KÜLTÜR SANAT - 20 Haziran 2016 Pazartesi 11:03

2. Dünya Savaşı'nda kullanılan şifre makinesi müzede

A
A
A
2. Dünya Savaşı'nda  kullanılan şifre makinesi müzede

2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya'sı tarafından gizli mesajların şifrelenmesi ve tekrar çözülmesi amacı ile kullanılan şifre makinesi Enigma, Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi’nde sergileneyor.

İlk olarak 1920’li yıllarda ticari amaçla kullanılmaya başlanan Enigma; daha sonra pek çok ülkede ordu ve devlet kurumlarında kullanılmak üzere özel olarak üretilmiştir. Son versiyonu “Enigma-I” adıyla 1932 yılında üretilmiş ve Alman Ordusu münhasır üretim haklarını edinmiştir. Enigma 1939 yılında tam anlamıyla Alman silahlı kuvvetlerinin iletişim cihazı haline gelmiştir.

Enigma makinesi genellikle mors alfabesi ile alıcıya gönderilmiş metin mesajlarını kodlayan üç hareket edebilir çarkı kullanmıştır; bu da mesajı çözmek için gönderenle aynı yapılanmayı ön plana çıkaran bir Enigma makinesi ile birlikte sağlanmıştır. Makineye önemli bir kripto gücü katan, üç çark ve fiş tertibatı bulunmaktadır. Enigma bilgileri şifrelerken 150 bin trilyon kombinasyon üretebilmektedir. Enigma bilgileri iletişim için kodlamadan önce 13 defaya kadar değiştiriyor, bu da demek oluyor ki, şifrelenen kod yeniden yazıya dönüştürüldüğünde 13 farklı metin ortaya çıkıyor.

Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi’nde sergilenmeye başlayan “A17306” nolu “Enigma 1” üreticisi “jla” (Heimsoeth&Rinke, Berlin) olup, son derece nadir bir şifre makinesidir. Takriben 1935-1943 yılları arasında ortaya çıkmış ve Alman ordusu istihbarat servisleri, hava kuvvetleri ve donanma tarafından kullanıldı.
Bu çok özel Enigma’da doğru kombinasyonu bulma olasılığı 3,560,761,236,879,310,464,000’ da 1 ihtimaldir. Amerika’da lotoyu kazanma ihtimali bile 12,900,000’de 1 ve bir insana yıldırım çarpma ihtimali ise 475,000’de 1’dir.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Dağlarda çiriş otu bereketi Doğu Anadolu Bölgesinde ve Erzincan’da bu günlerde çarşı pazarda sıkça görülen çiriş otu dağlarda yaban hayvanlarının da ilgisini çekiyor. Bahar ayları ile birlikte Erzincan’ın yüksek kesimlerinde ortaya çıkan çiriş otu vatandaşlar tarafından toplanmaya başlandı. Munzur Dağlarında yerli ve yabancı birçok kişiye rehberlik yapan Murat Aydemir, yaptığı gözlemlerde dağ keçilerinin de çirişi yediğini ifade etti. Dağlarda doğal olarak yetişen çirişten birçok yemek yapıldığını anlatan Aydemir, çirişten yapılan turşunun ayrı bir lezzet olduğunu söyledi. İnsanlar yüzyıllardır yaşamın neredeyse her alanında bitkilerden faydalanıyor. Bazı bitkiler tıbbi faydaları sebebiyle sağlık alanında kullanılırken bazı bitkiler besin bazıları ise boya ya da süs bitkileri olarak kullanılıyor. Çiriş otu da bu bitkilerden bir tanesi. Latincede Asphodelus aestivus L. olarak bilinen ve Zambakgiller familyasına ait olan çiriş otu, çoğu bölgede güllük, dağ pırasası, kirkiş otu, sarı zambak, yabani pırasa ve yeling otu olarak biliniyor. Toplumun büyük bir kısmı bazı hastalıkların tedavisinde tıbbi bitkilere başvuruyor. Bitkisel tedavi yöntemlerinin yan etkilerinin olmadığı ya da daha az olduğu düşünülmesi buna büyük bir etken olarak gösteriliyor. Çiriş otu da bölgede halkın tercih edilen bitkilerin başında yer alır. Çirişten birçok yemek yapılıyor Meryem Badayman, Ekin Dinçel ve Ayla Ünver Alçay tarafından yapılan bir araştırmada çirişin; yabani bir ot olup yenilebilmesinin yanında vitamin, antioksidan, lif ve mineral içerikleri ile vücudu besleyen özelliğe sahip olması sebebiyle yaygın olarak tüketildiği belirtildi. Çiriş otu, Afrika, Arap ülkeleri, Türkiye, Mısır ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde görülen bir bitki türü. Türkiye’de Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişiyor. Çiriş otu genel olarak zararsız ve faydaları ile ön planda olan bir bitki olarak biliniyor. Bunun yanında çirişin yaprakları henüz tazeyken de yenilebiliyor. Ayrıca çirişten çorba ve birçok yemek de yapılıyor. Haşlandıktan sonra yumurta ile kavrulması ya da peynirle de karıştırılarak yufka ekmek içinde yeniliyor. Ayrıca kaşila diye adlandırılan bir yemeği de yapılıyor. Sevilen yemeklerden biri olan kaşila, çirişin kaynatılıp, içerisine bulgur katılarak, katılaşıncaya kadar pişirilmesiyle yapılıyor. Katılaştıktan sonra içi çukurlaştırılarak yağ dökülüp ve servis edilip yeniliyor.