GÜNDEM - 21 Kasım 2018 Çarşamba 15:41

Antalya’da 7 bin yıllık toplu mezar kalıntıları bulundu

A
A
A
Antalya’da 7 bin yıllık toplu mezar kalıntıları bulundu

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Fen Edebiyat Fakültesi (FEF) Antropoloji Bölümü tarafından, Antalya’nın Alanya ilçesi Kadıini Mağarası’nda yapılan çalışmalarda 100’ü aşkın bireye ait iskelet kalıntısı bulundu.

SDÜ FEF Antropoloji Bölümü Sosyal Antropoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Nalan Damla Yılmaz Usta, "İskeletler, Kalkolitik ve Tunç Çağı’nda insanların biyolojik ve morfolojik özelliklerine ışık tutabilecek verileri içeriyor. Bu çalışmayla o dönemdeki Alanya’nın kültür tarihini aydınlatacağız" dedi.

SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü, Anadolu’nun insanlık açısından önemli bir keşfe imza attı. SDÜ, Antalya’nın Alanya ilçesindeki Kadıini Mağarası’nda 100’ü aşkın bireye ait iskelet kalıntısı buldu. Buluntular mağara güzergahında yaklaşık 400 ila 800 metreler arasında tespit edildi. İnsan iskeletlerinin, günümüzden 7-5 bin yıl öncesini gösterdiği belirtildi.
Buluntuların bir diğer öneminin de Anadolu’da ilk kez bu denli yoğunlukta ‘Mağara toplu mezarı’nın gün ışığına çıkarılması oldu.

"ALANYA’DA KALKOLİTİK VE TUNÇ ÇAĞLARINDA İNSAN YERLEŞİMİNE İLİŞKİN BU DENLİ ÇOK BULUNTU YOK" 

SDÜ Sosyal Antropoloji Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Nalan Damla Yılmaz Usta, Ekim 2017’de Kültür ve Turizm Bakanlığından alınan izinle Alanya Arkeoloji Müzesi başkanlığındaki bir ekiple başlayan bilimsel çalışmalarla Anadolu’nun insanlık tarihine ışık tutacak yeni verilere ulaştıklarını söyledi. 

Keşfin, Ekim 2017’de Akdeniz Üniversitesi Mağara Araştırma Topluluğu (AKÜMAK) ve Anadolu Speleoloji Grubu Derneği (ASPEG) üyelerinin faaliyetleri sırasında tesadüfen gerçekleştiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Usta, "Mağaracılık ekibinden birkaç arkadaş Antropoloji Bölümü olarak bize ulaştılar. Sosyal Antropoloji Anabilim Dalı Başkanlığından Dr. Öğr. Üyesi Hilal Yakup İpekoğlu ile birlikte anılan bölgeye gittik. Daha sonra Kültür Turizm Bakanlığı izni ile Alanya Müze Müdürlüğü başkanlığında çalışmalara başladık. Alanya Müzesi Müdürü Seher Türkmen Başkanlığında Kadıini Mağarası’nda kurtarma çalışmaları gerçekleştirdik" dedi.

ANALİZ VE İNCELEMELER DEVAM EDİYOR 

Yaklaşık 5 gün boyunca 100’ü aşkın insan iskeleti buluntusunu, bilimsel olarak arkeolojik kazı ve veri toplama yöntemlerini uygulayıp çıkardıklarını, kataloglamasını yaptıklarını, çizim ve fotoğraflama işlemlerinden sonra Kadıini Mağarası dışına çıkardıklarını belirten Usta "Burada sadece iskelet bulmadık. Arkeolojik buluntular da vardı. İskelet kalıntılarını Alanya Müzesinin izniyle Süleyman Demirel Üniversitesi Antropoloji Bölümüne getirdik. Analizlerimiz, incelemelerimiz devam ediyor. İskeletlerin üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz" diye konuştu.

"İSKELETLERİN YAŞI TAHMİNİ, GÜNÜMÜZDEN 5- 7 BİN YIL ÖNCESİ" 

Usta, "Buluntular mağaranın yaklaşık 400 ila 800 metreleri arasında kalıyor ve düz bir yolda değil, mağaranın içerisindeki kollarda mevcuttu. Mağarada yıllar içinde su basmaları ve çökmeler gibi birçok hareket olmuş ve bazı kemikler birbirine karışmış durumdaydı. Bazı açmalarda balçığın içinde bir karışma durumu söz konusuydu. Ama bazı örnekler gömüldüğü şeklinde duruyor, bazıları da mağara zeminine zamanla biriken karstik çökeltiyle birleşmişti. Şimdi örneklere baktığımızda gördüğünüz gibi kafataslarının üzerinde bir tabaka var. Bu tabaka karstik oluşum ve tamamen kemiğe yapışmış durumda. Laboratuvar ortamında küçük kazıma işlemiyle bunların bir kısmı çıkarılabildi. Ama büyük çoğunluğu yine kemikler üzerinde mevcut. Bu oluşumla kaplanmayan iskeletler de var tabi ki" şeklinde konuştu.

"İSKELETLER, KALKOLİTİK VE ESKİ TUNÇ ÇAĞLARINA IŞIK TUTABİLECEK ÖNEMLİ VERİLER İÇERİYOR" 

Buluntuların önemini anlatan Usta, "Alanya tarihinin insanlık açısından Kalkolitik ve Eski Tunç çağlarına tarihlendirilen bir buluntu geçmemişti. Bu açıdan önemli. Tabi mağaradaki 1950’li yıllarda Prof. Dr. Kılıç Kökten hocamızın yaptığı çalışmalarda Üst Paleotik Döneme ait insana ait izler, kalıntılar ele geçmiş. Ama bunlar sınırlı sayıda. Şimdi ise mağaranın içinin insanlar tarafından çok yoğun şekilde kullanıldığına dair bilgiler sunması açısından bu iskeletler gerçekten önemli. Aynı zamanda Anadolu’da özellikle Erken Tunç Dönemine tarihlendirilen iskelet seriye de çok fazla rastlanmıyor. İskeletlerin korunma durumu çok iyi. Çünkü, mağaranın içerisindeki demir iyonları kemiğe işlemiş ve kemiğin yapısını oldukça sertleştirmiş. İskeletler çok fazla bozulmadan günümüze gelebilmişler ve Anadolu’nun bu dönemine ışık tutabilmeleri açısından gerçekten önemliler. İskeletler Kalkolitik ve Eski Tunç Çağlarında insanların biyolojik, morfolojik ve kültürel özelliklerine ışık tutabilecek önemli veriler içeriyor" dedi.

ANALİZ NETLEŞTİĞİ AN BİLİM DÜNYASINA SUNACAKLAR 

SDÜ’de yaşlandırmayla ilgili de çalışmaların devam ettiğini ifade eden Usta, netleştiği an yayın halinde bilim dünyasına sunacaklarını söyleyerek, "Bu iskeletler neden mağaranın içinde?" sorusunun da cevabını aradıklarını belirtti.
Usta, "Bu topluluk mağaranın çok derin kısımlarını ölülerini gömdükleri alan olarak kullanıyorlardı, çünkü bunların arasında arkeolojik olarak ölü hediyelerine de rastladık. Bazı iskeletler üzerinde yakıldıklarına dair izler de var. Bunun da tabi ki ölü gömme gelenekleri açısından bir anlamı var. Belki de hasta olan bireylere hastalığından kurtulsun ve arınsın diye böyle bir işlem uygulanıyordu" ifadelerini kullandı.

"ÖLÜM YAŞLARINI SAPTAMAYA ÇALIŞIYORUZ" 

Halen bireylerin demografik özelliklerini ortaya koymaya çalıştıklarını anlatan Usta, "Bireylerin ölüm yaşı, ortalama ömür uzunluğu neydi? Bebek ve çocuk ölümleri oranı nasıldı? Kemiklerinde iz bırakan hastalıkları nelerdi? Enfeksiyonel hastalıklar, travma var mıydı? Epigenetik yani ölçülemeyen varyasyonlar ne sıklıktaydı? Eser element analizi yaparak ve bu buluntuların yanında elde ettiğimiz bazı arkeolojik materyalleri de değerlendirerek, bu insanlar neyle besleniyorlardı? Ağız ve diş sağlıkları nasıldı? Anadolu’daki ve dünyada bu topluluğa yakın kimler var? Kemikleri ve dişlerinden hastalıklarını saptamaya uğraşıyoruz. Bunlar hakkında verilere ulaşabileceğiz. Genel anlamda inanç sistemlerine de dair ipuçları sağlayabileceğimizi düşünüyorum. Kısacası Kadıini insanlarının yaşamlarını anlamaya çalışacağız. Son olarak, Kadıini insanları için muhtemelen yerleşik hayata geçmiş, hem tarımla uğraşan hem de hayvancılıkla uğraşan topluluktu diyebiliriz" ifadelerine yer verdi.

Feti Kılıç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bayburt Bayburt’ta Ege rüzgarı esti Bayburt’ta 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri devam ederken, kırsaldaki çocuklar ilk kez Bayburt barlarından farklı olarak Ege yöresine ait ’Zeybek’ oyunuyla tanıştılar. İlklerin yaşandığı günde Şehit Nevzat Kaya İlkokulunda ilk defa organize edilen ’Stilize Halk Oyunları’ ise gösteriyi izleyenlerden büyük alkış topladı. 23 Nisan programı, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı. Daha sonra günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapıldı, kahramanlık şiirleri okundu. Ardından kız ve erkek öğrenciler Bayburt barları oynayıp, hünerlerini sergilediler. Gösteri sırası daha sonra minik efelere geldi. Minik efeler, ilk kez zeybek oyunu oynayıp, Bayburt’ta Ege rüzgarı estirdiler. İlk defa oynanan zeybek oyunu, gösteriyi izleyenlerin büyük beğenisini topladı. Programın sonunda, stilize halk oyunları gösterisi sergilendi. Toplu oynanan, genellikle düz dizi ya da yarım ay biçiminde, oyuncuların birbirlerine tutunarak oynadıkları barlardan farklı olarak Türk halk oyunları müziklerinden, giysilerinden faydalanılarak özgün figürlerle sergilenen stilize halk oyunları başarılı bir şekilde öğrenciler tarafından icra edildi. Stilize halk oyunlarına ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşayan Şehit Nevzat Kaya İlkokulu Müdürü Nail Eraslan, "Stilize halk oyunları ekibi gösterisi ilimizde ilk defa okulumuzda yapıldı. Bu halk oyunları gösterisine ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduk" dedi. Uzun yıllardır Bayburt’ta halk oyunları eğitmeni olan İbrahim Özdemir, bir ilki gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını ifade ederek, "Uzun yıllardır Bayburt folkloru, Bayburt kültürü ve edebiyatıyla ilgileniyorum. Bizim bölgemizde, yöremizde stilize halk oyunları bu zamana kadar denenmemişti. Biz de Bayburt yöresi sahne düzenlenmesi çalışmasını yaptık. Olabileceğini düşünüyorduk, iddialıydık ve şükürler olsun gerçekleştirdik. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü destekleriyle, katkılarıyla bu işe koyulduk. Şehit Nevzat İlkokulunda bunu gerçekleştirdik ve başarılı olduk. Bu çalışmanın gelecek nesillere umut olacağını, yol gösterici olacağını tahmin ediyorum. Stilize halk oyunları çalışmasında, Bayburt türkülerine figürler yazdık. Herkesin bildiği gibi bizim oyunlarımız el ele tutularak oynanıyor. Çalışmamızda türkülerimize figürler yazarak, yeni figürler ekleyerek türkülerimizi Türk Halk Oyunlarına kazandırdık. Emeği geçenlere teşekkür ederiz. Bu çalışmada Halk Eğitim Merkezi müdürümüzün, Şehit Nevzat Kaya İlkokulu müdürümüzün ve öğrenci velilerimizin çok büyük katkıları oldu. Okul çalışanlarımızın yine çok büyük emekleri oldu, her gün evlerine bir saat geç gittiler. Başarılı olduk diye düşünüyorum, izleyicinin ilk intibası bizler için önemliydi onlardan da çok iyi tepkiler aldık. İnşallah bundan sonra Bayburt’un her okulunda, her yerinde bu stilize halk oyunları çalışmaları devam eder, Bayburt şehrimiz sahne düzenlemesi dalında halk oyunları gösterisi kazanmış olur" sözlerini kullandı.