POLİTİKA - 15 Ekim 2014 Çarşamba 20:38

Başbakan Davutoğlu çok önemli kararları açıkladı

A
A
A
Başbakan Davutoğlu çok önemli kararları açıkladı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanlığı’ndaki bilgilendirme toplantısının ardından çok önemli açıklamalarda bulundu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye'nin Kobani şehrindeki IŞİD saldırısını protesto eylemlerine işaret ederek, "Maske kullanarak gösteri yapılamaz. Molotof atamaz. 'Molotof bomba sayılıyor' derse evet bomba sayılacak. Hasta taşınan ambulans yakılıyorsa kimse bize özgürlükten bahsetmesin. Maske takan alınıp götürülecek. Maske takan kişi ben kimliğimi gizliyorum, suç işlemeye hazırım diyor" dedi. 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanlığı bilgilendirme toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Bakanlar Kurulu oluşturulduktan sonra alınan kararla bütün bakanlıkların ziyaret edileceğini ve brifingler alınacağını hatırlatan Davutoğlu, "İçişleri Bakanımızı ziyaretimde çok kapsamlı bir brifing sunuldu. İçişleri Bakanlığımız ülkemizin huzuru, bekası, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması bakımından önemli bakanlıklardan biridir. Bakanlıklar değişiklik ve sürekliliği bünyesinde barındırır" dedi.
Bugün aldığı brifingin sadece güvenlik odaklı olmadığını anlatan Davutoğlu, Türkiye'nin uluslararası alanda etkin bir yönetim ve yönetişimi, halkla iletişimi sürdüren ve yönetişim imkanlarını kullanan bir yapıya dönüşmek zorunda olduğunu ifade etti.

“YENİ KİMLİKLER SON DERECE KULLANIŞLI”

Nitelikli insan unsurunun devlet hizmetinin en önemli boyutu olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Üzerinde mutabık aldığımız hususlar, kaymakamlarımızın ve valilerimizin uluslararası alandaki hizmetlerini görmek üzere ihtiyaçları neyse giderilecek. Valilerimizin dış tecrübe kazanarak sınır bölgelerimizde faaliyet göstermeleri büyük önem taşıyor. Artık iç ve dış alanlar birbirinden uzak alanlar değil. Genel bir reform anlayışı içinde insan kaynağı itibarıyla eğitimin güçlendirilmesi anlamında neler yapılabileceğini ele aldık. Hizmet anlamında da çok pratik vatandaşımızın hayatını güçlendiren işlemleri ele aldık. Nüfus idaresi ile ilgili, mesela soyadı değiştirmek dilekçe ile soyadı değişimi mümkün olabilecek. Çok uzun mahkeme süreçleri olmayacak. Doğum, adres, ölüm değişiklikleri elektronik ortamda yapılabilecek. Yeni kimlikler son derece kullanışlı, elektronik kimlikler Aralık ayından itibaren verilmeye başlanacak. İfadenin yerinde alınması, vatandaşlarımız yaşlı engelliyse hatta kısıtlayıcı şartlar olmasa dahi ifadeyi evinde verecek. Bunlar hep aslında İçişleri Bakanlığımızın ve hükümetimizin vatandaşımıza dönük felsefesini yansıtan gelişmeler. İçişleri Bakanlığımız vatandaşımızın hayatını kolaylaştırmakla yükümlü. İnsani boyutu çok önemli olan, Anadolu'da Trakya'ya gittiğimde birçok vatandaş gelir. Çocuk kayıplarında SMS mesajıyla İçişleri Bakanlığımız elektronik ortamda o bölgede tüm telefon sahibi kişilere iletilecek. Teknolojik imkanla anında o resimle o telefonlarda görülecek. Temelde devletimizin ve hükümetimizin amacı, insanımızı en iyi şartlarda yaşatmak. Özgürlüklerinin garantisi olmak ve hayatlarını kolaylaştırmak. Ülkemizde genel asayiş durumunu da ele aldık. Kaçakçılık, uyuşturucu ile mücadelede narkotik mücadele bizim odaklandığımız mücadeledir. Uyuşturucuların, uyuşturucu imal edenlerin ya da satanları bir terör suçu işlemişçesine toplumsal açıdan bir tehdit olarak görüyoruz. Bu alanda yapılacak reformları gözden geçirdik" ifadelerini kullandı.

“DEMOKRATİK HAKLARIN KULLANILMASI DA KAMU DÜZENİ İÇİNDE OLUR”

Çevre şartları ve uluslararası alanda gelişen imkanlara bakıldığında özgürlüğü tehdit eden örgütlerin çeşitleri ve kapasitelerinin arttığına dikkati çeken Davutoğlu, "Güvenlik insanoğlunun varoluşsal bir alanıdır, özgürlük ise onurudur. Güvenliği temin edeceğim derken özgürlüğü kısıtladığınızda insanlık onurunu tehlikeye atarsanız. Son dönemde üzerinde çalıştığımız iç güvenlik reformu aslında özgürlüklerimizi korumayı teminat altına alan içerikler barındırıyor. Demokratik hakların kullanılması da kamu düzeni içinde olur. Suriye'nin herhangi bir şehrinde, barışçıl gösteri yapma özgürlüğü var mı yok. Özgürlüğün uygulanmasının teminat altına alınması ancak kamu düzeniyle sağlanıyor. Özgürlüklerin kötü kullanılması başka insanların yaşam özgürlüğünü ortadan kaldırıyor. Vatandaşlarımızı neden kaybettik? Özgürlük gösteri hakkı görüntüsünde tamamıyla şiddet odaklı bir vandalizm sebebiyle kaybettik" diye konuştu.

Mülkiyet özgürlüğünü teminat altına alacak bir gösteri özgürlüğünün olması gerektiğine işaret eden Davutoğlu, "Salt güvenlik tedbirleri almak değil niyetimiz. Böylesine tahkim etmiş, sağlam temellere oturtulmuş güvenlik ortamı oluşturmak istiyoruz ki gösteri hakkı da korunabilsin. AB standartlarda, temel kriterleri karşılayan, bunları takip eden bir güvenlik reformu çerçevesini oluşturmak üzere çalışmalara devam ediyoruz. Güvenliğin ve özürlüğün korunmasının iki boyutu var, bir insan unsuru. Kademelendirilmiş bir güvenlik stratejisinin oluşturulması. Senaryoya hazır biçimde güvenlik birimlerimizin donanıma sahip olması konusunda ciddi tedbirler alacağız, insan unsurunu takip edeceğiz. İnsan unsurunun müdahale kabiliyetini artıracağız" şeklinde konuştu.

"HERKESİN GÖSTERİ HAKKINI KULLANMASINI TEMİN EDECEĞİZ"

Toplumsal olaylarda gösterilerin kesinlikle hak olduğunu belirten Davutoğlu, "Hiçbir şekilde engellenmeyecek. Herkesin ifade hakkını, gösteri hakkını kullanmasını temin edeceğiz. Toplumsal olayların kitlesel olduğunda onun da bir şekilde öyle tedbirler alınacak ki göstericilerin de can güvenliği alınacak. Gösterilerde en müşvik şekilde güvenlik görevlilerimizi göreceksiniz" ifadelerine yer verdi.

Tespit edilen her türlü eksikliğin giderileceğini anlatan Davutoğlu, insan kaynağının donanımıyla ilgili tedbir alınacağını ve hiç kimsenin halkın barışını tehdit etme cüretini gösteremeyeceğini dile getirdi.

"PARİS'TEN GÖRÜŞ BEYAN ETMEK KOLAY"

Başbakan Davutoğlu, açıklaması sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Kuzey Irak, peşmerge güçlerini Türkiye üzerinden Kobani'ye geçirmek istiyor. Fransa Cumhurbaşkanının da Türkiye sınırlarını açma çağrısı vardı, Selahattin Demirtaş da dün bu konuyla ilgili açıklama yaptı, neler söyleyeceksiniz" sorusuna Davutoğlu, "Her şeyden önce bu açıklamaların hepsinde kafa karışıklığı var. Fransa ile yakın temas halindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Hollande ile daha önce görüşmesi olmuştu. Ancak, tabii Paris'ten görüş beyan etmek kolay da alanda ne olduğu konusunda ne kadar bilgi sahibi. Türkiye sınırları kapalı mı? Sınırları aşmamızdan kasıt Türkiye üzerinde oraya birileri gitsinse, tedbir isteyenler bu tedbirleri kararlı bir şekilde uyguladık. Kimler geçecek Suriye'den Türkiye'ye. Bunu tanımlamadan sanki 'tüm bu kriz Türkiye sınırları açmadı' diye oldu demek kabul edilebilir bir tutum değil. Suriye'deki çatışmaya hiçbir vatandaşımızın gitmesini istemeyiz. İllegal gitmeleri önlemeye çalışıyoruz" karşılığını verdi.
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Orayı kendi şehirlerini savunacaklar bıraksalar gidip savaşacağız diyenlere talimatımızla valilerimiz sordu. 'Hayır biz Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliği içinde kalmak istiyoruz' dediler. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ki her biri hangi etnik kimliğe sahip olursa olsun bizim güvencemiz altındadır. Nasıl bir vatandaşımız kaybolduğunda bir yerde gece gündüz çalışıp bu vatandaşları kurtarmaya çalışıyoruz. Her biri içinde Diyarbakırlı, Kırşehirli kardeşimiz de vardı. Şimdi kendi vatandaşımızı biz bilinmezliğe gönderebilir miyiz? Bir; Türkiye, Suriye'deki çatışmalardan hiçbir şekilde mesul değildir. İki; Kobani'de yaşanan gelişmelerden mesul değildir. Fransa gibi dost ülkelerin kanalları var, bize söylerler. Sınırı açtık, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını göndermeyiz. Niye bizim vatandaşımızın bu konuda şeyi olsun. Suriye'den gelenler de istediklerinde geri dönerler. Herkes sloganın ötesine gitsin, somut şeyler söylesin."

İÇ GÜVENLİK REFORMU

İç güvenlik reformuna ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, "Bir reform dedim çünkü günlerdir bu konuyu çalışıyoruz. Polise, demokratik hukuk sistemine sahip Avrupalı ülkelerden farklı hiçbir uygulama getirmeyeceğiz. Avrupa'daki örnekleri karşılaştırdığımızda bizim daha önceki reformlarda çok çok ileri gittiğimiz görülüyor. Avrupa'da polisin savcıya sevk etmeden önce tedbiren 24 saat gözaltına alma yetkisi var. Önümüzde biri molotof kokteyli atsa, içindeki hasta dayansa polis o kişiyi savcıya götürecek o da serbest bırakabilir. O zaman da toplumsal olayları kontrol altına mümkün olmaz. Polisimizin kamu düzenini koruyacak hiçbir yetkiye sahip olmaması kamu düzenini ortadan kaldırır" dedi.

"SAVCININ ŞUNU DEMESİ HAKLIDIR, 'BANA DELİL GETİR"

"Şu anda biz burada otururken bir ihbar gelse, Ankara'dan şu caddeye giden araba o arabayı aramak için savcıdan izin almak lazım" diyen Davutoğlu, "Savcı o izni vermese o araba emniyet birimlerimizin önünden geçer gider. Savcının şunu demesi haklıdır, bana delil getir. Orta yol bulmamız lazım. Acı değil mi? Bingöl'de şehit edilen kardeşlerimiz, şehit edilenlerle ilgili bilgi geldiği halde savcılık işleme koymadı. Suçun işlenmesi cana, mala maloluyor. Uyuşturucu nakline engel olamıyorsunuz. Burada bir çözüm bulmak durumundasınız. Bizim yerimize otursunlar, bir kez de empati yapsın bunu söyleyen muhalefet. Bizim durumumuzda olan birinin görevi uyuşturucunun oraya ulaşmasını engellemesidir. Onu engellemek için ne gerekiyorsa yaparız.

Getireceğimiz önlemle araçlar aranacak, suçu yoksa devam edecek. Emniyet görevlisine bu yetkiyi vermek dünyanın her yerinde vardır. Otoriterleşme gibi iddiada bulunanlar polis sakın elini oynatma dediğinde elini oynatmıyor. Dün ben 70 belediye başkanımızı dinledim. Bir tanesi '3 kez suikaste uğradım' dedi. AK Parti'den istifa etmem için ağabeyimi vurdular dediler. Şimdi bu mudur demokrasi? Bana yakın bütün akrabalarımın iş yerlerini yaktılar dedi. Burada bir tedbir almazsak ne olur? O zaman o şehirlerde bu Vandalların hükmü geçmeye başlar. Maske kullanarak gösteri yapılamaz. Molotof atamaz. Molotof bomba sayılıyor derse evet bomba sayılacak. Hasta taşınan ambulans yakılıyorsa kimse bize özgürlükten bahsetmesin. Maske takan alınıp götürülecek. Maske takan kişi ben kimliğimi gizliyorum, suç işlemeye hazırım diyor. Birçok özgürlük teminatı olacak. Hepsini bir paket halinde getireceğiz, güçlü bir altyapı kurulacak. Yetki denetlenecek. Hak başka özgürlükleri sınırlamadan kullanılacak. Yani polise sınırsız yetki verilmesi söz konusu değil. Tanımlanmış yetkiler olacak."  

ENİSE YAPAR

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer Belediyesi ’Belediye Kütüphaneleri Bölge Semineri’ne ev sahipliği yapıyor Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürlüğü’nün ev sahipliği yaptığı iki gün sürecek olan ‘Belediye Kütüphaneleri Bölge Semineri’ başladı. 10’u aşkın ilden belediye kütüphanelerinden temsilcilerin katıldığı seminerde yapılan çalışmalar ve hedefler ele alınıyor. Nilüfer Belediyesi ev sahipliğinde Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü, Goethe Institut-Ankara Kütüphaneciler Derneği ve Günışığı Kitaplığı işbirliğiyle düzenlenen ‘Belediye Kütüphaneleri Bölge Semineri’ başladı. Nâzım Hikmet Kültürevi’nde gerçekleşen ve 2 gün sürecek seminere İstanbul-Ankara-Eskişehir başta olmak üzere 10’u aşkın ilden belediyelerin kütüphane yetkilileri bir araya geldi. Türkiye’de kütüphaneciliğin geldiği nokta, projeler ve hedeflerin ele alındığı seminerde yapılacak sunumlarla ortak çalışmalar ele alınıyor. ‘Belediye Kütüphaneleri Bölge Semineri’nin açılışını yapan Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürü Şafak Baba Pala, Nilüfer Belediyesi olarak organizasyona ev sahipliği yapmanın heyecanını yaşadıklarını ifade etti. Nilüfer Belediyesi’nde kütüphaneciliğin yerinin ayrı olduğunu belirten Pala, “Nilüfer kütüphaneleri olarak her zaman farklı illerdeki kütüphanelerle yakın işbirliği içerisindeyiz. Bursa önemli bir kent kütüphaneciliğin değerini ortaya koymak adına çalışmalarımız hız kesmeden devam edecek. Bu etkinlikte hedeflerimiz ve işbirliklerimiz adına çok katkı sağlayacak” dedi. Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Yılmaz da halk kütüphaneleriyle 2006 yılında başlayan bölge seminerlerinin hızla geniş bir yapıya büründüğünü açıkladı. Belediye kütüphanelerinin projeye katılmasıyla seminerlerin öneminin arttığını belirtti. Bülent Yılmaz seminerde paylaşımcılık ve ortak çalışma olgusunun geliştiğini söyleyerek, Nilüfer’de verimli ve keyifli bir çalışmaya imza atacaklarını belirtti. Günışığı Kitaplığı ve Yayın Yönetmeni Mine Soysal da organizasyonun önemine çekti. Son yılarda belediyelerin kütüphanecilik konusunda verdiği önemin memnuniyet verici olduğuna değinen Soysal, Nilüfer Belediyesi’nin kütüphanecilik hizmetlerinin de Türkiye’ye örnek olduğunu belirtti. Türk Kütüphaneciler Derneği Genel Başkanı Ali Fuat Kartal da seminerin halk kütüphanelerinde değişime katkı sağladığını ifade etti. Seminerin etkileşime ve gelişime fayda sağladığını belirten Kartal, yapılacak sunumların proje ve hizmet noktasında ufuk açacağını söyledi. Açılış konuşmalarının ardından Bülent Yılmaz, ‘Kütüphane Hizmetlerinde Mesleki Etik yaklaşımlar ve Uygulamalar’ üzerine sunum yaptı. Semireni ilk gününde katılımcı belediyelerin temsilcileri, ‘Nilüfer’de kütüphanecilik hizmetleri ve etkinlikleri’, ‘Kütüphaneler için kapsayıcı yaklaşımlar’, ‘Çocukların bilgiye erişimi nasıl sağlanır?’, ‘Belediye kütüphanelerinde iyi uygulama örnekleri’ konu başlıklarında sunumlar yaparak bilgi ve birikimlerini paylaştı. Etkinliğin ikinci gününde de halkla ilişkiler persfektifinin değerlendirilmesi, mesleki sorunlar ve değerlendirmeler ele alınacak. ‘Belediye Kütüphaneleri Bölge Semineri’ ikinci günde Nilüfer Kütüphaneleri gezisiyle sona erecek.
Denizli 29 haftalık doğan Erkan bebek, 75 günlük yaşam mücadelesinin ardından ailesine kavuştu DENİZLİ(İHA) – Denizli Devlet Hastanesi’nde 29 haftalık prematüre doğan ve erken doğuma bağlı olarak solunum yetmezliği sıkıntısı yaşayan Erkan Enes Bektaş bebek, Yenidoğan Yoğum Bakım Ünitesi’nde 75 gün süren yaşam mücadelesini kazanarak ailesine kavuştu. 29 haftalık hamileyken erken doğum eyleminin başlamasıyla birlikte Denizli Devlet Hastanesi Kadın Doğum Servisine başvuran Güler Bektaş 950 gram ağırlığında bebeğini dünyaya getirdi. Doğumdan sonra solunum sıkıntısı, kalp yetmezliği gibi şikâyetlerle Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’ne alınan ve 75 gün boyunca tedavi gören Erkan Enes bebek Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanları Dr. Cem Becerir ve Dr. Tevhide Derya Sarılar tarafından yapılan müdahalelere olumlu sonuç vererek sağlığına kavuştu. “75 gün sonunda annesinin kucağına bebeğini teslim ettik” Yenidoğan Yoğun Bakım Uz. Dr. Cem Becerir, Erkan Enes bebeğin 75 gün süren yaşam mücadelesini anlattı. Erken doğan bebeklerde birçok sağlık sıkıntısı görülebileceğini anlatan Becerir, “29 haftalık 950 gram doğan Erkan Enes bebeğimizin erken doğmanın etkisiyle birçok sağlık sıkıntısı vardı. Solunum sıkıntısı, akciğerlerinin gelişmemesi, kalp ve beslenmesiyle ilgili problemimizi basamak basamak hallettik. 75 günün sonunda 2 kilo 400 gram olarak sağ ve sağlıklı bir şekilde annesinin kucağına bebeğini teslim ettik. Prematüre doğan bebeklerin özellikle yenidoğan yoğun bakım ünitesinin olduğu ve yeni doğan uzmanlarının olduğu birimlerde doğması sağlıklı ve nörolojik gelişmeleri açısından çok önemli ve yaşam şanslarını arttırmakta. Erkan Enes bebeğimiz de hastanemizde doğum yaptıktan sonra yeni doğan yoğun bakım ünitemizde emin ellerde birçok badireyi hızlı bir şekilde atlattı ve sağlığına kavuştu” dedi. Anne Güler Bektaş da 75 gün süren zor bir süreci geride bıraktıklarını ve bebeğini kucağına aldığı için çok mutlu olduğunu söyleyip, emeği geçen tüm sağlık çalışanlarına teşekkürlerini iletti.
Aksaray ASÜ’de 12 dönümlük alana farklı türde 350 adet fidan dikildi Bahar döneminin gelmesiyle birlikte Aksaray Üniversitesinde (ASÜ) yürütülen ağaçlandırma ve yeşillendirme faaliyetleri hız kazandı. Yedinci etap kampüs altyapı çalışmaları kapsamında 12 dönümlük alana farklı türde 350 adet fidan dikildi. Rektörlük otoparkı karşısında oluşturulan ağaçlandırma sahasında gerçekleştirilen fidan dikme etkinliğinde konuşan ASÜ Rektörü Prof. Dr. Alpay Arıbaş, hem yeni dönem peyzaj çalışmaları hem de kampüsün genelindeki yeşil alan varlığı hakkında bilgiler verdi. Yedinci etap kampüs altyapı çalışmalarının farklı faaliyetleri içerdiğini, bunlardan birisinin de 12 dönümlük alanı ağaçlandırmak olduğunu dile getiren Arıbaş, “Bir süredir bu alanı ağaçlandırmak için saha hazırlama çalışmalarımız devam ediyordu. Bu kapsamda 80 santimetre yüksekliğinde, bitki yetiştirmeye müsait bir dolgu zemin oluşturuldu. Sahanın hazırlanmasının ardından ‘Kampüse Bahar Geldi’ sloganıyla harekete geçtik ve hem öğrencilerimizin hem de akademik ve idari personelimizin emekleriyle fidanları toprakla buluşturduk. Çok verimli bir çalışma oldu” dedi. Yıl sonunda kişi başına düşen ağaç sayısı 2,11 olacak Kampüsteki yeşil alan varlığının 520 bin metrekareye ulaştığını, bunun 360 bin metrekaresini çim, 160 bin metrekaresini de ağaçlandırma alanlarının oluşturduğunu dile getiren Prof. Dr. Alpay Arıbaş, “Yeşil alanlarımızda toplam 40 bin ağaç bulunmakta olup, kişi başına düşen ağaç sayısı ortalaması 1,83 seviyesindedir. Ağaç sayısını ve yeşil alan varlığını arttırmak için belli bir program dahilinde çalışmaya devam ediyoruz. Bu yıl içerisindeki hedefimiz 6 bin 250 adet yeni fidanı daha toprakla buluşturmak. Yıla ilişkin çalışmalarımız tamamlandığında kampüsümüzde kişi başına düşen ağaç sayısı ortalaması 2,11’e yükselecek” dedi. ASÜ Rektörü Arıbaş, konuşmasının son bölümünde çalışmalara katkı sunan herkese teşekkür etti ve bitki yetiştirme açısından zor bir toprak yapısına sahip olmalarına rağmen samimiyet ve sabırla yeşillendirme faaliyetlerini sürdüreceklerinin altını çizdi. Yapılan açıklamanın ardından leylandi, mavi servi, sedir, akçaağaç, ıhlamur, akasya, dişbudak, kavak, iğde ve çeşitli meyve fidanlarının dikimi gerçekleştirildi. Can sularının verilmesinin ardından fidanların üzerine, diken kişilerin isimlerinin yazılı olduğu plakalar asıldı.