GENEL - 12 Kasım 2017 Pazar 13:17

Deprem gerçeğine sokak tiyatrosuyla dikkat çektiler

A
A
A
Deprem gerçeğine sokak tiyatrosuyla dikkat çektiler

Gümüşhane Gençlik Merkezi, Halk Eğitimi Merkezi ve Gümüşhane Sanat Tiyatrosu işbirliğiyle gerçekleştirilen sokak tiyatrosunda yaklaşık 2 tonluk hafriyatla oluşturulan dekorda gerçek bir hikayeden esinlenen oyun büyük beğeni topladı.

Gümüşhane Gençlik Merkezi, Halk Eğitimi Merkezi ve Gümüşhane Sanat Tiyatrosu işbirliğiyle gerçekleştirilen sokak tiyatrosunda yaklaşık 2 tonluk hafriyatla oluşturulan dekorda gerçek bir hikayeden esinlenen oyun büyük beğeni topladı.


1999 Marmara depremini İstanbul’da yaşayan yönetmen Mesut Budak tarafından gerçek bir hikayeden esinlenerek yazılan oyunda oyuncuların gerçekçi makyajı, ses ve sis efektleri ile 15 Temmuz Zafer Meydanı’nı dolduran vatandaşlar büyük bir beğeniyle oyunu izledi. Bağlarbaşı Mahallesi’nde yıkılan bir binadan 2 tonluk hafriyat taşınarak oluşturulan gerçek dekorda ayrıca televizyon, yatak, televizyon sehpası gibi unsurlar da kullanıldı. Özellikle depremi yaşayan bazı vatandaşların oyunda depremin ardından moloz yığınının altında kalan oyuncuya yardım etmeye çalıştığı gözlenirken, dekorun etrafına sosyal mesaj yazılı pankartlar da dizildi. Yaklaşık 30 dakika süren oyunda 5 oyuncu sahne alırken, oyuncuların performansı göz doldurdu.


Gümüşhane Gençlik Merkezi Müdürü Beytullah Cebel, oyunun ardından gazetecilere yaptığı açıklamada Gençlik Merkezi olarak toplumsal duyarlılığı ve bazı farkındalıkları oluşturmak için tiyatro faaliyetlerinde bulunduklarını belirterek, bugün de deprem temasını işlediklerini, bu etkinliğe benzer başka faaliyetlerde bulunduklarını kaydetti.


Oyunun senaristi ve yönetmeni Mesut Budak ise Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü ve Halk Eğitimi Merkeziyle ortaklaşa yürüttükleri proje kapsamında geçmiş dönemlerde yaşanan depremlerle alakalı hayatlarını kaybeden vatandaşlara ithafen uyguladıkları bir tiyatro çalışması gerçekleştirdiklerini söyledi. Sokak tiyatrosuyla doğrudan insanlara ulaşmaya çalıştıklarını kaydeden Budak, “İnsanlarımızda şok etkisi oluşturarak, depremi birebir yaşamaları için doğrudan hafriyat, moloz, yıkılmış bir evin duvarını alarak insanlarımıza tiyatroyu aktardık. Depremin ne kadar şiddetli olduğunu vurgulamaya çalıştık. Deprem haber vererek gelmiyor. Bir anda oluyor. Tıpkı 1999 depremi gibi. 2003 depremi gibi. Tek amacımız depremin nasıl insanlara etki ettiğini göstermektir” dedi.


Kendisinin de 1999 depremini İstanbul’da yaşadığını kaydeden Budak, duygularını şöyle aktardı:


“Şiddeti tarif edilemez çok korkunç bir durumdu. Bir nevi kıyameti yaşamıştık. İnsanlar birbirini tanımıyordu, kendi evlatlarını bile tanımıyordu. Herkes can pazarı içerisinde kendi canlarını kurtarmaya çalışıyordu. Umarız böyle bir olayla bir daha karşı karşıya gelmeyiz ama geleceksek de tedbirimizi almış oluruz.”


Oyunculardan Murat Urlu da sosyal farkındalık oluşturmak için oyunu sahnelediklerini söyleyerek, böyle faydalı işlerin olması gerektiğine vurgu yaptı. Halkı oyunun içine sokmayı amaçladıklarını ve bunda da başarılı olduklarını ifade eden Urlu, oyun sırasında bazı vatandaşların depremde bina altında kalan depremzedeyi çıkarmak için yardımda bulunduğunu belirtti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bilecik Çocukların hazırlanan gösteride hünerlerini sergiledi Bilecik Belediyesi’ne bağlı çocuk sosyal tesislerinde eğitimlerini sürdüren çocukların hazırlanan gösteride hünerlerini sergiledi. Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleştirilen programa Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı, Belediye Başkan Yardımcıları Yaşar Külhan ve Sabri Çobanoğlu da katılarak, öğrenci ve ailelerin kutlama sevincini paylaştı.Şehitler için saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal marşının okunmasıyla başlayan programda konuşan Belediye Başkanı Subaşı, tüm çocukların bayramını kutladı. Bilecik Belediyesi olarak yarınların mimarları çocukları en güzel şekilde yetiştirmek için çalıştıklarını kaydeden Başkan Subaşı, şunları söyledi: "Bugün elime birkaç veri aldım. Çocuk sosyal tesislerimizdeki sayılarla ilgili. Çok mutlu oldum. Doluluk oranlarımız çok iyi. Bu seviyeyi korumak için belki de bazı mahallelerimizde iki kreşi hizmete açma gereği duyacağız. Bazı kreşlerimizde değişiklik ve düzenlemeler yapacağız. İstiyoruz ki her çocuğumuz kreş bahçelerinde oynayabilsin, yeşille buluşabilsin. Bizim Bilecik Belediyesi kreşlerinin farkı bu olması lazım. Aynı zamanda Atatürk’ün izinde güzel evlatlar yetiştirmek istiyoruz. İlke ve inkılapları en güzel ve doğru şekilde öğreterek, psikolojilerini en iyi ve doğru şekilde anlayıp davranarak, çocuklarımızı yetiştirmek istiyoruz. Çünkü çocuklar bizlerin geleceği. Onları en iyi şekilde yetiştirmek amacındayız. Bu güzel programda da emeği olan tüm öğretmenlerimiz, çocuklarımız ve aile üyelerine de teşekkür ediyor, bayramlarını kutluyorum’’ ifadelerini kullandı. Sırasıyla sahneye çıkarak gösterilerini sunan öğrencilere, aileleri ayakta alkışladı.Gösterisi Başkan Subaşı, öğretmen ve öğrencilerle hatıra fotoğrafı çektirmesiyle sona erdi.
Sivas Uzmanı uyardı: 10 km uzaklıktaki yetiştiriciyi bile etkiliyor Arıcıların kabusu olan ‘Amerikan Yavru Çürüğü’ hastalığı 10 kilometre uzaklıkta ki arı yetiştiricilerini de tehdit ediyor. Yapılan açıklamada, arıcıların kovanlarını düzenli olarak kontrol etmeleri gerektiği söylendi. Arı kovanlarındaki Amerikan yavru çürüğü hastalığı vakalarının artmasıyla, arıcılar ciddi kayıplarla karşı karşıya kaldı. Hastalığın, bir arı kovanını kısa sürede yok edip ve çevredeki diğer kolonilere yayılabildiğini belirten Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hayvan Hastanesi Başhekimi Doç.Dr. Abdurrahman Takcı, “Arıcılar, kovanlarını düzenli olarak kontrol etmeli, hastalık belirtileri gördüklerinde hemen önlem almalı ve enfekte kovanları diğerlerinden izole etmeliler. Ayrıca, yeni arı kolonileri alırken dikkatli olmalı ve sağlıklı koloniler seçmeye özen göstermeliler” dedi. “Yetiştiricilerin kovan sayıları çok ciddi şekilde azalabiliyor” Takcı, arıların eskisi gibi belirgin bir sonbahar ve ilkbahar yaşamadıklarını, geçişlerin daha ani şekillendiğini, buna bağlı olarak da kış için biriktirdiği bal rezervlerini tükettiklerini belirterek, “Bu noktada o rezervleri bazen erken tüketmeye başlıyor ve iyi bir sonbahar bakımı yapılmadıysa bu yıl gibi, arıların ilkbaharda birçoğu sönmüş oluyorlar yani ölüyorlar. Buna bağlı olarak yetiştiricilerin kovan sayıları çok ciddi şekilde azalabiliyor. Gündüz ve gece sıcaklık farkları arıların çalışma mevsimi olan ilkbaharda etkiler. Ancak kış mevsiminde veya sonbaharda arının tabiattan yararlanmadığı mevsimlerde gündüz ve gece sıcaklık farkı çok sıkıntı oluşturmaz. Ancak arı artık dışarıdan polen, nektar getirmeye başladığı zamanlarda problem oluşturabiliyor. Çünkü arı ona güveniyor ve yetiştirici de bu noktada takviyeler yapmıyor. Arı doğadan tam anlamıyla yararlanamaz ve takviyeler de yapılmazsa bahar aylarında arılarımızı yine kaybedebiliriz” dedi. “Bu hastalık çevredeki arıcılara da zarar verebiliyor” Bölgesel olarak ergin ve yavru bal arılarının paraziti olan Varroa paraziter mücadelelerinin yapılması gerektiğini vurgulayan Takcı, “Bahar bakımında arıların çıtaları, arı sayısının, ana arının kontrolü yapılması lazım. Ana arıda hala işte yumurta ve yumurta döl verimi devam ediyor mu? bunlara bakılması lazım. Bununla birlikte arı kayıplarının bazıları hayati bazen de işte bölgesel olarak zarar verebiliyor. İhbarı mecburi hastalıklarımız var. Avrupa yavru çürüğü, Amerikan yavru çürüğü gibi hastalıklarda hemen bulundukları il tarım veya ilçe tarımlara başvurarak arılarının böyle bir hastalıktan mustarip olduğunun belirtilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu hastalık çevredeki arıcılara da zarar verebiliyor. Yine aynı şekilde kireç hastalığı olsun, işte baharda tespit edebildiğimiz hastalıklar bunlar. Arıcılar ilkbahar bakımında bunları belirleyip bir an önce eksiklikleri varsa gidermeli. Eğer ihbarı mecburi bir hastalık varsa kovanlar da dâhil olmak üzere bu hastalığın engellenmesi adına yakılması gerekiyor. Arıcılar bu noktada bilinçliler ancak eğer böyle bir şey varsa göz ardı etmemeliler. Arı tabiatta polen topladığı esnada birçok birçok çiçeğin veya bitki tohumlarının bir sonraki nesline aktarılmasına katkı sağlıyor. Bu noktada arılar bu basamağı yerine getirmediği takdirde tabiatın devamlılığında da bir risk olur” şeklinde konuştu. (FA-GF-