POLİTİKA - 29 Haziran 2016 Çarşamba 16:29

Bakan Çelik: ’Teröre karşı ortak eylem planı gerçekleştirmeliyiz’

A
A
A
Bakan Çelik: ’Teröre karşı ortak eylem planı gerçekleştirmeliyiz’

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, teröre karşı ortak eylem planı yapılması gerektiğini söyledi.

Çelik, Brüksel’de basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği ile Türkiye’nin yakın işbirliğinin tek bir ortak akılla veya ortak eylem planı ile hareket etmesinin küresel sorunu nasıl çözebildiğini gördük. Bu sebeple de daha büyük bir mesele haline gelen, Avrupa değerlerini ve insanlığın temel değerlerini tehdit eden terör olgusuna karşı da ortak eylem planı gerçekleştirmeliyiz, sadece dayanışma yetmez, sadece ortak söylemler kullanmak yetmez, ortak bir eylem planı gerçekleştirmeliyiz” dedi.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik temaslarda bulunmak üzere geldiği Brüksel’de basın mensuplarına açıklamada bulundu. Çelik, bazı görüşmeler yağmak üzere Brüksel’de bulunduğunu ifade ederek, “Çeşitli komiserlerle görüşeceğim, Belçika dışişleri Bakanı ile görüşeceğim. Yarın da Maliye Bakanımız ve Dışişleri Bakanımızla birlikte 33. Falsın açılış törenine katılacağız. Buradaki muhataplarımızla İstanbul’daki lanetli terör saldırısından sonra olağan gündemimizin yanı sıra terör meselesini ayrıntılı bir biçimde ele alıyoruz. Özellikle kendilerine Avrupa barışının, Avrupa değerlerinin temsil edildiği kurumların bulunduğu Brüksel’den bu mesajın kuvvetli bir şekilde verilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Bütün Avrupa Birliğini Kurumlarının Başkanları güçlü bir şekilde bu terör eylemini kınadıklarını ve Türkiye ile dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler” dedi.

“DAYANIŞMANIN ÖTESİNE GEÇMEMİZ LAZIM”
Çelik açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Fakat dünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıklamasında olduğu gibi dayanışmanın ötesine geçmemiz lazım. Somut olarak neler yapabileceğimizi konuşmamız lazım. Göçmen meselesindeki krizde Avrupa Birliği ile Türkiye’nin yakın işbirliğinin tek bir ortak akılla veya ortak eylem planı ile hareket etmesinin küresel sorunu nasıl çözebildiğini gördük. Bu sebeple de daha büyük bir mesele haline gelen, Avrupa değerlerini ve insanlığın temel değerlerini tehdit eden terör olgusuna karşı da ortak eylem planı gerçekleştirmeliyiz, sadece dayanışma yetmez, sadece ortak söylemler kullanmak yetmez, ortak bir eylem planı gerçekleştirmeliyiz. Avrupa barışının temsil edildiği bir yerdeyiz, buradan yükselecek seslerin ve Türkiye ile dayanışma içinde olmanın önemi tabii ki büyüktür. Ama DAEŞ, PKK gibi terör örgütleri arasında ayrım gözetmeksizin birini diğerinden öncelemeksizin, hepsine karşı topyekun bir ortak eylem planı ortaya konması gerektiğini, bunun Türkiye’nin güvenliği kadar Avrupa’nın da güvenliğini ve dünyanın güvenliğini ilgilendiren bir konu olduğunu muhataplarımızla açık bir şekilde paylaşıyorum”.
Bakan Çelik, görüşme gerçekleştirdiği muhataplarının Türkiye ile dayanışma içinde olduklarına dair mesajlar verdiklerini kaydederek, “Türkiye ile ortak eylem planları ve ortak adımlar geliştirmek için de daha ileri çalışmalar yapılması gerektiğinin altını çiziyorlar. Bundan sonrasında da şu net bir şekilde görülüyor. Dünyanın geleceği hakkında daha adil ve insani bir dünya için hep beraber sorumluluk üreteceksek birincisi terörle mücadele konusunda hiçbir çifte standart olmaksızın ortak bir duruş ve ortak eylem gerçekleştirmeliyiz. Aynı şekilde de dünyanın geleceği kurgulayacak ortak değerler konusunda da paylaşacağımız ortak mekanizmalar konusunda artık çifte standarttan uzak adalet ve hakkaniyet ilkelerine dayalı bir şekilde ilerlemenin yollarını bulmalıyız. Bir kere daha buradan bu terör eylemini kınıyoruz. AB kurumlarının gösterdiği dayanışmaya teşekkür ediyorum. Kuşkusuz Türkiye olarak teröre karşı mücadelemiz kararlılıkla sürecek. AB’nin tüm kurumlarını yanımızda görmek istediğimizi, onların bu dayanışma beyanının somut eylemlere dönüşmesi gerektiğini de ifade ediyoruz” ifadelerine yer verdi.

“TÜRKİYE DAEŞ’E KARŞI KENDİ MÜCADELESİNİ KENDİSİ VERİYOR”
Bakan Çelik, vize serbestisine terörle mücadele konusunun engel olarak ön plana çıktığı ve bu tür saldırıların ardından Avrupa’da bu konuda herhangi bir değişiklik olup olmayacağına yönelik soruya, “Türkiye’nin terörle mücadelesi ve teröre karşı aldığı tedbirler konusunda zaten herkes buna destek verdiğini ifade ediyor. Bizim bin 295 kilometre sınırımız ötesinde bir devlet yok, ulusal bir ordu gücü yok oranın güvenliğini sağlayacak. Türkiye 55 ülkenin mücadele etmekte zorlandığı DAEŞ’e karşı kendi mücadelesini kendisi veriyor. Dolayısıyla Türkiye’nin ulusal güvenliği için verdiği bu mücadele aynı zamanda Akdeniz’in Avrupa’nın güvenliği için ve küresel güvenlik için de verilmiş bir mücadele olarak ortaya çıkıyor ve herkes tarafından takdir görüyor. Dolayısıyla terörle mücadele konusundaki kapasitemizin korunması gerektiğini, bu kapasiteden taviz vermemek konusundaki duruşumuzun doğru bir şekilde ele alındığını görüyoruz. Buradaki konu zaten terörle mücadele konusundaki kapasitemizi düşürecek hiçbir konuya yanaşmayacağımızı ifade ettik. Onlar da Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki kapasitesine zarar verecek ya da burada bir zaaf oluşturacak bir teklifleri olmayacağını, onun dışındaki konularla ilgili çalışma yapılması gerektiği konusundaki görüşlerini ifade ediyorlar. Yoksa Türkiye’nin verdiği bu mücadelenin haklı bir mücadele olduğunu, Türkiye’nin korunmasının, Avrupa’nın korunmasıyla ve küresel güvenlikle doğrudan bağlantılı olduğunu ifade ediyorlar. Yarın Dışişleri Bakanımızla birlikte Timmermans ile birlikte bu konuları ayrıntılı bir şekilde ele alacağız. Türkiye’nin geldiği noktayı ayrıntılı bir şekilde paylaşacağız” yanıtını verdi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Rektör Çomaklı, YÖKAK Başkanı Kocabıçak ile İnsan Kaynakları Ofisi Başkanı Atay’ı ziyaret etti Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak ve Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi Başkanı Doç. Dr. Salim Atay ile bir araya geldi. Başkent Ankara’da gerçekleşen ve kalite süreçlerinden sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atilla Keskin’in de yer aldığı ziyaretler kapsamında Rektör Çomaklı, ilk ziyaretini YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak’a gerçekleştirdi. Rektör Çomaklı, Atatürk Üniversitesinin rol modeli olan ve birçok üniversitenin de örnek aldığı Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesi hakkında Prof. Dr. Kocabıçak ile bilgi paylaşımında bulundu. Rektör Çomaklı: “Kalite Yolculuğunda Atılması Gereken Tüm Adımları Atıyoruz” Atatürk Üniversitesinin eğitim-öğretim, araştırma ve idari faaliyetlerinin kalite standartlarını yükseltmek adına yapılması gereken tüm çalışmaları dikkatle yerine getirdiklerini aktaran Çomaklı, hayatın pek çok alanında olduğu gibi yükseköğretimin farklı parametrelerinde de çeşitli değişimler yaşandığını söyledi. Araştırma, eğitim-öğretim ve idari faaliyetler başta olmak üzere, yaşanan her değişimin kalite standartlarının da yükseldiğini kaydeden Çomaklı: “Üniversite olarak alana dair yaşanan her değişime titizlikle uymaya gayret gösteriyor ve bu manada atılması gereken tüm adımları atıyoruz” dedi. Bu ve benzeri ziyaretleri sık sık gerçekleştirdiklerini, yapılan görüşmelerin de kurumsal faaliyetlerin son durumunu istişare etme açısından önemli olduğunu aktaran Rektör Çomaklı: “Aynı zamanda bir Araştırma üniversitesi de olan Üniversitemizi en ileri seviyelere taşıma kararlılığı içerisinde çalışmalarımıza temel değerlerimizle ve stratejik hedeflerimizle uyumlu olarak devam ediyoruz. Huzur, güven ve başarıyla tüm paydaşlarımızın kurumsal ilkeler ışığında memnuniyet, aidiyet ve bağlılık duygularını geliştirmeye odaklanmış bir kalite kültürü anlayışı ile çıktığımız kalite yolculuğunda bizlere destek olan YÖKAK Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak’a ve tüm YÖKAK ailesine teşekkür ediyor, çalışmalarında kolaylıklar diliyorum” diye konuştu. Başkan Kocabıçak: “Atatürk Üniversitesi Önemli Bir İlerleme Kaydetti” YÖKAK’ın kurulduğu günden bugüne Türkiye’deki yükseköğretim sisteminin belli bir noktaya gelmesine büyük katkı sağladığını, kendilerinin de göreve geldikten sonra bu misyonu yerine getirmek amacıyla yoğun gayret gösterdiklerini aktaran Başkan Kocabıçak ise misafirlerine yükseköğretimi etkileyen süreçler, Kalite Kurulunun çalışma alanları ve değerlendirme yöntemleriyle ilgili bilgiler verdi. Prof. Dr. Kocabıçak: “Üniversitelerin kalite standartlarını yükseltmek için yeni politikalar geliştirerek hayata geçiriyoruz. Sürekli iyileşme ve gelişme bilinciyle yürüttüğümüz çalışmalarımızın Üniversitelerimizi ulusal ve uluslararası düzeyde daha üst seviyelere taşıyacağına inanıyorum. Atatürk Üniversitesi de yapmış olduğu atılımlar ve uygulamaya geçirdiği dönüşüm süreçleri ile önemli bir ilerleme kaydetti. Bu düşüncelerle Rektör Çomaklı’ya nazik ziyareti için teşekkür ediyor, şahsı nezdinde Atatürk Üniversitesi ailesine başarı dileklerimi iletiyorum” dedi. “Kariyer Fuarı, Öğrenci ile Sektör Arasında Köprü Görevi Görüyor” YÖKAK ziyaretinin ardından Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisine konuk olan Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı, Başkan Doç. Dr. Salim Atay ile bir araya geldi. Kurulduğu günden itibaren İnsan Kaynakları Ofisi ile yakın ilişkiler içerisinde olduklarına dikkat çeken Rektör Çomaklı, özellikle Atatürk Üniversitesi bünyesinde üç kez düzenlenen Bölgesel Kariyer Fuarlarının öğrenciler ile sektör temsilcilerini buluşturma noktasında önemli bir başarı yakaladığını söyledi. Birçok öğrencinin mezun olduktan sonra bu fuarlar aracılığıyla kurdukları bağlantılar ile iş sahibi olduğunu belirten Rektör Çomaklı, böylesine bir imkânın oluşmasına vesile olan İnsan Kaynakları Ofisi Başkanı Doç. Dr. Salim Atay’a teşekkür etti. Başkan Atay: “Atatürk Üniversitesi, Önemli Statüleri Elde Etti” Atatürk Üniversitesinin başta bulunduğu şehir olmak üzere bölgesi ve ülke yükseköğretimi açısından kıymeti ölçülmez bir değere sahip olduğunu vurgulayan Başkan Atay ise Doğu Anadolu Bölgesini kapsayan ve her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen Kariyer Fuarının geniş bir kitleye ulaşmasında emeği geçen herkesi yürekten kutladığını söyledi. Bu doğrultuda Atatürk Üniversitesinin “Öğrencilerin En Memnun Olduğu Kariyer Fuarı” ünvanının da sahibi olduğunu hatırlatan Atay: “Öğrencilerin kariyer yolculuklarında onları yalnız bırakmayan ve mezuniyet sonrasında dahi yanlarında olan, hem Araştırma Üniversitesi statüsüne kavuşan hem de kalite sürecine yoğun katkı sunan Atatürk Üniversitesinin bu başarı sürecinin mimari Rektör Çomaklı’ya tüm emek ve gayretleri için teşekkür ediyor, kendisine ve üniversite ailesine çalışmalarında kolaylıklar diliyorum” dedi.
Ordu Sudan bedava elektrik: Fatura 3’te bir düştü Ordu’da yaşayan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Meslek Yüksekokulu Elektrik Bölümü’nden mezun emekli imam Ahmet Ergin, dere kenarına hurda malzemeleri de kullanarak kurduğu sistem ile evinin elektrik ihtiyacının büyük bir kısmını bedava karşılıyor. Altınordu ilçesi Kayabaşı Mahallesi’nde ikamet eden 72 yaşındaki emekli imam Ahmet Ergin, 2002 yılında emekli olduktan sonra hobi olarak başladığı elektronik işler ile uğraşısını ilerletti. KTÜ Meslek Yüksekokulu Elektrik Bölümü’nden mezun olan Ergin, elektrik faturalarını düşürmek hedefiyle evinin yaklaşık 150 metre uzağında bulunan dereye bir sistem kurmak için çalışmalara başladı. Sistemi 10 yıldır sorunsuz kullanıyor, faturalar 3’te bir düştü Yaptığı araştırmaların yanı sıra, elektrik mühendislerden de bilgiler alan Ergin, az bir suyu olan derenin kenarına yaklaşık 10 yıl önce elektrik üreten sistemi kurdu. Aralarında, hurdalıktan aldığı ve kullanılmış olan malzemeleri birleştiren Ergin, kurduğu sistem ile elektrik faturalarını 3’te bir oranına kadar düşürdü. “İnsanlar bana olmaz dedi ama elektrik üretimini başardım” Ergin, emekli olduktan sonra evinin yakındaki dereyi kullanarak, elektrik üretimi yapmaya karar verdiğini söyledi. Bu konuda mühendislere de danıştığını ancak olumlu yanıtlar alamadığını ifade eden Ergin, ‘olmaz’ diyenlere rağmen çabalamayı bırakmadığını belirtti. Ergin, “Gördüm ki 500 devirde 2 kw elektrik üretiliyormuş, Alternatör aldım ve bunu çarklara bağladım, bu sayede 750-800 watt elektrik ürettim. Bununla kullanabildiğim kadar 10-15 tane lamba bağladım ve kullanıyorum” diye konuştu. “800 watta kadar olan eşyaları çalıştırıyor” “Tesisatta suyum 50’lik boruyu dolduruyor, 200 metreden geliyor ve 37 metre yükseklikten basıyor. Daha yüksek olsa bir bu kadar da elektrik üreteceğime inanıyorum” diyen Ergin, “Bu haliyle yaklaşık 800 watt üretiyorum. Bu şekilde 800 watt üzerinde olan eşyaları, örneğin elektrik şofbeni çalıştırmaz ancak buzdolabı, soğutucu, televizyon ve lambaları çalıştırıyor” ifadelerine yer verdi. Parçaların hepsi hurdadan, elektrik faturası 3’te 1 oranda düştü Ergin, yaklaşık 10 yıldır elektrik faturalarının 3’te 1 oranda düştüğünü belirterek, “Sabaha kadar da her yer yanıyor. Ben bu kadar az bile olsa dere yakınında suyu olan herkese bu sistemi tavsiye ederim. İnsanlar devletimiz üretecek diye beklemesinler. Kanuni yönden ise 500 wattan aşağısı serbest, insanlara da bu konuda yardımcı olmak isterim. Kimi zaman gelenler oldu, kurmak için bilgi aldılar. Dere ile benim evin arası 150 metre, çoğu parçayı da hurda ve kullanılmış olarak temin ettim. Yani orada kullanılmamış parça yoktur” şeklinde konuştu.
Samsun 5 bin yıl önce ameliyat edilen kafatası ilgi çekiyor Samsun’da 5 bin yıl öncesine ait kafatasındaki ameliyat izleri vatandaşların ilgisini çekiyor. 1981 yılında Samsun’un Bafra ilçesi İkiztepe Höyüğü arkeolojik kazılarında bulunan 5 bin yıllık kafatası, baş delgisi tekniğinin ilk Tunç Çağı’nda kullanıldığını belgelemişti. Samsun Müzesi’nde sergilenen kafatası, vatandaşlar tarafından da ilgiyle incelenirken, aynı bölümde trepanasyon (Baş delgi) tekniğiyle kafatası ameliyatı yapılmış 1900 yıllık kafatası da sergileniyor. Ameliyat edilen kafataslarından 5 bin yıllık olanı ilk Tunç Çağı’na, 1900 yıllık olanının ise antik Amisos Kenti Geç Hellenistik ve Erken Roma İmparatorluk dönemine ait olduğu tespit edildi. Söz konusu kafatasları hakkında müzede bulunan bilgilendirmede, “Trepanasyon, Yunanca delik, delgill, burgu anlamına ‘trypanon’ kelimesinden türemiştir. Antropologların ‘kafatası delgi operasyonu’ olarak adlandırdıkları bu işlemi, belirli bir bölgede, kafa derisi cerrahi bir alet ile sıyrıldıktan sonra, belli bir parçanın, bir amaç ve teknik ile çıkarılıp alınması şeklinde tanımlayabiliriz. Bu ameliyatlarda kafatasından bir kemik parçası çıkarılmakta ve beyin doğrudan dış çevreyle karşı karşıya kalmaktadır. Geleneksel topluluklarda uygulamalar ile arkeolojik verilerden hareketle, trepanasyonların kafa yaralanmaları, kafada yer aldığı düşünülen kötü ruhun çıkarılması, büyü veya iyileştirme gibi birçok amaçla yapıldığı kabul edilmektedir. Bu tür ameliyatların törensel arka planı da olmalıdır. Dolayısıyla ameliyatların gerçek amacını belirlemek her zaman kolay değildir. Anadolu’da bugüne dek yaklaşık 50 adet trepanasyon örneği tespit edilmiştir” ifadeleri yer alıyor. Beyin tümörü, cerrahi müdahale ile tedavi edilmeye çalışılmış 5 bin ve 1900 yıllık beyin ameliyatı ile ilgili yapılan bilgilendirmede ise “İkiztepe Erken Tunç Çağı’na ait önemli buluntu gruplarından biri, trepanasyonlardır. İkiztepe iskeletlerinin bazı kafataslarında, ameliyatlarla bilinçli açılmış farklı biçimlerde boşluklar görülmüştür. Bu nedenle İkiztepe, Anadolu’nun yaygın ve gelişmiş en eski trepanasyon merkezi olarak değerlendirilmektedir. İkiztepe’de kafataslarında trepanasyon izleri tespit edilen bir adeti genç erişkin kadın, diğerleri ise erkeklere ait olan beş adet erişkin iskelet bulunmuştur. Biri hariç diğer trepanasyonların İkiztepe’de Erken Tunç Çağı’nda yaşanan savaş nedeniyle meydana gelen; birçok kişinin ölümüyle sonuçlanan kafataslarında kesici, delici ve küt uçlu silâh yaralanmalarından kaynaklandığı söylenebilir. Yaşlı bir erkeğe ait tek örnekte ise iskeletteki tümoral oluşumla birlikte görülmesi, İkiztepelilerin travmalar dışında bazı sağlık sorunlarını da cerrahî müdahalelerle tedavi etmeye çalıştıklarına işaret eder” ifadelerine yer verildi.