EKONOMİ - 27 Nisan 2018 Cuma 11:06

26 Nisan Fikri Mülkiyet Günü panelle kutlandı

A
A
A
26 Nisan Fikri Mülkiyet Günü panelle kutlandı

Adres Patent, 26 Nisan Fikri Mülkiyet Günü’nü TÜBİTAK MARTEK ortaklığında gerçekleştirdiği Patentlerin Ticarileştirilmesi ve Gelire Dönüştürülmesi Paneli ile kutladı.

Adres Patent, 26 Nisan Fikri Mülkiyet Günü 'Patent Haftası'nı TÜBİTAK MARTEK iş birliğinde Patentlerin Ticarileştirilmesi ve Gelire Dönüştürülmesi Panelinde kutladı. Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nin destekleri ile Gebze Belediyesi, Gebze Güzeller Organize Sanayi Bölgesi Yönetimi ve Ali Yüksel & Hilmi Özalp Hukuk Bürosu’nun sponsorluğunda yapılan panel, Kocaeli’nin Gebze ilçesinde bulunan TUBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Gebze Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Adres Patent Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Ali Yüksel’in moderatörlüğünü yaptığı panelde, TÜBİTAK Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Mehmet Cavlı, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol İnce, Boğaziçi Üniversitesi’nden TTO Direktörü Barkın Arak, Avrupa Patent ve Marka Vekili Avukat Ali Çavuşoğlu konuşmacı olarak yer aldı. 

Adres Patent ve TÜBİTAK MARTEK’in ev sahipliğinde gerçekleşen panele Adres Patent Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Ali Yüksel’in yanı sıra, Adres Patent Genel Müdürü Cumhur Akbulut, çok sayıda akademisyen, sanayici, girişimci ve öğrenci katıldı.

"Bugünü 'Patent Haftası' olarak kutluyoruz" 

Panel öncesinde konuşan Adres Patent Genel Müdürü Cumhur Akbulut, 26 Nisan Fikri Mülkiyet Günü’nde patentlerin ticarileştirilmesi ve gelire dönüştürülmesi konusunun konuşulması için bir araya geldiklerini söyleyerek, Patent Haftasının 2000 yılından bu yana Türkiye’de de Adres Patent ve Türkiye Patent Hareketi işbirliğiyle kutlandığını belirtti. 

Ülke genelinde düzenledikleri çeşitli etkinliklerin yanı sıra üniversiteler ve sanayicilerle yapmış oldukları ortaklaşa çalışmalarla patent haftasının önemini daha geniş kitlelere duyurmaya çalıştıklarını anlattı.

Akbulut şunları söyledi: “Bilindiği üzere üniversiteler bilgi üretir, sanayi de üretim yapar. Dolayısıyla sanayi üniversite işbirliğinden ortaya çıkacak katma değerli üretim sadece üniversite ve sanayiye değil tüm ülke refahına etki edecek bir sonuçtur. Ülkemizin geleceğinden ve refahından bahsettiğimiz zaman bu görevlendirmeyi sadece üniversite ve sanayiciye bırakmak çok doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Dolayısıyla her bireyin günümüz koşullarında gerek günlük ihtiyaçlarını karşılama noktasında olsun gerekse toplumsal etkileri olan tıbbi alanda veya ülke geleceği bakımından değerlendirdiğimizde kalkınmamıza, refahımıza etki edecek özellikle savunma sanayi veya teknoloji alanlarında buluş yapması hepimizin vatandaşlık görevidir”.

"Patent ve inovasyon serüveni biz de erken başladı" 

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından panel, moderatör Adres Patent Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Ali Yüksel’in açılış konuşması ile devam etti. Yüksel, yaptığı konuşmada Türkiye’deki patent üretimi hakkında bilgi vererek, Marka ve Patent konularındaki yasal korumanın temelini oluşturan kanunların 1870’lerde kabul edilmesiyle Türkiye’nin patent ve inovasyon serüveni erken başlamış. Bu konuda dünyanın ilk 3 ülkesinden biriyiz” diye konuştu.

"Üniversite ve sanayi çevrelerimiz konuyu ilk başlarda çok ticari olarak görmeye başlıyor" 

Avukat Ali Yüksel’in açılış konuşmasının ardından söz alan Dr. Mehmet Çavlı ise, “Sermaye sahipleri, üniversiteler ve bu buluşu yapan kişiyi bir araya getirecek sistemi kurmada yarar vardır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bu konuda gerekli teşvikleri yıllardır yapıyor. Fakat bizim üniversite ve sanayi çevrelerimiz konuyu ilk başlarda çok ticari olarak görmeye başlıyor, ticari algılar ile yanaşmaya başlıyor. Burada risk alarak ya da gerekli adımları atarak buraya girmesinde yarar var. Ama maalesef burada cesaret göremiyoruz. Devletin verdiği teşvikleri çok iyi istifade ederek alabilmek kişilerin kendi güçlerine de bağlıdır. Birçok proje var, Avrupa projeleri, Ar-Ge projeleri var. O projelere bakıyorum, o projeyi yapan herkes ücretini alıyor, fakat projeler işe yaramıyor. Patent almada önce insanın karşılığını vermesi gerekiyor ki ticaret de ona onun karşılığını verebilsin” şeklinde konuştu.

"3 bin Ar-Ge merkezi kurulması hedefleniyor" 

Çavlı’nın ardından konuşan Prof. Dr. Erol İnce, Türkiye’de alınan patent sayıları ve üretimler konusundaki veriler hakkında bilgiler aktararak, “2017 yılının sonunda bin Ar-Ge merkezi, 2018’in sonunda da bin, 2019'da da bin olmak üzere toplamda 3 bin Ar-Ge merkezi kurulması hedefleniyor. Şu an sayı bin 34 mertebesinde. Bu sayı iyi bir değer. Dolayısıyla alınan projelerden üretilen bilginin hem kuruma hem ülke ekonomisine fayda sağlama hem de uluslararası alanda ihracatta ciddi olarak artış sağlayacağı ve bu çerçevede Ar-Ge merkezinin ne kadar katkı sağlayacağı, bulunduğu mertebeden bir kat daha yukarı çıkmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Tabii burada ihracat rakamlarımız ve mili gelir rakamlarımız oldukça önemli. Bu yılki 160 milyar dolar civarındaki rakam, 2023 yılında 500 milyar dolar seviyesine yükselmesi için düşük bir rakam ama bu hedefi 300 milyar dolar hedefine çektiler. Burada bizim hem patentlerde hem de teknoloji transfer ofislerinde ve Ar-Ge kapsamında sanayinin üretmiş olduğu ürünlerde nitelikli ürün noktasında çalışmalar yapma sürecine doğru gidiyor” ifadelerini kullandı.

“Farkı kapatmaya başlamamız önemli” 

Boğaziçi Üniversitesi TTO Direktörü Barkın Arak, Türk Patent ve WİPO verileri hakkında bilgi verdi. Rakamlara bakmanın yeterli olmadığını artış sayısı ve hızına bakmanın gerektiğini anlatan Arak, “Patent sayısında geriden geliyoruz, ufak düşmeler olsa da yüzde 20’lerin üzerinde artış var. Kriz dönemlerinde düşüş oluyor, patent sayımızın az olmasından ziyade aradaki farkı kapatmaya başlamamız önemli” dedi.

"İtiraz sayısı patentin değerinin çok arttığı anlamına gelir" 

Panelde son olarak konuşan Avukat Ali Çavuşoğlu da, “Patent üretiminde patent paketinin içerisinde nelerin var olduğu bilgilerini toplamamız gerekiyor. Öncelikle patenti okumamız gerekiyor. Bu patent ne için üretilmiş ve Dünyada ve ülkemizde hangi sorunlara çözüm bulacak, Pazar miktarı ne kadar sorularını araştırılması gerekiyor. Patentle alakalı lisans var mı, lisans verilmiş mi, herhangi bir tazminat davası var mı, patente karşı herhangi bir itiraz var mı gibi sorular da çok önemli. Patente karşı çok itiraz var ise itiraz sayısı patentin değerinin çok arttığı anlamına gelir. Çünkü ne kadar çok firmanın o patente itiraz yapmış ise patentin değeri o kadar artar. O patentin hangi değerde yapıldığı konusunda da en çok hangi trendde patent alınmış ise o patentin değeri diğerlerine göre daha çok yüksektir. Daha önce yapılan Ar-Ge maliyetlerinin ne kadar olduğu ve bütün harcamaların tek tek yazılması lazım ve patent üretimi yapılırken bunların değerlendirilmesi lazım” diye konuştu.

Başarı hikayeleri anlatıldı 

Katılımcıların sorularının cevaplanmasının ardından sona eren panelin ardından yaptıkları çalışmalar ile isimlerinden söz ettiren ABD’de bulunan Türk Ticaret Merkezi’nin kurucu yöneticisi Eray Ütücü, Ziraat Katılım ortaklığındaki FZK Mühendislik A.Ş.’nin Genel Müdürü Eyüp Anlaş, Anadolu Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi yetkilisi Özlem Tigin’in 'Başarı Hikayeleri' ile devam etti. Daha sonra, 'Başarı Hikayeleri'nin ardından İstanbul Bilim Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Oytun Erbaş sunum yaptı. Çeşitli üniversiteler bünyesinde yaptıkları araştırmalar sonucunda elde ettikleri buluşlar ile 'Girişimcilik Belgesi' almaya hak kazanan katılımcılara ödülleri, protokol üyeleri tarafından takdim edildi.
Program, katılımcılara plaket verilmesinin ardından hatıra fotoğrafı çekilmesi ile son buldu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Dağlarda çiriş otu bereketi Doğu Anadolu Bölgesinde ve Erzincan’da bu günlerde çarşı pazarda sıkça görülen çiriş otu dağlarda yaban hayvanlarının da ilgisini çekiyor. Bahar ayları ile birlikte Erzincan’ın yüksek kesimlerinde ortaya çıkan çiriş otu vatandaşlar tarafından toplanmaya başlandı. Munzur Dağlarında yerli ve yabancı birçok kişiye rehberlik yapan Murat Aydemir, yaptığı gözlemlerde dağ keçilerinin de çirişi yediğini ifade etti. Dağlarda doğal olarak yetişen çirişten birçok yemek yapıldığını anlatan Aydemir, çirişten yapılan turşunun ayrı bir lezzet olduğunu söyledi. İnsanlar yüzyıllardır yaşamın neredeyse her alanında bitkilerden faydalanıyor. Bazı bitkiler tıbbi faydaları sebebiyle sağlık alanında kullanılırken bazı bitkiler besin bazıları ise boya ya da süs bitkileri olarak kullanılıyor. Çiriş otu da bu bitkilerden bir tanesi. Latincede Asphodelus aestivus L. olarak bilinen ve Zambakgiller familyasına ait olan çiriş otu, çoğu bölgede güllük, dağ pırasası, kirkiş otu, sarı zambak, yabani pırasa ve yeling otu olarak biliniyor. Toplumun büyük bir kısmı bazı hastalıkların tedavisinde tıbbi bitkilere başvuruyor. Bitkisel tedavi yöntemlerinin yan etkilerinin olmadığı ya da daha az olduğu düşünülmesi buna büyük bir etken olarak gösteriliyor. Çiriş otu da bölgede halkın tercih edilen bitkilerin başında yer alır. Çirişten birçok yemek yapılıyor Meryem Badayman, Ekin Dinçel ve Ayla Ünver Alçay tarafından yapılan bir araştırmada çirişin; yabani bir ot olup yenilebilmesinin yanında vitamin, antioksidan, lif ve mineral içerikleri ile vücudu besleyen özelliğe sahip olması sebebiyle yaygın olarak tüketildiği belirtildi. Çiriş otu, Afrika, Arap ülkeleri, Türkiye, Mısır ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde görülen bir bitki türü. Türkiye’de Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişiyor. Çiriş otu genel olarak zararsız ve faydaları ile ön planda olan bir bitki olarak biliniyor. Bunun yanında çirişin yaprakları henüz tazeyken de yenilebiliyor. Ayrıca çirişten çorba ve birçok yemek de yapılıyor. Haşlandıktan sonra yumurta ile kavrulması ya da peynirle de karıştırılarak yufka ekmek içinde yeniliyor. Ayrıca kaşila diye adlandırılan bir yemeği de yapılıyor. Sevilen yemeklerden biri olan kaşila, çirişin kaynatılıp, içerisine bulgur katılarak, katılaşıncaya kadar pişirilmesiyle yapılıyor. Katılaştıktan sonra içi çukurlaştırılarak yağ dökülüp ve servis edilip yeniliyor.