GÜNDEM - 02 Aralık 2015 Çarşamba 04:27

1 metrelik boyuyla profesyonel bilardoculara taş çıkartıyor!

A
A
A
1 metrelik boyuyla profesyonel bilardoculara taş çıkartıyor!

Amerikan bilardosunda Türkiye’nin tek engelli oyuncusu olan 1 metre 10 santimetre boyundaki Yılmaz Kerem Acar, tabure yardımıyla yaptığı sporda profesyonel bilardoculara taş çıkartıyor. 45 yaşında olmasına rağmen enerjisiyle dikkat çeken Acar’ın en büyük hayali ise alanında bir gün milli sporcu olmak.

Hayatı başarılarla dolu olan Acar, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ni 3’üncülükle bitirirken, geçmişte 4 yıl da engelliler tekerlekli basketbol takımında oynamıştı. Geçtiğimiz sene kendisinden 10 santimetre uzun Sevil (Acar) Pedük ile dünya evine giren Acar, “Boncuğum” dediği eşiyle birlikte başarılarla dolu hayatını taçlandırmıştı. En son 2009 yılında katıldığı Türkiye Şampiyonası’nda 7’ncilik derecesi elde eden Acar, Amerikan bilardosunda Türkiye’nin tek engelli oyuncusu olma özelliğine sahip. Acar’ın en büyük hedefi, hayali ise bir gün milli sporcu olabilmek.

KOLA KASASIYLA BAŞLAYAN HİKAYE

Acar, bilardoya üniversitede öğrencilik yıllarında başladığını söyledi. İlk olarak bir kola kasasının üstünde bilardo oynayarak ilk turnuvasına katıldığını aktaran Acar, “Maalesef halı sahada top oynarken ayağımı sakatlamıştım. O dönem 2,5 yıl kadar yürüyemedim. Bir gün tesadüfen bir salona girdim. Baktım orada çok güzel bir şampiyona var. Oradakilere, 'ben de katılmak, oynamak istiyorum' dedim. 'Nasıl oynayacaksın? Buradaki oyuncular gerçekten iyi oyuncular zorlanabilirsin hem de masa yüksek, nasıl başa çıkacaksın bu işle?' dediler. O sırada bir tane arkadaş kola kasalarını taşıyordu. ‘Şu kasalardan bir tane alabilir miyim?’ diye sordum ve aldım. Ben bununla oynarım deyip o şekilde başladım turnuvaya. Sonra o katıldığım turnuvada birkaç tur geçtim. Sağ olsun oradaki kişiler de sevdiler beni, ‘bizim takımımızda bizimle beraber bilardo oynar mısın?’ dediler. O şekilde başlamış oldum” dedi.

“BİLARDO SAYESİNDE TEKRAR YÜRÜMEYE BAŞLADIM”

Geçirdiği talihsiz olay sonrası bilardo sayesinde tekrar yürüyebildiğini fakat bu şekilde oyun oynamanın çok zor olduğunu söyleyen Acar, “2,5 yıldan sonra bilardo sporunun sayesinde o koltuk değneklerinden kurtuldum ve tekrar yürümeye başladım. O yüzden bilardonun benim hayatımdaki yeri çok çok özeldir. Yaklaşık 25 senedir bilardo oynuyorum. Bu sporu benim oynadığım şekilde oynamak oldukça zor. Çünkü taburenin üzerine çıkarak oynuyorum. Bazı vuruşlarda toplara yetişmek mümkün değil. Ama çok keyifli benim için. Müthiş bir denge istiyor, müthiş konsantrasyon istiyor. Ama fiziksel olarak baktığınız zaman benim açımdan handikapı oldukça fazla. Çünkü her vuruşta sandalyeye çıkıp, sandalyeden inip, tekrar sandalyeye çıkıp pozisyon alıp, iyi konsantre olup iyi vuruş yapmak gerekiyor. Ben bu şekilde oynamaktan da çok keyif alıyorum” şeklinde konuştu.

“DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE BU ŞEKİLDE OYNAYABİLEN YOK”

Yılmaz Kerem Acar, dünyada ve Türkiye’de bu şekilde yükseltici bir aparatla bilardo oynayan kişileri görmediğini de belirterek, “Benim Türkiye’de gördüğüm 3 bant dalında Hakan Fidancıoğlu isminde bir ağabeyimiz var. Onun haricinde benim gördüğüm Türkiye’de ve dünyada böyle sandalyeyle ya da yükseltici bir aparatla oynayan arkadaşım yok. Yalnız bu sporda wheelchair (tekerlekli sandalye) dediğimiz, engelli arkadaşlarımızın oynadığı bir kategori var. Ama maalesef o kategori de normal yürüdüğüm için bana uygun değil. Ben de ancak bu kategoride oynayabiliyorum, tabi bu da benim için çok büyük dezavantaj oluyor. Ama henüz pes etmiş değilim” ifadelerini kullandı.

“EN BÜYÜK İSTEĞİM MİLLİ OYUNCU OLMAK”

En büyük isteğinin milli oyuncu olmak olduğunu ve Türkiye’yi bu konuda çok iyi bir şekilde temsil edeceğine inandığını kaydeden Acar, “Bilardo her yönüyle çok özel bir spor. Gerek fiziksel, gerek bilimsel, gerekse ahlaki açıdan baktığımız zaman bilardo bambaşka bir spor. Aynı zamanda bir eğitimci olarak bilardoyu, bugün ilkokullara bile ders olarak konulması gereken bir spor dalı olarak görüyorum. Milli sporcu olmayı gerçekten çok istiyorum ve inşallah bunu da bir gün başaracağım” diye konuştu.

“KENDİMİ SON DERECE GENÇ, AKTİF VE DİNAMİK GÖRÜYORUM”
Acar, şuan 45 yaşında olmasına rağmen hala pes etmediğini ve başarılara imza atmayı planladığını anlatarak, şöyle devam etti:

“Ben 45 yaşındayım, hala pes etmedim. Kendimi son derece genç, aktif ve dinamik görüyorum. 2 yıl omzumdan bir sakatlık yaşadım, şuanda o da iyileşti. Herhalde kısa sürede toparlayıp, tekrar o şampiyonlarda var olacağımı düşünüyorum. En son 2009 yılında Türkiye 7’ncisi olarak bırakmıştım. Önümüzdeki günlerde Antalya’ya yapılacak olan özel bir şampiyona var. Türkiye şampiyonası ve akabinde Euro Tour’un bir ayağını arkadaşlarımız buraya getirmeyi başardılar, o şampiyonada inşallah geri dönüş yapacağımı umuyorum.”

“İNSANOĞLU İSTEDİKTEN SONRA ÖNÜNDE HİÇBİR ENGEL YOK”

3 Aralık Dünya Engelliler Günü hakkında da düşüncelerini dile getiren Acar, söyle konuştu:

“3 Aralık Dünya Engelliler Günü, özel bir gün tabi ki ama bence insanoğlunun engeli diye bir şey söz konusu değil. Ben böyle bir şeye inanmıyorum, hayatım boyunca da inanmadım. Yapabileceğimiz çok fazla şey var. Birçok engelle karşılaşabiliriz hayatta, bunlar sadece fiziksel engeller değil. Bunların üstesinde gelmek için bence insanoğlu yeterli güce sahip. Yeter ki istesin, gerçekten ben bu işi yapmak istiyorum desin, önünde hiçbir engel yok diye düşünüyorum.”

KADİR ÇETİN - MEHMET SIDDIK YEŞİLIRMAK - SELİM KUŞCU  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana AOSB Ar-Ge/Tasarım Merkezleri istişare kurulu toplandı Adana Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü’nün Ar-Ge ve Tasarım Kültürünün yaygınlaşmasına öncülük etmek amacıyla oluşturduğu AOSB AR-GE / Tasarım Merkezleri İstişare Kurulu çalışmalarını sürdürüyor. Sorunsuz, kesintisiz, ekonomik ve sürdürülebilir üretim imkanlarını katılımcılarına sunmasının yanı sıra firmaların rekabet şansını artıracak, karlılıklarını yükseltecek bir çok projenin hayata geçirildiği AOSB yönetimi, bölge üniversiteleri ve bağlı birimleriyle iş birliğini sürdürüyor. Bu çerçevede, AOSB Bölge Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Ar-Ge / Tasarım Merkezleri İstişare Kurulu’nun 11’nci toplantısı, AOSB’nin ev sahipliğinde düzenlenen iftar programıyla gerçekleştirildi. Toplantıya; bölgede faaliyet gösteren ve AR-GE ve Tasarım Merkezleri bulunan firmalar ile AOSB Bölge Müdürü Ersin Akpınar, AOSB PDO Birim Yöneticisi Özkan Özbek, AOSB Proje Destek Ofisi Proje Uzmanı Gamze Gülen, AOSB Proje Destek Ofisi Proje Uzman Yardımcısı Sertaç Kul ve AOSB Proje Destek Ofisi Proje Uzman Yardımcısı Ecem Nur Özkan katıldı. AOSB Bölge Müdürü Ersin Akpınar, katılımcı firmalarına her anlamda destek olmaya, iş birliği yapmaya hazır olduklarını belirterek, oldukça verimli geçen toplantıya katılan firma yetkililerine ve üniversite temsilcilerine katılımları için teşekkür etti. Araştırma ve Geliştirme çalışmalarının en önemli amacının teknolojik alt yapıyı güçlendirmek, yeni teknolojiler için bilgi üretmek, üretim sektöründe maliyeti düşürmek, kaliteyi ve verimi arttırmak, sektörlerin ihtiyacına yönelik teknoloji transferini ve uyumunu sağlamak olduğuna dikkati çeken Bölge Müdürü Akpınar, “Bilgiyi üretmek kadar ticarileştirmek de zorundayız” dedi. Çukurova Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuvarı (ÇUMERLAB) Müdürü Prof. Dr. Serkan Selli ve Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Doğan Kaya ise laboratuvar alt yapıları ile gerçekleştirdikleri test, analiz hizmetleri hakkında bilgi verdi. Süreçler konusunda katılımcılarla istişarede bulunan Selli ve Kaya, AOSB yöneticilerine önemli katkılarından dolayı teşekkür ederek, işbirliğine her zaman açık olduklarını belirtti. Yeni fikirlerin ortaya çıkması, üniversite sanayi İşbirlikleri, aktif olan devlet desteklerine konsorsiyum oluşturularak ortak projelere başvurulması konularında fikir alışverişinin yapıldığı toplantıda, merkezler arası iş birliğinin güçlenmesi, yeni kurulacak olan merkezlere öncülük edilmesi, mevcut merkezlerin niteliğinin üniversite akademisyenleri destekleri ile geliştirilmesi konuları üzerinde duruldu.
Adana Kan sulandırıcı kimine yarar, kimine zarar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Alıcı, kalp damar hastalıklarında yoğunlukla kullanılan ve dünyanın en çok bilinen ilacı olan kan sulandırıcı kullanımı konusundaki kararın mutlaka hekimler tarafından verilmesi gerektiğini, aksi takdirde fayda yerine zarar verebildiğini söyledi. Kalp Damar Hastalıkları Uzmanı Alıcı, polikliniklere başvuran çok sayıda hastanın kendilerine en fazla kan sulandırıcı kullanımı konusunda sorular yönelttiğini, sadece kalp damar hastalığı değil, diyabeti olan, ailesinde kanser ya da kalp damar hastalıkları öyküsü bulunan, covid olan, sigara içen, obeziteden yakınan, insülin direnci bulunan hatta hiçbir risk faktörü olmasa da ilerleyen yaşını gerekçe göstererek kan sulandırıcı kullanmak isteyenlere sıkça rastladıklarını bildirdi. Özellikle 45 - 50 yaşından sonra mutlaka günde bir adet kan sulandırıcı kullanılması gerektiği gibi yanlış bir kanı bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Gökhan Alıcı, “Çünkü hiçbir risk faktörü yokken gereksiz kullanılan kan sulandırıcı fayda yerine zarar verebilir” uyarısında bulundu. Kimler kan sulandırıcı kullanmalı? Doç. Dr. Gökhan Alıcı, kalp damar hastalıklarının en yaygın nedeninin halk arasında damar sertliği olarak bilinen ateroskleroz olduğunu, bu nedenle koroner damar hastalığı tespit edilen tüm hastalara başka bir mani durum söz konusu değilse kan sulandırıcı kullanımını önerdiklerini belirterek, şunları söyledi: “Bugüne kadar yapılan klinik çalışmalar kalp - damar hastalığı olan, kalp krizi geçirmiş, balon- stent takılmış, bypass olmuş hastalarda kan sulandırıcının önleyici etki yattığını göstermiştir. Bu nedenle eğer hastanın kardiyovasküler bir öyküsü varsa, kalp krizi geçirmiş ya da bu riski taşıyorsa, bypass olmuşsa, şah damarında tıkanıklık varsa, bacak damarlarında tıkanıklık var ya da pıhtılaşmaya bağlı felçlik geçirmişse mutlaka günde bir tane kan sulandırıcı kullanımını tavsiye ediyoruz. Günde 75-100 mg doz çoğunlukla yeterlidir. Buna rağmen 300 ya da 500 mg kullananlar olduğunu görüyoruz.” Doç. Dr. Alıcı, “Hiçbir risk faktörü ya da rahatsızlığı olmayan sadece ileri yaşını gerekçe gösterenler de kan sulandırıcı kullanmak istiyor. Bunun yanı sıra bazı hastalarımız ise kan sulandırıcının kanser önleyici olarak kullanmak gibi yanlışa düşebiliyorlar. Kan sulandırıcı kalın barsak kanseri, rahim kanserleri gibi bazı kanser türlerinde koruyucu etkisi bilinmekle birlikte kanser koruyucu olarak kullanımını tavsiye etmiyoruz. Buna rağmen bazı hastalarımız haftada bir ya da iki kez, hatta ayda bir kez kullansam olmaz mı ? gibi ısrarcı taleplerde bulunuyor. Oysa, eğer kan sulandırıcı kullanılacaksa biz zaten bunu günlük olarak tavsiye ediyoruz. Haftada bir ya da ayda bir gibi kullanma söz konusu değil” dedi. Kan sulandırıcı kullanıp kullanma konusundaki kararın mutlaka hekime bırakılması gerektiğini belirten Doç. Dr. Alıcı, kan sulandırıcı en önemli yan etkisinin kanama olduğunu, bu nedenle potansiyel yarar-zararın doktor tarafından değerlendirmesi gerektiğini bildirdi. Alıcı, kan sulandırıcı kullanımı uygun görülen hastaların da olumsuz yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları ya da sigara kullanımı gibi kalp damar hastalıklarını tetikleyen unsurları önlemeye çalışmadan, sadece kan sulandırıcıyla kalp hastalığından korunmanın da mümkün olamayacağının unutulmaması gerektiğini sözlerine ekledi.
Bilecik Minikler Filistin’e destek için kumbaralarını bağışladı Bilecik’te Hamidiye 4-6 Yaş Kur’an Kursu minikleri, kumbaralarını Filistin için bağışladı. İsrail ile savaşta zor günler geçiren Filistin halkına destek olmak amacıyla başlatılan ‘Özgür Filistin’in Yanındayız’ yardım kampanyasına destekler artarak devam ediyor. Bu kapsamda Bilecik İl Müftülüğü Hamidiye 4-6 Yaş Kur’an Kursu’nda eğitim gören minik öğrenciler de kumbaralarında biriktirdikleri harçlıklarıyla ‘Özgür Filistin’in Yanındayız’ kampanyasına destek oldu. Türkiye Diyanet Vakfı Bilecik Şubesi adına Filistin’e göndermek üzere kumbaralarını miniklerden teslim alan Bilecik İl Müftüsü Ali Erhun, "Bu güzel hareketiniz bütün insanlara örnektir. Büyükler de sizin gibi paylaşımcı olursa dünyada hiç kötülük kalmaz. Hep iyilik olur. Sizler de ömrünüz boyunca hep iyilik peşinde koşun inşallah. Kumbaralarınızı Filistin’deki kardeşleriniz için bağışladınız. Ben bu hassasiyetlerinizden ötürü sizleri tebrik ediyorum ve başarılar diliyorum" ifadelerini kullandı. Çocuklarda paylaşma duygusunu vermek istediklerini söyleyen Hamidiye 4-6 Yaş Kur’an Kursu yöneticisi Reyhan Demir, “Hamidiye Kur’an Kursu miniklerimiz her Cuma ‘Cuma Sadakası’ adı altında harçlıklarını getirip kumbaraya atıyorlar. Böylelikle çocuklar yardımlaşma ve paylaşmayı öğreniyorlar. Bu sefer de Filistin’deki kardeşleri için sadaka kutusunu doldurdular ve kendi elleriyle sizlere teslim edecekler. Rabbim yardımlarımızı kabul eylesin” dedi.
Kastamonu Kastamonu Üniversitesi’nde 18 Mart sergisi Kastamonu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi tarafından düzenlenen “18 Mart Çanakkale Zaferi Öğretim Elemanları Karma Sergisi” Merkez Kütüphane Güzel Sanatlar Galerisi’nde açıldı. Kastamonu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi tarafından 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 109. yıl dönümü dolayısıyla, küratörlüğünü Öğretim Görevlisi Dr. Mustafa Kartal’ın yaptığı ve 22 akademisyenin farklı tekniklerde 24 çalışmasının yer aldığı “18 Mart Çanakkale Zaferi Öğretim Elemanları Karma Sergisi” sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Türk ulusunun var olma savaşının anlatıldığı karma sergiye Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ömer Küçük, Prof. Dr. Mehmet Atalan, Prof. Dr. Kasım Yenigün, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Erol Yıldır, akademik ve idari personelin yanı sıra çok sayıda öğrenci katıldı. Türk Tarihinin dönüm noktası olan ve binlerce insanın can verdiği Çanakkale Savaş’ının, askerlerin yaşadığı zorlukların anlatıldığı sergide Çanakkale ve Türk kahramanlığının önemi vurgulandığı sergi, 22 Mart 2024 tarihine kadar sanatseverler ile buluşacak. Serginin açılışında konuşan Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Erol Yıldır, Türk tarihinin bir dönüm noktası olan Çanakkale Savaşlarında yazılan kahramanlık destanını sanatçıların gözü ile anlatmaya çalıştıklarını kaydetti. Çanakkale Savaşları’nda görülen birlik beraberlik ve dayanışmanın günümüzde de devam etmesi temennisinde bulunan Prof. Yıldır, sergiye katkıda bulunan tüm akademisyenlere teşekkür etti.