EKONOMİ - 23 Eylül 2016 Cuma 12:58

Bakan Özlü’den 'yerli otomobil' açıklaması

A
A
A
Bakan Özlü’den 'yerli otomobil' açıklaması

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, yerli otomobilde kapsayıcı bir iş modeli üzerinde çalıştıklarını ve sonuçlarına epey yaklaşıldığını belirterek, önemli açıklamalarda bulundu.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Ekonomi Muhabirleri Derneği üyeleriyle kahvaltıda bir araya geldi. Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özlü, FETÖ soruşturması kapsamında KOSGEB’teki operasyon hatırlatılarak, bakanlığa bağlı kurumlardan bugüne kadar kaç kişinin çıkarıldığı ve bakanlığa bağlı kurumlarda ciddi anlamda risk görüp görmediklerinin sorulması üzerine, “KOSGEB’te en son yapılan bir operasyon var. Polisin yaptığı operasyon. Burada 13 kişi tutuklandı. Bunlardan 3’ü taşra müdürü, birisi merkezde, 2 başkan eski yardımcısı, 3 daire başkanı, 2 uzman, 2 memur şeklinde. Toplam 13 ilde himmet operasyonu gerçekleştirildi. Toplam 36 kişi gözaltına alındı. Bunlar arasında daha önce de KOSGEB’te üst düzey görevlerde bulunmuş bir kişi de var. Biz kapsamlı bir çalışma, daha önce yürüttük. 62 kişi bakanlık merkez teşkilatından, 71 kişi KOSGEB’ten, 13 kişi TSE’den, 13 kişi Patent Enstitüsü'nden, 368 kişi TÜBİTAK’tan olmak üzere 527 kişi daha önce çıkarıldı. Bu bilgileri daha önce paylaştık. Merkez teşkilatı ve kurumlarımızın geleceğiyle ilgili endişeli değilim. Temizliği yaptığımız sürece kurumlarımız güçleniyor, üzerindeki yükü atıyor. Kurumlarımızı bağlayan, onu kilitleyen, engelleyen unsurları atmış oluyoruz. Bu çıkarılan kişiler sonucunda kurumlarımız daha da güçleniyor. Bir tek TÜBİTAK’ta tamamlamadık. Orada devam ediyor çalışıyoruz. Hata yapmamaya çalışıyoruz. Gerçekten rastgele değil de sıkı incelemeler yapıyoruz. TÜBİTAK’taki çalışmalar sürüyor. Diğerlerinin aşağı yukarı tamamlandığını söyleyebiliriz” diye konuştu.

“TÜBİTAK daha çok iş yapan değil, iş yaptıran bir kurum haline gelecek”
TÜBİTAK’ın yapısının değiştirilmesiyle ilgili çalışmaların sorulması üzerine Bakan Özlü, “Yapısal bir dönüşüm orada gerçekleştireceğiz. Çalışmada epey mesafe aldık. Bunu Sayın Başbakanımıza arz ettikten sonra belki Başbakanımız bunu açıklaması uygun olabilir. Çalışmamızı epey noktaya getirdik ama sonucu bu aşamada paylaşmam doğru olmaz. Başbakanımıza bunu arz edeceğiz en kısa zamanda. Yapısal bir dönüşüm olacak. TÜBİTAK daha çok iş yapan değil, iş yaptıran bir kurum haline gelecek. Teknolojinin ticarileştirilmesi çok kolay bir hadise değil. Ama başlangıçta ticari yapıya sahip şirketlere araştırma, geliştirme faaliyetlerine verdiğimiz zaman onları yüklenici olarak seçtiğimiz zaman, onları yüklenici olarak seçtiğimiz zaman ticarileştirmeyi de en başka halletmiş oluyoruz. O bakımdan bizim düşündüğümüz TÜBİTAK uygulamayıcı bir kuruluş olacak. Teknoloji üreten bir kuruluş olacak. Kendisinden ziyade dışarıya işveren, özel sektöre işveren, üniversitelere iş veren bir kuruluş olacak. TÜBİTAK’ın mevcut yönetimiyle beraber çalışıyoruz. Öncelik olarak TÜBİTAK’ta yapısal dönüşümü hedefliyoruz” açıklamasında bulundu.
Bir gazetecinin "TÜBİTAK'taki yapılanmayı değiştirirken çalışan sayısını da mı azaltacaksınız?" sorusu üzerine ise Özlü, "Bir kurumdaki personel sayısı nasıl belirlenir? Bir görev tanımı vardır, görevleri yapabilmek için kaç kişi lazımsa o kadar kişi çalışır. Bunu personel sayısını azaltmak gibi düşünmeyelim, görev tanımıyla ilgili düşünelim. TÜBİTAK'ın yeni görev tanımının gerektirdiği personel sayısı ne kadarsa o kadar personel olur, onun dışında bir şey olmaz" ifadesini kullandı.

Yerli otomobil
TÜBİTAK’taki değişimin yerli arabaya etki edip etmeyeceği sorusuna Bakan Özlü, “Yerli arabada iş modeli konusu üzerinde çalışıyoruz. İş modeli çok önemli. Kapsayıcı bir iş modeli üzerinde çalışıyoruz. Onun sonuçlarına da epey yaklaştık. Onu da Başbakanımıza arz edip ondan sonra belki Başbakanımız kamuoyuyla paylaşmak isteyebilir” yanıtını verdi.
Yerli otomobilde bu yılın sonuna kadar 30-40 araçlık bir test filosu üretileceği hatırlatılarak, 'babayiğit’in beklenip beklenmediği sorusu üzerine Bakan Özlü, şunları kaydetti:
“’Babayiğidi beklemiyoruz. Oturup bir babayiğit gelsin, bu işi yapsın diye beklemiyoruz. Çalışıyoruz. Dünyanın her tarafında otomobil tasarımlarının hikayelerine bakın Volkswagen, Toyota, yabancı markalara bakın, bizim Türkiye’deki Tofaş’a, yerli markalara bakın hepsinde başlangıçta devletin bir desteği ve yönlendirmesi vardır. Zamanla devlet çekilmiştir. Burada devlet yönlendirmesi şarttır. Biz şunu diyemeyiz; ‘bir babayiğit çıksın yapsın gelsin’ bunu demeyeceğiz. Bir de bizim küresel bir başarıyı hedeflememiz gerekiyor. Yerel bir otomobil değil, küresel bir başarı hedefi gerekiyor. Yerli otomobil demeyelim, yerli marka otomobil diyelim. Türkiye’de üretilen otomobiller var. Bu sene inşallah 1 milyon 500 bin rakamına ulaşmayı hedefliyoruz. Bu az bir rakam değil. Geçen sene 1 milyar dolarlık cirosu vardı sektörün. Bu aslında bizim işçimiz, bizim ticaret kanunlarımız. Bizim ülkemizde vergi ödüyor, ihracat yapıyor. Bunların aşağı yukarı tamamı Türkiye’de üretilen otomobiller. Ne eksiğimiz var. Marka eksiğimiz var. Marka oluşturmak, biz bir yerli marka oluşturmak istiyoruz. Türkiye’deki mevcut alt yapı yan sanayisi, mühendisleri, üretim, tasarım mühendisliği yan sanayisi bir otomobili tasarlayıp üretmeye yeterli. Teknik olarak bir problem yok. Otomobil konusu, ticari ağırlığı olan bir konu. Teknolojiden ziyade ticari bir konu. Sadece bir otomobil yapıp satmak değil, segment, segment her keseye, herkese hitap edebilecek kategoride model ve segmentte arabanız olması gerekiyor. Sıfırdan bir tasarım aşağı yukarı 4 sene sürüyor. Otomobilde de tasarım yaptınız, onunla kalmıyor. Biri bitince ikinciye başlamanız gerekiyor. 4 yılda bir modeller değişiyor. Bu tasarım konusu sürekli bir faaliyet. Türkiye’nin yetişmiş insan kaynağı, tasarım üretim mühendisleri, yan sanayisi bu konuda aslında yeterli seviyede.”

Goncagül Özcan - Pelin Üzek 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Mansur Yavaş’tan büyükelçi ve misyon şeflerine 23 Nisan resepsiyonu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. 65 ülkenin büyükelçisi ile misyon şeflerinin katıldığı davette konuşan Yavaş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığını ve bu günün ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün olduğunu belirterek, “Dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Ankara’da coşkuyla kutlandı. Kutlamalar çerçevesinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Başkent’teki büyükelçiler ve misyon şefleri için resepsiyon düzenledi. Yavaş’ın ev sahipliğinde Mogan Park Konuk Evi’nde gerçekleştirilen 23 Nisan resepsiyonuna Ankara Valisi Vasip Şahin, büyükelçiler ile yabancı misyon temsilcileri, Ankara ilçe belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, basın mensupları, Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve çok sayıda davetli katıldı. Konuşmasına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlam ve önemine değinerek başlayan Yavaş, “Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün zor şartlar altında milleti bir araya getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığı ve ulusun geleceğini çocuklara adadığı özel bir gün. Bu anlamda dünyadaki ilk ve tek çocuk bayramını kutlamanın gururunu yaşıyoruz” dedi. “Başarımızdaki en büyük rol yönetim anlayışımız” Türkiye’deki son yerel seçimlerden bahseden Yavaş, yüzde 60,4 gibi rekor bir oy oranı ile tekrar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğini dile getirerek, “Bu başarıda hiç şüphesiz geçtiğimiz 5 yılda ortaya koyduğumuz adil, tarafsız, şeffaf, hesap verebilir, katılımcı, insan ve çevre odaklı yönetim anlayışımız önemli rol oynadı. Betona ve ranta değil, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını merkeze alan projelerimiz Ankara halkı tarafından kabul gördü. Bundan dolayı önümüzdeki dönem de aynı anlayışla halkımıza hizmete devam edeceğiz” diye konuştu. “Halkın refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz” Ankara halkının refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik çalışmalarına artan bir azimle devam edeceğinin altını çizen Yavaş, “Akıllı şehir, yeşil dönüşüm, kırsal kalkınma, kent turizmi ve termal turizm gibi alanlarda söz verdiğimiz projeleri gerçekleştirmek için azimle çalışacağız. Tüm bu çalışmaları yaparken dünyadaki gelişmeleri de dikkate alarak sizlerle yakın işbirliğimizi devam ettirmek istiyoruz. Sizlerin de bir Ankara sakini olarak ülkelerinizdeki tecrübeleri bizimle paylaşmanızdan ve iş birliklerimizi artırmaktan büyük mutluluk duyacağımızı bir kez daha belirtiyoruz” diyerek iş birliği çağrısında bulundu. "Avrupa Birliği temel hedeflerimiz arasında" Avrupa Birliği’ne girişi önemsediklerini belirten Yavaş, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin temel hedefleri arasında yer aldığını ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda Avrupa Birliği’ne giriş projesine büyük önem verdiklerini, bunun Türkiye için vazgeçilmez olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin son dönemdeki Avrupa Birliği ile olan ilişkilerine de dikkat çeken Yavaş, şunları kaydetti: “Türkiye’nin üye statüsü yerine ’dış ilişkiler’ çerçevesinde yer alması oldukça düşündürücüdür. Benzer şekilde geçtiğimiz hafta Avrupa Konseyi Liderler Zirvesi’nde Türkiye’nin Kıbrıs çözümü çerçevesinde ele alınması da cesaret kırıcıdır. Ne yazık ki, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yönelik adımları geleceğe dair net bir yol göstermiyor ve ciddi bir jeostratejik vizyon veya tutarlı bir eylem planı içermiyor. Avrupa Birliği ve Türkiye’nin stratejik çıkarları, Gümrük Birliği’nin siyasi şartlara bağlı kalmadan ve daha fazla gecikme olmadan yeşil ve dijital politikalar doğrultusunda modernize edilmesini gerektiriyor. Bu, sadece Avrupa Birliği ve Türkiye’nin rekabet gücünü ve stratejik özerkliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda zorlu siyasi ve jeopolitik sorunların üstesinden gelinmesi için gerekli olan karşılıklı güvenin oluşmasına da destek olacak.” “Milletimiz ‘mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir” Yavaş, 18 Mart 2016’da gerçekleşen Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi’nde alınan kararlarla ilgili de şunlara değindi: “Türkiye’nin üzerindeki sığınmacı yükünü iyice artırdı ve kontrol edilemeyen bir göç akışına yol açtı. Türkiye artık sadece göçmenler için bir geçiş ülkesi olmaktan çıkıp, bir kalış ülkesi haline gelmiştir. Bunun oluşturduğu toplumsal huzursuzluk, demografik baskı, sosyo-kültürel ve ekonomik çatışmalar, mevcut durumun sürdürülemez olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bakımdan milletimizin endişeleri gözetilmelidir. Türkiye coğrafyasındaki müstesna rolünün bilincindedir. Tam da bu sebeple milletimiz ’bir mülteci tampon bölgesi’ işlevini reddetmektedir. Ülkemizin üzerine yüklenen bu yük, hakkaniyetle ve rasyonellikle bağdaşmamaktadır. Bu bakımdan mültecilerin kendi ülkelerinde doğru bir planlama ve insan haklarına uygun şekilde yeniden iskan edilmesi konusunu önemsiyorum.” “Filistin halkının yanındayım” Atatürk’ün "Yurtta sulh, dünyada sulh" ilkesinin her zaman yol gösterici olduğunu söyleyen Yavaş, çocuk ve sivillere yapılan saldırılarda Filistin halkının yanında olduğunu belirterek, “21. yüzyılda çocukları, sivilleri öldürmek, susuz ve elektriksiz yaşamaya zorlamak sadece savaş değil, insanlık suçudur. Çocuk ve sivillere yapılan bu saldırılarda Filistin halkının yanında olduğumu belirtiyorum. İsrail hükümetini sağduyulu hareket etmeye davet ediyorum. Gazze’de, Filistin ve İsrail’in her yerinde en kısa sürede savaşın sona ermesini ve daha fazla çocuk ve sivilin hayatını kaybetmemesini umuyorum” diye konuştu. "Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram tüm dünyayı etkilemektedir" Zor zamanlarda belediye başkanları olarak etkilenen bölgelere ve insanlara yardım sağlamak için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Yavaş, sözlerine şöyle devam etti: “Uluslararası çatışmaların sebep olduğu insani dram, sadece savaş bölgelerinde yaşayan insanları değil, tüm dünyayı etkilemektedir. Ayrıca Ankara’da yaşayan herkesin seslerinin duyulduğu ve endişelerinin dikkate alındığı bir istişare ortamı oluşturmak için buradayız. Savaşların gölgesinde barışın değerini bir kez daha anlamamız ve içselleştirmemiz gerekmektedir. Barışı korumak ve barışın yeniden tesisini sağlamak, sadece ulusal bir görev değil, aynı zamanda uluslararası bir sorumluluktur. Uluslararası toplumun bir parçası olarak Türkiye’nin barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları, dünya genelindeki barış çabalarını destekleyici bir role sahip olduğunu düşünüyorum. Bizler, belediye başkanları olarak bölgesel çatışmalara insani açıdan, barışçıl açıdan bakmaya devam edeceğiz.”
Bolu Orman yangınlarıyla mücadele için ormancılara İHA pilot eğitimi verildi Bolu’da orman personeline, orman yangınlarıyla mücadele için kullanılacak olan İnsansız Hava Aracı (İHA) pilot eğitimi verildi. Bolu Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde başta orman yangınlarıyla mücadele çerçevesinde kullanılacak olan, orman alanlarındaki dumanın, orman yangınlarında tehlike arz eden noktaların tespitini ve yayılış yönünü görme imkanı sunan İnsansız Hava Aracı (İHA) pilot eğitimi orman personeline verildi. Orman suçları ile mücadele ve orman koruma çalışmalarında, kaçak hafriyat döken araçların veya şahısların koordinatını hassas şekilde veren, belirlenen hedefleri 8 kilometre yarı çapında takip edebilen ve en önemlisi termal kamerası ile gece net görüş sağlayan İnsansız Hava Aracı (İHA) kullanımına yönelik eğitim alan ormancılar, artık ormanlarda İHA’ları kullanacak. Bursa Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Kadıoğulları tarafından verilen eğitime Aladağ Orman İşletme Müdürü Ahmet Toklu ve Mengen Orman İşletme Müdürü Emre Koçak ile tüm işletme müdürlüklerinden işletme müdür yardımcıları ve işletme şefleri ile Bolu Orman Bölge Müdürlüğü teknik personeli katıldı. Özellikle maden ve izin saha kontrolleri, kaçak hafriyat dökümlerinin takibi, açma ve işgal suçlarının tespiti, kaçakçılık ile mücadelede gece korumaları, orman yangınları, kadastro çalışmaları, arama-kurtarma çalışmaları, ağaçlandırma çalışmaları, fidan sayımları, teras ve yol ölçümleri görüntüleme, tespit ve sayısallaştırma çalışmaları olmak üzere birçok konuda kullanım alanına sahip olan İHA ve entegre kamera sistemlerinin aktif olarak daha verimli kullanımına yönelik eğitimlere devam edileceği öğrenildi.
Afyon ‘Geçmişe Yolculuk’ isimli tiyatro oyunu büyük beğeni topladı Afyonkarahisar’da Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği, İçişleri Bakanlığı desteğiyle ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi kapsamında İstanbul’da tiyatro oyunu sergiledi. Sandıklı Gönüllü Hanımlar Derneği’nin ’Sandıklı’dan Türkiye’ye açılan kültürel miras kapısı’ projesi İçişleri Bakanlığı tarafından kabul gördü. Proje kapsamında 16 kişilik ekip 5 skeçten oluşan “Geçmişe Yolculuk” isimli tiyatro gösterisini İstanbul Pendik Yunus Emre Kültür Merkezinde sahneledi. Tiyatro gösterimlerinde kayınvalide-gelin ilişkisi, Afyon gastronomisi ve davet kültürü, düğün gelenekleri, şifalı su tanıtımı ve kadına şiddet konuları ele alındı. Gönüllü Hanımlar Derneği Başkanı Fulya Bolcal, "Gerçek bir tiyatrocu nasıl olur, kimdir, bu soruların cevapları bizlerde yok aslında. Doğuştan yetenekli ya da ömrümüzü bu işe adamış da değiliz. Öğrenmeye çalıştık, gönül verdik. En önemlisi, her ayrıntısı gizemle dolu bu sanat dalını çok sevdik. Ocağımızdaki yemeğimizin altını kısıp koştuk eğitimlere, kekimizi fırından çıkarıp sıcağıyla paketleyip geldik provalara. Bu yaştan sonra ne çok alışkanlığımızdan vazgeçtik sahnelerde sesimiz daha gür çıksın diye. Kimimiz anne, kimimiz anneanne, kimimiz babaanne, kimimiz ev hanımı, kimimiz iş kadını olan bir avuç kadınız" dedi.