Yaşam boyu bir alışkanlık haline getirmek zorunda olduğumuz sağlıklı beslenme ilkeleri, özellikle 1 ay gibi uzunca bir süre oruç tuttuğumuz Ramazan ayı sonrasındaki bayramda daha da önemli hale geldiğini belirten Sungur, “ Ramazan ayı boyunca oruç tutan kişiler, günlük öğün sayılarını ve sıvı tüketimlerini azaltmaları, uyku düzenlerinin bozulması ve mide-bağırsak sisteminde meydana gelen değişiklikler nedeniyle, bayram ayında kontrolsüz olarak ‘fazla ya da aşırı yeme’ psikolojisine girmektedirler. Bayramda aşırı miktarda yenebilecek hamur işleri, şerbetli tatlılar, çikolata, şekerlemeler, dondurma gibi gıdaların kandaki glukoz oranını hızla yükselttiğini ve bunun sonucunda da sanki hiç yemek yememiş gibi sürekli açlık hissedilir. Glisemik İndeksi (GI) yüksek olan bu tür gıdalardan uzak durulması gerekir. Bu tür gıdalar yerine, bayram sabahı yapılacak süt, peynir ve yumurta gibi proteince zengin bir kahvaltıyla güne daha zinde bir başlangıç yapılabileceği ve kahvaltıda protein kaynaklı gıdaların etkisiyle de şeker tüketiminin azaltılabilecektir” dedi.
AŞIRI MİKTARDA TÜKETİLEN ÇAY VE KAHVEYE DİKKAT
Aşırı miktarda tüketilen çay, kahve ve asitli içeceklerin de kafein ve tein miktarlarının fazla olmasından dolayı uyku düzeninin bozulması, kalp rahatsızlıkları, sindirim sistemi rahatsızlıkları ve sinirlilik gibi hastalıklara davetiye çıkartığını söyleyen Sungur, “İçecek tüketiminde, gün içerisinde 2-3 litre alınması gerekir. Su tüketimiyle birlikte, özellikle ramazanda daha sık ortaya çıkan şişkinlik, hazımsızlık, gastrit, reflü gibi hastalıklardan şikayetçi olan bireylerin büyük ölçüde rahatlayabilirler. Bayramda bireylerin ramazandan sonraki psikolojik etkenlerden dolayı fazla miktarda yağlı yiyecekler, hamur işleri, tatlılar, asitli içecekler gibi gıdalara yönelirler. Bu olay beslenmelerinde daha çok hataya yönlendirir. Bayram da değil insanların günlük hayatlarında da yaşa, cinsiyete, çalışma koşullarına ve hastalık durumlarına bağlı olarak sağlıklı, düzenli ve yeterli beslenmeleri gerekmektedir” diye konuştu.
