SAĞLIK - 01 Nisan 2015 Çarşamba 15:31

Bahar yorgunluğunun çaresi beslenmede

A
A
A
Bahar yorgunluğunun çaresi beslenmede

Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Özge Akar, bahar aylarında hissedilen yorgunluğun, beslenmeye dikkat ederek azaltılabileceğini söyledi.

Nisan ayına girilmesiyle bahar mevsimi kendini iyiden iyiye hissettirirken, Medical Park Tarsus Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Özge Akar ‘bahar yorgunluğu’na dikkat çekti. Bahar yorgunluğunun nedeninin, havaların ısınmasıyla artan elektrik yükü ve vücut metabolizmasında gerçekleşen değişimler olduğunu kaydeden Akar, “Yaz ayları yaklaşırken vücut şekline uygun olmayan diyet listeleri kullanmak, kaybedilen vitamin ve minerallerin yerine konmaması, hareketsiz yaşam biçimi, aşırı kafein, sigara, alkol ve madde kullanımı gibi etkenler bahar yorgunluğunu artırabiliyor” dedi.

KAHVALTI DESTEĞİ
Fazla karbonhidrat ağırlıklı beslenmenin vücutta uyku ve yorgunluk haline sebep olabildiğini kaydeden Özge Akar, beyaz, rafine edilmiş tahıllar yerine, tam buğdaylı, çavdarlı, yulaflı ve kepekli, rafine edilmemiş tahılların tercih edilmesi gerektiğini vurguladı. Sindirim sisteminin aktive olabilmesi için de sabah yapılacak dengeli bir kahvaltının, metabolizmanın çalışmasını sağlayarak sabah yorgunluğunu atmaya destek olacağını belirten Akar, “Kahvaltıda besleyici ancak hafif yiyecekler tercih etmeli, taze meyve suyu veya taze meyveyi kahvaltıdan eksik etmemeliyiz. Diğer öğünlerde de çok ağır yemekler yerine, sebze, zeytinyağlı ağırlıklı beslenmeliyiz. Kızarmış, kavrulmuş etler yerine, haşlama, ızgara etler tercih etmeliyiz” diye konuştu.

VİTAMİN İHTİYACI ARTIYOR
Baharda vücudun daha çok vitamin ve minerale ihtiyacı olduğunu ifade eden Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Özge Akar şöyle devam etti:
“Özellikle A,B ve C vitaminlerince zengin sebze ve meyveleri tercih etmeliyiz. Bağışıklık sistemimizin güçlenmesi için C vitaminlerince zengin yeşil yapraklı besinler, kırmızı renkli sebze meyveler çok faydalıdır. Yeterli potasyum almak, içinde domates, patates ve kayısıyı bol tüketmekte fayda var. Bahar yorgunluğuna etkisi olabilecek bir başka neden ise D vitamini eksikliğidir. D vitaminin en temel kaynağı güneş ışığıdır. Vücutta D vitamininin en yüksek olduğu dönem Eylül ayı, en düşük olduğu dönemse Mart ayıdır. D vitamini eksikliğinde halsizlik, yorgunluğun yanında sırt ve eklem ağrıları görülebileceği unutulmamalıdır.”

GÜNDE 2,5 LİTRE SU
Özge Akar, canlanmak için en önemli maddelerden birisinin ise fiziksel aktivite olduğunu söyledi. Spor olarak açık havada yapılan hızlı tempolu bir yürüyüş ve sabahları yapılacak 15 dakikalık egzersizlerin güne zinde başlamayı sağlayacağını belirten Akar, “Oluşan sıcaklık farkı, nem kaybı ile ciltte kuruma oluşabilir, bu durumda yeterli sıvı alınmazsa halsizlik, kas krampları, barsak tembelliği ile kendini gösteren bahar yorgunluğu ile karşılaşabiliriz, ayrıca vücut susuz kaldığı için açlık hissimiz de artar. Her gün 2-2,5 lt su tüketilmelidir. Lenf dolaşımımızı düzene koyup, barsak hareketlerimizi kolaylaştıran bitki çaylarını ihmal etmemeliyiz. Ayrı ayrı demlemek zorunuza gidiyorsa metabolizma uyandırıcı ve toksinlerden arındırıcı çay karışımımızı hazırlayabilirsiniz” dedi.

DİYETİSYENDEN ÇAY TARİFİ
Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Özge Akar, metabolizmayı hızlandıran çayın şu şekilde hazırlanabileceğini söyledi:
Malzemeler:
1 elma (kabuklu), 1 limon, 1 tane çubuk tarçın, 5-6 tane karanfil, 3 litre su
Yapılışı:
Elma ve limon yıkanır, kabuklarıyla dörde bölünür. Diğer malzemelerle birlikte bir tencereye alınır. Su 1.5 lt oluncaya yani yarıya ininceye kadar kaynatılır. Yarıya indiğini anlamak için önce 1,5 lt suyu malzemelere ekleyin tenceredeki seviyeye bakın. Tel süzgeçten geçirilerek süzülür. Elma ve limonlar süzme işlemi sırasında iyice ezilmeli.
Bu çay buzdolabında iki gün saklanabiliyor. Yemeklerden bir saat önce, günde üç bardak sıcak veya soğuk olarak içiliyor. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Dünyadaki en ölümcül hastalıktan korunmanın yolu egzersiz Kalp hastalıklarının dünyada en çok ölüm olan hastalıkların başında geldiğini ifade eden Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, kalp rahatsızlığı ile nasıl mücadele edileceğinin bilinmesinin önemli olduğunu, düzenli egzersiz yaparak riskleri azaltmanın mümkün olduğunu söyledi. 12-19 Nisan Kalp Sağlığı Haftasında asıl konunun tedavinin anlatılması değil, kalp rahatsızlığı ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin bilinmesinin daha da önemli olduğunu ifade eden Medicana Konya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, kalp hastalıklarının dünyada ve ülkemizde en çok ölüm nedeni, en çok sekel bırakan hastalık grubunda olduğunu söyledi. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özdemir, “Dolasıyla bu hastalıkla mücadele ederken yapmamız gereken şey, hastaları tedavi etmekten ziyade bu hastalığı engellemek için neler yapabiliriz ona vurgu yapmamız lazım. Çünkü çok yaygın bir hastalık, endemik bir hastalık. Bununla mücadelede başarılı olabilmenin yegane yolu hastalığı önlemekten geçiyor. Bunun için yapmamız gereken en önemli birtakım hususlarımız var. Bizim bunu daha önce de müteaddit tekrarladığımız gibi insanlara anlatmamız lazım. Kendi hazırladığımız bir algoritmamız var. ‘YAŞaSın A, B, C, D, E’ algoritması ile hastalara yaklaşmamız, devamlı bunu hatırda tutmamız açısından önem arz ediyor” dedi. “Kalp hastalıkları daha erken yaşlarda görülmeye başlandı” YAŞaSın A, B, C, D, E’ algoritmasını anlatan, kalp hastalıklarına etki eden faktörleri sıralayan Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, “İlk faktörümüz yaş. Yaş ilerledikçe kalp hastalığı riski artar. Onun için biz diyoruz ki özellikle riskli hastalar 45-50 yaşından sonra mutlaka kalp kontrolünden geçmesi gerekir. Bu da genç yaşta görülmeyecek anlamına gelmez. Çünkü neden, diğer risk faktörleri de arttı ve hastalık daha erken yaşlarda görülmeye başlandı. İkincisi şişmanlık, obezite olarak da tarif edilen kilo artışı. Bu da önemli bir kalp hastalığı için risk faktörüdür. Bunun engellenmesi gerekiyor. Üçüncüsü sigara. Birçok hastalıkta olduğu gibi kalp hastalıklarında da en önde gelen sebeplerden birisidir. Sigara içim sayısıyla paralel olarak artmakla birlikte az sayıda içmekle risk az olur anlamına gelmez, bırakın içmeyi, içilen ortamda bulunmak bile kalp, damar sağlığı açısından ciddi bir risktir. ‘YAŞaSın’daki 3 temel riskimiz bu” şeklinde konuştu. “Diğer risk faktörlerini ortadan kaldırabilirsek genetik riskini düzenleyebiliriz” Birçok faktörün arasında da genetik risklerinde ön plan da olduğunu belirten Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, “A dediğimiz aile öyküsü. Genetik riski bulunan kişilerde kalp hastalığı riski artar. Bu demek değildir ki her hasta yakını ileride hasta olacak anlamına gelmez. Şu açıdan önemli: Eğer biz diğer risk faktörlerini ortadan kaldırabilirsek kişinin genetik riskini düzenleyebiliriz. B basınç, kan basıncı. Kan basıncı da maalesef günümüzde en önde gelen kalp damar sağlığı açısından ciddi, hayatı tehdit eden risk faktörlerinden birisidir. Kendi başına bir hastalık olduğu gibi kalp damar tıkanıklığına etki eden en önemli faktörlerden birisidir. Kan basıncını normal seviyelerde tutmak ki ideal seviye 130/80 mm arasındadır. C ise cinsiyet ve kolesterol. Kolesterol yüksekliği önemli bir faktör. Bu günümüzde çok yaygın bir tartışma olmakla birlikte her kolesterol yüksekliği olan hastaya ilaç başlamak şeklinde değil, bunu öncelikle yaşam tarzında düzeltme olarak kişileri bilinçlendirmek önemli. Cinsiyetteki vurgumuz ise erkekler kadınlara göre daha risk altındadır. Ama menopoz dönemi sonrasında kadınların riski erkeklere eşitlenir” diye konuştu. Sonrasında DD diye niteledikleri diyabet ve diyetle ilgili bilgi veren Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, “Diyabet yani şeker hastalığı eşittir kalp damar hastalığı olarak bilinir. O nedenle diyabetik olan hastaları mutlaka erken tedavi etmek hatta diyabet olmadan bu kişilerin hasta önüne geçmek kalp damar hastalığı açısından yine önem arz eder. Diyet de aynı şekilde kalp damar hastalığı için önemli bir faktör. Önerimiz, sebze meyve ağırlıklı beslenmek. Özellikle 3 beyaz diye tarif ettiğimiz şeker, un ve tuzdan mümkün olduğunca uzak durmak, hayvansal gıdaları yemeyin ama azaltmak tarzında önerimiz. Özellikle zeytinyağı tüketiminin arttırılması bu hususta önem arz eder” ifadelerini kullandı. “Kalp hastalığı riskini azaltmak için çok önemli bir tedavi şansı sunar” Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, son olarak E diye nitelendirdikleri emosyonel stres hakkında ise, "Her ne kadar tek başına bir risk kabul edilmese de ciddi bir tetikleyici faktör. Bazen tek başına hiçbir riski olmayan hastalarda kalp krizine sebep olabilecek bir faktör. Onun için emosyonel stresten kişileri uzak tutmak, bununla ilgili tedavi önerilerini vurgulamak önem arz ediyor. Son olarak ve belki daha önemlisi egzersiz. Hareketsiz yaşam günümüzde yine Türk toplumunda oldukça yaygın olan bir risk faktörüdür. Onun için belki diğer risk faktörlerinin bile hepsini düzeltici etkisi olan, buna mümkün olduğu kadar riayet lazım. Neden, çünkü belki de en etkili, en ucuz ve en zararsız tedavi şeklidir. Önerimiz, kişilerin günde en az 45 dakika yürüyüş, koşu, bisiklet sürmek gibi sporları düzenli her gün yapması. Haftanın beş günü ama ideal olarak her günü yürüyüş en basit uygulayabileceğimiz tedbirlerden birisidir. Biz bunlara ne kadar dikkat eder, bunları ne kadar erken yaşta insanlarımıza anlatırsak ileride kalp hastalığı riskini azaltmak için bize çok önemli bir tedavi şansı sunar” dedi.
İstanbul Arnavutköy’de iki otomobilin çarpıştığı kaza kamerada Arnavutköy’de karşıdan gelen otomobili görmeyen bir sürücüsü, sola doğru dönüş yaptığı sırada kafa kafaya çarpıştı. Kazada 1’i ağır 5 kişi yaralanırken kaza anı güvenlik kamerası tarafından kaydedildi. Kaza, saat 10.00 sıralarında Deliklikaya Mahallesi Kayabaşı Caddesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, 34 NZ 7609 plakalı araç sürücüsü Burahan Gür sola doğru dönerken karşıdan gelen Şeref Seçkin‘in kullandığı 34 GLU 444 plakalı aracı görmemesi üzerine çarpıştı. İhbar üzerine olay yerine polis sağlık ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Kazada, sürücü Burahan Gür, kızı Muhbet T. ve torunu Nisanur T. hafif yaralanırken aynı araçta bulunan Burahan Gür‘ün eşi Güler Gür ağır yaralandı. Kazaya karışan diğer aracın sürücüsü Şeref Seçkin ise hafif şekilde yaralandı. Yaralılar olay yerine gelen ambulanslarla çevrede bulunan hastanelere sevk edildi. Polis ekipleri kaza ile ilgili çalışma başlatırken kaza anı güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi. Kaza sonrasında olay yerine gelen Deliklikaya Mahallesi Muhtarı Mustafa Borçlanmış, “ Burası Deliklikaya Mahallesi’nin girişi burada sık sık kazalar yaşanıyor. Benim bildiğim kadarıyla Burahan ve eşi Güler’in durumunun ağır olduğunu biliyoruz. Burahan abinin kızı ve torunu da araçtaydı. Onların durumu iyi, eşinin durumu ağır hastaneye kaldırıldı. Biz burada kaldık inşallah durumu iyidir. Diğer araçta sadece sürücü vardı durumu iyiydi” dedi.