GENEL - 01 Ekim 2017 Pazar 10:14

Bu köyde toprağa şekli kadınlar veriyor

A
A
A
Bu köyde toprağa şekli kadınlar veriyor

Gümüşhane’nin merkeze bağlı Dölek köyünde yıllardır kadınların toprağa şekil vererek tandırda pişirip, sütle yıkadığı güveçler yoğun talep görüyor.

Gümüşhane’nin merkeze bağlı Dölek köyünde yıllardır kadınların toprağa şekil vererek tandırda pişirip, sütle yıkadığı güveçler yoğun talep görüyor.


İsmi “topraktan yapılmış tencere, güveç” anlamına gelen Dölek köyü, il merkezine 53 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Yıllardır köyün dağlarındaki 3-4 farklı noktadan getirilen topraklar kadınlar tarafından çiğnenerek çamur haline getirilip şekil veriliyor, tandırlarda kurutularak satışa hazır hale getiriliyor. Eskiden Bayburt’tan Doğubayazıt’a kadar at ve eşek sırtında götürülüp satılan ve karşılığında arpa, buğday gibi temel yaşam malzemeleri ile takas edilen güveçler, yapanların sayısı azalınca yalnızca çevre illere gönderiliyor.


56 yıldır güveç yapan 73 yaşındaki Menşure Arı, “Toprağını 3-4 noktadan alıyoruz. Yolumuz yok. Araba ile gitsek iyi olur ama sırtımızla taşıyoruz. Hayvanlarla taşıyoruz. Aldığımız kumları karıştırarak üzerine su döküyoruz. Biraz yumuşayınca çuvalın üzerine serip ayaklarımızla çiğniyoruz. Hem de bu sırada içindeki küçük taşları da seçmiş oluyoruz. Hazır hale geldikten sonra yapmaya başlıyoruz. Özel olarak yapılan ’gurufa’ adı verilen nesnenin üzerine bu tahta yerleştiriliyor. Taban çamuru yerleştirildikten sonra çamur kademe kademe yükseltilerek final kısmında ’dudak’ adı verilen kısım yapılıyor. Güneşte biraz kuruduktan sonra kulp yapılıyor. Daha sonra tekrar kurutuluyor. ’Gogoç’ adı verilen parlak deniz ya da dere taşıyla cilalanıyor. Bu aşamadan sonra 3-4 gün serinde bekletiliyor. 3-4 gün de güneşte bekletildikten sonra tandırda iyice pişiriliyor” dedi.



"Bir kişi günde 25 tane yapabiliyor, 10 günde satışa hazır hale geliyor"


17 yaşında annesinden öğrendiği bu işi halen devam ettiren Arı, günde 25 tane yaptığı güveçlerin satışa sunulmasının yaklaşık 10 günü bulduğunu belirterek, eskiden başka köye onların bu işi öğrenmemesi için gelin verilmediğini, şimdi ise gençlerin bu işi yapmadığını söyledi. Gençlik yıllarında yaptıkları güveçleri eşlerinin hayvanlara yükleyerek Van’a, Kars’a, Erzurum’a, Bayburt’tan başlayıp Doğubayazıt’a kadar gidip sattıklarını ve güveçlerin tamamını satmadan eve dönmediklerini anlatan Arı, “Şimdi herkes gelip arabayla buradan alıyor. Eskiden at, eşeğe yükler götürürlerdi satmaya. Şimdi gelip alıp gidiyorlar” dedi.


Arı, sağlık açısından da oldukça faydalı olan güveçlerde en güzel kuru fasulye, sarma, et ve balık ürünlerinin piştiğini sözlerine ekledi.


Köy muhtarı İlhan Çolak ise dedelerinden beri yaptıkları güveç yapımının 30-40 yıl önce köyün tek geçim kaynağı olduğunu, 100 hane oldukları dönemlerde bile hayvancılığın yetersiz kalması nedeniyle hemen herkesin bu işi yaparak geçimini sağladığını söyledi. Kendisinin de 1980 yılında Hakkari’ye kadar götürüp güveç sattığını anlatan Çolak, “Bazıları da yürüme ve hayvanlarla giderlerdi. Sattıkları güveçlerin yerine buğday, arpa ve çavdar alır, dönüş yolunda değirmenlerde una çevirirlerdi. Onlar satıştan dönünceye kadar arkadan evin kadınları yenilerini hazırlardı. Köylerden göç başlayınca bu iş azaldı. Şuanda 30 hanemizin 15’i sürekli bunu yapar. Ama eskisi gibi yapamıyorlar. Gençlerimiz bu işe heveslenmedi ve öğrenmedi. Yaşayan eski ustalar yapıyor” diye konuştu.



“Yapan az olunca talebe yetişemiyoruz”


Eskisi gibi yapımı fazla olmadığı için talebe yetişemediklerini dile getiren Çolak, “Şuanda Gümüşhane, Trabzon, Erzincan, Bayburt çevresine kadar ancak gidebiliyoruz. Daha uzağa gitmesine yetmiyor. Yapılan mal buralarda bitiyor. Dölek köyünde yapılan güveç şuanda yetişmiyor. Eskisi gibi yapım fazla değil. Gümüşhane’de 5-6 yıl önce çok fazla rağbet edilmiyordu ama son dönemde özellikle ramazan ayında çok fazla satılıyor” ifadelerini kullandı.



Gümüşhane’de sadece bu köyde güveç yapılıyor


Gümüşhane il merkezine bağlı hiçbir yerleşim yerinde bu güveçlerin yapıldığını duymadığını ifade eden Çolak, “Bizim güvecin toprağı 3-4 yerden karışım olur. Olmazsa zaten dayanıklı olmaz, yemeği de lezzetli olmaz. Tek çeşit olsa dayanmaz, ilk pişirimde dağılır gider. Ama o karışım olunca güveç daha kuvvetli oluyor. Toprak macun şeklinde birbirine sarılıyor. Bu zahmetli bir iş. 20 tane bir günde yapılıyor ama 10 günde satışa hazır hale geliyor. Yapılıyor, kuruyor, fırınlandıktan sonra satılıyor. Tandır odun ve tezekle sarılıp yakılıyor. Bunlar nar gibi oluyor. Hafif soğuma aşamasına geçince süt ya da ayran dökülüyor. Bu işlem güveci biraz daha sıkılaştırıyor” dedi.


Köyde kadınlardan başka yapan olmadığını, 2005 yılında dönemin valisi tarafından erkeklerin de yapması için makine alındığını fakat kimsenin yapmadığını belirten Çolak, yeni öğrenmeler olmazsa şu anki mevcut ustaların ömrü olduğu sürece bu işin ancak devam edebileceğini vurguladı. Muhtar Çolak, güveçte lezzetli yemek yiyebilmek için 2-3 yıl sonra yenilenmesi gerektiğini, uzun süre kullanılınca toprağının verdiği lezzetin kaybolduğunu da sözlerine ekledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Dağlarda çiriş otu bereketi Doğu Anadolu Bölgesinde ve Erzincan’da bu günlerde çarşı pazarda sıkça görülen çiriş otu dağlarda yaban hayvanlarının da ilgisini çekiyor. Bahar ayları ile birlikte Erzincan’ın yüksek kesimlerinde ortaya çıkan çiriş otu vatandaşlar tarafından toplanmaya başlandı. Munzur Dağlarında yerli ve yabancı birçok kişiye rehberlik yapan Murat Aydemir, yaptığı gözlemlerde dağ keçilerinin de çirişi yediğini ifade etti. Dağlarda doğal olarak yetişen çirişten birçok yemek yapıldığını anlatan Aydemir, çirişten yapılan turşunun ayrı bir lezzet olduğunu söyledi. İnsanlar yüzyıllardır yaşamın neredeyse her alanında bitkilerden faydalanıyor. Bazı bitkiler tıbbi faydaları sebebiyle sağlık alanında kullanılırken bazı bitkiler besin bazıları ise boya ya da süs bitkileri olarak kullanılıyor. Çiriş otu da bu bitkilerden bir tanesi. Latincede Asphodelus aestivus L. olarak bilinen ve Zambakgiller familyasına ait olan çiriş otu, çoğu bölgede güllük, dağ pırasası, kirkiş otu, sarı zambak, yabani pırasa ve yeling otu olarak biliniyor. Toplumun büyük bir kısmı bazı hastalıkların tedavisinde tıbbi bitkilere başvuruyor. Bitkisel tedavi yöntemlerinin yan etkilerinin olmadığı ya da daha az olduğu düşünülmesi buna büyük bir etken olarak gösteriliyor. Çiriş otu da bölgede halkın tercih edilen bitkilerin başında yer alır. Çirişten birçok yemek yapılıyor Meryem Badayman, Ekin Dinçel ve Ayla Ünver Alçay tarafından yapılan bir araştırmada çirişin; yabani bir ot olup yenilebilmesinin yanında vitamin, antioksidan, lif ve mineral içerikleri ile vücudu besleyen özelliğe sahip olması sebebiyle yaygın olarak tüketildiği belirtildi. Çiriş otu, Afrika, Arap ülkeleri, Türkiye, Mısır ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde görülen bir bitki türü. Türkiye’de Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişiyor. Çiriş otu genel olarak zararsız ve faydaları ile ön planda olan bir bitki olarak biliniyor. Bunun yanında çirişin yaprakları henüz tazeyken de yenilebiliyor. Ayrıca çirişten çorba ve birçok yemek de yapılıyor. Haşlandıktan sonra yumurta ile kavrulması ya da peynirle de karıştırılarak yufka ekmek içinde yeniliyor. Ayrıca kaşila diye adlandırılan bir yemeği de yapılıyor. Sevilen yemeklerden biri olan kaşila, çirişin kaynatılıp, içerisine bulgur katılarak, katılaşıncaya kadar pişirilmesiyle yapılıyor. Katılaştıktan sonra içi çukurlaştırılarak yağ dökülüp ve servis edilip yeniliyor.