POLİTİKA - 27 Ağustos 2014 Çarşamba 14:41

Davutoğlu’ndan paralel yapıyla mücadele sözü

A
A
A
Davutoğlu’ndan paralel yapıyla mücadele sözü

AK Parti Genel Başkan Adayı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Erdoğan’a söz vererek, “Kim olursa olsun, bir daha devlet otoritesinin parçalanmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Uzun bir selamla yapan Davutoğlu, "Selam olsun, insana, zamana ve mekana. Öncelikle insana selam olsun. Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgililer sevgilisine selam olsun. Selam olsun, eşrefi mahlukat olarak yaratılan insana, alemlere rahmet olarak gönderilen sevgililer sevgilisine selam olsun, onun gül kokusunu bu diyarlara getiren Eyüb-el Ensari’ye selam olsun. Aşkımızın piri Mevlana’ya selam olsun. Selam olsun bundan 92 yıl önce milletin istiklali için Kocatepe’den İzmir’e yürüyen Gazi Mustafa Kemal’e selam olsun. Bütün şühedaya selam olsun. Ve mekana selam olsun. Bize vatan olarak emanet edilen bu aziz toprağa selam olsun. Yine bir ağustos günü zaman ve mekan bilinci ile bir milleti yeni bir ilhamla buluşturan AK Parti lideri ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a selam olsun. Onunla birlikte yürüyüşe çıkan kuruculara selam olsun. Bu tarihi anda bizimle birlikte olmak için dünyanın her bir köşesinden gelen dostlarımıza selam olsun. En büyük selamımız 10 Ağustos’ta şanlı bir zaferle bundan sonra bütün tarihimiz boyunca bu millet cumhurbaşkanını seçecek diyen vatandaşlarımıza selam olsun" ifadelerini kullandı.

"BU BİR VEDA DEĞİL VEFA KONGRESİDİR"

"Aslında bu girişle ben şunu anlatmak istedim" diye konuşan Davutoğlu, "AK Parti konjonktürel siyasi şartlarla çıkmış bir parti değildir, dönemsel bir parti değildir. AK Parti milletin ta kendisidir. Sayın cumhurbaşkanımız bir veda kongresinden bahsettiler ama bu bir veda değil vefa kongresidir. Sayın cumhurbaşkanımıza vefa borcumuzu ödüyoruz" dedi.

Bir büyük yeni Türkiye yürüyüşünün arifesinde olduklarını vurgulayan Davutoğlu, "12 yıllık birikimimiz var. İlelebet sürecek olan bu yürüyüşü bizden sonraki nesillere bırakmak için her türlü fedakarlığa hazırız. Sayın cumhurbaşkanımızın bu dönemde bu emaneti hakkıyla yerine getirdiğine şahitlik eder misiniz?" dedi.

"SON 12 YIL İÇİNDE BÜYÜK BİR İNŞA FAALİYETİ YAPTIK"

"Hiçbir güç ya da mahfilin bizim aramıza fitne sokmaya gücü yetmeyecek" diyen Davutoğlu, "Yeni bir Türkiye arifesindeyiz. Son 12 yıl içinde büyük bir inşa faaliyeti yaptık. 1402 yılında 100 yaşında olan devletimiz büyük bir fetret devrine girdi. Fetretten çıkan düzenle İstanbul’un kapıları açıldı. 2002’de benzer bir fetret vardı. O zaman AK Parti yeni bir medeniyet için yürüdü. Yeni Türkiye’nin psikolojik temeli özgüvendir" şeklinde konuştu.

Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Davos’ta Sayın Cumhurbaşkanımızın başdanışmanı olarak yanındaydım. Sayın başbakanımız o konuşmada özgüvenimizin işaretini vermişti. İşte bir milletin ayağa kalktığının işareti budur. Bu öz güven bizde oldukça hiç kimse bu yürüyüşe ’dur’ diyemeyecek. Son 12 yılda kazanılan bu özgüveni yıkmaya çalıştılar. Dediler ki bunlar rüya görüyorlar. Doğru biz bir rüya görüyoruz. Yeni bir Türkiye rüyası görüyoruz."

30 Mart seçimleri için miting meydanına yaşadığı bir anıyı salondakilerle paylaşan Davutoğlu, "Miting alanına çıkarken bir babanın çocuğunu yanına getirdi. Tanışmak istediğini söyledi. Çocuğa, çocuk büyü bize adam lazım dedim. Döndü o aradığınız adam benim dedi. Eğer o kardeşiniz aradığınız adam benim deme cesaretini gösterdiyse bunda milletin adamınım gösterdiği dirayet vardır" dedi.

"MİLLETİN ADAMLARI TÜKENMEYECEK"

"Şimdi milletin adamı Cumhurbaşkanlığı makamında, ama milletin adamları tükenmeyecek" diye konuşan Davutoğlu, "Yeni Türkiye’nin ikinci alanı çözüm sürecidir. Eğer bir toplumda aidiyet bilinci zayıflamışsa, o devletin ayağa kalkması mümkün değildir" ifadesini kullandı.

AK Parti iktidarının en büyük başarısının bütün bir milleti tek bir yürek tek bir güç haline getirmesi olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti: "Çözüm sürecini başarıya ulaştırana kadar bize uyku haramdır. Bunun için gece gündüz çalışacağız. Terörü denediler, siyasal ırkçılığa yöneldiler. Buradan bir kez daha tekrar ediyoruz. Bizim olduğumuz Türkiye’de hiç kimse ötekileştirilemeyecek. Bizim için mezhebi bir tavır söz konusu değildir. Gayrimüslim vatandaşlarımda eşit şartlar altında olacaktır. Allah şahittir ki bu topraklara gelen kim olursa olsun. Etnik kökenine bakmaksızın ağırlanacaklardır. Bizim tarihimiz merhamet tarihidir."

Üçüncü inşa alanının ’siyasi’ alan olduğunu anlatan Davutoğlu, "İnsan onurunu korumak bizim asli görevimizdir. Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın onur duyması mümkün değil. Onun için hükümet programlarına hep özgürlük güvenlik ilkesi koyduk. Türkiye’de düşünce özgürlüğü AK Parti hükümetinin güvencesi altındadır. Biz özgürlükleri yeni bir ahlakı formasyonla buluşturuyoruz" dedi.

"AK PARTİ’YE BÜYÜK İFTİRALAR ATILDI"

Yaşanan süreci değerlendiren Davutoğlu, "Geçen yıl öyle bir kampanya yürütüldü ki. AK Parti’ye büyük iftiralar atıldı. Kim derse ki ’AK Parti otoriterleşti’ diyenlerin niyeti fitne sokmak. Gezi olayları, 17 ve 27 Aralık kumpaslarının en büyük amacı millete kazandırdığımız özgüveni yıkmaktı. Birçok özgürlükler uygun zamana kadar bekletildi. Sayın Cumhurbaşkanımıza medya tarafından yaptırılan saldırılara cevap olsun diye söylüyorum, Türkiye özgürlüklere son yıllarda kavuşabildi" diye konuştu.

AK Parti’nin 2008 yılında iktidar partisi kapatılma ile karşı karşıya bırakıldığını belirten Davutoğlu, "2010 referandumu ile bunlar tarihe gömüldü. Anadilde konuşma son yıllarda gerçekleşti. Otoriter değdi cumhurbaşkanı kendi döneminde bunları gerçekleştirdi. Başörtüsüne özgürlük ancak son yıllarda gerçekleşti" dedi.

"Şimdiye kadar edindiğimiz mirası daha ileri taşımaya kararlıyız" diye konuşan Davutoğlu, "Sandığı hafife alanlara bir cevap mahiyetinde söylüyorum. Bu millet ne zaman başı sıkışsa sandığı bekledi. Hiç ümitlenmesinler, sandığı namusu gören bu insanlara sahip çıkacağız. AK Parti iktidarının en büyük devrimi milli irade devrimidir" dedi.

Davutoğlu, "Sanki devlet ve hükümet ayrı mevkilermiş gibiydi ama AK Parti iktidarında her mesele kullanıldı. Kıbrıs politikasına Türkiye Cumhuriyet’i karar verdi. IMF ile ilişkilere hükümet karar verdi. Yeni Türkiye’de devlette hükümette milletin emrindedir. Amir olan millettir" diye konuştu.

"YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACIMIZ VAR"

Davutoğlu, Türk demokrasisinin evrensel standartlarda olabilmesi için yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu belirterek, "Yeni anayasa yeni Türkiye’nin önünü açacaktır. İnşallah 2015 seçimlerinde anayasa değiştirecek çoğunluğa sahip olacak mıyız? Bu bir teminattır, bu bir ahitleşmedir" dedi.

"Cumhurbaşkanlığı makamı ile Başbakanlık arasında itilaf çıkmasını bekleyenlere cevap veriyorum" diye konuşan Davutoğlu, "Milletten gücünü alanlar arasında itilaf çıkamaz. Birlikte el ele yeni Türkiye’yi icra edeceklerdir. Biz bunun arkasındayız" dedi.

"PARALEL YAPI DENİLEN YAPI FETRET İSTEYEN BİR YAPIDIR"

"AK Parti iktidara geldiğinde, çeteler, mafyalar bir Anadolu beyliği gibiydi" diye konuşan Davutoğlu, "Hükümet toplanamıyordu. AK Parti iktidarı ile birlikte devlet restorasyondan geçti. Ama şimdi yeni türler ortaya çıktı. Paralel yapı denilen yapı fetret isteyen bir yapıdır. İsterler ki kriz çıksın, ekonomi tarumar olsun. Sürekli olarak bir kampanya yürütüldü. Hedef AK Parti’nin birikimiydi. Hiç kimsenin devlet otoritesini parçalamasına bir daha izin vermeyeceğiz" diye konuştu.

Bürokraside aranacak tek niteliğin ehliyet olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Networklar üzerinden bürokrasiyi ele geçirmek şantaj yapmak büyük bir ihanettir. Eğer bunu yapmak istiyorlarsa bizler gibi milletin karşına çıkacak ve oy isteyecekler... Bundan sonra evleri ele geçirmek isteyenler hiçbir şekilde devletimize nüfus edemeyecekler. Biz bu devleti milletin emrinde görüyoruz. Talip olanlar milletten isteyecekler. 5. ve en önemli restorasyonumuz ahlak restorasyonudur. Bizim için siyaset bir erdem ve ahlak meselesidir. Siyaset ahlak ve erdemle anlam kazanır. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ahlakıdır" ifadelerini kullandı.

"MİLLETİN HAKKINA UZANACAK ELİ, KARDEŞİMİZİN ELİ OLSA KOPARIRIZ"

AK Parti ve CHP’deki kongre süreçlerini değerlendiren Davutoğlu, şunları kaydetti: "AK Parti kongresinde her kademede istişareler yapıldı. O güya otoriter denilen yapı içinde son derece erdemli bir istişareler yapıldı. Biz bu salondan çıkarken daha da bütünleşmiş olacağız. Biz bir vefa hareketiyiz. Biz bir sadakat hareketiyiz. Sadakatimiz davamıza dostluğumuza kardeşliğimizedir. Milletin hakkına uzanacak eli, kardeşimizin eli olsa koparırız. Yolsuzluklara karşı en çetin mücadeleyi AK Parti vermiştir. Biz siyasi operasyonlara hiçbir zaman boyun eğmedik ve eğmeyeceğiz. Ahlakın ve erdemin olmadığı siyaset yozlaşır ve çürür. Altını inşa alanı ise adalet ve yargı alanıdır. Adaletin olmadığı devletin yaşaması mümkün değildir. Onun için bizim partimizin adı Adalet ve Kalkınma Partisidir."

OSMANLI DEVLETİNİN BAŞINA GELEN FELAKETİN…

Maalesef siyasete hakim olmak için yargı mensupları bir şekilde devreye girdiğinde bu millet büyük felaketler yaşadı. Bir daha Osmanlı devletinin başına gelen felaketin Türkiye Cumhuriyeti’nin başına gelmesine izin vermeyeceğiz.

12 Eylül yargısını hatırlayın. Diyarbakır hapishanesinde yapılan zulüm terörün tırmanmasına yol açmıştı. Eğer yargı vicdanını kaybetmişse, yargı adalet terazisinden taşmışsa bir hak ve adalet aracı olmaktan çıkar ve yanlış yolları açar. Paralel devlet yapısı içinde bürokrasi ile yargı arasında öyle bir network oluştu ki kimsenin güveni kalmadı. Devletin sırlarına sızılmaya çalışıldı.

HİÇBİR KILIÇ MİLLETİN İRADESİNDEN DAHA KESKİN DEĞİLDİR

12 Ekim’de HSYK seçimleri var, öyle bir hava var ki sanki cumhurbaşkanlığından daha önemli. Bu mesleki bir seçimdir.

Hiçbir kılıç milletin iradesinden daha keskin değildir. Bir kez daha buradan HSYK seçimlerine gireceklere sesleniyorum. Yargının tek bir çevrenin etkisi altına girmesine izin vermeyin. Bütün kemsin temsil edildiği bir HSYK oluşmalıdır. Yargının bağımsızlığı bizim için esastır. Yargı kendisini domine etmek isteyen güçlere de bağımsız olmalıdır. 27 Mayıs yargısı mantığını yeni Türkiye’de kimse göremeyecek.

Yedinci büyük inşa faaliyeti kültür ve medeniyet restorasyonudur. Bu topraklar bize büyük bir miras bıraktı. Dünyada hiçbir ülke bizim kadar şanslı değildir. Bu aziz topraklar kadimin bütün renklerini bünyesinde barındırır. Hiçbir medeniyet yoktur ki Anadolu ile etkileşime girmemiş olsun.

Küreselleşmeyi bizim kadar derinden yaşayan başka ülke yoktur. Yeni bir kültürel uyanış içerisindeyiz. Bütün insanlığa evrensel bir çağrı yağacak uyanış. Hiçbir kültür birikimini dışlamayacağız.

HASTA ADAM OLARAK GÖRÜLEN BİR ÜLKEDE EKONOMİK BİR DEVRİM GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Sekizinci inşa alanı ekonomik restorasyondur. Türk ekonomisi 2001 yılında hortumcular tarafından tarumar edilmişti. Hasta adam olarak görülen bir ülkede ekonomik bir devrim gerçekleştirildi. 2001’in hasta adamından 2014’ün güçlü ekonomisine gelmesinin yolu rasyonel bir ekonomik politikadan geçmiştir. İkinci sıçramanın eşiğindeyiz. Bizim ekonomik gücümüzün kaynağı insanımız ve  coğrafyamızdır.

Dünyada hiçbir güç insan kaynağından daha önemli değildir. Öyle bir eğitim reformu gerçekleştireceğiz ki Türk ekonomi kat kat arta bilsin. Her enerji koridoru, Anadolu’ya selam verip geçecek. Tarımda daha etkin yöntemlerin önünü açacağız. İnşallah bu ikinci sıçramayı da hep beraber yapacağız. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki 2023 ilk on ekonomiye girmek için çalışacağız.

2001 yılında dış politika denildiğinde akla gelen dış ilişkilerdi. Bütün dış politika gündemi Kıbrıs, Ermeni meselesinden ibaretti. Temel ilkeleri hiçbir zaman terk etmeyeceğiz. Türkiye’nin dış politikasının sırrını arayacaklar Ankara’ya dönüp bakacaklar.

74 ÜLKE İLE VİZELERİ KALDIRDIK

Türkiye’yi kıskaca almak isteyenler, Türkiye’nin dış politikasından bi haberdir. 74 ülke ile vizeleri kaldırdık. 19 hükümet ile ortak kabine toplantılar yaptık. Girişimcimizin önünü açtık. 222 dış temsilcilikle en fazla temsil edilen 7. ülkeyiz.

Etkin bir dış politika için gece gündüz çalışacağız. Bizler dış politikayı sadece reel politika olarak görmeyiz, insan unsuru olarak görürüz.

Nerede bizim yardım eli uzatan yok mu diyen varsa Allah bize ona ulaşma kudreti versin. Mazlumlara şefkat olan bir Türkiye cumhuriyetine bizleri kavuştursun. Eksen kayması dediler, temel hedefleri bizim özgüvenimizdir. Hiç heveslenmesinler al bayrağı dalgalandırdığımız hiçbir mevkiden geri çekilmeyeceğiz, hiçbir kardeş halkı yalnız bırakmayacağız.

HEDEF BU GÜNLERİ HAYAL EDEN RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN TÜRKİYE’SİDİR

“Yol onun varlık onun gerisi angarya yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya” bizim görevimiz ayağa kalkmaktır. Ayağa kalkan bu milleti bir adım geriye kimse götüremeyecektir. Biz bu idealleri savunacağız ki bizden sonraki nesiller yürüyecek. ‘Hedef ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir’ diyen gazi Mustafa Kemal’in zihnindeki bağımsız Türkiye’dir.

Hedef Yassı Ada’da milletini düşünen Adnan Menderes’in millet iradesine dayanan Türkiye’sidir. Hedef Türkiye’yi dünyaya açan Özal’ın zihniyetindeki Türkiye’dir. Hedef  milletin gönlünde yer etmiş bir şiir okudu diye hapishaneye yürürken bu günleri hayal eden Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sidir.

Hedef milletin gönlünde yer etmiş bir şiir okudu diye hapishaneye yürürken bu günleri hayal eden Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sidir.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Ali Koç: "İsteğimiz, TFF seçimlerinin haziran ayı başında olması" Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç, TFF seçimlerinin haziran ayı başında yapılmasının uygun olduğunu belirtirken, kulüplerin ortak düşüncesinin yeni bir kadroyla yeni sezon hazırlıklarının yapılmasının daha iyi olacağını aktardı. Kulüpler Birliği Vakfının Maslak’ta bulunan binasında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Fenerbahçe ve Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç, 18 Temmuz’da yapılacağı açıklanan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) seçimli genel kurulunun, tarihinin değiştirilmesinin tek gündem maddesi olduğunu dile getirdi. Koç, "Türk futbolunun menfaati için seçimlerin en kısa zamanda yapılması. Bunun için muhtelif yöntemler var. Hukuken bunun iki yöntemi var. İmza toplamayla seçime gidersek en erken haziran ayının üçüncü haftasında seçim oluyor. Ama bizim istediğimiz haziran ayının başında olması. Bunun için de Türkiye Futbol Federasyonunun alacağı kararla mümkün. 18 Temmuz’un, yeni sezon yapılanması ve yeni gelecek başkanın elini kolunu bağlaması açısından uygun olmayacağını düşünüyoruz. Bu konuda fikir birliği var. Diyalogla yapalım, diyalog ve imzayla yapalım, imzayla zaten yapmak zorundalar gibi değişik düşünceler var. Burada mutabık kalınan konu, seçimlerin en kısa tarih olan haziran ayı başında olması. TFF’nin iradesiyle yapılacak seçimin en çabuk yapılma takvimi 22 gün. Bugünden hareket edersek mevcut sezonun bitiminde seçimlerin yapılması söz konusu. Yeni gelecek federasyonun önünün daha açık olacağını düşünüyoruz. kulüpler Birliği olarak ortak hareket etme kararı aldık. Haziran ayı için seçim isteyeceğiz. Bir heyet oluşturduk. Bu heyet, TFF’yi ziyaret ederek aldığımız kararları, duygu ve düşünceleri kendilerine aktarıp, erken seçimi neden talep ettiğimizi anlatacaklar. Bu arada imza toplama süreci de devam edecek. Arada bayram olmasaydı imzalar çoktan toplanmıştı" şeklinde konuştu. "TFF yöneticilerinin kulüpleri arayarak destek konuşmaları yapmalarını yadırgadık" Toplantıda hemfikir oldukları konunun seçimlerin erken yapılması kararı olduğunu belirten Koç, şunları söyledi: "Aramızda bir konudan rahatsız olan kulüplerimiz var. İsim vermeyeceğim ama TFF yöneticilerinden bazılarının özellikle alt lig kulüplerini arayarak menfaat ve maddi anlamda destek konuşmaları yapmalarını son derece yadırgadık. TFF’nin bir yönetim kurulu üyesinin kulüpleri arayarak bu nebze kulüpleri arayarak ’imza vermeyin’ demelerini sizlerin önünde açıklamak istedik. Doğru olanı, bu arkadaşın istifa etmesidir. Burada şu anda 14 kulüp var, 6 kulüp toplantıya katılamadı. Ama net bir şekilde hepimizin tek vücut olduğu konu haziran başında seçimin yapılması. İnşallah arzuladığımız noktaya hep beraber gelebiliriz. Şayet federasyonumuz bu yönde hareket etmeyi kabul etmediği takdirde biz ikinci alternatifi elimizde tutacağız. O da birkaç gün içinde tamamlanacaktır. İmza verenler, vermeyenler diye bir ayrıştırma aramızda yok. Hepimiz bir an önce erken seçim yapılmasını istiyoruz. Burada en memnun olduğumuz konu, bir an evvel seçimin yapılması." "Genel kanı mevcut başkanın aday olmayacağı, olmasının da yanlış olduğu yönünde" TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin yapılacak seçimli genel kurulda aday olup olmayacağıyla ilgili de konuşan Ali Koç, "Mevcut başkanın aday olup olmayacağı da kafa karışıklığı konusu oldu. Bazı kulüplerde aday olacağı, bazı kulüplerde aday olmayacağı bilgisi var. Bizim anladığımız aday olmayacağı yönünde. Ancak çoğumuzun düşüncesi, yeni bir kadroyla yeni sezon hazırlıklarının yapılması daha iyi olur" ifadelerini kullandı. "Geçmişteki yöntemlere ses çıkarmazsak, aynı sorunlar devam edecektir" Diyalog konusunda bazı başkanların hemfikir olduğunu belirten Koç, yayın ihalesiyle ilgili de sorulan soruya yanıt vererek, "9 kişilik bir komite var. Orada Dursun Özbek var, Göksel Gümüşdağ var, ben varım. Bizler ana parametreleri onaylamıştık, detaylar kalmıştı. Sonrasında da rekabet kuruluna gidecekti. Son yaptığımız sorgulamada rekabet kurulu tarafından onaylandığının bilgisi geldi. Dursun Başkan gibi düşünen başka başkanlar da var. Diyalog kanallarını açık tutup orada belirleyeceğimiz 4 arkadaşımızla ikna sürecini hayata geçirmek istiyoruz. Daha şık ve zarif yöntem olduğu için bunu tercih ediyoruz. İkna yönetimi meyve vermediği takdirde diğer cephanenin cebimizde olmasını istediğimiz için imza sürecini devam ettiriyoruz. Net sayı vermeyeceğim şu anda ama arefe günü 100’e yakın imzaya geldik. Söz veren, bayramdan sonra imza vereceğini belirtenlerle sayı 200’ü buluyor. Burada hatırı sayılır sayıda başkanların düşüncesi de, bundan sonrasının doğru kurgulanması, çok adaylı bir seçim olması, futbolun içinden gelen insanlar tarafından çok adaylı seçimle federasyonun belirlenmesi. Bundan sonrasını kurgulamazsak, geçmişteki yöntemlere ses çıkarmazsak, aynı sorunlar devam edecektir" diye konuştu. Ali Koç, yabancı sayısı ve Türkiye Kupası formatıyla ilgili, "Her iki konuda da bizlerle ciddi istişareler ve toplantılar sonrasında karar alındı. Kulüplere rağmen alınan bir karar değil. Yeni gelecek yönetimin de bunu devam ettireceğini düşünüyoruz. Bizim buna karşı herhangi bir düşüncemiz yok, beraber alınmış bir karardır" değerlendirmesinde bulundu.
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan enflasyon mesajı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ekonomi, güvenlik, deprem, hak ve özgürlükler ile terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı’nın ardından millete sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan bir Ramazan-ı Şerif’in, bayramın geride bırakıldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, rahmet, bereket ve yardımlaşma ayı olan ramazanın manevi iklimini en güzel şekilde teneffüs etmek için gayret gösterdiklerini belirtti. Ramazan Bayramı’nı da ruhuna uygun şekilde, kırgınlıkların giderildiği, birlik ve beraberliğin perçinlendiği bir kardeşlik şölenine dönüştürüldüklerini söyleyen Erdoğan, İdari izinle 9 güne çıkan bayram tatili boyunca tüm Türkiye genelinde ciddi insan ve araç trafiğinin yaşandığını ifade ederek, "Kara, hava ve demir yollarımızı kullanan kişi sayısı 120 milyonu geçti. Gerek yollarımızın kalitesi gerekse emniyet birimlerimizin aldığı tedbirler sayesinde bu yoğun süreci geçmiş yıllara göre az bir kayıpla atlattık. Muhalefetten gelen eleştirilere rağmen hizmete aldığımız köprülerin ve otoyollarımızın trafiği ne kadar rahatlattığını bir kez daha görmüş olduk” diye konuştu. Sadece Osmangazi Köprüsü’nden 5-14 Nisan arasında geçen araç sayısının 941 bini aştığını ifade eden Erdoğan, "İstanbul Havalimanında 2 milyon 213 bin yolcuya hizmet verildi. Antalya Havalimanımız 14 Nisan Pazar günü 11 bin 260 yolcuyla 2024’ün en yüksek rakamına ulaştı. Yüksek hızlı trenlerle 1 milyon insanımız seyahat etti. Benzer rakamlar diğer ulaştırma projelerimiz için de geçerlidir. Kamu-özel işbirliğiyle devletin kasasından tek kuruş çıkmadan hayata geçirdiğimiz projelerimizin milletimizin hayatını kolaylaştırma yanında ülkemiz ekonomisine de katkı sağlamasından memnuniyet duyuyoruz” değerlendirmesini yaptı. Çalışma, Turizm ve İçişleri Bakanlıkları vasıtasıyla tedbir ve denetimleri yoğunlaştıracaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayramın üçüncü günü Antalya’da meydana gelen teleferik kazasıyla herkesin yüreklerinin dağlandığını söyledi. Erdoğan, 1 vatandaşın yaşamını yitirdiği, 17’sinin yaralandığı elim kazada 174 insanın kabinlerde saatlerce mahsur kaldığını, AFAD ve Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere devletin birimlerinin yoğun gayretleri neticesinde 23 saat süren bir tahliye operasyonuyla 174 vatandaşın burunları kanamadan kurtarıldığını kaydetti. Kurtarma çalışmalarını gece gündüz demeden büyük bir titizlikle sürdüren 2 bin 200’den fazla personelin her birine teşekkür eden Erdoğan, kurtarılan vatandaşlara "geçmiş olsun" dileklerini iletti, yaralılara acil şifalar diledi. "Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan hemen önce Beşiktaş’ta yaşanan yangın faciasıyla ilgili de sergilendiğini gördük" Yaşanan olayla ilgili ihmali, kusuru ve sorumluluğu olanlara dair yargının süratle harekete geçtiğini, bilirkişi oluşturularak bir ön rapor hazırladığını vurgulayan Erdoğan, soruşturma kapsamında bu hattı işleten firma ile bakımdan sorumlu firma yetkililerinin aralarında yer aldığı 5 kişinin tutuklandığını, 8 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verildiğini belirtti. Ana muhalefet partisi yöneticileri ve medya organlarının daha olayın ilk anından itibaren hadiseyi sulandırma, devletin kurumlarını töhmet altında bırakarak asıl sorumluları koruma çabalarının olduğunu kaydeden Erdoğan, "Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan hemen önce Beşiktaş’ta yaşanan yangın faciasıyla ilgili de sergilendiğini gördük. İhmaller ve skandallar zincirinin bir sonucu olarak, rızkının peşindeki 29 emekçi kardeşimiz İstanbul’un göbeğinde hayatını kaybetti. Ancak ne sendikalardan ne basın yayın kuruluşlarından ne de muhalefet cephesinden kayda değer hiçbir tepki gelmedi. Güya hak, hukuk ve adalet adına Van’a koşanlar, Beşiktaş’ta göz göre göre can veren işçiler için tek bir adım dahi atmadılar. Bunun adı sadece vicdansızlık değil, aynı zamanda iki yüzlülüktür” dedi. Hiç kimsenin siyasi kimliğini öne sürerek, sorumluları adaletten kaçıramayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hem Antalya’daki hem de Beşiktaş’taki cinayetlerin faillerinin yargıya hesap vermesi için üzerimize düşeni yapacağımızın bilinmesini özellikle istiyorum. Birilerinin ihmali veya sorumluluğu dolayısıyla benzer acıların tekrar yaşanmaması için Çalışma, Turizm ve İçişleri bakanlıklarımız vasıtasıyla tedbirlerimizi ve denetimlerimizi daha da yoğunlaştıracağız” dedi. "31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve itibarıdır" Yüksek Seçim Kurulunun 2 Ocak tarihli açıklamasıyla başlayan 31 Mart Mahalli İdareler seçim maratonunun suhuletle tamamlandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin huzur içinde, en ufak bir şaibeye mahal vermeden neticelenmesinin demokrasinin kazanç hanesine yazıldığını bildirdi. Erdoğan,” Bu başarı tablosunun oluşmasında hizmeti geçen her kademedeki kamu görevlilerini ve siyasi partilerimizi tekrar tebrik ediyorum" dedi. Milletin takdiriyle göreve gelen belediye başkanları, meclis üyeleri ve muhtarlara muvaffakiyetler dileyen Erdoğan, "Seçimler sonrasında muhalefet partilerinin bir kısmının sergilediği sorumlu ve ağır başlı tavrı takdirle karşıladığımızı ifade etmek isterim. Yarınki grup toplantımızda seçim sonuçlarını tüm yönleriyle, kapsamlı bir şekilde değerlendireceğiz. Burada bir hususa değinmekte fayda görüyorum. Bir süredir istisnasız her seçim öncesinde tedavüle konulan ’son seçim’ propagandasının 31 Mart’la beraber tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşılmıştır. Türkiye, tüm menfi kampanyalara rağmen, bir seçimi daha alnının akıyla, dünyaya örnek olacak bir olgunlukla gerçekleştirmiştir. 31 Mart seçimleri son 22 yıldaki 18’inci demokrasi bayramı olarak siyasi tarihimize geçmiştir. 31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve itibarıdır” ifadelerini kullandı. Rüştünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız bir şekilde tekrar ispat eden Türk demokrasisinin, bu seçim sürecinin en büyük galibi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu ülkemiz, milletimiz ve gelecek kuşaklar adına kıymetli bir kazanım olarak görüyorum. Muhalefetin de artık bu konuda gerekli dersi çıkaracağını, bir daha böyle temelsiz, basit ve demokrasimize faydadan çok zarar veren argümanların arkasına sığınmayacağını ümit ediyorum” açıklamasını yaptı. Hükümet ve siyaset kurumu olarak son 21 yıldır olduğu gibi gelecekte de demokrasinin standartlarını yükseltmeye devam edeceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iradenin yakın zamandaki en net tezahürünün bugün 7’nci yıl dönümü idrak edilen 16 Nisan 2017’deki Anayasa Değişikliği halk oylaması olduğunu hatırlattı. Türkiye’nin, bu halk oylamasıyla yaklaşık 200 yıllık bir tartışmaya nihai noktayı koyduğunu, yönetim modeli tercihini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden yana kullandığını belirten Erdoğan, "16 Nisan halk oylaması, modern dönem siyasi tarihimizin en büyük milli irade devrimlerinden biri olarak demokrasi mücadelemizde yerini almıştır. 14-28 Mayıs seçimleriyle de parlamenter sisteme geri dönüş tartışmaları bir daha açılmamak üzere yine milletimiz tarafından kapatılmıştır. Siyaset kurumunun, eskiye dönüş tartışmalarıyla vakit kaybetmek yerine mevcut sistemin daha da iyileştirilmesine mesai harcamasının Türkiye için çok daha faydalı olacağına inanıyorum” dedi. Böyle bir adım atılması halinde uygulamadaki 6 yıllık tecrübeler ışığında kendilerinin de bu sürece gerekli katkıyı sunmaktan memnuniyet duyacağını belirten Erdoğan, Türkiye’nin son 10 ayına damga vuran seçim gündeminin geride kaldığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ekonomi, güvenlik, deprem, hak ve özgürlükler ile terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz. Kovid-19 salgınıyla başlayan, sonrasındaki gelişmelerle derinleşen küresel ekonomik kriz, özellikle enflasyon boyutuyla halen devam ediyor” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, üretim, istihdam, yatırım ve enflasyonu kontrol altına alma konusunda gelişmiş ekonomiler dahil hemen herkesin ciddi sıkıntılar yaşadığını kaydetti. "Ekonomideki yol haritamıza sıkı sıkıya bağlı kalıyoruz" Yakın çevredeki gerilimlerin ve çatışmaların da etkisiyle olumsuzlukların yansımalarının Türkiye’de de hissedildiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir taraftan her gün bir yenisi patlak veren bölgesel krizleri yönetirken diğer taraftan da ekonomideki yol haritasına sıkı sıkıya bağlı kaldıklarını dile getirdi. Geçen sene uygulamaya koydukları Orta Vadeli Programın (OVP) müspet sonuçlarını görmeye başladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2023 yılını yüzde 4,5’lik büyüme oranıyla kapattık. Tarihimizde ilk kez milli gelirde 1,1 trilyon doları, kişi başına düşen gelirde ise 13 bin doları aşmış olduk. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük 11’inci ekonomisiyiz. 2024’ün ilk çeyreğine ait veriler net ihracatın büyümemize önemli katkı sağladığını ortaya koyuyor. 2024 yılının ocak-mart arasında ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,6 oranında artışla 63,7 milyar dolara yükseldi” dedi. Mart ayı ihracatının ise 22 milyar 578 milyon doları bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu rakamla en yüksek 3’üncü mart ayı ihracat değerine ulaşıldığını söyledi. İthalatta ağustos ayından bu yana aylık azalış trendinin devam ettiğini kaydeden Erdoğan, "İhracatın ithalatı karşılama oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1,3 puan artışla yüzde 75’i yakaladı. İhracatın da pozitif etkisiyle büyüme oranımızın yıl sonunda yüzde 4’e yaklaşacağına inanıyoruz” açıklamasını yaptı. Özellikle istihdam piyasasının güçlü bir ivme gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün açıklanan şubat ayı rakamlarına göre istihdam mevsim etkilerinden arındırıldığında yıllık bazda 1 milyon 156 bin artışla 32,4 milyona ulaştığını İşsizlik oranını ise yüzde 8,7 olarak gerçekleştiğini açıkladı. "Enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz" Tüm dünya gibi Türkiye’nin de temel sorununun hayat pahalılığıyla katmerleşen enflasyon baskısı olduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi: "Emeklilerimiz başta olmak üzere enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz. Bu konuda tavrımız palyatif tedbirlerle günü kurtarmak yerine enflasyonu düşürerek kalıcı refah artışını sağlamaktır. Kendimiz bedel ödesek dahi ülkemize, milletimize ve gelecek nesillere bedel ödetecek her türlü popülist adımdan uzak durduk, duracağız. Abuk sabuk vaatlerin adeta havada uçuştuğu 31 Mart seçim sürecinde maruz kaldığımız onca baskıya rağmen seçim ekonomisi uygulamayarak milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik.” “Bu kararlı duruşumuzun Türkiye ve Türk ekonomisi için ne kadar kıymetli olduğunu inşallah zamanla hep birlikte daha da iyi göreceğiz" diyen Erdoğan, yıllık enflasyonun senenin ikinci yarısından itibaren piyasa beklentileriyle de uyumlu bir şekilde düşüşe geçmesini beklediklerinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, uygulanan politikaların etkisiyle cari açıkta daralmanın başladığını söyleyerek, “Ocak ayında yıllık cari açık geçen seneye kıyasla 15 milyar dolar azalarak 37,5 milyar dolara geriledi. Altın ve enerji hariç tutulduğunda 34,6 milyar dolarlık cari fazla gerçekleşti. Olağanüstü bir durum olmaması halinde sene sonunda cari açığın milli gelire oranla yüzde 2,5 seviyesinde gerçekleşmesini öngörüyoruz. Kendi enerji kaynaklarımızı devreye aldıkça inşallah bu oranlar daha da iyileşecek. Gabar petrolü ve Karadeniz doğal gazı keşiflerimizle uzun yıllar sonra bu sektörde ilk defa özgüven kazandık. Bayramın ikinci günü Gabar’daki petrol üretiminde günlük 40 bin varilin üzerine çıkmayı başardık. 2024 sonu hedefimiz günlük 100 bin varile ulaşmak. Bunun için de gece gündüz demeden çalışıyoruz. Van ve Hakkari’deki yeni kuyularımızda yapacağımız keşiflerle üretim rakamlarını çok daha yukarılara taşıyacağız. Yeni dönemde Orta Vadeli Programımızı güçlendirecek adımlar atacağız. Ekonomi ekibimiz bununla ilgili hazırlıklarını yaptı. İnşallah çok yakında bunları kamuoyuyla paylaşacağız” ifadelerini kullandı. "Böyle olmadığını bildikleri halde jet yakıtı konusunda iftira atanları asla ve asla unutmayacağız" İsrail’e yönelik ihracat kısıtlamasına öncülük eden ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hakikate rağmen hükümetin haksız ve buram buram fırsatçılık kokan ithamlara maruz kaldığını söyledi. "Özellikle böyle olmadığını bildikleri halde jet yakıtı konusunda iftira atanları asla ve asla unutmayacağız" diyen Erdoğan,”Türkiye katliamların çok öncesinde İsrail’e askeri amaçla kullanılabilecek hiç bir malzemenin satışına izin vermemiştir” dedi. İran-İsrail gerilimi ile ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan, "İsrail hükümeti ateşi bölgeye yaymak için provakatif adımlar atmaktadır. İsrail’in uluslararası hukuku ve Viyana Sözleşmesi’ni çiğneyerek Şam’daki İran büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. Bir kaç ülke dışında tepki veren çıkmadı. İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Öncelikle kınanması gereken Netanyahu’nun ta kendisidir. 13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren gerilimin müsebbibi Netanyahu ve gözünü kan bürümüş yönetimidir. Türkiye olarak özellikle son 2 gündür Gazze’deki katliamların geri plana itilmemesi için temaslarımızı daha da artırdık. Tüm aktörleri artık saldırılara son vermeye ve sorumluluk içinde hareket etmeye davet ediyoruz. Gazze’de zulüm ve soykırım durmadıkça bölgemizin yeni gerilimlere gebe olduğu açıktır” şeklinde konuştu. Savunma sanayii ürünlerini ihraç ettiğimiz ülke sayısı 185’e çıktı Savunma sanayii ürünlerini ihraç ettiğimiz ülke sayısının 185’e çıktığını söyleyen Erdoğan, "İHA ve SİHA’lar kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere ihraç edilen ürün çeşidi ise 230’u buldu. 2012’den bugüne kadar toplam 50 ülkeyle 770 adet insansız hava aracı için sözleşme imzaladık. Sadece 2023 yılı İHA ihracatımızın toplam tutarı 1,8 milyar dolara ulaştı. Bir dönem tabanca dahi verilmeyen ülkemiz 110’dan fazla ülkeye yüksek kaliteli hafif silahlar ve tabanca ihraç ediyor. Geçtiğimiz Şubat ayında beşinci nesil savaş uçağımız KAAN ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. KIZILELMA ve ANKA-3 ile artık bu alanda farklı bir lige yükseliyoruz. Bundan on sene, on beş sene, yirmi sene önce tohumlarını serptiğimiz projelerin hamdolsun bugün meyvelerini toplamaya başladık. Türkiye’nin gurur kaynağı olan savunma şirketlerini ahlaksızca hedef alınmasının gerisinde işte bu eşsiz başarı hikâyesi vardır. Zihni sömürge hâline getirilmiş beşinci kol elemanları yerli ve millî firmalarımıza ülkemizin yüz akı teknoloji projelerine saldırarak iplerini ellerinde tutanlara karşı diyet borçlarını ödemeye çalışıyor. Maalesef ülkemizde muhalefet aktörleri de bunlara destek veriyor, sahip çıkıyor, müfterilerin gönüllü avukatlığını üstleniyor. Savunma şirketlerimize yönelik bu hayâsız akınlar karşısında elbette biz teslim olmayacak, asla geri adım atmayacağız. Terör örgütlerine nefes aldırmayan, güvenlik güçlerimizin eli, kolu, gözü olan, Türkiye’nin itibarını ve nüfuz alanını artıran, Türk ekonomisine katma değer üreten, hasılı her alanda iftihar vesilemiz olan şirketlerimizin yanında olmayı kararlılıkla sürdüreceğiz. Savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hedefine ulaşıncaya kadar durmadan, dinlenmeden mücadele edeceğiz” açıklamasını yaptı.