GÜNDEM - 19 Ekim 2017 Perşembe 16:00

Bakan Çelik’ten, Deniz Baykal açıklaması: Siyasi görüşlerin ayrı olması önemli değil, önemli olan paylaştığımız değerler

A
A
A
Bakan Çelik’ten, Deniz Baykal açıklaması: Siyasi görüşlerin ayrı olması önemli değil, önemli olan paylaştığımız değerler

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Deniz Baykal ile ilgili olarak, "Siyasi görüşlerin ayrı olması önemli değil. Önemli olan paylaştığımız değerler. Deniz Bey’le tartışırsınız, çatışırsınız, anlaşamazsınız ama sonuçta hukukunuz, dostluğunuz devam eder. Türk siyasetine bunu öğretmiş birisidir" dedi.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Estonya’ya gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında basın toplantısı düzenledi. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Çelik, Deniz Baykal’ın sağlık durumu ile ilgili olarak, “Şahsen çok üzüldüm” dedi. Baykal’ın kendisi ile ilgili bir beyanatında “kardeşim” ifadesini kaydeden Bakan Çelik, “Ben de kendisine siyasette büyüğümüz olarak benzer samimi duyguları besliyorum. Çok üzüldüm. Sağlık durumu ile ilgili saat saat bilgi alıyoruz. Türk siyaseti için abide isimlerden birisi. Büyük bir tecrübesi var, şahsi dostluğumuz da var. Kendisi benden büyük, kendisine büyük bir saygım var ama şahsi dostluğumuz da var. Şahsen çeşitli meselelerde sohbet etmişliğimiz, görüşlerimizi paylaşmışlığımız var. Rahatça sohbet edebildiğimiz, herhangi bir önyargı olmaksızın görüşlerimizi birbirimize özgüce söyleyebildiğimiz, faydalanarak müzakereler yaptığımız birisi. Sohbetlerde sadece siyasetten bahsetmiyorduk, çok okuyan birisi. Kitaplardan bahsediyorduk, bana kitaplar önerirdi, ben okuduğum bazı kitaplardan bahsederdim. Son zamanlarda uçakta karşılaşıyorduk, başka yerde karşılaşıyorduk. Kendisi benden ‘arkadaşım’ diye bahsederek lütfetmişlerdir. Ben de aynı şekilde çok hürmet ettiğim birisidir, büyüğümdür. Allah’tan acil şifalar diliyorum. İnşallah sıkıntılı günler atlatılır ve onu enerjisi ile mecliste yine görürüz. Siyasi görüşlerin ayrı olması önemli değil. Önemli olan paylaştığımız değerler. Deniz Bey’le tartışırsınız, çatışırsınız, anlaşamazsınız ama sonuçta hukukunuz, dostluğunuz devam eder. Türk siyasetine bunu öğretiş birisidir. Kritik zamanlarda da siyasete yön verebilecek tutumlar almıştır. Anlaşamadığımız konular ayrıdır ama dostluğumuz, kendisine saygımız bakidir” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’ye karşı çifte standartlı yanlış yaklaşımlar üretmişlerdir”

Almanya seçimlerine değinen Bakan Çelik, “Şunu söylemiştik, seçimden sonrasında yeni bir sayfa açmak gerekir. Bu Almanya’nın elindedir. Maalesef son derece irrasyonel yaklaşımlar ortaya koydular. Merkel-Schulz arasındaki televizyon programında programın yüzde 80’i Türkiye konusuna ve göçmen konusuna ayrılmıştı. Almanya’daki seçmenin bile taleplerini görmezden geldiler. Dışarıdan birisi gelip dinleseydi ‘bu seçim Türkiye’de mi yapılıyor’ diye. Bu irrasyonel bir durum, buradan çıkmalarını bekliyoruz. Türkiye ile Almanya’nın çok geniş ve çok geniş bir ajandası var. Ekonomik gelişmelerden soydaşlarımız ilişkin konulara kadar. İyi işler üretmek için, doğru konular üretmek için çalışmamız gereken bir dönemdeyiz. Türkiye’ye karşı çifte standartlı yanlış yaklaşımlar üretmişlerdir. Türk yetkililerin konuşamadığı Almanya’da maalesef terör örgütü rahatlıkla miting yapabilmiştir. Terör örgütü liderinin posterleri taşınabilmiştir. Telekonferansla katılabilmişlerdir bu toplantılara. Bu konuda Almanya’nın ciddi tedbirler almasını, bu konulara bir çeki düzen verilmesini bekliyoruz. AB meselesinde Türkiye’ye yaptırım uygulamak bu İPA yardımları ve benzer konularda. Bunlar içine girilen yanlış tutumun devam ettirilmesi anlamına gelir” açıklamasını yaptı.

“Birer cümlelik dayanışma cümleleriyle meseleyi götürüyorlar”

Bu durumun yararlı olmayacağını vurgulayan Bakan Çelik açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Türkiye’yle demokratik dayanışma konusunda herhangi bir model önerememişlerdir. Herhangi bir performans ortaya koyamamışlardır. Bu önemlidir. Darbe girişimi oldu Türkiye’de. Henüz iyi bir dayanışma modeli ortaya koyamamışlardır. Birer cümlelik dayanışma cümleleriyle meseleyi götürüyorlar. Halbuki AB müzakere kapasitesi olan, yöntem öneren, model öneren bir birlik olarak moral üstünlüğe sahip. Diğer birliklerden farkı bu. Eğer AB müzakere etme yeteneğini kaybederse yani müzakereleri keselim yaklaşımına AB parlamentosunun yaptığı yanlışta olduğu gibi dönerse yada herhangi bir şekilde bu bahsettiğiniz konularda olumsuz tutum takınırsa o zaman moral üstünlüğünü kaybeder. AB o zaman ABD’ye dönüşür. Siyasi ilkeler üzerinden değil üye devletlerin dayanışması üzerinden kendini tanımlar. Üye devletlerin dayanışması üzerinden kendini tanımlayan çok birlik var. Niçin AB cazip ve Türkiye niye AB’ye girmek istiyor? Moral değerlerin siyasi ilkelere önemsediği için girmek istiyor. Bugünkü zirveden beklentim Türkiye’yle ilgili herhangi bir olumsuz cümle duymak istemiyoruz. Duymayacağımızı temenni ediyorum. Türkiye’nin öneminin farkında olan ve Türkiye’de daha çok konuşmak daha çok diyalog ve işbirliği çerçevesinde sonuç ortaya çıkarsa bu hepimiz için yeni bir sayfanın açılması, herkes için yararlı sonuçlar ortaya çıkaracaktır”

“Eleştirilere açık olmasaydık 23’üncü ve 24’üncü fasılları açalım demezdik”

AB’nin medya ve ifade hürriyeti konusunda eleştirilerine değinen Çelik, “Medya konusunda ifade hürriyeti konusunda bazı eleştirileriniz var. Eleştirilerinizi not ettim diyorum. Katılıp katılmama ayrı, not ettim diyorum. Ne yapmamızı nasıl çalışmamızı öneriyorsunuz? Beraber işbirliği yapalım diyenlere de diyorum ki AB içerisindeki işbirliği modeli açıktır. Fasılları açacaksınız. Eğer biz, bu eleştiriler konusunda özgüven kaybına sahip olsaydık o zaman ben bütün fasılları açalım ama 23 ve 24’ü açmayalım demem lazımdı. Çünkü ifade hürriyeti, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı gibi konular 23’üncü ve 24’üncü fasıllar. Bu da aslında müzakerelerin kalbini oluşturuyor. Demek ki biz bütün bu eleştirilere rağmen bu eleştirilerden kaçmıyoruz. Büyük bir özgüvenle AB muhataplarımıza şunu söylüyoruz. Gelin bu eleştirdiğiniz konuların omurgasını oluşturan fasılları açalım. Beraberce çalışalım ama hem bu fasılları açmayıp hem eleştirilere devam etmek aslında AB’ni müzakere kapasitesini istismar etmek demektir. Müzakere etmeyeceksiniz ama eleştireceksiniz. Bu konudaki talebimizi ve duruşumuzu aktarmaya devam ediyoruz” dedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Çin’den Antalya’ya dostluk köprüsü kuruluyor Antalya Valisi Hulusi Şahin, Çin Halk Cumhuriyeti Anhui İl Komitesi Sekreteri, Halk Kongresi Daimi Komite Başkanı Bay Han Jun ve beraberindeki heyeti Hükümet Konağı binasında misafir etti. Vali Yardımcısı Mustafa Hulusi Arat, Dışişleri Bakanlığı Antalya Temsilcisi Büyükelçi Deha Erpek ile birlikte Antalya Valilik Makamını ziyarete gelen Komite Başkanı Bay Hun Jun Valilik şeref defterini imzaladı. İki ülke arasındaki ticaret, ekonomi ve insanlar arası alışverişlerde işbirliğini teşvik etmek için Bay Jun’a Anhui eyaleti ticaret komisyonu temsilcileri ve farklı sektördeki firmaların temsilcileri de eşlik etti. Anhui Eyaleti heyetini Antalya’da ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyduğunu ifade eden Vali Şahin Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında önemli yatırımların devlet başkanları nezdindeki ilişkilerin güçlü olmasından ötürü son yıllarda giderek arttığına vurgu yaptı. Antalya’nın önemli bir turizm ve tarım şehri olduğunu belirten Vali Şahin, Çin ile özellikle tohum üreticiliği ve mermer sektöründe Antalya’nın önemli bir ticaret hacmi olduğunu, her yıl binlerce Çinli turistin Türkiye’ye geldiğini ve ikili ilişkilerin güçlendirilmesi Antalya’nın tanıtımının artırılması ile birlikte bu sayının daha da artacağını belirtti. Ziyarette Antalya ile Anhui eyaleti arasında başta turizm olmak üzere, tarım, teknoloji, madencilik, sanayi, otomotiv gibi birçok alanda işbirliğinin daha ileri aşamalara taşınması için atılabilecek adımlar değerlendirildi. Anhui eyaleti ile Antalya arasında kardeş şehir ilişkisi tesis edilmesine yönelik çalışmaların konuşulduğu görüşmede Bay Hun Jun, kültürel ilişkilerin güçlendirilmesi ve Anhui eyaletinden bir şehir ile Antalya’nın kardeş şehir olmasını sağlayabilmek amacıyla Vali Hulusi Şahin ve beraberinde sektör temsilcilerinden oluşacak heyeti Çin’e davet etti. Valilik ziyaretinin ardından Anhui heyeti ile Vali Hulusi Şahin, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, kurum müdürleri, iş dünyası sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin yer aldığı Antalya heyeti, Anhui Eyaleti ve Antalya arasındaki karşılıklı ticari ve kültürel ilişkileri güçlendirmek ve daha ileriye taşımak için atılacak adımların görüşüldüğü bir toplantı gerçekleştirdi.
İzmir İzmir’in geleneksel festivaliyle Bayındır’da yine çiçekler açtı İzmir’in Bayındır Belediyesi tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen Uluslararası Çiçek Festivali’nin 25’incisi ilçedeki Atatürk Caddesi’nde açılan 450 stant ile başladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay 25-28 Nisan tarihlerinde düzenlenen 25’inci Uluslararası Bayındır Çiçek Festivali’nin açılış törenine katıldı. Bayındır Belediye Başkanı Davut Sakarsu’nun ev sahipliği yaptığı programda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Mahir Polat, Torbalı Belediye Başkanı Övünç Demir, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, Bayındır Kaymakamı Emin Kaymak, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları, sivil toplum kuruluşları, oda, kooperatif ve siyasi partilerin temsilcileri, belediye meclis üyeleri, mahalle muhtarları yer aldı. “Halkımız seçimden sonra tüm Türkiye’nin dağlarını çiçekle bezedi” İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, festival alanına kendisini ilçe girişinde karşılayan Torbalı Belediye Başkanı Övünç Demir ile geldi. Kortej ve bando eşliğinde yürüyen Başkan Tugay, halkın yoğun ilgisiyle karşılaştı. Bayındır’da rengarenk bir görüntü oluşturan ve dört günü kapsayacak geleneksel festivalin açılış töreni ilçe stadında halk oyunları ve gösterilerle başladı. Çiçek üreticilerinin yanında başta tarım olmak üzere farklı sektörlerden stantların da açıldığı, konserler, gösteriler ve yarışmaların düzenleneceği festivalin açılışını yapan Başkan Cemil Tugay, “Bayındır’ı Türkiye’de çiçeğin başkenti yapan herkese teşekkürler ediyorum” dedi. Başkan Tugay, “Çiçek bize doğanın sunduğu en güzel nimetlerden birisi. En özel günlerimizdeki en güzel hediyelerimizden birisi. Bir evin, bahçenin, balkonun çiçekli olmasının ne demek olduğunu gözünüzü kapatıp bunu hayal ederek anlayabilirsiniz. Böylesine özel ve değerli bir ürünü üretmek gerçekten en çok Bayındır ve Bayındırlılara yakışırmış. Yıllar öncesinden o faaliyeti başlatan o teyzemizi rahmetle anmak isterim. O günden bugüne bu emeği büyüterek bugünlere getiren herkesi de tebrik etmek isterim. Bize üretmek, güzellikler ortaya çıkarmak yakışıyor. Son seçimden sonra halkımız sadece İzmir’in değil Türkiye’mizin dört bir köşesinin dağlarını çiçeklerle bezedi. Bu güzel sonucun bizlere nasıl umut verdiğini ve geleceğe dair nasıl bir sorumluluk yüklediğini biliyoruz” dedi. “Verdiğimiz sözleri tek tek yerine getireceğiz” Seçimden önce olduğu gibi yine bir araya geleceklerini, birlikte çalışacaklarını belirten Başkan Tugay, “Bugün festivalde güç birliği yaptığımız değerli Davut Başkan’ımızı ve onun nezdinde Bayındır Belediyesi’nin tüm çalışanlarını saygıyla selamlıyorum. Önümüzdeki günlerde Bayındır, Küçük Menderes ve İzmir’imizin dört bir köşesinin daha iyi yaşam şartlarına sahip olabilmesi için ve ayrıca verdiğimiz tüm sözlerin hepsini tek tek yerine getirmek için iş birliğimizi sürdüreceğiz. Bayındır’da 25’inci kez çiçek festivali kutlanıyor. İnanıyorum bir gün 50’ncisi olacak. İnanıyorum bir gün şu an aramızda olan küçük çocuklarımız 100’üncüsünü kutlayacaklar. Bayındır’ımıza kutlu olsun. Nice güzel günlerde birliğimiz, beraberliğimiz devam etsin” ifadelerini kullandı. Başkan Tugay’a teşekkür Festivale katkılarından dolayı Başkan Tugay’a teşekkür eden Bayındır Belediye Başkanı Davut Sakarsu ise “Başladığı günden beri ilçemizin gelişimine katkı sağlayan, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatımıza hız kazandıran, her sene sabırsızlıkla beklediğimiz çiçek festivalimizde birlikte olmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşıyoruz. Festivalimizin ilçemiz için hayırlı olmasını diliyorum” dedi. “Altın yıllarını da görecek” 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftasını hatırlatan Bayındır Kaymakamı Emin Kaymak, “Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla, hürmetle anmak istiyorum. Bayındır, gümüş yıl diyebileceğimiz 25’inci yılını idrak etmekte. İnanıyorum altın yıllarını da görecektir” diye konuştu. “Türkiye’ye çiçeği biz tanıttık” Bayındır Çiçek Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (BAYÇİKOOP) Yönetim Kurulu Başkanı Ersoy Sümerkan da çiçekçiliğin Bayındır’daki tarihine değindi. Hikayenin bir evde başladığını ve arazilere yayıldığını belirten Sümerkan, “Türkiye’ye çiçeği tanıtan Bayındırlılardır. Önce mahallede satmaya başlamışlar, sonra pazarlara gitmişler, büyümüş. Çiçeği tanıtmışlar. Bu bir gerçektir. İddialıyız; Türkiye’ye çiçeği biz tanıttık” dedi. Başkan Tugay ve renkli anlar Açılışın ardından festival alanını gezen Başkan Tugay ve vatandaşlar arasında renkli görüntüler ortaya çıktı. Gösteriler eşliğinde stantlar boyunca yürüyen Başkan Tugay, üreticilerle sohbet etti, esnafla şakalaştı. Başkan Tugay, daha sonra Bayındır Belediyesi’ne geçerek Başkan Davut Sakarsu’nun makamını da ziyaret etti. Tugay ayrıca AK Parti’den istifa eden Karahalilli Muhtarı Hasan Sarıyeri’ye CHP rozeti taktı. Festivalin ilçeye kattıklarıyla en önemli sektör çiçekçilik Bayındır, son yıllardaki artışla dış mekân süs bitkileri üretiminde ilk sıraya yerleşti. İlçede çiçekçilik sektöründe yaklaşık 5 bin kişi istihdam ediliyor. Kooperatifler aracılığı ile yurtiçi ve yurtdışında belediyelere, otellere, site yönetimlerine, peyzaj şirketleri ile diğer özel ve resmi kuruluşlara mevsimlik, yer örtücü, çalı ve ağaç grubu, saksılı süs bitkilerinin üretimi ve satışı yapılıyor. Bayındır’da 1998 yılından beri çiçek festivali düzenleniyor. 8 üretici ile başlayan festival artık tüm Türkiye ve dünyada bilinen bir etkinlik halini aldı.
İstanbul Tekstilde çevreci dönüşüm vurgusu GAİB Başkanı Fikret Kileci, “Tekstili dönüştürmemiz gerekiyor. Şu ana kadar ki yaptığımız konvansiyonel üretimlerden çıkıp, günümüz şartlarına uygun daha çevreci, doğa dostu, insanları yok saymayan yöntemlere doğru geçmemiz lazım” dedi. Türkiye’de İş Dünyası dergisi tarafından başlatılan Mahkeme Sohbetleri 18 Nisan’da dokuzuncu kez iş dünyasıyla bir araya geldi. Bu kez “Tüm Sektörlerde Sürdürülebilir İnovasyon” başlığı altında toplanan farklı sektörlerden bir araya gelen temsilciler konuya ilişkin bilgi ve fikir alışverişinde bulundular. “Sürdürülebilirliğin düşmanı modadır” Sürdürülebilir inovasyonu bir tekstilci gözüyle değerlendiren GAİB Başkanı Fikret Kileci, bu kavramların eskiden bir moda ve satış argümanı olduğunu ancak işlerin artık değiştiğini söyledi. Bu dönüşüme ayak uydurmak adına bir an önce aksiyon almak gerektiğini dile getiren Kileci, “Burada da en öncelikli konu eğitim. Bu eğitim ve farkındalıkları oluştururken de konuya inanan, bunun öneminin farkında olanlarla süreci yönetip bu alanda bir başarı hikayesi yazmamız gerekiyor, bu sayede de toplumun geriye kalan kısmının da bu alanı takip etmesini sağlamamız lazım. Bugün bu adımları atmazsak daha sonra çok daha büyük bedeller ödemek zorunda kalırız” diye konuştu. “Sürdürülebilirliğin düşmanı modadır” diyen Kileci, hızlı tüketimin sürdürülebilirliği öldürdüğünü de aktararak, “İklim değişiyor, mevsimler değişiyor, dünyamız tümüyle değişiyor. Birileri var ki bu durumu çok erken fark ettiler ve hızlı aksiyon aldılar. Ama bir kesim de var ki durumun kendi menfaatlerine yarar sağlamayacağını fark edip değişime direniyor. Her eylemin mutlaka doğru yapanı da vardır, yanlış yapanı da. Geçen haftalarda Brüksel’deydim, bir platforma katıldım. Orada şunu fark ettim ki; Hindistan, Pakistan, Malezya, Bangladeş gibi rakip ülkelerimiz bizden çok öndeler. Mesela Pakistan ciddi anlamda olayın farkında. Bu durumu herkes biliyor, Avrupa’da konuşuluyor, dünyada konuşuluyor ama aksiyon alınmıyor. Aslında haksız da değiller, durumda bir bilinmezlik var” dedi. Tekstil özelinde de bir değerlendirmede bulunan Kileci, şöyle konuştu; “Tekstil bugün en önemli sektörlerden bir tanesi. Dolayısıyla bizim sektörümüzde bugün Türkiye’de milyarlarca Dolarlık yatırımlar var. Planlı ve programlı bir şekilde devletinde öncülüğünde tekstili dönüştürmemiz gerekiyor. Şu ana kadar ki yaptığımız konvansiyonel üretimlerden çıkıp, günümüz şartlarına uygun daha çevreci, doğa dostu, insanları yok saymayan yöntemlere doğru geçmemiz lazım.” “Gelecek, zanaati olan insanın elinde olacak” TİAD Başkanı Murat Akyüz, sürdürülebilirlik kavramının inovasyona olan etkisine değinerek şu sözleri kullandı; “Sürdürülebilirlik gelişebilir olmalı. Dolayısıyla sürdürülebilirlik ve inovasyon birlikte değerlendirilebilecek bir süreç. Sürdürülebilirliğin kendisi başlı başına kadındır. Kadın olmazsa sürdürülebilir olamayız.” TİAD’ın bu kapsamdaki çalışmalarına değinen Akyüz, “Sürdürülebilirlik adına TEMA ile çalışmalar yapıyoruz. Örneğin artık birini ziyaret etmek için gittiğimizde ona çikolata almak yerine adına bağışladığımız ağaç sertifikasını veriyoruz. Bunun bir de teknolojik tarafı var. Bu alanda sürdürülebilirliği birazda kopyalıyoruz diyebiliriz. Yurt dışında bu işin öncüsü olan firmalardan bize uygun olan gelişmeleri ülkemize transfer etmeye çalışıyoruz” dedi. Teknolojinin büyük bir hızla ilerlediğini de sözlerine ekleyen Akyüz, derneğin yapay zekâyı ve makineleşmeyi oldukça aktif olarak kullandığını ifade etti. Akyüz, son olarak gençlere de bir çağrıda bulunarak şunları söyledi; “Üniversite mezunu arkadaşlarımızı mutlaka teknoloji fuarlarını özellikle de endüstri ve üretim ile ilgili olan fuarlarını gezmelerini öneriyorum. Çünkü gelecek, elinde bir zanaati olan insanın elinde olacak. Ekim ayında Maktek Avrasya Fuarı var. Gelip orada teknoloji ile tanışmalarını rica ediyorum.” “İthalata bağlı olmayan tek sektör yazılım” Sürdürülebilir inovasyon tüm dünyada yaygınlaşmaya devam ediyor. Bu kavramı yazılım ve teknoloji açısından ele alan TÜYAFED Başkanı Mustafa Çalış, “İnovasyon konusunda temel hedefimiz sürdürülebilirlik ve teknoloji. Bugün ülkemizi ilk 10 ekonomiye taşıyacak yegane güç; teknoloji ve yazılımdan geçiyor. Eğitim ve ihracat özelinde inovasyonları birleştirip, şirketlerin kombinasyonlarını sağlayarak dünyaya adapte etmemiz gerekiyor. Şu anda ilk 10 ekonominin yedisi teknoloji alanındaki şirketleri kapsıyor. Biz ise ülke olarak 21’inci sırada yer alıyoruz. Endüstri 3.0 ya da 4.0’dan artık yazılım devrimine doğru geçmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla buraya yapacağımız yatırımlar ülkenin kaderini değiştirecek unsurlardır” şeklinde konuştu. İhracat özelinde değerlendirmelerde de bulunan Çalış, “Ülkemizde şu anda 3,5 milyar Dolarlık yazılım ve teknoloji ihracatı var. Bu da Türkiye’nin bugün 255 milyar Dolarlık ihracatının yüzde 1,4’üne tekabül ediyor. Sürdürülebilir inovasyon tarafındaki çalışmalarla kamu, sanayi ve STK entegrasyonlarıyla beraber ülkemizi yukarıya doğru taşıyabiliriz. Dünya trilyon Dolarlık hacme doğru giderken Türkiye’nin de bu pazarda yerini alması gerekiyor. Bu da inovasyonla, dijital dönüşümle gelişebilir. Bugün ithalata bağlı olmayan tek sektör yazılım.” “Sürdürülebilirliğe bireysel bakmak gerek” Konuyu hukuki yönüyle ele alan Stratejik Satın Alma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Arya Kadın Girişim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özlem Kurt ise tüm alanlarda karşılaşıldığı gibi sürdürülebilirlik alanında da bazı rezistanslarla karşılaşıldığını aktardı. Konuya bireysel bakmak gerektiğini belirten Kurt, “Özellikle sürdürülebilirlik konusuna biraz bireysel bakmak gerektiğini düşünüyorum. Kanunla desteklenmesi gerektiğine de inanıyorum ancak diğer yandan da eğitimden şirket politikalarına kadar uygulamalarda alışkanlıkların değiştiriliyor olmasına çalışılması lazım. Örneğin bu konunun okullarda ders niteliğinde öğretilmesi gerekiyor. Çünkü çocukların dijital dünyadaki etiğin nasıl olduğunu doğru anlaması önemli. Aynı şekilde sürdürülebilirliği de anlatmak gerekiyor. Çünkü bu kavram iki çöpü birbirinden ayrıştırmak demek değil” dedi. “Fikrimize sahip çıkalım” Dijital ortamda sınırların e-ticaret ile ortadan kalktığını söyleyen Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz, bu durumun bazı riskleri de beraberinde getirdiğini dile getirdi. Bu risklerden de söz eden Yamankaradeniz; “Markanızı, tasarımlarınızı tescil işlemleriyle koruma altına almazsanız çok ciddi maddi kayıplara uğrayabilirsiniz. Üstelik bunun için artık markanızı veya buluşunuzu ülke çapında tescil ettirmek de yeterli değil. Uluslararası marka tescili, küresel pazarda rekabet avantajı elde etmek için kritik bir adımdır. Öte yandan tescilli markaların dahi taklit edilebilmesi, global marka izlemenin önemini de ortaya koyuyor” dedi.