DÜNYA - 20 Ocak 2017 Cuma 20:30

Ahmet Mücahid Ören'den çarpıcı tespit: 'Bekle gör' yapanlar düşmanla aynı safta

A
A
A
Ahmet Mücahid Ören'den çarpıcı tespit: 'Bekle gör' yapanlar düşmanla aynı safta

Davos'ta gündemi değerlendiren Ören, Türkiye'nin mücadelesinde yalnız olduğunu belirterek, içeride bekle gör politikası izleyenlerin dışarıdaki düşmanla aynı safta yer aldığını söyledi.

90'lı yıllardan günümüze kadar Davos'ta ve dünyanın farklı coğrafyalarında düzenlenen Dünya Ekonomik Forum toplantılarını takip eden, bir çoğuna da konuşmacı olarak katılan İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahid Ören, Türkiye’nin Davos gibi organizasyonlarda daha geniş katılımla yer alması gerektiğini söyledi. Ören, İsviçre'nin Davos kasabasında bu yıl 47’ncisi düzenlenen Dünya Ekonomik Forum toplantılarının son gününde Trump’un başkanlık koltuğuna oturması, Davos katılımcılarının Türkiye’ye bakışı, terör, mültecilik ve Davos’a damgasını vuran konularla ilgili genel bir değerlendirme yaptı.

Ören, Trump’ın görevi devralmasına ilişkin, “Trump, ‘Ben Amerikan halkı için doğru olanı yapacağım’ taahüdüyle seçimi kazandı, bunu da sürdürmesi gerekiyor. Bunu sağlamak için kendisini kontrol edebilecek, hata yaptırmayacak bir kabine ve etrafında danışman ordusu kurmaya çalışıyor. Bunu iyi okumak gerekir. Bu sadece Amerika için değil, uluslararası politikalar için de önemli. Türkiye’nin ABD ile çok ciddi gündemi var. Bunu doğru öncelik sırasına koymak Trump’ın kendi önceliklerini de göz önüne alarak bir politika gerçekleştirmek gerekiyor. Bu yapılırsa bizim adımıza kazançlı ve doğru bir adım olur. Genel olarak baktığımızda dünya inanılmaz bir beklenti, endişe, korku, şüphe, bilinmeyene doğru giden bir heyecan içerisinde. İş adamları, politikacılar, yazarlar herkes bugünü sabırsızlıkla bekliyor. Bundan sonraki ilk yüz gün önemli tabii. İlginç bir dönemin başladığını söyleyebiliriz. Bir tarafta Çin ve onun beklentileri, bir taraftan ABD’nin bugünkü yemin töreni. İlginç bir dış politika senaryosu var” diye konuştu.

TÜRKİYE KONUŞULMADI
Davos’la ilgili dikkat çeken gözlemlerini de anlatan Ahmet Mücahid Ören, Türkiye’nin Davos sürecine kendi iç gündemi nedeniyle yeterince katılım sağlayamadığını vurguladı. Ören, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de şu anda anayasa görüşmeleri süreci var. Bu Davos’a katılım konusunda önemli bir engel oluşturdu. Sayın Başbakanımızın katılım kararı vardı, maalesef iptal ettiler. Elbette ki Türkiye’nin buradaki önceliği çok önemli. Ancak bir şey dikkatimi çekti ve bunu forum yöneticileri ile de tartıştım ve görüştüm. Terör ve göçmen krizinin ele alındığı iki foruma katıldım. Ama her iki konunun da işlendiği oturumların hepsinde Türkiye hiç konuşulmadı. Terörle ilgili çok önemli bir panele katıldım. Nijerya konuşuldu, Avrupa konuşuldu, Suriye konuşuldu, DEAŞ konuşuldu, hepsi konuşuldu. Ama Türkiye’nin hem sınırlarında hem de büyük şehirlerinde yaşadığı terörle ilgili tek bir kelime geçmedi. Sabırla sonuna kadar bekledim. Sonunda soru sordum. ‘Türkiye’de bu kadar olay oluyor. Hiç birinizin gündeminde değil veya konuşmuyorsunuz?’ 'Doğru söylüyorsunuz' dediler, 'Türkiye’de de bir şeyler oluyor.' Bu çok yanlış bir şey. Forum adına da büyük bir eksiklik. Türkiye’ye bir çok yabancı devletin veya kuruluşların bakış açılarını biliyoruz. Ama bir şekilde buralarda olmamız lazım. Dediğim gibi hükümet adına katılımda bir zamanlama problemi yaşandı. Olmadı, olsun, uzmanlar seviyesinde olabilir, emekli olmuş yine devlette hükümette görev almış kişiler seviyesinde olabilir. Tabi foruma da bu konuda büyük yük düşüyor" diye konuştu.

NE YAZIK Kİ YALNIZIZ
Türkiye’nin yaşadığı son süreçte yalnız olduğuna değinen Ahmet Mücahid Ören, Davos’ta şahit olduğu iki katılımcı arasındaki diyalogu şu şekilde aktardı: “Sayın cumhurbaşkanımızın söylediği bir şey var. Biz bunu son bir senedir her gün konuşuyoruz. İçinde yaşadığımız bu sorunlu günlerde biz ne yazık ki yalnızız. Bu muhakkak. Forum olduğu salonda birçok oturum alanları var. Bir tanesinde otururken biraz uzağımdaki iki kişinin konuşmasını dinledim. Yanlarına gidip müdahale etmedim. Biri diğerine diyor ki, İstanbul’da terör hadiseleri çok ama hükumet ne kadar polis varsa aşağı yukarı hepsini ya kovdu, uzaklaştırdı, bir kısmını içeri attı. Dolayısıyla teröre müdahale edebilecek önleyecek polis kalmadı diyor. Bu ne kadar yanlış, cahilce bir yaklaşım. İşin daha garip olanı, bunu iki lise öğrencisi konuşsa eh ne biliyorlar dersiniz. Ama Dünya Ekonomik Forumu'na katıldıysa bu iki kişi, eminim bir şekilde ya zengindir, ya başarılıdır, ya bir kariyer sahibidir. Bu kadar konulardan uzaklar veya taraflı bakıyor. Yine tekrar söylüyorum. Biz kendi dertlerimizle sorunlarımızla yalnızız. Bu yalnızlık bir eksiklik anlamına gelmez. Hepsinin üstesinden geliyoruz, çözüyoruz. Biz önce rabbimize sonra milletimize güvendik ve devam edeceğiz sonuçlarını alacağız. Bütün dünya da bunu görecek.”

Türkiye’nin yalnızlığının Davos gibi ortamlarda fark edildiğini ifade eden Ören, Davos’ta çok anlamsız sorulara muhatap olduklarını kaydetti. Ören, “Örneğin İhlas Haber Ajansı yıllardır Dünya Ekonomik Forum’unda Davos’ta çok faal, aktif çalışır. Buraya katılan gazeteci arkadaşlarımıza, 'Aaa siz nasıl gelebildiniz? Çıkmanıza izin mi verdiler? Tutuklanmadınız mı?' gibi soruları yabancı meslektaşları sordular. Bu kadar konulara taraflı veya uzak bakıyorlar” şeklinde konuştu. Ören, bu duruma aslında şaşırmamak gerektiğini, Türkiye’de olan terör hadiseleri ile Avrupa’da olan terör hadiselerine hem yabancı basının hem yabancı devletlerin yaklaşımlarında bunun en iyi şekilde görüldüğünü kaydetti.

KİMSENİN AKLINA İHTİYACIMIZ YOK
Türkiye’nin içinde bulunduğu anayasa değişikliği ile ilgili birçok soruya ve yoruma muhatap olduğunu da hatırlatan Ören, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Akıl vermeye çalışanları duydum ve dinledim. Kimsenin aklına ihtiyacımız yok. Türkiye kendisiyle ilgili kararları kendi yetkili organlarında verir. Sonucunda da Türk halkı verir. Bizim dışarıdan birilerinin şöyle yapmanız lazım, böyle yaparsanız iyi olur, böyle yaparsanız kötü olur gibi yorumlarına da ihtiyacımız yok. Buralara gelmek bizlere bir şeyleri tekrar tekrar hatırlatmak anlamında da iyi oluyor. Yapacak çok işimiz var. Biliyoruz ama bu tür ortamlarda başbakan yardımcımız sayın Mehmet Şimşek Bey burada. Günde 17-18 saat çalıştığını, koşturduğunu gördük. Bütün gayretiyle bütün yapabilecekleriyle her yere yetişmeye çalışıyor. Özel görüşmelere, panellere katılıyor. Bütün bu konuştuklarımızı tekrar tekrar anlatıyor. Ama hem daha fazla katılım olması hem de uzmanlar alanında desteklenmesi lazım. Ama bu mücadelemiz tek bu tür ortamlarda, forumlarda değil her yerde yapılması gerekiyor. Bu bizim şu anki davamızın bir parçası.”

2018'DE BİZİ ALKIŞLAYACAKLAR
Türkiye ile ilgili olarak özellikle anayasa değişikliği süreci olsun Türkiye’nin yaşadığı terörle ilgili süreç olsun, yurtdışındaki ilgisiz hatta yanlış yorumlayan yapının bilindiğini hatırlatan Ören, yurt içinde bu mücadelede bir kısım tarafların ‘bir bekleyelim görelim bakalım ne olur nereye gider bu işin sonucu’ dediğini bunun da farkında olduklarını söyledi. “Bugün benim için bekleyip görelim bakalım nereye gider bu işin sonucu diyenle, yurt dışındaki kötü niyetli yaklaşanlar arasında hiçbir fark yok” diyen Ahmet Mücahid Ören, bugün Türkiye bir adım dahi beklemeye, duraklamaya vakti ve fırsatı olmadığını dile getirdi. Türkiye’nin bütün problemlerini çözdüğünü, ifade eden Ören, “2005’lerde 2006’larda 2007’lerde olduğu Davos’a tekrar geldiğimizde alkışlanarak karşılanacağız. Bu sorunları da aştınız daha iyi noktadasınız diye söyleyecekler biz de duyacağız. Çok uzak değil bu günler 2017 çok farklı bir sene olacak inşallah. 2018 Davos’unda daha farklı daha fazla bir katılımla daha iyi bir Dünya Ekonomik Forumu olacağını düşünüyorum” dedi.
 

Mehmet Koca

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Başkan Adayı Ertemur turizme yönelik bir yeni projeyi daha duyurdu Gökpınar Çalışması ve Tekne Restoranı projesinin amacını ve detaylarını anlatan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Pamukkale Belediye Başkan Adayı Ali Rıza Ertemur, “Pamukkale’mizi günü birlik turizm bataklığından kurtarmamız gerekiyor. Merkezdeki esnafımıza da kazandırmamız gerekiyor. İlçemizde oluşturacağımız yeni cazibe merkezleri bu amacımıza hizmet edecek” dedi. CHP Pamukkale Belediye Başkan Adayı Ali Rıza Ertemur, Gökpınar Dinlenme ve Tekne Restoran projesinin amacını, detaylarını anlattı. Ertemur, projenin Pamukkale’ye yeni bir cazibe merkezi kazandıracağını söyleyerek, Pamukkale’nin merkezine canlılık getirmeleri ve turistleri merkeze çekmeleri gerektiğini vurguladı. Turistleri şehirde tutamadıklarını ifade eden Başkan Adayı Ertemur, “Pamukkale’miz dünyanın incisi. Doğal güzelliğimiz travertenleri ve doğal zenginliğimiz Karahayıt sıcak suları için dünyanın dört bir köşesinden turistler şehrimize geliyor. Maalesef ki turistleri şehrimizde tutamıyoruz. Günübirlik turlarla şehrimize geliyor ve ayrılıyorlar. Turizmin gelir yüzdesinden çok düşük bir pay alıyoruz. Esnafımız kazanamıyor. Pamukkale’miz kazanamıyor. Turistler şehir merkezimi ziyaret etmiyor. Pamukkale ilçe statüsünü aldığından bugüne bu durumun çözümü için bir girişim olmamış. Seçimin ardından bu durumu değiştirmek adına hazırladığımız projelerimiz Pamukkale’mize kazandıracak” dedi. “Cazibe merkezleri oluşturmamız gerekiyor” Turistlerin şehir merkezine çekilmesi adına daha önce projeler açıkladığını hatırlatan Ertemur; “Turistlerin şehir merkezine gelmeleri adına Pamukkale’ şehir turu, Şahin Tepesi Cam Restoran gibi projelerimizi açıklamıştık. Bizim şehir merkezimizde daha fazla cazibe merkezleri oluşturmamız gerekiyor. Bunun için Gökpınar Dinlenme ve Tekne Restoran projesini hazırladık. Ne demiştik? Pamukkale’mize gelen turistlerimizi şehrimize çekeceğiz. Peki turistler nereleri gezecek, nereleri görecek? İşte bizim vizyon projemiz burada devreye girecek. Gökpınar Barajı’nın bulunduğu bölgede önce yapacağımız çalışmaların ardından hizmete alacağımız tekne restorancılığı projemiz ile turistler Pamukkale’mize adeta aşık olacak. Pamukkale’miz kazanacak, Pamukkaleli kazanacak” şeklinde konuştu.
Denizli PAÜ’de 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü adına etkinlik düzenlendi Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) tarafından 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nün anlam ve önemi adına ‘18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Yeniden Diriliş’ adlı etkinlik düzenlendi. 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü etkinlikleri kapsamında ilk olarak PAÜ Motosiklet Topluluğu tarafından PAÜ Kınıklı Merkez Yerleşkesi içerisinde şehitlere saygı yürüyüşü gerçekleştirildi. Yürüyüşün ardından, Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’ın açılış konuşmalarını gerçekleştirdiği konferans; Rektör Yardımcısı ve İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmuş Akalın’ın yaptığı ‘18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Yeniden Diriliş’ başlıklı bir sunum ve ardından yine moderatörlüğünü Prof. Dr. Akalın’ın üstendiği Muharip Gazi Derneği Deniz Ast. Turgut Bozkurt, Malul Gazi Uzm. J. Kad. Çvş. Ömer Torun ile Şehit İs. Uzm. Onb. Oğuzhan Göçenoğlu’nun babası Abdullah Göçenoğlu’nun günün anlam ve önemine dair paylaşımları ile devam etti. “Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ölmeyi emrediyorum’ dediği yerden geliyoruz.” Konferansın açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan şunları kaydetti: “Biz kimiz, kimlik problemimiz yok, Müslüman Türk milletindeniz. Nerden geliyoruz, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ölmeyi emrediyorum’ dediği yerden geliyoruz. Milletimizin ruhu çok yücelerdedir. Bu ruh kendisini her zaman ortaya koymaz. Ne zaman vatanına, bayrağına, dinine, bağımsızlığına saldırı olsa hemen harekete geçer. Ancak bu ruhun beslenmesi gerekir. Çanakkale Savaşının geçtiği mekânları görmek gerekir. İlkokulda gitmemişseniz ortaokulda, lisede, üniversitede yine gitmemişseniz hayatınızda mutlaka gidin. Benim duamdır: “Ya rab her Türk vatandaşına hayatında bir kez olsun Çanakkale’yi görmeyi nasip et. Evet, tarihimiz sürekli tekerrür ediyor. Dün orduları ile kapımıza dayanan düşmanlarımız, şimdi terör örgütleri yoluyla içimize girmeye, vatanı bölmeye çalışıyorlar. Bu necip millet yine her türlü ihanete rağmen canı pahasına Çanakkale geçilmez diyor. Değerli öğrencilerim şunu hiçbir zaman unutmayalım: Vatan yoksa hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Kariyerinizin de anlamı kalmaz. Bu duyguları bu ruhu anlamanız için sizlere önerim şudur: Bir şehit ailesini veya bir gazimizi ziyaret edin. Bunu bugüne kadar yapmadıysanız yapın ve yüzbinlerce gazi ve şehidimizin neden olduğunu anlayalım. Sonuç olarak, bu vatan bizim ise bu vatan için, bayrak için ve bağımsızlığımız için her alanda ve kendi alanımızda çok çalışacağız, bu da şehitlerimize karşı bir hiç mesabesinde sorumluluğumuzdur.” “Çanakkale; atalarımızın, dedelerimizin ve isimsiz kahramanlarımızın mücadele hikâyesidir” Açılış konuşmasının ardından etkinliğin ilk kısmında Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Durmuş Akalın ‘18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Yeniden Diriliş’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Aslında bir cephe olan Çanakkale’nin, verilen mücadeleler ve yazılan destan ile nasıl Çanakkale Savaşı olarak anıldığı anlatarak sözlerine başlayan Prof. Dr. Akalın, konuşmasının devamında Çanakkale’de geçirdiği yılları ve burada yaptığı çalışmalara ilişkin bilgiler aktardı. Prof. Akalın, Savaşı ve tarihi süreçte yaşananları anlatarak, Çanakkale’nin vatanın varoluş ve yok oluş meselesi haline geldiğini, bu duygular ile kahramanlarımızın mücadele ettiğini; atalarımızın, dedelerimizin ve isimsiz kahramanlarımızın mücadele hikâyesi olduğunu belirtti. Savaşta gerçekleştirilen taktik hamleleri ve eldeki imkânlarla verilen mücadeleye dikkat çeken Prof. Dr. Akalın, ortaya koyulan mücadele azmini örnekler vererek anlatarak; Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale için önem ve anlamına ilişkin bilgiler paylaştı.
Van Lokman Hekim Hastanesinde Excimer Lazer tedavisi başladı Van’da Lokman Hekim Hastanesi tarafından Türkiye’de sayılı yerlerde bulunan ve halk arasında ‘göz çizdirme veya gözlüklerden kurtarma’ cihazı olarak bilinen Excimer lazer cihazı, vatandaşların hizmetine sunuldu. Yıllardır Van’da hizmet veren Lokman Hekim Hastanesi, vatandaşlara hizmetin en iyisini sunabilmek amacıyla çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. En iyi ve en kaliteli hizmeti sunabilmek adına teknolojinin harikalarından geri kalmayan Lokman Hekim Hastanesi, Türkiye’de sayılı yerlerde bulunan Excimer lazer cihazını Van halkının hizmetine sundu. Yaklaşık bir aydır Excimer lazer cihazının Van ve bölge halkının hizmetine sunulduğunu belirten Lokman Hekim Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Operatör Dr. Mehmet Sıraç Demir, “Uzun zamandır bir talep vardı. Bizde Van halkından gelen bu talebe duyarsız kalamazdık. Yaklaşık bir aydır biz bu cihazı aktif olarak kullanmaya başladık. Özellikle vurgulamak istediğimiz; No Touch dediğimiz göze dokunmadan, hiçbir alet, bıçak kullanmadan yaptığımız teknolojidir. Yaklaşık 15-20 saniye içerisinde işlem bitmektedir. Bu tedavi yöntemi hem hastadaki stresi azaltmakta hem de çok daha hızlı olmasını sağlamaktadır. Ayrıca gözün uygun olması durumunda en güvenli yöntemlerden biridir. Bu manada gözlüklerden kurtulmak isteyen veya konforlu bir hayat sürmek isteyen vatandaşlarımızı hastanemize bekliyoruz” dedi. Excimer lazer cihazının hastaların miyop, astigmat ve hipermetrop başta olmak üzere gözlük ihtiyaçlarından kurtarılmalarını sağlayan bir cihaz olduğunu vurgulayan Operatör Dr. Selma Demir ise eşiyle birlikte 10 yıldır Van’da hizmet verdiklerini vurgulayarak, “Van halkının göz üzerine çok fazla talep olduğu için excimer lazeri bünyemize kattık. Excimer lazer ile hastalarımız göz numaralarından miyop, hipermatrop ve astigmat numaralarından PRK yöntemi ile kurtulabilecek. Bu yöntem göze temas etmeden, yani göze herhangi bir kesi olmadan direk korneanın ön yüzeyine lazer uygulanarak göz numaralarından kurtulma işlemidir. İlk gün hastalarımızın biraz ağrıları oluyor ama ikinci gün azalıyor ve üçüncü gün geçiyor. Sonrasında da kuru göz riski daha az oluyor ve bu yöntemle hastalarımız gözlüklerinden kurtulmuş oluyor” diye konuştu.
Kastamonu Sahurdan sonra hemen uyumayın: Organları yoruyor Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Elif Zeynep Özer, sahurdan sonra hemen uyumanın organları yorduğunu söyledi. Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Elif Zeynep Özer, Ramazan ayında beslenmede dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili bilgi verdi. Ramazan orucunun vücuttaki toksinlerin temizlenmesine imkan sağladığını belirten Özer, sahurun önemli bir besin olduğuna dikkat çekti. Sahurdan sonra hemen uyumamak gerektiğine dikkat çeken Özer, iftardan sonra da çorba içtikten sonra bir kaç dakika bekleyip ana yemeğin verilen aranın ardından yenilmesi gerektiğini kaydetti. "Ramazan insan vücudunu yeniliyor" Ramazan ayında sağlıklı beslenmeye karşı herhangi bir engel bulunmadığını belirterek, “Aksine özellikle sağlıklı beslenme Ramazan’da mümkün olabilmektedir. Çünkü 11 ay boyunca yediğimiz gıdaların tamamının vücuttan atılması bir hayli zor. Ramazan orucu içerisinde yaşanan uzun süreli ‘açlık’ ile vücutta birikmiş toksinlerin temizlenmesine, insan vücudunun yenilenmesinin desteklenmesine destek olmaktadır. Orucun insanın beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan mevcut sıhhi durumunun iyilik halini daha iyiye taşıyabilmesini sağlaması üzerine oluşturulmuş bir sistem şeklinde düşünülebilir” dedi. “Vücudun su dengesi bakımından kahve ve çay tüketimine dikkat edilmeli” Oruç tutarken uzak durulması gereken yiyeceklerle ilgili örnekler veren Özer, “Ramazan, aşırılıklardan ve abartıdan uzak kalma felsefesine sahiptir. Her anlamdaki aşırılık insana zarar verir. Gıdada da durum aynı şekilde, örneğin en sağlıklı olarak bilinen bir gıda abartılı bir biçimde fazla tüketilirse bu gıda kişiye zamanla zarar vermeye başlayacaktır. Ramazan’da, yani özellikle uzun süreli aç kalmış bir mideye, ilk besin maddesi olarak basit karbonhidratlar girerse burada sağlıklı beslenmeden kesinlikle bahsedemeyiz. Basit karbonhidratların özellikle Ramazan’da fazla tüketilmemesine özen gösterilmelidir. Basit karbonhidrat içeren besinler olarak; toz şekerler, mısır şekerleri, beyaz ekmek gibi unlu mamullerden bahsedebiliriz. Bunların dışında fazla tuzlu yiyecekleler vücutta su tutacağı ve kişide su ihtiyacı uyandıracağı için özellikle Ramazan ayında bu tür beslenme şeklinden muhakkak kaçınılmalı. Vücudun su dengesi bakımından kahve ve çay tüketimine de dikkat edilmeli” diye konuştu. “Özellikle kadınlar sahur yapmalıdır” Kadınların sahur yapmaları noktasında tavsiyede bulunan Özer, “Sahur oruç tutarken önemli, fakat olmazsa olmaz değil. Ramazan ayının her yıl değişmesinin beraberinde getirdiği açlık süreçleri de değişmekte, bunun oluşturduğu 16 saat ve üzeri açlık durumlarında hormonal dengenin korunması bakımından özellikle kadınların sahur yapmalarını tavsiye ederim. Ramazan’da yapılan en büyük yanlışlardan biri ise, günlük su tüketimini iftardan sonraki süreçte tamamlayabilmek adına tek seferde büyük yudumlarla su tüketmek. Günlük tüketilmesi gereken su miktarının yudum yudum içilerek tamamlanması istenilen faydayı sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki hızlı içilen su vücuttan hızla atılırken yavaş yavaş/yudum yudum içilen su vücuttan daha yavaş atılır. Fazla susuzluk çekmemek ve gerekli mineral dengesinin sağlanabilmesi adına soda ve demirhindi şerbetinin (Osmanlı Saray Mutfağı’ndan) içilmesini öneririm. Eğer kişinin mide sorunu yoksa sodaya limon ve az miktarda tuz eklenip içilmesi faydalıyken, kişinin mide sorunu varsa kişi sodayı suyla karıştırarak içebileceği gibi yüksek mineralli su da tercih edebilir. Ramazan ayında yoğun baş ağrıları yaşanmaması adına su tüketimi oldukça önemlidir” şeklinde konuştu. “Sahurun hemen ardından uyunmuşsa, organların yorulması söz konusu olacaktır” Sahurda işlenmiş gıdalardan uzak durulması gerektiğini belirten Özer, “Sebzeden zengin, yumurta (haşlanmış, omlet vb), peynir ve az tuzlu zeytin tercih edilebilir. Meyve istenirse tüketilebilir; ancak içerisinde şeker bulunduğu için acıkmaya etki edeceği bilinmelidir. Salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş gıdaları tüketmemeli ve fazla şekerli gıdalardan uzak durulmalıdır. Doğallıktan uzaklaşmış gıdaları tercih listemizin dışında tutmalıyız. Vücudun kendi sisteminde organlar sürekli çalışma halindedir. İnsan uyuyunca organları daha yavaş çalışarak dinlenebilme sağlanırken, sahurda yiyecek-içecek tüketiminde bulunulup hemen ardından uyunmuşsa, organların yorulması söz konusu olacaktır. Yemek yedikten en iyi ihtimalle minimum bir saat sonra uyunmalıdır” ifadelerini kullandı. “İşlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır” Gluten hassasiyeti olanların Ramazan’da çok şanslı olduklarını söyleyen Özer, "Sağlıklı beslenmede bilinen yanlışlardan biri unlu mamulleri (örneğin ekmek) yersek tok kalırız düşüncesidir. Glutensiz beslenenler zaten undan uzak bir beslenme biçimleri olduğu için halihazırdaki sağlıklı beslenme biçimlerini koruyarak Ramazan ayını rahat geçirebileceklerdir. Sağlıklı beslenme rutininde yer alan sebze yemekleri ile proteince zengin yiyeceklerle beslenilirse açlık hissini yoğun yaşamayacaklardır. Ramazan ayında ve Ramazan ayı dışında da dikkat edilmesi gereken en önemli husus işlenmiş gıdalardan uzak durulmasıdır. Bu, gıda alerjisi olmayan kişiler için de geçerlidir” dedi.