KÜLTÜR SANAT - 06 Mayıs 2017 Cumartesi 23:09

3 bin 500 yıl sonra yeniden kutlandı

A
A
A
3 bin 500 yıl sonra yeniden kutlandı

Anadolu’nun en eski medeniyetleri arasındaki Hititlerin, baharın gelişini kutladıkları "Purulliya Bahar Bayramı", Hattuşa’da 3 bin 500 yıl sonra yeniden kutlandı.

Boğazkale Kaymakamlığı ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce organize edilen program kapsamında Hitit medeniyetinde bahar bayramı olarak kutlanan "Purulliya"nın canlandırılması amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlendi.

İlk önce eski yılın defedilmesi için toprağa sembolik olarak tablet gömülen törende kral tarafından çeşitli tanrılara yeni yılın güzel geçmesi için yakarış yapıldı. Daha sonra günah keçisi ilan edilen bir savaş esirinin büyücü tarafından veba bulaştırıldıktan sonra ülkeden gönderilmesi canlandırıldı.

Çorum İl Kültür ve Turizm Müdürü Ömer Arslan, dünya medeniyet tarihinin altın sayfalarının Anadolu coğrafyasında yazıldığını söyledi.

6 bin yıl öncesinden bugüne kadar her bir medeniyetin sahip olduğu değerleri miras olarak bıraktığını dile getiren Arslan, “Anadolu’nun bu güzel mirasının en önemlileri Hattuşa, Alacahöyük, Şapinuva bizim topraklarımızda. Hattuşa dünya kültür mirası kabul ediliyor ve tescil edildi. Hattuşa’nın dünya kültür mirası olarak kabul edilişinin 30. yılını geçen yıl kutlamaya başladık. Bundan sonrada devam edecek. Tarihin dışında burada doğanın da güzelliğini görüyoruz. Kültürel değerlerimiz var. Kültür turizmi içerisinde denilen başlığın içerisinde ne varsa hepsi burada var” dedi.

Boğazkale Kaymakamı Turan Soğukolukta, amaçlarının buradaki Hititlerin bahar bayramını olan Purulliya’yı günümüz şartlarına uyarlayarak kutlamak olduğunu belirterek, “Boğazkale Hititler’e başkentlik yapmış. Gerek tarihi kültürü ve mimarisi yapısıyla günümüze kadar gelmiş. Tarihi bir kentimiz var. Bunun değerinin bilincindeyiz. Bunu tanıtmak için gereken gayreti göstereceğiz” ifadelerini kullandı.

Bülent Özkaleli - M. Muttalip Yalçın

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.