POLİTİKA - 14 Şubat 2016 Pazar 22:41

Bakan Yıldırım, İzmir’de başkanlık sistemini anlattı

A
A
A
Bakan Yıldırım, İzmir’de başkanlık sistemini anlattı

İzmir’de sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya gelen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, vatandaşların başkanlık sistemi ile bir sorunu olmadığını ve günden güne başkanlığa ilginin arttığını belirterek, “Maalesef siyaset Türkiye’de istenen olgunluğa gelmedi. Şu anda Türk siyasetinde sorunların tanımında anlaşamama var” dedi.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Balçova Termal Otel’de sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya geldi. İzmir Valisi Mustafa Toprak’ın katılımıyla düzenlenen toplantıda konuşan Yıldırım, siyaset üzerine konuşmayacağını söyledi ancak konu yine başkanlık sistemine geldi. Vatandaşların başkanlık sistemiyle bir sorunu olmadığını belirten Yıldırım, “Günden güne başkanlığa ilgi artıyor. Sorun siyasette. Maalesef siyaset Türkiye’de istenen olgunluğa gelmedi. Ben de bir siyasetçiyim. Biz siyasette birinci kademedeyiz henüz. Birinci kademe, sorunların tanımında anlaşamamaktır. Şu anda Türk siyasetinde sorunların tanımında anlaşamama var. Gelişmiş demokrasilerde sorunların tanımında bir anlaşmazlık yok. Biz oraya henüz gelemedik. Biz sorunların tanımını henüz konuşuyoruz. Demokrasimizin yol alması gereken epey zaman var. Biz ne kadar birbirimizle uğraşırsak o kadar enerjimizi boşa tüketiriz. Bunu da dışarıdakiler görüyor. Bugün başına iş gelen devletlerin niye bu hale geldiklerine bakın, bunu göreceksiniz. Onun için asla öyle bir oyuna gelmememiz gerekir” diye konuştu.

“BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE BELEDİYE BAŞKANI SEÇİMİ ARASINDA FARK YOK”
Yeni Anayasa hakkında da değerlendirmelerde bulunan Yıldırım, milli irade dışında yapılan Anayasaya karşı durduklarını, derli toplu, temel hakları ve ödevleri düzenleyen, çok geniş olmayan bir metne ihtiyaç olduğunu söyledi. 82 Anayasasında parlamenter sistemin öngörüldüğünü ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: “Amenna ama Anayasayı okuduğumuzda cumhurbaşkanının yetkileri var. Yetkileri o dönemde o kadar geniş tutmuşlar ki, parlamenter sistemi olmasına rağmen Fransa’daki yarı başkanlık sisteminin neredeyse tıpa tıp aynısı. Tek fark Fransa’da başkan parlamentoyu feshediyor. Bizde ediyor ama belirli şartları var. Bu kadar benzer, adı parlamenter sistem. İki tercihimiz var. Biri, tekrar güçlendirilmiş parlamenter sistemine geçeceğiz ya da üniter başkanlık sistemine geçeceğiz. Bazıları ‘Türkiye bölünecek, eyaletlere ayrılacak’ diyor. Bunlar külliyen yalandır, yanlıştır, kasıtlıdır. Başkanlık sistemi ile belediye başkanı seçimi arasında hiçbir fark yok. Tek farkı var, belediye başkanı 10 dönem seçilebilir iyi çalışırsa. Başkanlıkta artık diktatörlüğe dönüşmesin diye iki dönem şartı getirilmiş iyi çalışsa bile. Niye başkanlık sisteminde ısrar ediyoruz? 7 Haziran’da Türkiye’nin yaşadıklarını gördünüz.”

“MÜLTECİLER DEVLET KURSA 24. BÜYÜK DEVLETİ HALİNE GELİYOR”
Konuşmasında, Türkiye gündemi ve mülteci sorununa da dikkat çeken Yıldırım, şunları söyledi: “Ülkemizin Güneydoğu bölgesinde bir büyük oyun tezgahlanıyor. Bu oyun esasen Osmanlı coğrafyasının değişmesinden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra yaratılan bir proje. 100 yıl sonra bölgeyi tekrar hareketlendirmek, tesis edilmiş kardeşliği bozmak için yoğun bir çalışma var. Bir yandan Türkiye içerisinde terörü cesaretlendirerek, milletimizin huzurunu bozma gayretleri varken, bir yandan da bölgeyi maalesef kan gölüne çevirdiler. Bugün dünyada yaşayan her 122 insandan biri mülteci konumuna düştü. Eğer mülteciler ayrı devlet kursa dünyanın 24. büyük devleti haline geliyor. O insanlar niye bıraksın yurdunu? Malı mülkü, soyu sopu orada ama yaşam hakkı en kutsal haktır. Maalesef onu bile çok gördüler. Uygar dünya bölgede olanlara gözünü kapamış kulağını tıkamış izliyor.”

“BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN BÜYÜK BİRADERLERİ”
“Daha ne kadar Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de masum insanlar hayatını kaybedecek?” diye soran Yıldırım, küresel siyasette söz sahibi olan “beş kardeşlerin”, “Birleşmiş Milletler’in büyük biraderlerinin” büyük yanılgı içinde olduğunu dile getirdi. İnsanlığa ve insan onuruna sahip çıkan tek ülkenin Türkiye olduğunu belirten Yıldırım, “Bu bizim inancımızın gereğidir. Bize yakışanı yaptık. Fırsatçılığı değil insanlığı tercih ettik. Bu kadar acı tecrübe yetmezmiş gibi Halep’te yaşayan insanları da yerlerinden etmeye çalışıyorlar. ‘Nasıl olsa Türkiye bunları alır’ diyorlar. Türkiye gayet tabii her türlü imkanını zorlayarak dardaki herkese yardım eder ama bu yol yol değildir. Bu gidişat gidişat değildir. Daha fazla kan dökülmesinin önüne geçmek için tarihin verdiği sorumluluğu yerine getirilmeli. Sadece insanlar ölmüyor. İnsanlık da ölüyor. Küresel barışın sağlanması için mutlaka Birleşmiş Milletler yapısının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor” dedi.

“VATANDAŞLA ARAMIZDAN ÇIKIN”
Türkiye’nin terörle ilgili konulara yabancı olmadığını ancak bu süreci çok hoyratça kullanarak Türkiye’yi meşgul edecek organizasyonlar yapıldığını söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti: “İçerideki terör unsurlarını destekleyen sözüm ona komşularımız var. Bu komşular geçmişte dara düştüklerinde onların yanında yer aldık. Eli kanlı terör örgütüne bir çift lafım var; bu yol çıkmaz bir sokaktır. Bu yoldan vazgeçin. Vatandaşlarımızla aramızdan çıkın. PKK terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu yok. Ne var? Orada yaşayan Kürt vatandaşlarımızın terör örgütü gibi bir sorunları var. Bizim görevimiz terör örgütünü etkisiz hale getirmek, Türkiye’nin gücünü, enerjisini yok eden beladan kurtarmak. Büyük bedel ödediğimiz toprakların bölünmesine asla izin vermeyeceğiz ve terörü Türkiye’nin gündeminde en alt sıraya getirmeye kararlıyız. Bunun için milletimizin desteği tamdır. Çünkü hiç kimse kazanımlarının bir hiç uğruna yok olmasını istemiyor. Irak, Suriye, Mısır, Ukrayna, Yemen ne hale geldi. Onun için çok dikkatli olacağız.”

“4 BİN 500 İNSANI KURTARMIŞ OLDUK”
İnsan kaçakçılarına yönelik baskınlar yapıldığını da sözlerine ekleyen Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı: “Ege’de göçmenler maalesef denizde hayatlarını kaybediyorlar. Bunu ticarete dönüştüren vicdansızlar var. İzmir’in de adı sık geçiyor. Marmaris’ten Çanakkale’ye kadar olan sahil bandında en çok ismi geçen illerden biri İzmir. Çeşitli ihbarları değerlendirerek belirli yerlere baskın yaptık. 80’in üzerinden merdiven altı dediğimiz güvenliksiz şişme bot ele geçirip imha ettik. Her bir botta 40-50 kişi olduğunu düşünürsek, ölüme seyre çıkan 4 bin-4 bin 500 insanı kurtarmış olduk. Bir insanı bile kurtarmak bütün bir cihanı yaşatmak anlamına geliyor. Hepimizin sorumluluğu büyük. ‘Bana ne’ diyemeyiz. Bu ülkenin başını ağrıtan her işten hepimiz sorumluyuz. Dün herkesin başını ağrıtan, dost bildiklerimizin başını ağrıtan terör grupları bugün onlara dost oldu. Bunu da ibretle izliyoruz. Bunlar tesadüfi değil. Bunların her birinin arkasında hesap-kitap var. Onların bilmediği şey; bizim dostluğumuz çok kıymetlidir ama düşmanlığımız da çok şiddetlidir. Bunu da bir yere not etsinler."

CEREN ATMACA - SİNAN YENİÇERİ
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çanakkale Bakan Bak, "Sınırlarımızda ve sınır ötesinde nöbet bekleyen kahramanlar yalnız bugünün değil bir yandan istikbalin de derdindedir" Çanakkale Kara Savaşları’nın 109’uncu yıl dönümü nedeniyle 57’nci Alay Vefa Yürüyüşü anma programı çerçevesinde Conkbayırın’daki Atatürk Anıtı’nda 57’nci Alay Sancağı temsili devir teslim töreni gerçekleştirildi. Tören, Atatürk Anıtı’na çelenk sunma töreniyle başladı. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, anıta çelenk koydu. Saygı duruşunda bulunulması ve saygı atışı yapılmasının ardından İstiklal Marşı okundu. Ardından Kur’an-ı Kerim okundu ve şehitler için dua edildi. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, "Evlattan ecdada uzanan köprüyü birlikte inşa etmek amacıyla tertip ettiğimiz 57. Alay Vefa Yürüyüşü’nde sizlerle bir arada bulunmanın gururunu yaşıyorum. Süngüsüyle yol açanların izini takip etmek, bu ruhu yaşamak, hissetmek için Türkiye’nin dört bir yanından koşup buraya geldiniz. 57. Alay vefa Yürüyüşü bir etkinlikten çok daha fazlası. Türkiye’nin gençlerinin her yıl burada toplanmasının derin ve önemli bir anlamı var. 57. Alay kanlarının son damlasına kadar mücadele etmiş ve Arıburnu mevkiinde şehit düşmüş bir alayın fedakarlık, dirayet ve cesaret öyküsüdür. İstiklal şairimizin "Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz" dediği 57. alaydır. Onlar süngüsüyle yol açmış, can vermiş, kan akıtmış ama Türk milletin haysiyetini, birliğini müdafaa etmekten geri durmamıştır. Vatanla, toprağına, hürriyetine ezelden ebede her daim sadakatle bağlı olan bu milletin evlatları binlerce yıldan beri şehit düşer, bedel öder lakin toprak vermez. Çünkü toprak dediğimiz kara parçasından ibaret değildir. Toprak mazidir, hatıradır, köktür, bugündür ve yarındır. İşte 57. Alay canını siper ederek topraklarını korurken yalnız o gün için değil, bugün burada huzurla yaşayabilelim diye o onurlu mücadeleyi vermiştir. Sarıkamış’ın kahramanları bugün bir sür ve başı dik bir hayat sürelim diye Allah-u Ekber dağlarından geri dönmemişlerdir. 15 Temmuz’da hainlere geçit vermeyen yiğitler sınırlarımızda ve sınır ötesinde nöbet bekleyen kahramanlar da yalnız bugünün değil bir yandan istikbalinde derdindedir. Türk milleti tarih sahnesinde çıktığından beri dünden bugüne cesaretli duruşuyla dünyaya meydan okuyan cümle kahramanlara çok şey borçluyuz. Bu borcun edasını çalışarak, kıymet bilerek, kıymet vererek gerçekleştirebiliriz. Sorumluluklarımızın farkındayız. Bizim dünyanın herhangi bir yerinde başka bir motivasyon alamaya cesaret veren yeni öyküler keşfetmeye ihtiyacımız yok sevgili gençler. Aradığımız ilham, öğreneceğimiz ders işte burada, buradaki ruhta saklıdır." ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından Ege Üniversitesi öğrencisi Orhan Özcan Arıkan 57’nci Alay Sancağı’nı Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesine teslim edildi. Anma programına Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Çanakkale Vali Vekili Hakkı Uzun, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Biçen, 2’nci Kolordu Komutanı Tümgeneral Rasim Yaldız, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, kurum müdürleri, siyasi parti temsilcileri, gaziler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Denizli Muğla BİLSEM ülke genelinde en çok proje hazırlayan 2. okul oldu Muğla Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM), bilimsel çalışmalar kapsamında Türkiye genelinde en çok proje hazırlayan ikinci okul oldu. Bu yıl 18.’si düzenlenen Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışması Ege Bölge finali Denizli’de başladı. Ege bölgesinden yapılan 887 projeden 100 tanesi jüriler tarafından sergilenmeye değer görülerek bölge finaline davet edildi. Bölge finalinde başarılı olan projeler ise Türkiye finalinde yarışmaya hak kazanacak. Yarışmaya damga vuran Muğla Bilim ve Sanat Merkezi ise hazırladığı yetmiş proje ile Türkiye geneli en çok proje hazırlayan ikinci okul oldu. Davet edilen on üç proje ile de Türkiye geneli en başarılı dördüncü okul oldu. Ege bölgesi özelinde ise bölgeye davet edilen yüz projeden on üçüne sahip olarak Ege Bölgesinin zirvesine yerleşti. Ege Bölge finalinin yapıldığı Denizli EGS Kongre ve Kültür Merkezi’nde görüştüğümüz Muğla Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü Bekir Cevizci, ”Öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz bilimsel üretkenliklerini en üst seviyeye çıkararak bu yıl Türkiye’ye damgasını vurdu. Muğla’dan bir devlet okulunun bütün istatistikleri alt üst ederek bilimsel başarılarıyla Türkiye gündemine oturması bizleri çok mutlu etti. Bu başarının mimarı sevgili öğrencilerimizi ve fedakâr öğretmenlerimizi tebrik ederim. Burada 13 ekibimizde toplam 36 kişilik dev bir kadro bulunmaktayız. Buradan güzel başarılar alarak Muğla’ya dönmeyi planlıyoruz. Ayrıca tek faaliyetimiz bilimsel projeler değil, bilimsel yayınlar ve bilimsel öğrenci bildirilerinde de Türkiye gündemine oturmaya hazırız. Haziran ayına kadar bu hedeflerimizi gerçekleştirdiğimizi gözlemleyeceksiniz” dedi.
Hatay Paris’e tatile giden profesörün paraları, yabancı uyruklu şahsın ayakkabısından çıktı Hatay’da yaşayan Profesör Dr. Mustafa Zortuk, tatil amaçlı gitmek istediği Paris yolculuğu öncesinde hırsızlık şoku yaşadı. Prof. Dr. Zortuk’un çalınan bin 500 eurosu ve 4 bin TL’si kabin memurunun dikkati sayesinde yabancı uyruklu bir şahsın ayakkabısının içerisinden ele geçirildi. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde görevli Öğretim Üyesi Profesör Dr. Mustafa Zortuk, Ramazan Bayramı tatilini ailesiyle birlikte Paris’te geçirmek istedi. Ailesiyle birlikte Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan uçağa binmek üzere servisle götürülen profesör, uçağa bineceği esnada çantasının yanında olmadığını fark etti ve durumu görevlilerle paylaştı. Profesör Zortuk, kaybolan çantasını uçakta yaptığı aramada bulsa da tatil parası olan bin 500 euronun ve 4 bin TL’nin içinde olmadığını fark etti. Zortuk’un yardımına yetişen uçakta görevli kabin memurunun çantayı uçağa biniş esnasında başka bir şahsın elinde gördüğünü söylemesi üzerine polis ekipleri konuyla ilgili çalışma başlattı. Polis ekiplerinin yaptığı çalışma sonrası Zortuk’a ait 4 bin TL ve bin 500 euro, kabin memurunun bahsettiği yabancı uyruklu şahsın ayakkabısının üzerinden çıktı. Tatil parasına yeniden kavuşan Zortuk ailesi ve uçaktaki diğer yolcular 1 saat gecikmeli olarak Paris yolculuğuna başladı. “4 günlük Paris gezisi paramın çantanın içinde olmadığını görünce panikledim” 4 gün tatil parasının çantanın içinde olmadığını görmesi üzerine paniklediğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Zortuk, “Ailemle beraber Paris’e gidiyorduk. Servis aracından uçağa yaklaştığım zaman sırt çantamızı otobüste unuttuğumuzu fark ettik. O anda panik aldık, tüm paramız sırt çantası içerisindeydi. Uçağın altında çalışanlar sakin olmamızı söylediler. Servis aracını arayacaklarını söylediler. Servis aracında sırt çantamızın olmadığı ortaya çıktı ve bir kişinin çantamızı alarak iyi bir niyetle uçağa getirebileceği söylendi. Bin 500 euro ve 4 bin TL civarında paramız vardı. Ben uçağın ön tarafından arkaya doğru valiz alanlarına bakmaya başladım. Onuncu sırada çantamı buldum ve çok sevindim. Tekrar uçağın ön tarafına gelip, çantanın içerisinde parama bakmaya başlarken paramın olmadığını fark ettim. 4 günlük Paris gezisi paramın çantanın içinde olmadığını görünce panikledim” dedi. “Bütün paralar yabancı uyruklu şahsın ayakkabısının içerisinden çıktı” Uçakta görevli Rengin Koç isimli kabin memuru sayesinde çalınan parasının polis ekipleri tarafından bulunduğunu belirten Prof. Dr. Zortuk, “Rengin Koç isimli kabin memuruyla konuştum ve paramın çantada olmadığını söyledim. Kabin memuru da bana; uçağa binerken Fransızca konuşan bir kişinin sırt çantamın içerisini açtığını ve çıkarken paraları söyledi. O anda bende paraları birinin alıp, sırt çantasını içeriye koyduğunu anladım ve şikayetçiyim dedim. Yarım saat bekledik, polis ekipleri geldi. İlk önce uçak girişinde beni sorguya çektiler, detayları anlattım. Uçaktaki Fransızca konuşan şahsı alıp dışarıya çıkarttılar, bütün paralar bu şahsın ayakkabısının içerisinden çıktı. Böyle bir şey yaşayacağım aklıma gelmezdi. Yurt dışına çıkarken hırsızlık olayına karşı önlem alıyorsunuz ama Sabiha Gökçen Havalimanı’nda direkt paranızın tümünü kaybetmek biraz enteresan oldu. Uçak 1 saate yakın apronda bekledi” ifadelerini kullandı. “Özellikle kabin memurunun o merdivenden çıkarken ki dikkati çok önemliydi” Parasını çalan şahıstan davacı ve şikayetçi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Zortuk, Sabiha Gökçen’de görevli polis ekiplerine teşekkür ederek, “Davacı ve şikayetçiyim. Gereken evrakları imzaladım. Parayı bulduktan sonra inanılmaz derecede mutluyuz. Özellikle kabin memurunun o merdivenden çıkarkenki dikkati çok önemliydi. Sırt çantası içerisinde para sayan birini görmesi, bize çok büyük katkı sağladı. Paramız bulunduğu için çok çok mutluyuz. Havalimanında görevli bütün polis memurlarına çok çok teşekkür ederim” şeklinde konuştu.