanmasında Anayasa’da yer alan ‘geçim şartları’ yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır. Günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir.

Asgari ücret net olarak açıklanmalıdır. Bu ücretten yapılacak vergi, sosyal güvenlik vb. kesintiler net tutarın üzerine ilave edilmeli ve yıl boyunca asgari ücret açıklanan bu net ücretin altına düşmemelidir. Asgari Geçim İndirimi (AGİ) işçinin medeni durumuna göre ayrıca ilave edilmelidir.

Tüm ücretlerin asgari ücrete tekabül eden kısmı vergiden muaf olmalıdır. Gelir vergisi tarifesi en az yeniden değerleme oranında artırılmalıdır. Ayrıca ücretliler için damga vergisi uygulaması kaldırılmalıdır. Asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran da yüzde 10 olmalıdır.

Asgari ücret, herhangi bir ayırım yapılmadan yine ulusal düzeyde tek olarak ve yıllık belirlenmelidir. İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınmalıdır. Asgari ücret, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul edilmeli ve bu özelliği temel alınarak belirlenmelidir. Devlet çalışanlar arasında ayrım yapmamalı, kamuda geçerli en düşük aylık tutarını asgari ücret belirlenirken de dikkate almalıdır.

Asgari ücret ile bağlantılı olarak ve günümüz ekonomik koşullarını da dikkate alarak; İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğinin benzeri bir destek işçilere de verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak şekilde işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden karşılanmalıdır.
“Sosyal Devlet” ilkesi gereği memurlara çalışmayan eş için ödenen “aile yardımı” işçiler için de uygulamaya konulmalıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı ve asgari ücret teşviki sadece sendikal örgütlenmenin olduğu işyerleri için uygulanmalıdır."

Oğuzhan Halil Özbek

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Ahmet Akın, koltuğu bıraktı Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, 23 Nisan’da koltuğunu çocuklara bıraktı. Aybüke Erdin ve Muhammed Yasir Çıkrıkçı makam koltuğuna oturunca çocuklar için ’Çocuk Meclisi’ kurulması talimatını verdi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Balıkesir’de makam koltuklarının çocuklara devredilmesi ile kutlanmaya başladı. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, koltuğunu 4. sınıf öğrencisi Aybüke Erdin ve 6. sınıf öğrencisi Muhammed Yasir Çıkrıkçı’ya devretti. Koltuğa oturan Aybüke Erdin, çocukların şehir yönetiminde daha fazla söz sahibi olmaları için çocuk meclisinin kurulmasını istedi. Başkan Ahmet Akın ise ’Bugün başkan sizsiniz. Derhal talimat verin, meclis kurulumu için hazırlıklar başlasın’ dedi. Erdin, aynı zamanda Ali Şuuri Okulu’nda okuduğunu ve okul bahçesinin zeminin bozuk olduğunu, kendisinin ve arkadaşlarının düşerek yaralandığını bu nedenle zemini Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin konuyla ilgilenmesini istedi. Başkan Ahmet Akın ise, zemininde bozukluk olan okulları Aybüke ile gezeceklerini ve gereken müdahalelerin yapılacağını söyledi. Makamın bir diğer misafiri ise Muhammed Yasir Çıkrıkçı oldu. Bir süre önce lösemi rahatsızlığını atlatan Çıkrıkçı da, alacağı kararların Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde olacağını ifade ederken Balıkesir’e bir çocuk hastanesi açılması istediğini söyledi.
Ankara Devlet erkanı Anıtkabir’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığındaki devlet erkanı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM’nin açılışının 104. yıl dönümü dolayısıyla Anıtkabir’de düzenlenen törene katıldı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM’nin açılışının 104. yıl dönümü dolayısıyla devlet erkanı Anıtkabir’deki törene katıldı. Törende Kurtulmuş’un yanı sıra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP TBMM Başkanvekili Celal Adan ve milletvekilleri yer aldı. Devlet erkanının ziyareti sırasında 81 ilden gelen çocuklar da Anıtabir’de ellerinde Türk bayrakları ile hazır bulundu. Heyet, Aslanlı Yol’dan yürüyerek Atatürk’ün mozolesine geldi. Kurtulmuş’un mozoleye çelenk bırakmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Kurtulmuş, daha sonra Misak-ı Milli Kulesi’nde Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalayarak şunları yazdı: "Aziz Atatürk, ilk başkanı olduğunuz milli irademizin simgesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin sizlerin önderliğinde açılışının 104. Yıldönümü için buradayız. Bir bağımsızlık ve kurtuluş manifestosu olan bu kuruluş kararı; milli güçleri aynı çatı altında ve ortak amaç doğrultusunda toplamayı başarmıştır. Bundan 104 yıl önce milletimizi bir araya getirerek diriliş destanı yazdınız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920’de hangi güç koşullar altında kurulduğunu bugünlerde çok daha iyi idrak ediyoruz. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızı büyük bir coşkuyla kutluyoruz. Meclisimizi dünya çapındaki saygın konumuyla kıvanç duyuyoruz. Milletimizden aldığımız emanetle Cumhuriyetimizin ikinci asrının Türkiye yüzyılı olması için var gücümüzle çalışıyoruz. Hedefimiz; muasır medeniyetler seviyesini aşmaktır. Bu heyecan, şevk ve ilhamla milletimizi temsil etmek bizim için büyük bir onur, Cumhuriyetimizin ikinci asrında milli egemenlik ve tam bağımsızlık ilkelerinden asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi önce insan ve vatan anlayışıyla demokrasi ve Cumhuriyet ilkelerine bağlı olarak kararlılıkla yoluna devam edecektir. Günümüzde savaş ve kriz bölgelerinde çocuk olmak ne yazık ki dünyanın en zor yüklerinden biri haline gelmiştir. Dileğimiz, ülkemizdeki ve yeryüzündeki çocukların yüzlerinin gülmesi, gülüşlerinin hiç eksilmemesidir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın bayram coşkusu ve sevinçlerini paylaşıyor, onların bilinçli, özgüvenli, vatanına ve medeniyetine bağlı bireyler olarak yetişmeleri için her türlü çabayı göstermeye devam ediyoruz. Milli egemenlik temeline dayalı demokrasimizin ve Cumhuriyetin toplumsal barış ve çocuklarımızın geleceğe güvenle bakışı için en büyük güvence olduğunun bilincindeyiz. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının en içten dileklerimle kutluyor, çocuklarımızın ve milletimizin refahı için nice nice bayramlara erişmeyi temenni ediyorum. Hiç şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisi Misak-ı Milli hedefleri doğrultusunda ülkemizin geleciğini teminat altına almaya devam edecektir. Başta Mustafa Kemal Atatürk ve Birinci Meclisimizin fedakâr milletvekilleri olmak üzere milli mücadelemizin kahramanlarını ve aziz şehitlerimizi minnetle yad ediyorum, ruhunuz şad olsun." Özel, çocuklarla bir araya geldi Törenin ardından CHP lideri Özgür Özel, Anıtkabir’deki törene katılan çocuklar ile bir araya geldi. Özel, çocuklar ile sohbet edip, fotoğraf çektirdi. Resmî törenlerin ardından Anıtkabir, halka açıldı.
Tokat Tokat’ta park kavgası kanlı bitti Tokat’ta bir kadın sürücü park yüzünden bir çiftle tartıştı. Öfkeli eş yakınlarını çağırınca ortalık karıştı. Bir araç dolusu magandadan dayak yiyen Yasemin Özdamar’ın kolu kırıldı ve başına 15 dikiş atıldı. Amasya’nın Taşova ilçesinde yaşayan Yasemin Özdamar, iş gereği Tokat’ın Erbaa ilçesine gelerek otomobilini yol kenarına bıraktı. Özdamar, arkasına park edilen araç yüzünden çıkamadı. Araçta numara yazmadığını görünce 15 dakika bekledikten sonra yoldan geçen polisten yardım isteyerek anons ettirdi. Dakikalar sonra da minibüs sahibi çift geldi. Yasemin Özdamar isyan edince tartışma kavgaya dönüştü. Minibüs sahibi cama vurmaya başladı ve baltayı alarak Özdamar’ın aracına vuracağı sırada kadın sürücü otomobildeki biber gazını alarak saldıranlara sıktı. Bunun üzerine karşı tarafta yakınlarını çağırdı. 5 dakika sonra olay yerine gelen minibüsten inenler Özdamar çiftine saldırmaya başladı. Bir olan aile, kadın sürücüye sopalarla saldırdı. Güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerde ise çevredekilerin kavgayı ayırmaktansa izlemesi dikkatlerden kaçmadı. Olay sonrası ifadesi alınan sopalı saldırganlar serbest bırakıldı. "Kafamın bir tarafında 9 diğer tarafında 6 dikiş var" Olayı anlatan Yasemin Özdamar, “İşim gereği Tokat’ın Erbaa ilçesine gitmiştim. Aracımı yol kenarına park ettim. İşlerimi halledip arabanın yanına geldiğimde otomobilin arkasında bir transitin olduğunu gördüm. 15 dakika süresi var diye bekledim. 15 dakikayı geçince gelen giden de olmadı. Arabanın da üzerinde numara yazmıyordu. O sırada yoldan geçen bir polisi gördüm. Anons ettirdim. Anonstan 15 dakika sonra yine gelen olmadı. Yarım saat sonra minibüsün sahibinin eşi bayan geldi. Sormak benim en doğal hakkım ve yarım saattir sizi bekliyorum neredesiniz diye sordum. Bankada işimiz vardı bekliyorduk diye ters cevap verdiler. Ben de beklemek zorunda mıyım en azından numara bıraksaydınız diyerek araca bindim. O sırada da eşi gelerek ne diyorsun sen diyerek araca saldırdı. O sırada adamın içki koktuğu için alkollü olduğunu anladım ve camla kapıyı kapattım. Adam gitti arabadan baltasını aldı ben de aracımdan biber gazını aldım. Aramızda 1 metre mesafe vardı. Araca baltayı vuracakken ben biber gazı sıktım. Adam bağırırken eşiyle kızı da arabamı tekmeliyorlardı. Benim de elimde sopa vardı kovalamaya başladım. Çok rahat vuracakken çocuktu diye hiç vurmadım. Korkutmak amaçlı kovaladım ve tehdit savurarak kaçtılar. Telefona sarıldılar ve orada oldukları için arabama da gidemedim. Esnafa polisi arayın dedim ama kimse de yardım etmedi. Telefonla akrabalarını çağırmasıyla bir minibüs dolusu adam indi. Baktım hepsinin elinde sopa var. Minibüsten inince bir yere sığınırım diye karşı yola kaçmaya çalıştım. Hatırladığım kadarıyla peşimden birisi geldi. Birisi kafama vurdu. Tekrar vurmaya başladığında elimi kaldırdım. İki üç defa daha vurdu. Kafamın birinde 9 diğer tarafında altı dikiş var. Elim de kırıldı. Hiç hissetmiyorum” dedi.