SAĞLIK - 11 Ağustos 2016 Perşembe 12:15

Ağızdaki en büyük tehlike: 20 yaş dişleri

A
A
A
Ağızdaki en büyük tehlike: 20 yaş dişleri

Global Diş Hekimleri Derneği Başkanı Diş Hekimi Zafer Kazak, ağızdaki en büyük tehlikenin 20 yaş dişleri olduğunu söyledi.

Yirmi yaş dişlerinin genellikle çene kemiği içerişindeki konumu, üzerinin dişeti veya kemikle kaplı olmasından dolayı gömülmüş durumunda olduğunu belirten Diş Hekimi Zafer Kazak, "Dişin bir bölümü dişeti ile kaplı olduğu durumlarda sıklıkla enfeksiyon ve buna bağlı olarak yüzde şişme ve çene açmada azalma meydana gelir. Tekrarlanan enfeksiyonlar sonucu 20 yaş dişlerin etrafındaki kemik erimeye başlar ve yerine iltihabı doku oluşur. Ayrıca çene kemliğindeki konumundan dolayı bazen önünde bulunan azı dişlerine baskı uygulayabilir bu durumda ağrı ve ön dişlerde çapraşıklık oluşur. 20 yaş dişlerin çekimi genellikle cerrahi olarak yapılır ve çekiminden sonra bu bölgede şişlik ve ağrı görülebilir. Bu durum 20 yaş dişinin etrafında kemik dokusu varlığında oluşur. Diş etrafındaki kemiği uzaklaştırmak için geleneksel yöntemler yerine sert doku lazeri (ER-YAG) kullanıldığında şişlik ve ağrı yüzde 80 oranında azalmakta ve doku iyileşmesi hızlanmaktadır. Ayrıca çekimden sonra düşük seviyeli lazer uygulaması ( LLLT) ile 20 yaş çekiminden sonra iyileşme dönemi ve çekimden sonra oluşan kas spazmına bağlı çene kilitlenmesi daha kısa olur" dedi.

Bazı kişilerde yirmi yaş dişlerinin kalıtsal olarak hiç oluşmadığını ifade eden Diş Hekimi Zafer Kazak, "Oluşmuş olan yirmi yaş dişleri çene kemiğinde kendisine yer bulabilirse diğer dişler gibi çıkarak yerini alabilir. Bu durumda genel ağız sağlığı açısından sıkıntı oluşturmuyorsa yirmi yaş dişlerinin alınması gerekmemektedir. Ağız içerisine yerleşemeyecek pozisyonda olan dişler ise gömük ya da yarı gömük pozisyonda kalabilir.
Eğer gömük yada çıkmış olan yirmi yaş dişi pozisyonu nedeniyle yandaki dişlere ve bulunduğu kemiğe zarar veriyorsa, temizlenemeyecek bir pozisyonda ağızda yer almışsa ve çürük ya da kırık nedeni ile zarar görmüş, dolgu, kanal tedavisi, kuron ya da başka bir tedavi yöntemi ile tedavi edilemeyecekse mutlaka çekilmelidir. Çekim zamanında yapılmaz ise dişlerin çapraşıklaşmasına sebep olabilir, iltahap yapabilir ya da öndeki dişe kalıcı zarar verebilir" ifadelerini kaydetti. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Uzman Dr. Oğuz: "Covid aşısı olmayanlar için kalp krizi riski artıyor" Denizli Devlet Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nde görev yapan Uzman Doktor İbrahim Oğuz, 20 milyon insan üzerinde yapılan çalışma ile Covid aşısı olmayanların aşı olanlara oranla daha fazla kalp krizi riski taşıdığının ortaya çıktığını belirtti. İstatistiklere göre Türkiye’de ölümlerin büyük bölümünün kalp hastalıklarına bağlı olduğu ortaya çıktı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Denizli Devlet Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Doktoru İbrahim Oğuz, Corona döneminden sonra kalp hastalıklarının gençlerde de sık sık görüldüğünü ifade ederek, “Başlıca etkenleri arasında sigara kullanımındaki yaygınlık, kötü beslenme alışkanlıkları, spordan uzaklaşmak, tuz kullanımı ve birçok faktör var. Ancak son zamanlarda yapılan bir çalışma ile çarpıcı sonuçlarla karşılaştık. Korona döneminden sonra vatandaşlar özellikle kalp krizine bağlı ölümleri Covid aşısına bağlıyordu. Ancak 20 milyon insan arasında 1 yıl takip ile bir çalışma yapıldı. Çalışmanın sonucuna göre aşı olmayanlarda aşı olanlara göre daha fazla kalp hastalıkları ve ölüm gözlendiği ortaya çıktı. Covid aşısı değil daha çok Covid insanlarda kalp krizi riskini artırıyor. Önce Covid hastalığına yakalanıp, daha sonra kalp krizi geçirdiği için insanlar bunu aşıya bağlıyor. Ama yapılan bu çalışma ile bunun tam tersi olduğu ortaya çıktı” şeklinde konuştu. “Sadece sol kol ağrısı kalp krizi belirtisi için yeterli değil” Halk arasında bilinenin aksine sol kol ağrısının kalp krizi belirtisi için yeterli olmadığını dile getiren Oğuz, “Kalp krizi belirtileri olarak göğüs üzerinde baskı şeklindeki ağrılar bizi kalp krizi konusunda daha çok düşündürüyor. Mevsim geçişlerinde, sıcak soğuk değişimlerinde iğne batması şeklindeki ağrılarla başvuranlar çok oluyor ancak bu şekildeki ağrılar daha çok kas ağrısını düşündürüyor. Göğüste baskı ve ağırlık tarzı ağrılar doğrudan kalp krizi belirtisidir. Sadece sol kol ağrısı pek önemli değil, daha çok göğüs ağrısı ile birlikte olan sol kol ağrısı, terleme, nefes darlığı buna eşlik ediyorsa o zaman kalp krizi olarak değerlendirilebilir” dedi. Kalp krizi riskini en aza indirmek için tavsiyelerde bulunan Oğuz, sedanter yaşamdan uzak durulması gerektiğini belirterek, “Spora çok önem verilmesi lazım. Hamur işi ve yağlı yiyeceklerden uzak durmamız gerekiyor. Kötü kolestrol dediğimiz LDL’yi herkesin ölçtürmesi gerekir. Eğer bu değer yüksekse tedavisine başlanılmalı. Çünkü kötü kolestrol dediğimiz LDL sürekli damarlarda birikerek damarlarda tıkanıklığa yol açar. Özellikle diyabet, tansiyon, böbrek yetmezliği gibi kronik rahatsızlığı olanlar kontrollere düzenli olarak gitsin. En önemli faktörlerden biri de sigara kullananların sigarayı bırakması lazım” diye konuştu.
Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde 4 bölüm daha akredite edildi Atatürk Üniversitesi, çağdaş eğitim modelini benimsemek ve topyekün kalkınmayı sağlamak amacıyla başlattığı Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesinin karşılığını almaya devam ediyor. Bu kapsamda verdiği eğitimin kalitesi bağımsız kurullarca tescillenen Atatürk Üniversitesinde; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler, İktisat, Kamu Yönetimi ile Uluslararası İlişkiler Bölümleri akredite edilerek önemli bir başarı elde etti. Yapmış olduğu değişim ve dönüşüm yapılanması ile Araştırma Üniversitesi statüsü kazanan Atatürk Üniversitesinde gerek verdiği eğitimin tamamı gerekse program bazlı akreditasyon süreçleri de olumlu şekilde ilerliyor. Programları akredite olan üniversiteler sıralamasında Türkiye’deki toplam 208 üniversite arasında birinci sıraya yerleşen Atatürk Üniversitesi, 129 devlet üniversitesi, 23 araştırma üniversitesi ve 53 kurumsal akreditasyon alan üniversite arasında toplamda 55 programı akredite olan Atatürk Üniversitesi, en fazla programı akredite olan üniversite olarak adını zirveye yazdırmıştı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde eğitim veren 4 programın daha akredite olmasıyla birlikte bu sayı 59’a ulaştı. Rektör Çomaklı: “Tercih yapılırken akredite olan bölümlere öncelik veriliyor” 27 programın da akreditasyon sürecinin devam ettiğini vurgulayan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Önlisans ve Lisans Eğitim Koordinatörlüğü ile Kalite Koordinatörlüğünün araştırmaları ve çalışmaları sonucunda Türkiye çapında önemli bir başarı elde ettiklerini ve bu başarı çıtasını da her geçen gün daha da yukarı taşıdıklarını ifade etti. Akreditasyon sürecinin fakülte ve bölümler için oldukça büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Rektör Prof. Dr. Çomaklı: "Üniversite bölümlerinin akredite edilmesi, eğitim kalitesinin güvence altına alınması ve uluslararası tanınırlığın artırılması için önem taşıyor. Akredite bir bölüm, öğrencilere daha güvenilir bir eğitim sunarken, mezunların iş bulma şansını da artırıyor. İşverenler, akredite bir bölümden mezun olan adayları tercih ederken daha güvende hissediyorlar. Ayrıca, akredite bölümler öğrenciler ve aileleri için de güvenilir bir rehberlik kaynağı oluyor. Bu nedenle, öğrenciler tercih yaparken ve kariyer planları oluştururken akredite edilmiş bölümlere öncelik veriyorlar. Biz de bu bilinçle hareket ederek üniversitemizin verdiği eğitimi daha kaliteli hale nasıl getirebiliriz sorularına cevaplar arayarak adımlar atmayı sürdürüyoruz. Bu düşüncelerle; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültemiz ile onlara rehberlik eden Kalite Koordinatörlüğümüze teşekkür ediyor, bizimle birlikte üniversitemizin başarısı için gayret gösteren tüm mensuplarımıza kolaylıklar diliyorum” diye konuştu.