ASAYİŞ - 17 Aralık 2017 Pazar 11:42

Alperen'in ölümü ile ilgili mahkemeye çıkmayan sanık ifade verdi

A
A
A
Alperen'in ölümü ile ilgili mahkemeye çıkmayan sanık ifade verdi

İzmir’in Çiğli ilçesinde 3 yaşındaki Alperen Sakin’in serviste unutularak ölmesinin ardından görülen iki mahkemeye de gelmeyen tutuksuz sanık Ahmet S., Ayvalık'ta talimatla ifade verdi.

Kimseye başka bir ifade vermesi için telkinde bulunmadığını ileri süren Ahmet S., ''Nurcan bana 'Ağabey çocuk araçta unutuldu' dedi. Yurdagül de bana, 'Her şeyi anlatacağız. Şu an burada anlatırsak linç ederler bizi, savaş çıkar. Çok kalabalıklar ve sinirliler' dedi'' diye ifade verdi.

Geçtiğimiz 15 Ağustos günü 3 yaşındaki Alperen Sakin, İzmir'in Çiğli ilçesinde bir anaokulu servisi içerisinde unutulmuş ve saatlerce araç içerisinde kalarak hayatını kaybetmişti. Olay tüm Türkiye’yi üzüntüye boğarken, servis şoförü Tamer İ. ve kreş sahibi ve aynı zamanda servis şoförünün eşi Yurdagül İ. tutuklanmış, 4 şüpheli ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Yaşanan olay sonrasında savcı Şükran Dedeağaoğlu'nun sanıklar hakkında hazırladığı iddianame Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde kabul edilerek, sanıklar hakkında dava açıldı. Servis şoförü Tamer İ. ve eşi Yurdagül İ.'nin tutuklu yargılandığı davada savcı, karı-koca hakkında "bilinçli taksirle ölüme neden olma", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçlamalarından 3 yıldan 14 yıla kadar hapis cezası talep etti. Tutuksuz yargılanan servis hostesi Dilara K. hakkında da 3 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası istendi. Savcı, yine okuldaki görevlilerden Bekir G. hakkında "bilinçli taksirli ölüme sebebiyet verme" suçundan 3 yıldan 9 yıl, Arzu G. hakkında ise "taksirle ölüme sebebiyet verme" suçlarından 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istedi. Ahmet S. içinse "suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme", "suça azmettirme" suçlarından 6 aydan 5 yıla kadar ceza talep edildi. Sanıklar, geçtiğimiz geçtiğimiz aylarda iki kez hakim karşısına çıktı.

Anaokulu sahibi 'Her şeyi anlatırsak linç ederler bizi' demiş

Minik Alperen'in ölümüyle ilgili Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde iki duruşma görülürken, 2 tutuklu sanık ve 3 tutuksuz sanık mahkemeye gelip savunma verdi ancak mazeret gösteren tutuksuz sanık Ahmet S. duruşmalara gelmedi. Hazırlanan iddianamede şüpheli Ahmet S.'nin, okul sahibi ve kurucusu Yurdagül İ.'nin yönlendirmesiyle usta öğretici olarak görevli bulunan şüpheli Arzu G.'yi telefonla arayarak, "Hiçbir şekilde doğruyu söylemeyeceksin. Alperen'in yatakta olduğunu, uyandırdığımızda uyanmadığını söyle. Doğruyu söylersen meslek hayatın biter" diye tehdit ettiği yer aldı. Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde ikamet eden tutuksuz sanık Ahmet S., talimatla Ayvalık 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde savunmasını yaptı. Geçtiğimiz cuma günü Ayvalık 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen talimat dosyasına tutuksuz sanık Ahmet S., sanık avukatı Ufuk Mansuroğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı Müjgan Bilgen Özen, Sakin ailesinin avukatı Onur Keleş katıldı.

İfadesinde televizyonlarda yalan haber çıktığını, iş yerinin çevresinde yabancı araçların dolaştığını ileri sürüp can güvenliği nedeniyle talimatla ifade vermek istediğini söyleyen sanık Ahmet S., okulun işleyişi ile ilgili bilgisinin olmadığını, sadece cumartesi ve pazar günleri çalıştığını, 3 yaşın altındaki çocukların da anaokuluna alındığını bildiğini söyledi. Kız kardeşi söyleyince ölüm olayını duyduğunu belirten sanık Ahmet S., ''Olayla ilgili bilgim yoktu, ne olduğunu bilmiyordum. Ben sadece Arzu ile konuştum, başka hiç kimse ile konuşup görüşmedim. Kimseye telkinde bulunmadım. Nurcan Hanım'ın eşi geldikten sonra Nurcan Hanım'la eşi kendi aralarında konuştu ve ifadelerini polise vereceklerini söylediler. Ben sadece Yurdagül'ün 'Taner'i ara, söylediğimi yaptı mı?' dediğini sormamı istemesi üzerine üzerine Taner'i aradım. Taner bana, 'Eskisini söktüm, yenisini taktım' dedi. Fakat eskisini söküp yenisini taktı mı bilmiyorum. Ben sadece serviste unutulduğunu biliyorum. Ayrıca bana çocuğun yatakta baygın bulunduğunu söylediler. Çocuğun ailesine de böyle bilgi vermişler. Nurcan bana 'Ağabey çocuk araçta unutuldu' dedi. Yurdagül de bana, 'Her şeyi anlatacağız. Şu an burada anlatırsak linç ederler bizi, savaş çıkar. Çok kalabalıklar ve sinirliler' dedi'' diye konuştu. 

Okulda uyku odasının ceza odası olarak kullanılıp kullanılmadığını bilmediğini belirten sanık Ahmet S., ''Ben Yurdagül'e, Taner'in kamerayı yenisi ile değiştirdiğine ilişkin beyanı söyleyemedim. Çünkü Yurdagül o esnada ifade veriyordu. Ben cinayet masasında ifademi verirken polisin kamera kayıtlarını izlerken gördüm. Nurcan Hanım, Dilara Hanım, Arzu öğretmen çocuğu servisten alıp gelirken kameradan gördüm'' dedi.
Alperen Sakin'in ölüm davasının üçüncü celsesi önümüzdeki Salı günü Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülecek. 

Atakan Şen
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sıcaklıklar artıyor, astım hastaları dikkat Yurdun büyük bölümünde baharın gelişiyle birlikte hava sıcaklıkları da artış göstermeye başladı. Sıcaklık artışına bağlı olarak lodosun hakim olduğu bölgelerse astım hastalarını olumsuz etkilendiğini söyleyen Medicana Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Ofluoğlu, astım hastaları için uyarılarda bulundu. Lodosun etkili olduğu dönemlerde havanın insan sağlığı üzerindeki etkisi de değişiyor. Hava sıcaklığının artmasının, nem oranının ise azalmasının astım hastalarını olumsuz etkilediğini belirten Medicana Çamlıca Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Ofluoğlu, ataklar halinde ortaya çıkan bir hastalık olan astımın görülmesinde mevsimsel özelliklerin de etkili olduğunu söyledi. Astımın ilkbahar ayları içerisinde bulunduğumuz bu günlerde ani atak şikayetlerini artırdığını ve özellikle bu hastalarda durumun daha kritik sonuçlar doğurduğunu ifade eden Uzm. Dr. Hacer Ofluoğlu, hastaların yaşadığı sıkıntıları şu şekilde açıkladı: “Alınan havayı hava keseciklerine ileten soluk borusunun daralması sonucu ortaya çıkan astım, ataklar halinde kendini gösterir. Hastaların doktora başvurma nedeni genellikle nefes darlığı, kuru öksürük krizleri, nefes alıp verme sırasında ıslık sesine benzer bir ses duyulması ve göğüste sıkışma hissidir. Atak olmayan zamanlarda ise astımın herhangi bir belirtisi görülmez. Özellikle alerjik reaksiyonlara bağlı astımın teşhisi için akciğer grafisi ve solunum fonksiyon testi sonuçlarından yararlanılmaktadır. Bununla birlikte eğer doktorunuz gerekli görüyorsa teşhis için alerji testlerine de başvurabilmektedir.” Sabah saatlerinde pencereler açık tutulmamalı Genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olması mevsimsel geçiş dönemlerindeki şikayetleri artırdığını belirten Dr. Hacer Ofluoğlu, “Özellikle polen alerjisi olanların böyle havalarda kendilerini daha iyi korumaları gerekmektedir. Polenlerin yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamalı ve açık havada spor yapılmamalıdır. Dışarıdan gelindiğinde burun ve gözler suyla yıkanarak yapışan polenler uzaklaştırılabilir. Saçlardan dökülecek olan polenleri solumamak için mümkünse her gece saçlar yıkanmalıdır. Sabah saatlerinde pencereler açılmamalı, ev öğleden sonra havalandırılmalıdır. Polen mevsiminde çamaşırların evin içinde kurutulmasını tavsiye ediyoruz. Otomobil ile seyahat ederken camlar kapalı tutulmalı ve aracın polen filtresi her ilkbaharda değiştirilmelidir” dedi. Düzenli tedavilerle astım kontrol altına alınabilir Astımın günümüzde tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalık olduğunu belirten Uzm. Dr. Hacer Ofluoğlu, düzenli ilaç kullanımı ve hekim kontrolünün tedavide önemli bir faktör olduğunu söylüyor. Astımın temelde bir hava yolu hastalığı olması nedeniyle kullanılan ilaçların birçoğunun inhalasyon ile verildiğini ifade eden Dr. Ofluoğlu, tedavi sürecini şu şekilde açıkladı: “İlaç doğrudan hasta olan bölgeye yani hava yollarına gönderilir. Böylece çok düşük dozlarda bile yarar elde edilirken yan etkiler en aza indirilmiş olur. Astımda ilaç tedavisinin mantığına göre hastaların şikayetlerini tamamen giderebilecek en az ilaç dozu ayarlanmaya çalışılır. Tipik olarak hastalar ilk tedavi başladıktan sonra 1-3 ay içerisinde ve daha sonra her 6 ayda bir değerlendirilmeli, hastanın genel durumuna göre gerekirse bu değerlendirmeler daha sık yapılmalıdır.” Ülkedeki toz bulutu etkisinden korunun Türkiye’de birçok şehirde toz taşınımı nedeniyle hava kalitesinde yaşanan düşüşler de kişilerin sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle astım hastalarının sağlığını negatif yönde etkileyecek çöl tozu etkisinin bu hafta sonuna kadar sürdürmesi beklenirken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Ofluoğlu; atmosferin hava kalitesini etkileyen kum ve toz fırtınasından etkilenmemek için astım hastalarının mümkünse bu günlerde dışarı çıkmamaları, evlerde pencereleri uzun süre açık bırakmamaları, dışarıda bulunulması gereken hallerde ise maske kullanmaları uyarısında bulundu.
Erzincan Büyükbaş hayvanlar kenelere karşı ilaçlanıyor Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğüne bağlı Hayvan Sağlığı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü ekipleri ahırlarda büyükbaş hayvanlarda kenelere karşı ilaçlama çalışmalarını sürdürüyor. Erzincan İl ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına sebep olan kenelerle mücadele çerçevesinde il ve ilçelerde büyükbaş hayvanları ilaçlama çalışmalarını sürdürüyor. Kenelerden insanlara bulaşan KKKA hastalığına karşı devam eden ilaçlama çalışmaları ile hayvanlar üzerinde bulunan keneler etkisiz hale getirilerek hastalığı insanlara bulaştırmasının önlenmesi isteniyor. KKKA hastalığının, keneler tarafından taşınan bir virüsle oluşan ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi semptomlar ile seyrederek ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) karakterli bir enfeksiyon hastalığı olması nedeniyle bölgede büyük öneme sahip. Türkiye’de 2002 yılından itibaren görülmeye başlayan ve önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan kenelere karşı il genelinde tüm büyükbaş hayvanların tamamına yakını ilaçlandı. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nde görevli veteriner hekimler, teknikerler ve teknisyenler tarafından uygulanan ilaçlama vatandaşı memnun ederken geri kalan hayvanların ilaçlanma çalışmalarının ise Kurban Bayramı öncesinde bitmesi hedefleniyor. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürü Veteriner Hekim Yunus Koç ilaçlama çalışmalarında sona gelindiğini belirterek, “Bahar aylarının gelmesiyle birlikte, yetiştiricilerimiz hayvanlarını otlağa çıkarmaya başladı. Otlağa çıkan hayvanlarda kene yapışması görülmekte. Bu kenelere karşı ilaçlamak için Tarım ve Orman İl Müdürlüğü olarak ilimizde ki büyükbaş hayvanların tamamına yakınına ilaçlama çalışması yapmış bulunmaktayız. Kalan kısmını ise Kurban Bayramı öncesi tamamlamayı planlamaktayız. Ayrıca, yetiştiricilerimize kenelere karşı bilgilendirme çalışması yaparak kişisel tedbirlerin alınması konusunda uyarılarda bulunmaktayız” dedi. Akyazı Mahallesinde hayvan yetiştiriciliği ile uğraşan Ahmet Kılıç, her sene Tarım ve Orman Bakanlığından gelen ilaçları kullandıklarını söyleyerek ekiplere teşekkür etti. Bir başka büyükbaş hayvan yetiştiricisi Şahin Kılıç ise, “Yaz mevsiminin yaklaşmasından dolayı özellikle meralara hayvanlarımızı çıkarıyoruz. Meralarda da kene oldukça fazla bulunmaktadır. Özellikle Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ekiplerinin getirdikleri kene ilaçlarını kullanarak bunlara önlem almaya çalışıyoruz. Özellikle hayvanların meme kısımlarında çok oluyor. Bizler de kendimiz kenelerden korunmak için çizme giyiniyoruz, açık renk elbise giyiniyoruz” ifadelerini kullandı.
Adana Ermeni katliamı izleri 104 yıldır duruyor Adana’da Ermeniler tarafından 1920 yılında Camili köyü basılarak 500 Türk’ün katledilmesinin izleri bir çiftlikte hala dün gibi duruyor. Ermeni Diasporası 24 Nisan’ı "sözde Ermeni soykırımı" diye ilan etse de Adana’nın bir çok yerinde Ermenilerin yaptığı katliamların izleri görünüyor. Bunlardan biri de Yüreğir ilçesine bağlı Camili Mahallesinde 1920 yılında meydana geldi. Kayseri’den Adana’ya doğru inen sayıları yaklaşık bin Ermeni silahlı komitacılar, 15 Haziran 1920 yılında Adana’nın Camili köyüne saldırdı. Kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi kurşuna dizen silahlı Ermeniler, son kale olan Camili çiftliğinde katliam yaptı. Kapıları, duvarları ve çiftliğin ortasında yer alan tulumbayı kurşun yağmuruna tutan silahlı Ermenilerin kurşun izleri hala çiftliğin kapı ve duvarlarında yer alıyor. 19. yüzyılda yapılan ve hala ayakta olan bu tarihi çiftlik Ermeni mezaliminin izlerini taşımaya devam ediyor. “Kadın, çocuk ve hayvanları yukarıda ki mağaralara saklamışlar” Tarihi Camili Çiftliğinde yaşayan Abdullah Özdemir, o dönem de köyün yaşadığı olayları anlatırken şu ifadelere yer verdi; “Ermeniler 1920 yılında Kilikya bölgesi, yani bu bölgede topladıkları insanları buraya, Camili çiftliğine yığmışlar. Kaçan kadın, çocuk ve hayvanlar yukarıda ki mağaralara saklanırken erkekler çiftliğin içerisinde kalmışlar. Bazı bilgilere göre katledilen Türk sayısının 500’ü aşkın olduğu söyleniyor. Silahlı Ermenilerin bıraktığı mermi izleri hala kapı ve içeride yer alan Osmanlı armasında kendini gösteriyor. Türkler gelen Ermeniler tahılları yağmalamasın diye çiftliğin içerisinde kuyularda tahıllarını saklamışlar. Geçmişte burada çok büyük bir katliam yapılmış”. “1920 yılında Ermeni çeteleri katliam yapmıştır” Ermeni çetelerin Kayseri’den aşağıya inerek ne var ne yok her yerde katliam yaptıklarını ifade eden Özdemir, 1920 yılında çor çocuk demeden silahlı Ermeni çeteleri Kayseri’den bu tarafa doğru ne var ne yok toplayıp, buldukları yerde katliam yaparak buralara kadar gelmişlerdir” dedi