GÜNDEM - 25 Temmuz 2017 Salı 09:23

Boğulma vakalarında korkutan tablo

A
A
A
Boğulma vakalarında korkutan tablo

Yazın bunaltıcı sıcaklarının yaşandığı bugünlerde insanların serinlemek için deniz ve havuzlara akın etmesiyle boğulma haberleri de arttı.


Türkiye’de trafik kazalarından sonra en fazla ölüm olayı boğulma vakalarında görülüyor. Türkiye’de her yıl yaklaşık 900 kişinin boğulma sonucu hayatını kaybettiği belirtiliyor. Uzmanlar, deniz, nehir, göl, sulama kanalı veya havuza yüzmek ya da serinlemek için girenlerin çoğunun yüzme bilmediğini ifade ediyor. Süs havuzlarındaki tehlikelere de dikkat çeken uzmanlar, bu havuzlara serinlemek için giren küçük yaştaki çocukların ayaklarına kramp girdiğinde ya da azda olsa su yuttuğunda boğularak hayatını kaybedebileceğine dikkat çekiyor.

2017 yılında 49 kişi boğularak hayatını kaybetti

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) istatistiklerine göre, sadece bu yıl içerisinde 54 boğulma olayı gerçekleşirken bu vaka sonucu 49 kişi hayatını kaybetti, 12 kişi sağ kurtarıldı. AFAD’ın son yıllardaki istatistiklerine bakıldığında 2014 yılında meydana gelen 87 boğulma vakasında ise 109 kişi yaşamını yitirirken 10 kişi sağ olarak kurtarıldı. 8 boğulma olayının yaşandığı 2015 yılında 8 kişi, 82 boğulma vakasının yaşandığı 2016 yılında ise 68 kişi hayatını kaybetti.

En çok boğulma vakası iç bölgelerde

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına (AFAD) göre, dikkat çeken başka bir detay ise boğulma vakaları sahil kentlerinden öte en çok iç bölgelerde görülüyor. En çok boğulma vakalarının göze çarptığı bölgelerin başında İç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri geliyor. 2014 yılından bugüne kadar İç Anadolu Bölgesi’nde 40, Doğu Anadolu Bölgesi’nde 28, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 30 boğulma vakası görüldü. Karadeniz Bölgesi’nde ise bugüne kadar 50 boğulma vakası yaşandı.

“İç bölgelerde yaşayan insanlar suya hasret oldukları için buldukları her suya girmeye çalışıyor”

Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF) İl Temsilcisi Sedat Mesci, sahil kentlerinden çok İç Anadolu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanlarda boğulma vakalarının daha fazla olabildiğine dikkat çekerek, iç bölgelerde yaşayan insanların suya hasret oldukları için buldukları her suya girmeye çalıştığını söyledi. Bunun da bilinçsizce yapıldığına dikkat çeken Mesci, boğulma vakalarının cehaletten kaynaklandığını belirtti.

İnsanları bilmedikleri sulara girmemeleri konusunda uyaran Mesci, “Su çekiyor veya dip çekiyor deniyor. İnsanlar akarsulara, baraja veya gölete giriyor. Ayağının altında çökme oluyor. Sonra tek ayağını kaldırıyor. Ağırlık bu kez tek ayağa biniyor. Orada kendini kurtaramıyor boğulma gerçekleştiriyor. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan insanlar bilmedikleri sulara girmesinler muhakkak yüzmeyi öğrensinler ve suyun tadını çıkarsınlar” dedi.
Boğulan insanların çoğunluğunun yüzmeyi iyi bildiğini zanneden insanlar olduğunu dile getiren Mesci, yüzmeyi iyi bilmeyen insanların suya girmemeleri konusunda uyardı.
İnsanların genelde denize girerek oyun oynadığını ve farkında olmadan açılmaya başladığını anlatan Mesci,

“Eğer dip akıntısı varsa ayaklarının altındaki kum çekilmeye başlar. Ayaklar boşa gelince boğulma tehlikesi yaşayabilirler. Bunu önlemenin yolu iyi antrenörler nezaretinde yürümeyi öğrenmektir. Bu birkaç ayda öğrenilecek bir durum değil. Yüzmek için en az 6 ay, 8 ay zaman ayırmak gerekir. Ülkemizin üç tarafı denizlerle kaplı. Her yıl insanlar tatile gidiyor. Kış aylarında yüzmeyi öğrenerek yaz mevsiminde denize girilmeli. Ayrıca insanlar ben suya girmem yaklaşmam diyorlar ama seyahat ederken bir anlık dikkatsizlik sonucu araçlarıyla nehire veya denize uçabiliyorlar. Burada insanlar bir karış suda boğulabiliyor. Su kenarlarında seyahat ederken kesinlikle dikkatli olmamız gerekiyor. Hem kendi canımızdan hem otomobildeki diğer kişilerin canından sorumluyuz. Bir olumsuzluk oldu araçla birlikte suya düştüğünüzde dikkat edilmeyen nokta şu, araba dereye uçunca derin olmayan bir yerde insanlar çıkamıyor. Araç suya düşerse aracın camlarını açıp su dolmasını sağlayıp ondan sonra dışarı çıkmaya çalışılmalı” diye konuştu.
Boğulma vakalarındaki en büyük tehlikelerden birisinin de boğulan bir kişiyi yüzme bilmeyen başka birisinin kurtarmaya çalışması olduğunu anlatan Mesci, “Boğulmakta olan birisi en güçlü insan haline geliyor. Ve kendisine yaklaşan kişiye sarılıyor. Kurtarmaya giren kişi de boğuluyor. Yüzmeyi tam bilmiyorsak onu kurtarmaya çalışmayacağız. Kişiler önce bayılırlar sonra boğulurlar. Dolaysıyla bayılmış birisini çekmek daha emniyetlidir. Çırpınan birisini yüzmemiz yeterli değilse kurtarmaya çalışmayacağız” ifadelerini kullandı.

"Denize alkollü girilmemeli"

Denizlerde belediyelerin, özel işletmelerin belirlediği alanların dışında denize girilmemesi için uyarılarda bulunan Özkader, ancak genelde insanların belirlenen alanların dışında denize girdiğini ve bunun sonucunda da boğulma olaylarının çok fazla karşılarına çıktığını belirtti. Denizin olmadığı yerlerde insanların göletlere ve barajlara girmeye çalıştığını kaydeden Özkader, barajların dibi ve akım alanlarını bilinmediği için boğulma olaylarının yaşandığını dile getirdi. Gölet veya baraj bulunan mesire alanlarına pikniğe gidildiğinde ailelerin çocuklarını takip etmediklerinin anlatan Özkader, aile kontrolü olmayınca çocukların bu bölgelerde bulunan göletlere girebildiğinin altını çizdi. Her çocuğa yüzme eğitimi verilmesini sağlamaya çalıştıklarını söyleyen Özkader, boğulma vakalarını ve bu vakalardaki ölüm oranını en aza indirmeye çalıştıklarını vurguladı. Boğulma olaylarına karşı insanların alınan tedbirleri hiçe saydığını belirten Özkader, bazı insanların her şeyi kendi biliyormuş gibi hareket ettiğini kaydetti.

Alkollü iken suya girilmemesi gerektiğini anlatan Özkader, “Çünkü bilinç kaybına neden oluyor. Boğulma vakasıyla karşılaşmamaları için suya alkollü girmemeli. Özel teknelerle tekne turlarına çıkarken teknelerde can yeleği bulunmalı. Teknelerden atlarken deniz sığ mı derin mi dibini görmeden girilmemeli ve suda şaka yapılmaması gerekiyor. Çok fazla yemek yiyen insanlarda suya girmemeli. Yedikleri yemeğin verdiği şişkinlikle insanların boğulma riski ortaya çıkabilir. Sara hastası olan kişilerin özel önlem alınmadığı sürece havuza, denize girmemeli. Çünkü suyun içerisinde başka bir rahatsızlık tetiklenerek boğulabilir” şeklinde konuştu.
Ailelerin boğulma olaylarına karşı çocuklarını bilinçlendirmesini isteyen Özkader, çocuklar başlarına bu tür durumlarda ne geleceğini bilirse ona göre tavrını geliştireceğini vurguladı.

Cankurtaranlarla ilgili de açıklamada bulanan Özkader, şunları kaydetti: “Eğitimsiz kişiler denizlerde havuzlarda olmamalı. Eğitim almayan, cankurtaran bilincinde olmayan kişilerin cankurtaran olarak çalıştırılmaması gerekiyor. Vakalarda ilk müdahale edecek kişi cankurtaranlar olduğu için eğitimini iyi alması gerekir. Çünkü boğulan kişiye ilk müdahaleyi bu kişiler yapacak. Havuzlarda özel cankurtaranların tüm ekipmanları olması lazım. Her yıl periyodik olarak bu kişilerin bilgi düzeyleri kontrol edilmeli, sertifikaları yenilenmeli. Havuzlarda aynı küçük bir krampın boğulmalara neden olacağını biliyoruz. Her şeyi sistemli şekilde bilinçli şekilde götürmemiz lazım. Boğulan kişiye müdahale, kimin müdahale ettiği önemli. Dikkat edilmesi gereken kurallar var. Kişinin bilincinin açık olup olmadığının kontrol edilmesi gerekiyor. Birisi bir kişiyi kurtarmaya giderken ne yapması gerektiğini bilmesi gerekiyor. Boğulan bir kişiye yüzme biliyorum diye müdahale eden bir kişi müdahale ederse o kişi can korkusuyla kurtarmaya giden kişinin de boğulma riski var. Türk halkının yaptığı en büyük yanlış bu. Bilinçsiz bir şekilde boğulan kişiyi kurtarmak adına hiçbir bilgisi olmadan boğulan kişiye müdahale ederse ölüm riski var. Çocukların nerede havuza gireceği, kiminle gireceği konusunda iyi bilinçlendirilmeli. Çünkü ülkemiz denizlerle çevrili. Herkesin her yerde denize girme ihtimali var. Alınan tedbirlere halkın uyması gerekiyor.”

Süs havuzlarındaki gizli tehlike

Süs havuzlarındaki tehlikeye de dikkat çeken Özkader, “Küçük yaştaki çocukların süs havuzlarına girerek serinlemeye çalıştığını görüyoruz. Süs havuzunda küçük bir çocuğun ayağına kramp girmesi, su yutması veya o çocuğun sara hastası olması çocuğun süs havuzunda boğulmasına sebebiyet verilir. Süs havuzlarının kontrolü iyi sağlanmalı. Çocuklar kontrol edilmeli. Süs havuzları Türkiye genelinde her ilde var. O yüzden süs havuzları denetimleri iyi yapılmalı” dedi.  

Bülent Özkaleli - M. Muttalip Yalçın

GÜNÜN ÖZETİ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın İncirliova eğitim atölyesini çok sevdi İncirliova Belediyesi’nin eğitim yatırımları arasında yer alan Kemal Uysal Eğitim Atölyesi faaliyete geçtiği günden itibaren İncirliovalı gençler, çocuklar ve kitapseverlerin ilgi odağı oldu. Eğitim yatırımları ile İncirliova’da fark oluşturmayı amaçlayan, İncirliova Belediye Başkanı Aytekin Kaya’nın öncülüğünde hayata geçirilen Kemal Uysal Eğitim Atölyesi, kısa sürede İncirliovalılar tarafından büyük ilgi gördü. Her yaştan vatandaşa haftanın yedi günü hizmet veren atölyeyi özellikle gençler ve çocuklar çok sevdi. Eğitimden arta kalan boş zamanlarının büyük bir bölümünü eğitim atölyesinde geçiren öğrencilerin yoğun ilgisi Başkan Kaya’yı da memnun etti. Başkan Kaya yoğun talep üzerine atölyenin öğle arası saatlerinde de hizmet vermeye devam etmesi talimatını verdi. Kemal Uysal Eğitim Atölyesi’nin yoğun ilgi görmesine ilişkin açıklamalarda bulunan Başkan Kaya, “Her yaştan vatandaşımızın bilgiye en kolay şekilde ulaşmasını sağlayan, Kemal Uysal Eğitim Atölyemize gençlerimizin ilgisi her geçen gün artıyor. Bu yoğun ilgi bizleri bir yandan memnun ederken bir yandan da ne kadar doğru bir yatırım yaptığımızı bir kez daha gösteriyor. Önümüzdeki dönemde atölyelerimizin sayısını arttırarak, özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin, eğitimlerine katkı sağlayacak nezih ve huzurlu ortamlar oluşturmaya devam edeceğiz. İncirliovamızda okuma alışkanlığını arttırmak ve bilgiye ulaşmanın önündeki engelleri kaldırmak için var gücümüzle çalışarak aklı hür, vicdanı hür, aydınlık nesiller yetişmesine destek olacağız. Eğitim yatırımlarımızı bu doğrultuda planlamaya devam ederken, tüm çocuklarımızı ve gençlerimizi eğitim atölyemizden faydalanmaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı.
Bilecik Bilecik’te birlikler kadın belediye başkanlarına emanet Bugün gerçekleşen Bilecik Belediyeler Birliği ve Karasu İçme ve Kullanma Suyu İşletme Birliği Başkanlığı seçimlerinde 2 kadın belediye başkanı seçildi. Bilecik İl Özel İdaresi İl Genel Meclis Toplantı Salonu’nda ilk olarak Bilecik Belediye Birliği Başkanlığı seçimleri yapıldı. 22 üyenin tamamının katıldığı seçimler saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Dodurga Belediye Başkanı Selim Tuna, birlik başkanlığı için Pazaryeri Belediye Başkanı Zekiye Tekin’i önerdi. Ardından İYİ Parti, CHP ve MHP’li belediye başkanlarında bir aday çıkmayınca Tekin, 22 üyenin tamamının oyunu alarak Bilecik Belediye Birliği Başkanlığı seçildi. "İnşallah tek temennimiz ilimizi en güzel şekilde ülkemiz çapında birlik adına tanıtmak olacak" Tekin bir teşekkür konuşması yaparak, "Bilecik Belediyeler Birliği’nin amacına uygun ve gelecekte hem sosyal hem kültürel anlamda sadece çöp birliği olmaktan ziyade hem Bilecik’imizi tanıtacak faaliyetlerinde olabileceği güzel bir ortam amaçlıyoruz hedefliyoruz. İnşallah tek temennimiz ilimizi en güzel şekilde ülkemiz çapında birlik adına tanıtmak olacak. Bu bağlamda tekrar hem birliğimize hem ilimize ilçelerimize hayırlı olsun" dedi. MHP’li Başkan CHP’li Başkanı önerdi Ardından Karasu İçme ve Kullanma Suyu İşletme Birliği seçimlerine geçildi. MHP’li Vezirhan Belediye Başkanı Hüseyin Ocak, bu birliğin başkanının CHP’li Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı olması gerektiğini, bu birlikten en çok suyu Bilecik’in kullandığını ve Bilecik Belediyesin imkanların daha iyi olduğunu söyledi. Ardından birlik üyesi belediye başkanları bu teklifi uygun görürken, Karasu İçme ve Kullanma Suyu İşletme Birliği Başkanı Melek Mızrak Subaşı seçildi. "Bu birlik evet çok sıkıntılı bir birlik aynı zamanda hepimiz için çok kıymetli bir birlik" Subaşı teşekkür konuşmasında, "Ben inanıyorum ki bu dönem siyaset üstü bir dönemle birlikte ilimize hizmet edeceğiz. Çünkü biz bu perdenin arkasında her birimiz birbirimizle abi kardeş diyaloglarımız var, güzel dostluklarımız var. İnşallah güzel işler yapalım. Bu birlik evet çok sıkıntılı bir birlik aynı zamanda hepimiz için çok kıymetli bir birlik. Karasu’dan bizler suyumuzu almaya devam ediyoruz. Önümüzdeki zamanlar için evet bir takım çalışmalarımızı başlattık. Yerel kaynaklarımızı hızlandırıyoruz ama bu demek değil ki Karasu’dan ayrılacağız. Karasu yine bizim can damarımız olmaya devam edecek. Belediyemizde bununla alakalı ciddi bir teknik ekip var. Ama amacımız hep birlikte en az hasarla yola çıkmak ve bu yolu devam ettirmek. Lokomotif görevini görmek, teknik ekibimizle birlikte daha hızlı müdahale edebilmek hem ekipman konusunda hem malzeme konusunda birazdan arkadaşım tabi daha detaylarıyla anlatacaktır ama" dedi. "Amacımız tabi ki ilimize bu tür sıkıntılarla daha az boğuşmasını sağlamak ve hesap verebilir konuma da gelmek istiyoruz" Subaşı konuşmasının devamında, "Küçücük bir su kesildiğinde diğer bölgeleri bu su kesintisi çok fazla etkilemezken biz belediye olarak organize sanayiden satın aldığımız su buradaki birliğin maliyetinden daha fazla bize yol açıyor. Amacımız tabi ki ilimize bu tür sıkıntılarla daha az boğuşmasını sağlamak ve hesap verebilir konuma da gelmek istiyoruz. Tabi ki vatandaşlarımız biz su faturasını sana ödüyoruz o yüzde kesintisinin hesabını sen ver diye kapımıza geliyor haklıdır vatandaş her zaman haklıdır. Bizler bu konuda talibiz. Sizlerin de tabi ki birlik başkanı oylarına talibiz. Bizler bugüne kadar birlik yönetimlerinde ben de geçtiğimiz yıl başkanların seçimine 1 buçuk yıl kadar eşlik ederek küçükte olsa tecrübe kazanmıştım. Nasıl belediyeler birliğini hep birlikte götürüyorsak bunu hep birlikte götürmemiz gerektiği inancındayım. Artık seçimler bitti. Her yerde söylüyoruz AK Parti’den seçilen arkadaşlarımız, İYİ Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi hepimiz diyoruz ki rozetlerimizi çıkardık bir yere koyduk artık hizmet zamanı" ifadelerine yer verdi.
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “90 maddeden oluşan yeni eylem planıyla güncel işbirliğimizi hedeflerimizi güncellemiş bulunuyoruz” Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “13. Dönem KEK Toplantısı kapsamında gerçekleştirdiğimiz görüşmeler ve heyetler arası toplantımız neticesinde ise 90 maddeden oluşan yeni eylem planıyla güncel işbirliğimizi, hedeflerimizi güncellemiş bulunuyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen Türkiye-Kazakistan Hükümetlerarası Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 13. dönem toplantısı sonrası ve imza töreninde konuştu. Yılmaz, Kazakistan Başbakanı Bektenov ve heyetini ülkemizde ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti. Yılmaz, kardeş ülke Kazakistan ile ilişkilerimizi stratejik işbirliği zemininde sürdürüldüğünü vurguladı. Gerçekleştiren iş forumu ile ikili ve heyetler arası görüşmeleri ve toplantısının son derece verimli, kardeşliğimize dostluğumuza yakışır şekilde başarıyla tamamlandığını vurguladı. Sağlam temeller üzerine kurulan ikili işbirliğinin, Türk Devletleri Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi gittikçe güçlenen ve etkinleşen örgütler bünyesinde de bölgesel düzlemde devam ettiğini belirten Yılmaz, “Mevcut durumda, ikili ticaret hacmimiz hedeflenen 10 milyar doları aşmış bulunmaktadır. Bu alanda rehavete kapılmadan daha yüksek hedeflerle ilerlemeye devam edeceğiz. Karşılıklı yatırımlarımızın artırılması için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yatırımların karşılıklı olarak artırılması için gerekli adımların atılması konusunda Sayın Bektenov ile mutabık kaldık. İş insanlarımızın Kazakistan’daki yatırımları 5 milyar dolar civarındadır. Ülkemizdeki Kazak yatırımlarının değeri ise 1 milyar doları aşmıştır. Ayrıca, Müteahhitlerimiz Kazakistan’da bugüne itibariyle 29 milyar dolar değerinde 528 projeyi gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Dünyada çok sayıda prestijli projelerde imzası bulunan Türk müteahhit firmalarımızın edindiği bilgi ve tecrübeleri kardeş Kazakistan’a aktarmasından büyük memnuniyet duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de Kazakistan’ın gelişmesine katkı sağlayacak büyük projeleri üstlenmeye hazırız” diye konuştu. Ortak tarih, dil, din ve kültür bağlarımız temelinde inşa edilen yakın işbirliği, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev sayesinde iki ülke arasındaki bölgesel ve uluslararası alandaki başarılı stratejik işbirliğinin ardında iki liderin kararlı ve dirayetli duruşlarının etkisini gördüklerini dile getiren Yılmaz, “Köklü bağlarımızı sadece geçmişle sınırlı tutmuyor, geçmişten edindiğimiz tecrübe ve tarihimize dayanarak geleceğimizi inşa ediyoruz. İlişkilerimiz sadece ticari ve ekonomik alanda değil enerji, savunma ve kültür alanları başta olmak üzere her alanda artarak devam etmektedir. Bu kapsamda, karşılıklı kurumları ve özel sektörü buluşturan Karma Ekonomik Komisyon toplantılarımızın büyük bir önem taşıdığına inanıyoruz. KEK Toplantılarımız, yalnızca kamu sektörünü bir araya getiren bir mekanizmanın ötesindedir. Zira, amacımız iş dünyalarımız arasındaki temasın da sıklaştırılması ve ortak projelerin olmasıdır. Bu kapsamda, bugün, öncelikle iki ülke iş insanları ile kapsamlı istişareler gerçekleştirdik. Sonrasında, iş insanlarımızı bir araya getiren ve iş fırsatlarını değerlendirildiği İş Forumu’nu başarıyla tamamladık. Akabinde ise, Türkiye - Kazakistan Karma Ekonomik Komisyon (KEK) 13. Dönem Toplantısını az önce tamamladık. Bugün KEK toplantımızı gerçekleştirerek kardeşim Sayın Bektenov ile birlikte yeni bir işbirliği sürecinin kapısını açtık” şeklinde konuştu. 12. Dönem KEK Toplantısı Protokolü’nün ekinde yer alan ve 68 maddeden oluşan Eylem Planı’nın yüzde 72’si tamamlandığını söyleyen Yılmaz sözlerini şu şekilde sürdürdü: “13. Dönem KEK Toplantısı kapsamında gerçekleştirdiğimiz görüşmeler ve heyetler arası toplantımız neticesinde ise 90 maddeden oluşan yeni eylem planıyla güncel işbirliğimizi hedeflerimizi güncellemiş bulunuyoruz. Yeni Eylem Planımız, ticaretten finansa, sanayiden enerjiye, ulaştırmadan eğitime, tarımdan kültüre birçok alanda yeni işbirliği maddelerini içermektedir. Bunlardan öne çıkanlar; Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması’nın tadiline ilişkin sürecin sonuçlandırılmayı hedefliyoruz. Madencilik ve elektrik alanında işbirliğinin güçlendireceğiz. Orta Koridor güzergâhında işbirliğinin güçlendirilmesi için yeni adımlar atacağız. Denizcilik alanında anlaşma imzalanması. Kazakistan’da Milli Eğitim Bakanlığımıza bağlı okulların açılması bu süreçte hedeflemeyi planlıyoruz. Bölgesel kalkınma alanında işbirliği yapılmasını ön görüyoruz. Akıllı şehirler alanında bilgi ve tecrübe değişimi yapılması ve Kazakistan’ın bölgelerinde İş Forumu ve/veya Yatırım Forumlarının düzenlenmesi yine hedeflerimiz arasında.” Yılmaz, ayrıca KEK Toplantısı Protokolünün yanı sıra; ülkelerin KOBİ’leri arasında işbirliğini güçlendirecek “Türkiye Cumhuriyeti Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ve Kazakistan Cumhuriyeti Girişimciliği Geliştirme Fonu (DAMU) Arasında Eylem Planı”nı imzaladıklarını belirtti. Yılmaz, KEK 13. Dönem toplantısının, ticari ve ekonomik işbirliğimizin daha da derinleşmesine katkı sağlayacağına gönülden inandığını dile getirdi.