GÜNDEM - 03 Ocak 2018 Çarşamba 02:49

Avrupa Birliği Uzmanı Dr. Baydarol, “Kıbrıs’ın stratejik önemi artarak devam ediyor”

A
A
A
Avrupa Birliği Uzmanı Dr. Baydarol, “Kıbrıs’ın stratejik önemi artarak devam ediyor”

Avrupa Birliği Uzmanı Dr. Can Baydarol ,“Dünyadaki belirsizlikler paradigmasi içinde Kıbrıs’ın stratejik önemi artarak devam ediyor” dedi.

Yakın Doğu Enstitüsü Güvenlik Akademisi'nde Türkiye-AB ilişkileri çerçevesinde KKTC Güvenliği Masaya Yatırıldı . Güvenlik Akademisi Sertifika Programı kapsamında Avrupa Birliği Uzmanı Dr. Can Baydarol “Almanya ve Fransa Odaklı Olarak Türkiye-AB Güvenlik İlişkilerinin KKTC'ye Olası Etkileri" başlıklı bir seminer verdi.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre güvenlik kavramının ve uygulamalarının farklı boyutları bağlamında Türkiye –Avrupa Birliği güvenlik ilişkilerinin ve bu ilişkilerin Kıbrıs’ın güvenliğine etkilerinin değerlendirildiği seminer Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi B-101No’lu seminer salonunda gerçekleştirildi.

Dr. Can Baydarol: “Stratejik faktörlerin getirdiği durumda Kıbrıs önemini taşımaya devam ediyor”

Kuzey Kıbrıs ve Avrupa Birliği ilişkilerini irdeleyen AB uzmanı Dr. Can Baydarol “Alt alta sıraladığınızda içinde yaşadığımız paradigma tam bir belirsizlikler paradigması. Tarihte üç tane dönüm noktası var. Birincisi 4-11 Şubat 1945’te Yalta konferansı ile dünyanın paylaşımı, Soğuk Savaş ve ona göre rollerin paylaşımı. İkincisi 8-9 kasım 1989 Berlin Duvarı’nın yıkılışı bambaşka bir paradigma ve sonra 11 Eylül 2001 İkiz Kulelerin saldırısı yine bambaşka bir paradigma. Şu anda yine bambaşka bir paradigma var 16 Mayıs 1916 Sykes- Picot Anlaşması darmadağın olmuş vaziyette. Dolayısıyla her paradigma değiştiğinde aktörler ve roller değişiyor. Ortadoğu’da bu sefer başka bir durum var. Kıbrıs stratejik özelliği açısından tüm bunların ortasında maliyetsiz bir uçak gemisi gibi. 200.000 tane çılgın Türk’le 600.000 tane zırdeli Rum aynı adada toplanıp Hint Okyanusu’na bırakılsa kimsenin umurunda olmazdı ama stratejik faktörlerin getirdiği durumda Kıbrıs önemini taşımaya devam ediyor. Devam ederken Kuzey Kıbrıs ile ilgili olarak Amerika için Türkiye ile ilişkiler ne anlam ifade ediyor, Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkiler ne oluyor, Rum kesiminin stratejik önemi daha fazla mı ortaya çıkıyor yoksa Kuzey Kıbrıs hala o önemde mi bütün bunlara bakmak gerekiyor çünkü bir tarafta değişen dünya koşulları var, diğer tarafta da sabit coğrafya var, bu ikisinin aynı anda düşünülüp değerlendirilmesi gerekiyor” dedi.

Baydarol: “Avrupa Birliği reel politik karşısında ezilmiş durumda”

Değerlendirmelerinde Kuzey Kıbrıs ve Türkiye ile olan ilişkisi üzerinden Avrupa Birliği’nin geleceğine ve Akdeniz güvenliği konusundaki inandırıcılığına vurgu yapan Dr. Can Baydarol “Maastricht Anlaşması yürürlüğe girdiği gün herkes Avrupa Birliği diye bir şeyin ortaya çıktığını ve bu birliğin de temel taşlarından bir tanesinin ortak dış politika ve güvenlik politikası olduğunu söyler hale geldi. Maastricht Anlaşması yürürlüğe girdiği gün aslında birlik olunmadı, yalnızca Avrupa Birliği’ne gitme hedefi ortaya kondu. Ortak Dış Politika ve Güvenlik Politikası denilen ayak da yine 2000’lerin başında çok hararetli tartışmalara neden oldu. Avrupa, önce savunma ve güvenlik kimliği meselesini tartışıyordu, sonra Avrupa’nın yapmaya çalıştığının Amerikan silahlarını ve Türk askerlerini kullanıp kendilerinin karar masasında olduğu bir sistem olduğu anlaşıldı ve dolayısıyla Avrupa Birliği’nin bu anlamda hegemonik dünya gücü olamayacağı net bir şekilde ortaya çıktı. AB sert güç olmak noktasında ilerleyemeyince, yumuşak güç olma noktasına geldi. Orada da yine 2000’lerin başında çok tartışılan ve hala da tartışılması gereken ünlü Kopenhag Kriterleri ortaya çıktı. Bu kapsamda daha çok demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü azınlık hakları tartışıldı. Bugünkü konjonktürde dış politikadaki bir numaralı öğretimiz olan gerçekler aslında hayaller üstüne yazılmak üzerine. Yani şu anda reel politik var. Demokrasi çok güzel ama bir tarafta da gerçekler var Avrupa Birliği de o gerçekler karşısında ezilmiş durumda. AB bir tarafta demokrasi, insan hakları diyor, öbür tarafta Suriyeli mülteci konusunda yapmadığını bırakmıyor. O zaman inandırıcılığını yitirmeye başlayan bir Avrupa var ve inandırıcılığını en çok yitirdiği yer o yumuşak güç olma noktasında Türkiye karşıtı takındığı tutumdur. AB sırf bir Hristiyanlar kulübü olmadığının mesajını verme fırsatını ıskaladı. Annan Planı’nı kabul eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafı dışarıda, barış için atılan adımı reddeden içerde. Bu imajı verdiğiniz andan itibaren inandırıcılığınız ortadan kalkıyor” dedi.

Baydarol: “Avrupa’nın Türkiye’yi reel politik nedenlerle dışarı atması söz konusu olamaz”

Konuşmasında Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin geleceğine yönelik değerlendirmelerde de bulunan Baydarol “Avrupa’nın Türkiye’yi reel politik nedenlerle dışarı atması söz konusu olamaz. Türkiye bu noktadaki oyunculuğunu sürdürecek ama arada gerilim çok artacak, arada tansiyon düşecek. Şimdi o tansiyon düşüyor gibi. Olasılıklar arasında mevcut durumun aynen devamına iş eviriliyor gibi görünüyor. İkinci olasılık müzakerelerin en kötü senaryo olarak siyasi gerekçelerle askıya alınması. İlişkiler siyasi olarak askıya alındığı zaman tekrar müzakerelere geri dönmek için oy birliği gerekecek ki o da imkansız. Üçüncü olasılık ilişkileri teknik olarak askıya alma, yani Avrupa Komisyonu zehir zemberek bir rapor hazırlayacak ve bu koşullarda teknik olarak müzakerelere devam şansımız yoktur diyecek ondan sonra önümüzdeki yıllarda Türkiye iyi oldu müzakerelere tekrar başlayalım diyecek, o yüzden siyasi müdahalenin dışında bir askıya alma senaryosu vardı. Şimdi ne olacağı İlerleme Raporu olmadığı için tam yorumlanamıyor ama son bir iki haftadır işler biraz yumuşuyor" diye konuştu.

Konuşmanın sonunda Dr.Can Baydarol'a Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şenol Bektaş ve Yakın Doğu Üniversitesi Yakın Doğu Enstitüsü Müdür Yardımcısı Yrd.Doç. Dr. Mert Baştaş tarafından teşekkür belgesi takdim edildi.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul A Milli Kadın Hentbol Takımı’nın EURO 2024’teki rakipleri belli oldu EHF Avrupa Şampiyonası’nda ilk kez mücadele etme hakkı kazanan A Milli Kadın Hentbol Takımı’nın rakipleri bugün çekilen kura ile belli oldu. Viyana’daki EHF merkezinde yapılan kura çekimi sonucu Türkiye, A Grubu’nda İsveç, Macaristan ve Kuzey Makedonya ile eşleşti. Kura çekim törenine katılan Türkiye Hentbol Federasyonu Başkanı Uğur Kılıç, kura sonrası yaptığı değerlendirmede, "Kura çekildi, top artık kızlarda. Son topa kadar mücadele edeceğiz ve tarihimizde ilk defa katıldığımız Avrupa Şampiyonası finallerinde iz bırakmak için maçlarımıza çıkacağız. Takımımıza güveniyorum" dedi. EHF 2024 Kadınlar Avrupa Şampiyonası, üç ülkedeki dört şehirde (Avusturya, Macaristan ve İsviçre), 28 Kasım-15 Aralık 2024 tarihleri arasında oynanacak. En büyük katılımlı Avrupa Şampiyonası olacak turnuvada 24 takım kupayı kaldırmak için mücadele edecek. Ön tur, Basel (İsviçre), Innsbruck (Avusturya) ve Debrecen’de (Macaristan) gerçekleştirileceği EURO 24’te, ana tur Viyana (Avusturya) ve Debrecen’de oynanacak. Final maçı ise 10.000 seyirci kapasiteli Viyana’nın Wiener Stadthalle’de oynanacak. EHF EURO 2024 logosu ise turnuvaya ev sahipliği yapan üç ülke bayrağının (kırmızı, yeşil ve beyaz) renklerini hentbolun dinamik hareketiyle birleştirerek yansıtıyor. EURO 2024 grupları şöyle oluştu: A Grubu: İsveç, Macaristan, Kuzey Makedonya, Türkiye B Grubu: Karadağ, Romanya, Sırbistan, Çekya C Grubu: Fransa, İspanya, Polonya ,Portekiz D Grubu: Danimarka, İsviçre, Hırvatistan, Faroe Adaları E Grubu: Norveç, Avusturya, Slovenya, Slovakya F Grubu: Hollanda, Almanya, İzlanda, Ukrayna
Ankara TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu ilk toplantısını gerçekleştirdi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu ilk toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda AK Parti Antalya Milletvekili Atay Uslu komisyon başkanlığına seçildi. Erzincan’ın İliç ilçesindeki maden ocağında meydana gelen toprak kaymasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, ilk toplantısını yaptı. Toplantıda komisyonun başkanlığına AK Parti Antalya Milletvekili Atay Uslu seçildi. Komisyon başkanvekilliğine AK Parti Bolu Milletvekili Yüksel Coşkunyürek, komisyon sözcülüğüne MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, katip üyeliğe ise CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül seçildi. Uslu, komisyon başkanı seçilmesinin ardından yaptığı konuşmada, İliç’te yaşanan kazanın Türk milletini derinden üzdüğünü, halen toprak altında bulunan 8 işçiye bir an önce ulaşılmasını temenni ettiklerini söyledi. Kaza anında 10 milyon metreküpten fazla toprak kütlesinin kaydığına dikkati çeken Uslu, işçilerin kurtarılması için olayın ilk anından itibaren tüm kurum ve kuruluşların çalışmaya başladığını, heyelan riski nedeniyle bir süre ara verilen arama kurtarma çalışmalarının halihazırda 24 saat boyunca sürdürüldüğünü belirtti. Uslu, kaza sonrası toprakta, havada, suda kirlenme konusunda spekülasyonlar olduğunu ancak ilgili bakanlıkların gerekli kontrollerde şu ana kadar bir olumsuzluğa rastlanmadığını açıkladığını vurguladı. "Bu tür kazaların olmaması hem de bu kazadaki sorumluların cezalandırılması ve ihmallerin ortaya çıkarılması için güzel bir rapor düzenleyeceğiz" Araştırma komisyonunun Mecliste grubu bulunan tüm partilerin ortak kararıyla kurulduğunun altını çizen Uslu, şunları kaydetti: "Bu komisyonu birlikte kurduk, birlikte çalışacağız. Başkanlığı ben üstlendim ama buradaki her bir arkadaşımız başkandır. Herkes fikrini, talebini, düşüncesini rahatlıkla dile getirebilir. Hep birlikte bu sürecin onarılması ve bundan sonra bu tür kazaların önlenmesi için ne yapılması gerekiyorsa çalışacağız. Milletimizin bize verdiği yükümlülüğü sonuna kadar yerine getireceğiz. Çalışacağız, dinleyeceğiz, yerinde incelemeler yapacağız ve hem bundan sonra bu tür kazaların olmaması hem de bu kazadaki sorumluların cezalandırılması ve ihmallerin ortaya çıkarılması için güzel bir rapor düzenleyeceğiz."
Bolu Gölcük’te bungalovların kiralanması krizi belediye meclisine yansıdı: Gölcük Platformu meclisi bastı Bolu’da Gölcük Tabiat Parkı sınırları içerisinde Bolu Belediyesi tarafından yaptırılan 25 adet bungalovun kiraya verilmesi kararının çıkmasının beklenildiği Bolu Belediyesi Meclisi toplantısına Gölcük Platformu Üyeleri damga vurdu. Şehir merkezine 13 kilometre uzaklıkta olan ve her yıl yaklaşık 1 milyon kişinin ziyaret ettiği Gölcük Tabiat Parkı’na 19 odalı dağ köşkü ile 25 bungalov yapımı ve göl gazinosunun özel işletmeye verilmesi için 19 Aralık 2017’de Bolu Belediyesi Meclis Salonu’nda ihale yapıldı. Bolu Belediyesi tarafından 2018 yılında 7 milyon TL harcanarak, 25 bungalov ev yapıldı. Gölcük Platformu, doğanın yapısının bozulacağı gerekçesiyle dava açtı. 2019 yılında Bolu İdare Mahkemesi projeyi iptal etti. Danıştay, Şubat ayında, proje için verilen iptal kararını bozdu. Projenin tekrar onaylanmasıyla, bungalovların kiralama hakkı Bolu Belediyesine geçti. Bolu Belediye Meclisi Nisan Ayı 2’nci birleşiminde, bungalovların 17 yıllığına kiralanması için hazırlanan gündem maddesi görüşüldü. Tanju Özcan’ı protesto etmeye eşi de geldi Meclis toplantısı öncesinde bungalov evlerin kullanılmasına karşı çıkan Gölcük Platformu, Bolu Belediyesi önünde eylem yaptı. Belediye meclisi başlamadan önce Gölcük Platformu üyeleri meclis salonunu bastı. Oturumun başlamasıyla birlikte Gölcük Platformu üyelerinin slogan ve alkışlı protestoları devam etti. Protesto edenlerin arasından Tanju Özcan’ın eşi Meral Özcan da yer aldı. Gölcük Platformu üyeleri meclis salonundayken gündem maddesi oylamaya sunuldu. Oy birliği ile kararın yeniden Komisyona havale edilmesine karar verildi. "Ben de seni protesto ediyorum, bu akşam eve geç geleceğim" Eşinin kendisini protesto etmesi hakkında konuşan Tanju Özcan, “Bir Belediye Başkanının eşi tarafından protesto edildiği bir olay yaşadık. Bir taraftan demokrasi açısından mutlu oldum. Karı koca aynı düşünmek zorunda değil. Gerçi ben de seni protesto ediyorum, bu akşam eve geç geleceğim. O nasıl demokratik hakkını kullanıyorsa, ben de demokratik hakkımı kullanacağım” sözlerini kullanarak salonda gülüşmelere neden oldu.