DÜNYA - 22 Mart 2016 Salı 21:00

Avrupa Konseyi'nde Türk başkandan terör dersi

A
A
A
Avrupa Konseyi'nde Türk başkandan terör dersi

Terörle mücadele konusunda Avrupalıların gösterdiği samimiyetsizlik, Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Kongresi'nde konuşan Bursa Belediyeler Birliği ve Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar tarafından Avrupalı yetkililere ders niteliğinde ifadelerle aktarıldı.

Başkan Dündar, Avrupalıların Paris saldırılarından sonra gösterdiği tavrı Ankara ve İstanbul saldırılarından sonra göstermediğini ifade ederken, "Bugünkü Brüksel saldırısı terörle mücadelede daha kararlılık gösterilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Bugünkü Brüksel saldırısı ve Türkiye'de son dönemlerde yaşanan saldırıları kınamak istiyorum" dedi.  Fransa'nın Strasbourg Kenti'ndeki Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Kongresi'nin 30.oturumunda göç ve mülteci sorunu konusunda Bursa Belediyeler Birliği Başkanı Mustafa Dündar bir sunum yaptı. Sunuma başlarken, Brüksel'deki saldırıları kınayan Başkan Dündar, Avrupalı meslektaşlarına yüklenerek, "Bugün Brüksel'de ve Türkiye'de son dönemlerde yaşanan terör olaylarını kınamak istiyorum. Gerek Avrupa'da, gerek Ankara ve İstanbul'da onlarca insanın yaşamına mal olan saldırılar sadece ülkemize değil tüm insanlığa ve değerlerimize yapılmıştır. Ancak ne Ankara ne de İstanbul saldırıları uluslararası camiada gerekli yankıyı bulmamıştır, bir tepkiye neden olmamıştır. İçinde bulunduğumuz hassas dönemde siz Avrupalı dostlarımızı Paris'teki saldırılardan sonra ortaya konan tavrı Türkiye'deki saldırılara da gösterilmesi gerekirdi. Ancak böyle bir tavırla terörün gelecekte sizin ülkenizi de tehdit etmeyeceği garanti olmayan uluslararası terörle mücadelede daha kararlılıkla sürdürülebilirdi. Bugünkü Brüksel saldırısı bunu göstermiştir" diye konuştu.  Avrupa Konseyi'ndeki temaslara Başkan Mustafa Dündar'ın yanısıra, birliğin üyesi olan İnegöl, Mustafakemalpaşa, Mudanya, Yenişehir, Orhaneli, Keles Belediye Başkanları ve CHP ve MHP'li meclis üyeleri de katıldı. 

Fransa’nın Strasbourg şehrindeki toplantıda göç ve mülteci sorununu dile getiren Bursa Belediyeler Birliği ve Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar,  Zorunlu göçlerin hem toplumsal hem de ekonomik dengeleri etkilediği için istenmediğini belirten Dündar, ancak savaşların ve baskıların kitlesel göçleri zorunlu kıldığına dikkat çekti. Ekonomiyi ve istihdamı destekleyen göçün ise bütün ülkelerin tercihi olduğunu belirten Dündar, II. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insanlık dramının Türkiye sınırlarında yaşandığına dikkat çekti. Dündar, “Daha önce Irak’ta yaşanan, 2011 yılından itibaren de Suriye’de var olan, kimin kiminle savaştığı belli olmayan acımasız bir savaş var. Bu savaşta 250 binden fazla kişi hayatını kaybetti. 8 milyon insan Suriye’den kaçmak zorunda kaldı. Bu kaçış bugün, dünyanın çözülmesi gereken en önemli gündem maddelerinden biri haline geldi. Bugün karşı karşıya olduğumuz göçün asıl sebebi savaştır. Savaşın durdurulması, barışın tesisi için herkesin elini taşın altına koyması gerekmektedir” dedi.

“TÜRKİYE HER ZAMAN MAZLUMLARIN YANINDA OLMUŞTUR”
Türkiye’nin stratejik ve coğrafi konumu itibari ile tarih boyunca kitlesel göçlerin nihai durağı olduğunu belirten Başkan Dündar, “Türkiye milyonlarca göçmene ev sahipliği yapmış, bugün de göçmenlere sınırlarını açmıştır. Bunun en önemli sebebi kültürel, ahlaki ve dini değerlerimizin bize zulüm gören insanların yanında olmayı öğretmesidir. 2011 yılından itibaren sınırlarını açan Türkiye, açık kapı politikası, geri göndermeme ve geçici koruma politikaları ile bugün dünyada en fazla mülteci barındıran ülke konumunda olmuştur. Şu anda Türkiye’de bulunan Suriyeli mülteci sayısı 2 milyon 715 bine ulaşmıştır. Ülkelerinden kaçan mültecilerin yüzde 50’si Türkiye’ye sığınmıştır. İstatistiklere göre Türkiye’yi yüzde 25 ile Lübnan, yüzde 12 ile Ürdün takip etmektedir. Mültecilerin yüzde 12’si kamplarda, çadır ve konteyner kentlerde, yüzde 88’i ise kamp dışında yaşıyor” diye konuştu.

“SURİYE GÖÇÜNDEN EN ÇOK ETKİLENEN BURSA OLMUŞTUR”
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Bursa’nın merkez ilçesi olan Osmangazi’nin nüfus olarak Türkiye’deki 56 ilden büyük olduğunu belirten Dündar, “Bursa’nın fethi ile başlayan göç hareketini daha sonra, 1530-1989 yılları arasında Anadolu’dan, Rumeli’den, Kafkasya'dan, Balkanlar’dan, Yunanistan’dan ve Bulgaristan’a kadar birçok yerden göçler takip etmiştir. Tüm bu göçler arasında sanayinin gelişmesi ile birlikte özellikle 1950’den sonra yoğun yaşanan Anadolu’nun kırsalından gelen iç göçler bugünkü Bursa’nın nüfusunu oluşturmuştur. Bursa, bugün de Suriye göçünden de en çok etkilenen şehirlerin başında geliyor. Şu anda resmi kaynaklara göre Türkiye’ye sığınan 2 milyon Suriyeli mülteciden 95 bini Bursa’da yaşıyor. Bu mültecilerin barınma, eğitim, sağlık, iş gibi birçok ihtiyaçlarını yerel yöneticilerin öz kaynakları ve sivil toplum kuruluşlarının destekleriyle sağlıyoruz. Osmangazi Belediyesi olarak göçmenlere aylık ortalama 9 bin ekmek, ikinci el giyecek, ev eşyası mobilya ve para yardımı yapıyoruz. Geçtiğimiz yıl 402 paket erzak, 2 bin 88 adet giysi, 100 bin adet ekmek Bursa’daki göçmenlere dağıtıldı. Yine belediye olarak, başta IHH olmak üzere çeşitli yardım kuruluşları ile birlikte Suriye’ye 265 ton gıda, 2 bin giysinin yanında, soba ve battaniye gibi çeşitli ihtiyaç maddelerinin yanı sıra yardım kuruluşlarının desteği ile 200 bin lira nakdi yardımda bulunduk. Bursa olarak son 3 ayda bu rakam 43 bin 994 kişiye nakdi, 42 bin 232 kişiye de gıda, giyecek, yakacak ve ev eşyası gibi temel ihtiyaç maddelerini olmuştur” şeklinde konuştu.

“KUCAK AÇTIĞIMIZ HER FERDİ TÜRK VATANDAŞI GİBİ AĞIRLIYORUZ”
Osmangazi Belediye Başkanı Dündar, “Geçici koruma altındaki Suriyeli mülteciler, hukuken makul bir süre için Türkiye’de kalma iznine ve üçüncü bir ülke tarafından mülteci olarak kabul edilene kadar geçici sığınma hakkına sahip oluyor. Bu kişilere sağlık, eğitim, iş, sosyal yardım ve hizmetler ile tercümanlık ve benzeri hizmetler sağlanıyor. Bu kapsamda en önemli düzenlemelerden biri, bu kimliğe sahip olan Suriyelilerin belirli iş kollarında çalışma izni alabilmeleridir. Bu, hem mültecilerin haklarının korunması hem de kamu görevlilerinin mültecilerin sorunlarını daha etkili çözebilmeleri açısından büyük önem taşıyor. Geçici koruma kısa vadede sorunun çözülmesi açısından önemli. Ancak göçün doğasında kalıcılık olduğu gerçeğinden hareketle uzun vadede çözümler üzerinde çalışıyoruz. Göçmenlerin iş, sağlık, eğitim, barınma ve diğer temel haklarının korunması için hükümet olarak da yerel yönetimler olarak da projeler geliştiriyoruz. Şu anda ülkemizde 400 bin Suriyeli çalışıyor. Bu durumun getirdiği bazı sorunlar var. Ucuz işçilik, kayıt dışı ekonomi, çocuk işçi çalıştırma ve sosyal sorunlar bunun başında geliyor. Göç çocuklarının eğitim problemleri var. Ülkemizde bulunan 700 bin çocuk okul çağında. Bu çocuklara eğitim olanağı sağlamak için, Milli Eğitim Bakanlığımız çeşitli düzenlemeler yaptı. 300 bine yakın Suriyeli ve Iraklı çocuğun eğitimi için dil sorununu da çözen 9 bin 369 Arap öğretmen eğitim ve öğretim için görevlendirildi. Yine aynı şekilde sağlık hizmetleri ilaç ve aşı gibi hukuki statüleri konusunda hem hükümet olarak hem de yerel yönetimler olarak çözümler üzerinde çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

“SAVAŞTAN KAÇAN EĞİTİM SAHİBİ İNSANLAR, GÜNÜ BİRLİK İŞLERDE ÇALIŞMAK ZORUNDA KALIYOR”
Zorunlu göçün sosyolojik etkilerinin yanı sıra psikolojik boyutu da olduğunu ifade eden Dündar, “Savaştan kaçan, kendi topraklarını terk eden, toprağında eğitimli, meslek sahibi olan doktor, mühendis, avukat gibi birçok insan ülkemizde günübirlik işlerde ayakta kalma mücadelesi veriyor. Dil problemi yaşıyor, adaptasyon sorunu yaşıyor. Mülteciler, yeni şehir hayatına uyum sağlayamama, yerli halk ile kaynaşamama, aşırı yoğunluktan dolayı yeterli barınma imkânı bulamama gibi birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Tüm bu göçlerin doğal sonucu olarak suç artışı, kapkaç gibi adi suçlar, çocuk işçiler, kayıt dışı sokak satıcıları, dilencilik yapan ve barınma sorunu yaşayan nüfusta artış Türkiye’de ve Bursa’da da ortaya çıkıyor. Ama biz Türkiye olarak dünyanın en büyük göçlerinden birini göğüslemeye çalışıyoruz. Türkiye’de 2011 yılından itibaren 200 bin Suriyeli bebek dünyaya geldi. Bu bebekler ya ülkemizde ya da başka ülkelerde büyüyecek. Suriyelilerin geri dönmeleri, ülkelerinde barışın ve huzurun sağlanması kısa vadede temenni olarak görünüyor. Bu nedenle bizler ülkeler olarak politikalarımızı ‘dönmemeleri’ üzerine oluşturmalı, kalıcı önlemler üzerinde çalışmalıyız” dedi.

“BUGÜNKÜ GÖÇÜN TEK SEBEBİ SAVAŞTIR”
Türkiye’nin bu kucaklayıcı tavrı ne yazık ki Avrupa ülkelerinden yeterince destek görmediğine dikkat çeken Dündar, “Avrupa’nın genel fikri, ‘doğu kapısını açık tutun, ancak batı kapısı kapalı olsun, bize gelmesinler’ olarak görünüyor. Bu politikalar yüzünden denizlerde, göç yolunda aklımıza bile gelmeyen, gördüğümüzde dehşete düştüğümüz dramlara şahit olduk. Dünya, her gün açık denizlerde botların battığı, küçük bedenlerin kıyılara vurduğu, Ege ve Akdeniz’in insan mezarlığına dönüştüğü, insan tacirlerinin çoğaldığı, ülkelerin bunu önleyecek hiçbir adım atmadığı bir insanlık ayıbı yaşıyor. Bugün yaşadığımız göç, görmezden gelerek, yok sayarak ya da sorunu dondurarak çözeceğimiz bir konu değildir. Bu politikanın değişmesi için uluslararası işbirlikleri geliştirilmelidir. Göç çocukları ve kadınlar öncelikli konulardır. Eğitim, dil, barınma, sağlık ve tüm temel insani ihtiyaçlar öncelikle ele alınmalıdır. Bugün karşı karşıya olduğumuz göçün asıl sebebi savaştır. Savaşın durdurulması, barışın tesisi için herkesin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Bu destek, sadece sığınmacılara çözüm için değil insanlık adına önemlidir. İnsanları ayrıştıran değil birleştiren bir işbirliği, göçün getirdiği sorunları en aza indirecektir. Bu hali ile şekillenen göç ülkeler arası dostluğu pekiştiren ortak tarih oluşturan önemli bir araç olacaktır” şeklinde sözlerine son verdi.

BAŞKAN DÜNDAR KONSEY BAŞKANINI ZİYARET ETTİ
Başkan Mustafa Dündar, sunumu öncesi Avrupa Konsey Yerel Yönetimler Kongresi Başkanı Jean Claude Frecon'u makamında ziyaret etti. Ziyarete Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetim Kongresi Başkan Yardımcısı Gaye Doğanoğlu ile diğer Türk Belediye Başkanları da katıldılar. Ziyaretin anısına Başkan Dündar Frecon'a Ulucami'nin resmedildiği bir çini tabak hediye etti.  

İHSAN ALTIKARDEŞ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep’te esrarengiz patlama sesi korku ve paniğe neden oldu Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde şiddetli bir patlama sesi duyuldu. Bölgede yaşayan vatandaşları tedirgin eden patlama sesi ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatılırken boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durulduğu öğrenildi. Olay, Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde meydana geldi. İddiaya göre, özellikle bölgedeki kırsal Gökçeli Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlar bir anda çok yüksek bir patlama sesi duydu. Duydukları sesle korku ve panik yaşayan vatandaşlar 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarda bulundu. İhbar üzerine sesin duyulduğu bölgelere jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Ölen ya da yaralanan kimsenin olmadığı olay sonrası patlama sesinin kaynağı ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatıldı. Olayla ilgili çalışma yapan ekiplerin boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durduğu öğrenildi. Korku ve panik yaşayan vatandaşlar o anları anlattı Yaşadıkları korku ve paniği anlatan Çapan Köse ve Adil Yılmaz isimli vatandaşlar, önce kısa süreli keskin bir ışık gördüklerini sonrasında ise şiddetli bir patlama sesiyle irkildiklerini söyledi. Vatandaşlar, Suriye’ye yakın olduklarını ve oradan bir şey düşme ihtimalinin akıllarına geldiğini de ifade etti. Konu ile ilgili geniş çaplı soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
Ankara Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" sergisi Kültür Bakanlığı desteğiyle açıldı Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" isimli resim ve heykel sergisi Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ile Cumhuriyet Müzesi bünyesinde yer alan Sığınak Kültür Sanat’ta açıldı. Gazeteci Hande Fırat’ın “Devriamber” isimli sergisinin açılışı Ankara’da gerçekleştirildi. Sergiye, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, eski TBMM Başkanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, Dışişleri Bakanı Başdanışmanı Nuh Yılmaz, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören Oktay ve çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise serginin açılışı için mesaj gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajını serginin açılışında gazeteci Hande Fırat okudu. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında, "Basın ve sanat dünyamızın değerli temsilcileri, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Basınımızın önemli isimlerinden Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sayın Hande Fırat’ın kendi ifadesiyle ’çınarlarını kaybedip kendileri çınara dönen kadınların hikayesini’ anlattığı resim ve heykel sergisinin başarılı geçmesini temenni ediyorum. Başarılı gazeteci kimliğinin yanı sıra, bu sergi vesilesiyle sanatçı yönünü de öğrenme fırsatı bulduğumuz Sayın Hande Fırat’ı tebrik ediyor, kendisine hem meslek hem de sanat hayatında muvaffakiyetler diliyorum. Sizlerin şahsında basın ve sanat camiamızın tüm mensuplarını, sergiye ilgi gösteren tüm sanatseverleri bir kez daha yürekten selamlıyorum” ifadelerine yer verildi. "Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" Fırat, serginin açılışı için Kültür ve Turizm Bakanlığının tüm personeline ve sergiyi açarken kendisine destek olan arkadaşlarına teşekkür etti. Hande Fırat, "Bu sergi, babalarını kaybeden tüm kız çocukları, tüm erkek çocukları ama özellikle kız çocuklarına atfen yapılmıştır. Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" dedi. Devrialem sergisinin farklı bir anlamı olduğunu belirten Bakan Ersoy, "Bir toplumun zenginliği, kültür ve sanatının derinliği ile ölçülüyor. Kültür ve sanat toplumda ne kadar yerleştiyse, toplumda ne kadar kabul gördüyse, o toplumda kültür ve sanat ne kadar iyi üretilebiliyorsa aslında toplum o derece zengin algılanıyor. O açıdan da biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kültür ve sanatı her yönüyle desteklemeyi görev addediyoruz. Sadece sanat üretimi değil, vatandaşlarımızın kültür ve sanata rahat erişimi de çok çok önemli" şeklinde konuştu. Kültür Yolu Festivalleri ile vatandaşların kültür ve sanata rahat ve kolay erişmesini amaçladıklarını belirten Ersoy, "Vatandaşın sanata erişimi yeterli değil. O yüzden kültür ve sanat üretimini artırmak istiyoruz. Kültür sanatın toplumun sadece bir kesiminin ilgilendiği bir etkinlik olmasının dışına çıkmasını, toplumun her kesimlerinin eriştiği bir alan olması için çabalıyoruz. Bu sergide anlamlı bulduğumuz, toplumda bilinirliği yüksek, toplumda yer etmiş kişilerin kültür sanat üretimindeki katkıları, kültür ve sanat üretiminde pay sahibi olmaları aslında sanatın popülaritesini artırıyor" ifadelerini kullandı. Serginin anlamının önemli olduğunu belirten Bakan Ersoy, “Serginizin anlamı da çok önemli. Ben de babamı kaybettim ama sizin gibi genç yaşta kaybetmedim. Genç kızlarımızın 18 yaşına girmeden önce babalarını kaybetmesinin nasıl bir duygu olduğunu, nasıl omuzlara yük getirdiğini kısmen de olsa anlayabiliyorum” diye konuştu. Sergide, tuval üzerine çeşitli malzemeler kullanılarak yapılan tablo ve heykellerden oluşan 40 eser sergileniyor. Sergi 25 Mayıs’a kadar açık olacak.
Bayburt Bayburt’ta 4 kişinin yaralandığı trafik kazası güvenlik kamerasına yansıdı Bayburt’ta iki otomobilin çarpıştığı ve 4 kişinin yaralandığı trafik kazası, güvenlik kamerasına yansıdı. Kaza, Bayburt merkez Tuzcuzade Mahallesi, Sıla Kent Konutları önünde meydana geldi. Kazada ikisi sürücü olmak üzere toplam 4 kişi yaralandı. Camları, aynaları paramparça olan, kaput kısmı tamamen hurdaya dönen iki aracın karıştığı kaza ise etrafta bulunan iş yeri güvenlik kameralarına yansıdı. Bayburt merkez Köprülü Kavşak yönüne seyir halinde bulunan 69 AG 003 plakalı otomobil, şehir merkezi istikametine gelen 69 AS 030 plakalı otomobile dönüş yaptığı esnada çarptı. Çarpmanın etkisiyle yoldan çıkan otomobil etrafta marketin, evlerin bulunduğu yola devrildi. 69 AS 030 plakalı otomobil içerisinde bulunan 1’i sürücü 3 kişi, 69 AG 003 plakalı otomobildeki sürücü yaralandı. Market çalışanlarının ve etraftan geçen vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Devrilen otomobilde sıkışan bir kişi ve diğer 2 yaralı araçtan çıkarıldı, sağlık ekiplerince yaralılara ilk müdahaleleri olay yerinde yapıldı. Yaralılar ambulanslarla Bayburt Devlet Hastanesine tedavileri yapılmak üzere götürüldü. Hurdaya dönen otomobil, olay yerine çağrılan çekici yardımıyla yoldan kaldırıldı. İş yeri güvenlik kameraları tarafından saniye saniye kaydedilen görüntülerde, anayoldan gelen 69 AG 003 plakalı kırmızı aracın, hatalı dönüş yapan 69 AS 030 plakalı araca sert bir şekilde çarptığı görüldü.
Erzincan Erzincan’da tarım bölümü öğrencileri hem öğreniyor, hem üretiyor Erzincan’da meslek lisesi öğrencileri okulun bahçesindeki serada fide yetiştiriciliği yaparak hem öğreniyor hem de ekonomiye katkı sunuyor. Tarım bölümü öğrencileri, serada teorik eğitimlerini uygulama fırsatı buluyor. Erzincan İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nün destekleri ile kurulan seralarda sebze fidesi üretim faaliyeti 2020 yılında başlayarak Tarım Alanı öğretmen ve öğrencileri tarafından kurulduğu yıl 30 bin sebze fidesi üretimi gerçekleştirildi. 2021 yılında Covid-19 nedeniyle uzaktan eğitim yapıldığı için, sebze ve aromatik bitki fidesi üretim faaliyetleri öğrencilerin okulda olmaması nedeniyle Tarım Alanı öğretmenleri tarafından yapıldı. Okul serasının üretim kapasitesi, pandemi olmasına rağmen, 2021 yılında iki katına çıkarılarak 60 bin adet fideye ulaştı. 2022 yılında ise mevcut serada tam kapasiteye ulaşılarak 90 bin sebze ve aromatik bitki fidesi üretildi. 2023 yılında da serada 95 bin fide üretimi yapıldı. Bu sene ise 110 bin fide üretimi yapıldı. Serada, domates, biber, hıyar, kabak, kavun, karpuz, lahana, patlıcan ve 3 cins aromatik bitki olarak reyhan, kekik, fesleğen üretimi olmak üzere toplamda 35 farklı tür fide üretimi yapılıyor. Üretimde yerelde halkın lezzet olarak en çok tercih ettiği ata tohumları kullanılmaya özen gösterilirken, ticari anlamda üretim yapmak isteyenler için yüksek verimli hibrit türlerin de üretimi gerçekleştiriliyor. Kullanılan tohumların genelde ata tohumu olması, üretilen fidelerin piyasa fiyatlarına nispeten en az yüzde 30 daha ucuz olması, hastalıklara dayanıklı olmaları, çeşitlerin doğru olarak verilmesi, ticari olarak üretim yapan üreticiler için ise yüksek verimli hibrit türlerin de olması gibi nedenlerden dolayı vatandaşlardan oldukça rağbet görüyor. Erzincan Gül Celal Toraman Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 11. sınıf öğrencisi Tuba Bakartepe, “Biz derste gördüğümüz teorik işlemleri serada uygulayabiliyoruz. Serada fidelerimizi yetiştiriyoruz. İlaçlaması, gübrelemesi, sulaması hep bizim elimizden geçiyor. Organik gübreyle kendimizin yetiştirdiği fideleri halkımıza sunuyoruz.” dedi. Erzincan Gül Celal Toraman Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Başyardımcısı Abdullah Çiftçi’de, “Okulumuzun üretim üssü olan seramızdayız. Bu serada öğretmen ve öğrencilerimizle 100 binin üzerinde fide üretilmiş durumda. Kullanılan tohumların genelinin ata tohumu olması, üretilen fidelerin piyasa fiyatlarına nispeten en az yüzde 20 daha ucuz olması, hastalıklara dayanıklı olmaları, çeşitlerin doğru olarak verilmesi, ticari olarak üretim yapan üreticilerimiz için ise yüksek verimli hibrit türlerin de olması gibi nedenlerden dolayı halkımızın talebi fazla olmaktadır. Ayrıca üretilen fideler sosyal projeler dahilinde ihtiyaçlı ailelere ücretsiz olarak verilerek, öğrencilerimiz nezaretinde söz konusu ailelerin üretim faaliyeti yapmaları ve ailelerin geçimlerine katkı sağlamaları hedeflenmektedir." dedi.