POLİTİKA - 28 Temmuz 2016 Perşembe 08:40

Bakan Ala: 'Polisin ağır silahları olacak'

A
A
A
Bakan Ala: 'Polisin ağır silahları olacak'

İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Öyle bir düzen kurmalıyız ki, Talat Aydemir’i mezardan çıkarıp ordunun başına getirseniz darbe yapamayacak durumda olması lazım” diye konuştu. Bakan Ala, “Polis kendi kullanacağı kadar ağır silah edilecek. Bir şey olup da olmamış gibi davranmak bizim politikamız değil. Polisin ağır silahları da olacak. Vardı daha önce, 28 Şubat’ta aldılar” dedi.

İçişleri Bakanı Efkan Ala, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan ‘Neler Oluyor’ programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Ala, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

Bakan Ala, 15 Temmuz’da memleketin büyük bir ihanet şebekesinin darbe girişimine şahit olduğunu dile getirdi. Türkiye için çok acı verici bir durumla söz konusu olduğunu söyleyen Ala, “Bin 500 yıllık Türk İslam tarihinde de, ondan önceki dönemlerde de eşine az rastlanır bir ihanet var. Akıl seviyesinin gerçekten çok altında bir rezillik bu. İnsanın bu alçaklığı ifade etmekte zorlanması çok tabii. Hangi kelimeyi kursanız bu alçaklığı tanımlamakta zorlanırsınız. Bu, Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülük. Diğer taraftan bu alçaklığa karşı bütün milletimiz topyekun demokrasiye, kendi iradesine sahip çıktı; her yaştan, her düşünceden, her siyasi görüşten insan sokaktaydı ve tankları, uçakları durdurdu. Diğer taraftan 2002’den beri liderliğini yaptığı bir hareket, Türkiye’yi lig atlatan, az gelişmiş ülkeler içerisinden G-20 içerisine giren bir Türkiye’ye taşıyan bir lider; karizmatik duruşuyla, krizlere karşı milletin beklediği bir duruşla meseleye vaziyet etti. Medyamız da meseleyi oradan çıkardı yani Türkiye’yi düşürmek istedikleri yere düşürmedi. Milletiyle beraber başkomutan, lider olarak; başbakan yine aynı şekilde durdu. Siyasi parti genel başkanları her şeyi bir kenara bırakarak, memleket meselesi olunca nasıl bir araya gelineceğini, darbelerle karşı durulabileceğini gösteren çok iyi bir duruş sergiledi. Türk medyası dünya tarihine altın harflerle yazılacak bir duruş sergiledi. Sivil toplum kuruluşları, belediyeler, seçilmişler, emniyet, herkes topyekun meseleye sahip çıktı varlığını ortaya koydu. Çünkü varlığını hedef alan bir saldırıydı. Emniyet teşkilatımızdaki değişikliklerin ne kadar önemli olduğu görüldü. Onların işgal ettiği yerleri teker teker geri aldılar” diye konuştu.

“Vatandaşlar darbe teşebbüsüne karşı köylerden indi”
Darbe teşebbüsünün yaşandığı gece, Doğu’da mücadele eden Özel Harekat’tan bin 500’e yakınını Ankara’ya, bir o kadarını da İstanbul’a gönderdiğini ifade eden Ala, yaşananları şu sözlerle anlattı:
“Uçaklar Ankara’ya inemedi ve İstanbul’a, Nevşehir’e indirerek kara yoluyla onları transfer ettik. İstanbul’daki, diğer yerlerdeki emniyet güçlerimiz gittiler duruma vaziyet ettiler, geri aldılar. Yani Türkiye ayaklandı bu alçakça darbe teşebbüsüne karşı. Bu akılsız, başkasının maşası olmuş bu güruhun Türkiye’ye vermek istediği zararı milimize eden bu birlikte karşı duruştu. 240’a yakın şehidimiz var; yani bu hepsinin ayrı bir özelliği vardır. Köylerden vatandaşlarımız inmiş; ‘Duyduk ki memlekette darbe var, memleketi ele geçirmeye çalışıyorlar, yine olsa yine gideriz.’ Yani insanlar tankların önüne yattı, vatandaşımız tanklardan asker elbisesinin içine girmiş bu canileri çıkardı. Bilmediği halde tank kullanmaya çalıştı. Herkes seferber oldu. Bu da dünya tarihine geçen Türkiye’yi rezil duruma düşürmeye çalışanlara vurulan şamar, milletimizin tarihe yazdığı altın bir destandır.”

“Herkes de kendine dönüp bir iç muhasebe yapmalı”
Liderin yapacağı işin, halktan aldığı güçle halkın istediği hedefi göstermek, kamuoyuna bunu anlatmak olduğunu vurgulayan Ala, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu liderlik duruşunu sergilediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarılarının kurumlar tarafından yeterince dikkate alınmadığına, gereğinin zamanında yapılmadığı için darbe teşebbüsünün yaşandığına dikkat çeken Ala, “Herkes de kendine dönüp bir iç muhasebe yapmalı. Biz o yasayı götürdüğümüzde Meclis’te nasıl bir dirençle karşılaştık? Kurumlar da vermedi, örgütlü kesim de yani siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine kadar onlar da vermedi. 35 bin kişinin branş değiştirme, organize suçlar, istihbarat, terörle mücadele buralardaki bütün personel değiştirildi. Terörle Mücadele Daire Başkanımızı Allah’tan şifalar diliyorum; yiğit mert bir kardeşimizi Jandarma Genel Komutanlığında üs olarak kullandıkları yere çağırıyorlar. Orada ellerini kollarını bağlayarak iki kurşunla başından vuruyorlar. Kim vuruyor? Bir yıl önce tayinini çıkardığımız ama Jandarma Genel Komutanlığı’nın ‘yıllardır beraber çalışıyoruz, o kadar da kötü biri değil, burada dursun’ dediği kişi, Albay. Oradaki işleri organize eden de o” ifadelerini kullandı.

“Hücre şeklinde organize olmuşlar”
TSK’da bazı kişilerin ilişiklerinin kesilmesi için 30 Ağustos’un beklendiğini, tehlikeyi bertaraf etmek için alınan tedbirler için birçok birimde hassas davranılmadığını dile getiren Bakan Ala, “Adamı bir yerden bir yere gönderiyorsunuz, imkanı elinden alıyorsunuz. Çünkü devletin imkanı onun elinde kaldığı sürece devleti dinlemiyor. Birileri bu örgüt adına görevli gibi hissediyor kendini ve talimatı aldığı an harekete geçiyor. Bir yüzbaşı Jandarma Özel Harekat biriminde, oradaki Özel Harekat’tan da üst kademede görev yapan birisi. Oradan bir yüzbaşı diyor ki ifadesinde: ‘Bana soyadını bilmediğim Osman adında birisi Tandoğan’da verdi. Falanca gün şu olacak. Hazırlığınızı yapın.’ Soyadını bile bilmiyor. Hücre şeklinde organize olmuşlar. 15 gün öncesinden bu işi söylediğini ifade ediyor. Bu yapı sonuçta kurumlar bu hassasiyetle davranmadığı zaman bu sonucu elde ettiler. 17-25 Aralık’tan önce Türkiye ciddi bir büyüme açıklamıştı. Şimdi de 2 ay önce yine 4,8’lik bir büyüme hızı açıkladık. Tam bir maşa bu örgüt” değerlendirmelerinde bulundu. Bakan Ala, emri 15 gün önce aldığını söyleyen yüzbaşının, darbe teşebbüsünün başında Fetullah Gülen olduğunu da itiraf ettiğini sözlerine ekledi.

“Jandarma ve Sahil Güvenliği tamamen İçişlerine bağlıyoruz”
Jandarma ve Sahil Güvenlik komutanlıklarının İçişleri Bakanlığı’na bağlanacağını belirten Ala, Türkiye’de tekrar darbe teşebbüsleri yaşanmaması için sistem değişikliğine gidilmesi gerektiğini ifade etti. Yapılması gereken değişikliklerle ilgili batılı ülkelerden örnekler veren Ala, “Jandarma ve Sahil Güvenliği tamamen İçişlerine bağlıyoruz; bu aynı zamanda gücün bölünmesi demek. Bunları azımsamamak gerekiyor. 17-25 Aralık’tan sonra biz o İç Güvenlik Paketi’ni çıkarmasak, oradaki değişiklikleri yapmasak, kurumsal demokratikleşme yönündeki değişiklikleri yapmasak, Allah muhafaza çok ağır bedeller ödenebilirdi. Burada kişisel inisiyatiften çok, kurumsal açık, sistemin zafiyeti var, Türkiye’de sistem açığı var. Bir elde güç temerküzü olursa, orayı orada bulunan insanlar kötüye kullanmasa bile, orayı ele geçirmek için uluslar arası bazı odaklar, içeriden bazı odaklar, bazı maşaları kullanarak ya da doğrudan ele geçirmeye çalışabilirler. Çünkü orayı ele geçirdiklerinde sistemin tamamını ele geçiriyorlar. İngiltere’de, Amerika’da nereyi ele geçireceksiniz ki darbe yapasınız. Orada öyle bir imkan yok. ‘Şurayı alırsam, memleketin yönetimini ele geçirebilirim’ diyebileceğiniz bir odak yok. O bakımdan, o odakların güçlerinin dağıtılması çok önemli” ifadelerini kullandı.

“Talat Aydemir’i mezardan çıkarıp ordunun başına getirseniz darbe yapamayacak durumda olması lazım”
“Öyle bir düzen kurmalıyız ki, Talat Aydemir’i mezardan çıkarıp ordunun başına getirseniz darbe yapamayacak durumda olması lazım” diyen Ala, şöyle devam etti:

“Bu nasıl olur: Biz birtakım şeyleri biliyoruz ama bazıları anayasal olarak tanımlanmış, değiştiremiyorsunuz. Amerika’da mesela kuvvet komutanları ayrı ayrı başkana bağlıdır, donanma komutanı ayrıca bağlıdır. Oradaki bir kurmay başkanı danışman statüsündedir. Bizde de tek yerden emir alan ama emir verdiği zaman her yere hüküm eden bir yapı olmamalıdır. Bu yapı değişik yerlerde olur. Mesela kuvvet komutanları, Genelkurmay Başkanlığı yeniden yapılandırılır. Okullar neden orada? Okulların insan kaynağını Milli Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, başka bir yer yetiştirir sunar. Milletin çoluğu çocuğu liselere, üniversitelere gidiyor, alırsınız oradan yetiştirirsiniz. Başka ülkelerde de burada. Demokratik ülkelerde sistemi açarsınız, işler artık normal rayında yürür, kimsenin hayalinden bile geçmez böyle şeyler. Orada yapısal değişikliğe ihtiyaç var. Şimdi Jandarma ve Sahil Güvenliği ayırıyoruz mesela. Jandarmada ve Sahil Güvenlik’te generallerin terfisi ve tayinleri yine kararnameyle olacak, YAŞ’a girmeyecek. YAŞ, adı üstünde şura. Kanunlara bakarsanız normalde tavsiyede bulunur. Ama bizim sistemin kuruluşu itibariyle tepesinin üstünde duruyor sistem. Kanunda ‘tavsiyede bulunur’ yazan yetkinin tamamını kullanıyor, ‘yetkili’ yazan da formalite haline gelmiş. Yine üçlü kararnameyle atanıyor fakat kararname olmuş formalite YAŞ olmuş esas. Tepesinin üstüne duruyor sistem.”

“Bir darbe anayasasıyla yönetildiğimizi unutmayalım”
“Bizim anayasamızda Genelkurmay Başkanlığı Başbakana karşı sorumlu, bağlı bile değil. Bir darbe anayasasıyla yönetildiğimizi unutmayalım. 60’tan beri kaçıncı darbe ve darbe teşebbüsüdür. Her darbe ve darbe teşebbüsünde siyaset alanı terk etti ama bizim 2002’den beri siyaset her darbe teşebbüsünden sonra alana çıktı ve reform yaptı. 27 Nisan bildirisinden sonra, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği 367 kararı bir darbe kararıdır. Ne yaptık; halka gittik ve ‘Cumhurbaşkanını bundan sonra halk seçecek’ dedik. Sonra yine bir program daha oldu partiye karşı kapatma davası açtılar. Sonra yine halka gittik, bu sefer de anayasayı değiştirerek kapatmayı zorlaştırdık. Ondan sonra 17-25 Aralık oldu, İç Güvenlik Paketi’ni getirdik birçok şeyi değiştirdik. Şimdi de Allah’ın izniyle, ilk aldığımız kararlardan birisi Jandarma ve Sahil Güvenliği İçişleri Bakanlığı’na bağlamak” şeklinde konuştu.

“Türkiye’de kriz olmadan reform olmuyor”
Türkiye’de mevcut anayasa nedeniyle, sistem reformlarının ancak krizlerden sonra ele alınabildiğinin altını çizen Ala, “Bu darbe anayasası her şeyi öyle bir bağlamış ki, Türkiye’de kriz olmadan reform olmuyor. Kriz olmadan sisteme yönelik reform olmuyor. Sistem reformunu ancak krizlerden sonra ele alabiliyoruz” dedi.

“Darbe girişimi olmasaydı, 130 general görevden uzaklaşmazdı”
Bir soru üzerine darbe girişimi olmasaydı 130 generalin görevden uzaklaştırılamayacağını söyleyen Ala, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni ve TBMM’yi bombalayan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı otele saldıranların isimlerinin belli olduğunu sözlerine ekledi.

“Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne ve TBMM’ye hava savunma sistemlerini sevk ettik”
15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) savaş uçaklarıyla yapılan saldırıların nasıl durdurulduğunu anlatan Ala, “Beni MİT Müsteşarımız ve Emniyet Genel Müdürümüz gece aradı. ‘Meclis’i de, Külliye’yi de bombalıyorlar’ dediler. Ben tekrar MİT’i ve diğer bir iki birimi aradım. Acaba kimde bunları durdurabilecek malzemeler, hava savunma sistemleri olduğunu sordum, oradan sevk ettik. Hem Külliye’ye hem Meclis’e sevk ettik. Bu sefer onlar durumun ciddiyetini anladı. Daha sonra oraları terk ettiler. Bu onların tahmin ettiği bir hareketti. Böyle bir rezil durum… O anda kararları çok ani ve kararlı şekilde vermelisiniz. TRT’yi işgal ediyorlar, Jandarmanın karargahı işgal edilmiş, Kara Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı işgal edilmiş durumda” şeklinde konuştu.

“Bu husus bize biraz daha önce gelseydi, daha hızlı tedbirler alınabilirdi
Darbe girişimi bilgisinin biraz daha erken alınması durumunda, daha hızlı tedbirler alınabileceğini kaydeden Ala, “Gece 23.00 sularında uçaktan indiğimde haberim oldu. Korumalar telefonu açınca ‘efendim darbe oluyormuş’ dedi. O arada tam MİT Müsteşarımızın aradığını gördüm. ‘Sayın Bakanım darbe oluyor’ dedi. Ondan sonra indik ‘tanklar havaalanına doğru geliyor’ dediler. Orada bir karargah oluşturduk, meseleyi oradan yönetmeye başladık. Belediye Başkanını, Genel Müdürü aradım talimatlar verdik. Belediye Başkanı ve bizim parti genel başkan yardımcımızla da vatandaşın piyasaya çıkmasını, yolları tutmasını konuştuk. 21.30-22.00’ye doğru Emniyet’in de haberi olmuş. O zaman herkes haberdar olmuş zaten. Önceden bir istihbari bilgi yok. Bu husus bize biraz daha önce gelseydi, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde daha hızlı tedbirler alınabilirdi” değerlendirmelerinde bulundu.

“MİT bize haber vermeliydi”
MİT’in darbe girişimi haberini aldıktan sonra, istihbaratı doğrulayacak kadar bir değerlendirme yapamadığı için kendilerine haber vermediğini belirten Ala, “Saat 16.00 sularında MİT haberi almış. Kendisinin ifadesiyle, bunu hemen Genelkurmay’a bildirmiş. ‘Acaba bu doğru mudur, değil midir’ diye bir değerlendirme yapılmış. Bütün bunları değerlendirip, ondan sonra ‘evet bu bir darbe girişimidir’ denirse bize haber verilecek. Orada bir feraset bağlanması diyelim, başka türlü bir bilgiyle izah etme imkanımız şuanda yok. Eğer bu sonucu görseydi bize bildirirlerdi. Şuan itibariyle samimiyetini sorgulayacak bir bilgimiz yok. Bize haber vermeliydi, Sayın Cumhurbaşkanımıza, sayın Başbakanımıza haber vermeliydi. Demek ki haber verecek kadar bir değerlendirmeyi tamamlayamamış” ifadelerini kullandı.
Darbe girişiminde istihbarat zafiyetinin olduğunu dile getiren Ala, “Burada bir zafiyet olduğunu söylemeyen kimse yok zaten. Burada bir eksiklik var. Bunun da yeniden yapılandırılması, dikkate alınması gerekir. Uzun dönemdir Türkiye’de biz hiçbir şey demeden millet birçok söylentiyi dile getiriyordu. Niye dile getiriyor; çünkü böyle bir imkan ve kabiliyet var. Bu oradaki kurumsal yapılardaki hassas davranmayı örtbas etmez. Alınır alınmaz bizlere haber verilmeliydi; çünkü çok büyük badireler atlattık. Bu meselelerde eğer biz gerekli reformları yapmazsak, 5 yıl 10 yıl sonra tekrar büyük bir sorunla karşı karşıya geliriz. Mesela gözaltına alınanlardan biri diyor ki, ‘1988 yılında sorular alınmıştır.’ Aralarda da sorular alınmış mı bilmiyoruz. Böyle bir düzen olabilir mi? Bunun çaresi Genelkurmayı takip etmek mi; değil. Öyle bir düzenleme yapacaksınız ki, bunu yapamayacak. Savaş kararına Meclis karar verir. Mesela bir ülkeyle savaştığınız zaman, bu ayrılan kuvvetlerin tamamı derhal bir komutanın etrafında toplanır, gereken yapılır” diye konuştu.

“Ülkeyi düşman işgal etse bu kadar ahlaksızca, rezilce bir girişimde bulunmaz”
15 Temmuz gecesi Özel Harekat Daire Başkanlığı’na yapılan saldırıda toplam 50 kişinin şehit olduğunu ifade eden Bakan ala, “O helikopterin içerisinde 7 kardeşimiz şehit oldu. Onlar Güneydoğu’dan daha yeni terörle mücadeleden gelmiş, evlerinde nefes alacaklar… Ve böyle bir olay olunca herkes göreve çağrılıyor. Özel harekat da bu konuda alnı öpülesi kardeşlerimiz. Vatan, millet dediğin zaman her şeyi bırakan kardeşlerimiz. Hemen oraya gidiyorlar. Orada iki tane lazer güdümlü füzeyi binaya atıyor o alçaklar. Ondan sonra öbür tarafta hem füzeyle helikopteri, hem yakıt tankerini vuruyorlar; orada da 7 kardeşimiz şehit oluyor. Özel harekat kampüsü içerisinde cami var, caminin imamı da o gece sala vermek için geliyor. Onu da orada şehit ediyorlar. Helikopter havalanmadan, yerdeyken vuruyorlar. Ülkeyi düşman işgal etse bu kadar ahlaksızca, rezilce bir girişimde bulunmaz. Bunlar insanlıktan çıkmışlar” şeklinde konuştu.

Batı’nın darbe girişimi yorumları
Darbe girişiminde dış bağlantılar olduğu iddialarını ve darbe girişiminin ardından batı medyası ve siyasetçileri tarafından yapılan yorumları değerlendiren Ala, “Büyük medeniyet olmak kolay olmuyor. Maalesef yakışıksız değerlendirmeler, lüzumsuz tartışmalar oluyor; bunların ciddiye alınır yanları yok. Bunları ciddiye alırsanız, çok değişik tavırla sözler söylemeniz lazım. Onu da yaparız da şimdi zamanı değil. Bu kadar ağır ihanet varken, artık onların gerçekten ciddiye alınıp da irdelenmesi bize zül geliyor” açıklamalarında bulundu.

“Polisin ağır silahları da olacak”
İçişleri Bakanı Ala, emniyet mensuplarının ağır silahlar edinip edinmeyeceği yönündeki soruya, “Polis kendi kullanacağı kadar ağır silah edilecek. Bir şey olup da olmamış gibi davranmak bizim politikamız değil. Güven ve inanmak işin bir kısmıdır. Öyle bir düzenleme yapacaksınız ki güvenilmeyen insan bile bir şey yapamayacak. Kötü niyetli birileri gelse bile, kötü niyetlerini gerçekleştirilemeyeceği sistemi getireceksiniz. Polisin ağır silahları da olacak. Vardı daha önce, 28 Şubat’ta aldılar. Niye almışlar; sanki bu ülkede 12 Eylül olmamış, sanki 71, sanki 60 olmamış. Herkes artık sorunu kilimin altına itmeyi politika olmaktan çıkardı. Böyle bir problemimiz var. 31 Mart vakasından beri bu millet kaç darbe yaşadı. Burada karşımıza aldığımız, her seferinde asker üniforması içerisine girebilen ya hain oluyor, ya teröristler oluyor böyle, ya başka niyetteki kimseler oluyor; bunların Türkiye’ye zarar vermesini önleyecek güç dengesini kuracaksınız” diye cevap verdi.

“Vatandaşımız demokrasi tarihi yazdı”
Kripto FETÖ mensuplarının gizlendiği iddiaları karşısında “Bunlarda yalan, iftira, gizlenme var. Kendilerini gizlendikleri zaman görünmediklerini zannetme, herkesin açık açık konuştuğu konularda gizli haberleşiyormuş gibi durumlar, bir takım tutumlar hep var” değerlendirmesinde bulunan Ala, 15 Temmuz ve sonrasında demokrasiye sahip çıkan vatandaşlara, şöyle hitap etti:
“Her birini buradan büyük bir saygıyla selamlıyorum. Büyüklerin ellerin, gençlerin alınlarından öpüyorum. Hepsinin bu memlekete yaptıkları katkı, çizdikleri yol en önemli husustur. Vatandaşımız demokrasi tarihi yazdı. Vicdanın, hainlerin elindeki silahtan daha güçlü olduğunu bütün dünyaya gösterdi. İnancın, alçakların tankından, tüfeğinden daha güçlü olduğunu gösterdi. Bir de yine vatandaşımız her şart altında kendi mukaddes gördüğü, çok önemsediği, asker elbisesi içerisine girmiş alçaklarla, teröristlerle, kendi yanında duran askerleri, devlet görevlilerini nasıl ayırdığını da gösterdi; ferasetiyle tarih yazı. Verdikleri iradeyi, kendilerinin dışında Allah’ın izniyle kimse alamaz, alamadı ama kendilerinin arzu ettiği, bir daha kendilerini bu duruma düşürmeyecek reformlar da yapılıyor, yapılacak.”
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Ukraynalı eşi ile tamiri öğreniyor Sanayi ve teknolojinin başkenti Kocaeli’de açılan otomotiv kursu, bir yandan sektörün kanayan yarası haline gelen ara elaman yetişmesine katkıda bulunurken, diğer yandan vatandaşların kendi araçlarındaki arızaya müdahale etmelerini kolaylaştırıyor. Aracında meydana gelebilecek arızaya hızlı müdahale için kursa katılan Murat Yılmazer de Ukraynalı eşi ile aynı sırayı paylaşıyor. Son dönemde teknolojik gelişmeler ve talep artışıyla sürekli büyüyen ve gelişen bir sektör haline gelen otomotiv sektöründe nitelikli iş gücüne olan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Otomotiv endüstrisindeki bu talebi karşılamak için ara eleman yetiştirme kurslarını açanKocaeli Büyükşehir Belediyesi Meslek ve Sanat Eğitim Kursları (KO-MEK), verdiği eğitimlerle özellikle bu sektörde çalışmak isteyen gençlerin dikkatini çekmeye devam ediyor. Teorik eğitimlerin yanı sıra eksiksiz düşünülerek hazırlanan fiziki ortam sayesinde uygulamalı eğitimler de veriliyor. Kursiyerler motor mekaniği, otomotiv elektroniği, otomotiv bakımı ve onarımı gibi konularda eğitimler alarak saha deneyimi de kazanıyor. "Fabrikalarda rahatlıkla iş bulabiliyorlar" Otomotiv eğitmeni Ersin Gökbudak, "KO-MEK’i usta tezgahı gibi düşününler kalfa olmuyor ama yetişmiş birer eleman olarak iş yapabiliyor. Buradan alınan belgelerle otomotiv üzerine iş yapan fabrikalarda rahatlıkla iş bulabiliyorlar. Ayrıca kursiyerlerimize kendi araçlarının çok detaylı olmadan bakımlarını yapabilsin, arıza tespitini yapabilsin diye de eğitimler veriyoruz. Zaman zaman kursiyerlerimiz araçlarını getiriyor, böylece hem arıza tespiti yapıyoruz hem de elimizden geldiğince tamir ediyoruz" dedi. "3 bine yakın parçayı tanımış oluyoruz" İzmit sanayisinde motor mekanik ve kaporta işletme sahibi Yusuf Sancar, "Uzun zamandır sanayide iş yapıyoruz. KO-MEK’in böyle bir kursu olduğunu duyunca hemen kayıt yaptırdım. Burada uygulamalı eğitimlerle el yatkınlığımız daha da artıyor ve aynı zamanda 3 bine yakın parçayı da tanımış oluyoruz. Gelişen teknolojiyle verilen eğitimlerde KO-MEK’te eğitim alan herkes sanayide rahatlıkla çalışma imkanı bulabilir" diye konuştu. Ukraynalı eşi ile birlikte eğitim alıyor Bir diğer kursiyer Murat Yılmazer ise kursa Ukraynalı eşi ile birlikte katılıyor. Yılmazer, "Emekli olduktan sonra aracımızla bol bol gezmeye başladık. ’Acaba aracımız arıza yaparsa ne yaparız?’ diye düşünürken KO-MEK’in böyle bir eğitimi olduğunu öğrendik. Eşimle birlikte burada aldığımız eğitimlerle hem evdeki işlerde hem de aracımızda olan arızalara elimizden geldiğince müdahale ediyoruz. Eşim fazla Türkçe bilmediği için kendini ifade edemiyor ama verilen kurslardan kendisi de gayet memnun ve bu kursların sürdürülebilir olmasından yana" ifadelerini kullandı.
Eskişehir İftarda içilen asitli içecekler diş kaybına neden olabilir Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Batu Can Yaman, özellikle günün ilk öğünü olan iftarda asitli içecek tüketiminin diş kaybına neden olabileceğini söyledi. Ramazan ayında içerisinde besin ve sıvı tüketiminin olmaması nedeniyle tükürük akışının azalmasıyla yaşanabilen diş çürümelerine karşı uyaran uzmanlar, sahurda yatmadan önce yemek artıklarının temizlenmesi için ağız bakımının çok önemli olduğunu vurguluyor. Sahurdan sonra ağız içinde kalan yemek artıkları gün içerisinde çürümeye evrilirken iftarda içilen asitli gıdalar ise diş sağlığı açısından çok daha büyük tehlike oluşturuyor. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Batu Can Yaman, iftarda içilen asitli içecekler hakkında “Servikallerde dişin kök kısımlarında meydana gelebilecek aşınmalara yol açması açısından asitli gıdalar tüketmeyelim” dedi. “Sahurdan sonra yemek artıkları temizlenmezse çürük oluşumuna neden olur” Gece saatlerindeki sahur yemeğinin ardından ağız ve diş temizliğinin mutlaka yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Yaman, “Ramazan ayı hepimiz için özel bir aydır tabii ki. İnsanlar iki öğün ile besleniyorlar. İftarımızı açıyoruz arkasından belli bir saat sonra sahurumuzu yapıyoruz. Yemeğin arkasından mutlaka dişlerin fırçalanması, ara yüzlerinde kalan yiyecek artıklarının oralardan uzaklaştırılması gerekiyor. Bunları yapmazsak, herhangi bir şekilde yemek yemediğimiz veya su içmediğim için ağızda tükürük akışı azaldığından dolayı tükürüğe bağlı tamponlanma mekanizmaları da çalışmayacağından çürük aktivasyonlar ile karşılaşma ihtimalimiz ortaya çıkıyor. Bunun için de en iyi ağız sağlığı sahurdan sonra mutlaka dişlerimizi fırçalayarak dişlerimiz arasında kalan yiyecek artıklarına ortadan kaldırarak sağlanır. Gün içinde bu sayede bir korunma sağlanır. Özellikle de ilk yemeğimiz olan iftarın arkasından da yiyecek artıklarının dişlerden uzaklaştırılması biz diş hekimleri tarafından tavsiye edilmektedir” dedi. “İftarda asitli gıda tüketimi çürüksüz diş kayıplarına neden olur” İftar sofralarında sıkça yer alan asitli içeceklerin ise çürüksüz ve hızlı diş kayıplarına neden olduğunu belirten Prof. Dr. Batu Can Yaman, şu ifadeleri kullandı: “Sahurlarda dişe yapışabilen şekerli yiyeceklerden uzak duralım. Çünkü bunları ağzımızın içinden bir şekilde fırçalayarak uzaklaştıramazsak, gün içerisinde oluşan tükürük akış hızı az almalarıyla çürük aktivasyonlar görebiliriz. Bu da durup dururken dişimizi çürütmeye yol açacaktır. İftarda ilk defa yemek yiyorsunuz. Ağız ortamına bir anda çok yüksek asitli gıdaların da girmemesini tavsiye ediyoruz. Özellikle gün içerisinde hiçbir şey yememişsiniz ilk defa yiyeceklerle beslenmeye başlıyorsunuz. İftarda özellikle direkt asitli gıdaların tüketilmesi bizim açımızdan çürüksüz diş kayıpları anlamına geliyor. Yani servikallerde dişin kök kısımlarında meydana gelebilecek aşınmalara yol açması açısından asitli gıdalar tüketmeyelim.”
Mardin Artuklu ilçesinde içme suyu sorunu bitiyor Mardin Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Tuncay Akkoyun, Mardin Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (MARSU) tarafından yürütülen Artuklu ilçesinin içme suyu sorununu bitirmesi hedeflenen “Mardin İçme Suyu Projesi” çalışmalarında incelemelerde bulundu. Artuklu İlçesi Cumhuriyet Mahallesinde devam eden Kasımiye-1 ve Kasımiye-2 su depo çalışmalarında incelemelerde bulunan Vali Akkoyun, MARSU Genel Müdürü Murat Erçin ve Plan Proje Daire Başkanı Güven Bayraktar’dan bilgi aldı. Artuklu’da 112 bin 500 nüfusun günlük insani kullanım su ihtiyacını karşılayacak 15 bin ve 7 bin 500 metreküp su depolarında projede fiziki gerçekleşmenin yüzde 30’u geçtiğini bildiren Vali Akkoyun, “Mardin İçmesuyu Projesi”nde çalışmaların çok hızlı bir şekilde devam ettiğini kaydederek, “Bu proje tamamlandığı zaman Mardin’imizde günlük insani kullanım su ihtiyacı anlamında ciddi bir sorun çözülmüş, ciddi bir ihtiyaç karşılanmış olacak. Bu vesileyle yeni su projemizin şehrimize hayırlı olmasını diliyorum” dedi. 112 bin 500 nüfusun günlük su ihtiyacını karşılayacak. Proje hakkında açıklamalarda bulunan veren Vali Tuncay Akkoyun, “Proje çerçevesinde Kasımiye-1 15 bin ve Kasımiye-2 7 bin 500 metreküp depolarında depolanan su ile Yenişehir bölgesinde 112 bin 500 nüfusun günlük insani kullanım suyunu karşılanacak Kasımiye-3 2 bin metreküp, deposu ise Yeniyol mevkii ve Kayacan Mahallelerinde 10 bin nüfusun günlük insani kullanım suyunu depolayacak. 2 bin metreküp kapasiteli Sultanköy-1 deposu da 10 bin nüfusun günlük su ihtiyacını karşılayacak” ifadelerini kullandı. Kasımiye 1,2 ve 3 depoları yanı sıra Koyunlu mevkiinde aktif olarak hizmette bulunan 10 adet kuyuya ilave olarak 4 adet daha kuyu ile mevcuttaki 135 lt/sn su kapasitesinin 215 lt/sn’ye çıkarılması ve yaklaşık 19 kilometrelik 600 mm çapında Düktil Demir İçmesuyu Boruları ile şehir merkezine iletilmesi hedeflendiğini aktaran Vali Akkoyun, yeni yapılacak hatta tamamen farklı bir teknoloji ile üretilen ve müdahale edilerek kaçak hat çekmeyi imkânsız hale getiren tipte dökme demir borular kullanılacağını bildirdi. Vali Akkoyun, yenilenen iletim hattı da kayıp ve kaçağı imkansız hale getirdiği için kaynaktan alınan su hiçbir kayba uğramadan, 215 lt/sn olarak şehrin kullanımına sunulacağını ifade etti. Vali Akkoyun, “Bünyesinde 9 adet pompa bulunduran P5A Pompa istasyonu Beyazsu’dan gelen suyu Kasımiye-1, 2 ve 3 depolarına yönlendirerek Şehir merkezinde aralıksız, sürekli su kullanımına imkan verecektir. Artuklu ilçemizde toplamı 153 bin 274 metre olan şebeke boru hatlarımızın an itibarı ile 47 bin 410 metresi, yani yüzde 31’lik kısmı tamamlanmıştır. Bu çalışma ile önemli bir kısmının hammaddesi asbest olan borulardan teşkil edilen mevcuttaki İçmesuyu şebekemiz tamamen yenilenmiş olacaktır. Toplam maliyeti yaklaşık 26 milyon avro, yani yaklaşık 950 milyon TL olan projemiz inşallah yakın bir zamanda tamamlanarak vatandaşlarımızın hizmetine sunulacaktır. Mardin İçme suyu Projesi hemşehrilerimize hayırlı olsun" ifadelerini kullandı.